07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 NİSAN 2008 CUMA 4 HABERLER Uyum yasalarına öncelik vererek kapatma davasında Birliği baskı aracı olarak kullanmayı planlıyor DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Ya Bunlar Ne?.. Türkiye demokrasisi hukuk devletini ve anayasal yargıyı içine sindiremiyor. İktidardaki AKP ile yandaşları, büyük tezgâhı demokrasi kisvesi altına gizleyerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın açtığı kapatma davasına karşı kampanya yürütüyorlar. AKP “en fazla oya ben sahibim, istediğimi yaparım” görüşünü demokrasi olarak sunuyor. Türk sağının bu ezeli hastalığı, 1950’de iktidara gelmiş olan Demokrat Parti ile başlamıştı; maşallah bütün sağ iktidarlar döneminde kesintisiz sürdü. DP 1960 ihtilali ile devrildi. “En çok oya sahip olan, yasal olsun olmasın her şeyi yapabilir” zihniyetini savunanlara göre DP meşru demokratik bir güçtü ve darbe demokrasiye müdahaleydi. O günleri bilmeyenler de araştırmadan, sorup soruşturmadan gerçeğin öyle olduğunu sanıyorlar. Bu pazar araştırmacı gazeteci, tarihçi Soner Yalçın Hürriyet’teki “Not Defteri” köşesinde, “İşte Siyasal Günlükler” başlıklı yazısında, DP’nin önde gelenlerinin siyasal günlüklerini, Yassıada Yüksek Adalet Divanı zabıtlarına dayanarak yayımladı. Olayların iç yüzünün kavranması için okunması zorunlu bir yazı. Davaya esas teşkil eden “Tahkikat Encümeni” (Soruşturma Komisyonu) konusunu bir yana bırakarak günlüklere kısaca göz atalım: ??? Adnan Menderes’in uzun yıllar kardeşi kadar yakını olan Ethem Menderes’in not defterinden: Tarih 8 Kasım 1957, “DP Grubu’nun fiskos havasını beğenmiyorum. Dün gece Samet (Ağaoğlu), Şem’i (Ergin), Hayrettin (Erkmen) vesaire arkadaşlar Cumhurreisi’ne davetli idi. Bayar ‘Tehlikeli vaziyetteyiz, icap ederse diktatörlükle idare edeceğiz’ demiş, dinleyenler üzerinde tesir menfi. Bu hava yavaş yavaş grup içinde yayılıyor. Hayrettin endişede, Şem’i tenkit ediyor, Samet de...” 14 Kasım 1957: “Celal Bayar’ın Umur teknesinde Cevat Açıkalın ve Fahrettin Kerim (Gökay) ile beraber konuştuk... Bayar, ‘İcap ederse İsmet Paşa’yı sehpaya götürmekte hiç tereddüt etmem’ dedi. Korkunç ihtiras... Bu telkinler karşılıklı Başvekil ile; hangisinden çıkıyor acaba?” 9 Mayıs 1959: “Başvekil (A. Menderes) İzmir’de İsmet Paşa’ya selam durdurulan emniyet ekibinin subayı hakkında sordu. Emniyet ekibini selama durduran subayın vaziyetini halletmek mühim imiş. Küçük hesaplardan kurtulamayacaklar.” 2 Ekim 1959: “Menderes, Avni Doğan’a ‘Seçimi kaybedeceğimi hissedersem, Halk Partisi’ni dağıtırım yine iktidarda kalırım’ demiş. Düşüncesi de bu: ‘Radyo mücadelesiyle Halk Partisi’ni eriteceğim. İsmet Paşa’yı mahvedeceğim’ diyor.” ??? İnternetten girip 29 Mart tarihli Hürriyet’ten okuyabileceğiniz yazıda, Meclis Başkanı Koraltan’ın, Devlet Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı yapmış Şem’i Ergin’in not defterinden de alıntılar var. Ama bütün bunların içinde en ilginci, Devlet Bakanlığı ve Koordinasyon Bakanlığı görevlerinde bulunmuş olan Abdullah Aker’in 22 Mayıs 1960, yani 27 Mayıs harekâtından yalnızca beş gün önce yapılan DP’nin son Bakanlar Kurulu toplantısı ile ilgili notları. Birlikte göz atalım: Tevfik İleri (Bayındırlık Bakanı): “Bu raporu (Tahkikat Encümeni Raporu) mutlaka meydana çıkarmadan seçime gidilmesi taraftarı değilim. Böylesine seçime gidersek, bu hava içinde sandık başına müşahit bulamayacağız. Seçim yoluyla iktidarı bunların (CHP’nin) eline vermiş olacağız... Fatin Rüştü Zorlu’ya katılıyorum...” Bakalım F.T. Zorlu’nun Tevfik İleri’nin katıldığı görüşleri neler? Fatin Rüştü Zorlu (Dışişleri Bakanı): “Biz sokakta hasta birilerinin arazıyla uğraşıyoruz. Gazetelerin kötülüğü vardır. 200 kişiyi binden fazla yapıyor. Gazete kapatıyoruz. Peki Yarın? Tek çare vardır. Halk Partisi’ni kapatmak ve bütün mebuslarını tevkif etmektir.” İşte belgeleriyle o günlerdeki olaylar, başka yoruma gerek var mı? Bunları okuyanlar, hâlâ DP’nin demokratik, özgürlükçü bir iktidar olduğunu düşünebilirler mi? “Tahkikat Encümeni”ni de bir başka yazıda ele alırım. AKP , yeniden AB’ye sarıldı EMİNE KAPLAN ANKARA AKP hükümeti, parti hakkında kapatma davası açılmasının ardından bir süredir ağırdan aldığı AB’ye uyum yasalarına öncelik vermeye hazırlanıyor. Anayasa değişikliği başta olmak üzere her türlü formülü değerlendiren AKP yönetimi, kapatma davasının ardından AB ülkelerinden gelen “Eğer AKP kapatılırsa müzakereler başlamaz” açıklamalarını partinin lehine çevirmek istiyor. AKP, anayasa ve yasalarda AB’nin istediği düzenlemelerin ivedilikle yapılması durumunda kapatılma davasına karşı AB baskısının artacağı hesabını yapıyor. AKP hükümeti, partiyle ilgili ka ? AKP hükümeti, Anayasa Mahkemesi’ndeki kapatma davasından kurtulabilmek için çeşitli seçenekler üzerinde dururken AB’ye uyum yasalarına öncelik vererek AB ülkeleri üzerinden partisinin kapatılmasını engellemek istiyor. Her AB İlerleme Raporu’nda yer almasına karşın hükümetin bugüne kadar sürekli ötelediği Türk Ceza Yasası’nın 301. maddesi önergesi, gelecek haftalarda TBMM Başkanlığı’na sunulacak. patma davası sürecini nasıl yöneteceğini 7 Nisan Pazartesi günü olağanüstü toplanacak Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısında belirleyecek. Ancak partinin uygulayacağı yol haritasının çerçevesi ortaya çıkmaya başladı. Bir yandan siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıracak anayasa değişikliği paketi üzerindeki değerlendirmelerini sürdüren AKP, diğer yandan AB’ye üyelik sürecini kapatma davasına karşı koz olarak kullanmayı hedefliyor. Bu çerçevede, bir süreden beri ağırdan alınan AB’ye uyum yasalarına hız verilecek. Bir türlü getirilemeyen 10. uyum paketi güncelleştirilerek TBMM’ye sunulacak. Her AB İlerleme Raporu’nda yer almasına karşın hükümetin bugüne kadar sürekli ötelediği Türk Ceza Yasası’nın (TCY) 301. maddesi, gelecek haftalarda TBMM Başkanlığı’na sunulacak. TBMM Genel Kurulu gündeminde bulunan Türk Ticaret Yasa Tasarısı da hızla geçirilecek. 10. uyum paketinde, YÖK ve eğitim sistemi, seçim yasaları, siyasi etik yasası, siyasetin finansmanı yasaları ve yargı kurumlarına ilişkin düzenlemelerin yer alması bekleniyor. Pakette ayrıca tarama sürecinde yer alan bazı ekonomik düzenlemelerin de yer alabileceği belirtiliyor. AKP hükümeti, Abdullah Gül’ün ilk seçimde 367 oy krizi nedeniyle cumhurbaşkanı seçtiremeyince cumhurbaşkanının halk tarafından seçiminin de yer aldığı 10. uyum paketini gündeme getirmiş, ancak 5+5 formülü yaşama geçirilince paket rafa kaldırılmıştı. AKP’nin siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıracak anayasa değişikliği paketinin içinde AB’ye uyum öngören anayasa değişikliklerinin de yer alması bekleniyor. Bu kapsamda, anayasanın örgütlenme hakkı, kadın ve çocuk hakları, din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili maddelerinde değişiklik yapılması tartışılıyor. TARTIŞMALI MADDE İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ÇİFTE STANDART 301 için yeni geri sayım ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türk Ceza Yasası’nın Türklüğe hakareti düzenleyen tartışmalı 301. maddesinin yakında gündemden düşeceğini açıklamasının ardından gözler bir kez daha bu maddeye çevrildi. Değişiklikte, maddenin ilk iki fıkrasının birleştirilmesi öngörülürken “Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında arttırılır” şeklindeki 3’üncü fıkra, madde metninden çıkartılacak. Madde hükümlerine aykırı hareket edenlerle ilgili kovuşturma açma yetkisi de eskiden olduğu gibi Adalet Bakanlığı’na bırakılacak. 301’inci maddeye aykırı hareket edenlerle ilgili cezanın üst sınırının da 3 yıldan 2 yıla düşürülmesi planlanıyor. Tartışmalı maddenin önümüzdeki hafta yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısının ardından parti grubunda bir kez daha değerlendirileceği, ardından da Meclis’e sunulacağı belirtiliyor. Meclis’e sunulması beklenen kanun teklifinde TCY’nin 301’inci maddesinin yeni hali şöyle olacak: “(1) Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” TCY’nin 301’inci maddesinin yürürlükteki mevcut hali ise şöyle: “(1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede, bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında arttırılır. (4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” AB’nin yargı bağımsızlığı çelişkisi ? Türkiye İlerleme Raporları’nda ‘yargı bağımsızlığı’ isteyen AB temsilcileri, AKP hakkında açılan kapatma davasında sürekli yargıyı etkilemeye yönelik açıklamalar yapıyor. BAHADIR SELİM DİLEK [email protected] ‘Eksiksiz demokrasi isteyin’ Rıdvan Budak, Olli Rehn’in AKP’ye açılan davadaki hassasiyetini diğer konularda da görmek istediklerini söyledi mesajında, “Ancak sizin de çok iyi İstanbul Haber Servisi Tekstil bileceğinizi tahmin ettiğimiz gibi, İşçileri Sendikası Genel Başkanı güçlü bir demokrasi, her şeyden Rıdvan Budak, AB Komisyonu önce, başta siyasi partiler ve seçim Genişlemeden Sorumlu üyesi Olli sistemi olmak üzere, her alanda Rehn’e gönderdiği mesajda, Rehn’in eksiksiz bir demokrasinin varlığına “AKP’nin kapatılma davası dayanmaktadır” sözlerine vurgu Türkiye’nin AB’ye üyelik yaptı. Budak, Türkiye’de demokrasiyi müzakerelerini askıya alma var etmekle yükümlü siyasi partilerin gerekçesi olabilir” değerlendirmesine iç işleyişlerinde demokrasinin tepki gösterdi. Budak, laikliğin ve olmaması ve tamamen antidemokratik hukukun üstünlüğünün Türkiye’de Rıdvan Budak seçim yasasının, demokrasimiz ciddi tehditlerle karşı karşıya olduğuna açısından daha büyük bir zafiyetin dikkat çekerek “Parti kapatma davası hakkında gösterdiğiniz hassasiyeti, göstergesi olduğuna dikkat çekerek özetle şu başta siyasi partiler ve seçim yasasında görüşlere yer verdi: “Maalesef, AB’nin bu demokratikleşme olmak üzere, laiklik, konularda kapsamlı ve yol gösterici kuvvetler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü değerlendirmelerine hiç rastlamadık. Ayrıca konularında da göstermenizi bekleriz” dedi. demokrasinin çimentosu olan laikliğin ve Budak, Rehn’e gönderdiği mesajda, TürkiyeAB hukukun üstünlüğü de ülkemizde ciddi ilişkilerinin uzun süredir soğuk olduğunu, tehditlerle karşı karşıya olduğu Rehn’in “AKP’nin kapatılma kararı ilişkileri bilinmekteyken, parti kapatma davası olumsuz etkiler” yorumunun da bu ilişkileri daha hakkında gösterdiğiniz hassasiyeti başta siyasi zayıflatacağına dikkat çekti. Siyasi partilerin partiler ve seçim yasasında demokratikleşme demokrasilerin vazgeçilmez unsurları olduğunu olmak üzere laiklik, kuvvetler ayrılığı ve ve kapatılmasının demokrasi açısından zafiyet hukukun üstünlüğü konularında da göstergesi olduğunun altını çizen Budak, göstermenizi bekleriz.” asirmen?cumhuriyet.com.tr SEZER İMZALAMAMIŞTI Tezcan, Dışişleri Müsteşar Yardımcısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde merkeze atama kararnamesi onaylanmayan Büyükelçi Ecvet Tezcan’ı Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olarak atadı. Sezer’in son döneminde Özel Kalem Müdürlüğü’nü yapan Zergün Korutürk de Dışişleri Bakanlığı’nda Müsteşar Yardımcılığı’na getirildi. Gül, cumhurbaşkanı olduktan sonra Sezer’den dönen isimlerin atamaları tek tek yapılmaya başlandı. Hükümetin Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri yapmak istediği ancak Sezer’in ismini 3 kez geri çevirdiği Varşova Büyükelçisi Ecvet Tezcan, merkeze müsteşar yardımcısı olarak döndü. Sezer’in son 1 yılında özel kalem müdürü olan Büyükelçi Korutürk de diğer bir müsteşar yardımcılığına getirildi. Korutürk’ün adı AB Genel Sekreterliği için geçiyordu. Sezer daha önce Büyükelçiler Uğur Doğan, Haydar Berk, Selim Kuneralp, Ünal Çeviköz ve Feridun Sinirlioğlu’nun müsteşar yardımcısı yapılmasına ilişkin kararnameyi veto etmişti. Ancak bu kişiler vekâleten atanmış, Sezer de bu kişileri görev süresince Köşk’e davet etmemişti. Gül Cumhurbaşkanı olduktan sonra ise atamalar onaylanmıştı. ANKARA AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’in, AKP’nin kapatılması davasıyla ilgili olarak “AB kriterlerinin ciddi ihlali durumunda” Brüksel’in müzakere sürecini gözden geçirmek zorunda kalabileceğini söylemesi, AB’nin Türkiye’ye yönelik çifte standardını ve ‘şaşı bakışını’ ortaya koydu. Rehn bu sözleri ile AB’nin kendisi ile çelişmekte olduğunu da gösterdi. Çünkü AB Komisyonu’nun 1998 yılından bu yana yayımladığı ilerleme raporlarının tamamına yakınında Türkiye’de yargı bağımsızlığının sağlanmasına vurgu yapılıyordu. AB Komisyonu’nun 2001 yılındaki Türkiye İlerleme Raporu’nda, hükümetin etkisiyle bağlantılı olarak “Yargının bağımsızlığına ilişkin endişeler sürmektedir” denilirken 2003 yılındaki raporun “Yargı” başlıklı bölümünde, “Yargı organlarının her zaman bağımsız ve tutarlı biçimde hareket etmediği yönünde bilgiler alınmaya devam edilmektedir. Yargı bağımsızlığı ilkesine Türk Anayasası’nda yer verilmiştir. Bununla birlikte, anayasanın yargı ile yürütme arasında organik bir bağ kuran diğer bazı hükümleri söz konusu bağımsızlığı zedelemektedir” görüşüne yer verilmişti. 2004 Türkiye İlerleme Raporu’nda ise Türkiye’deki yargı sistemine yapılan övgü dikkat çekmişti. Raporda, “Yargıç ve savcıların siyasi reformların uygulanmasında önemli rolü bulunmaktadır. Yargıtay gibi yüksek mahkemeler, siyasi reform paketleriyle kabul edilen değişikliklerin uygulanmasını sağlayan kararları vermişlerdir” görüşüne yer verilmişti. 2006’daki raporda ise “Türkiye Anayasası’nın ve kanunlarının çeşitli hükümleri yargının bağımsızlığı ilkesini güvence altına almaktadır. Ancak bazı unsurların bu durumu zayıflattığı mütalaa edilmektedir” denilerek AKP hükümetinin yargı üzerinde kurmak istediği baskılara atıf yapılmıştı. Gazetelerin dünkü önemli manşetlerinden birisi, “AKP rotayı AB’ye çevirdi” şeklindeydi. Yani bu ne demek oluyor? 1982 Anayasası’nın ve bu anayasal ortamın bir parçası olan 12 Eylül dönemi yasalarının değiştirilmesi anlamına geliyor. Türkiye’nin AB ile sorunu, birilerinin hep söylediği gibi “AB bizi ne kadar istiyor?” sorunu değildi. Türkiye’nin sorunu, ne kadar demokrasi, ne kadar insan hakları, ne kadar özgürlükler ve ne kadar çağdaş ölçülere uymak sorunuydu? 1982 Anayasası değiştirilmekten bir hal oldu. Ancak bu anayasa bir darbe anayasası olduğu için ruhuna sinen despotik ruh hiçbir şekilde çıkarılamadı. Çünkü bu mümkün değildi. Mümkün olan bu anayasayı tarihin tozlu raflarına yollamak ve onun yerine günümüz dünyasına uygun yeni bir anayasa yapmaktı. AKP 22 Temmuz seçimlerinin hemen ardından yeni bir anayasa yapma çalışması başlattı. Bu çalışma başlar başlamaz da ipler koptu. Çünkü taslağı hazırlayan kesimlerden 1982 Anayasası’nı Toptan Değiştirmek… alınan bilgiler, iki taraflı yorumların ve tabii gerginliklerin de kaynağı oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni bir anayasa yapamaz mıydı? Bir kesime göre yapamazdı. Anayasayı ancak kurucu meclisler yapardı. Peki kurucu meclisi nereden bulacaktık? Kurucu meclisler askeri darbelerin ürünüydü genellikle. Normal bir dönemde gerekli çoğunluk sağlanırsa bir ülkenin meclisi anayasa yapamaz mıydı? Deniz Baykal böyle bir işe kalkışmanın ölümü göze almayı gerektirdiğini söyleyecek kadar ileri bir yorumda bulundu. Türban konusunda anayasada düzenleme yapıldığı söylenince tartışmalar bu konu üzerine yoğunlaştı. ??? AKP yönetimi çok büyük bir havayla hazırladığı anayasayı bir anda durdurdu. Bunu neden yapmış olabilirdi? Ortaya çıkan tepkilerden çekinmiş ve bu konuyu zamana yaymak gerektiğini düşünmüş olabilirlerdi. Aynı şekilde Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesindeki değişiklik için de benzer bir oyalama sürdürüldü. Ancak MHP’den gelen türban engelinin kaldırılması önerisi, AKP’nin ihtiyatlı davrandığı bir konunun alelacele gündeme getirilmesine neden oldu. Anayasa içine konması düşünülen değişiklik, böylece bir parça değişikliği ile öne alındı. Türban değişikliği gerginliği ciddi olarak tetikledi. Başörtüsü bütün tartışmaların önüne geçti. AKP’yi istemeyen çevreler açısından da bu konu iktidarın yumuşak karnı olarak görülmüştü. Nitekim Yargıtay Başsavcılığı’nın kapatma iddianamesinin temelini de bu konu oluşturdu. Daha önceki Anayasa Mahkemesi’nin parti kapatma kararlarında “başörtüsünü bir özgürlük sorunu olarak” görmeleri önemli bir gerekçe oluşturmuştu. Aynı süreç yeniden başlatıldı. ??? Kapatma davasının açılmasıyla birlikte önemli bir dönem başlamış oldu. Artık iktidar partisi kapatma tehdidi altındaydı. Böyle bir ortama razı olması ve mahkeme kararını beklemesi düşünülemezdi. Elinde yeterli sayıdaki Meclis çoğunluğunu nasıl kullanacaktı? Anayasanın parti kapatmaya ilişkin maddelerini değiştirmeye çalışması sorunluydu. Bazı çevreler bu tür değişikliğin de Anayasa Mahkemesi’nden döneceğini söylüyorlardı. Daha önceki 367 örneğinde görüldüğü gibi bu itirazlar da gerçeğe dönüşebilirdi. O zaman AKP için çıkış yolu kalmayabilirdi. ??? Kapatma davasından önce AKP’ye özgürlükler ve demokrasi konusunda eleştiriler yönelten, AB sürecini savsakladığını söyleyen demokratik çev reler, bu son kriz sırasında AKP’ye yeni bir çıkış yolu daha önerdiler: 1982 Anayasası’nı toptan değiştirin. Çağdaş ölçütlere uygun yeni bir anayasayı mümkün olan en geniş uzlaşmayla hazırladıktan sonra Meclis’in önüne getirin. 12 Eylül döneminin kalıntıları olan Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu gibi kanunları bir demokratik ülke ölçülerine uydurun. Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesini düşünce özgürlüğünün önüne bir engel olarak çıkamayacak hale getirin… ??? AKP böyle radikal bir değişikliği yapabilir mi? Zaten böyle bir değişiklik tek başına AKP’nin altından kalkabileceği bir şey değildir. Buna mümkün olan en geniş çevreyi katmak, en geniş uzlaşmaları sağlamak iktidar partisine düşen bir sorumluluk. AB yolunda radikal demokratik adımları atan Türkiye’de şeriat da yaşayamaz, darbeciler de darbe yapamaz… Sigorta demokratikleşmede. Bunu becerebilir miyiz? C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle