03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 ŞUBAT 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Oğlan Müberra Şimşek: “RTE’nin oğlu da türbanı yüzünden mi gurbete çıkmış!” Ya ğ m u r E k i m Arabistan kırmızı rengi yasaklamış... “Bizimkiler de milli formayı değiştirdi!” TELEFON Edirne’nin Uzunköprü ilçesinden geldi. Sesi, sinirden titriyordu. Okullara, valilikten bir yazı gönderilmiş; Atatürk’ün elinde tespih olan fotoğrafının sınıflara asılması ve asıldığı yerin fotoğrafı çekilip milli eğitim müdürlüğüne gönderilerek gereğinin yapıldığı yolunda bilgi verilmesi istenmiş. Sesi titreyerek, İsmet İnönü’ye söyleniyordu: “Mezarından kalk da bak; demokrasiyi getirerek memleketi ne hale soktun!” İnönü, üstüne düşen görevi yeterince yapmış olmalı; “Sizi ben bile kurtaramam” sözü çok şey anlatıyordu. Anlamadılar. Türkiye’yi bu hale demokrasiden nasibini almamış “odun”lar getirdi. Demokrasiyi amaç değil araç olarak görenler de kıyamete götürüyor! Konuyu değiştirelim. RTE’nin yaşı kadar hukukçu geçmişi olan Prof. Dr. Aydın Aybay PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Rüşvet alan memura ne denir? Bahşişman! Bahçeli İlker Çamkır: “RTE sonrası Büyük Ortadoğu Projesi eşbaşkanlığına Devlet Bahçeli’yi aday gösteriyorum!” “ders” vermeyi sürdürüyor: “Türbancı takımı ve destekçileri (aralarında ‘aydın’ geçinenler de var) cumhuriyetin kuruluş tarihini ya hiç okumamışlar ya da hiç anlamamışlar. Kısaca anlatayım: Osmanlı devleti ‘teokratik’ bir devletti yani dine dayalı bir yönetim biçimine tabi idi. Onu yıkıp yerine geçen cumhuriyet ise yönetim biçimi olarak şeriatı terk ederek, halk yönetimine dayalı ‘laik devlet’ olarak kuruldu. Bunu görüp, anlamına nüfuz etmeden söylenecek özgürlük nutukları dipsiz laflardan ibarettir. Bir de şu var: Birkaç dakika susup, ‘yahu bu yasaktan yana olanlar, yıllar yılı özgürlük mücadelesi yapmışlar, bu yüzden başlarına binbir Odun İslam, Modernite ve Türban Önemli bölümü soldan dönme liberal aydınlar nicedir türbanı savunuyorlar, bunu ‘modernite’ adına yapıyorlar. Türkiye’de kapitalizmin/sanayileşmenin gelişmesiyle birlikte genç kızlar, toplumsal anlamda özgürleşip bireyselleşmişler ve kendi özgür seçimleriyle taşralılığı çağrıştıran ‘anadan görme’ başörtüsünü atıp yerine, daha ‘modern’ görünüşlü türbanı kullanmaya başlayınca bu örtünme biçimi ‘modernitenin simgesi’ olmuş. Ne istediklerini, ne yaptıklarını bilen, attıkları her adım bir hesaba dayanan dinciler, türban savunucusu liberallere içlerinden gülüyorlar. ‘Modernite’ nedir, bakmakta yarar var. Basit tanımlamasıyla ‘modernite’, düşünsel gücünü 18. yüzyılın Aydınlanma felsefesinden alan, aklı ve insanı merkez olarak kabul eden, sosyal hayatı rasyonalize eden, dolayısıyla din olgusunu geri plana iterek laikliği/sekülerizmi öne çıkartan bir çağdaşlaşma sürecidir. Çıkış kaynağı Karl Marx’a göre kapitalizm, sosyolog Emile Durkheim’a göre sanayileşmedir. Başka bir sosyolog, Max Weber ise teknoloji ve rasyonalizasyonu öne çıkartmıştır. Kısaca söylemek gerekirse ‘modernite’, düşünsel zemin olarak Aydınlanma Çağı’na, siyasal olarak Fransız Devrimi’ne, ekonomik olarak da Sanayi Devrimi’ne dayanır. Görüldüğü gibi burada ortak payda kapitalizmdir. Batı’da kapitalizm gelişip feodal üretim ilişkileri çözüldükçe, feodalizmin üstyapı kurumu olan Hıristiyanlık güç yitirmeye başlamış, giderek süreç içinde siyasal, toplumsal ve ekonomik yaşamdan elini ayağını çekmiştir. ‘Modernite’ bu bağlamda ‘ilahi’ gücün ‘dünyevi’ hayat üzerindeki etkisinin kural olarak son bulmasıdır. Türkiye de başat üretim ilişkileri açısından, ileri bir sanayileşme düzeyine sahip olmamakla ve bölgesel feodal yapıları barındırmakla birlikte kapitalist bir ülkedir. Ne var ki Türkiye’de altyapıüstyapı ilişkileri 1940’ların ikinci yarısından itibaren Batı’dakinin tam tersine bir gelişme göstermiş, kapitalizm geliştikçe ülke genelinde cami sayısı artmış, din eğitimi yaygınlaşmış, dinin siyasal, toplumsal, kültürel ve ekonomik yaşam üzerindeki etkisi güçlenmiştir. İmam hatip okulları/liseleri bugüne kadar iki milyon mezun vermişlerdir. Kadın ya da erkek bu mezunların büyük bölümü toplumumuz içinde ‘İslam misyoneri’ olarak çalışmaktadır. Kapitalizmin taşıyıcısı olan egemen sınıflarla onlar adına devleti ele geçiren sivilasker iktidarlar sistematik bir biçimde dinin ve dinsel kurumların üstyapıdaki konumunu sağlamlaştırmışlardır. Sonuçta, ‘altı kebap, üstü şişhane’ bir ucube ortaya çıkmıştır; son anayasa değişiklikleri bu ucubenin tepesine oturtulan bir külahtır. Hayatın her alanında, yenecek et türünden alınacak eş (kadın) sayısına, faiz yasağından evlenip boşanma kurallarına, eşe (kadına) atılacak sopadan örtünmeye kadar belirleyici/hükmedici olarak söz sahibi olan ve mutlak değişmezliği/değiştirilemezliği inananlarınca tartışmasız kabul gören bir dünya görüşünün, bir dogmanın ‘modernitesi’ olabilir mi? ‘İslam modernitesi’ kavramı, uydurmacadan başka bir şey değildir. Dolayısıyla ‘türbanın İslam modernitesinin bir simgesi olduğu’ savı da, bu uydurmacanın Türkiye versiyonudur. ‘Modernitenin’ insan açısından önemi ona tanıdığı özgürleşme olanağıdır, çünkü özgürlük, insanın bireyselleşmesinin önkoşuludur. Bireycilik ve bencillik kavramlarıyla karıştırılmaması gereken ‘bireysellik’, kişiye kendi hayatını kendi istencine göre biçimlendirip yaşama hakkı tanır. Toplum içindeki kimliğiyle toplumun bir parçası olarak gerçekleştirdiği davranış ve olgular anlamına gelen ‘bireysellik’, kişinin kendine olan özsaygısının da temelidir, bir sosyalleşme durumudur, diğer insanları da kendisi gibi değerli bularak kendini onların arasında ve onlarla birlikte kendini kendine özel olarak tanımlayabilmesidir. Böyle bir durum ise İslam toplumları, Müslüman bireyler için söz konusu değildir, olması da olanaksızdır. Türkiye Müslümanları arasında görülen başat eğilim cemaatleşmedir; bu süreçte bireyler cemaate değil, cemaatler bireylere ortak bir kimlik kazandırmaktadır. Doğal ki cemaatleşme de, cemaatle aynileşerek ortak bir kimlik edinme de birer sosyal olgudur, fakat bu olguların ‘modernite’ ile uzak yakın bir ilintisi yoktur. Çünkü, burada kişi bireyselleşmenin tam tersi bir süreci, ‘teslimiyet sürecini’ yaşamaktadır. Erkeklerde çember sakal, cüppe, takke, haşama vb, kadınlarda türban, çarşaf, peçe vb. giysiler dine teslim oluşun simgeleridir. Din, müminin inancı ölçüsünde kabul ettiği bir dogmalar bütünüdür, dogma ise çağdaşlaşmaya kapalıdır. Kişi, dine teslim olarak, dinin dogmalarını içselleştirerek özgürleşemez. Batı toplumları ilahi dünya ile dünyevi hayatı birbirinden ayırarak, laikleşerek/sekülerleşerek özgürleşmiştir. Türkiye’de ise ilahi hayatla dünyevi hayat giderek bütünleşmektedir. ABD, Irak’ta bombayla, işgalle, ölümle gerçekleştirdiği ‘ılımlı İslam projesini’ Türkiye’deki İslamcı, milliyetçi işbirlikçileri eliyle, ‘tramvay demokrasisi’ yoluyla gerçekleştirmektedir. Somut durum budur! türlü bela açılmış; hapislerde yatmışlar, işkenceden geçmişler, işlerinden olmuşlar, sürülmüşler; şimdi ne oluyor da bir örtü yüzünden, yasakçılığı savunuyorlar’ diye düşünseler. Cumhuriyetin kuruluş tarihine bir baksalar, ayakları suya erecek. Eğer okumayı, anlamayı ve düşünmeyi gerçekten biliyorlarsa.” Bütün sorun da bu zaten. Aslında “domuz” gibi anlıyorlar ama anlamazlıktan geliyorlar. İsmet İnönü’nün “Sizi ben bile kurtaramam” sözünü anlamazdan gelenler gibi anlamak istemiyorlar. Uzunköprü’ye dönersek. Tespihli Atatürk fotoğrafı yetmez. Tarihi fotoğrafları silmeye meraklı Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay emir buyursun, bilgisayarın nimetleriyle Atatürk’ün namaz kılan fotoğrafını üretmek beş dakikalık iş! İsterlerse odundan ampul bile yapabilirler! M. Alpaslan Yener: “AKP ile MHP işbirliği mükemmel; sırada İmralı affı var, izleyin!” İmralı SESSİZ SEDASIZ (!) Doğu Anadolu din devletini yaşıyor! DOĞU ve Güneydoğu Anadolu’da, özellikle Doğu Anadolu’da kentlerin ve ilçelerin İran’ın kentlerine, Afganistan’ın ilçelerine, Malezya’nın eyaletlerine dönüştüğünün, dönüştürüldüğünün farkında mısınız? Ezan okunmasıyla birlikte bazı devlet dairelerinde “namazı gelen” memurların, dairenin mescidine gitmeye gerek duymadan hemen orada, çalıştığı odada yere bir seccade serip namaza durduğunu biliyor musunuz? Bölgedeki bazı havaalanlarında, polisin hem de kadın polislerin, başı açık kadınları didik didik aradığını, başı açık kadınların üst Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Kebapçı M. Selim Akınoğlu: “RTE, Ludwigshafen yangını için anıta gerek olmadığını söylemiş. Madımak’ın kebapçı olduğu aklına gelmiş, sükunette fayda var demiştir.” araması bahanesiyle yıldırıldığını ve fakat türbanlı kadınların güvenlik kapısından sırtı sıvazlanarak geçirdiğini görmüyor musunuz? Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, özellikle Doğu Anadolu’da şeriat düzenine hızlı bir geçiş yaşanıyor; gündelik yaşam din kurallarına göre düzenleniyor; içkili lokanta zaten kalmadı, içki satan büfeler, bakkallar kapatılıyor, kapanıyor; sokakta tek başına yürüyebilen başı açık genç kız artık parmakla gösteriliyor. Türkiye’nin doğusu ve güneydoğusunda insanlar din devletini yaşıyor ve yaşatıyor! Şeriatma Recep din kardeşiyiz! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Ortaçağ’ımızdan ‘geri’deyiz... Kim bilir kaç kez yazdığımız maz. Çünkü her farklı inanca kimi gerçeklerin en “bilgi”lile “azınlık” demek gibi, “ayrılıkrimizce de sürekli yadsınması, çı” tarihlerinden gelen “ırkçı” her seferinde “acaba boşuna genlerinden hâlâ kurtulamadımı” kaygısı yaratıyor. İlhan lar... Selçuk’un yıllar önceki uyarısı Bu nedenle, dinciliğin siyasal da olmasa, umut bir yana heves üniformasına anayasal güvence sağlanmasını “insan hakkı” de kalmayacak... “Gazete yazarı” demişti saymanın tarihsel yanılgısını sevgili ağabeyimiz, “önemse görebilmek için de Batı’nın södiği konuları bir kere yaz mürgeciliğe hizmet eden bilimakla yetinmemeli...” minden önce, Doğu’nun insanÇünkü gazete kitap gibi de lık bilincine hayranlık duymak ğildir; ertesi gün “eski”meye gerekiyor. Anadolu’nun ortaçağ aydınbaşlar. Bu nedenle en bilinen gerçekleri bile yeri geldikçe yi lığı, geçmişin “pagan” kültürlerinden bugünün tek tanrılı nelemek gerekir... İşte bu “teselli” içinde, belki inançlarına kadar insanın tüm de “bin”inci kez şu “ortaçağ kutsal arayışlarını dünyada eşi karanlığı” sözüne karşı diyo görülmemiş bir kucaklaşmayla ruz ki; “O bizim ortaçağımız Anadolu kimliğine dönüştürdü... O kadar değildi, Avrupa’nınkiydi...” ki aynı kimliOrtaçağda Anadoğin doğmalu, insanlık sında, antik dütarihinin belşünür Plaki de en aydınlık ton’un gedönemini Ahmet liştirdiği Yesevi, Yunus Emre, “dünyevî” yaşam Mevlana, Hacı Bektaş kavramlarının da ve diğer erenlerimizi etkili olduğunu felyaratarak yaşadı. Aynı sefe tarihi açıkça çağda dinciliğin, din savaşlarının vahşebelirtiyor... ti altında inleyenNitekim Kurtuluş Sase Avrupa’ydı... vaşımız ve hatta laik Keşke bugün de Cumhuriyetimizin düülkeyi yöneten anşünsel köklerinde de layış, “Anadolu Atatürk’ün aynı geçmiortaçağı”ndaki şe “Biz 5 bin yıldır kadar insancıl bir Ortaçağımızın resmidir. bu topraklardayız” uygarlık bilincine sahip olabil diyerek “ayrımsız” sahiplenseydi... O zaman ne türban ka mesi yatar... Örneğin Cumhuriyet devrilırdı, ne de dinci siyaset... Canlıların en olgunu olan in mi, Osmanlı’yla siyasallaşan sanı, “aklı ve duyguları”yla “tekke”leri kapatırken sadece kutsamak yerine “kul”laştıran Mevlana dergâhını koruması, o bir düzeni yerleştirmek için, ka efsanevi insancıllığını yitirmedınların başını örtmelerine bel miş bir “ortaçağ okulu”nu, gebağlayan bir “erkek”liği, örne leceğe de armağan etmesiydi. Mevlana demişti ki: “O ne ğin Karacaoğlan’a ya da Pir menem (nasıl) bir âlimdir ki Sultan Abdal’a kim yakıştıramalumat (bilgi) yığmış bir zabilir?.. Keşke aynı erkeklerden kur limdir...” Kutsal kitabı satır satır ve üstulmak isteyenlerimiz de yine telik Arapça ezberlemelerine ortaçağdaki “Benim Kâbem insandır” sözümüzü “türban rağmen, “Türbanı Kuran şart özgürlüktür” lafının karşısına, koşuyor” diye gerçekdışı söy“Anadolu kimliği”yle onur lemlerle genç kızlarımıza başlarını kapattıran şimdiki zalimduyarak dikebilselerdi. ler, başka hiçbir şekilde bu kaHatta Başbakan “imamlık dar yalın ve çarpıcı bir Anadoeğitimi”ne güvenerek “Siz bu lu söylemiyle tanımlanamazlarişi bilmezsiniz” dediğinde de dı... Kuran’da ayet aramadan önce Sözün kısası, aslında şimdi Hacı Bektaş Veli’nin şiirini “tü değil, çoktandır kendi ortaçağımü”yle okuyabilselerdi: mızın gerisine düşenlerin yöne“Ellerin Kâbe’si var timinde yaşıyoruz. Buna karşı Benim Kâbem insandır direnirken, önce kendi aydınKuran da kurtaran da lanma tarihimizden güç almadıİnsanoğlu insandır...” ğımız sürece, türbanı eleştirmenin “Batıcı”lık olduğu söylemi ‘Bireyci’ler kavrayamaz de etkinliğini sürdürecektir... Genelinde “bireyci”liğe da üstelik 60 yıllık karşıdevrim döyanan Batı aydınlanması, bir neminin en “Batı yalakası” silikte yaşamanın düşünsel zen yasetçilerinin “ezber”i olarak... ginliğiyle beslenen Anadolu aydınlanmasını kolay kavraya ekinci?cumhuriyet.com.tr HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com eposta: dkavukcuoglu?superonline.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Şubat www.mumtazarikan.com SAYI: 2003/14052007/1740 E.K. Davacı Süleyman Özalp vs. vekili tarafından, davalılar Kemal Tekli ve arkadaşları aleyhine mahkememize açılan Ortaklığın giderilmesi davasının yapılan yargılaması sonucu; Davanın Fevzi Basılgan açısından husumet yokluğu nedeniyle reddine, Diğer davalılar açısından davanın kabulü ile; Adana ili, Seyhan ilçesi, Kurtuluş Mahallesi, 1853 ada, 467 parsel sayılı taşınmazın, aynen taksimi mümkün olmadığından satış suretiyle ortaklığın giderilmesine, Satış bedelinin veraset ilamları ve tapu kaydındaki payları oranında hissedarlara paylaştırılmasına, Satışın açık arttırma ile yapılmasına, satış bedeli üzerinden hesaplanacak % 0.9 harcın, taraflardan tapudaki ve bilirkişi raporundaki payları oranında alınmasına, Satış için Cengiz Özkan’ın görevlendirilmesine, 440 YTL vekâlet ücretinin taraflardan hisseleri oranında alınarak davacıya verilmesine, Davalılar Hale Hazır, Nagehan Hazır, Ahmet Hakan Hazır, Neslihan Hazır, kendilerini vekille temsil ettirmiş olduğundan, 440 YTL vekâlet ücretinin taraflardan hisseleri oranında alınarak, bu davalılara verilmesine, 964.80 YTL yargılama giderinin taraflardan hisseleri oranında alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olup, Davalılardan tüm araştırmalara rağmen adresi tespit edilemeyen KEMAL TEKLİ, ŞERİFE BOZKURT, SULTAN ÖZKAN ve REMZİ ARPACI’ya dava dilekçesi ve duruşma günü ilanen tebliğ edilmiş gerekçeli kararında ilanen tebliğ edilmesi gerektiğinden, davalılar KEMAL TEKLİ, ŞERİFE BOZKURT, SULTAN ÖZKAN ve REMZİ ARPACI’ya gerekçeli kararın tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliği, işbu ilanın yayım tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı, kanuni süresi 8 GÜN içerisinde mahkememiz veya aynı nitelikte başka bir yer mahkemesine verilecek usulüne uygun temyiz dilekçesi ile Yargıtay’ın ilgili dairesine gönderilmek üzere temyiz edilebileceği hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 7436 ADANA 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Antalya ilinde, doğal güzelliğin 1 den dolayı “tabiat 2 parkı” kapsamına alınan şelale. 2/ İz 3 mir’in bir ilçesi... 4 Anadolu halkları 5 nın en eski ana tanrıçası. 3/ Bir no 6 ta... Yatar koltuklu 7 vagon ya da oto 8 büs. 4/ Büyük çivi... Renk renk 9 parlak tüyleri olan, iri 1 2 3 4 5 6 7 8 9 gövdeli bir papağan. 5/ İs 1 B U R U NO T U rail’in plaka imi... Halk 2 İ V E Z K İ R A dilinde bulgur pilavına ve3 B A T U R MA S rilen ad. 6/ Hastalık, dert... 4 E L N A H İ Y E Derviş selamı... Uğraş. 7/ T Ortodokslarda tahta pano 5 R A M A Z A N O D İ N M İ üzerine yapılan her türlü 6 İ Y A L dinsel resme verilen ad... 7 Y A P A Y Asya’da bir ırmak. 8/ Çev 8 E D E E S EME rebilim. 9/ Halojenler gru 9 İ D A U R A N bunun dördüncü ametali olan yalın cisim... Yazı ya da müzik dersi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Antalya kentinde, yat limanını da barındıran ünlü tarihi ve turistik mekân. 2/ Haberci... 106 taşla oynanan bir oyun. 3/ Endonezya’nın plaka imi... Akdeniz havzasında görülen çok sıcak bir rüzgâr. 4/ Küçük kilise... Kısa yazı. 5/ Jüpiter gezegenine verilen bir başka ad... Üstü kapalı pazaryeri. 6/ “Lakin kalacak doğduğumuz toprağa bizden / Şimşek gibi bir hatıra seslerimizden” (Y. K. Beyatlı)... Altın elementinin simgesi... Kemiklerin yuvarlak ucu. 7/ Tahıl, kepek ve keten tohumu karışımından oluşan at yemi... Tırnak boyası. 8/ Çıkar yol, çare... Türk tuluat tiyatrosunda baş komik görevindeki uşak tiplemesi. 9/ Kargaşa, başıboşluk. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle