06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 HAZİRAN 2008 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Futbol Yaşar Şengel: "Diktatör Franco mezarından çıksın da bir ülke futbolla nasıl yönetilir görsün!" Elektronik posta: [email protected] www.denizsom.com Tel: 0.212.343 72 74 Faks: 0.212.343 72 60 - CIA ajanlan Türkiye âşığıymış... "Ne de olsa küçük Amerika!" N 1 g Avrupa: "Türk milli D takımını - E M çözemiyoruz" Biz de... Keriz Sami Aktaş: "Condi, 'Krizi çözmek Türkiye'nin kendi sorunu' demiş. Haklı, onlar sadece krizi çıkarırlar!" İSLAMCI AKP'nin Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, kapatma davası görülen partinin ikinci adamı sıfatıyla Amerikalı bir gazeteciye konuşmuş; Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğindeki Cumhuriyet Devrimlerini toplumsal travma olarak nitelemiş. New York Times gazetesindeki Amerikalı "Bugünkü kavgalar Türkiye'nin 1920'lerde başlayan olağanüstü tarihinin son halkası. Mustafa Kemal yüzünü Avrupa'ya dönmüş, Doğu'yla tüm bağlarını kesmiş, Latin alfabesine dönmüş, camileri devlete bağlamış ve dini kurumları ortadan kaldırmıştı" yorumuyla topu havalandırdıktan sonra Fırat'a vermiş ve pası alan Fırat da şutunu çekmiş: "Türk toplumu bir travma yaşamıştır. Bir gece içinde kıyafetlerini, dillerini değiştirmeleri istenmiştir. Dini yaşama biçimleri ortadan kaldırılmıştır. Bu travmayı Hesaplaşma yaşamayan toplumlar, insanların nasıl giyindiklerine ilişkin tartışmaları anlayamazlar" demiş. Sıkmabaşın altındaki siyasi gerçek işte bu! Ampulün ışığında her şey çok açık görünüyor: 1920'li yıllarda dininden uzaklaştırılan halk, bir travma yaşamış, yani ağır bir darbe almış, ancak son yıllarda kendini toparlayarak iktidara getirdiği AKP ile kendini bulmaya, aslına dönmeye başlamıştır. Ne var ki halkın tek umudu sadece AKP değildir; dinini yaşamak için Ingiliz sömürgesi altına da girebilir. öte yandan New York Times, Türkiye'de bugün yaşanmakta olan "mücadele"nin Atatürk reformlarıyla başlayan bir sürecin son aşaması olduğuna karar vermiş. Isterseniz siz buna, Cumhuriyet Devrimleri ile son hesaplaşma da diyebilirsiniz! Hatta biraz daha gerçekçi davranıp olup bitmekte olanın adını şöyle koyabilirsiniz: Karşı devrim süreci! Bu süreci Amerika'nın, kuruluş yıllarında bağımsız bir devlet olarak tanımadığı Türkiye Cumhuriyeti'ne burnunu soktuğu 1946yılından başlatabilirsiniz. 1923'ten 1946'ya 23 yılda yapılanlar... 1946'dan 2008'e 62 yılda yıkılanlar... Amerikalı gazeteci filme bakıp "The end" diyor. Başroldeki sıkmabaşın ne büyük bir simge olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor ve koskoca bir devlet, bir bez parçasıyla teslim alınıyor ya da öyle sanılıyor! O halde hesaplaşalım bakalım! Kuş Attila Aşut: "AKP 1 kapatılırsa AB ile müzakereler dururmuş. Fena mı; bir taşla iki kuş vurmuş oluruz!" Zıkkım Serkan Deniz: "öğretmenin imam, öğrencinin cemaat, dersliklerin mescit olduğu bir ülkede; imam hatipler işlevini tamamlamıştır; 'zıkkım' deyip kapatılmaları normaldir." SESSİZ SEDASIZ (!) Askerimize bir kez daha teşekkür TURK Silahlı Kuvvetleri'nin başlattığı "Türkçe Seferberliği" Türkiye'deki gündemin sefilliği içinde kaybolup gitti. Ancak Reşit Çağın, "Askerimize bir kez daha teşekkür" diyor: "Askerimiz her zaman olduğu gibi yine öncü davranarak, daha doğrusu davranması gerekenlerin uyuduğunu, umursamadığını görerek 'Türkçe Seferberliği'ni başlattı. Kamuoyunda iş çığırından çıkmış bir haldeyken, böyle bir girişim son derece anlamlı, gerekli ve yararlı olmuştur. örneğin televizyonda bir Türk müziği yarışmasının adı 'pop star alaturka best' olabilmektedir. Türk kültürünün temel unsurlarından biri olan müziğimizle ilgili bir yarışma adında tek Türkçe kelime bulunmaması acı ve utanç vericidir. Keza isminde 'Türk' kelimesi bulunan bir televizyon kanalında 'Week End' diye program vardır. 'Hafta Sonu'nun suyu çıkmış gibi böyle bir adı kullanmak eğer özenti değilse zavallılıktır. Yok, eğer emperyalizmin ulusal kimlikleri yok etme sinsiliğinin bilinçli taşeronluğu ise o zaman da büyük bir ihanettir. O nedenle askerimizin, onlara olan güven ve sevgimizin boşuna olmadığını bir kez daha kanıtlayan bu davranışı çok önemlidir. Toplumun yaklaşık yarısını oluşturan erkek nüfusuna eğitim veren bu kutsal ocak, bilinçlendirme işlevini, şimdi de Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın deyimiyle 'Ses Bayrağımız'ın saldırılardan korunması için yerine getirecektir." 'Akıl Tutulması' (!) PERtHAN ERGUN TÜSİAD Yüksek Istişare Ku- rulu Toplantısı'nda başta hü- kümet olmak üzere tüm siya- setçiler memleketi darboğaza götürüyorlar suçlamalarıyla eleştirildi. Başta Konsey Başkanı Mustafa Koç birçok siyaset- çinin "akıl tutulması" yaşadığını ve bu durumun ülkeyi açma- za götürdüğünü söyledi. Akıl var mı ki tutulsun? Iktidar türbana dolanan ak- lıyla, partilerinin kapatılabile- ceği telaşıyla, hiçbir de- mokratik ülkede görülmesi olası olmayan saldırganlıklar- la hukukun üstünlüğünü yok etme savaşımında. Muhalefet papağan misali hiçbir seçenek öne sürmeden grup toplantı- larında iktidarı eleştirirken hi- tabet yarışmasıyla halka in- meden tuluat gösterilerinde. TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Türkiye'nin "bir kez daha olağanüstü bir dönemden geçtiğini, içte ve dışta dinamiklere bağlı olarak büyük tehlike içinde olduğunu belirttikten sonra" bir yıl öte- sinin görülemediğini de üzü- lerek ekliyor. Ben de kendile- rine soruyorum; bir süre önce AKP'nin bu konuda iyiye git- tiğini methiyelerle söylerler- ken kendileri geleceği niçin gö- remediler? Herhalde bu dürbünde ABD'nin kollamasıyla BM Kal- kınma Programı Başkanı Ke- mal Derviş'i de tekrar siyasete soyundurarak bu kaosu hal- letmesi için toplantıya girdiler. Hafıza zayıflığıyla Sayın Ecevit'e gene ABD tarafından önerilerek kurtarıcı olarak su- nulan Derviş'in önce DSP'yi parçalayıp Ismail Cem'e Ye- ni Parti'yi kurdurarak ve de ya- rı yolda onu yalnız bırakarak CHP'yi kanştırmaya gittiğini de unuttular. Neyse ki TOBB ile iki işçi sendikası, Derviş'in çağrılı olduğu toplantıya unutmadık- larını da kanıtlar biçimde ka- tılmadılar. Bir de Yalçındağ'ın şu kar- maşık ortamda "toplumu bir- leştirici" yeni bir anayasa öne- risinin ne denli fayda sağlaya- cağını bilemiyorum. 22 Tem- muz'dan sonra yenileştirmeye kalkışılan anayasa taslağını ABD ile AB biliyor, ama Türki- ye'deki hukuk kurumları, mu- halefet ve sivil toplum kuru- luşları hâlâ bilmiyor. Bu durumda Mesut Yılmaz seçimlerde halkın umudu ola- bilecek sağ görüşlü partilerin bileşkesiyle yeni bir merkez parti oluşturmaya soyundu. Bunu düşünürken ABD ile AB'ye "Sizlerbizim içyapımı- zı bilmeden fikirler yürütüyor- sunuz ve gene TSK'nin Ata- türk ilkelerini korumakla görevli olduğunu da göz ardı ederek onu yok saymak istiyorsunuz" dedikten sonra, geçmişte Cumhuriyet Kadınları'nın An- kara'da şeriat ve irticaya kar- şı yürüyüşünü kabul edilemez bulurken "Bugün ülkemizde irtica ve etnik kalkışmasıyla üniter devleti yok etme öz- lemleri vardır" diyerek akıl tu- tulmasını aşıyor. • •• Ey (!) Atatürk ilkelerine bağ- lı sosyal demokrat ve sol par- tiler, beraberlikle (birleşerek demiyorum) merkez sağ kar- şısında bir de sol iktidar se- çeneklerini ortaya koyun, ulu- salcılığınızı gösterin. Halkımız işsiz ve aşsız. Zamlarla bo- ğulmak çizgisinde. Bir TV ya- yınında gençlik demekleri söz- cüsü acıyla "Hepimiz yüksek- öğrenimliyiz, ama işsiziz" diye sızlanıyordu. Gazete haber- lerinde Tekel'i satın alan Ame- rikan firması Tob'un Samsun dışında beş sigara fabrikasını kapatarak binlerce işçiyi so- kağa dökeceğini acıyla öğ- rendim. Hernen aklıma M. Ke- mal'den sonra bir söyleşisin- de Nâzım Hikmet'in "Vatanın toprağını, sanayiini ellere sat- tığınızda yaşamınızdaki tüm özgürlük ve bağımsızlıklannızı da yitirerek köleleşirsiniz" diye bilinen bir gerçeği dile getirişini anımsadım. Şimdilerde ku- raklık nedeniyle üretimi olma- yan Suudilere üretim yapıp memleketlerine götürmeleri için verimli topraklarımızın da satılacağını iktidarın dışa ba- ğımlılık politikası açısından hiç şaşırmadan ama tarımdan yoksun kalan yurdum için çok üzülerek öğrendim. • •• Geçen günlerde sayısız ede- biyat ödülünün sahibi Kırgı- zistanlı Cengiz Aytmatov'un kaybı da öğretmenliğimdeki verimli anılarım açısından epey üzücü oldu. Şöyle ki şimdi işadamı olan bir öğrencim, "Hocam, siz Sait Faik, O. Ke- mal, Yaşar Kemal, Panait Istrati ve Fakir Baykurt'ten örneklerle bizi okutarak ay- dınlatırken Aytmatov'un Kopar Zincirlerini Gülsarı romanını da sınıfta okutmuştunuz. Ama bugün bir gazete, roman isim- lerinde onu belirtmemişti" di- ye hayıflanıyordu. İşte bu da büyük ustalann içe sinişinin bir kanıtıydı. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI 0 [email protected] HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com A TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 24 Haziraı www.mumtaz-arikan. com SATILIK veya KİRALIK Beyoğlu, Atlas Sineması karşısı, Halep İş Merkezi'nde 26 m2 temiz, harika büro. Tel: 0539 981 07 71 AMAZONLARLA SAVASl t541'P£BU6ÜN,İSPANYOL )CA$İPİ FRAHCISCO DCOK£UANA,6ÜNEYAMOlL KA'DA KADINSAVAŞÇILABLA ÇARPIŞTI6I- m mzMiçn. söz KOHUSU RAPOR, M- HA SONRAL4RI "AMA2ON"ADINI ALATAK OLAN NBHİK0E JBKNEIjEtZLE ÎLERİ-ENİR K£N BİR SALPIRI İLEKARŞllAŞlLDlğlHÎ ANLATrYO/tDU:"ÖrL£ C£S(JRCA SAVAŞI- YOU/VtDI KJ,APA!btL4RlMŞAŞMNA DÖN DULBR.SU KADINLAR BEMSerAZ T£M~ Lİ VE U2UU BOyUJyDULARl"BU İlı&ÎHÇ ANLAr/M,ANTİK 'AkAAZONL/Ui'EFSANE_ SINI AMıMSAMAKTADııZ. Ü$TEÜK,BU NEHRE "AMAZOH" API DAHA ÖNCE HİÇ GÖRÜŞ BEDRI BAYKAM Milli Takımımızın Azmine Hayramm! Bu salının bir başka güzelliği var. Sevgili llhan Sel- çuk ağabeyimizin yeniden o çarpıcı makalelerine başladığı günü yaşıyoruz. Ameliyatından hemen ön- ce kendisine yaptığım o kısa ziyarette en derin gü- lümsemesiyle doğanın kuralları ile şakalaşıyordu. Ne mutlu bizlere! llhan Abi, futbolu en çok sevenlerimizdendir. Umarım Milli Takım ona yarın finali hediye edecek. Bunu başaracağımıza eminim. Fatih Terim'in oyun- cularıyla oluşturduğu havaya, ekibimizin dayanış- masına, sahada oynadığı arzulu içten futbola, ina- nıyorum. Futbolu oynayanlar bilir. Kaleciler bazen çıkıp gol kurtarırlar, bazen ise "balığa çıkmış" gibi yakalanı- verirler. İşte 119. dakikada Rüştü öyle yakalandı. Aut çizgisine paralel olarak, kalesini kapatmak için na- sıl canla başla geri koştuğunu, mimiklerinde onun tüm kariyerini görerek yaşadım. Büyük kaleci bir met- re fazla koşunca top bir salise önce kapadığı delikten ağlarımıza gitti. Ondan sonraki iki dakikada bir evreni dolduracak kadar olay yaşandı. Dünya gazeteleri başlıklarını be- lirlediler: "Türkiye bu seferson dakikada kendi oyu- nuna geldi", "Türkiye, buraya kadar". O anda, Rüş- tü'nün Fatih Terim'in ipini çekmek isteyen kanlı ka- lemşörlerimiz de ellerini oğuşturuyorlardı. Ben ise yal- nız hayata küstüm. Paris'teyim. Arkadaşları bırakıp sessizce odama gittim. Bu bir "ani ölüm" haberiy- di ve hepimizi arkadan vurmuştu. Sonra salondan gol çığlıkları geldi! Ama o iki kâbus dakikası, iki ka- ranlık yıl kadar uzun sürmüştü. Beni üzen iki grup var. Birincisi başarılarımıza "şans" diyenler! Bunlardan bazıları densizliği tam abartıp "inanmıyorsan bahse girelim, Almanlar bizi fena yenecek" diyor. Ne kadar acı! Bir Türk, iddia- sını kazanabilmek için Alman gol atınca sevinecek: "Bak gördün mü, ben demiştim!" Aferin futbolda bi|- mem kaç kere şampiyon olmuş bir dünya takımının bizi yeneceğine bahse girmişsin, bravo, büyük ön- görü! Ben inadına: "Bize bu gururu yaşatanlar, Al~ manlan da dize getirecekler" deyip, bahis hakkımı böyle kullanmayı tercih ediyorum. Onlara yollaya- cağımız her güzel işaret, her enerji dilimine ihtiyaç- ları var. Portekiz ve Hollanda için "şampiyon olacak" diyenler ne yapıyor şimdi? Türkler, çarşamba sahada olacak. Cristiano Ronaldo ise şu anda evde play station oynuyormuş! Golleri son dakikada atmamız olsa olsa, maça konsantrasyonumuzu, kararlılığımızı ve kondisyonumuzu gösteriyor. Tam tersine, alkış- layın. Semih'in vuruşu mu? Rüştü'nün ortasından tu- tun, Emre'nin kafasıyla sekişten, doksana takılışa ka- dar, zekâ, maharet, azim ve kondisyon eseri, buna "şans" diyenler, sporun doğasını anlamamışlar! Kızdığım ikinci grup, tam tersine "Bu başarı, 2002'deki dünya 3. lüğünden daha büyük" diyenler. Çok şaşırdım, bunu söyleyenler arasında Nihat Kah- veci'nin de adı geçiyor. Umarım basının hatasıdır. Bir kere Dünya Kupası'nda, başta sürekli favoriler Brezilya ve Arjantin olmak üzere, Şili, Kolombiya, Ni- jerya, Kamerun, Senegal gibi, her çiviyi sökebilecek futbolculara sahip takımlar var. Dünya Kupası tabii ki Avrupa Uluslar Kupası'ndan çok daha önemlidir, aksini iddia eden ilkokula dönebilir. Şimdi bunu söy- leyenlerin tezi ise, tam bir şark kompleksiyle bes- leniyor: "Efendim biz o tumuvada hiç Avrupa takı- mıyla oynamadık, Brezilya, Kosta Rika, Çin, Japon- ya ve Senegal'le oynayıp çıktık. O yüzden çok önemli değil!" Vay vay fışkıran zekâya bak! Şimdi Av- rupa takımları zamanından önce yenilip karşımıza çı- kamadılarsa, bu o takımın suçu mu oluyor? Ayrıca bırakın bu 1970'lerden kalma antikahkları. Dünya- da futbolu yalnız Almanya, Italya ve Ingiltere'ye ait bir spor sanmak, sömürgeci fikirlerin esiri olmaktan başka bir şey değildir. O yüzden kimse 2002 takı- mının hakkını yemesin! Türkiye'ye döndüğüm gün, benzincide durduk. Önümde bir işçimiz vardı. Bir buçuk litre kola, bir lit- re su, on plastik bardak ve bir renkli spor gazetesi aldı. Belli ki on işçi arkadaş yarım saat dinlenip, o gazetede son maçı okuyarak, dertlerini unutup yo- la devam edeceklerdi. İşte "Fatih'in Aslanlan" her şey- den önce bunu başardılar! Gerisi hikâye! Haydi çocuklar, dökün bizi sokağa yine! Inadını- zı, tutkunuzu, heyecanınızı ve sizi seviyoruz. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Kuyu gibi -] olan çııkur ya « da çöküntü. 2/ 106 taşla oy- 3 nanan bir 4 oyun... tnsanın c kendi ne karşı duyduğu say- 6 gı. 3/ Gittikçe 7 yaygınlaşan ve g d i i h Q yyg deriyi harap 1 ? 3 4 5 6 7 8 9 1 M y ı A Z I M •N 2 I T T | R U B Tİ 3 R E G A T A •A 1 4 A I • E K E 1 • 5 L F K b N •R O' K 6 A K T •E L / A 7 Y •D T K T T | S 8 •M F- N t V R E K 9 R E M T •A] E R O eden hastalık. Galyuın elementinin simgesi. 4/ Kemik- lerin yuvarlak ucu... Çeşme zıvanası. 5/ Engel... Kabul et- meyerek geri çevir- me. 6/ Bir mal ya da paranın, emek veril- meden sağladığı ge- lir... llaç. II Ele avu- ca sığmaz... Telefon sözü. 8/ Elli şiniklik tahıl ölçeği... Yaği alınmış sütten yapılan peynir. 9/ Parlak kınnızı renkte bir süs taşı... Şiirde iki ya da daha çok dizeden olu- şan birim. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bilimsel bir sorunu incelemek ya da siyasal, ekonomik, diplomatik sorunlan tartışmak için ya- pılan akademik toplantı. 2/ Afrika'da yetişen ve odunu mobilyacılıkta kullanılan bir ağaç... Kıl- dan dokunmuş kaba kumaş. 3/ Sipersiz şapka... Torbalı balık ağı. 4/ Aheıık... Utanç duyma. 5/ Sa- it Faik Abasıyanık'ın bir öykü kitabı. 6/ Bir no- ta... Üzerinde film çevrilen stüdyo düzlüğü... tla- ve. II Ördeğe benzerbir yaban kuşu... Zaviye. 8/ Budun ön kısmından eldc edilen dana eti... Seç- kin. 9/ lzmir'in Seferihisar ilçesine özgü bir tür lor peyniri.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle