04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 2008 SALI 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y Y Y Y 17 19 16 16 20 19 20 16 18 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y Y Y Y Y Y 16 16 17 17 17 16 15 18 20 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y B Y Y Y Y Y 27 23 27 25 22 27 20 18 20 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurt geneli parçalı ve çok bulutlu, Güneydoğu Anadolu’nun batısı ile Malatya ve Elazığ çevreleri dışında tüm yurt gök gürültülü ve sağanak yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı iç ve doğu bölgelerde 3 ila 5 derece azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y Y Y Y Y Y Y Y Y 17 10 18 14 15 15 15 12 16 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y Y B Y Y Y Y Y Y 21 19 21 18 19 18 18 18 22 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y A B A B PB Y PB B 16 35 13 33 31 24 22 26 26 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada rı külahıma anlat” diye iktidar sahibine sesleniyor. Özgürlükler ülkesi olmaya aday bu ülkede o sesi iktidar sahibinin gorilleri ağzını kapayarak, olmadı yaka paça toplantının dışına atarak susturuyorlar. İktidar sahibi ise, iç ve dış kaynaklı her uyarıyı ekonomiyi, siyasal ve toplumsal istikrarı bozmaya yönelik bir çaba, bir eylem diye görüyor, halka böyle yutturuyor. Dünya Bankası mı uyarıyor? Ekonomik beklentilerin kötüleştiğini kimden kaynaklandığı ve nedenleri belli güvenin yok olduğunu sayfalar dolusu rakamlarla kanıtlayan durum raporları mı yayımlanıyor? Adama vız geliyor. O hâlâ elinde tek telli saz, bildiğini okuyor. ??? Önce çuvaldızı kendine diye başlayan tekerlemeyi ezberlemiş, oysa iğneyi kendine çuvaldızı uyarı yapanlara batırıyor. Bir de imam hatiplikteki derslerden kalan kimi ayetleri her kürsüye çıkışta söylemeyi âdet edindi. Kimilerinin gözleri olduğu halde görmediklerini, kulakları olduğu halde duymadıklarını söylüyor. Bir gün olsun gözüm var ama göremiyorum, kulaklarım var ama duyamıyorum diyebilse… İnanın demokrasimiz; ne 301’in kalkması veya değiştirilmesi, ne AB’nin beklediği reformların gerçekleşmesi.. hiçbirine gereksinim duymayacak.. doğruyu gören ve duyan insanlar yetiştirdiği için beklenilmedik ölçüde ivme kazanacak. Ama bu gerçek nerede, efendimiz nerede? ??? Peki neler oluyor? Örneğin iktidarın yüksek atmayı marifet bilen övünmelerine, ekonomiyi savunmalarına karşın resmi devlet organları gerçekleri gösteriyorlar. Tüketici, kötümser olunca harcamaların azaldığını, işsizliğin çoğaldığını açıklıyorlar. Doğrucu Davut Prof. Güngör Uras dün Milliyet’te, “insanların geleceğe dönük beklentilerini ve gerçekleri açıklayan” tam sayfa yazısında şöyle bir irdeleme yapıyor: “…Mart ayında halka soruyorlar: ‘Ey Türk insanı… Söyle bakalım… 2008 yılının Mart ayında satın alma gücün 6 ay öncesine göre daha mı iyi, daha mı kötü?’ Zengini, fakiri, halkın tamamının durumunu belirlemek amacıyla ve örnekleme yoluyla yapılan sorgulama gösteriyor ki, 2008 yılında ‘6 ay önceye göre satın alma güçlerinin azaldığını söyleyenler’ çoğalmış durumda. Halkımızın yüzde 7.6’sı çok daha kötü, yüzde 45.8’i biraz kötü, yüzde 36.7’si aynı diyor. Biraz daha iyi diyenlerin oranı yüzde 8.8 olarak belirlenmiş. Önemli olan geçen yılın mart ayına göre iyi veya kötü diyenlerin oranlarının değişimi…” Bu rakamlar, saptamalar efendiyi rahatsız etmez. O Konya’da kilosu 60 YTL’den, üç kilo kalkan balığı alıyor, 350 YTL bahşiş veriyor. Üstelik çevresini saran giderek alım gücü azalan insanların gözü önünde. “Bana bir yalancı gösterin, işte size bir hırsız diyeyim.” İngiliz düşünür G. Herbert’in bu sözü doğru mudur sizce? Her yalancı, hırsız mıdır? Doğruyu, gerçeği çalar yalancı; yanlışı, sahteyi, uydurmayı zorla benimsetmek ister! Kim yalan söylemez? Herkes yalan söyler zaman zaman, diyenleriniz çıkacak. Bir hasta, ölüme doğru gidiyor, bugün yarın... Geçmişsiniz karşısına, “Oh ne kadar iyisin, yakında kurtulacaksın” demişsiniz, bunda bir zarar yok, bir kötülük yok. Yalan kimseye zarar vermediği sürece, belki geçici bir iyilik de yarattığı için hoşgörülür. Ama bunun ölçüsü nerede? İyilik ve kötülük gibi kavramlar görece şeylerdir. Birine göre iyidir, birine göre kötü. İyilik diyerek yalan söylerken, belki de en büyük kötülüğü yaptığımızı bir bilsek... “Yalancının azı olmaz”, der Victor Hugo Sefiller’inde. Bu demektir ki, en küçük, en değersiz yalanı söyleyen kişi en büyüğünü, en zararlısını da söyleyebilir. Kendilerini küçük, masum, zararsız yalanlar söylediklerine, ona buna iyilik için gerçeği sakladıklarına inandıranlar, kulak versinler iyice bu söze. Yalanın azı yoktur. “Bir kez yalan söyle EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Politika Yalancılık Sanatı mı? yen bir daha söyleyecektir”, der Beaumarchais. Hepimiz özel deneylerimizde de görmüşüzdür. Yalan, yalanı çağırır. “Tek bir yalanla kalınamaz!” Bir yalanı sıkıca saklamalıyız, başka yalanlarla onu çevreleyip, sarıp sarmalayıp! Belki bir gün, o yalanın doğru olduğuna kendimizi de inandırabiliriz. Ben hiçbir zaman yalan söylemedim, nerede o yalanım, haydi gösterin, diyebilmek için. Yalancı, kendi yalanının altında ezilir, insanlığının küçüldüğünü duyar. Batar o yalan içine, “vicdan” dediğimiz bir şey varsa, ona. Kadınların erkeklerden çok yalan söyledikleri yaygın bir kanıdır. Bir düşünür, “Yalan, kadınların savunma silahıdır, erkekler yanlarında silah taşır, kadınlar yalan” derken bunu hoş göstermeye çalışmış olmalı. Erkeklere karşı üstünlüğü kurmanın yolu budur, yalan silahını kullanmaktır, gerekli gereksiz. Bu yüzden bir kadının en küçük yalanını yakalayan erkek, kuşku canavarından yakasını sıyıramaz bir türlü. Ya başka dedikleri de yalansa, ya yalnız başkalarına değil, bana da yalan söylüyorsa! ??? Politikacılık bir “yalancılık” mesleği sayılır! En iyi yalan söyleyen, en büyük yalan söyleyen, en başarılı politikacı diye geçinir. Nerede? Belirli bir kültür düzeyine ulaşmış toplumlarda değil elbet. İnsanların çoğu okumasız yazmasız, kolaylıkla kandırılacak durumdaki toplumlar “yalan”a bağlanırlar, umutları, hayalleri, hatta mideleri bile yalanla beslenir, doyar. Yığınları yönetmekle sorumlu kişiler ise yalan üstüne yalan atarlar. En olmayacak şeyleri söylemekten başlar bu yalan, halk yığınlarını uyutan, aldatan ni ce göz boyayıcı sözlere kadar gider. Bir politikacı, “Bir Türkiye’yi iki, üç yapacağız, büyük Türkiye’yi yaratacağız” der de, o ülkeyi eskisinden beter hale getirirse en büyük yalancı değil midir? ??? Montaigne, “Yalan söylerken o yalan söylediğim insandan çok kendimi aşağılamış oluyorum” dermiş. Gerçek insan elbet böyle düşünecektir. Aldatmanın, kandırmanın, yalan yoluyla gerçeği gözlerden saklamaya kalkışmanın o yalanı söyleyeni ne denli küçülttüğünü görmek için gerçek insan niteliklerine sahip olmalı! İşini bitirmek, çıkar sağlamak, göz boyamak için yalana başvuranlar ise küçük, kısa, ömürsüz başarılar ardındadır. İnsanlıkla, insan olma çabasıyla ilgisi yoktur. Montaigne istediği kadar, “Yalancılık iğrenç bir zaaftır. Biz insanız, birbirimizle ancak söz yoluyla anlaşabiliriz. Yalanın ağırlığını ve korkunçluğunu bilsek, onu öteki suçlar kadar öfkeyle kovalarız” desin. Fenelon, “Yalan söyleyebilen bir kimse insan sayılmaya layık değildir” buyursun.. Örnek mi? İşte politikacılar, politika dünyası!.. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Bu ne şiddet özlemi’ İstanbul Haber Servisi 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasına izin verilmeyeceğini, değerlendiren işçi konfederasyonları, İstanbul Valisi Muammer Güler’i sakin olmaya çağırdılar, “Bu ne şiddet özlemi” diye sordular. DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, Güler’in, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayacak olan emekçilerin “zorla dağıtılacağını” açıklamasını da “Bu açıklamalar geçen yıl da yapılmıştı. Sonuç ortada!” dedi. KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul, Güler’e “Provokasyon sadece Taksim’e mi özgü” diye sorarken, Türkİş Genel Sekreteri Mustafa Türkel, “Biz devletiz sözümüzü söyledik, diyorlar. Biz de halkız, emekçiyiz. Bizim de verecek cevabımız var” dedi. Çelebi: Vali sakin olmalı Çelebi, yaptığı yazılı açıklamada, Güler’in açıklamasını üzüntü ve endişeyle izlediğini belirterek “Bütün kesimler topluma sağduyu, huzur ve diyalog çağrısı yapıyor, toplumda var olan gerginlik ortamı düşürülmeye çalışılıyor. Fakat sayın valinin ‘orantılı güç’, ‘orantısız güç’, ‘mitingi dağıtma’ gibi sözleri hiç de yaşanılan koşullara uymamaktadır” ifadesini kullandı. “Bu ne şiddet özlemi” diye soran Çelebi, Güler’i sakin olmaya davet etti. Çelebi, özetle şu görüşleri ifade etti: “Geçen sene bir tek emekçi, bir tek emek dostu tarafından bir cam kırıldı mı, bir araç yakıldı mı? Ama emniyet güçleri tarafından restorantta ye mek yiyenlere dahi neler yapıldığını bütün TV’ler gösterdi, saldırıya uğrayanlar emekçiler oldu! Sayın vali yarın (bugün) görüşme talebini iletmiştir. Diyalog ve görüşmelere açığız. Bildikleri bir ‘suç’ varsa, bunu ortadan kaldırma görevi valinindir. Yoksa ‘duydum suç işlecekler’ demekle İstanbul yönetilemez.” Tombul: Güler toplumu geriyor Güler’in açıklamalarını “Bu yaklaşım, toplumu germekten başka bir sonuç doğurmuyor” sözleriyle değerlendiren KESK Başkanı Tombul da, “Vali, 1 Mayıs günü adeta bir ‘iç savaş’ çıkacak havası yaratıyor. Bugüne dek yaptığımız hiçbir eylemde doğrudan bizden kaynaklı bir olay olmamıştır.Tüm olaylar, güvenlik güçlerinin antidemokratik yaklaşımlarından olmuştur” dedi. Tombul, Güler’in açıklamalarının “emekçileri 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama kararından döndüremeyeceğini’’ bildirdi. Hükümet geri adım atmadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması konusunda geri adım atmadı. Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, “Kim bu günü nasıl kutlayacaksa buna yeteri kadar imkân da var, meydan da var. Ama bunun dışında bir kısım gelişmeler olursa, şimdi en haklı olunan noktada haksız duruma düşmek doğru değil” dedi. Herkesin sorumluluk duygusu içerisinde hareket etmesi gerektiğini söyleyen Çiçek, terör örgütlerinin bu tür eylemleri provoke etmeye çalıştığını öne sürdü. Çiçek, DTP’nin Sakarya’daki toplantısının bir grup tarafından basılması konusundaki soruyu yanıtlarken de “Bu bile 1 Mayıs’la ilgili provokasyonların olabileceğini açıkça hatırlatabilir” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün Türkİş, DİSK ve KESK genel başkanlarını kabul edecek. Sendika başkanları Erdoğan’a, 1 Mayıs’ın resmi tatil ilan edilmesi ve kutlamaların Taksim Meydanı’nda yapılması isteklerini iletecek. Vali Güler işçileri tehdit etti ? Baştarafı 1. Sayfada sinden boşalan alanı doldurmakla yetindi. Parti üst yönetimi için “tam bir dikensiz gül bahçesi” tanımı yapanlar çoğunlukta. Ancak, CHP tipi partiler mutlaka içinde muhalefet üretir. Bu doğaldır. Partiden bütün dikenleri temizlerken, güllerin ne kadar kaldığını dikkatten uzak tutmamak gerekir! Baykal, partinin üst yönetim organlarını tümüyle kendisine tam bağlı kişilerden oluşturdu. Bu aynı zamanda büyük bir sorumluluk. Baykal’ın, partinin oy çıtasını yükseltmek için artık hiç bahanesi yok. Tamamen kendisinin kurduğu bir takımla siyaset sahasına çıkıyor. Yerelgenel seçimlerden çok parti içi kurultaylara göre yapılanan ililçe örgütleri görevini tam olarak yaptı... Baykal, “Parti Meclisi listemi çizmeyin” dedi. Çizmediler. ??? Baykal’ın kurultay konuşması Türkiye’nin sorunları açısından haftalık grup konuşmalarının genişletilmişiydi. Konuşmanın partinin içine ilişkin bölümü ise gerçeği paylaşmak gerekirse acımasızdı. Baykal, kendisine muhalefet edenlere kapıyı gösterdi: “Beğenmiyorsanız gidin partinizi kurun.” Baykal’ı böylesine ileri değerlendirme yapmaya iten başlıca etken, CHP dışında başka sol partinin yeşermemesi... Türkiye siyaset tarlasında ne yazık ki, bu gerçek sık yapılan denemelerle anlaşıldı. Ecevit’in özel durumunu kenara koyarsak, öteki çıkışların tümü hüsranla sonuçlandı. Bunun nedenleri başka yazı konusu ama, bir noktanın altını çizmeden geçemeyeceğiz: CHP dışındaki açılımların başını çeken hemen her siyasetçi, gözünü CHP’den ayırmadan yürümeye çalışıyor. Siz yürürken önünüze değil de başka yere baktığınızda başınıza ne gelirse, onlar da bununla karşılaşıyor! CHP dışında güçlü bir sol parti olsa, CHP sağından çok soluna bakmak zorunda kalırdı. ??? Ankara kulislerinin başlıca sorularından biri şu: 2008 sonunda nasıl bir siyasi tablo ile karşı karşıya kalacağız? Soruya herkes kendi açısından karşılık veriyor. Dünkü gazetelerin birinci sayfasında yer alan kimi haberler, pek çok siyasetçinin “o güne” hazırlanmakta olduğunu gösteriyordu! CHP “o güne” hazır olmazsa, siyaset boşluk kabul etmez yasasının gereği olarak başkalarının hazırlığı öne geçecektir. CHP derken, sadece genel merkezi amaçlamıyoruz... Sözümüz tüm parti yapısına ve çevresine... CHP’nin içindeki Baykal karşıtları, CHP’nin dışında arayışlar içinde olan CHP’liler eğer eski hastalıklarından kurtulamadıysa, önümüzdeki yerel seçimlere değil, seçimlerin sonrasına hazırlanıyordur! Onların “o günü” de seçim sonrası! Yani, CHP başarısız olacak, genel merkez çaresiz kalacak, olağanüstü kurultay toplanacak veeee... Baykal gidecek! Bu, yöntem değil... Anadolu’da bir söz vardır: Tarlada izi olmayanın sofrada yüzü olmaz! CHP’nin hem kendi iç yarışında hem iktidar yarışında unutmaması gereken bir ilke daha var: Başkalarının başarısızlığı üzerinden başarıya yürünmez! ankcum?cumhuriyet.com.tr larda belirtilen yerlerin de İstanbul’da genel hayatı olumsuz etkileyecek nitelikteki yerler olduğunu anlatarak her yıl yapıldığı gibi Kazancı Yokuşu’nda toplanılarak Atatürk Anıtı’na ve Kazancı Yokuşu’na çiçek bırakılması, saygı duruşunda bulunulması uygulamasına izin verileceğini söyledi. Sendika ve sivil toplum kuruluşlarına “Gelin 1 Mayıs’ı Çağlayan’da, Kazlıçeşme’de, Kadıköy’de ve Kartal’da yapın” diyen Güler, yetkilileri “sağduyu, itidal ve kanunsuz eylemlerden kaçınmaya” çağırdı. Güler, geçen haftadan itibaren Taksim’de toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılması için davette bulunan yetkililer hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu da bildirdi. Taksim’deki kutlama sırasında bazı marjinal, bölücü örgütlerin provokatif eylem yapacağı, bu grupların gerektiğinde güvenlik güçleriyle silahlı çatışmaya gireceği yönünde istihbarat raporları olduğunu açıklayan Güler, özetle şunları söyledi: “Sendikaların bu yürüyüşlerini fırsat bilerek, geçmişte yaşanan olumsuz olayları aynen sahneye koyma hazırlıkları var. Sendikaları dikkatli olmaları konusunda uyarıyorum. Geçen yılki o kötü görüntüleri yaşamak istemiyoruz. Ancak güvenlik güçleri kanunsuz bir toplantıyı dağıtmak durumundadırlar. Gerekli ikazlar yapı lacak, bu ikazlara uymayanlar, gerektiğinde zorla dağıtacaklar. İstanbul Valisi olarak, ilgililerden rica ediyorum, uymayanları da uyarıyorum.” Polis ‘orantılı’ güç kullanacak Toplantı sonrasında gazetecilerin sorularını da yanıtlayan İstanbul Güler, geçen yıl yaşanan 1 Mayıs olaylarında polisin orantısız güç kullandığı için eleştirildiğinin anımsatılması üzerine, “Polisimiz kanunun kendilerine verdiği sınırlar içinde, dağılmamakta ısrar edenlere orantılı bir güç kullanımı yoluna gidecektir. Böyle bir olaya muhatap olmalarını istemiyorum. Güvenlik güçlerini böyle bir zor kullanma mecburiyetinde bırakmamalarını rica ediyorum” ifadesini kullandı. IŞIL ÖZGENTÜRK Yandı Gülüm Keten Helva ? Baştarafı Arka Sayfada “hem dünyada pek bir yoksulluk çektiniz, yukarda huriler sizi bekliyor”. Başbakan boşuna en az üç çocuk yapın demiyor, durumun dengelenmesi gerek. Ha çocuklar beslenemiyormuş, verem hortlamış, özürlü oranı artmış kime ne? IMF’ye karasevdalı iktidarımızı ve muhalefetimizi bu çok basit sorunlar hiç ilgilendirmez. Ancak iktidar yeni karasevdalara doğru hızla adım almaya başladı, Katar’a boşuna gidilmedi. Büyüklerin aşkında her şey mubahtır. Yeter ki, bir yerlerden para gelsin. Peki muhalefetimizin yeni hamlesi ne olacak? Vallahi bunu bilene aşkolsun. Oysa yapılacak ne çok iş var, bakın “Baba Beni Okula Gönder” kampanyası çerçevesinde bu yıl düzenlenen “Okul Hayatım” adlı şiir, resim ve kompozisyon yarışmasında birinci olan bir kız çocuğu şunları yazmış: “Öğretmenlerimiz projeden bahsedince hayatımı anlattım. Okulda altı kardeş okuyoruz ve hafta sonları annebabamızın yanına fazla masraflı olduğu için sırayla gidiyoruz. Bana ayda bir defa sıra geliyor.” Daha da acısı var, bir başkası şöyle demiş: “İlkokula başladığımda ailemin maddi durumu iyi değildi.Tavuklarımızın yumurtalarını gizlice götürüp köydeki bakkala satar karşılığında defter alırdım. Defterim hemen bitmesin diye harfleri çok küçük yazardım. Çünkü babama ‘defterim bitti’ dersem beni okula göndermeyebilirdi.” Hiçbir zaman acilen bir muhalefete bu denli ihtiyacımız olmamıştı. Ve bir not: Kurumların yaptıkları gösterileri haber vermek ve bizleri davet etmek için gönderdikleri davetiyelere takmış durumdayım. Nasıl bir lüks bu? Böyle görkemli, çok masraflı ve kâğıdın su gibi harcandığı bu davetiyeler yerine kurumlar neden sıradan geri dönüşümlü kâğıtlara başvurup daha mütevazı davetiyeler seçmiyorlar, altına küçücük bir not düşebilirler, “size altın varaklı bir davetiye göndermedik, çünkü Hâkkari’nin bir dağ köyünde çocukların defterleri bitecek diye, endişe duymamalarını istiyoruz”. Vallahi çok iyi bir iş yapmış olurlar ayrıca burası Müslüman bir ülke, hadi işe buradan başlayalım. Bu Müslüman ahlakı sorunu bugünlerde beni çok ilgilendiriyor. Yakında en açık biçimde bu konuyu irdelemeye çalışacağım... Müslümanlık nedir? Benim de bu konuda epey bir birikimim var, bakalım genel ahlakla çakışacak mı? [email protected] Ermenilerin kurduğu partinin programı dehşet vericiydi Parti kurucularının hiçbiri Osmanlı tebası değildir ve Türkiye’yi hiç görmemişlerdir. Buna rağmen, görmeden düşman olmuşlardır. Yayımladıkları parti programının hedefleri dehşet vericidir. Buna göre: 1. Bugünkü düzen bir ihtilalle ortadan kaldırılmalı, onun yerine ekonomik gerçeklere ve sosyal adalete dayanan yeni bir cemiyet oluşturulmalıdır. 2. Partinin ilk ve yakın hedefi Türkiye Ermenistanı’nın politik ve milli bağımsızlığını sağlamaktır. 4. Türkiye’de ihtilal yoluyla gerçekleştirilecek olan hedeflere varılmak için kullanılacak metot, propaganda, tahrik, tedhiş, teşkilatlanma ile köylü ve işçi hareketidir. 6. Partide bir merkez komitesi kurulacaktır. İşçilerden ve köylülerden oluşacak iki geniş ihtilal grubu kurulacaktır. Bunlardan ayrı olarak gerilla çeteleri teşkil edilecektir. 7. İhtilali gerçekleştirmek için en arasında kıyasıya bir mücadele başladı. Ama her şeye rağmen, hükümetlerin hâlâ Ermeniler için verilmiş toplu bir sürgün kararı yoktur. Bu kadar olaylara rağmen, hükümetler olabildiğince serinkanlılıkla olayları yatıştırmaya çalışmaktadırlar. Hınçak Partisi Kumkapı nümayişi olayını, Sasun isyanını, Babıâli nümayişini, Zeytun isyanını üstlenecektir. Görüldüğü gibi, 1887 yılından itibaren Ermeniler tüm Anadolu’da her türlü tahrik ve tedhiş hareketlerine girişeceklerdir. Devlet uzun süre bu olanlara seyirci kalacak, eli kolu bağlanacaktır. Bu durumda, aniden yıllardır ağır gelmeyen vergiler ağır gelmeye başlayacaktır. Bahane peşinde koşanlar her defasında bu bahaneleri kolayca bulacaklar, parti programının gereğini yapacaklardır. Ermeni İhtilalci Taşnak Partisi (Daşnaksutyun) ise 1890 yılında Tiflis’te kurulmuştur. Daha ziyade sosyalist olmayan, milliyetçi gençlerden oluşmuştur. Ermenice “federasyon” anlamına gelmektedir. Bu durumda Hınçak Partisi’nin de bu gruba katıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bu birlik fazla sürmemiş, 1891’de Hınçaklar Federasyon ile ilişkilerini, onları çok yavaş ve ağır buldukları gerekçesiyle kesmişlerdir. Taşnak Partisi’nin programı 1892 yılında ortaya çıkmıştır. Buna göre: ? Çeteler teşkil etmek, ? Her yola başvurarak halkın maneviyatını ve ihtilalci faaliyetini arttırmak, ? Halkı silahlandırmak için her yola başvurmak, ? İhtilal komiteleri teşkil edip, aralarında sıkı irtibatı temin etmek, ? Kavgayı teşvik etmek ve hükümet yetkililerini, muhbirleri, hainleri, soyguncuları yıldırmak, ? Hükümet müesseselerini yağmalamak ve harap etmek.. sayılabilir. Bu parti ayrılıktan, bağımsızlıktan söz etmemekte, reformları talep etmektedir. Bu şekilde bir terör örgütü olarak ortaya çıkan Taşnaklar, Osmanlı Bankası Baskını’nı, 1904 Sasun İsyanı’nı, Yıldız Suikastı’nı üstlenmişlerdir. Böylece isyanlar dönemi başlatılmıştır. Bu olayları: Anavatan Müdafileri Olayı ( 8.12.1882), Armenekan Çeteleriyle Çatışma (Mayıs 1889), Musa Bey Olayı (Ağustos 1889), Erzurum İsyanı (20 Haziran 1890), Kumkapı Nümayişi (15 Temmuz 1890), Merzifon, Yozgat, Kayseri olayları (18921893), Birinci Sasun İsyanı (Ağustos 1894), Zeytun (Süleymanlı) İsyanı (16 Eylül 1895), Divriği (Sıvas) İsyanı (29 Eylül 1895), Babıâli Olayı (30 Eylül 1895), Trabzon İsyanı (2 Ekim 1895), Eğin (Mamüratül Aziz) İsyanı (6 Ekim 1895), Develi (Kayseri) İsyanı (7 Ekim 1895), Akhisar (İzmit) İsyanı (9 Ekim 1895). SÜRECEK müsait zaman, Türkiye’nin harbe girdiği dönem olacaktır. 8. Süryaniler, Kürtler, Türklere karşı mücadelede kazanılmalıdırlar. 9. Türkiye Ermenistanı’nın bağımsızlığı elde edildikten sonra ihtilal, Rusya ve İran Ermenistanı’na teşmil edilecek ve federatif bir Ermenistan kurulacaktır. İşte bu hayallere kapılan Ermeniler, bu yola onları itip teşvik edenlerin de gayretiyle ülkede anarşi ortamını hazırladılar. Böylece, bu ülkeyi bölmek isteyenlerle böldürmek istemeyenler C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle