25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Çocuktan Terörist Olur mu? Bugün 28. İstanbul Kitap Fuarı’nın son günü. TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi dokuz gün boyunca on binlerce çocukla doldu taştı. Doğrusu öğrencilerin yoğun olacağını umduğumuz pazartesi ve salı günleri her yıl görmeye alıştığımız o şenlikli kalabalığı bulamayınca şaşırdık, ne var ki ülkenin her yanına yayılan o “domuz gribi dehşeti” Sayın Başbakan’ın, “Ben aşı yaptırmayacağım!” sözleriyle etkisini yitirince çarşamba gününden itibaren özlenen görüntülere kavuşuldu. TÜYAP, başından beri sosyal sorumluluk duygusuyla hareket eden, özellikle de geleceğimizin mimarlarına, çocuklarımıza çok önem veren bir kuruluştur. TÜYAP Çocuk Tiyatrosu, Kitap Fuarı kapsamındaki TÜYAP Çocuk Kulübü, merkezimizde yeni kurduğumuz kitaplığımız, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi kuruluşlar üzerinden yaptığımız kitap yardımları, verdiğimiz öğrenci bursları hep çocuklarımız içindir. Fakat bugün konumuz bunlar değil. TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nin ikinci katında bulunan ofisimden çıkıp aşağıya, fuayeye baktığımda her seferinde yüzlerce çocuk görüyorum. Kiminin elinde bir kitap torbası, kiminin elinde yayınevi broşürleri cıvıltılı seslerle aralarında konuşuyorlar. Arada koşmalar, koşuşturmalar, kovalamacalar da eksik olmuyor doğal olarak. Bu görüntüler içimi mutlulukla dolduruyor, “Şanslı çocuklar,” diyorum. Sonra düşüncelerim çok uzaklara, uzak kentlere gidiyor. Yoksulluğun, yoksunluğun, terörün, savaşın, acıların egemen olduğu kentlere… O kentlerin çocuklarına… O çocuklardan yaşları 12 ile 17 arasında olan yüzlercesi “terör suçundan” yargılanıyor; kimisinin yargılanması bitmiş, uzun yıllar demir parmaklıklar arkasında yaşamaya mahkûm edilmiş. Suçları “polise taş atmak”. Türkiye’de bir yetişkin banka dolandırabilir, kendi bankasını soyabilir, hayali ihracat yapıp devlete kazık atabilir, bir depremde yüzlerce insanın enkazı altında can verdiği dayanıksız yapılar inşa edebilir, sahte evrak düzenleyebilir, fakat bunların hiçbirine sokakta polise taş atan 13 yaşındaki bir çocuğa verilen ceza kadar ceza verilmez. Bu, büyük bir adaletsizlik değil midir? 1991’de çıkan ve 2006 senesinde yenilenen Terörle Mücadele Kanunu çocuklara yetişkin ve terör suçlusu muamelesi yapıyor. Burada dikkat edilmesi gereken konu, sorunun TMK mağduru çocukların sadece yetişkinler gibi işleme maruz kalmalarından değil, terör suçlarına özgü olarak ve yetişkinler için geliştirilmiş olan özel soruşturma, yargılama, cezalandırma ve infaz rejimlerine çocukların da maruz bırakılmalarından doğmasıdır. Yani TMK mağduru çocuklar hem genel olarak hem de özel olarak aynı süreçte iki kez çocuk hakları ihlal edilerek mağdur ediliyor. Bu durum BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, anayasa, Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesi ve Çocuk Koruma Kanunu’na açıkça aykırılık oluşturuyor. Hükümet bu nedenle Terörle Mücadele Kanunu’nda birtakım değişiklikler yapmayı planlıyor. Fakat aldığımız duyumlar bu değişikliklerin derde deva olmayacağını gösteriyor. Çünkü bu değişiklikler yapıldığında, örneğin 90 ay ceza almış bir çocuğun cezası sadece yirmi ay azaltılmış olacak. Bu çocuklar, şimdiye kadar düşük ceza almış bazıları dışında, en az 71 ay 10 gün ceza almışlardır. Aralarında 190 ay ceza almış çocuklar vardır. Bu cezalardan sadece 20 ay indirim sağlayacak bir değişikliğin bu sorunu çözmeyeceği açıktır. Üstelik TMK’nin 17. maddesi de çocuklar bakımından uygulanmaya devam edeceğinden ve bu nedenle infaz hükümleri de değişmediğinden çocuklar şartlı salıverme konusunda da terör suçlularıyla aynı muameleyi görmeye devam edecekler. Ve adli suçların aksine kendilerine verilen cezanın 2/3’ünü değil, 3/4’ünü infaz kurumunda geçirmeleri gerekecektir. “Çocuktan terörist olur mu” sorusu bir yana Hükümetin, o bölgenin “şanssız” çocuklarını bu suça iten koşulları göz önünde bulundurarak değişiklik tasarısını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com “Sit kararı halka zulüm- dür; kınıyoruz...” Bu söz bez afişlere yazõlmõş; İstanbul’un “kuzey”indeki or- manlõk ilçelerinde elde kalan son doğal alanlarõn korunabil- mesi için 1995 yõlõndaki “Sit ila- nı”nõn ardõndan Beykoz’daki tüm caddelere, meydanlara asõl- mõştõ.. dahasõ aynõ kararõ alan ki- mi Koruma Kurulu üyelerinin oturduğu sokaklara da astõlar. Kimin yazdõğõ ve kimin astõ- ğõ belli olmayan yasadõşõ ve “imzasız” dev afişlere aylarca dokunmayan belediyenin Baş- kanõ, Refah Partili Yücel Çe- likbilek’ti... ‘Köy ’ karakteri... İşte o “zulüm”! sayesinde, İs- tanbul’un doğasõnõ ve kimliğini en iyi koruyan kõrsal yerleşme- si, Beykoz ilçesindeki Polo- nezköy’dür. Sit yasaklarõnõ des- tekleyen ve “rant betonlaşma- sı”na karşõ “köy karakteri”nin korunmasõnõ savunanlar da “Po- lonezköylü”ler... O kadar ki aynõ sit kararõna, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanõ Recep Tayyip Erdo- ğan da Beykoz Belediye Baş- kanõ’yla birlikte “Halkın imar çıkarlarını koruyoruz” diyerek “iptal davası” açarken, Polo- nezköylüler demişlerdi ki: “Do- ğamız sadece bizim değil, tüm İstanbullularındır; bu dava- lara katılmıyoruz.” Sonunda mahkemeler sit ka- rarõnõ “hukuka ve bilime uy- gun” buldular da Polonezköy- lüler böylece günümüzün en yaşamsal ayrõcalõğõ, “apart- mansız” ve “gürültüsüz” ya- şamlarõnõ sürdürmekle kalma- dõlar; “imar cehennemi”ne dö- nüşen İstanbul’daki “cennet” köylerinde en pahalõ mülklerin sahibi de oldular. 1842’de Osmanlõ’ya sõğõn- dõklarõnda, köylerini “Adam- pol” adõyla kuran Polonyalõlarõn torunlarõ şimdi 90 kişiler… Türk nüfus ise 300’e ulaşmasõna rağ- men “muhtar”õnõ hep Polonyalõ vatandaşlarõmõzdan seçen Polo- nezköy, 1994’te de “Tabiat Parkı” olmuştu. Hafta sonlarõ- nõ “otomobil yerine kuş sesle- ri”yle; “alışveriş terörü” yeri- ne doğayla geçirmek isteyen İstanbullar için eşsiz bir nimet... Ormanda ‘ticaret’! Ne var ki bir süredir bu “pa- ha biçilmez” dinginliği yitirme kaygõsõ içindeler. Gerçi sit yü- rürlükte ama.. bu kez de “ko- ruma”! amacõyla hazõrlandõğõ söylenen, ancak “ormanda ti- caret”i hedefleyen plan uykularõ kaçõrõyor. Yõllarõnõ köye ve do- ğaya adayan Nergiz Yazgan, plandaki “özel proje alanı”na dikkat çekerek diyor ki: “Yapı- laşma koşulları bile meçhul ti- carete açılan bir imar alanı, nasıl koruma amaçlı olabi- lir?” Köy sakinlerinden sanatçõ Erol Evgin de “mimar” kim- liğiyle şunu ekliyor: “Burada yaşayan insanlar köylerinin büyümesini değil; mevcut hal- de kalmasını istiyor...” Peki, belediye kime hizmet ediyor? Sit’i ‘zulüm’ ilan eden RP’li Belediye Başkanõ, 10 yõl aradan sonra bu kez de AKP’den seçi- lince, ilk işleri arasõna bu planõ da almõş. Köyden geçen ve ulaşõmõ ye- terli ölçüde karşõlayan 8 m’lik yollar, sayõsõz ağaç katliamõyla 14 m’ye çõkartõlarak adeta “şe- hirlerarası karayolu”na dö- nüştürülüyor. Özgün kõrsal do- kuya “ticaret kuşakları” de- nerek iş ve ofis binalarõ sõrala- nõyor! Muhtar Antoni Dohoda’nõn “bilgilendirme toplantısı”nda plana tepkilere kõzan Başkan demiş ki: “Gecekondularda daha rahat konuşuyorum; siz dinlemeyi bilmiyorsunuz”!.. (Cumhuriyet-27 Ekim 2009) Beykoz’daki çoğu “orman işgalcisi betonarme gecekon- dular”õn sahipleri hükümetten 2B tapusu bekliyorlar. Seçimde aynõ sözü verdiği için oylarõ toplayan Başkan’õ da elbette ki can kulağõyla dinleyecekler.. ancak, belediyecilerin de “ko- ruma planı yapmayı bilme- dikleri”, Polonezköylülerin şu sözlerinden anlaşõlõyor: “ula- şım adına bizi çiğneyemezsi- niz; 400 nüfuslu bir orman kö- yünü ‘hafta sonu alõşveriş mer- kezi’ yapamazsınız...” Başkanõn “ama buralar plansız mı kalsın?” demesine gelince... Tanõdõğõm en güzel plancõ, rahmetli Raci Bademli söylemişti: “Bazı yerler için mevcut doku en iyi plandır; haritası yeter...” Polonezköy de işte o “yer”dir; imarcõ kafa “dokunmasın” ye- ter... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Polonezköy’e ‘Plan’! 8 KASIM 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 ekinci@cumhuriyet.com.tr Bu yol nasıl genişler? BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Hindiba bitki- sine verilen bir baş- ka ad. 2/ Muğla- Antalya il sõnõrõnda bir akarsu... Güney Amerika’da yaban hayvanlarõnõ yaka- lamakta kullanõlan kement. 3/ Binek hayvanlarõnõn kõl- larõnõ ve derisini te- mizleme... Ege Böl- gesi’nde taze sarõ incire verilen ad. 4/ Ayak direme... Romanya’nõn plaka imi. 5/ Yayvan se- pet... 106 taşla oynanan bir oyun. 6/ “Kakım” da de- nilen kürk hayvanõ... Yap- raklarõ salata olarak yenen baharlõ bir bitki. 7/ Oy... Atlarõn koşum takõmlarõ- na gümüş ve altõn yaldõz- lõ pullarla yapõlan süsleme. 8/ Cemaate namaz kõldõ- ran kimse... Gerçek. 9/ Antalya’nõn Finike ilçesinde, bu- gün Bodrum Sualtõ Müzesi’nde sergilenen, dünyanõn en eski batõklarõndan birinin çõkarõldõğõ burun. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Engel... Amerika’da yaşayan ve yavrularõnõ sõrtõnda ta- şõyan keselisõçan. 2/ Kimi hastalõklara karşõ bağõşõklõk sağ- lamak için vücuda verilen eriyik... Mantõk. 3/ Kum falõ... “Altõn tabakta --- var / Oğlan anama yalvar” (Türkü). 4/ Cinsel güçsüzlük... Bir nota. 5/ Eski Mõsõr’da güneş tan- rõsõ... Rütbesiz asker. 6/ Aldatma işi, hile... Boğa güreş- çisi. 7/ Uzun ve geniş ağõzlõ çöküntü... Zincirden yular ya da ayak kösteği. 8/ Özsu... Doğu Anadolu’da kullanõlan bir tür küçük zurna. 9/ Düşük kulaklõ bir av köpeği cin- si... Bir göz rengi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M U S A K K A A Ü L E Ş A Y A Ş C U M A O V A S I V E R M E N E K E B R A L S A R E A C A R N L İ V A E D E T E L A İ M A E K O N O M İ Z M 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Türkçeyle tehlikeli oyunlar Almanya’da Türklerin sayõsõ artõyor, ama verilen kamu hizmeti azalõyor OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT - Federal Al- manya’da en çok konuşulan ikin- cidilTürkçeninkamuradyovetel- evizyonlarõndan adeta sürülmesi, tehlikeli bir oyun olarak nitelendi- rildi. Ülkenin en büyük eyaleti olan ve 1 milyon civarõnda Türki- ye kökenli insanõn yaşadõğõ Kuzey Ren Vestfalya’daki kamuya ait WDR Köln Radyosu’nun, Türkçe yayõnlarõnda yeni bir kõsõntõya gi- deceği ortaya çõktõ. Henüz kesin karar verilmemesi- ne rağmen, sabah saatlerindeki programõn kaldõrõlarak akşama kaydõrõlmasõ ve diğer günlerdeki bazõ yayõnlarõn da tümüyle kesil- mesiniplanlanõyor.Projeyekurum içinden olduğu kadar, Türk toplu- mu temsilcilerinden de tepki gös- terildi. Almanya’da4milyonayakõnin- sanõn şu ya da bu biçimde günlük yaşamõnda kullanabildiği Türkçenin, kamu radyolarõnda ve televizyonlarõnda hak ettiği yeri bulama- masõndanyakõnanuzmanlar,“Türkçeyekar- şı genel bir sınırlama politikası” izlenimi edindiklerini bildirdiler. Geçen yõl Berlin’deki Türkçe yayõnlarõn tasfiyesinden sonra, şimdi de 45 yõldõr yayõn yapan Köln Radyosu’nda çok izlenen 1 saat- lik sabah yayõnõyla diğer alanlarda kesintiye gidilmesinin, bu politikayla bağlantõlõ olduğu ileri sürüldü. Eyalet Göçmen Meclisleri Bir- liği (LAGA) Başkanõ ve WDR Program Ko- misyonu Üyesi Tayfun Keltek, Cumhuri- yet’e yaptõğõ açõklamalarda, Hessen ve Ber- lin eyaletlerindeki kamu radyolarõnõn anadil- leyayõnlarõnõkestikleriiçinyükünKuzeyRen Vestfalya eyaletindeki kamu radyolarõnõn sõr- tõna bindiğini, ancak halkta ve siyaset sõnõ- fõnda da Türkçeye karşõ böyle bir politikanõn destek bulduğunu söyledi. Keltek, Alman siyasetçilerin konuyu bu tür “tasarruflarla” çözme yoluna gitmeleri ha- linde Türk ve diğer Müslüman topluluklar içindeki şoven ve dinci eğilimlerin hõzlõ ya- yõlacağõna dikkat çekti. Türk toplumunun da- ha hareketli olmasõ ve taleplerini kamu ku- rumlarõ nezdinde de yükseltmesi gerektiğini savunan Tayfun Keltek, Türkçenin çocuklar- da korunmasõ ve geliştirilmesinin uyum için tek yol olduğunu vurguladõ. Tayfuk Keltek, şu görüşleri dile getirdi: “Oynanan oyun tehlikeli. Ayrıca, hak- sızlık yapılıyor. Çünkü insanları- mız radyo ve televizyon vergisi ödüyor, ama bunun karşılığını alamıyor. Bu konuda seslerini yükseltmekten başka çareleri yok. Alman kamuoyundaki du- yarsızlığı ve onun politika üze- rindeki etkisini aşmamız gerek. Almanya Türkçe ile gelen bu zen- ginliğe engel olmamalı, tersine, ondan yararlanmalıdır. Kökten- dinci ve şoven eğilimlerle müca- dele de buradan geçiyor.” Hızla yayılan bir politikaya dönüştü 180binTürkiyekökenliinsanõnõn yaşadõğõ Berlin’de kamuya ait RBB’nin “Radio Multikulti” bün- yesindekiTürkçeprogramlarõnõn35 yõl sonra “yeterli ödenek bulun- muyor” gerekçesiyle 2008 sonun- da kapanmasõ da bu çerçevede de- ğerlendiriliyor. Kapalõ kapõlar ardõnda soru- larõ yanõtlayan Alman uzmanlarõn, kendileri- ne Türklerin de radyo ve televizyon vergisi (GEZ) ödediği hatõrlatõldõğõnda “Ama Türk- lerdeişsizlikoranıyüksek,işsizlerdeover- giyi ödemez” yanõtõ verdiği biliniyor. Bu ara- da, kamu olanaklarõnõn gerek medyada ge- rekse eğitim kurumlarõnda Türkçe aleyhine böyle kesilmesinin, yakõn bir gelecekte Türk çocuklarõnõn bu dili kullanamayacak hale ge- tireceği de ileri sürülüyor. UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com Almanya’da Türkçe’yi yaklaşık 4 milyon kişi günlük yaşamında kullanıyor. Türkler radyo ve TV vergisi de ödüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle