23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 NİSAN 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER BAÜ Rektörü Prof. Saylan’ın görevden alınmasını istediler Arınç, yaşananları ‘mutlu doğum sancıları’ olarak değerlendirdi 5 POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Sahte imzayla YÖK’e yazı BALIKESİR (Cumhuriyet) Balıkesir’de bazı yerel gazetelerde çıkan haberlerde, CHP tarafından göreve getirildiği, militan solcu olduğu iddia edilen Balıkesir Üniversitesi (BAÜ) Rektörü Prof. Dr. Şerif Saylan hakkında, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Duymaz’ın imzası taklit edilerek YÖK’e yazı gönderildi. Yazıda, Saylan’ın şeker hastası olduğu ve görevden alınması gerektiği iddia edildi. Olayla ilgili olarak jandarma ekipleri imzaları kriminal incelemeye alırken, BAÜ Rektörlüğü de okulda inceleme başlattı. Prof. Dr. Duymaz’ın imzası taklit edilerek YÖK’e gönderilen 2 Mart 2008 tarihli yazıda, “Türban olayı sebebiyle milliyetçi kişiliği ile CHP’li militan öğretim elemanları arasında kalan ve türbana ne evet ne hayır diyebilen rektörümüz aynı zamanda kronik şeker hastasıdır. Üniversitemizin geleceğinin tehlikeye düşmemesi için ve Prof. Dr. Şerif Saylan’ın sağlık durumunun korunması için YÖK tarafından görevinden alınmasını talep etmekteyiz” denildi. ‘Kanlı, şeytanlı’ konuşma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, iktidarların el değiştirmesinin kanlı, şeytani ve entrika dolu olmaması gerektiğini belirterek “Halkın iradesi hür ve serbest olmalıdır, sonucuna da herkes katlanmalıdır” dedi. Arınç, Anadolu İşadamları Federasyonu’nun Ticaret Zirvesi’ne katıldı. Ülkenin yakın siyasi tarihte darbelerle, muhtıralarla, gizli açık müdahalelerle karşı karşıya kaldığını söyleyen Arınç 2002 seçimlerinin “devrim’’ niteliği taşıdığını ileri sürdü. Arınç, “Demokrasilerde sandık ve seçimi temel ilke kabul edenler şunu da bilmelidirler ki; iktidarların el değiştirmesi kanlı, şeytani, entrika dolu olmamalıdır, müdahalelerle karşılaşmamalıdır’’ dedi. Arınç, Türkiye ne zaman ayağa kalkmaya ülkeye “birtakım sıkıntıların getirildiğini’’ ifade ederek, AKP hakkındaki kapatma davasının iddianamede yer alan hukuki nedenlerinin dışında, gazete sütunlarına yansıyan siyasi nedenleri de bulunduğunu ileri sürdü. Kimsenin endişeye kapılmamasını isteyen Arınç, “Hepsini atlatırız, hiçbirisinden olumsuz bir sonuç çıkmayacak. Bunların hepsi bir taraftan Türkiye’nin bağırsaklarını temizlemesidir, bir taraftan da mutlu doğum sancılarıdır’’ diye konuştu. Kaz Dağları’ndan Kozak Yaylası’na... Çanakkale’nin, Edremit Körfezi’nin, Midilli’nin içme suyu kaynağı Kaz Dağları’dır... Oralarda neler oluyor bugün? Bir kilometre çapında, 400 metre derinlikte “dev cehennem çukurları” açılıyor, milyonlarca metreküp siyanürlü çamurun depolandığı “zehirli atıklar barajı” yapılıyor... Biga Yarımadası elden gidiyor, Çanakkale, Havran, Balya, İvrindi, Behramkale, Küçükkuyu, Güre, Akçay, Burhaniye ve o güzelim Kaz Dağları’nda yüzlerce bitki türü yok oluyor... Ekmeğimizi, havamızı, suyumuzu elimizden alıyorlar... Susacak mıyız? 5 Nisan’da on binler susmadı Çanakkale’de... On binler hep birlikte haykırdı: “Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez...” Okurlar anımsarlar... Yıllardır “altın avcıları”nın Bergama Ovacık’ı, Havran’ı, Tunceli’yi, Eşme’yi ne hale getirdiklerini yazdım, bıkmadan usanmadan... Bergama’nın Kozak Yaylası’nı anlattım uzun uzun... Türkiye’nin çam fıstığı ambarını, o yörede yaşayan insanlarımızı ve onların öykülerini Cumhuriyet okurları anımsarlar... “Altın avcıları” Kozak Yaylası’nı işgal etti. On ayda 20’ye yakın yörede derinliği 500 metreyi bulan sondajlar açıldı, fıstık çamları kesildi. Bir ton altın cevherini işlemek için 10 ton suya gereksinim vardır... Kozak Yaylası’nda 350 bin insan yaşıyor... Bir yayla yok ediliyor, yok!.. Nerede bizim Soros’un çocukları, neoliberal tosuncuklar? Nerede “besleme basın”ın dönekleri ve sözde Atatürkçüleri? Neden tek satır yazmıyorlar, yazamıyorlar? Kozak Yaylası’nda sondajdan çıkan atık Madra Çayı’na karışıyor, Ayvalık ve Altınoluk’u, içme suyunda bir tehlike bekliyor... Ne diyor Kozak Yaylası’nda yaşayanlar: “Bizim altınımız yerin altında değil üstündeki fıstık çamlarıdır.” ??? Çevreciler yıllardır Bergama Ovacık’ta siyanürlü altın madeninin çevreye verdiği zararı, Bakırçay Ovası’nın durumunu anlatıyorlar... Dinci medya, kimi kuruluşlar bu eylemleri yapan çevrecileri “Alman ajanı” olarak suçladılar yıllarca. Çevreci dostlar DGM’de yargılandılar. Sonunda hepsi aklandı. Bu arada bir gerçek çıktı ortaya. Almanya’nın eski sosyal demokrat Başbakanı Gerhard Schröder’in, “çokuluslu altın şirketleri”nin danışmanı olduğu öğrenildi. Hatta, EXPO 2015 için bilmem kaç bin Avro’yu cebine indirip İzmir’e bile geldi. Türkiye’de bazı gerçekleri anlatmak çok zor... Örneğin, Türkiye’de ne kadar altın madeni var? Bergama Ovacık’ta bugüne dek kaç ton altın çıkarıldı, Türkiye ne kazandı? Bilen var mı? Tuhaf bir durum!.. Her kafadan ses çıkıyor!.. AKP, yurt topraklarını yabancılara peşkeş çekiyor; karşı çıkanları “besleme basının” kalemşorları, kimi politikacılar, emekli sivil ve askeri bürokratlar bir dönem şöyle suçluyorlardı: “Bunlar vatan haini!” Ne zaman Kaz Dağları delik deşik edilmeye başlandı; AKP’lisi, CHP’lisi, ANAP’lısı, ÖDP’lisi, demokratik kitle örgütleriyle bir araya gelip ilk eylemi gerçekleştirdiler... Medyamız az da olsa uyanmıştı... Haberler gazetelerin birinci sayfalarına girmeye başladı, televizyonlar haber yaptı... ??? Kanaltürk’ten Tuncay Mollaveisoğlu’nun emeği büyüktür bu mücadelede... Cumhuriyet’ten Türkel Minibaş, Erdal Atabek “altın avcıları”nı çok yazdılar... On beş yıl önce on kişiyle başlayan “toprağına, suyuna, havana, yaşamına sahip çık” hareketi dalga dalga yayıldı Ege’de... Efemçukuru’ndan Eşme Kışladağ’ına; Toroslar’dan Kaz Dağları’na; Tunceli Ovacık’tan Kaçkarlar’a; Erzincan’dan Bergama’ya dek çevre bilinci gelişti... Şimdi sıra siyasi bilinçte... Yurttaşlık bilincinin gelişmediği toplumlarda çevre bilinci de gelişmez, siyasal bilinç de... Bu öykü uzundur... Önümüzdeki günlerde değineceğim... Prof. Duymaz: İlk değil Şeker hastası olmadığını ve herhangi bir ilaç kullanmadığını belirten Prof. Dr. Saylan “Yatırımlarımız devam ediyor, üniversiteye daha iyi bir gelecek hazırlamaya çalışıyoruz” dedi. Prof. Dr. Ali Duymaz ise daha önce de rektörlüğe vekâlet ettiği dönemlerde birkaç kez YÖK’e kendisinin haberi olmadan imzası taklit edilerek yazılar yollandığını savundu. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 343 72 69 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle