06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 NİSAN 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Hasat Sami Aktaş: “Köylü ‘hasat kart’la, yabancı bankalardan aldığı borcunu ödeyemezse, milletin efendisi yabancılar olacaktır!” Yağmur Deniz Barroso’ya Nutuk armağan edilmiş... “Adamın nutku tutulmuştur!” DOKTORLARIN söylediğine göre başyazarımız, ağabeyimiz İlhan Selçuk yarın ameliyata alınacak. Kalbinden ameliyat olacak. İlhan Abi, 83 yaşında. İlhan Abi, sabahın 04.30’unda evi polisler tarafından basılarak gözaltına alındı. Polisler “terörle mücadele” ettikleri için İlhan Abi’yi bir terörist gibi 24 saat kimse ile görüştürmedi. İlhan Abi, 24 saat tecrit edildi. Sonra sorgulandı. Polisler İlhan Abi’yi polis merkezinde 40 saat tuttular. İlhan Abi’nin sayfalar dolusu ifadesi alındı ve sonra her bir sayfa bazı gazetelerde konuşlanmış gazeteci kılığındaki yaratıklara servis yapıldı. İlhan Abi, hâlâ yazılamamış bir iddianamede yer alması beklenen çetenin “fikri önderi” olarak kamuoyuna tanıtıldı. İlhan Abi, kendisini sorgulayan polislere de kendisine hakaret eden yaratıklara da güldü geçti; gözaltı sonrası bıraktığı yerden yazılarına devam ediyordu ki, 83 yaşındaki kalbi isyan etti. İlhan Abi PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Aklın feneri yarın ameliyata alınacak. İlhan Abi’ye Reşit Çağın‘nın gönderdiği yazı ile şimdiden geçmiş olsun diyoruz: “Yıllar önce Aziz Nesin için düzenlenen 70. yaşını kutlama gecesinde, Haldun Taner kendisinden ‘toplumun pardon demesini bekleyen adam’ diye söz etmişti. Düşünce ermişimiz İlhan Selçuk ise, katıksız vatan sevgisine karşın gördüğü zulüm ve haksızlıklara rağmen, böyle bir beklentiye gerek duymaksızın kendisine işkence edenleri dahi affedebilme hoşgörüsüne, sabaha karşı evini basan emniyet görevlilerine çay ikram edebilme yüceliğine sahip, doğal, abartısız, doygun bir bilge olarak toplumun gözünde her geçen gün daha da büyüyor. Bu asilliğin altında Olası ekonomik krizde ne olur? Türkiye batar ama AKP’ye bir şey olmaz! Seralp Şener: “RTE ve AG’ye 10 numaralı Galatasaray forması verip ‘Bizim için 10 numarasınız’ diyen Adnan Polat kendisi için 0 numarayı fazlasıyla hak etti.” Galata ezilmenin verdiği aşağılık duygusu ve aradaki uçurumun fark edileceği korkusuyla ona saldıranlar, bir sonuç elde edebilecekleri hayalini boş yere taşıyorlar. İlhan Selçuk, ışığını nasibi olan herkese saçan bir uygarlık sembolü olarak, kendisinden önceki her yurtsever aydın gibi Türk’ün onur listesinde altın harflerle yerini alırken, gücünü sınırsız ve iktidarını ölümsüz sanan nice diktatörün uğradıkları feci sonlar ve tarihin çöp sepetinden saldıkları tiksindirici kokular, bugünkü haleflerine hiç ibret vesilesi olamıyor ne yazık ki! Türkiye âşığı Atatürkçü bir yurtsever olarak o, toplumu aydınlatan ve güvenli limanlara ulaşması için yol gösteren akıl ve ahlak sembolü bir fener olarak ışımaya devam edecektir. Mevlana’nın şu dizeleri onu ve ona saldıran zavallı hainleri ne güzel anlatıyor: Ay ışığını saçar, köpekse ürür durur./ Ay’ın ne suçu var, köpeğin huyu budur!” SESSİZ SEDASIZ (!) Üsküdar’da garsonlar din polisi oldu! AKP’Lİ Üsküdar Belediyesi, kıyı şeridinde içki içilmesini yasa dışı yöntemlerle yasaklayıp devletin polisini din polisi gibi kullanarak yurttaşlara para cezası kesmeye devam ederken Üsküdar’daki kimi esnaf da İslami yaşam tarzının bekçiliğine soyunmuş görünüyor. Üsküdar Çengelköy’deki tarihi “Çınaraltı Çay Bahçesi”ne geçen akşam genç bir çift geliyor. İki sevgili, masada oturmuş karşı kıyıda atılan havai fişekleri seyrederken, genç kız başını erkek arkadaşının omzuna yaslıyor; delikanlı da kolunu sevgilisinin omzuna uzatıyor. İşte tam bu sırada... Garsonlardan biri geliyor. Elindeki, bilgisayarda itina ile hazırlanarak bir kağıda çıkış alınmış, üzerine sert ve şeffaf plastikten bir kılıf geçirilmiş kağıdı iki sevgilinin gözüne sokarak masaya bırakıyor: “Çevremizdekilere rahatsızlık vermemek amacıyla hal ve tavırlarınızı kontrol altına almanız rica olunur.” AKP hakkında açılan kapatma davasının gerekçesi olarak, bu partinin laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelmesi gösteriliyordu. Şimdilerde bakıyorsunuz AKP’liler en büyük laiklik savunucusu rolünü oynuyor. Ama bir yandan da AKP iktidarları boyunca toplumun derinlerine kadar giren laiklik karşıtlığı almış başını gidiyor. Görüldüğü gibi Üsküdar’da devletin polisi de, çay bahçesinin garsonu da kendisine verilen din polisliği görevini aksatmadan yerine getiriyor! Cık Arif Çelik: “RTE’nin 2 milyar doları varmış. Ne olur ki o kadar paracıktan!” Şaşmaz Ahmet Yüceaktaş: “Avrupa Birliği’nin AKP’ye açılan kapatma davasına şaşırmasına biz niye hiç şaşırmadık!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AÇ behicak?yahoo.com.tr Barroso’nun ‘standart’ları Tam adı ... Portekizli... ı pek beBaşbakan ğendiği belli... Kendi siyasal geçmişi de sanki Erdoğan’ı ... 2002’de 46 yaşındayken olmuştu... ancak hem liğiyle hem de söylemiyle aldığı oy desteği, reformları nedeniyle azalmıştı... Çünkü meydanlara çıkan Portekizliler, başbakanlarından istiyorlardı... Halkın bu uyarısına rağmen 2004’te AB Komisyonu Başkanlığı‘na da getirilen Manuel, meğer Erdoğan’ın da önerdiği gibi değil miymiş... Barroso’yla gelen, AB’nin genişlemesinden sorumlu Finlandiyalı felsefe doktoru ise çok daha genç; 1962 doğumlu... Akademisyen Rehn’in ülkemize bakışı bilinmiya da yor. Ne var ki gibi Anadolu düşünürlerinden de Olli’nin pek bilgisi olmadığı anlaşılıyor... Çünkü Türkiye’ye, bir olarak değil, sadece Emek Platformu’nun hazırlıklarını bile merak etmeyen AB kurmayına kimse dememiş ki: Yanındaki Rehn, içindeyken, buyuran Barroso eklemiş: Oysa, hiç değilse Kültür ve Turizm Bakanımızın, laikliğin, onurlu ve aydınlık bağımsızlık tarihimizin çağdaş kazanımı olduğunu; o saygı duyduğu Anadolu kültürünün ise aydınlanmayı ortaçağda yaşamış bir bilgelikle laikliği benimsediğini; Portekizli bayımıza anımsatması gerekmez miydi? Barroso ve Rehn işte bu hallerdeyken, biz de Kanal B’deki nı hazırlıyorduk. Bu geceki konumuz olduğundan, aklımıza bakın hangi sorular geldi... (yani anlamında...) diyecek kainsan duygularıyla dar kalkıp gelen Barroso, Avrupa’nın herhangi bir ülkesinde, örneğin tarım topraklarına çimento fabrikaları kurmak için çevre planlarında bakanlıklarca yapıldığını görmüş müdür? Ya da göl kıyısındaki verimli toprakları hukuka aykırı olarak işgal eden sanayi tesisleri için durmadan çıkarmak, hangi AB kriterine uygundur? Avrupa demokrasilerinin hangisinde, belediyeleşmiş ler denerek yeniden leştiriliyor? Hele şu ayrıcalıklı imar sağlanan Dubai kuleleri, ormanlara sıralanan ler ve diğer tüm talan uygulamaları, AB bir yana, memleketi Portekiz’de bile görülebiliyor mu? Yanıtlarımızı ne Barroso ne de Rehn duyabilecekler... Çünkü bu geceki İmar Dosyası’nda, Cumhuriyetin yetiştirdiği emekli tarım işletmeleri müdürü ile Trakya topraklarını na imza atan Prof. Dr. ekrandayken baylarımız çoktan olacaklar... [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Ulusçuluk/milliyetçilik, kapitalizmle birlikte/kapitalizmin ürünü olarak doğmuş bir ideolojidir. Dil, din, tarih, kültür bağları nedeniyle millet/ulus olarak tanımlanan bir topluluğun siyasal birlik ve egemenliğini savunur, ulus/millet ülküsüne bağlılığın evrensel ilkelere bağlılıktan, bireylerin hak ve özgürlüklerinden daha önemli olduğu görüşünü benimser. Ulusçuluk/milliyetçilik 19. yüzyılın başından başlayarak 20. yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar başta Avrupa olmak üzere dünyanın dört bir yanında ulusdevletlerin ortaya çıkmasında, sömürge ülkelerin bağımsızlık/kurtuluş savaş ve savaşımlarında motor işlevi gören egemen ideoloji olmuştur. Bu yanıyla ulusçuluk/milliyetçilik, ilerici/devrimci bir nitelik taşımaktadır, fakat aynı zamanda ırkçılık, nasyonalsosyalizm, faşizm gibi insanlık düşmanı totaliter ideolojilerin de beşiğidir. ??? Kapitalist ulusdevletin oluşumu, önceleri ekonomide özgürlük olarak ortaya çıkan liberalizmin siyasal yaşama da egemen olmasına, dolayısıyla toplumun ve devletin demokratikleşmesine yol açmıştır. Sosyalizm ise ekonomik ve siyasal liberalizme karşı emekçilerin hayatın her alanında haklarını savunan bir karşı ideolojidir. 1900’lerden başlayarak Avrupa işçi hareketlerinin giderek güçlenip kapitalist iktidarları tehdit eder duruma gelmesi, nihayet 1917 yılında Rusya’da gerçekleşen Büyük Ekim Devrimi’nin Avrupa’nın gelişmiş ülkelerini devrim yolunda etkileyeceği korkusu birçok ülkede iktidarda bulunan merkezdemokrat partilerin güç yitirmelerine neden olmuştur. Liberal merkez partileri zayıflarken, sosyalizmi kapitalist düzen için en büyük tehlike olarak gören milliyetçi akımlar güçlenmişlerdir. 1922 yılında İtalya faşizmin, 1933 yılında da Almanya nasyonalsosyalizmin pençesine düşmüş; İspanya, Portekiz ve daha birçok ülke kapitalizmin bekçiliğine soyunan ulusçuluktan/milliyetçilikten doğan otoriter ve totaliter sağ rejimlerle yönetilir olmuşlardır. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 9 Mayıs1935 günü yapılan 4. Kurultay’ında delegelerin yaptıkları konuşmalar ve alınan kararlar incelendiğinde, zamanın rakipsiz iktidar partisinin de Avrupa’daki gelişmelerden olumsuz etkilendiği görülmektedir. 1935 Kurultayı‘nı izleyen yıllarda yalnızca muhaliflerin ve sosyalistlerin değil, ülkedeki azınlıkların da ulusçuluktan/milliyetçilikten çok canı yanmıştır. ’in 15 yıla mahkum edilmesinden Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’nin kapatılıp 42 yöneticisinin hapse atılmasına, ve gibi aydınların üniversitedeki öğretim üyeliği görevlerinden alınmalarına; Tan gazetesinin yağmalanmasından Varlık Vergisi’ne kadar birçok örnekte bu olumsuz etkilenmenin yansımaları somut olarak görülmektedir. ??? Feodal toplumların uluslaşma süreçlerinde, ulusdevletlerin kuruluşlarında, Asya, Afrika ve Latin Amerika’nın sömürge halklarının kurtuluşlarında motor görevi gören ulusçuluk/milliyetçilik, 21. yüzyılda toplumları durağanlaştıran, geriye doğru çeken, kapitalist düzenin bekçiliğini yapmaktan öte hiçbir işlevi kalmamış, toplumların ilerleme yolunda ayak bağı olan gerici bir ideolojidir. Kapitalizmden türeyen ve varlık nedeni kapitalizmin bekçiliği olan bir ideoloji olması nedeniyle ulusçuluğun/milliyetçiliğin küresel kapitalizme/emperyalizme karşıtlığı da nesnel/objektif olarak olası değildir. Ulusçuluğun/milliyetçiliğin ‘hiçbir’ durumda sosyalizmle bağdaştırılabilirliği söz konusu olamaz; çoğu zaman yapıldığı gibi yurtseverlikle karıştırılmamalıdır. Yurtseverlik; ulusçuluk/milliyetçilikte olduğu gibi ‘dil, din, tarih, kültür’ ortaklığını ülküleştiren sınırlarüstü/sınıraşırı bir ideoloji değildir. Sınırları belli bir yurdu, toprağının altındaki hammadde kaynakları, üzerinde yaşayan her dilden, her dinden, her etnik kökenden insanları, ormanları, suları, kıyıları, doğal kaynakları, hayvanları, kısacası her şeyiyle ve bir birey olarak sevme, sahiplenme, korumaya hazır olma, bunun sorumluluğunu taşıma duygusudur. Yurtseverlik, barışçılığın, demokratlığın, özgürlükçülüğün, bağımsızlıkçılığın ayrılmazıdır; bireyler için evrenselliğe açılan bir kapı, sosyalistlerin olmazsa olmazıdır. Türkiye, liberallerin, İslamcıların, milliyetçilerin değil yurtseverlerin, sosyalistlerin omuzlarında aydınlığa taşınacaktır. Sosyalizm, Ulusçuluk, Yurtseverlik HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com olarak bakıyor. Dahası, yaklaşımının da sanıldığı gibi Barroso’dan daha felsefi olmadığı ortada... Her ikisi de Ankara’da lardayken, 5 yıl önce Portekizlileri sokağa döken na benzer bir sosyal güvenlik reformu tasarısı Ankara’da da protesto ediliyordu. Üstelik nedeni de AB standartlarını içermemesi; Avrupa’nın en hassas olduğu, nı yok sayması... İşte buna aldırmayan AB temsilcileri, başka hiçbir ülkede göremeyecekleri la ağırlanırlarken Bay Barroso demiş ki: TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Nisan www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: Acemi boğa 1 güreşçisi. Alev... Duyuru. 2 3/ “ kafeste du 3 ran kuştur / Elbet uçar gider bir 4 gün” (Karacaoğ 5 lan)... Zeytine benzer meyvesi 6 sakız gibi çiğne 7 nen bir palmiye 8 türü. Bir spor takımının gözde 9 oyuncusu... Bir işe heveslendirmek için 1 2 3 4 5 6 7 8 9 verilen ödül. 5/ Şiirde iki ya da daha çok dizeden 1 G Ü L H A T M İ L A oluşan birim... Evli bir ki 2 A L İ A Ğ A Ş şinin eşinden başka biriy 3 Z E R D A L İ İ Ç İ R İ K le cinsel ilişki kurması. 6/ 4 A Ş Orta Asya’da yaşayan Şa 5 N E S M İ N E manist Türkler arasında, 6 Y A N B A S E N çeşitli şeylerden anlam çı 7 A N A F O R G A kararak bakılan fal... Ye 8 O Y A N T Ö Z mek. Yahudilerin, boyE Z E L İ nuzdan yapılmış dinsel 9 İ T İ tören çalgısı... Daha iyi ürün elde etmek için bir ağaçtan başka bir ağaca dal nakletme. 8/ Köle ya da cariyeye özgürlüğünü geri verme... Arıların çıkardığı bir tür salgı. 9/ Ege yöresinde, tomruk biçmeye yarayan ve iki kişi tarafından kullanılan bıçkı aletine verilen ad. 1/ Kısa saplı odun baltası... Seçenek. 2/ Görünüşe göre olacağı sanılan... Yapısına girdiği sözcüğe “kendi kendine” anlamı katan yabancı önek. 3/ Bir ilimiz... Küçük çocuk. 4/ Belirti... Çok iğneli uzun olta. 5/ Yüz metrekare tutarında alan ölçüsü birimi... Şarkı, türkü. Kişisel duyguların esin yoluyla coşkulu ve etkili anlatımı... Bir gıda maddesi. 7/ Çeşitli bitkilerden elde edilen yumuşak bir reçine... Kırsal kesimde büyük toprakları olan, varlıklı ve sözü geçer kimse. 8/ Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi... Yayımcı, editör. 9/ “O” adılının yönelme durumu... Bir şeyin gereğinden çok olanı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle