23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MART 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Beşiktaş’taki İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nin önü sevgi çemberine alındı 7 Her Evden Götürüldü İlhan... MUZAFFER İLHAN ERDOST Bağımsızlığın başkenti Ankara’da, Kızılay’da, kitabevine gidiyorum. Büyükşehir Belediyesi’nin reklam panosunda, laikliğin ve ulusal bağımsızlığın, yani Kemal Atatürk’ün düşmanı Saidi Nursi’nin bilgisayarda beşon kez yıkanmış kocaman portresi. Kararmış yüreğim, bir kez daha kararıyor. Aynı gün, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, laikliğin, ulusal bağımsızlığın üzerine düşen karanlığı aydınlatan iddianamesi. Aynı gün, ekranlarda devasa Atatürk portresinin dibinde Walt Disney’in “Miki Fare”si büyüklüğünde Erdoğan’ın kükreyen fotoğrafı. “Silahlı örgüte üye olmak”tan, “eşkıya” olarak, gece yarısı evi basılan, Atatürkçülüğün yani laikliğin, ulusal bağımsızlığın Cumhuriyetle yaşıt abidesi, bin yıllık bilgesi İlhan Selçuk. Aynı gün, ekranda devasa Atatürk portresiyle yan yana devasa Erdoğan portresi ve dibinde, 1950’li yılların İstanbul Sıkıyönetim Komutanı “Kavanoz Paşa”nın gürleyişini anımsatan Başbakan Erdoğan’ın sesi... İlhan Selçuk’a özel not: O gün İzmir’deydim. “Ulusaldan Evrensele Nâzım Hikmet”i konuşacaktım. Salon doluydu. Hepsi Nâzım Hikmet’ti. Dakikalarca İlhan Selçuk’u alkışladılar. Akşam evi aradım. Rana, “Muzaffer çok üzülüyorum” diyordu. “Sanki İlhan Selçuk bizim evden götürüldü...” Yalnız bizim evden mi? Yurdun hemen her evinden götürüldü İlhan. Beyaz Saray’ın kiraladığı evler hariç!.. * TİHAK / Türkiye İnsan Hakları Kurumu Başkanı İlhan Ağabey’i beklerken ARİF KIZILYALIN İlhan Selçuk’un Emniyet Müdürlüğü’ndeki polis ifadesinin 9. saatiydi ki Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Yıldız’ın “İlhan Ağabey adliyeye sevk ediliyor” diye seslenmesiyle birlikte ortalık hareketlendi. Cumhuriyet çalışanları ve dostlarıyla birlikte soluğu Beşiktaş’ta alacaktık. Eski adıyla DGM, yeni adıyla İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nin önü İlhan Selçuk’a destek için gelen okurlarla, gazetecilerle doluydu. Saat 20.00 civarıydı. Kısa bir bekleyişin ardından İlhan Selçuk’u getiren beyaz renkli araç göründü. İtiş kakışın arasında “İlhan Ağabey seni seviyoruz” sesleri yükseldi. Selçuk savcılık ifadesi için adliyeye girdi. Cumhuriyet ailesi ise dışarıda nöbet tutuyordu. Kalabalığın arasında Tarık Akan da vardı, politikacılar da. İlhan Ağabey’i görebilecek miydik diye konuşurken bir ara avukat Kaşif Töre, son 15 gündür gazetecilerin alınmadığı, sadece avukatların giriş yaptığı kapıya yöneldi. “Gel” diye işaret etti, peşindeydim soğuk adliye koridorlarında. Merdivenleri çıktık, 4. ya da 5. kata gelmiştik ki İlhan Selçuk’la karşı karşıya kaldık. Tarifsiz bir mutluluktu onu görmek... Savcı odasının hemen önündeki koridorda bir koltuğa oturmuş, etrafı izliyordu. Yanında da Cumhuriyet’in avukat kadrosu; Fikret İlkiz, Akın Atalay, Bülent Utku, Mustafa Kemal, Tora Pekin vardı. İlhan Ağabey’le göz göze geldiğimde, “Sporcu hoş geldin...” dedi. Akın Atalay da “Bu futbolcular yok mu, Fenerbahçeliler böyle İlhan Ağabey, adliyede de olsa bizi bulurlar. Gerçi bu G.Saraylı ama kontenjandan Fenerli oldu... Hem Arif’in rahmetli babası emniyet müdürüydü. O bilir buraları, sızıvermiş yukarı” diye işi espriye vurdu. Gün boyu Cumhuriyet gazetesinin önünde toplanan okurlar, gecenin ilerleyen saatlerine ve soğuğa karşın bu kez Beşiktaş’ta Selçuk’a destek verdiler. ye göre” ifadesini kullandı. Bu tespit, polisleri memnun etmiş olacak ki, “İlhan Bey, bizim şube böyle ama öteki şubelerdeki arkadaşlar da akademili ya da eğitim meslek yüksekokullu” sesi duyuldu. O sırada bir başka polis, “İlhan Bey size eşyalarınızı teslim ettik mi?” diye sordu. İlhan Ağabey de “Elbette aldım. Hatta ayakkabı bağlarımı da verdiniz. Ama şimdi takmayayım, aykırılık olmasın, hem tak çıkarla uğraşmayalım” diye yanıtlarken espri yapmaktan da geri durmadı: “Eşyalarımı aldım ama bana yemek yediğime dair kâğıt imzalattınız. Yemedim ki, ne olacak bizim yemek? Sizden bir yemek alacaklıyım.” Gülüşmelerin ardından bu kez polisler esprili bir yanıt verdi: “İlhan Bey, size yemeğinizi getirdik ama istemediniz. Biz de ‘Herhalde beğenmedi’ diye ısrar etmedik. Hem biz de unutuyoruz vallahi yemek yemeyi, sonra da yemiyoruz. Arabada kumanya var, getirelim isterseniz.” 20 dakika geçmişti yukarı çıkalı. Savcı, fezlekeyi okumuş, İlhan Selçuk ve avukatları odaya çağırmıştı. Artık aşağı inme zamanıydı. Cumhuriyet’in en şanslı kişisiydim o an. Adliye dışında beni gülerken görünce hep bir ağızdan “İlhan Ağabey nasıl?” diye sordular. “İlhan Ağabey aslanlar gibi” dedim. Öyleydi de. Tam bu sırada İbrahim Yıldız, Kaşif Töre’den cep telefonunu açık tutmasını istemişti. Karşıda hatta bekliyordu. Serbest bırakılırsa hemen baskıya yetiştirmek gerekiyordu. Saat 21.30’da savcının odasına girilmişti. Savcılıkta spor sohbeti “Yahu Arif, sen G.Saraylıydın, F.Bahçeli mi oldun?” dedi İlhan Ağabey. O sırada bir terörle mücadele görevlisi, “Biz F.Bahçeliler çoğunluktayız, sadece Cerrah müdürümüzle üç beş kişi Beşiktaşlı. Bugün Belediye’ye yenildiler, moralleri bozulmuştur. G.Saraylılar da yeni başkanlarına alışacaklar daha” deyince kısa bir futbol sohbeti yapıldı. Bir ara İlhan Ağabey, emniyet görevlilerini işaret edip “Bu çocuklar gayet eğitimli eski Sevindirici haber son baskıya yetişti Ardından gergin bekleyiş başladı. Dakikalar hızla ilerliyordu, umutlar tükenir gibi olurken saatler 01.37’yi gösterdiğinde “İlhan Ağabey serbest” kararı yankılandı adliye önünde. Herkes birbirine sarılmıştı. Ne var ki gazetenin taşra baskısı bitmiş, mutlu haber şehir kalıplarına ancak yetiştirilebilmişti. 03.12’de İlhan ağabey arabasının kapısından indiğinde hepimizin yüzü gülüyordu: “Hoş geldin İlhan Ağabey...” Saat 03.12... Bir demet karanfille Cumhuriyet’te İstanbul Haber Servisi Cuma sabaha karşı yapılan operasyonla evinden gözaltına alınmıştı İlhan Selçuk. Serbest bırakıldıktan sonra gazeteye gelişi de yine sabaha karşıydı. İlhan Selçuk, İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi Savcılığı tarafından serbest bırakıldığında saat 01.37’ydi. Ancak bürokratik ve teknik işlemler nedeniyle adliyeden çıkışı için neredeyse bir buçuk saat geçti. Peşinde bir kameraman ordusuyla geldi Şişli’deki merkez binaya. Asistanı Ezgi Top’un verdiği bir demet kırmızı karanfille ve Cumhuriyet çalışanlarının alkışlarıyla karşılandı İlhan Selçuk. Herkesle tek tek tokalaştı. Geçmiş olsun dileklerini gülümseyerek kabul etti. Dostları, bazı milletvekilleri ve sivil toplum örgütü temsilcileri de bekliyordu onu. Hep birlikte kısa bir sohbet için odasına çıkıldı. 40 saatlik gözaltı, yaklaşık 14 saatlik sorgunun verdiği yorgunluk yüzünden okunuyordu. Bir çay içip biraz sohbet etmek için uğramıştı gazeteye. Her zamanki gibi espriliydi. “Şimdi ben meşhurum değil mi? Benim gidişimle tiraj almışsınız” dedi. “Çıkışınızla daha çok alacağız” karşılığı verildi. Herkes özlemişti, ortam fazla duygusallaşınca bu kez İlhan Selçuk, “Bu sevgi selini devam ettirirseniz ben burada ağlamaya başlarım. Bundan sonra bana daha iyi bakın yoksa giderim” diyerek neşelendirdi herkesi. Gözaltı sürecinin 12 Mart sonrası Ziverbey Köşkü’ndeki uygulama ile karşılaştırması istenince “Ziverbey’le karşılaştırınca burada gözlerimi bağlamadılar. Gözaltında bağcıklarımı çıkardılar ama ben hava olsun diye buraya gelirken de bağlamadım” dedi. Sağlık durumu, gözaltının verdiği yorgunluk daha fazla kalmasına müsaade etmedi. Gidip dinlenmesi gerekiyordu. Ancak gazete binasında bekleyen diğer gazeteciler ve televizyoncular ısrarlıydı. Bir açıklama istiyorlardı. Selçuk kararlıydı. Hiçbir açıklama yapmayacaktı. Gazeteciler de kararlıydı. Hiç değilse bir görüntü istiyorlardı. Ama İlhan Selçuk, son noktayı koydu: “Lütfen arkadaşlara iletin. Biz bugüne kadar sürdürdüğümüz tavrımızı devam ettireceğiz. Hiçbir açıklama ve görüntü vermeyeceğim. Televizyonlara çıkmayacağım.” Selçuk’tan gazetecilere ‘beklemeyin’ pusulası Dün gün boyu evinde dinlendi Selçuk. Bir yandan da ziyaretçilerini kabul etti. Dışarıda yine gazeteciler ve kameramanlar bekliyordu. Onlar görevleri gereği bir demeç istiyordu. İlhan Selçuk kendi el yazısıyla bir not iletti basın mensuplarına: “Sevgili arkadaşlar, ben gözaltına alınmadan önce TV’ye çıkmıyordum, röportaj önerilerine hayır diyordum. Pek ortalıkta görünmüyordum. Müsaade ederseniz ben kurallarımı uygulayayım. Sizin için üzülüyorum ama elimden bir şey gelmiyor. Boşuna beklemeyin. Hepinize sevgiler...” Bunun üzerine basın mensupları da İlhan Selçuk’a yine bir notla yanıt verdi: “Sayın İlhan Selçuk, notunuz için teşekkürler. Kararınıza saygı duyuyoruz ancak takdir edersiniz ki herkes sağlık durumunuzu merak ediyor. En azından bizim için pencereden el sallayabilirseniz, çok seviniriz.” Gazetecileri kırmayarak evinin balkonuna çıkan Selçuk onlara el sallayarak “Bu ilkeyi bozmayalım, lütfen siz de yardımcı olun” dedi. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK/NİHAN İNAL/ALİ AÇAR/BURAK ALİÇAVUŞOĞLU) Başyazarımız İlhan Selçuk, sabaha karşı gidiş gelişlerin yarattığı tüm yorgunluğuna karşın Cumhuriyet gazetesinde dostlarıyla sohbet ederken oldukça neşeli ve espriliydi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle