25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 8 KASIM 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 19 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Leyla Gencer ve Heykel Meselesi... Sevgili okurlar, ne zamandır içimi kemiren bir konu var. Hem beni tedirgin eden, hem de hakkaniyet duygumu sarsan bir konu… Artık biliyorsunuzdur: Leyla Gencer çok yakınımdı, sırdaşımdı… Çok gelişmiş bir sanat ve estetik anlayışına ve mükemmeli kovalayan bir kişiliğe sahip olduğundan heykeli dikilsin istemezdi. Taa ki günün birinde… Bu sayfaların okurları anımsayacaklar: Genç heykeltıraş Huşper Akyürek ne yaptı etti, yıllarca peşinde koştu, Leyla Hanım’dan heykel tasarımı üzerine çalışmak üzere izin kopardı. Kapandı çalıştı. Leyla Gencer’in bir dahaki sefere İstanbul’a gelişinde, koltuğunun altında müthiş özenle hazırlanmış koca bir dosya, korkudan yaprak gibi titreyerek Diva’ya gösterdi… Leyla Gencer heykel tasarımına âşık oldu, çocuklar gibi sevindi… (Ankara’da Devlet Operası’nın önündeki heykelini bir türlü sevememişti.) Yaşamının son iki yılında bu heykel yapıldı / yapılıyor / yapılacak diye inandı, umdu, bekledi… Zorlu süreç Huşper Akyürek ve ben kolları sıvadık. Araya Metin Sözen Hoca’yı soktuk. Belediyelerle ilişki kuruldu… Önce Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal (geçen dönemdeydi) ilgilendi, yer buldu, sonra ansızın vazgeçti. Neden diye sorduğumuzda yanıt alamadık. Danışmanları münasip bulmadı diye duyduk. Derken Metin Hoca Şişli Belediye Başkanı Sarıgül’le konuştu. Sarıgül projenin üzerine atladı. Hemen yer saptandı. Bu işe bakacakları görevlendirdi. Maçka Parkı’na gittik geldik, ölçüldü biçildi, hesaplar kitaplar yapıldı. Leyla Hanım artık bu kez kesin oluyor diye yeniden sevindi. Sarıgül’e teşekkürler etti… Basında bol bol yazılar… Bu arada Huşper Akyürek, daha da yol aldı, projesine sponsor da buldu… Ancak bürokrasi çarkları yavaş dönüyordu, dönerken dişlileri arasında insan öğütüyordu… Yerel seçim dönemi geldi… Proje rafa kalktı… Zaten artık Leyla Gencer hayatta değildi… Yarışma Beşiktaş Belediyesi birkaç ay önce Leyla Gencer heykel tasarım yarışması açtı. Birinciye 22 bin, ikinciye 15 bin, üçüncüye 8 bin lira ödül… Tasarımlar, en geç 20 Kasım’da teslim edilecek. Önce Huşper Akyürek’e “Sen de katılmalısın” dedim. Ancak yarışma koşullarını okuyunca (boyu şu kadar, eni bu kadar vb.) katılamayacağını anladım. Bırakın maddi sınırlamaları, onca çalıştıktan sonra yaralı ve örselenmiş bir yürekten katılması beklenemezdi. Bir yanda Leyla Gencer’in onaylamış olduğu, istediği, yaşamının son üç yılında ha yapıldı ha yapılacak diye beklediği bir tasarım, öte yanda bilinmezlik… Belki sonuç harika olacak ama düş kırıklığının bedeli nasıl ödenecek? Kamuya açık her yerde yarışmayı savunan ben, nedense burada savunamıyorum… Hâlâ tedirginim. Yarışmacılardan bana başvuranlara, fikir soranlara, fotoğraf isteyenlere yardımcı olamıyorum. Ayrıca elimdeki her şeyi Leyla Gencer hayattayken yayımladım. Ölümünden sonra yayımlanan tek kitap ise Kültür Bakanlığı’nın “Leyla Gencer” kitabı. Meraklısı tüm fotoğrafları orada görebilir. Milano’da onurlandırma Bu arada bir onurlu haber Milano’dan geldi. 2 Kasım’da İtalya’nın Lombardia eyaletinin yetkilileri, sanatsal, toplumsal ve bilimsel katkılarıyla Milano’yu yücelten, Milano’yu Milano yapan 15 insanı oybirliğiyle “Örnek İnsan” seçti. İçlerinden biri de La Scala’nın sanatçısı, soprano Leyla Gencer’di! Ne dersiniz, acaba Berlusconi’yi araya soksak da, Leyla Gencer’in onca beğendiği, istediği, Huşper Akyürek’in tasarladığı heykelini Milano’ya mı diktirsek? Berlusconi’ye bunu söyleyecek bir tanıdığınız var mı?.. zeynep@zeyneporal.com faks: 0212 2570557 kultur@cumhuriyet.com.tr Yönetmen Zeki Demirkubuz’un Nahid Sõrrõ Örik’in aynõ adlõ romanõndan uyarladõğõ 8. filmi ‘Kõskanmak’ gösterimde Dert aynõ, dekor başkaÖZLEM ALTUNOK Her ne kadar son filmi ‘Kıs- kanmak’ için öncekilerin deva- mõ dese de Zeki Demirkubuz, bundan sonrasõ için yeni dene- yimlerle kuşanmõş gibi görünüyor. Bu kez Nahid Sırrı Örik’in ‘Kıs- kanmak’ romanõ aracõlõğõyla ay- nõ hikâyeyi; kötülüğün neden- sizliğini, insanõn karanlõğõnõ an- latõrken, seyirciyle beraber kendini de başka bir dünyanõn, yeni Cum- huriyetin kasvetli Zonguldak’õna taşõyor. “En çok da” diyor, “Se- niha karakteri ekseninde o at- mosferi solumak ve yeni bir şeyler denemek istedim”. Zeki Demirkubuz’la son filmini, uyar- lama geleneğinin Türk sinema- sõndaki seyrini konuştuk. - Büyük bütçeli bir uyarlama, hem de ilk dönem filminiz ‘Kıs- kanmak’, öncekilerin yanında nasıl bir yere konumlanıyor? Sinema yapma sebebim baş- langõçtaki sezgisel sebepler yeri- ne bir tercihe dönüştü zamanla. İn- san olmanõn doğasõndaki anlaşõl- mayan karanlõk, gölgeli yanlara duyduğum ilgi sebebiyle film ya- põyorum. Bu anlamda, Kõskan- mak’taki hikâye de o 7 filmin ar- kasõndaki hikâyeyle aynõ. Ancak büyük bütçeli, teknik olarak da- ha yüksek ve bir dönem filmi ol- masõ gibi biçimsel sebepler açõ- sõndan diğerlerinden farklõ. - Bu filmde de insan doğası- nın dehlizlerinde dolaşıyorsu- nuz Örik’in romanı vesilesiyle. 13 yıl öncesinden bugüne taşı- dığınız, defalarca yeniden yaz- dığınız ‘Kıskanmak’ın vazge- çilmez bir cazibesi olmalı... Elimde bu hikâyeden daha güç- lü hikâyeler varken aynõ soruyu ben de kendime sordum. Ama ne- dense atmosfer, Seniha karakte- ri, bir filmi inandõrõcõ kõlmak için gereken olay örgüsü ve bağlantõ- lardan vazgeçemedim. - Önceki filmlerinizden fark- lı bir yanı da başka bir sınıftan, aristokratların dünyasından bir hikâyeyi aktarmanız. Üste- lik dış mekâna da taşarak… Kendini ötekinin yerine koya- bilme becerisiyle herkesin her şeyi anlatmasõ mümkün. Diğer yandan bu filme kadar “Hiçbir şey ‘gerçek’ten daha gerçek olamaz” der ve öyle çekerdim ama gördüm ki başka türlü de ola- biliyormuş. Bundan sonraki film- lerimde farklõ biçimde ortaya çõ- kacak bir yõğõn şey öğrendim. - Seniha ile filmlerinizdeki ‘mağduriyetiyle kötülük eden’ kadınları daha iyi görüyoruz… Filmde Nüzhet’in, Halit’in Se- niha’yõ aşağõlamasõna değil de Se- niha’nõn yaptõklarõna tepki veri- yoruz. Törenin güçlü olduğu top- lumlarda ‘kadın kötü bir şey ya- parsa trajedi olur’, ‘erkek ya- parsa en fazla olay olur.’ Bu be- nim bakõşõmla değil, genel algõ- layõşla ilgili. UYARLAMANIN SEYRİ, GELENEĞİ, TUZAKLARI... ?? Modern yaklaşõmcõlar kõskanmayõ nedenli bir şey olarak ele alõrlar ama benim için bir o kadar da nedensiz bir duygu. Çok sevdiğimiz ya da bize iyi davranan birini de kõskanabiliriz. Bu, ötekine dönük olabileceği gibi kendi zayõflõklarõmõzla da il- gili olabilir. Bu yüzden romandaki gibi kõskanma- nõn nedenleriyle değil sonuçlarõyla uğraştõm. ?? Uyarlamada en büyük tuzak hikâyenin parlak gelen bölümlerinin aynõ etkinin yakalanacağõ sanõ- larak filme aktarõlmasõ. Oysa roman tahayyül et- me gücünüze seslenir, sinema doğrudan gösterir. Görmekle düşünmek arasõndaki fark gibi… ?? Uyarlama geleneği 30’larda Amerikan sinema- sõyla iyi örnekler vermeye başladõ. Amerikan ede- biyatçõlarõ aynõ zamanda birer büyük senarist ve sinemayõ iyi bilen adamlardõ. Bizde pek çok edebi- yatçõ sinemayla ilişki kursa da bir sorumluluk üst- lenmeden sinemayõ para kazanma yeri gibi gördü ve bu hizmeti esirgedi. Sinemacõlarn edebiyatla ilişkisi ise bundan daha da sakil. ‘O unutmayınca bendeunutmadım’ Kültür Servisi - Nergis Öztürk, Seniha rolüyle Altõn Portakal’da ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödü- lünü alõrken elbette duygulandõ, heyecanlandõ. Al- tõndan kalkmasõ pek de kolay görünmeyen, onun üstüne kurulu, üstelik çirkin ve kötü bir kadõnõ can- landõrdõğõ ‘Kıskanmak’ta bir de Zeki Demirku- buz’la çalõşmõştõ. Daha önce televizyon dizilerinden ve ‘Barda’ filminden aşina olduğumuz genç oyuncu, en çok bu film için kafa yorduğunu söy- lüyor. Karaktere hazõrlanmaya başta ‘Kıs- kanmak’ olmak üzere Nahid Sırrı Örik’in yapõtlarõnõ okuyarak bir yandan da Demirkubuz’la konuşarak başlamõş. Örik için “Hayatı kadınlarla yaşa- mış biri, garip de bir dili var” di- yor. Örik’in kadõnlarõndan Seni- ha’nõn en büyük özelliğinin ‘tutmak’ ol- duğunu söylüyor: “Nefret, kıskançlık, ça- resizlik… Seniha, bütün bu duyguları içinde tutup, sessizce, zamanının gel- mesini beklemiş. O unutmayınca ben de unutmadım”. Seniha’nõn kötücüllü- ğünü su yüzüne çõkaran kõskançlõk, ona göre de insanõ delirtebi- lecek bir duygu. “Ama Se- niha’nın çok sebebi var kıskanmak için” diyor, “yok sayılmış, dışlan- mış, arkada kalmış...” Demirkubuz filmlerinde hep rastladõğõmõz bir duygunun sebepsizliği, sõnõrsõzlõğõ karakteri inşa etmekte onu zorlamõş olabilir mi? “Kıskançlık, içinde merak da barındırıyor, merhamet de, te- kinsizlik de... Seniha buralarda dolaşırken kendince bir adalet sistemi de kuruyor bir yan- dan” diyor. Duygusu bir yana, çirkin bir kadõnõ hem de baş- rolde oynamak, bedenini, oyunculuk algõsõnõ sor- gulamasõna da vesile olmuş. Kendi de- folarõnõ öne çõkarmak için bede- niyle yüzleşmiş, kaş ve bõyõk bõrakmõş... Neler görmüş olabilir o sõnõrlarda? Ya- nõt, ‘çirkinlik ve güzellik kavramlarını öteleye- rek kendine dönmek ve Seniha aracılığıyla kendi doğasıyla yüzleş- meye çalışmak’ oluyor. Peki şimdi ne olacak? İşinin zorlaştõğõnõ düşü- nüyor mu sonrasõ için bu ağõr ve yoğun rolün? “Bunu düşünerek çözemem” diyor bu filmle birlikte hem oyunculuk hem de hayatõyla ilgili baş- ka bir yere geçtiğini, en önemlisi Se- niha’yõ canlandõrdõğõ için çok şanslõ olduğunu da hatõrlatarak... Nahid Sırrı Örik külliyatı Kültür Servisi - Daha çok ‘Sultan Hamid Dü- şerken’ (1957) ve ‘Kıs- kanmak’ (1946) adlõ ro- manlarõ ve ‘Eski Zaman Kadınları Arasında’ (1958) adlõ anõ kitabõyla ta- nõnan Nahid Sırrı Örik’in eserleri Oğlak Yayõnlarõ tarafõndan külliyat olarak yayõmlandõ. Örik’in, “Kırmızı ve Si- yah”, “Eve Düşen Yıldı- rım”, “Yıldız Olmak Ko- lay mı?”, “San’atkârlar” adlõ eserlerinin ikinci bas- kõsõ; “Kıskanmak” adlõ romanõnõn da üçüncü bas- kõsõ bu yõl içinde çõktõ. Ya- põtlarõnda Osmanlõ’nõn son döneminden Cumhuriyet dönemine geçiş sürecindeki insan ve toplum ilişkilerini konu edinen, eski yaşantõnõn kalõntõlarõnõ, silinmekte olan töreleri ve insan tiplerini, ‘kibar tabaka’nõn maddi ve manevi düşkünlüklerini işleyen Nahid Sõrrõ Örik, 1895’te İstanbul’da doğdu. Mekteb-i Sultani’de (Gala- tasaray Lisesi) okurken öğ- renimini yarõda bõrakarak yaşamõnõ kaybettiği 1960’a dek hikâye, roman, oyun, in- celeme, gezi notlarõ ve hatõ- rat olmak üzere toplam 18 eser kaleme aldõ. Örik’in ilk kitabõ ‘Kıs- kanmak’ için Enis Batur, Tutkunun Negatif Çehre- si Üzerine Kanlı Bir Di- vertimento” başlõğõ ile ka- leme aldõğõ önsözde ‘zorlu bir harita’ çizen romanõ “Baştan uca bir negatif şahıslar galerisi” olarak yorumluyor. KISKANMAK’IN SENİHA’SI ALTIN PORTAKALLI NERGİS ÖZTÜRK: 1930’ların Zonguldak’ında geçen’ Kıskanmak’ta Nergis Öztürk’e Berrak Tüzünataç, Serhat Tutumluer ve Bora Cengiz eşlik ediyor. Nergis Öztürk Zeki Demirkubuz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle