07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 2008 $/ Ll OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Hangi Tarafta Olmak... Şu duruma bir bakın!.. Silahlı Kuvvetler bildiri yayımlıyor. Ana- yasa Mahkemesi bildiri yayımlıyor. Yargı- tay bildiri yayımlıyor. Danıştay bildiri ya- yımlıyor. Üniversiteler bildiri yayımlıyor. Işçi, işveren sendikaları bildiri yayımlıyor. Toplantılar, yürüyüşler, mitingler, "açız, yoksuluz" çığlıkları yeri göğü inletiyor... Bu arada da Başbakan ve yardımcıları ülkede işlerin yolunda gittiğini, ülkenin günden gü- ne daha da yükseldiğini söylüyor, yardak- çı basın da bütün gücüyle onlara alkış tu- tuyor! Durup dururken mi, Atatürk Cumhuri- yetinin tüm anayasal kurumları söz birliği et- miş gibi, düşüncesini, endişesini, korkusunu duyurmak zorunda kalmakta!.. Bu ülkede sorumluluğunu bilen bir hükümet yok mu? • •• Kısa bir süre önce Marx'çı, Mao'cu ge- çinen "aydın"\ar bugün tümüyle AK Parti de- nen, kapatıldı kapatılacak bir partinin ko- yu destekçisi. Varsa yoksa Tayyip Bey, Gül Bey, Mir Mehmet Bey vb. vb. derken oğullar, yeğenler, bilmem kimler? Bakıyorsun o gazeteden, o TV'den öte- kine kaçıverenler! Dün övdüğüne bugün sö- venler! Avrupa'nın üçüncü beşinci derece politikacılarının övgüsünü elde etmeyi ma- rifet sayan bir yönetici kadrosu!.. ••• O büyük adam var ya, hani kimilerinin 'sevmediği' o adam, o Mustafa Kemal, "Ben bitaraf değilim, ben bir taraftayım" de- mişti. "Ben Cumhuriyetten, uygarlıktan, çağdaşlıktan, kültürden, insanlıktan tarafım" diyordu. Şimdiki "taraf"ç\\ar gibi, dış çı- karların tarafında olanlar elbet onu anlamaz, sevmez, saygı bile duymak istemez... Dünyada benzeri görülmeyen bir durum bu! Ülkenin bütün aydınlık güçleri bir par- tiyi iyi niyetle uyarmak, sağduyuya çağırmak istiyor. Amatuttuğu yolun yanlış olduğunu anlamaktan kaçınan bir kadro ise anayasa karşıtı davranışlarını sürdürmekte dirençli... Silahlı Kuvvetler, anayasal güçler, ku- rumlar, kuruluşlar, demekler, sendikalar, üniversiteler, birlikler "BizAtatürk'ün Cum- huriyetinden yanayız, o cumhuriyetin sa- vunucusuyuz" diyor. Ama kendilerini yan- lış hesaplara kaptırmış olanlar, ülkeyi, ulu- su bambaşka bir yöne, bambaşka bir tarafa doğru sürüklemeye çalışıyor... Obama Kandırması Obama tutuculukta McCain'den fazla farklı değildir. Ondan ve Bush'tan daha iyi konuşuyor ve yazıyor, meslekten avukat ve sonra da siyasetçi olduğundan, ağzı lâf yapıyor. Doğaçtan ve eğitimi ııedeniyle, kendini dinletip sanki gerçek bir seçenekmiş gibi umut veriyor. Prof. Dr. Türkkaya ATAOV N ew York: Yan Afrika kökenli vc siyah deriliyle evli Barack Oba- ma gibi biri Amerikan siyaset çckişmesinde ilk kez önde gelen iki partiden birinin başkan ada- yı konumuna oturdu. Bu bir yenilik sayılabi- lir. Yinc siyah Powell ve Rice bakan olabil- mişler, Jackson aday adayı aşamasmdan ge- ri dönmüştü. Ancak Obama'nın başansında ne ABD, ne de dünya için temel değişikliğin işa- retleri var. Tam karşıtı, oradaki düzenin, de- ğişim sözü veren, ama düzenden yana siyah dcrililere de gereksinimi var. Obama Beyaz Sa- ray'a girecek olsa, birtakım sürümlük deği- şiklik önerilerinde bulunabilir de. Ne var ki, ne o köklü dönüşümlerden yanadır, ne de dü- zen onun böyle bir konuma gelip oturmasma izin verir. Bcnim bu yorumum onun yayımlanmış ki- tabında söylediklerine ve söylemedikleıine da- yanıyor. Sürümdc uzıuı süre ilk sırada kalmış olan kitabınm başlığı "Umudun Küstahlığı" diye çevrilebilir. llkkitabı daha çok babasına vc çocukluğuna, bu ikincisi de siyasetteki de- neyimlerine odaklanıyor. Ikisi de anı ağırlık- lı, ama ikincisinde siyascte ilişkin göriişleri ora- ya buraya seıpiştirilmiş. Yazdıklanna ve yaz- maktan kaçmdıklanna bakarak Obama'nın Amerika'da ve dünyada günümüzdeki egemen düzenin savuııucusu olduğu söylenebilir ve söylenmelidir. Özellikle rakibi Demokrat Parti'deki eleş- tirmenleri Obama'yı "aşın, devrimci" bula- bilirler. Ancak Obama tutuculukta McCa- in'den fazla farklı değildir. Ondan ve Bush'tan daha iyi konuşuyor ve yazıyor, meslekten avukat ve sonra da siyasetçi olduğundan, ağzı laf yapıyor. Doğaçtan ve eği- timi nedeniyle, kendini dinletip sanki gerçek bir seçenekmiş gibi umut veriyor. Bu kandır- macaya değil, onun gerçek inançlarına baka- lını. Önce, Obama sermayeci düzenin ve günü- müz küreselleşmesiniıı hayranı. İlk ve ortaokul yıllannda kimi arkadaşlarmın ve başkalannın kapitalizmi yermelerini "sorumsuzca " bulu- yor. lçte ve dışta sonuna dek sömürü demek olan küreselleşmenin kapılannı açan eski Başkan Reagan'ın "Amerikan halkmın beklediğini" getirdiğini söylüyor. 1929 Bü- yük Ekonomik Bunahmı gelip çattığında o za- manki Başkan Roosevelt'in çöken kapitaliz- mi kurtamıak için başvurduğu "Yeııi Yakla- şım" siyasctini bile bugün için fazla buluyor. Obama'ya göre düzenin açık ve gizli savu- nuculuğunda yasadışı işler de yapmış olan (ve kapitalizmin de emperyalizmin de iş bitirici- lerinden) Bill Clinton'ı "yoksullukla sava- şımda kişisel sorumluluk almış olan ve görmezden gelinmez biçimde ilerici" olarak alkışlıyor. Eşi Hillary de, ondan önceki De- mokrat aday Senatör John Kerry de Oba- ma'ya görc, "kapitalizmin erdeınlerine ve Amerikan iisrün ordusunun korunmasına inanmış" kişilermiş! Kendi partisine öğüdü şu: "Siyasette mer- kezden uzaklaşmayın, aşın partizanbk yap- mayın!" Ona bakılırsa, 1968 kuşağı aşın sa- ğı kamçılamıştır. Oysa Amerikan halkı "al- çakgönüllüdür" ve fazla bir şey istemiyor. Varlığın yansı en üsttcki yüzde bire ait oldu- ğu bugün de istemiyor? Ya da dünya nüfiısu- nun yalnız yüzde 4'ünü oluşturan Amerika, çevreyi en az üçte bir oranda bozarken, bu denklemlere Obama'nın söyleyeceği yalnızca bunlar mı? Marx'a ve Yeni Sol akımına "kaçık" diyor. Kendi "gerçekçi'"ymiş! Yani, tekelci sermaye ve emperyalizm yaranna ger- çekçi. Ona kalırsa, Amerika'da anayasanın da bu- yurduğu gibi bir "halk yönetimi" varmış. Amerikan tarihini de siyasetin gerçek işleyiş biçimini dc iyi bilmediği kanısındayım. Aday- lık savaşımmı iyi kavramış. Para nasıl topla- nır, nerelerde nasıl konuşulur, hangi örgütlü baskı kümelerine nasıl ödünler verilir, onlan öğrenmiş. Ama Amerika'da ırk sorununun ar- tık çözümlcndiğini sanıyor. Hele kendi eşi ve siyah çocuklanyla Beyaz Saray'a girdikten sonra. Ya dışarıda kalanlar? Onlann işsizlik, sağlık, eğitim ve benzeri sorunlan'?.. Sorun da- ha 14'lükkızlann McDonald's'da kanserli yi- yeceklerle midelerini doldump dııba gibi şi- şccek bozuk parayı ceplerinde bulundurmalan değil. Tekelci scnnaye, ormanlan, bitki ve hayvan türlerini yok ediyor, ekim alanlannı zchirliyor, doğayı yok ediyor, tüm kaynaklan cline alıyor, başka ulusları tutsak ediyor, sürekli kan dö- küyor ve bunlan özgüıiük ve demokrasi uğruna yaptığını söylüyor. Obama bu konularda sus- kun. Ama "Ermeni soykırımı" diye bir şcy- den birkaç kez söz etti. San Francisco'dayken Nevv York'ta basılan ve Ermeni sorunuyla il- gili üç kitabımı ona vcrilmek üzere bıraktım. Ama Obama, benimkilerin yanında, Amerikan geçmişine ilişkin yanlışlannı da düzeltecek olan H. Zinc, J. Locvvcns, J. Feagin ve M. Brovvn gibilerinin yazdıklannı da okumalı. İran'da Savaş Çoktan Başlamış M. Bülent KILIÇ Geçen günlerde, üç y11dan sonra lran'ı bir kez daha ziya- ret ettim ve günlük ya- şamda neler olup bittiğini, insanlamı nelerden söz et- tiğini az da olsa gözlemle- me olanağı buldum. Tanık oldugum halin üzerinde durulmaya değer olduğunu düşünüyorum çünkü şu günlerde lraıı hakkında te- davülde dolaşanlar, bize sıradan insanlann günlük kaygılannın neler olduğu konusunda pek de bilgi vermiyor. Hemen belirtmeliyim ki, ABD'nin savaş tehdidi, uzım süren sohbetlerin bir noktasında bir biçimde gündcme gclse dc, hiçbir zaman gündemin en ba- şmda yer almıyor. Sıra- dan insanlar için, ülkeleri- ne yöneltihniş savaş teh- didi, bizlerin Irak savaşın- dan söz etmemiz gibi bir şey. Öylesine uzak ve öte- de yani. Gündemin ana maddesini, aslında bu sa- vaş atmosferiyle çok sıkı bir ilişkisi bulunan ekono- mik darboğaz oluşturuyor. Konuşmalar şaşırtıcı bir biçimde Türkiye insanı- nın çarşı pazar sohbetleri- ne benziyor. Herkes ben- zine ne kadar ödediğin- YOLCULUK TÜRKİYE'DE iLKveTEK! 20 Lira ödeyin, Müzekart alın. Bir yıl boyunca, Türkiye'nin 300'ü aşkın müze ve ören yerini dilediğiniz zaman, diledicjiniz kadar, gezin, gezin, gezin... Müzekart:Müze müze gezdiren kart! i TDBttMKAKANUĞI www.muzekart.com ^(0312)444 MüZE(6893) den, çayın fıyatmın geçen yıl şu kadar bu yıl bu kadar olduğundan, etin fiyatının bir yılda nasıl firladığından söz ediyor. Parasızlık, iş- sizlik, geçim sıkıntısı Iran- lılar için hiç değilse bu yüzüyle yeııi, şaşırtıcı ve davetsiz bir misafir niteli- ğinde. Kuşkusuz kı işsizlik, en- flasyon, yoksulluk gibi kavramlar Iran için yeni şeyler değil. Halkııı önem- li bir kesimi önceleri de ciddi bir geçim sıkıntısı içinde ayakta durmaya ça- lışıyordu. Ancak durum bu kez daha da farklı. Ar- tık, tuzu kuru ve görece ge- niş oıta sınıflar da bu sü- reçten nasibini almaya baş- lamış halde. Bu ani sıkış- manın en temel ncdeni devletin savaş koşullanna hazırlık yapmak amacıyla benzin tüketimine belli kı- sıtlamalar getinniş olması. Süriicüler devletin vermiş olduğu çipli kartlarla is- tasyonlardan aldıklannı tü- kctip kendilerine aynlmış kotanın üzerine çıktıkla- nnda, benzini artık fiyatı- nın dört katına satın alabi- liyorlar. Buysa, benzini yıllar yılı sudan ucııza alıp hovardaca kullanan Iran halkı için tam bir şok an- lamına gcliyor. Işte fiyat- lar tam da bu noktada yük- seliyor. Aslında süreç, birkaç yıl önce ABD'nin tehditlerinin doruğa çıkmasıyla başla- mıştı. O günlerde halk, lran-Irak savaşı dönemin- den dc kalma bir alışkan- lıkla, yiyecek stoku yap- maya başlamış, ardından da her koşulda iş görece- ğine inanılan altına yöne- linmişti. Hatta bu durum Türkiye'dcki altııı fiyatla- nnın bile yükselmesiyle sonuçlanmıştı. Bugün sı- radan halkııı önemli şikâ- yet konulanndan biri de, zenginlerin savaş olasılı- ğını göz önüne alarak pa- ralannı yurtdışına kaçır- malan... Bütün bu olup bitenlerin, yaşanan ekonomik daral- manın günlük yaşama yan- sımalanysa bir hayli can sıkıcı. Çünkü bu, benim gi- bi sıradan bir gözlemci için bile, gözle görülür bir şey olmuş durumda. Aıtan geçim sıkıntısı ve gelecek kaygısı, günlük hayattaki dillere dcstan tran nezake- tinin ve misafirperverliği- nin yerini hızla üçkağıtçı- lığın, kazıkçılığın, madra- bazlığın almaya başlama- sıyla sonuçlanmış. Türki- ye'de uzun yıllardır bin bir türünü göre göre artık kanıksadığımız bu olum- suzluklann, bu ülkede de bunca hızla çoğalıyor ol- ması sahidcn acı gcliyor. Bugünün lran'ı, ülkcle- rin moral değerlerindeki çöküntünün asıl gcrekçe- sinin ezici bir üstünlükle ekonominin kötü gidişa- ünda olduğu gerçeğini kav- ramak için ideal bir model. Bütün bu kötü gidişatı mevcut lslami rejime bağ- lamak işin kolaycıhğına kaçmak olur. İran'da ekonominin, he- le de savaş olasılığı hâlâ böylesinc gündemdeyken, kendisini kolayca toparla- yabilmesi pek mümkün gözükmüyor. Bu yüzden işlerin daha da kötüye git- mesi olasılığı güçleniyor. Ahmedinejad yönetimi ile birlikte doı-uğa çıkan ABD tehdidinin, belli bir süre ulusal bir kenetlen- meye değilse bile yakın- laşmaya neden olduğu doğruysa da, bu milliyetçi ağrı kesicinin etkisinin azalmasıyla birlikte, eko- nomideki kötü hal nede- niyle, muhalefeti güçlen- diren bir öğeye dönüşme- si olasıdır. Yine de, sıradan tran in- sanının ABD'nin saldıra- cağına pek de inanmadı- ğını, ABD'nin bunca gözü kara olacağını düşünme- diğini belirtelim. Böylesi bir saldın gerçekleşse bile halk, bunun sonuçlannm hiçbir biçimde Afganis- tan'a veya Irak'a bcnzc- meyeceği konusunda hem- fikir. Ancak benim bir soru- num var: Başta ABD ol- mak üzerc pek çok büyük ülkeye meydan okuyan, lsrail'i haritadan silmekten söz eden, nüklcer çağına girmiş, dünyanın haylaz çocuğu tran'ın bu imajı, sözgelimi ordunun sıra- dan erlerinde gördüğüm disiplinsizlik, zihnimde bir kısa devrenin oluşmasına neden oluyor. Bir türlü, parklarda banklann üzeri- ne yan gelip yatmış ya da bir motosiklet üzerinde dördüncü kişi olarak yol- culuk yapmakta olan o Iran askerinin "üçüncü dünya"ya özgü imajıyla, ülkenin meydan okuyucu- luğunu, azametini birara- ya getircmiyorum. Bir şey açık ki savaş çoktan başlamış durumda ve bunun bedelini de en ağır biçimde yoksul emek- çi kesimler ödüyor. Üste- lik sadece ekonomik olarak değil, moral değerlerinde- ki müthiş bozulma ve çü- rümeylede... PENCERE Sonunda Postu Deldirdik... Kahrolası zaman göz açıp kapayıncaya de çiyor, iki aydan fazla olmuş, en son bu kö ^de neler yazmışım?.. "Nalları dikmek" üzerine çeşitleme yaprrjıı$ 11 Demişim ki: "Yarın hekim takımı beni kesip biçecek, dklip dikecek, peki, ne olacak?.. Gözümü tekrar aça- cak mıyım?.. Nalları dikmezsem.. Yine görüşürüz.. Dikersem, kusurlarımız affola..." (13Nisan2008) Nalları dikmedim... Kimisi bu deyişi sevmiyor, ama, halkımızı zah yeteneğini vurgulayan içeriğine d y yok... Evet, az kalsın nalları dikiyordum. Peki, nasıl sıyırdım?.. Postu deldirerek... Gerçekte "postu deldirmek" nalları dikm< başka biçimde vurgulanmasıdır; ama, b r olayımda anlamını değiştirdi... Vaktiyle Ziverbey miverbey, kalp malp, ^ mürek üzerinden epey vurgun yemiştim; b Ergenekon mergenekon, savcı mavcı, poliî lis, baskın maskın derken birgece kendim hastanede bulmayayım mı?.. Dediler ki: - Seni kesip biçmek gerek... Kesip biçecek hekimin adı ne?.. Atıf AkçevinL • Postu böylece deldirdik... Ameliyattan sonra baktım, Dr. Akçevin nı ek bir ım ek ©2 r IO- ne ak bileğinden girmiş, kasıklara dek kesmiş, yetrjpe- miş, iman tahtasını ikiye ayırmış, bizi kurtann Haşat etmiş, ama, helal vallahi... Postun böylesine icabına bakıp adam kıjnHa mak her babayiğidin harcı değil... Ancak bu macerada öğrendiğim çok şe) doktoruyla, hemşiresiyle, yöneticisiyie, bakic birtakım oyununda ve insanlığın, uygarlığın t nolojinin harmanında, can kurtarmak içirjı gündüz süregelen bir seferberliğin gönüllü tanıdım... Hele hemşireler... Insana insan bir ilişki kapsamında gösteri|e verinin içeriğine hemşirelik mesleğinde hiç kellik ve irtica nüfuz edemez... İnsan güzelliği, insanın yaptığı işte, eylem davranışında somutlaşıyor... • Peki, bu maceradan sonra geldiğimiz resi?.. Her macera, hayatı daha iyi duyumsama lunda yaşayana bir derstir... Bu yolda öğrencilik bitmez... Nitekim eksik olmasınlar, çevredeki dos[tl ır durumun bilincindeler, söz birliği etmiş ç anımsatıyorlar, sırtımı sıvazlayanlar da var - Hadi yine iyisin... - Neoldu?.. - İyi oldu... - Nasıl?.. - Yenilendin... - Yaaa?.. - Seksenlerden altmışlara geldin, bundah ra ya hey... - Deme... - İyisin iyisin, yenilendin... • Durun bakalım... Nereden nereye geldiğimiz yazacağımız lardan belli olur... Gerçekten de dostluğun, sevmenin, sev nin, birliğin, beraberliğin gradosunu görn anlamak, duyumsamak, tadına varmak içirj navlardan geçmek gerek... Hepinize yeniden merhaba diyorum... Ju; yla ik- ce 'ini JZ- ie, ıe 0- da ibi >n zı ıe- sk, sı- İHANSE1Ç1K JAPON GÖLÜ Kimi insan Japon gülii gibidir. En zor günleri bekler açntak için; karanlık, soğuk, hrtına, tipi vız ge 0 kişiyi ne kışın geri dönmesi korkul ne kırağı çalması, ne don tutması.. HeeeeyL Yurdumun Japon giillerU. Hepinize merhaba! AlKİ» ALFA C<Vıyıı-Dalıtn immısıt Mırkaz: AnkaraŞube: Atatürk Bulvarı No 125 Kat-4 Bakanlıklar Tel:031241 ImlfŞube: H.Ziya Bulvarı 135?. SokakNo-2/3 Pasaport Tel: 0232 44 Cumhuriyı Kitapla Prof Nureltin Ma*ar öklel Sokak No 2 Şişli Tel: 0 212 34 l
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle