Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
Amerika, refahı küreselleştirememişti, ama sağ
olsun mali krizini küreselleştirdi!
850 milyar dolarlık paket de krize çerez gibi gel-
di. Bütün dünya nefesini tuttu, ABD’nin düze çık-
masını bekliyor. Zira, ABD öksürse Avrupa nez-
le, öteki kıtalar zatürree oluyor!
Dünyanın en büyük devletleştirmesini yapan
Bush yönetimi, bundan sonra ne yapacağını ka-
ra kara düşünürken kriz okyanusu aştı, Avrupa ka-
pılarına dayandı. Zaten bekleniyordu. Bu yüzden
Avrupa dörtlüsü; Almanya, Fransa, İngiltere ve İtal-
ya haftanın başında kafa kafaya vermiş, şu nok-
taya gelmişti:
“Her birimiz tek başımıza çözüm bulmakta zor-
lanabiliriz. Ortak hareket edelim.”
Dün gelen haberler bu anlayışın devam ede-
ceğini gösteriyordu. Ama nasıl?
Öyle anlaşılıyor ki; AB’nin birinci sınıf ülkeleri ken-
di aralarında ortak bir dil oluşturacaklar ve krizi gö-
ğüslemeye çalışacaklar. Birliğe sonradan katılanlar
ne olur?
Dörtlünün yanıtını bu köşenin diliyle şöyle özet-
leyebiliriz:
“Ne olursa, o olur!”
Önümüzdeki günlerde, AB’nin yeni üyeleri ka-
deriyle baş başa kalırsa şaşmamak gerekir!
Her şeyi piyasa şartlarında oluşturup, tatlı tat-
lı büyüme, buzullara da çarptı!
İzlanda’dan söz ediyoruz...
300 bin nüfuslu ülkenin iki büyük bankasının bat-
masının ardından halk makarna kuyruğuna gire-
cek kadar panikte. İzlanda, sınır ve sinir sorunla-
rı fazla olmayan bir ülke.
Kuzey komşusu buzullar, güney komşusu ba-
linalar, doğu komşusu orkinoslar, batı komşusu
da köpekbalıkları...
Her şey serbest piyasa koşullarında, tüketim top-
lumu ikliminde giderken mali kriz dalgası İzlanda’yı
yutuverdi. Rusya ile İsveç’in mali yardımlarıyla ba-
şını suyun üstünde tutmaya çalışıyor.
İzlanda’nın ekonomi tablosunda cari açık oran-
sal olarak çok büyümüştü. Bu durum batışta bü-
yük etken oldu! Kimi ülke yöneticilerinin kulakla-
rı çınlasın.
İzlanda gibi bir ada devleti olan İrlanda da mev-
duata sınırsız güvence vererek olası dalgayı at-
latmanın hazırlıklarını yapıyor.
Avrupa’nın en büyük dört ülkesi bile krizi or-
taklaşa aşma telaşı içine girerken Türkiye’de ne
oluyor?
Hükümet ne yapıyor?
Başbakan Erdoğan geçen hafta ekonomi üze-
rine de son derece ciddi tezler üretti. İşte biri:
“Dünyadaki ekonomik kriz Türkiye’yi neden et-
kilemiyor; çünkü, bizde başta yolsuzluklar olmak
üzere bütün olumsuzluklar ortadan kaldırıldı.”
Erdoğan bu tezinden sonra Harran’dan seslendi:
“Bakın, Amerika’da 150 yıllık dev kurumlar çö-
küyor. Biz dimdik ayaktayız. Ekonomimiz bütün dar-
belere dayanıklı hale geldi.”
Başbakan bir doz daha ileri gitti:
“Dünyadaki ekonomik kriz, bizim için fırsata dö-
nüşebilir. Biz bu krizden güçlenerek çıkarız.”
Bu hafta ise Başbakan daha farklı hareket
ediyor! Önce ekonomiden sorumlu bakanlarla bir
araya geldi. Şu görüş çıktı:
“Kriz bizi biraz etkiler, ama vurmaz. Sağla-
mız...”
Erdoğan’ın dünkü görüşü işe şuydu:
“Ekonomik kriz tüm dünyayı etkiliyor. Bizi de et-
kilemesi tabii ki herkesin malumudur... Ama ke-
sinlikle telaşlanacak bir şey yok.”
Ne krizmatik başbakanımız var ama!
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
dün olduğu gibi alınması gereken önlemler üzeri-
ne kurulmayacaktı.
Parlamentoda muhalefet -ola ki Deniz Baykal’ın
söylediği gibi- hâlâ terörü kavramamış olan hü-
kümetin bugüne değin izlediği politikalar ve ala-
madığı önlemler üzerinde eleştirilerini sıraladı.
Hükümet de geleceğe ışık tutan hiçbir açıkla-
ma yapmadan muhalefet eleştirilerini karşılama-
ya çalıştı.
Bu tartışmalar yarınlarda önümüzü görmemizi
sağlayacak mı? Hükümetin yeni yol haritası adı al-
tında yapmak istedikleri anlaşılacak mı?
RTE’nin grup toplantısında öne sürdüğü gibi,
TBMM’de temsil edilen -tabii örgüte bir türlü te-
rör sıfatını konduramayan, örgüt lehine silahlı sa-
vaşımın sona erdirilmesini isteyen, tezkereye
karşı oy kullanacağını açıklayan Demokratik Top-
lum (Kürt) Partisi dışındaki- partiler AKP-CHP-MHP
tam destek verdi.
Ne ki bu sonuç partilerin elbette terör örgütü-
ne ve eylemlerine karşı olduğunu somut biçimde
ortaya koyacak ama; sorunun çözümünde ve uy-
gulamalarda partiler arası görüş birlikteliği oldu-
ğunu kanıtlamayacak.
Kuşku yok, muhalefet sınır ötesi harekâta bir yıl
daha izin veren tezkereyi onaylamakla terör ör-
gütüne karşı başarılı bir savaşım verildiği veya ve-
rileceğini kabul etmiş olmuyor.
Ana muhalefet lideri iktidar partisine bir öneri-
de bulundu. Çözüm yollarını “birlikte” arayalım,
sözde de ve özde de işbirliği yapalım, dedi.
Ulusal bir davada muhalefetle aynı masada otur-
mayı ve iktidar-muhalefet işbirliğini bir türlü içine
sindiremeyen RTE; tabii bu öneriden söz bile et-
medi.
Tek başına iktidarım, ulus bana tam yetki ver-
di. Ulusal davalarda tek başına gereken kararla-
rı ve önlemleri alırım. Ulusal birliktelik adına size
bunları onaylamak düşer diyen bir kafa yapısıyla
sorunu çözmeye çalışmak… Deveye hendek at-
latmak gibi bir şey!
İç ve dış odak noktalarından yükselen kınama
sesleri terör örgütünün kanlı eylemlerine devam
etmesini engelleyecek mi? Hayır!
Siyaset adamlarımız dışarından kınama mesajları
yerine terör örgütünün lojistik gereksinmelerinin
engellenmesi için Avrupalı devletlerin harekete geç-
mesini istiyorlar. Bu çağrılara AB’den bir yanıt alın-
dı mı? Hayır!
Yüksek sesle sizi terörle mücadelede sözle evv-
vettt destekliyoruz diyorlar.
Lakin sıra terörün dışarıdan beslenmesini en-
gellemeye geldi mi, yan çiziyorlar.
Aklının herkesten daha önde gittiğine kendini
inandırmış iktidar adamları ise bu gerçeği somut
hareketlerle AB ülkelerinin önüne koyamıyorlar.
Öylesine trajikomik açıklamalar yapılıyor ki…
Sonuncusu AKP iktidarının stratejik ortağı
ABD’den geldi.
Üstelik resmi bir açıklama: “Terör örgütünün or-
tadan kalktığını görmek istiyoruz” diyor.
17 şehidin Türkiye’yi ayağa kaldırdığını gör-
dükten sonra toplumsal duygusallığın ABD’ye bir
kez daha nefrete dönüşeceğinden korktuğu için
mi böyle açıklamalar yapıyor Washington?
Türk kamuoyunun kulağına hoş gelecek açık-
lamalar yapacak, halkımızla aynı doğrultuda dü-
şündüğünü öne süreceksin.. sonra.. terör örgü-
tünün yaşam alanlarını Türk askerinden korumak
için gizli açık her türlü diplomatik manevralara gi-
rişecek… K. Irak topraklarının bekçiliğine soyu-
nacaksın.. yılanın ortadan kalkması, en azından sal-
dırgan kimliğini yok etmek isteyen Türkiye’nin önü-
ne türlü çeşit engeller çıkaracaksın!
Böylesine dostluğu, örgütün tamamen yok
edilmesini görmek istediği gibi tamamen sanal se-
naryoları.. ancak ve ancak seni siyasal yaşam si-
gortası olarak gören AKP dışında.. aklı başında hiç
kimse yutmaz mirim, yutmaz!
ankcum@cumhuriyet.com.tr
SAYFA 9 EKİM 2008 PERŞEMBECUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul B 21
Edirne B 21
Kocaeli Y 22
Çanakkale B 22
İzmir B 25
Manisa B 26
Aydın B 28
Denizli PB 25
Zonguldak Y 20
Sinop Y 20
Samsun Y 20
Trabzon Y 19
Giresun Y 19
Ankara B 20
Eskişehir B 19
Konya B 19
Sıvas PB 18
Antalya B 28
Adana PB 30
Mersin B 28
Diyarbakır B 26
Şanlıurfa B 26
Mardin B 24
Siirt B 26
Hakkâri PB 16
Van PB 17
Kars Y 15
Oslo Y 13
Helsinki Y 12
Stockholm Y 13
Londra PB 17
Amsterdam PB 16
Brüksel Y 15
Paris Y 16
Bonn Y 16
Münih Y 20
Berlin Y 18
Budapeşte Y 21
Madrid PB 22
Viyana Y 19
Belgrad Y 22
Soyfa Y 21
Roma Y 23
Atina Y 24
Zürih Y 18
Moskova PB 9
Aşkabat B 29
Astana Y 22
Taşkent Y 32
Bakû Y 21
Bişkek Y 25
Tiflis Y 17
Kahire B 26
Şam B 28
Yurdun kuzey kesimleri
parçalı çok bulutlu, batı
ve orta Karadeniz, Doğu
Anadolu’nun kuzeydo-
ğusu ile Kocaeli ve Sa-
karya çevreleri sağanak
yağışlı, diğer yerler az
bulutlu ve açık geçecek.
Hava sıcaklığı kuzeydo-
ğu bölgelerinde bir ila 3
derece azalacak, diğer
yerlerde önemli bir deği-
şiklik olmayacak.
Türkiye yasadışı göçün ana güzergâhı
MAHMUT GÜRER
ANKARA - Türkiye son dö-
nemde yasadõşõ geçişin ana gü-
zergâhõ haline geldi. Genelkurmay
Başkanlõğõ’nõn verilerine göre sa-
dece son bir ay içerisinde toplam
111 kaçak geçiş yapma girişimi
engellenirken 5 bin 949 yabancõ
uyruklu kişi yakalandõ. Toplam 14
bin 46 kaçak göçmen sõğõnma ya
da mültecilik hakkõ istedi. Yuna-
nistan ise 2008 yõlõ başõndan bu
yana 4 bin 118 yasadõşõ göçmeni
Ege Denizi’nin Türk karasularõ-
na bõraktõ.
Genelkurmay Başkanlõğõ, Sahil
Güvenlik Komutanlõğõ, BM Mül-
teciler Yüksek Komiserliği veri-
lerinden derlenen bilgiler, Türki-
ye’nin yasadõşõ göçün ana güzer-
gâhõnda bulunduğunu açõkça or-
taya koyuyor. Verilere göre, sa-
dece son bir hafta için 432 kişi
Türkiye’yi yasadõşõ göç güzergâ-
hõ olarak kullanmaya çalõşõrken
her gün en az 100 kişinin yaka-
lanmasõ dikkat çekiyor. Eylül ayõ
başõndan bu yana Türkiye’ye ya-
sadõşõ yollardan giriş çõkõş yap-
maya çalõşan 5 bin 949 göçmen
yakalandõ.
Afganistan ve
Pakistan ağırlıklı
Kaçak göçmenlerin büyük bö-
lümünü Afganistan, Filistin, Irak
ve Pakistanlõlar oluşturuyor. Bu-
na göre son bir ay içerisinde sõ-
nõrdan kaçak geçiş yapmaya ça-
lõşan 1357 Afganistanlõ, 1191
Pakistanlõ, 1023 Filistinli, 860
Iraklõ, 261 Somalili, 121 Gürcü,
92 Bangladeşli yakalandõ. İran,
Suriye, Türkmenistan, Kõzgõzis-
tan, Eritre ve Myanmar uyruklu-
lar da yasadõşõ göçmenler arasõn-
da ağõrlõklõ olarak yer alõyor.
Verilere göre, kaçak göçmenler
en çok Türkiye-Yunanistan sõnõ-
rõnda yakalanõyor. Buna göre son
bir ayda Yunanistan sõnõrõnda 28
operasyon, Suriye sõnõrõnda 20
operasyon ve İran sõnõrõnda 18
operasyon düzenlendi. Kalan 45
operasyonsa başta Van olmak
üzere Tekirdağ, Edirne, Antalya
ve Hatay’da gerçekleştirildi. Şe-
hir merkezlerinde gerçekleştirilen
operasyonlarda da yaklaşõk 1500
kişi yakalandõ.
Yunanistan
denize bırakıyor
Sahil Güvenlik Komutanlõ-
ğõ’nõn verilerine göre, Türkiye de-
niz yoluyla Avruya’ya geçmeye
çalõşan göçmenleri kurtarmak
için de büyük çaba gösteriyor. Bu-
nun nedeni ise Yunanistan’õn ya-
sadõşõ göçmenlere yönelik tutumu.
Verilere göre Yunanistan 2008 yõ-
lõ başõndan bu yana Ege’de Türk
karasularõna teknesi dahi bulun-
mayan 4 bin 118 yasadõşõ göçmen
bõraktõ. Bu göçmenler Türk Sahil
Güvenliği tarafõndan kurtarõldõ.
BM Mülteciler Yüksek Komi-
serliği tarafõndan hazõrlanan ra-
pora göre de Türkiye’den Eylül
2008’e kadar olan 8 aylõk süreç-
te toplam 14 bin 46 kaçak göçmen
yasal sõğõnma ya da mültecilik
hakkõ istedi. En yoğun başvuru
1140 başvuruyla Van’da kaçak
olan göçmenlerden geldi. Bunu
624 ile İstanbul izledi. 14 bin 46
kaçak göçmenin 5 bin 418’i Tür-
kiye’den sõğõnma hakkõ isterken
8 bin 628’i de mülteci kamplarõ-
na yerleştirilmek için başvuruda
bulundu. Yõl sonuna kadar BM
Mülteciler Yüksek Komiserli-
ği’ne başvuranlarõn sayõsõnõn 20
bini geçmesinin beklendiği be-
lirtildi.
Haber Merkezi - Türk Telekomünikasyon
AŞ, gazetemizde 20 Eylül 2008’de “Telekom
sandığına suç duyurusu” ve 22 Eylül
2008’de “AKP’nin Telekom sandığı” baş-
lõklõ haberlerle ilgili yazõlõ bir açõklama yap-
tõ. Açõklamada, Türk Telekom Sağlõk ve Sos-
yal Yardõm Vakfõ’nõn parasõ üzerinde Türk
Telekom’un hiçbir şekilde tasarruf yetkisinin
bulunmadõğõ bildirildi.
Türk Telekomünikasyon AŞ tarafõndan
yapõlan yazõlõ açõklama şöyle:
“1954 yılında kurulan Türk Telekom
Sağlık Yardım Sandığı’nın (SYS) amacı,
çalışanlara ve aile bireylerine sağlık ve sos-
yal ihtiyaçları için ek yardım yapmaktır.
Ayrı bir hukuki oluşum olan SYS bütçe-
sindeki paranın Türk Telekomünikasyon
AŞ’ye aktarılması hiçbir şekilde söz ko-
nusu olmadığı gibi, SYS’nin gelirleri bu-
güne kadar SYS adına olan ayrı bir vadeli
hesapta değerlendirilmiştir. Üyelere ya-
pılan yardım miktarı ve diğer sağlık ve sos-
yal giderler ile toplanan aidat gelirleri ise
muhasebe ve vergi kayıtları ile sabittir.
Türk Telekom Sağlık ve Sosyal Yardım
Vakfı ise Sağlık Yardım Sandığı’nın de-
vamı niteliğinde kurulmuş olup aynen
Sandık’ta olduğu gibi Türk Telekom ça-
lışanlarına hizmet vermektedir. Ayrıca
özelleştirme nedeniyle başka kamu ve
kuruluşlarına giden Türk Telekom’un
eski çalışanları SYS Yönetmeliği nedeniyle
SYS’den yararlanamaz iken kurulan Va-
kıf ile nakil olan personele de aynen Türk
Telekom çalışanları gibi yararlanma hak-
kı verilmiştir. Yine Türk Telekom tara-
fından SYS’ye her yıl yapılan katkı payı
ödemesinin Vakıf’ta da devam etmesi ön-
görülmüştür. Ayrıca Sandığın tasfiyesi
halinde mevcut malvarlığının ne olacağı
406 sayılı yasada açıkça düzenlenmediği
halde Vakfın dağılması halinde malvarlı-
ğının yine kendi yararlananları arasında
dağıtılacağı Vakıf Senedi’nde açıkça dü-
zenlenmiştir. Bu haliyle üyelerinin men-
Mehmet A. Aybar sempozyumla anıldı
İstanbul Haber Servisi- Türkiye Sos-
yalist hareketinin liderlerinden, güleryüzlü
sosyalizm tezinin dünya çapõnda önderi
Mehmet Ali Aybar doğumunun 100. yõl-
dönümünde Galatasaray Üniversitesi’nde
(GSÜ) düzenlenen sempozyumla anõldõ.
Bu yõl 12. düzenlenen Mehmet Ali Ay-
bar’õ Anma Sempozyumu’nda konuşan
GSÜ İktisat Bölümü Başkanõ Prof. Dr.
Ahmet İnsel, Aybar’õn eşitliğe, meşrui-
yete, hümanizme olan bağlõlõğõnõ vurgu-
layarak, “Aybar’a göre burjuvazi ve
bürokrasi, sosyalizmin iki düşmanıy-
dı” dedi.
Eski Türkiye İşçi Partisi (TİP), Sos-
yalist Devrim Partisi (SDP) kurucu ve ge-
nel başkanõ Mehmet Ali Aybar için GSÜ’nün
Ortaköy’de Merkez Yerleşkesinde sem-
pozyum düzenlendi. Prof. Dr. İnsel, Aybar’õn
“eşitlik, özgürlük, kardeşlik, adalet” slo-
ganlarõ arasõndan sosyalizme en yakõn kav-
ram olan ‘eşitlik’ kavramõna çok yoğun bir
şekilde vurgu yaptõğõnõ belirterek, “Aybar,
eşitliğe, sınıfsal eşitliği aşan bir şekilde po-
zitif ayrımcılığa yakın bir anlam yükle-
miştir. Bu şekilde ‘Bey Takõmõ’ tabir etti-
ği kesimin yönetimdeki hakimiyetini yık-
ma ya da en azından ideolojik olarak bu-
nu kırma çabasındadır. Aybar sosyalizmin
düşmanı olarak burjuvazi ve bürokrasiyi
işaret ediyordu” diye konuştu.
Aybar’la Fransa’da öğrenciyken, 1975’te
kurduğu Sosyalist Devrim Partisi’nin Avru-
pa örgütlenmesi için kendilerinden yardõm is-
tediği sõrada tanõştõğõnõ belirten İnsel, Aybar’õn
Sosyalist Parti deneyiminin siyasal etki açõ-
sõndan çok önde olan bir deneyim olmadõğõnõ
belirtti. İnsel Sosyalist Parti’nin TİP’ten
farklõ olarak hareket üzerinden değil fikir üze-
rinden yola çõktõğõnõ ifade etti.
Aybar’õn Türkiye sosyalist hareketine iki
önemli tema bõraktõğõnõ hatõrlatan İnsel bun-
lardan ilkinin bugün anlamõnõ çoğunlukla yi-
tiren Türkiye merkezli sosyalizm tartõş-
masõ olduğunu, ikincisinin ise hala tar-
tõşõlan “tam bağımsızlık” kavramõ ol-
duğunu söyledi. İlk oturumda söz alan
yazar Tarık Ziya Ekinci, Aybar’õn tam
bağõmsõzlõk kavramõna bağlõlõğõnõn ço-
cukluğunda İstanbul’un işgalini yaşa-
masõyla ilgili olduğunu ifade ederken Ay-
bar’õn meşruiyetçi ve insan haklarõ ko-
nusunda hassas hümanist yönüne vurgu
yaptõ. İlk oturumun ikinci konuşmacõsõ
yazar Barış Ünlü ise Aybar’õn politik bi-
yografisini yazdõğõ kitap ve ardõndan
gelen tepkiler çerçevesinde Türk solunu
değerlendirdi ve konuşmasõnõ Mehmet
Ali Aybar’õn 100. doğum yõldönümü, 68
hareketinin 40. yõlõ ve Ergenekon davasõnõn
kesişimi üzerine kurdu.Ünlü, Aybar’õn gö-
rüşlerinin Türkiye sosyalistlerine yeteri ka-
dar nüfuz edemediğini, Türkiye solunun
Mehmet Ali Aybar’a, dünyadaki 68 Hare-
keti’ne teğet geçtiği gibi bugün de Ergene-
kon’a teğet geçme gayretinde olduğunu
söyledi.
Sempozyuma aralarõnda TTB Başkanõ
Gencay Gürsoy, Ahmet Tonak, Adalet
Ağaoğlu’nun da bulunduğu aydõnlar katõldõ.
Katõlõmcõlar sunumlarõn ertesinde Aybar’la
ilgili tanõklõklarõnõ paylaştõ.
Türk Telekom’dan vakıf açıklaması
faatları bakımından ve hu-
kuki açıdan Sandığa göre
daha sağlam bir yapı oluş-
turulmuştur.
Türk Telekomünikasyon
AŞ’den ayrı bir tüzelkişilik
olan Türk Telekom Sağlık
ve Sosyal Yardım Vakfı,
gerek idari ve adli ma-
kamların dış denetimine
açık, gerekse sona erme ha-
li, hangi hallerde ve nasıl
dağılacağı, dağılması ha-
linde malvarlığının nasıl
dağıtılacağına kadar her
aşaması ve uygulaması Va-
kıflar Kanunu, Vakıflar
Tüzüğü, Vakıf Senedi ve
diğer ilgili mevzuatta dü-
zenlenen hukuki bir olu-
şumdur. Bu nedenle, söz
konusu Vakfın parası üze-
rinde Türk Telekomüni-
kasyon AŞ’nin hiçbir şe-
kilde tasarruf yetkisi bu-
lunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle, SYS
bütçesinin Türk Telekom
tarafından kullanıldığı ve-
ya Türk Telekom’un iste-
diği zaman Vakfı dağıtarak
paralarını kendisinin ala-
bileceği yönündeki iddialar
gerçeklerle bağdaşmamak-
tadır.”
Ankara Üniversitesi’ne (AÜ) yemek hizmeti
veren şirkette işten çıkarılan işçilerin geri
alınması talebiyle işçiler ve öğrenciler bir-
likte eylem yaptı. AÜ Cebeci kampusu yemekhanesi önünde toplanan işçi ve öğrenciler ellerinde-
ki kepçe ve kevgirlerle işvereni sloganlar atıp prostesto ederek kampus girişine kadar yürüdüler.
İşçilere, DİSK’e bağlı sendikaların yöneticileri ve temsilcileri ile bazı öğretim üyeleri de destek ver-
di. İşçilerden Gökçen Öztürk, burada yaptığı açıklamada Şeker Bayramı öncesinde başlatılan ye-
mek boykotunun AÜ’nün tüm fakültelerinde devam ettiğini ve boykotun 5. gününe girdiğini söy-
ledi. Gökçen Öztürk, taleplerinin işten çıkarılan işçilerin yeniden işe alınması, işçilerin sürgün edil-
mesine son verilmesi, fazla mesai ücretlerinin ödenmesi, işçilere yönelik küçümseyici ve onur kı-
rıcı davranışlardan vazgeçilmesi ve işçilerin iş güvencelerinin sağlanması olarak sıraladı.
İşten çıkarmaya ortak protesto
İstanbul
ihlalde birinci
FIRAT KOZOK
ANKARA - Başba-
kanlõk İnsan Haklarõ
Başkanlõğõ’na yapõlan
insan haklarõ ihlali baş-
vurularõ geçen yõla oran-
la yüzde 300 arttõ. En
çok şikâyet edilen ku-
rumlar, belediyelerle
sağlõk kuruluşlarõ ve ba-
kanlõklar olurken, en
fazla şikâyet de tutuklu
ve hükümlü haklarõyla
sağlõk ve hasta haklarõ
konularõnda yapõldõ. İs-
tanbul, en fazla insan
hakkõ ihlali başvurusu
yapõlan kent oldu.
Başbakanlõk İnsan
Haklarõ Başkanõ Prof.
Dr. Hasan Tahsin Fen-
doğlu, önümüzdeki
günlerde kamuoyuna
duyurulacak insan hak-
larõ ihlali başvurularõ ile
ilgili rapor hakkõnda
Cumhuriyet’e bilgi
verdi. İl ve İlçe İnsan
Haklarõ Kurullarõ’na ya-
põlan başvurularõn
2007’ye göre yüzde 300
arttõğõnõ belirten Fen-
doğlu, 2007 yõlõ gene-
linde İnsan Haklarõ Baş-
kanlõğõ’na, il ve ilçe ku-
rullarõna yapõlan ihlal
başvurularõnõn 1495 ol-
duğunu, buna karşõn
2008’in ilk 6 ayõndaki
başvuru sayõsõnõn 2 bin
356’ya ulaşarak bunu
neredeyse ikiye katladõ-
ğõnõ söyledi.
En fazla ihlal başvu-
rusunun tutuklu ve hü-
kümlü haklarõyla ilgili
olduğuna işaret eden
Prof. Dr. Fendoğlu, bu
konuda 6 ay boyunca
391 farklõ ihlal başvu-
rusu yapõldõğõnõ söyledi.
İkinci sõrada 344 baş-
vuru ile sağlõk ve hasta
hakkõ konusunun gel-
diğini belirten Fendoğ-
lu, üçüncü sõrada ise
218 başvuru ile çevre
hakkõnõn yer aldõğõnõ
belirtti. Fendoğlu,
2007’de en fazla baş-
vuru yapõlan üç konu-
nun sağlõk, kötü mua-
mele ve mülkiyet olarak
sõralandõğõnõ anõmsattõ.
Rapora göre en fazla
ihlal başvurusu yapõlan
kentin İstanbul olduğu-
nu anlatan Prof. Dr.
Fendoğlu, bu kentten
kendilerine ulaşan top-
lam başvuru sayõsõnõn
379 olarak belirlendi-
ğini söyledi.
Sınırötesi operasyon tezkeresi
TBMM’de görüşüldü
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Türk Si-
lahlõ Kuvvetleri’nin, te-
rör örgütü PKK’ye yö-
nelik sõnõtöresi operasyon
yapma yetkisini 1 yõl sü-
reyle uzatan Başbakanlõk
Tezkeresi dün TBMM
Genel Kurulu’nda görü-
şüldü. AKP, CHP ve
MHP’nin destek verdiği
tezkereye PKK ile orga-
nik bağõ olmakla suçla-
nan DTP karşõ çõktõ. Tez-
kere üzerinde grubu adõ-
na söz alan CHP İstanbul
Milletvekili Şürkü Elek-
dağ, Aktütün sõnõr kara-
koluna yapõlan saldõrõ-
nõn son derece düşündü-
rücü olduğunu belirte-
rek, “Karakolun taşın-
ması planlanmış idiyse
neden zamanında ya-
pılmamıştır? Karakola
neden ileri teknoloji ça-
ğında, saldırıları önce-
den ihbar eden, elek-
tronik alarm sistemi
kurulmadı? Taşına-
mamasını sadece mali
olanaklar ve inşa zor-
luklarına bağlamak ge-
çerli değildir. Hükü-
met tatmin edici açık-
lama yapmalıdır” dedi.
Aktütün saldõrõsõ dahil,
terörle mücadelede Tür-
kiye’nin gösterdiği zafi-
yetin hükümetin “cay-
dırıcı” bir politika orta-
ya koyamamasõndan
kaynaklandõğõnõ belirten
Elekdağ, teröristlerin bü-
tün planlarõnõ, cinayetle-
rini Barzani’nin kontrol
ettiği bölgede hazõrladõ-
ğõnõ, askerlerimizi şehit
ettikten sonra da orada-
ki “inlerine” döndüğüne
dikkat çekti.
MHP Ankara Millet-
vekili Deniz Bölükbaşı
da AKP hükümetini te-
rörle mücadele konu-
sunda yeterince caydõ-
rõcõ politika izlememek-
le suçladõ. Terörle mü-
cadeleden sadece “as-
keri operasyonlarla”
sonuç alõnamayacağõnõ
belirten Bölükbaşõ, eko-
nomik ve siyasi yaptõ-
rõmlarõn mutlaka uygu-
lanmasõ gerektiğini söy-
ledi. DTP Grup Başkan-
vekili Fatma Kurtulan
ise Türkiye’de 25 yõldõr
askeri operasyon yapõl-
dõğõnõ ancak Kürt soru-
nunun çözülemediğini
söyledi.