05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 12 ARALIK 2008 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 - Can Dündar diyor ki: “Ata- türk’ün özel hayatını anlattığı- mız söyleniyor. Ama aslında film onu anlatmıyor. Başka bir müca- dele var Atatürk’ün hayatında, ben onu fark ettim ama.. gelen tep- kilere bakıyorum da filme çok ye- dirememişim.” - Fark ettiğini söylediği mücade- leyi açõklamayõ biraz sonraya bõra- kalõm, önce şu sözlerini konuşalõm. Atatürk’ün özel hayatõnõ anlatmõ- yorsa, filme bazõ alõşkanlõklarõnõ, ba- zõ nitelemeleri sokuşturmasõnõn nedeni, anla- mõ ne? Ne kazandõrõyor bunlar filme, Ata- türk’e, Cumhuriyete, genç kuşaklara, çocuk- lara?.. İncelikten, denlilikten yoksun bu üslup pek çok insanõ incitiyor. Bazõ öğrencilerin filmden etkilenerek söy- ledikleri Atatürk aleyhindeki sözleri duyuyor ve ürperiyorum. Film bütün okullara pazar- lanõyor. Can, filmin öğrencilere pazarlana- cağõnõ bilmiyor muydu? Bilmemek olur mu? Asõl hedef kitle öğrenciler! Para ordan gele- cek. Pazarlanõnca bazõ sahnelerin, sözlerin, ni- telemelerin çocuklarõ nasõl olumsuz etkileye- ceğini hiç mi hesaba katmadõ? 32. Gün’de iki kişi, bu anlatõmõ, resmi söylem dõşõnda özel bir eser olmanõn gereği gibi savundu. Resmi söylem dõşõnda, özel bir eser olmak, kalõn, kaba, hoyrat, sorumsuz olmayõ mõ ge- rektiriyor? Haksõz davanõn savunucusu olmak ne güç. İnsanõ yanlõşõn arkasõnda durmaya zor- luyor. Sanatçõnõn önüne malzeme yõğõlõr. Sanatçõ aklõ, sağduyusu, zevki ve bilinciyle bu yõğõ- nõ ayõklayõp seçmesini bilen kişidir. Yoksa ça- lõşma, deli kõzõn çeyiz bohçasõna döner, ya da saatli bombaya ya da zehir çanağõna. EN AZINDAN ÖZÜ YANSITILMALIYDI Mustafa adõ verilen filmin büyük kusuru şu: Atatürk olgusu iki saate sõğdõrõlamaz elbette.. ama film, bu olgunun özünü yansõtmalõydõ, o yok. Bu olguyu iki sözcükle özetleyeyim: Kur- tuluş ve çağdaşlaşma. Dört yandan işgal edilmiş yoksul, çağdõşõ bir ülke. Para yok, silah yok, örgüt yok.. galipler yüz yõllõk hazõrlõklarõnõn ürünü olan Sevr Ant- laşmasõ’nõ dayatarak, Türkiye’yi parçalamak ve ebediyen denetim altõnda tutmak istiyorlar. Anadolu’yu 400.000 silahlõ kuvvet işgal edi- yor. Tesli- miyetçi ve işbirlikçi İstanbul yö- n e t i m i Sevr’e, par- çalanmaya, denetim altõnda yaşamaya razõ olmuş. On yõl süren savaşlar halkõ bitirmiş. Atatürk işte bu yaman koşullar içinde kurtuluş ve bağõmsõzlõk bayrağõnõ açõp milletiyle birlikte va- tanõnõ kurtaran adamdõr. Bu kadar mõ? Hayõr. Dahasõ var: Bağõmsõzlõğõn kaza- nõlmasõndan sonra her alanda çağ- daşlaşmayõ ve kalkõnmayõ başlatõr. Bu, bir büyük hayat hamlesi, sömürücü Batõ’ya karşõ da çok ciddi bir ön- lemdir. Büyük ve ebedi kurtuluş budur. Sömürüden, horlanmak- tan, bilgisizlikten, ilkellikten, bağ- nazlõktan, kurbanlõk koç olmaktan, Batõ karşõsõnda el pençe divan durmaktan, mad- di manevi kölelikten kurtuluş! Bu hamle iki ayaklõdõr: Birinci ayak sos- yal, kültürel, manevi kalkõnma, ortaçağdan ye- ni çağa geçiş, kadõnõn eşit haklar kazanma- sõ, aklõn ve vicdanõn özgürlüğe kavuşmasõ- dõr; milletleşmedir, yani Anadolu Rönesan- sõ ve hümanizmasõdõr. İkinci ayak maddi kal- kõnmadõr. 1923’te yüz küsur fabrika vardõ, 1933’te, on yõl içinde, fabrika sayõsõ iki bin küsur olmuştur. Durgun, çağdõşõ bir köylü top- lumu Cumhuriyetle birlikte silkiniyor; üre- tici, çağa açõk, yaşayan bir toplum olmaya başlõyor. 15 yõllõk kalkõnma hõzõ ortalamasõ yüzde 10, sanayileşme oranõ yüzde 19’dur ki.. dünya rekorudur. Atatürk işte bu müthiş ha- yat hamlesinin de öncüsü, mimarõdõr. Bugün neyimiz varsa hemen hepsini kendisine borç- lu olduğumuz insan. Açõkçasõ, dünyada hiç benzeri olmayan biri! ATATÜRK YOK, EMPERYALİZM YOK, SEVR YOK, LOZAN YOK... Mustafa filminde bu yok işte, Atatürk yok! Başka? Emperyalizm yok, kapitülasyonlar yok, Sevr yok, Lozan yok, çağdaşlaşma yok, devrimler yok, laiklik yok, millet mek- tepleri yok, halkevleri yok, eğitim destanõ yok, demiryolcular yok, sağlõk mücadelesi yok, Me- deni Kanun yok, aklõn özgürleşmesi yok, genç- lik yok, konservatuvar yok, sanat yok, öğret- mene verilen büyük önem yok, üniversite yok, fabrikalar yok.. Atatürk’ün bağõmsõzlõk ve uy- garlõk bayrağõ altõnda toplanan halk, o feda- kâr, çalõşkan, bilinçli millet yok.. o canlõlõk, saygõnlõk, umut, güven, yaşama sevinci, bir- lik ve dirlik yok. Vatan padişahõn mülküydü, milletin oldu. Saltanat hanedanõn hakkõydõ, millete geçti. Halk padişahõn kuluydu vatandaş oldu. Bu bir Doğu ülkesi için hayal bile edilemez, emsal- siz, olağanüstü, mucize gibi bir devrimdir. Atatürk bunlar demektir. Filmi ruhsuz, özsüz, etkisiz, eksik yapan bunlarõn olmamasõ, kurtuluşu ve atõlõmõ yan- sõtmamasõdõr. Bunlarla ilgili birkaç sözcük yok değil. Ama bir kurtuluş destanõ ve büyük ha- yat hamlesi bir iki fõrça dokunuşuyla anlatõ- lamaz. Filmdeki bu ruhsuzluk, Atatürk’ü kü- çültmeye, Milli Mücadele’yi önemsizleştir- meye, Cumhuriyeti yermeye çalõşan kafa ve kalemleri sevindirmiş, memnun etmiş görü- nüyor. Bu durum Can gibi çağdaş bir Cum- huriyet genci için iftihar edilecek bir durum değil. - Atatürk’ü neden anlamakta, anlat- makta zorlanıyoruz? - Biz dâhisi az bir milletiz de ondan. Bir dâ- hiyi anlamanõn, kavramanõn, açõklamanõn, yo- rumlamanõn, çözümlemenin, tanõmlamanõn, be- timlemenin acemisiyiz. Deneyimimiz çok az. Biz Fatih Sultan Mehmet gibi bir dâhiyi de gerektiği gibi yorumlayabilmiş, açõklayabilmiş değiliz. Atatürk’ü, tarihin bir döneminde var olmuş ünlü bir asker, bir siyasi lider gibi an- lamak ve böyle anlatmak Atatürk’ü hiç anla- mamõş olmak demektir. Bir dağ gibi yaklaştõkça büyüyor, görme alanõmõzõn dõşõna taşõyor. F. Rıfkı Atay diyor ki: “Bir fıkrasından, bir hi- kâyesinden, bir yazı veya Nutuk’undan hemen anladığımızı sandığımız Gazi, ara- dıkça yeni bir sır verir.” (Çankaya, s. 686) Şimdi neyi fark ettiğine gelelim. - Fark ettiği hususu şöyle açõklõyor: “Asıl mücadele, ne Yunanlılara, ne asi Kürtlere, ne de gericilere karşı veriliyor. Atatürk’ün asıl mücadelesi, ‘iktidarõ gökyüzünden yer- yüzüne indirme meselesi’. Ben bütün müca- delesini topyekûn elden geçirdiğimde bunu gördüm...” - Akşamdan sonra sabahlar hayrolsun! Bu an- lattõğõ şey, çağdaşlõğõn, Cumhuriyetin, özgür- lüğün ve milliliğin özünü oluşturan laiklik. Şu bildiğimiz laiklik. Fransõz devriminden ve TBMM’nin Ocak 1921’de kabul ettiği anaya- sanõn ilk maddesinin yürürlüğe girmesinden be- ri dünyada ve Türkiye’de geçerli olan devlet niteliği. 1921 Anayasasõ’nõn ilk maddesi şöy- le: ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.’ Böylece ilahi egemenliğin yerini halk ege- menliği alõr. Egemenliğin kaynağõ gökten ye- re iner. Bunu doğal olarak saltanatõn kaldõrõl- masõ, Cumhuriyetin ilanõ, hilafete son verilmesi, eğitimin birleştirilmesi, Medeni Kanun’un kabulü, laikliği güçlendiren öteki devrimler, kurumlar ve kanunlar izleyecektir. Şunu da belirteyim, Atatürk’ün asõl mücadelesi çağ- daşlaşmadõr. Laiklik; çağdaşlaşmanõn bir par- çasõ, olmazsa olmaz özelliğidir. Türkiye’nin uy- gar yüzünü çağdaşlaşma çabasõ oluşturur. ATATÜRK’ÜN DİN İLE DİNDARLA SORUNU YOKTU Kõsa bir ek yapayõm: Laiklik dinsizlik de- ğildir, din karşõtlõğõ da değildir; Cumhuriyetin ve Atatürk’ün din ile, dindarlar ile hiçbir so- runu olmamõştõr. Cumhuriyetin ve Atatürk’ün karşõ olduğu husus din ticareti, din aktörlüğü- dür.. dini; çõkar, iktidar, siyaset, halkõ kandõr- mak için kullanmak, sömürmektir; insanlarõ- mõzõ aldatmaktõr, hurafelerdir. Bu sömürüye, aldatmaya kuşkusuz her gerçek dindar da karşõdõr. Din sömürücüleri o zaman da sorun- du, bugün de sorundur, yarõn da sorun olacaktõr. Can Dündar, Mustafa filminde laikliği, onun hayati önemini, demokrasinin altyapõsõ olduğunu anlatõyor mu? Hayõr. Konuşmasõn- da üzerinde duruyor ama.. filmde önem bile vermiyor. Filmde Atatürk’ün laikliği tanõmlayan, an- latan, açõklayan, savunan, yerleştirmeye çalõ- şan, güçlendiren birçok sözünden bir ikisini kullanõyor, röportajlarõnda bu sözleri din kar- şõtõ söylemler gibi yorumluyor. Hatta Ayşe Ar- man’la yaptõğõ konuşmada diyor ki: “Bütün insanlık tarihinde dinin, tamamen siyasal ve toplumsal hayattan silinmesinden söz ediyor. Bu kadar radikal bir lider.” Koskocaman bir yanlõş! Atatürk -ve arkadaşlarõ-, dünyadan ve tari- himizden ders ve ibret alarak, dini vicdanlara emanet etmiş, din ile siyasal hayatõ ve devlet işlerini birbirinden ayõrmõşlardõr. Ama top- lumsal hayattan silinmesini istememişlerdir. Di- ni toplumsal hayattan silmek istemek, düpedüz yasaklamak demektir. Hepsi buna güçlerinin yetmeyeceğini bilecek kadar akõllõ ve dine say- gõlõ insanlardõ. Atatürk ve arkadaşlarõ dini, ibadeti, ezanõ, kurbanõ, orucu, fitreyi, zekâtõ, dini bayramla- rõ, mevlidi, imamlarõ, müezzinleri, müftüleri ya- sakladõ mõ? Hayõr! Camileri, mescitleri kapattõ mõ? Hayõr! Atatürk, Elmalılı M. Hamdi Ya- zır’a kendi cebinden para vererek Kuran’õ çe- virtmiş ve yorumlatmõş mõdõr? Evet! Öyleyse Atatürk’ü bu taş gibi gerçekleri dikkate alma- dan anlatmaya, açõklamaya çalõşmak, iyi ni- yetle, gerçeğe saygõ ile bağdaşõr mõ? Atatürk’ün aklõyla vicdanõ arasõnda kaldõğõ anlar olabilir. Arayõşlardan geçen iman daha güçlü, bilinçli imandõr. Ben din bakõmõndan Atatürk’ün kişisel durumu konusunda, ölene kadar yakõnõnda bulunmuş olan Hafõz Yaşar Okur’a inanõrõm. O Atatürk’ü inançlõ, saygõ- lõ bir Müslüman olarak anlatõyor. Yabancõ ga- zetelerde çõkan uydurma röportajlara, hele bizim sahte tarihçilere hiç inanmam. Ben Atatürk dönemini yaşadõm. Hiçbir iddia, ha- yattan, gerçeklerden daha güçlü olamaz. (Me- raklõsõ için: Hafõz Yaşar Okur, Atatürk’âle On Beş Yõl, Sabah Yayõnlarõ, İstanbul, 1962) - Bazı izleyenler, filmde insan Ata- türk’ü gördüklerini söylüyorlar.. - Bu kimseler galiba insan kavramõnõ za- aflar karşõlõğõ kullanõyorlar. Atatürk şöy- le içki, böyle sigara içerdi vb. deyince bu, insan Atatürk’ü anlatmak mõ oluyor? Ata- türk’ün gizli saklõ bir hayatõ yok. Her şe- yi bilinir. Birçok kitapta anlatõlõyor. Bil- meyen bilgisizliğinden bilmiyor. Ne var ki bir çalõşma, çocuklara da yö- nelik bir çalõşma ise özenli, dikkatli bir dil kullanõlmasõ ya da bunlarõn ihmal edil- memesi bir uygarlõk gereğidir. Ayrõca, in- san zaaflardan, alõşkanlõklardan ibaret değildir. Sağlõklõ bir kişilikte zaaflar kü- çücük bir yer tutar. İnsanõ insan yapan baş- ka özellikler, nitelikler, değerler var. Bir karakteri zaaflar değil, bunlar çizer. Filmde, Atatürk’ü büyük insan yapan özelliklere, niteliklere, güzel duygulara, bü- yük düşüncelere hiç değinilmiyor. İnsan Atatürk’ü anlatan ne kadar çok, ne kadar güzel, zarif, olağanüstü olaylar, hele yö- neticilerin, siyasilerin, düşün adamlarõnõn örnek ve ders almasõ gereken nice davra- nõşlarõ var. Biri bile anõmsatõlmõyor. Bu konuda Hegel’in bir açõklamasõ var. Çok beğendiğim için aktarmak istiyorum. Diyor ki: “Hiçbir kahraman, uşağı için kahraman değildir. Kahraman, kahra- man olmadığı için değil.. uşak, uşak ol- duğu için. Kahraman uşağa, kahra- man olarak değil; yiyen, içen, giyinen, kı- sacası ona kendi özeline özgü arzuları, düşünceleri ve gereksinimleri olan bir bi- rey olarak görünür.” Bütün biyografi yazarları için bir başucu sözü. Hegel, “Kahramanlara uşağının gö- züyle bakmayın; anahtar deliğinden değil, cepheden bakın.. bakışlarınızı kahramanın başına kaldırın” diyor! (Atatürk’ün özel hayatõ hakkõnda bilgi edinmek isteyenler için üç kitap: Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, Sel Y., İstanbul, 1955; İlknur Güntürkün Kalıpçı, Her Yönüyle İnsan Atatürk, Uludağ Üniver- sitesi Rektörlüğü Yayõnõ, Bursa, 2002; Dr. İsmet Görgülü, Atatürk’ün Özel Yaşamõ, Uydurmalar, Saldõrõlar, Yanõtlar, Bilgi Yayõnevi, Ankara, 2003). Dündar’õn ‘Mustafa’ filminin en büyük kusuru Atatürk’ü anlatan iki önemli olguyu yansõtmamasõ: Kurtuluş ve çağdaşlaşma S Ü R E C E K Laikliğin üzerinde bile durulmamõş ÖRNEK DAVRANIŞLARI PERDEYE YANSIMAMIŞ Filmi ruhsuz, öz- süz, etkisiz, eksik yapan bunların olmaması, kurtu- luşu ve atılımı yansıtmamasıdır. Kıtaların hareketi kaydedildi ANKARA (AA) - Amerikalõlarõn başõnõ çektiği uluslararasõ bir bilim adamõ ekibi, ilk kez Dünya kabuğunu şekillendiren bir jeolo- jik olayõ kaydetti. Amerikan basõnõna göre, Purdue Üniversitesi’nden Profesör Eric Calais başkanlõğõndaki araştõrmacõlar, birbi- rinden ayrõlan ve yüzeye doğru erimiş kayalarõ püskürten iki Afrika tektonik plaka- sõnõn hareketini ölçtüler. “Bent hareketi” verdikleri bu yeryüzü kabuğu hareketini ilk kez ölçümleyerek kaydeden bilim adamlarõ, bu jeolojik olay sonucu iki plaka arasõnda en az 10 km. uzunluğunda ve 1.5 metre genişli- ğinde bir magma duvarõ oluştuğunu belirttiler. Bu tip bent hareketlerinin ince okyanus kabuğunda daha önce oluştuklarõ bilinirken, bilim adamlarõ ilk yeryüzü kabu- ğunun bu ince tabakasõndaki jeolojik hareketi doğrudan gözlemleme ve rakam- larla ölçme imkânõ buldular. Dünyaya olası göktaşı çarpışması ANKARA (AA) - İsrailli bilim adamlarõ, Dünya’yõ olasõ bir göktaşõ çarpõşmasõndan nasõl kurtarabilecekleri üzerinde kafa yoru- yorlar. Tel Aviv Üniversitesi Wise Gözlemevi Direktörü Noah Brosch ve ekibi, Dünya’ya bir göktaşõ çarpmasõ olasõlõğõnõn çok gerçek olduğunu, ancak 1998’de göste- rime giren Armageddon filmindeki gibi göktaşõnõ patlatmanõn epey zor olduğunu belirtiyorlar. İsrailli astrofizikçiler, sonu felaketle bitecek bir çarpõşmadan kaçõnma- nõn en iyi yönteminin Dünya’ya yönelen göktaşõnõn yönünü değiştirmek olduğunu, ancak bilim adamlarõnõn göktaşõnõ patlata- bilmenin sonuçlarõnõ da önceden tahmin etmelerinin gerekli olduğuna işaret ediyor- lar. İsrailli bilim adamlarõ, göktaşõnõn sert kaya parçalarõ mõ, yoksa gevşek dokulu bir yapõda mõ olduğunu, hangi gücün bunlarõ bir arada tuttuğunu ve eğer bombalanõrsa nasõl parçalanacağõnõ bilmenin gerekli olduğunun altõnõ çiziyorlar. Polisler, vatandaşlarla bayramlaştı VAN (AA) - Van Emniyet Müdürlüğü ekipleri, terör nedeniyle göç alan mahalle- lerde vatandaşlarla bayramlaştõ. Emniyet Müdürlüğü’nde görev yapan amir ve polis- ler, terör nedeniyle göç alan Yalõm Erez, Süphan ve Hacõbekir mahalleleri başta olmak üzere birçok yerde vatandaşlarõn evlerine misafir olarak bayramõnõ kutladõ. Çocuklarõn, polis araçlarõna binerek mega- fonla mahallelinin bayramõnõ kutladõğõ ziyarette, polisler de çocuklara şeker ve oyuncak dağõttõ. Mahalleleri yirmişer kişilik ekiple gezen polisler, çocuklarla kartopu oynamayõ da ihmal etmedi. Beyaza bürünen sokaklarda çocuklarla gönüllerince eğlenen polisler, zaman zaman olaylarõn yaşandõğõ bu mahallelerin üzerindeki kötü imajõn orta- dan kalkmasõ gerektiğini belirtti. Sınır ötesi bayramlaşma KİLİS (AA) - “Sõnõr Ötesi Bayramlaşma” uygulamasõ kapsamõnda, yakõnlarõ ile yatõlõ bayramlaşmak isteyen ailelerin Öncüpõnar Sõnõr Kapõsõ’ndan Suriye’ye geçişleri devam ediyor. Kilis Otogarõ’ndan araçlarla Öncüpõ- nar Sõnõr Kapõsõ’na taşõnan vatandaşlar, işlemlerini yaparak Suriye tarafõna geçiyor. Valilik tarafõndan yapõlan organizasyonda, geçişler sõrasõnda hiçbir sorun yaşanmadõğõ, Suriye’ye gitmek isteyen vatandaşlarõn işlemlerinin çok hõzlõ bir şekilde yapõldõğõ bildirildi. Bu arada, Kilis Vali Yardõmcõsõ Erkan Çapar başkanlõğõndaki Türk heyeti, Öncüpõnar Sõnõr Kapõsõ’na gelerek Halep Vali Yardõmcõsõ Abdulkadir Cezmati baş- kanlõğõndaki Suriyeli heyet ile görüştü. Heyetler, bu görüşme sõrasõnda hem bayramlaştõ hem de geçişler konusunda yet- kililerden bilgi aldõ. Kilis Vali Yardõmcõsõ Erkan Çapar, yaptõğõ açõklamada, yatõlõ bay- ramlaşmak için 21 bin kişinin başvurduğunu ve şu ana kadar geçiş yapanlarõn sayõsõnõn 19 bine ulaştõğõnõ söyledi. Develer huzurevi yararına güreşti ÇANAKKALE (AA) - Çanakkale’nin mer- keze bağlõ Karacaören köyünde, huzurevi yararõna deve güreşi düzenlendi. Karacaören Deveciler Derneği tarafõndan köy futbol saha- sõnda düzenlenen güreşlere havanõn da güzel olmasõ dolayõsõyla vatandaşlar büyük ilgi gös- terdi. Dernek Başkanõ Rafet Bağcõ, güreşten elde edilecek gelirin, Çanakkale’yi Kalkõndõrma Dayanõşma ve Güzelleştirme Der- neği (ÇAKADER) Daniş Acar Huzurevi’nin ihtiyaçlarõnõn giderilmesinde kullanõlacağõnõ söyledi. Güreşlerde satõlan deve sucuklarõ vatandaşlardan büyük ilgi gördü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle