05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 12 ARALIK 2008 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Strasbourg Muamması Strasbourg, Fransa’nın -Paris’ten sonra- bir- kaç büyük kentinden biri. Tarihi, doğası bir yana, Strasbourg, siyasal ba- kımdan Avrupa’nın iki başkentinden biridir. Avrupa Birliği Komisyonu Brüksel’de, Parla- mento ise Strasbourg’da. Ancak, Avrupa Bir- liği ile bitmiyor; Avrupalılığın değerlerinin, kim- liğinin dile getirilip işlendiği bir yer Strasbourg: Avrupa Konseyi 1949’da burada kuruldu ve Tür- kiye de kurucu üyelerden biri oldu; Avrupa Kon- seyi Parlamenter Meclisi de bu kentte toplanı- yor ve bugün de, Türkiye’den milletvekilleri her toplantılarına geliyor, ülkelerini savunuyorlar. Bitmedi: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Strasbourg’dadır ve oraya haklarını aramak için koşanlar arasında Türkler de vardır. Strasbourg, Avrupa’nın en önemli üniversite kentlerinden bi- ridir ve Türkiye’den gelmiş yoğun bir öğrenci kit- lesi bulunuyor o kurumlarda ve gitgide kabarı- yor bu kitle. Strasbourg’un bir Türk kentiyle kar- deş olması da, yakın günlerin müjdesi. Ama hepsi bir yana, başlı başına önemli bir özellik: Strasbourg ve çevresinde, Fransa’da en yoğun Türkiye kökenliler yaşıyor. Özetle, Stras- bourg ekmek kapılarımızdan biri... Güzel de, ne oldu da bu kentten söz ettik bu- gün? Şundan: Türk Hava Yolları (THY), 26 Ekim’den başlayarak Strasbourg seferlerini birden dur- durdu ve bunu da, kamuoyuna değil de hisse- darlarına duyurarak. O tarihten başlayarak da, İstanbul-Strasbourg, yani büyük bölümüyle Türkiye-Avrupa bağları kopmuş halde... THY, 1992 yılından beri -tarifeli olarak- Stras- bourg’a sefer düzenliyordu: 1992 yılında açıl- dığında, haftada iki sefer, daha sonra üç, bir dö- nem de dört sefer düzenlenmişti. Son üç yıl için- de de, yaz dönemi üç sefer, kış döneminde ise iki sefer düzenleniyordu. İşte, 26 Ekim’den bu yana bu seferler durduruldu. Neden? Kapatılma kararına, İstanbul tarafından açık- lama, hattının zarar ettiği, yani ekonomik ne- denlere bağlanıyor. Ancak, Strasbourg hattının zararı, THY’nin genel ekonomik yapısı içerisinde çok rahat ve kolaylıkla karşılanabilecek küçük bir düzeyde değil de abartılıyor mu? Ve Stras- bourg dışında, ondan çok daha fazla bunalan bürolar da yok mudur? Öte yandan, bu kapa- tılma kararı alınmadan önce, zararı önleme ya da azaltma yolunda gerekli önlemler alınmış mı- dır? Üstelik, zarar her geçen yıla göre ve hızlı bir biçimde azalmakta iken, -başağrısı gelmiş- se sağaltmaya gitmeden- “Bu iş bitirilmeli!” gi- bisinden bir karara gidildiği hissediliyor. Böylece, bu işin altında bir koku var gibi... Zaman AKP’nin zamanı, nasıl da olmaz? Konunun bir yanı bu! Öteki yanı ise, Fran- sa’nın, dolayısıyla Strasbourg’un Türkiye ile olan siyasal, ticari ve kültürel ilişkileri: Onların bun- dan göreceği zarar düşündürüyor ve kaygılan- dırıyor. Ayrıca, Türkiye’ye ve Türkiye’yi bir ara nokta olarak kullanıp, Ortadoğu, Yakın ve Uzakdoğu’ya seyahat eden turist potansiyeli- ni de unutmamalı... Ne olursa olsun, Strasbourg’dan uçan yol- cular, Fransız ya da Türk olsun, bu kapatılma kararı ile bir tür cezalandırılmış oldular. Bu yol- cular, başka yerlerden uçmak için bir sürü zah- mete, tren ya da araba yolculuklarına katlanmak zorunda olacaklar ki ürperticidir. Buyurunuz birkaç rakam: Araba ile ulaşım, Stuttgart’a (165 km) 1 saat 30 dakika, Basel’e (132 km) ise 1 saat 15 dakika tutmakta. Tren yol- culuğu zaten daha uzundur. Ayrıca, buralara git- mek için, vaktinden çok daha önce yola çıkmak gerekecek. Bunlara, doğa koşullarını da ekle- meliyiz... İşte kapatılma kararının sonuçları! Bir de şu işaretler: İnsanlara çetin koşullar va- at eden bu kapatılma kararını, Türkiye’de hiç- bir gazete vermedi; bir iki yazı, o kadar! Neden? Strasbourg’a gelip dönen milletvekilleri sus- kundurlar, niçin? Muhalefet partilerinde ise ne bir ses, ne bir nefes! Nasıl olur? Bir muammanın karşısındayız. Bunu, bir an önce çözmeli!.. DİYARBAKIR - Yerel seçimlere 3.5 ay kadar bir süre kalmasına karşın, iktidar kavgasının hay- li çekişmeli geçmesi beklenen Diyarbakır’da he- yecandan eser yok! DTP seçimleri kimle olursa kazanacağı iddiasıyla aday belirlemeyi oldukça ağırdan alıyor. AKP örgütü ise Başbakan’ın psi- kolojik baskısının altında ne yapacağını bilemi- yor! Gözlemler, Başbakan Erdoğan’ın iddialı ve öfkeli açıklamalarının AKP’nin yerel seçimleri kay- betmesinde ciddi bir etken olacağını gösteriyor!.. Erdoğan’ın geçen yıl yaptığı “Diyarbakır’ı is- tiyorum” şeklindeki konuşması aslında salt AKP örgütünü değil DTP kadrolarını da kamçılamış. Başbakan’ın sert çıkışı ve beklentileri, iktidar sarhoşluğuna karşın yerel politikada DTP’nin yarattığı ezik- likten kurtulamayan AKP örgütüne ağır bir yük bindirmiş! AKP’liler şimdi bu yü- kü 29 Mart’ta yapılacak yerel seçimle- re kadar nasıl başarıyla taşıyacaklarını düşünüyor. Ancak kentteki havaya bakıldığında AKP’nin işinin hayli zor olduğu görülüyor. DTP, 2004 ye- rel seçimlerinde Diyarbakır’da 175 bin 825 oy almış. AKP ise iktidar avantajına rağmen 129 bin 394 oyda kalmış. İktidar partisi önümüzdeki se- çimlerde 45 binin üzerindeki farkı kapatabilmenin yollarını arıyor. Aslında AKP’liler 2007 genel se- çimlerinde DTP ile aralarındaki oy farkının 30 bi- ne düşmüş olmasından teselli olmaya çalışsa da, seçimin yerel ölçekte yapılacak olması bu avantajı tersine dönüştürüyor. AKP’lilerin kentte yaptıkları anketlerde Altan Tan, GÜNSİAD Başkanı Şahismail Bedirha- noğlu ve Demokrat Parti İl Başkanı Galip En- sarioğlu’nun adları öne çıkıyor. Diyarbakır mil- letvekilleri Abdurrahman Kurt ve Kudbettin Ar- zu ile Tarım Bakanı Mehdi Eker’in isimleri de ta- banda sıkça tartışılıyor. Parti ise “Kürt- İslam- cı” bir aday bulabilmek için çırpınıyor. Kentte et- kin olmaya çalışan kimi cemaat ve tarikatlar ise bu arayıştan yararlanmaya çalışıyor. Örneğin Fet- hullahçılara yakın Özgür-Der’in başkanı Ömer Serdar Kaplan’ın aday adaylığı bu kapsamda değerlendiriliyor. Kürt-İslamcı kişiliğiyle adı adaylık için konuşulan Haşim Haşimi ise AKP’nin Güneydoğu politikasından ra- hatsızlık duyduğu için şimdilik geri plan- da kalmayı tercih ediyor. AKP Diyarbakır İl Başkanı Ahmet Öcal yerel seçimlerle ilgili sorulara biraz da te- dirgin yanıtlar veriyor. Bu durum iktidar partisinin 29 Mart’la ilgili iddiasında ısrarlı olamayacağını da gösteriyor. İl örgütüne şu ana kadar büyükşehir için herhangi birinin aday aday- lığı başvurusu yapmadığını söyleyen Öcal, “19 Aralık’a kadar başvuru süresi var. Seçimi ka- zanmak istiyoruz. Doğu ve Güneydoğu genelinde iki parti etkin oluyor. DTP ve AKP... Diyarbakır’da da ikimizden biri kazanacak. Tabii ki halkın ter- cihine herkes saygı duyacak” demekle yetiniyor. DTP’liler ise adaylarını 20 Aralık’ta kesinleş- tirmeyi hedefliyor. Yerel seçimleri kesinlikle kazanacaklarını düşünen DTP’liler, bu iddianın verdiği rahatlıkla hareket ediyor. Diyarbakır’da şu anki belediye başkanı Osman Baydemir, geçtiğimiz günlerde bir konuşmasından dolayı 10 yıl hapis cezası alan eski DEP milletvekili Ley- la Zana ile eski DEP’lilerden Hatip Dicle’nin ad- ları öne çıkıyor. Kentte siyaseti yakından izle- yenlere göre Osman Baydemir tabanda tercih edilmesine karşın “DTP’liler kendisine biraz mesafeli duruyor”. Bu tespiti yapanlar bir süre sonra ürkekliği üzerlerinden atarak asıl belirle- yici mekanizmaya dikkat çekiyor: “Aslında Baydemir’e PKK mesafeli duruyor de- mek daha doğru olur!” Bu sözler salt şiddeti benimsemiş bir örgütün legal siyaset üzerindeki yönlendiriciliğini değil, DTP ve PKK içinde “şahin kanadı” temsil et- meyenlere yönelik yaptırımın boyutları ve etki- sini de dışa vuruyor! DTP Diyarbakır İl Başkanı Necdet Atalay tüm bunlara karşın, “Aday belirleme çalışmalarımız devam ediyor. Şu an kesinleştirdiğimiz bir isim yok. Ancak Osman Baydemir’in devam etmesi yüksek ihtimal” diyor. Atalay şu anda DTP’nin Diyarbakır’da 10 belediye başkanı olduğunu, bu sayıyı 19’a çı- karacaklarını iddia ediyor. AKP’nin iktidar avan- tajının kendilerini kaygılandırmadığını belirten Ata- lay, “Halkımız parayı, kömürü AKP’den alacak ama oyunu yine bize verecek” diye konuşuyor. Kentteki tartışmalardan anlaşıldığı kadarıyla, DTP alt kademe belediyelerden Yenişehir’de Fı- rat Anlı, Kayapınar’da Zülküf Karatekin ve Bağ- lar’da Yurdusev Özsökmenler’i 29 Mart’ta yeniden aday göstermeyecek. Adaylığı kesin- leşen tek ismin geçtiğimiz yıl “Kürtçe belediye- cilik projesi” nedeniyle İçişleri Bakanlığı’nca gö- revden alınan eski Sur Belediye Başkanı Ab- dullah Demirtaş olduğu söyleniyor. AKP’nin dolaylı olarak adaylık konusunda nab- zını yokladığı Demokrat Parti İl Başkanı Galip En- sarioğlu’nun 29 Mart’ta yapılacak seçimlerle il- gili ilginç öngörüleri bulunuyor. Ensarioğlu’na gö- re “Diyarbakır’da dengeler sürekli değişiyor ve bu değişimde politik ve toplumsal olaylar ciddi etken oluyor.” Ensarioğlu bu konuda şu örnek- leri veriyor: “Diyarbakır’da bir hadise oluyor ve kentteki si- yasi tablo aniden tersyüz oluyor! Örneğin ocak ayında bir dershanenin önünde bir oto- mobilin havaya uçurularak 7 kişinin öl- mesinin ardından DTP ciddi puan kay- betti. Yani o dönemde bir yerel seçim ya- pılsaydı AKP bütün ilçeleri alabilirdi! Sonra AKP’lilerin çeşitli çıkışları denge- leri yine değiştirdi. Başbakan’ın ‘Ya sev ya terk et’ sloganını ima eden açıklamaları, İs- tanbul’da göstericilere pompalı tüfekle müdahale eden bir yurttaşı savunan konuşmaları bu böl- gede büyük tepki çekti.” Peki bu dengeleri kim kendi lehine nasıl dönüştürecek?.. Ensarioğlu’na göre, “DTP ve AKP birbirlerinin yanlışları üzerinden politika ya- pıyor. Örneğin iki ay önce DTP’nin yanlışı çok- tu. Sokak gösterileri, kepenk kapatmalar, şiddet eylemleri esnafı, milleti rahatsız etti. Millet artık şiddeti sorguluyor. Ancak kimse bu şiddetin ge- rekçesini tarif edemiyor. Şimdi ise AKP yanlış ya- pıyor. Hükümet, Kürt sorunu konusunda bir açı- lım yapamıyor.” Diyarbakır’da 29 Mart’ın galibi kim olacak?.. Yanıt verilebilmesi hayli erken olan bu soruyu Ga- lip Ensarioğlu çarpıcı bir örnekle şöyle yanıtlı- yor: “Diyarbakır’da DTP ve AKP’nin yanlışlarını sor- gulayan bir kitle var. Bu kitle DTP’ye oy veren yüz- de 30-35 oranındaki radikal kesimle AKP’ye des- tek veren yüzde 15 oranındaki kararlı kesimin dı- şında duruyor. İki kesime de ortak refleks gös- teren bu kitle yüzde 50 civarında bir oy oranına hükmediyor. Yani seçimi ortadakiler belirleyecek!” Başbakan’ın Güneydoğu’daki soruna teşhis koyamaması, Diyarbakır’da “Kürt sorunu”, Bur- sa’da “terör” saptaması yapması AKP’yi zor du- rumda bırakıyor! Erdoğan’ın Diyarbakır se- çimlerini adeta onur meselesine dönüş- türmesi, Güneydoğu’ya yaptığı gezilerde DTP’li belediyeleri aşağılayan konuşma- lar yapması bölge insanını AKP’den uzaklaştırıyor! Yani Erdoğan’ın sessiz ve derinden yürütülecek bir strateji yerine gergin bir politika izleyerek DTP’yi kam- çılaması AKP’yi yenilgiye sürüklüyor! İktidar avantajı, tarikat ve cemaatlerin çaba- ları, politikanın taşeronuna dönüşmüş bürokrasi ve hükümetin bu yıl içinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı üzerinden bölge insanına ak- tardığı 150 milyon YTL’den fazla para bile AKP’ye atak yaptıramıyor!. Politikanın yanlışların kollanması üzerine ya- pıldığı bir coğrafyada, dinci kesimle etnik siya- seti öne çıkaran bir partinin iktidar mücadelesi vereceği bir seçimde “ortadakiler”in belirleyici olacağı beklentisine belki de sevinmek gereki- yor! En azından bu sevinç, şiddetin her an ne- reden patlayacağının belli olmadığı bir kentte ak- lıselimin halen önemli bir güç olduğu gerçeği- ne dayanıyor! [email protected] - www.mehmetfarac.com Diyarbakır.. Yanlışlar.. Ve Ortadakiler!.. Galip EnsarioğluOsman Baydemir Rektörlükiçingerisayõm İstanbulÜniversitesi’nderektörlükseçimiöncesindekulislerdekonuşulanisimler Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün seçiminin çok zor olacağõnõ gösteriyor NİHAN İNAL Türkiye’nin en köklü üniversitele- rinden biri olan İstanbul Üniversite- si’ni (İÜ) rektörlük seçimleri heyecanõ sardõ. Rektörlüğe adaylõğõnõ açõklayan 13 profesör, 16 Aralõk Salõ günü üniversi- tenin Beyazõt’taki Rektörlük Binasõ’nda yapõlacak seçimlerde ilk 6’ya girmeyi he- defliyor. Söz konusu 6 ismin Yüksek- öğretim Kurulu’na (YÖK) bildirilme- sinin ardõndan ilk 3’ü belirlenerek Cum- hurbaşkanõ Abdullah Gül’ün onayõna sunulacak. Seçimlerde yaklaşõk 2 bin 240 öğre- tim üyesi oy kullanacak. Kulislerde konuşulan isimlerin ise Cumhurbaşka- nõ Gül’ün işini zorlaştõracağõ söyleniyor. Kulislerde ise ilk 6’ya girmesi duru- munda Başbakan’a yakõnlõğõ ile bilinen Prof. Dr. Yunus Söylet’in rektör olarak atanacağõna kesin gözüyle bakõlõyor. İlk altõ için ise Melih Boydak, Faruk Er- zengin, Gülçin Bermek, Erhun Eyü- poğlu ve Ali Akyüz’ün isimleri konu- şuluyor. Gülçin Bermek (1954) Prof. Dr. Gülçin Bermek, “Önce üniversite” sloganõyla yola çõktõğõnõ ve kadõn olmanõn ayrõcalõk değil fark ya- ratabileceğini belirterek “Üniversitemizi Atatürk ilke ve devrimleri doğrultu- sunda yöneteceğim” dedi. Ülkede la- ikliğin tehdit altõnda olduğunu düşün- düğünü, öteden beri var olan bu tehdi- din dõş destekli olarak yeni teknikler kul- lanarak yaygõnlaştõğõnõ savunan Bermek, “Bu tehdit karşısında biz, çok net bir duruş sergileyemiyoruz” dedi. Bermek, rektör seçilirse üniversiteyi dünya üni- versiteleri arasõnda ön sõralara taşõmayõ hedefliyor. Erhun Eyüpoğlu (1958) İÜ Cerrahpaşa Tõp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalõ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhun Eyüpoğlu, “Dünya bi- limine katkı sağlayacak düzeyde öz- gün akademik çalışmaları özendire- cek ve ödüllendireceğim. Üniversite- mizin toplumla ve ekonomiyle ilişki- lerinin güçlendirilmesi için öğretim ve araştırma programlarının uygula- maya dönük olmasını sağlayacağım” dedi. Üniversite de objektif, bilimsel, performans ölçümü yapõlarak motivas- yonun sağlanmasõ ve öğretim üyesi ge- lirlerine yansõtõlmasõnõ sağlayacağõnõ söyleyen Eyüpoğlu, “Araştırmaların tüm aşamalarında tam destek ve araştırmayı gerçekleştirenlere mad- di-manevi ödüllendirme yanı sıra dö- ner sermaye kanunlarına uygun me- sai dışı ödemelerin yansıtılmasını sağlamak için elimden gelen her şeyi yapacağım” diye konuştu. Melih Boydak (1943) İÜ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Melih Boydak, rektör seçil- mesi halinde Atatürk ilke ve inkõlapla- rõ ile Cumhuriyet kazanõmlarõnõ her za- man korunacağõnõ belirtti. İÜ stratejik bir yönetim anlayõşõyla mevcut potansiye- lini kullanarak toplumsal öncülük gör- evini daha etkin olarak yerine getirebi- lir, aynõ zamanda dünyanõn önde gelen üniversiteleri arasõnda yer alma vizyo- nuna ulaşõlabilir diyen Boydak, rektör se- çilirse güçlü yönetsel kadrolarla strate- jik yönetim anlayõşõnõ hayata geçirece- ğini ve ilk olarak Sürekli Eğitim Mer- kezini ve Teknopark, Teknokent proje- sini hayata geçireceğini söyledi. Ali Akyüz (1945) Çapa Tõp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalõ Başkanõ Prof. Dr. Ali Ak- yüz, 1987 yõlõnda Türkiye’nin ilk “Cer- rahi Gastroenteroloji Endoskopi Üni- tesi”ni kurdu. Akyüz, “Akademik yük- selmede tek kriter akademik perfor- mans olacaktır. Hiçbir öğretim ele- manımız geleceğinden korku ve endişe duymayacaktır. Rektörlük her öğre- tim üyesi ve öğretim üye adayının biz- zat menajerliğini üstlenecektir” dedi. Faruk Erzengin (1948) Çapa Tõp Fakültesi’nin eski Dekanõ Prof. Dr. Faruk Erzengin, İÜ’de çağ- daş, demokratik, katõlõmcõ, üretken, ka- põsõ herkese açõk bir yönetici olarak hiç- bir ayrõm yapmadan tüm kesimin so- runlarõnõ çözmek için rektör adayõ ol- duğunu belirterek “Kişilerle değil, yal- nız sorunlarla uğraşan güvenilir bir yönetimle üniversitemizi Avrupa’da ve dünyada saygın üniversiteler ara- sına taşıyacağım. Ülkesini seven, geç- mişi bilen ve geleceğe güvenle bakan tam donanımlı Atatürk milliyetçisi ye- tiştirmek hedefimiz” diye konuştu. Ahat Andican (1950) Eski devlet bakanõ ve hükümet söz- cüsü Cerrahpaşa Tõp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahat Andican, “Ama- cım sorunları saptayarak çözen bir rektör olmanın ötesinde her koşulda kendi sorunlarını çözebilecek bir üni- versite kurumu oluşturmaktır. Böy- lesi bir yapıyı hep birlikte kurabile- ceğimize ve İÜ’yü uluslararası nite- likte öncü bir kurum haline dönüş- türebileceğimize inanıyorum” dedi. Mustafa Keçer (1946) İstanbul Üniversitesi İstanbul Tõp Fa- kültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Musta- fa Keçer, hedefinin eğitim öğretimdeki kaliteyi daha da arttõrmak olduğunu belirterek “Yabancı dile çok önem vereceğim. Atatürk ilkeleri ve Cum- huriyete hep sahip çıkacağım” dedi. Kadir Erdin (1947) Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadir Erdin, İÜ’nün ülkemizin en köklü, en büyük üniversitesi olarak, araştõrma ve öğretimde kanõtlanmõş ba- şarõsõnõn yanõnda, toplumsal sorunlara çözüm üretmedeki etkinliğiyle de öncü bir üniversite olduğunu belirterek “Rek- tör seçilirsem üniversiteyi üretken ve kaliteli, etkin kaynak kullanımlı, mali özerkliğe sahip bir noktaya ge- tirmeyi hedefliyorum” dedi. Veysel Batmaz (1953) İÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Batmaz, “Bir cerra- hın ameliyat ettiği organın enfeksiyon kapmasından korktuğu gibi, hukuk- tan korkan; 2547 sayılı yasayı mah- keme kararları ışığında ve hükümle- rine göre uygulayacak olan; gere- kirse, üniversitenin gücünü ve ağırlı- ğını üniversitenin içine, bizlere değil, dışına gösterecek olan ‘temsilci ve noter’ bir rektör için oy kullanın, bir daha “rektör sendromu yaşamaya- lım” yorumunu yaptõ. Batmaz, rektör- lüğün en önemli amacõnõn, öğretim üyelerini, bölüm ve anabilim dalõ baş- kanlarõnõ, tüm üniversite genelinde ka- rar mercii haline getirmek olduğunu be- lirtti. YÖK’ün kuruluşundan bu yana İÜ’nün sehven yönetildiğini savunan Batmaz, “Kendimi de kurtarmak için rektörlüğe adayım” dedi. Kenan Ulualp (1962) Cerrahpaşa Tõp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Ulualp, “üni- versite tiyatrosu kurmak üniversite- deki müzeleri desteklemek, topluma yönelik ücretsiz bilgilendirme konfe- ransları düzenlemek istiyoruz” dedi. Gediz Akdeniz (1947) İÜ Fizik Bölümü Yüksek Enerji ve Plazma Fiziği Anabilim Dalõ Başkanõ Prof. Dr. Gediz Akdeniz, 68’in yaşa- dõğõnõ kanõtlamak için rektör adayõ ol- duğunu ifade ederek, “Üniversitemize süpermarket zihniyetini yerleştirmek isteyenlere, devrimci üniversitemi- zin üzerine ölü toprağı atmak iste- yenlere 1968 ruhunun üniversite- mizde halen yaşadığını kanıtlayaca- ğım” dedi. Sapanca Gölü’nde batık kilise KOCAELİ (AA) - Kocaeli Müze Müdürlüğü ekipleri, Sapanca Gölü’nde batõk bir kilise kalõntõsõ buldu. Sualtõ arkeoloğu Ali İlker Tepeköy, Sapanca Gölü’nde batõk kilise olduğu yönündeki ihbar üzerine, Zeynep Cansever, Ahmet Uykal ve Serdar Gülderer’den oluşan sualtõ ekibinin Sapanca Gölü’nde inceleme yaptõğõnõ söyledi. Yapõlan dalõşlarda batõk kilise olarak ihbarõ yapõlan mimari kalõntõnõn tektonik çökme ile su altõnda kaldõğõnõn tahmin edildiğini belirten Tepeköy, kilisenin 3x4 metre boyutlarõnda düzgün kesilmiş yerel taştan yapõlmõş dikdörtgen bir mimariye sahip olduğunu bildirdi. Sedat Simavi anıldı İSTANBUL (AA) - Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) kurucu başkanõ Sedat Simavi, vefatõnõn 55. yõlõnda mezarõ başõnda anõldõ. TGC tarafõndan Simavi’nin Kanlõca Mezarlõğõ’ndaki kabri başõnda düzenlenen anma töreni, mezara çelenk konulmasõyla başladõ. Törende konuşan TGC Başkanõ Orhan Erinç, Sedat Simavi’nin Türkiye’deki gazeteciliğin önderlerinden biri olduğunu, onu saygõ ve şükranla andõklarõnõ söyledi. Anma töreni, bir dakikalõk saygõ duruşunda bulunulmasõnõn ardõndan sona erdi. Törene, TGC Başkan Yardõmcõsõ Turgay Olcayto, önceki başkan Nail Güreli ve bazõ TGC üyeleri katõldõ. Flamingolar geldi İZMİR (AA) - İzmir’in Aliağa ilçesindeki Türkiye’nin 27 hektarlõk alanõ ile sayõlõ sulak alanlarõndan biri olan Güzelhisar deltasõ ve Aliağa Kuş Cenneti, flamingolarõ ağõrlõyor. Çeşitli mevsimlerde, 425 kuş türünden 103’ünün yaşadõğõ Aliağa Kuş Cenneti’ne 100 kadar flamingonun gelmesi Aliağa’da sevinç yarattõ. Ege Kuş ve Ege Doğa Derneği üyelerince, kuş popülasyonunu belirlemek için yapõlan son sayõmda, bölgede 35 kuş türünde toplam 3 bin 382 kuş tespit edildiği öğrenildi. Yunus Söylet (1956) İÜ Cerrahpaşa Tõp Fakültesi Öğre- tim Üyesi Prof. Dr. Yunus Söylet, Cumhurbaşkanõ Gül’ün YÖK’e atadõğõ ilk üyelerden ve türbana özgürlük kampanyasõnõn da im- zacõlarõndan. Söylet, 2 dönem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn kurucusu olduğu Sõcak Yuva Vakfõ’nõn genel başkanlõğõnõ da yap- tõ. Söylet ayrõca Başbakan Erdoğan’õn aile doktoru. Rektörlük se- çimleriöncesinde29EkimCumhuriyetBayramõdolayõsõyladağõttõğõ mektubunda da “Hukukun üstünlüğüne inanan bir rektör, kanunun korumakta yetersiz kaldõğõ haklarõ dahi sahibine teslimde tereddüt etmez” diyerek “türban serbestisi” sözü verdiği belirlendi. Söyle- tin ilk 6’ya girerse rektör seçilmesine kesin gözüyle bakõlõyor. Seyfettin Uludağ (1955) İÜ Cerrahpaşa Tõp Fakültesi Kadõn Hastalõklarõ ve Doğum Anabilim Dalõ Başkanõ Prof. Dr. Seyfettin Uludağ, Adli Tõp Kurumu 6. İhtisas Kurulu üyesi. Ulu- dağ’õn adõ son dönemde gündeme gelen 14 yaşõndaki B.Ç’ye cin- sel istismar uygulayan dinci Anadolu’da Vakit gazetesi yazarõ Hü- seyin Üzmez’in tahliyesini sağlayan rapora imza atan 6 kişiden biri olarak da biliniyor. Kendisi rektör seçilirse yetkilerini tüm çalõşanlarõ ile paylaşacağõnõ ve üniversiteyle ilgili Atatürk dev- rim ve ilkeleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, demokratik ve hu- kuk devleti yapõsõnõ koruyan bir rektör olacağõnõ söyledi. Boydak Eyüpoğlu Söylet Uludağ Bermek Akyüz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle