23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 MART 2008 PAZARTESİ 18 AKP’nin Planı Emekli diplomatyazar Daver Darende, ABD Savunma Bakanı Gates, ardından da Başkan Yardımcısı Cheney’nin Türkiye ziyaretlerinden sonra bu ülkenin Türkiye üzerindeki istem ve baskılarının artacağı kanısında. Bu kez Daver Darende sordu, biz yanıtladık: “Gerek ABD, gerekse AB’nin Türkiye’ye ‘Kürt sorununu siyasi yönden çözün, artık zamanı geldi’ yönündeki dayatmaları artarak devam ederse, buna karşı AKP iktidarının önceden hazırlanmış bir planı var mıdır?” AKP’nin ayrıca plan hazırlamasına gerek yoktur. O, ABD ve AB tarafından hazırlanmış planları uygular. Nitekim, uyguluyor da... Talabani ile cumhurbaşkanı düzeyinde görüşüyor, perde arkasında da Barzani ile temas kuruyor... “Bölgede, BarzaniTalabaniPKK ve ABD işbirliğini içine alan bir ‘Kürt İslam Sentezi’ yaratılmaya çalışıldığına göre, AKP hükümeti bu gelişmelere karşı bir önlem almayı düşünmekte midir?” Evet, düşünmektedir. AKP’nin Dengir Mir Mehmet Fırat’ı bu yüzden ABD’ye gidip partisinin hazırlattığı federasyoncu anayasanın tanıtımını yapmıştır. “Kürt sorunu konusunda rahatça açıklamalar yapabilen kimi hükümet yetkililerimiz, bu sorunun günün birinde uluslararası platforma taşınabileceğinin hesabını yapmışlar mıdır?” AKP’nin, ulusal sorunları uluslararası platformlarda çözmek dışında hiçbir hesabı bulunmamaktadır. SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Cadı Kazanı Cadı kazanı kurulmuş. Ayağını sıkanı içine atıyor, karıştırıyor, havayı kokluyorsun. “Çete” diyor, susturuyor; “isyan” diyor korkutuyor; “derin” diyor bir tutam giz katıp karıştırıyor, yine havayı kokluyorsun. Baktın ortalık sütliman, hatta destek var, kazanın ateşini harlıyorsun... Durmuyor; canını acıtanı, üstüne geleni, pısmayanı tutup atıyorsun kaynattığın suya... Pusuya yatıp bekliyorsun, “Kim ne diyecek?” diye. Buna “ölçmedeğerlendirme” diyorlar: Bir sonraki adımı belirliyor, toplum mühendisliği ile kurguladığın tezgâha bir tuğla daha ekliyorsun. Egemenin kılavuzluğunda ya “yola devam” ediyorsun ya da frene basıp bekliyorsun... Cadı kazanı fokurdamaya devam ederken birileri havayı kokluyor, avlanmak için... Yol Ayrımı Uyarısı Bağımsız Cumhuriyet Partisi’nin (BCP) bildirisi, herkesi, özellikle sorumluları “Türkiye bir yol ayrımındadır” diye uyarıyor: “Dünyanın en kritik coğrafyasında bulunan bir ülke üzerinde dıştan çeşitli çıkar oyunlarının oynanması doğaldır. Doğal olmayan, yüzyılların devlet deneyimine sahip bir toplumun bu oyunlar karşısında ulusal bilincini kullanmadan sürüklenip gitmesi, hatta birbirine düşerek kendi insanlarını hoyratça yıpratmasıdır.” Bildiriden bir uyarı daha: “Kardeş kavgasına varabilecek bir hoyratlık, yüzyılların mirasına ve tarihin derslerine ihanet anlamına gelmekle kalmaz, dıştan oynanmak istenen oyunları kolaylaştırarak Cumhuriyetin yıkılışına ve ulusal bağımsızlığın kaybına yol açabilir.” ‘İlhan Çıkacak, Gene Yazacak!’ Sokağı boydan boya kaplayan kalabalık bağırıyor: “İlhan çıkacak; gene yazacak!” Bu nağmeyle... İlhan’ın “han”ını; “çıkacak” ve “yazacak”ın “cak!”larını uzata uzata, vurgulaya vurgulaya bağırıyorlar: “Hele bir çıkmasın!” gibisine... Hayatımda slogan düşkünü hiç olmadım... Ama bu “candan” slogan çok hoşuma gitti. Bu, herhangi bir slogan değil; gerçek bir sahiplenmeydi çünkü. Örgütsüz bir biçimde, “Cumhuriyet” gazetesi önünde kendiliğinden toplanan bir kalabalık; yazarın “gözaltı haberinin” yayılmasıyla, dalga dalga büyüyor ve 48 saat boyunca tabiri caizse “nöbet” tutuyordu. Gidenler yerine yeni gelenler “nöbeti” devralıyor; gazetemiz sokağından, bahçesinden, koridorlarından kalabalıklar eksik olmuyor; yazarı, gazetecisi, muhabiri, çalışanı, okuruyla “Cumhuriyet” tek yürekleşiyor; bu tek yürek, sütunu boş kalan yazarını geri istiyordu! “İlhan Selçuk” değil... “İlhan Abi” değil... “İlhan” diye bastırıyordu kalabalık... Okurla yazar arasındaki bütün mesafeler birdenbire yok olmuş; yılların İlhan Selçuk’u, birkaç saatte kalabalığın “İlhan”ı olmuştu... Bir yazar, bundan büyük mükâfatla taçlandırılabilir mi? Kalabalık arasındaki yüzlere göz gezdirdiğimde, “İlhan çıkacak!” diye yeri göğü inletenlerin büyük çoğunluğunun gençlerden ve kadınlardan oluştuğunu gördüm. Laiklik mitinglerine damga basan profilin tıpatıp aynısı! “Cumhuriyet” gazetesine koşanlar; esrarengiz bir “Ergenekonculaştırmaya” pabuç bırakacak insanlar değildi. “Laik muhalefete” “çete kulbu takma” stratejisine, tüm antenlerini dışarı çıkararak ilk andan uyanmış ve tepki göstermişlerdi. Kızgın ve öfkeliydiler. “Laik cumhuriyet mücadelesinin”, bir “Ergenekonculaştırma” şalıyla örtülmesine ve kirletilmesine sinirlenmiş, bilenmişlerdi. “Ergenekonculaştırma” tehdidinin; Cumhuriyet gazetesi ile İlhan Selçuk’un şahsında, bu mücadelenin parçası olan herkesin karşısına çıkarılabileceğini fark etmiş, bunun kaygısı ve endişesiyle iki gün boyunca, işlerini güçlerini bir yana bırakıp gazetemize koşmuşlardı. “İlhan” için gösterilen bu görkemli dayanışmada, insanların bizzat kendi özgürlüklerini, kendi yaşam alanlarını korumak adına alınan bir tavır vardı. En sık atılan diğer sloganlar nitekim “Susturamayacaksınız!” ve “Hepimiz İlhan Selçuk’uz!” şeklindeydi. Yuh Çıkmış imamın televizyonuna, pembe kravat takmış, geveliyor: “Çete soruşturması konusundaki yöntemler kafamı karıştırıyor.” Yani? Başyazarımız İlhan Selçuk, sabah saat 04.30’da değil de mesai saatleri arasında gözaltına alınmış olsa, kafası karışmayacak! Yuh olsun sana... Değil anayasa, bir genelge bile kişisel amaçlar uğruna değiştirilemez ama hukukun terazisini bozmaya yeminliler adeta... Bir sabıkalı iken anayasa değişikliği sayesinde başbakan olabilmiş Recep Tayyip Erdoğan, şimdi de yine anayasayı değiştirerek partisini kapatılmaktan, kendisini de siyasi yasaklılıktan kurtarma çabası içinde. Böyle bir anayasa değişikliğinin anlamını hukukçulara sorduk, yanıtladılar: “Hakkında, anayasaya uygun olarak kapatma davası açılan ‘parti’ ile anayasayı kendi çoğunluğuna dayanarak değiştirmek suretiyle sürmekte olan dava Bozuk Terazi yı etkileme girişimlerinde bulunan ‘parti’ aynı. Bir kişi yargılanırken, fiilin tanımını, yargılama usulünü, hatta cezayı değiştirmeye kalkıyor. Yani kendi yargılamasını istediği gibi yönlendirmeye ya da sonuçlandırmaya çalışıyor. Bunu da demokratiklik adına yapabiliyor, etik bulabiliyor. Herhalde, bilim kuruluna hazırlattığı yeni anayasa önerisinde, başına gelecekleri öngörmediği için parti kapatma konusunda hazırlayıcılara talimat verme gereğini duymamıştı. Ama şimdi durum değişti, anayasa değişikliği ivedi olarak gündeme geldi. Türkiye’de yaşanan son olaylarla, yargıya, duruma göre olumlu ya da olumsuz bakışla çifte yaklaşım ve hatta suçluluğun yargı kararlarıyla kanıtlanmadığı durumlarda bile kimi iddialara ‘çete, mafya’ nitelendirilmesinin yetkililerce açıkça söylenmesi, toz bulutunun neyi ve kimleri kamufle ettiği sorusunu da ortaya çıkarıyor.” Hem hukuk, hem de etik açısından bir yorum da emekli Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Güven Dinçer’den geldi: “Kişilerin hak arama özgürlükleri na sıl kaldırılamaz ve kısıtlanamazsa, kamunun yargılama hakkını da kaldırmak söz konusu olamaz. Kamunun kanunlarını çiğneyenlere uygulanacak yaptırımların önlenmesi, aynen hak arayan insanların hak arama olanaklarının kaldırılması gibidir. Kamu ve kamusal düzen, kendi kurallarını çiğneyenleri cezalandırır, yoksa toplumsal yaşamın sürmesi mümkün olmaz. Bugün uygulanmak istenen, soruşturma açıldıktan sonra soruşturma sonuçlarını etkisizleştirmek veya sulandırmak gibi sonuçta kamunun cezalandırma yetkisini kaldıran bir yönteme başvurmak, hiçbir şekilde hukukça öngörülemez ve büyük bir ahlaki çöküntünün ifadesidir.” behicak?yahoo.com.tr ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Sosyal Güvenlik Yasalarında ‘Fiili Hizmet Süresi Zammı’ SORU: SSK kapsamında, ağır ve yıpratıcı bir işte çalışmaktayım. Bu işte çalıştığım her yıl için bana 90 günlük ek bir süre tanınıyor. Sormak istediğim: Bu süreden yararlanabilmek için, ağır işlerde 10 yılı tamamlamam gerekiyor mu? Bir de, bu 90 günlük ek süre, prim ödeme günlerime ekleniyor mu? ( V.B.) YANIT: 5434 sayılı T.C Emekli Sandığı ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında, tehlikeli, ağır ve yıpratıcı işlerde çalışanların konumları değişiktir. A) 5434 sayılı T.C Emekli Sandığı Yasası: T.C Emekli Sandığı Yasası’nın 32. maddesinde yer alan tehlikeli, ağır ve yıpratıcı işlerde çalışanlara, “fiili hizmet müddetlerinin her yılı için” görev türüne göre en az iki ay, en çok da altı ay, ayrıca fiili çalışma sürelerine eklenir. Bu süreler Emekli Sandığı Yasası’nda “fiili hizmet müddeti zammı” olarak tanımlanmıştır. “Fiili hizmet müddeti zammı” emeklilik işlemlerinde “fiili hizmet” sayıllır. Bu zamların toplamı 8 (sekiz) yılı geçemez. Bir başka anlatımla, tehlikeli, ağır ve yıpratıcı olarak belirtilen görevlerde 1 tam yıl çalışan Emekli Sandığı iştirakçisi en az 1 yıl 2 ay, en çok 1 yıl 6 ay çalışmış kabul edilmektedir. Böylece, bu iştirakçilerin emekli olmaları gereken süreler de kısalmaktadır. Ayrıca, “fiili hizmet müddeti zammı”, emeklilik yaş sınırı uygulamasında “bu sürenin üç yıldan çok olmamak üzere yarısı indirilir”. B) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası: Ek Madde 6’ya göre “ağır, yıpratıcı ve zehirleyici işlerde” çalışan sigortalıların “itibari hizmet” süresinden yararlanabilmesi için en az 3 bin 600 gün (10 tam yıl) çalışmaları gerekmektedir. Bir gün eksiği ile 3 bin 599 gün bu işlerde çalışan sigortalılar “itibari hizmet” süresinden yararlanamazlar. Ek Madde 6’ya göre: “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi çalışmalarının en az 3 bin 600 gününü ağır ve yıpratıcı işlerde geçiren sigortalılar, yasanın itibari hizmet süresine ilişkin hükümlerinden yararlanırlar.” SSK sigortalıları “ağır, yıpratıcı ve zehirleyici” işlerde en az 3 bin 600 gün çalışmaları koşuluyla yararlanabildikleri “itibari hizmet süresi”, prim ödeme sürelerine gün sayısı olarak eklenmez. Yalnızca, “sigortalılık süresi olarak eklenir”. Olayı örneklersek, 20 tam yıl “ağır, yıpratıcı ve zehirleyici” işlerde çalışan Emekli Sandığı iştirakçisi, 20 yıl (7 bin 200 gün) kesenek ödediğinde, sigortalılık süresi 20’den 25 yıla yükselmekte, kesenek gün sayısı da 7 bin 200’den 9 bine ulaşmaktadır. Buna karşılık, aynı “ağır, yıpratıcı ve zehirleyici” işlerde yine 20 yıl (7 bin 200 gün) çalışan SSK sigortalısının prim ödeme gün sayısı 9 bine yükselmeyip 7 bin 200 günde kalmakta, yalnızca 20 yıllık sigortalılık süresi 25 yıla yükselmektedir. Tartışmalı olan bu konu, 16 Mayıs 2000 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kurulu’nun 18.2.2000 Tarih, 1997/1 Esas, 2000/1 Karar sayılı kararı ile açıklığa kavuşmuştur. SONUÇ: (…) “İtibari hizmet süresinin salt sigortalılık süresine eklenmesi gerekeceğine ve ayrıca bu sürenin fiili prim ödeme gün sayısına eklenmesinin söz konusu olamayacağına, 18.2.2000 tarihinde ve ilk oturumda üçte iki çoğunlukla karar verildi.” Özet olarak ve günümüzdeki uygulamaya göre, T.C Emekli Sandığı kapsamında çalışanlara her fiili çalışma yılı için verilen 90 günlük ek süre (fiilli hizmet müddeti zammı) hem sigortalılık süresinden indirilmekte, hem de fiili hizmet olarak çalışılan sürelere eklenmektedir. Ayrıca bu süreden yararlanabilmek için belirli bir süre çalışmak zorunluluğu yoktur. SSK kapsamında çalışanlar için durum değişiktir. “Ağır, yıpratıcı ve zehirleyici” işlerde çalışan sigortalıların, bu 90 günlük ek süreden yararlanabilmeleri için, bu tür işlerde en az 10 tam yıl ( 3 bin 600 gün) çalışmaları gerekmektedir. Bu süre T.C Emekli Sandığı’nda olduğu gibi fiili prim ödeme gün sayılarına eklenmez, yalnız sigortalılık süresinden indirilir. ‘Temiz Eller’ komedisi Cumhuriyet gazetesinin başında, “İlhan çıkacak. Gene yazacak!” nöbeti tutan insanlar; Türkiye’nin en bilinçli ve birikimli kesimleri. RTE ve AKP kodamanlarının her fırsatta “azınlık” diye küçümsediği bu kesimler; “İlhan”ı kurtaramazlarsa, kendi özdeğerlerini de kurtaramayacaklarının bilincindeler... AKP’nin, kapatma davasına karşı “gövde gösterisi” sergilemek adına Başbakan’ı havaalanlarında karşılayan, teşkilatlandırılmış kalabalıklardan farklı bir kalabalık bu. Antenleri böylesine açık, böylesine bilinçli bir kesimi; “Ergenekonculaştırmaya” kalkışmak, İlhan Selçuk olayında görüldüğü gibi tümüyle ters tepen bir “bumerang” etkisi yaratmak potansiyeline sahip... Muhalefeti etkisiz kılmak aracına dönüştürülen “Ergenekon” adına ortaya atılan en komik iddialardan biri bu arada, bu karanlık operasyonun İtalya’daki “Temiz Eller süreciyle” eşleştirilmesi... Şapkadan tavşan çıkarır gibi Başbakan, son olarak ortaya bir de bu “Temiz Eller” lafını attı. Ergenekon soruşturmasını Çizme’nin “Temiz Eller”ine benzetiyor Başbakan ve “Biz Türkiye’nin Temiz Eller’ini yapıyoruz!” diyor. “Temiz Eller” İtalya’da, hiçbir zaman iktidarların damgasını taşıyan, iktidarlar tarafından yönetilen bir icraat ya da operasyon olmadı. “Temiz Eller” tam tersine.. “bağımsız yargının”; yoz iktidarlara karşı hayata geçirdiği süreç şeklinde yaşandı. “Temiz Eller” bağımsız yargının; muhalefete değil, kendisini “dokunulmaz gören iktidarların” yolsuzluklarına, yozluklarına karşı açtığı bir savaştı. “Temiz Eller’in” olmazsa olmaz baş dayanağı, “milletvekili dokunulmazlıklarının kalkmasıydı”!!! Bilmem anlatabildim mi? RTE ya ne dediğini bilmiyor ya da “Ergenekon” gibi, “Temiz Eller”i de keyfince araçsallaştırıyor. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Beton bloklarla ya da küçük moloz 1 taşlarla yapılan te 2 mel. 2/ Muğla’nın bir ilçesi... “Kışlanın 3 önünde sesi var 4 / Bakın çantasında 5 acep nesi var” (Türkü). 3/ Parlaklık ka 6 zandırılmış pamuk 7 ipliği. 4/ Saçın ıs 8 lanmaması için başa geçirilen kauçuk 9 başlık... Vilayet. 5/ İyi yetiş1 2 3 4 5 6 7 8 9 miş, değerli kimse... Güney 1 GÜ N E B A K A N Amerika’da yaşayan ve “Pa2 GÖC E tagonya tavşanı” da denilen E R E K S E K kemirgen hayvan. 6/ Şeker 3 Z E F İ R 4 E M E K ME hastalığı. 7/ Şarkı, türkü... 5 P E S O A K İ S Pirinç saplarından örülerek Z O B U yapılan ve judo, karate gi 6 A L Y A L A K bi dövüş sporlarında yer 7 P İ N minderi olarak kullanılan 8 A Z A T R A K I kalın halı. 8/ Aruz ölçüsün 9 K A R A S A K I Z de, uzun okunması gerekirken kalıba uysun diye kısa okunan ünlü... Oy. 9/ Bir nota... Öğleden sonra giyilebilecek, fantezi kadın giysisi biçimi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kısa ve şişman kimse. 2/ İngiltere’de çok sevilen bir cins bira.. Şilte yüzü ya da gömlek yapımında kullanılan pamuklu bir kumaş. 3/ Dil devriminin ilk yıllarında “belediye başkanı” anlamında kullanılan sözcük... Alan ölçüsü birimi hektarın kısa yazılışı. 4/ Bademden yapılan şerbet. 5/ Muğla’nın Milas ilçesine bağlı turistik belde... Ege Bölgesi’nin en büyük gölü. 6/ Edepsiz, şamatacı. 7/ İcraat... Bir bilgisayar oyunu. 8/ Köy muhtarı yardımcısı... Doğu Anadolu’da kullanılan bir tür küçük zurna. 9/ Kayseri’nin bir ilçesi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle