Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
yanı sıra şeker fabrikalarıyla, basma fabrikala-
rıyla, demiryollarıyla da doludur!
Her yıl 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan
yerli malları haftası, 1980’den sonra Özal döne-
miyle birlikte usul usul erozyona uğradı. Daha son-
ra alay konusu bile olabilecek garip küçümse-
melerle karşılandı.
Oysa gerçek öyle değil...
Örneğin; çiftçiden tonu 300 dolara aldığınız buğ-
day, yurtdışından tonu 200 dolara ithal ettiğiniz
buğdaydan ucuzdur! Çünkü, çiftçiye ödediğiniz
para ülke içinde kalacaktır. Önemli bir bölümü öy-
le ya da böyle devletin kasasına dönecektir.
Ne yazık ki, ufuksuz liberal anlayış “en ucuz fi-
yat neredeyse oradan alım yapılır” ucuzluğuyla,
üretimi değil, üretimsizliği öne çıkardı.
Küresel krizin Türkiye’ye etkilerini sütuna ya-
tırırken şu noktanın altını çizmek gerekir:
Bugün Türkiye’nin yaşamakta olduğu kriz,
ağırlıklı olarak kendi yapısal sorunlarından kay-
naklanmaktadır. Küresel dalga, içimizdeki olum-
suzlukları örtmemelidir!
Nedir olumsuzluk?
Öncelikli olarak üretimsizlik ve satış politikası!
Çatışma ve Sosyal Gerginlik Bakanı Faruk Çe-
lik önceki gün şöyle buyurdular:
“Bu kriz ortamında işçi atmak hainliktir!”
Bu mantığı sürdürürsek, bakana sormak gerekir:
Binlerce işçinin çalıştığı fabrikaları özelleştirip
kapatmak nedir?
Türkiye’nin neredeyse tarihiyle özdeş kurum-
ları yabancılaştırıp işçi sayısının 2-3 kez azaltıl-
masına neden olmak nasıl yorumlanabilir?
Dünyada, büyük varlıklarını satıp da borcunu
arttıran kaç ülke vardır?
Elde var Türkiye; başka da tanıdığımız yok!
Soframızda yüzde yüz yerli sandığımız nohut-
tan mercimeğe pek çok ürün, yüzlerce, binlerce
kilometre uzaktan ithal ediliyor. Paketleme sıra-
sında üzerine Türkçe marka konuyor.
80’li yıllara kadar şu unvanımızı kullanmayı se-
verdik:
Tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyiz!
Bunun yerine sanırım şu unvanı koymak ge-
rekecek:
Dünyada kendi kendini yiyip bitiren 7 ülkeden
biriyiz!
Öteki ülkeler yerli malına nasıl bakıyor?
Hemen birkaç ülkeden örnek verelim: Bu-
günlerde ABD’nin başlıca gündemi ne Irak’tan çe-
kilme takvimi, ne Obama’nın koltuğa oturuş bi-
çimi... Varsa yoksa, otomotiv sektörünün duru-
mu. Krizden en çok etkilenen sektörlerin başın-
da gelen otomotivi kurtarmak için paket üzerine
paket hazırlanıyor. Eski yönetim yeni yönetim hep-
si bir arada, ortak karar vermekle yetinmiyor, so-
nuçlarını da tartışıyorlar.
Fransa, ülke ile bütünleşmiş markaların ko-
runması için ayrı bir paket hazırladı.
Almanya da Opel’in durumunu devlet konusu
haline getirdi.
Başta İtalya, İspanya ve Fransa olmak üzere AB
ülkeleri tarımsal üretimi öteden beri özel olarak
destekliyor.
Ya bizde?
Sanayi kuruluşuysa “zula”sından yesin...
Bankaysa “haddini bilsin”...
Tarımsal üreticiyse? O zaman iş seçime bakar...
Eğer seçim yılıysa ürün para eder, değilse ürün
çöpe!
Yerli malına Türkiye kadar yersizlik eden kaç
ülke vardır?
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
“Türkiye on bir başlığın açılmasına hazır de-
ğildir.”
Kalın çizgileriyle durum şu: Türkiye -tabii hü-
kümet- sürekli olarak Avrupa Birliği’nin ikili
müzakerelere yeterli başlık açmadığını öne sü-
rüyor.
Durum hükümetin öne sürdüğü gibi değil. Ger-
çekler hazır olmadığımızı gösteriyor.
On bir başlıktan iki tanesi -örneğin hava ve de-
niz limanlarımızı Güney Kıbrıs’a Gül’ün Dışişle-
ri Bakanlığı sırasında yazıyla AB’ye taahhüt et-
tiğimiz halde açmamamız nedeniyle- Kıbrıs
sorunuyla ilgili. Dokuz tanesi Kıbrıs’la ilgili ol-
mayan başlıklar. Her bir konuda hazırlıklarımı-
zı bitirememişiz.
AB talepleri arasında CHP’nin zorladığı, ama
RTE’nin sudan bahanelerle kaçındığı bir konu
yer alıyor. Diyorlar ki: “Son raporda da yazdık.
Milletvekili dokunulmazlığını kaldırın, diyoruz. Bu
durum AB müktesabatıyla bağdaşmıyor. Sizden
başka hiçbir Avrupa ülkesinde milletvekilleri
adi suçlara karşı korunamıyor.”
Ulusal Program’a bakıyoruz. Orada doku-
nulmazlık konusunda bahis yok!
“Adalet Bakanınızı ve müsteşarını Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu’ndan çıkarın. Bu, yargı
bağımsızlığını zedeliyor, yargıya siyaset sokuyor”
diyorlar.
Gerçekte bu; lakin Ulusal Program’da bundan
da bahis yok!
Ulusal Program’da din konusunda şu var:
“Türkiye’de din özgürlüğünün önündeki engel-
leri kaldıracağız.”
Evet ama; AB, bundan bir iktidar partisinin
kendi ülkesini şikâyet ettiği anlamını çıkarmaz
mı? Bu ülkede demokrasinin varlığından kuş-
kulanmazlar mı?
Bitmez tükenmez ölçütlere varan şikâyetler sı-
ralayan son İlerleme Raporu’nun tam yedi pa-
ragrafı Türkiye’deki yolsuzluklardan şikâyet
ediyor.
Avrupa Konseyi’nin yayımladığı raporda da,
aynı ifadeler yer alıyor: “Siyasetin üst kademe-
lerine yolsuzluk bulaşmıştır. Bütün ihalelerde,
özelleştirmelerde yolsuzluk var.”
Bitmedi; “Yargıda da yolsuzluk var” diyor. Bu
konuda bize 21 adet tavsiyede bulunmuşlar. Ye-
rine getirdiğimiz tavsiyeler de şunlar: Eğitim ver-
mek, rehber hazırlamak, brifing yapmak!
Öze ilişkin konularda hiçbir ilerleme yok!
“Bağımsız bir komite kurup yolsuzlukları ince-
lemek için sivil toplum örgütlerini içine alın” di-
yorlar: Bizim hükümetten yanıt yok.
Basın özgürlüğüyle ilgili çok ciddi eleştiriler içe-
riyor raporlar.
Raporlarda bize haksızlık yapan saptamalar
yok mu? Elbette var. Askerin siyasete karışması..
yargıya yönelik suçlamalar gibi… Bunlara elbette
tepki göstereceğiz.
Herhalde Fransız Sarkozy’nin “Türkiye bir Av-
rupa devleti değildir” suçlamasına RTE’nin
“Canım bunları medya önünde konuşmayalım”
gibi bir tepki değil göstermek zorunda olduğu-
muz tepki…
Onur Öymen’in anlattığı taze bir anı iktidarın
izlediği anlamsız politikaya ışık tutuyor:
“Brüksel’de Reuters muhabiri görüşmemizde
bana dedi ki: ‘Dışişleri Bakanı Ali Babacan’la AB
ile ilişkiler konusunda mülakat yaptım. Bana, Av-
rupa Birliği’yle ilişkileri geliştirmeyi engelleyen
muhalefettir’ dedi.”
Öymen, CHP’nin Vakıflar Yasası’nı Anayasa
Mahkemesi’ne götürmesini eleştiren Bakan
Babacan’ı olayın içeriğinde yatan gerçeği açık-
layarak yanıtlıyor: “Çünkü siz uluslararası hukuku
ihlal ettiniz o yasayla. Hiçbir zaman, hiçbir ülkede
bir kanunla -örneğin Lozan- uluslararası bir an-
laşmayı değiştiremezsiniz.”
Ermeni Dışişleri Bakanı kısa süre önce, “Yu-
karı Karabağ bağımsızlığını ilan edebilir” diyor;
bizim Dışişleri Bakanımız dağıttığı yazılı metin-
de; “Yeni Ermeni yönetimi çok mutedil” diyor.
Dahası var, yeni çıkardıkları Ermenistan Ulu-
sal Strateji belgesinde Yukarı Karabağ’dan
“cumhuriyet” diye söz ediliyor. Ermenistan,
Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal et-
miş; çekilmem, topraklarını Bakû’ya geri vermem
diye direndiği bir aşamada bu mudur itidal?
Değerli diplomatlarımızı öldürenler Erivan’da
rahat bir yaşam sürüyorlar; acaba Bay Babacan
“mutedil Ermeni hükümetine” bu konuyu soru-
yor mu?
Kıbrıs’ta önemli gelişmeler oluyor, pazarlık ko-
nuları medyaya yansıyor. Fakat KKTC’ye TC gü-
venceleri veren onca resmi kararların sahibi
TBMM’nin olan bitenden, MA Talat’ın satış lis-
tesinde neler olduğundan haberi var mı? Yok!
Seçilmiş Başkan Obama “Kuzey Irak’ta barı-
nan terör örgütünün bu kadar azmasına, güç-
lenmesine Başkan Bush yönetiminin yanlış po-
litikaları neden oldu” diyen bir açıklama yapıyor.
Bu hükümetten bu soruya yanıt alınamıyor: Po-
litikanız Obama’nın söylediği gibi mi, yoksa pe-
şinden gittiğiniz Bush politikaları mı doğru?
Öymen’in Bütçe Komisyonu’nda açıkladığı bir
başka gerçek: Çankaya’daki AKP’li 10 Ka-
sım’da Anıtkabir’deki deftere şunu yazdı: “Ata-
türk’ün Türkiye’yi çağdaş medeniyetler üzerine
çıkarma hedefini izliyoruz”. Oysa, Atatürk’ün sö-
zü böyle değil.
Atatürk “Türkiye’yi çağdaş medeniyet üzerine”
çıkarmaktan söz ediyor. “Medeniyet” diyor,
“medeniyetler” demiyor.
Uzun lafın kısası: “Deveye sormuşlar, boynun
neden eğri? Nerem doğru ki” demiş.
İç dünyamız da, dış siyaset de devenin yanı-
tı gibi; neresi doğru ki…
[email protected]
SAYFA12 ARALIK 2008 CUMA CUMHURİYET
17HABERLERİN DEVAMI
İstanbul B 14
Edirne Y 10
Kocaeli S 15
Çanakkale Y 14
İzmir Y 15
Manisa Y 14
Aydın Y 17
Denizli Y 16
Zonguldak PB 12
Sinop PB 14
Samsun PB 14
Trabzon PB 13
Giresun PB 11
Ankara S 6
Eskişehir S 8
Konya S 7
Sıvas S 0
Antalya PB 19
Adana B 18
Mersin B 18
Diyarbakır S 10
Şanlıurfa B 11
Mardin B 12
Siirt B 7
Hakkâri PB 0
Van PB 2
Kars S 0
Oslo K - 2
Helsinki Y 4
Stockholm K 5
Londra PB 6
Amsterdam PB 6
Brüksel PB 2
Paris PB 2
Bonn Y 2
Münih K 0
Berlin K 4
Budapeşte B 5
Madrid Y 10
Viyana Y 4
Belgrad Y 9
Soyfa Y 9
Roma Y 15
Atina Y 19
Zürih Y 2
Moskova B 0
Aşkabat B 11
Astana B - 3
Taşkent PB 12
Bakû B 9
Bişkek B 8
Tiflis PB 8
Kahire B 21
Şam B 16
Yurdun batı kesimle-
ri parçalı çok bulutlu,
Marmara’nın batısı
Kıyı Ege ile Uşak ve
Kütahya çevreleri sa-
ğanak yağışlı diğer
yerler parçalı az bu-
lutlu geçecek. Sabah
satlerinden yurdun iç
ve doğu kesimlerinde
sis görülecek.
Isõnan Suyun
Küreselleşme Etkisi
Eda KILINÇARSLAN
Baştarafı 2. Sayfada
veremiyorum. Fakat anlam veremediğim şeyler bu-
nunla sõnõrlõ kalmõyor.
“Küresel ısınmaya karşı yapabileceklerimiz”
başlõğõ altõnda verilen maddeler de beni şaşõrtõyor.
Neden mi? Örneğin, ampullerinizi enerji tasarruf-
lu olanlarla değiştirin deniyor. Kişisel otomobil ye-
rine toplu taşõma aracõ kullanõn deniyor.
Hatta diyorlar ki: Orman yerine bahçe ve park-
larda piknik yapõn ki yangõnlar çõkmasõn! Buna kar-
şõlõk; gökdelenlerin õşõklarõ şatafatõnõ korumak
için tüm gece yanõyor. Yalnõzca bizim ülkemizde
binlerce makam aracõ kullanõlõyor. Çõkan orman
yangõnlarõnõn ardõndan çokuluslu şirketler mahvolan
ormanlarõmõzõ parselliyorlar. Ve bizler tüm bunlarõ
bilirken önerilere samimi bulmadõğõmõzõ söyledi-
ğimizde dünyayõ düşünmemekle suçlanabiliyoruz.
Evet! Haklõsõnõz; “sermaye”nin suyu õsõnõyor ve
bu en çok bizi, yani emekçileri etkiliyor…
Dayak yedi, suçlu çıktı
CİHAN ORUÇOĞLU/ÖZCAN
ÖZGÜR
İSTANBUL/İZMİR - İstan-
bul Emniyet Müdürlüğü, gazete-
mizde 10 Aralõk’ta yayõmlanan
“Kimlik sormanın bedeli ağır ol-
du” başlõklõ haber üzerine yaptõ-
ğõ açõklamada, şiddete maruz ka-
lan Mustafa Alpdoğan’õn polis-
ler tarafõndan dövülmediğini bil-
dirdi. Emniyet Alpdoğan’õn ekip
otosunun camlarõna ve kaportasõ-
na vurarak kendisine zarar verdi-
ğini iddia etti. Alpdoğan’õn veki-
li Avukat Nimet İrem Savaş ise
emniyetin açõklamasõnõ “Bir in-
sanın 4 kişiye mukavemet edip
kendisine bu kadar zarar ver-
mesi mümkün değildir” sözle-
riyle değerlendirdi. Bodrum’da
da polisin kendisini döverek ba-
cağõnõ kõrdõğõnõ iddiasõna yine
emniyetten “polis otosuna çarp-
tı“ savunmasõ geldi.
İstanbul Emniyet Müdürlü-
ğü’nden yapõlan yazõlõ açõklama-
da, olayõn 4 Aralõk 2008 günü sa-
at 02.00 sõralarõnda Avcõlar’da
meydana geldiği belirtilerek
“Mustafa Alpdoğan, kontrol
yapan iki önleyici hizmetler ve
bir trafik ekibini görmesiyle
‘U’ dönüşü yaparak kaçmış,
görevlilerimizin takibi sonu-
cunda 300 metre ileride durdu-
rulmuştur. Sürücüden aşağı in-
mesi istendiğinde, ‘Beni bu araç-
tan kimse indiremez, sizin polis ol-
duğunuzu nereden bileyim? Kim-
lik gösterin’ demesi üzerine gö-
revlilerimizce kimlik gösterilmiş
ancak ‘Kimliğinizi biraz daha
uzatõn göremiyorum’ demiş ve
yaklaşan görevlimize yumruk
atmış, fiili ve sözlü direniş gös-
termiş, iki görevlimizi yarala-
yarak tekrar kaçmaya başla-
mıştır” denildi. Sürücünün tekrar
yakalanõp ekip otosuna bindirildiği
anlatõlan açõklamada, “Alpdoğan
burada da mukavemetini sür-
dürmüş, 3-5 kere başını oto-
nun camlarına ve kaportasına
vurmuş, aracın camını kırmış-
tır. Olay yerine ambulans çağ-
rılmış tedavisi yaptırılmak is-
tenmişse de tedaviyi de kabul et-
memiştir. Olaydan 3 saat sonra
Adli Tıp Kurumu’ndan aldırılan
alkol raporu ile 1.47 promil al-
kollü olduğu tespit edilmiştir”
ifadesi kullanõldõ. Emniyetin id-
dialarõnõ hayatõn olağan akõşõna ters
bir durum olarak değerlendiren
Alpdoğan’õn avukatõ Nimet İrem
Savaş ise, “Bir insanın 4 kişiye
mukavemet edip kendisine bu
kadar zarar vermesi mümkün
değildir” yanõtõnõ verdi. Yaşadõ-
ğõ şiddetin izlerini ömrünün so-
nuna kadar yaşayacağõnõ kaydeden
Mustafa Alpdoğan da, “Ağzım-
da 4 tane plak ve 16 vida ile ya-
şantıma devam edeceğim. Ben
nasıl bir suç işledim ki böylesi-
ni bir cezayı bana uygun gör-
düler. Ben bunun cevabını isti-
yorum. Bu denli kaba dayağı
hak edecek ne yaptım?” dedi
Bodrum’da eğlenmeye gittiği
bardan çõkõşta, önceden aralarõn-
da anlaşmazlõk bulunduğunu öne
sürdüğü iki sivil polis memuru ta-
rafõndan copla dövüldüğünü iddia
eden ve uygulanan şiddet nede-
niyle sol bacağõnda kõrõk belirle-
nen yat kaptanõ 33 yaşõndaki Cen-
giz Genç, “polise mukavemet”
suçundan gözaltõna alõndõ. İlçe
Emniyet Müdürü Niyazi Tur-
gay, Genç’in yaşanan arbede sõ-
rasõnda bacağõnõ polis otosuna
çarptõğõnõ savundu. Mahkemeye
çõkarõlan Genç, kefaletle serbest bõ-
rakõldõ.edi, suçlu çõktõ
Öğretmen sömürülüyor
ZEYNEP ŞAHİN
İşsiz öğretmenler ordusunun
giderek büyümesi, genç eğitim-
cileri “emek sömürüsünün ve
dershane rantının mağduru”
haline getirdi. Milli Eğitim Ba-
kanlõğõ tarafõndan atanmadõğõ için
resmen mesleğine başlayamayan
binlerce öğretmen adayõ, dersha-
nelerde sigortasõz, 12 saati bulan
mesai süresiyle, 200 YTL’ye ka-
dar inen ücretlerle çalõşmak zo-
runda kalõyor. Genç eğitimcilerin
mesleğine saygõsõ da, sevgisi de
giderek körelirken, dershaneler
haksõz kazanç sağlõyor.
AKP hükümetinin “sınırlı öğ-
retmen alımı” politikasõ “mağ-
dur eğitimci kitlesi”ni büyütüyor.
Okulu bitiren, KPSS’ye girerek
branşõ için istenen puanõ alan, an-
cak kuradan adõ çõkmadõğõ için
devlet okullarõna atanamayan öğ-
retmenler, “emek sömürüsünün
kucağına” itiliyor. Dershanelerin
kapõsõnõ çalan eğitimciler, düşük
ücretlerle ve gelecek güvencele-
ri olmadan mesleklerini yapmaya
çalõşõrken özel sektör de bu sayede
az maliyetle çok iş çõkararak hak-
sõz kazanç elde ediyor. Genç eği-
timcilerin en başta sosyal güven-
cesi bulunmuyor, çünkü büyük
bölümünün sigortalarõ yatõrõlmõ-
yor. Mesai ise 12 saate kadar çõ-
kabiliyor.
Aldõklarõ ücret de memnuniyet
düzeyinden oldukça uzakta ka-
lõrken asgari ücreti bile bulmayan
paralara ders verenler bulunu-
yor. Dershanelerin ödediği maaş
200-300 YTL’ye kadar iniyor. Üs-
telik sadece atanmayanlar değil,
eğitim ya da fen-edebiyat fakül-
telerinin son sõnõflarõnda okuyan
öğretmen adaylarõ da bu çarkõn
içinde yer alõyor.
Dershanelerden bir bölümü-
nün sözleşme yaparak öğretmen-
leri çalõştõrdõğõna değinen Eğitim-
İş İstanbul 1 No’lu Şube Başka-
nõ Vahap Güzey de “Dershane
öğretmenlerinin önemli bir bö-
lümü kendilerine imzalattırılan
sözleşmelerin metnini bilmi-
yor. Sözleşmenin bir örneği-
nin de öğretmende kalması ge-
rekiyor, ama verilmiyor” dedi.
Öğretmenlerin bulduklarõ işi
kaybetme korkusuyla kendileri
açõsõndan ağõr hükümler içeren
sözleşmeleri imzalamak zorun-
da kaldõğõnõ söyleyen Vahap
Güzey, sorunun boyutlarõna şöy-
le dikkat çekti:
“Özel öğretim kurumlarında
çalışacak öğretmenlerin, dengi
resmi kurumlarda çalışabilecek
yasal koşulları taşıması gereki-
yor, fakat uygulamada bu ku-
ral yok sayılıyor. Ataması ya-
pılmayan onbinlerce öğretmen
ailelerine yük olmamak için
özel dershanelere mahkûm olu-
yor. Ayrıca staj zorunluluğu
da bu mahkûmiyeti getiriyor.
Stajını kaldırmak için dersha-
nede çalışan genç öğretmenle-
rimiz sömürülüyor; çoğu tüm
gün çalışıyor ve hiçbir ücret al-
mıyor, sadece sigortası yatırılı-
yor.”
İstanbul Haber Servisi - İstanbul Emniyet
Müdürlüğü Organize Suçlar Şubesi ekipleri ta-
rafõndan 2001 yõlõnda gözaltõna alõndõğõnda ver-
diği ifadeleri Ergenekon davasõna dayanak olan
Tuncay Güney, Kanada’dan medyaya sürekli
röportajlar vererek bilgi kirliliği yaratõyor.
Yeni Şafak gazetesinde dün manşetten ya-
yõmlanan açõklamalarõnda Güney, ünlü bir ga-
zetecinin Ergenekon’un yöneticisi olduğunu
iddia etti. Ergenekon örgütü yöneticisi olan ga-
zetecinin Susurluk kazasõnõn ardõndan Veli Kü-
çük’ü arayarak araçta bulunanlarõn isimleri-
ni aldõğõnõ öne sürdü. Güney, Hürriyet gaze-
tesinde kendisiyle ilgili yayõmlanan yazõ di-
zisi nedeniyle çeşitli basõn kuruluşlarõna e-pos-
ta göndererek Hürriyet Gazetesi Genel Yayõn
Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ü televizyonda
tartõşmaya davet ederken yazõ dizisini hazõr-
layan Tolga Tanış’õn kendisine “susması kar-
şılığında para teklif ettiği” iddiasõnda bu-
lundu.
Yeni Şafak gazetesine yaptõğõ açõklamala-
rõ, “Veli Paşa o gazeteciyle yanımda gör-
üştü” başlõğõyla manşetten verilen Güney,
“Türkiye’deki çok satan bir gazetede çalı-
şan önemli bir gazetecinin, Ergenekon te-
rör örgütünde de üst düzey yönetici oldu-
ğunu” ileri sürdü.
Tuncay Güney’in yaptõğõ açõklamalarda
Ergenekon yöneticisi olduğunu öne sürdüğü
gazetecinin Susurluk kazasõndan hemen son-
ra Veli Küçük’ü aradõğõnõ anlatarak şöyle de-
vam etti: “Susurluk kazasından hemen
sonra, Ergenekon’un yöneticisi olan önem-
li gazeteci isimleri öğrenmek için Veli Kü-
çük’ü aradı. İsimleri aldıktan sonra ‘Ab-
dullah Çatlõ‘yõ da yazayõm mõ?’ diye sordu.
Veli Küçük kendisini arayan gazeteciye bi-
raz beklemesi gerektiğini, Sami Hoştan’a
arabada bulunan Çatlı’ya ait çantayı al-
masını söyledi. Drej Ali’nin adamları o çan-
tayı Veli Küçük’e getirdi.”
Tuncay Güney’in “Yapılan suikast pla-
nına göre Mehmet Ağar da Susurluk ka-
zasında ölecekti” iddialarõ aktarõlan habe-
re göre, Aynõ habere göre Tuncay Güney, Er-
genekon üst düzey yöneticilerinden birinin bir
dergiye “Ahmet Özal: Babamı Ergenekon
öldürdü” şeklinde kapak haber yaptõrdõğõnõ,
Veli Küçük’ün ise haberin yayõmlanmamasõ
için dergi yöneticilerine baskõ yaptõğõnõ ileri
sürdü.
SUSMAM İÇİN PARA
Güney Hürriyet gazetesinde yayõmlanan 3
günlük yazõ dizisinin ardõndan bildiği her şe-
yi açõklamayacağõnõ ifade ederek Hürriyet Ga-
zetesi Genel Yayõn Müdürü Ertuğrul Özkök’ü
canlõ yayõna davet etti. Çeşitli basõn mensup-
larõna gönderdiği e-postada
yazõ dizisinin çarpõtma
haberlerle dolu oldu-
ğunu savunan Gü-
ney, Tolga Tanõş
imzasõyla yayõmla-
nan dizinin perde
arkasõnda “gazete-
nin kendisine şan-
taj teklifinin bu-
lunduğunu” iddia et-
ti. Tanõş’õn Toronto ziyareti esnasõnda ken-
disine “Hayatın boyunca göremeyeceğin bir
teklifle geldim. Ömrün boyunca rahat ede-
ceksin. Ekonomik sıkıntı çekmeyeceksin.
Sadece Doğan Grubu hakkında konuşma,
bir şey açıklama. Bu teklifi değerlendir-
melisin, böyle bir firsat karşına çıkmaz.
AKP ve Tayyip, Doğan’ın karşısında du-
ramadı, sen nasıl dayanacaksın?” dediğini
öne süren Güney, “Özkök ile canlı yayında
buluşmayı teklif ediyorum. İstedikleri tel-
evizyonda canlı yayına konuşmaya hazırım.
Böylece hem kamuoyu hem de mahkeme
bilgilenmiş olur” şeklinde teklifte bulundu.
Hürriyet gazetesinde 8, 9, 10 Aralõk tarih-
lerinde yayõmlanan yazõ dizisini hazõrlayan
Tolga Tanõş ise Güney’in Hürriyet gazete-
sinden Saygı Öztürk’e attõğõ “Susmam için
bana para teklif etti” iddiasõyla ilgili elek-
tronik postayõ söz konusu dizisinde yayõmla-
mõştõ.
Hürriyet gazetesinin yazõ dizisinde Tuncay
Güney’in ilişkili olduğu web sitelerinde be-
lirtilen tüm adreslerin sahte olduğuna dikkat
çekildi. Bet Haderech adõnda bir sinagog ol-
madõğõ, verilen adreste postane bulunduğu
kaydediliyor. Yazõ dizisinde Göçmen
ve Mülteci Komisyonu’na sun-
duğu müracaat dilekçesinde
Güney’in kaçtõğõ ülkede
“devlet tarafından kötü
muameleye maruz kal-
dığı, travma yaşadığı,
cinsel baskıyı da içine
alan kültürel farklı-
lığa uğradığına” iliş-
kin iddialarõ olduğu
belirtiliyor. Yazõ di-
zisinde ayrõca Ka-
nada’da Tuncay
Güney’in çevre-
sinde Yahudiden
çok bir Hõristiyan
olarak tanõndõğõ
vurgulanõyor.
Tuncay Güney’den bilgi kirliliği
Barack
Obama’nõn
önceliği
Afganistan
Dış Haberler Servisi -
ABD Savunma Bakanõ Ro-
bert Gates, dün Afganis-
tan’a düzenlediği ziyarette,
ülkede giderek güçlenen Ta-
liban’a karşõ yaza kadar bin-
lerce ABD askerini ülkeye
göndermeyi planladõklarõnõ
açõkladõ. Askeri yetkililerle
bir araya gelen Gates, Afga-
nistan’a üç tugay daha gön-
dermeyi planladõklarõnõ, ilk
tugayõn gelecek ay ülkede
konuşlandõrõlacağõnõ söyledi.
Bir ABD tugayõnda yaklaşõk
3500 asker bulunuyor.
Afganistan’daki ABD güç-
lerinin sorumlusu General
David McKiernan, ülkeye
20 bin ek asker gönderilme-
sini istediklerini bildirmişti.
Yeni ABD yönetiminde de
görevi sürdürecek olan Ga-
tes, Afganistan’daki yaban-
cõ askerlerin yaşadõğõ zor-
luklara değinerek “Sovyet-
ler, 120 bin akerle Afga-
nistan’daki savaşı kazan-
mayı başaramadı. Bu ne-
denle bence asker sevkıya-
tını uzun vadeli olarak dü-
şünmeliyiz” diye konuştu.
Gates, Afgan askerlerinin
güçlendirilmesinin öncelik-
li olduğunu belirterek “Bu
onların ülkesi,onların sa-
vaşı ve onların geleceği” de-
di.
Afganistan’da halen 31 bi-
ni ABD askeri olmak üzere
65 bin kadar yabancõ asker
bulunuyor. ABD Başkanõ
seçilen Barack Obama, şid-
detin giderek arttõğõ Afga-
nistan’a öncelik verecekleri-
ni ve Irak’taki askerlerin bir
bölümünü bu ülkeye nakle-
deceklerini açõklamõştõ.