24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Yorgun Sözcüklerle Halkı Yormak CMYB C M Y B 9 EKİM 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Fener yönetimi soruyormuş: Nerede hata yaptık? Nerede yapmadınız ki! Telefon Sevda Avni Kurtuldu: “Medya patronu Ethem Sancak’ın RTE sevdasına deniz otobüsleri sürekli Kanal 24 yayını yaparak karşılık veriyor!” Arka Anıl Öçal: “Hüseyin Çelik protestocu öğrenciler için ‘bunların ağababaları içerde’ demiş. Arka bahçenin ağaları yönetimde olunca!” YağmurDeniz - Turgut Özal’ın mezarı elektrik borcu yüzünden karanlıkta kalmış... “Nur yağdırsınlar!” GAZİANTEP’TE şu sıralar AKP’li büyükşehir belediyesi hakkındaki imar yolsuzluğu iddiaları kadar yakından izlenmesi gereken çok ilginç siyasi bir olay yaşanıyor. Olayın merkezi Gaziantep Üniversitesi! Olayın ne olduğunu kısaca öğrenelim: Dinci çevrelerin türban organizasyonlarını insan hakları kılıfına uydurmak için kurdukları “sivil toplum örgütü” Mazlum-Der’in Gaziantep Şubesi’nin öncülüğünde 12 kişi Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruyor. Şikâyet başvurusu yapanlar, öğrencisi oldukları Gaziantep Üniversitesi’nde başörtülü oldukları gerekçesiyle bir sınava alınmadıkları için öğrenim hürriyetlerinin engellendiğini iddia ediyorlar. Bu tür “başvuru organizasyonu”nun birçok üniversite için yapıldığı ancak herhangi bir sonuç alınamadığı biliniyor. Bu kez de öyle oluyor; Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı 2547 sayılı Yüksek öğrenim Kanunu’na bakarak görevsizlik kararı veriyor ve topu Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğü’ne atıyor. İşte “ilginç olay” böylece başlıyor! Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğü, üniversitenin hukuk işlerine bakan bölümünden görüş isteme yoluna gitmiyor! Bu yola başvurulsa sınavdaki uygulamanın hukuki/yasal olduğu yolunda görüş bildirilecek; aksine davranmanın yürürlükteki mevzuata göre suç işlemek anlamına geleceği belirtilecek. Rektörlük; türbanlı öğrencilerin alınmadığı sınavda görev yapan gözetmenler hakkında ön soruşturma açıyor ve soruşturmacı atıyor. Soruşturmacı da sınav gözetmenlerinden savunmalarını istiyor! Böylece, üniversitede türbana izin vermeyen öğretim elemanları hakkından ufak çapta “mahkeme” kurulmuş ve “çaktırmadan” yargılama işlemi başlatılmış oluyor! İslamcı AKP milletvekillerinin Cumhurbaşkanı seçtiği Abdullah Gül tarafından YÖK Başkanı yapılan Yusuf Ziya Özcan’ın sunduğu listenin birinci sırasından yine Abdullah Gül tarafından Gaziantep Üniversitesi Rektörü yapılan Mehmet Yavuz Coşkun’un üniversitede ilk iş olarak neler yaptığı şöyle sıralanıyor: Ramazanda sosyal tesiste içkiyi yasaklamak ve kafeteryaları iftar saatine kadar kapatmak! Rektörlüğün ön soruşturmasından türban konusunda “şeriat”a uygun bir karar çıkacaktır inşallah! Gaziantep’e bak! DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı... Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı dedi ki; - Ekonomimiz güçlü, bize bir şey olmaz... Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı dedi ki; - Bize bir şey olmaz demeyin! Bizi etkile- memesi olanaksız... Sürprizlere hazırlıklı olmak gerek... Bu satırların yazıldığı sırada; - Türkiye’de borsa uzun yıllar sonra 30 binin al- tına düştü... Alışveriş merkezleri bomboş... Em- lak piyasası durma noktasında... Otomotiv zaten durmuş vaziyette... Esnaf kan ağlıyor... Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı dedi ki; - Krizin bizi olumsuz etkilemesi bir yana, bi- zim için fırsat olacaktır... Bu satırların yazıldığı sırada; - Asya’dan Brezilya’ya, Rusya’dan Avrupa ve ABD’ye tüm borsalar çöktü!.. - Tokyo Borsası son 20 yılın en şiddetli düşü- şünü yaşadı, yüzde 9.8!.. - Toyota, Honda gibi dünya devlerinin değeri en az yüzde 10-15 azaldı!.. - Moskova, Jakarta, Paris ve Bükreş borsala- rı işleme kapatıldı!.. - İspanya’da emlak sektörü çöküşün eşiğine gel- di!.. - Avrupa merkez bankaları çöküşü durdurabil- mek için piyasaya 90 milyar dolar sürdü!.. - Frankfurt borsası yüzde 8 düşüşle açıldı. Mort- gage şirketleri iflas bayrağı çekmek üzere!.. - İngiltere 8 dev bankasını kurtarabilmek için 87.4 milyar dolarlık destek paketi açıkladı!.. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı dedi ki; - Değerli paradan kimse rahatsız olmasın, ak- sine iftihar edin... Bu satırların yazıldığı sırada; - Dolar 1.45 YTL’yi gördü!.. - ABD’de büyük bir nakit sıkıntısı başgösterdi!.. - Çin, ABD’ye yardım edelim mi tartışmalarına başladı. (Bunu da gördük ya!..) - Birleşmiş Milletler’in “refah seviyesi en yüksek ülkeler” listesinde ilk sırada yer alan İzlanda bat- ma noktasına geldi. Halk makarna stoku yapmaya başladı!.. - IMF, krizin şu ana kadar olan faturasını açık- ladı: 1.4 trilyon dolar!.. - Avrupa ülkeleri art arda bankalardaki mev- duatların tümünü güvence altına aldıklarını açık- ladı!.. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı dedi ki; - Biz sağlıkta öyle büyük bir devrim yaptık ki, artık köpeklerin çektiği kızak devri geçmişte kaldı... Türkiye’de kızak çeken köpek olmaması ve de hiç olmadığı bir yana (Norveç’le karıştırdı galiba!), bu satırlar yazıldığı sırada; - Eczaneler her ilaç alandan 10 YTL “muayene parası”nı şakır şakır kesmeyi sürdürüyor!.. - Hastanede rehin kalan ya da muayene bile edil- meyen insan haberleri artık iyice demode oldu!.. - 3 bin maden işçisi alacak Türkiye Taşkömü- rü Kurumu’na sabaha karşı saat 04.00’te binler- ce insan adeta hücum etti... Müracaat edenler ara- sında gemi mühendisi bile var!.. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı dedi ki; - Türkiye, 100 yılda bir görülebilecek bu eko- nomik dalgalanmayı en az etkiyle atlatacak... ???!!! Ülkenin Merkez Bankası Başkanı’nın bile ya- lanladığı, dünyayı kasıp kavuran depremle ilgili an- cak yukarıdaki açıklamaları yapabilen bir Baş- bakan’a sahip olduğumuzu, bu millet umarım azı- cık olsun görüyordur... - Fena halde aldatılıyorsun ey halkım!.. e-posta: umitzileli@gmail.com Fino Nami Tepe: “Başörtülü anaların ağlamasına neden olanlar, AB’nin ‘fino kulübesi’nde bekleyen başörtü simsarı türbancılardır!” Okan Öztürk: “Muhalefetin telefonlarını dinleyenlerin Jandarma’nın teröre karşı telefon dinlemesini iptal ettirdiğinin farkındayız!” Mehmet Ali Şahin ne diyecek? AYDINLIK dergisinin bu haftaki kapak konusu Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’e ayrılmış. Ayrıntılarını dergide (eğer toplatılmazsa) okuyabileceğiniz iddialar çok çarpıcı ve demokratik bir toplum için oldukça sarsıcı. Aydınlık’ın haberi ile Zekeriya Öz’ün karısının önceleri kara çarşaflı olduğundan ilçe halkının tepkisi üzerine türbana geçtiğine, Atatürk’ün adını ağzına almayıp “Beton Kemal” diye söz ettiğinden Çine ilçesinde haraç alma olaylarına karıştığı için Mutki ilçesine sürgüne gönderildiğine kadar bir dizi sarsıcı iddia ortaya saçıldı. İddialar, Ergenekon Savcısı’nın dünya görüşüne ve siyasi tercihlerine ilişkin önemli ipuçları veriyor; yargının bağımsızlığı konusunda ise ciddi kuşkular doğuruyor. Bu kuşkuların bir an önce giderilmesi gerekiyor. CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü, Ergenekon Savcısı hakkındaki iddialarla ilgili olarak Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in yanıtlaması istemiyle yazılı soru önergesi verdi. Eski köy imamı Mehmet Ali Şahin, Mengü’nün sorularına ne yanıt verecek hep birlikte göreceğiz ama şöyle bir yanıt veremeyeceğini şimdiden biliyoruz: “Bana ne... Bana ne ya...” SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com HARBİ SEMİH POROY 9 Ekim HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Narçiçeği rengi. 2/ Ver- me, ödeme... Domuz yavru- su. 3/ Son dö- nem Osmanlõ ordusunda, as- kerlik görevini bitirdikten sonra yedeğe ayrõlan er... Kimi hastalõk- lara karşõ bağõşõklõk sağlamak için vücu- da verilen eriyik. 4/ Bir tarõm aracõ... Ka- lay elementinin sim- gesi. 5/ Çeşitli dans ve oyunlardan oluş- muş, zengin görü- nümlü sahne göste- risi... “Doğar --- mi- delerden nur topu ihtilaller” (F. N. Çamlõbel). 6/ İlkel bir silah... Ya- zõlõ olan şey. 7/ Bir tür dokuma tezgâhõna ve bu tezgâhta dokunan çok karmaşõk desenli kumaşa verilen ad... Kayõsõ, erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu. 8/ Sevgide aldatma... Bir nota. 9/ Yur- dumuzda da yaşayan küçük bir kuş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Virüslerin incelenmesini konu edinen bilim da- lõ. 2/ Lokmanruhu... Ankara yöresine özgü bir tür pufböreği. 3/ Radyo dalgalarõnõn yankõsõnõ ala- rak cisimlerin yerini ve uzaklõğõnõ saptayan ay- gõt... Maden külçelerinin eritilip arõndõrõlmasõ. 4/ Japonlara özgü çiçek düzenleme sanatõ. 5/ Ulus- lararasõ Para Fonu’nun simgesi... Tüberküloz. 6/ “Hayõr” anlamõnda kullanõlan söz... Erkek balõ- ğõn tohumu... Bir cetvel türü. 7/ Halk şairi... Dol- ma yapmak için hazõrlanan karõşõm. 8/ “Git, de- fol” anlamõnda argo sözcük... Ağõzda güç eriyen bir şeker cinsi. 9/ Kõşõn sisli havalarda ağaç dal- larõnõ, toprak çõkõntõlarõnõ kaplayan buz tabaka- sõ... Satrançta özel bir hareket. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 G Ü M Ü L D Ü R Ü R Ü N A Ş A R M E N A K Ü O B H A M A K A T E S A T İ R N A T A S A R L A K I R K O M A K A R A B O D U R İ R Ç A P A R I 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SEVGİ ÖZEL Politikacıların “yorgun” söz- cüklerle oluşturdukları yargı- ları “anlamaya çalışan”lardan biriyim. Yaklaşık kırk yıldır dil çalışmalarının içinde olup da “anlamaya çalışan” biriyim diyorsam, varın siz, eğitim düzeyi gitgide zayıflatılan yurt- taşın durumunu düşünün. 76 yıllık Dil Devrimi deneyimimiz var, bu süre içinde kimi söz- cükler yoruldu, her biri yerini daha genç olana bıraktı; ama politikacılar inatla bunları gün- deme getirmeye çalışıyorlar. Yorgun sözcük meraklısı politikacıların hepsi “milliyet- çi”dir; aynı zamanda “muha- fazakâr”dır. Türkçede “milli- yetçi”nin de “muhafazakâr”ın da karşılığı varken onlar kul- lanmazlar. Nedeni açıktır; kavramların arkasına saklan- mak… “Milliyetçi muhafaza- kâr” tamlamasını, yaşı ve eği- tim düzeyi birbirine yakın ki- şilere, özellikle gençlere sor- duğumuzda çelişkili yanıtlar alıyor, “milliyetçi”nin “ulus- çu”, ona eklenen, “muhafa- zakâr”ın Türkçesinin de “tu- tucu” olduğunu söylediğiniz- de kimilerinin tepki verdiğini, kimilerinin “Vay be!” diyerek şaşırdığını, utangaç utangaç güldüğünü görüyorsunuz. De- mek ki “milliyetçi muhafaza- kâr” politikayı savunmayanlar ya da bu anlayışın karşısında olanlar, bunca zaman içinde bu kavramı topluma açık açık anlatamamışlardır. Aynı biçimde “sosyal de- mokrat”ın anlamını da yine yaş ve eğitim düzeyi birbirine yakın kişilere sorun, benzer tavır ve tepkilerle karşılaşa- caksınız. Çünkü “sosyal”in “toplum- sal” demek olduğunu bilenin azlığını, “demokrasi”nin iyi kötü tanımlanabildiğini; ancak “sosyal”in “aşırı sol”la (ne de- mekse), dahası “komünizm”le karıştırıldığını, bu kavramlar- dan hâlâ korkulduğunu, kişi- leri endişelendirdiğini göre- ceksiniz. Bu yaş ve eğitim düzeyi ya- kın kişiler “milliyetçi muhafa- zakârlık”ı yeterince anlama- salar da bu kavram onları, “sosyal demokrasi” gibi kor- kutmuyor. Çünkü yıllardır “milliyetçi muhafazakâr”lık, doğrudan “din”le ilişkilendiri- liyor ve halkın yüzü yıllardır öte dünyaya çevrildiği için, onla- rı “milliyetçi muhafazakâr” po- litikacılar daha kolay avuçla- rının içine alabiliyor. “Milliyetçi muhafazakâr”ın yargılarında, 2002 başından bu yana en çok yorgun söz- cükler yer alıyor; örneğin ders yılı başında ilköğretim ço- cuklarına “başarılı bir dönem” geçirmeleri değil; “yeni se- nenin hayırlara vesile olması” söyleniyor. Yetkili biri ulusal ve evrensel kimi kavramları, ken- di politik anlayışına göre kul- lanıyor; tepki alınca “Yanlış anlaşıldım” diyor; ama bu yanlış anlaşılma açıklaması, il- ki kadar etkileyici olamıyor. Çünkü gazete okuru sayısı, gazetelerin en çok neresinin okunduğu, radyo-TV haber- lerinin izlenme oranı, yanlış anlaşılma açıklamalarının pek az iletişim aracında yer aldı- ğı düşünülürse, taşı atan en kısa yoldan amacına ulaşıyor ve yazık ki “toplumcu” oldu- ğunu düşünen politikacılar bu durumu yeterince değer- lendiremiyor. “Milliyetçi muhafazakâr” po- litikacı yıllardır özellikle yorgun sözcüklerle konuşuyor; ör- neğin son haftalarda sık kul- lanılan “müfteri”nin anlamını bilen, parmakla sayılacak denli azdır. “Kara çalan” de- mektir; ancak “müfteri” diyen kişi, dilimizde hâlâ yaşayan “iftiracı”yı değil de niçin “müf- teri”yi yeğliyor? Şeker Bay- ramı ve Ramazan Bayramı, birlikte kullanılırken, niçin bir- den Ramazan Bayramı vur- gusu yapılıyor? Hiç de kutsal bir anlam ve işlevi olmayan başörtüsüne, niçin ad, biçim ve işlev açısından başka an- lamlar yüklenmeye kalkışılı- yor? “Çağdaş uygarlık” yeri- ne, Atatürk’ün arkasına sığı- nılarak niçin “muasır mede- niyet” tamlaması sıklıkla yi- neleniyor? “Laiklik”i savu- nanlar, niçin bir anda “laikçi” ilan ediliyor, “ulusalcı” olanlar niçin çetelerle ilişkilendirili- yor? Görülüyor ki yorgun ol- mayan, yaşamımızdan düş- meyen kimi sözcükler, özel- likle yorgun, bitkin, işlevsiz, içi boş kavramlara dönüştürül- mek istenmektedir. Bu dönüştürme eyleminin sıradan, rasgele işler oldu- ğunu düşünmek, gerçekten saflık olur. Ancak inanç ve duyguların sömürüldüğü, hal- kın en iyi sömürene “tevec- cüh” ettiği yanılgısı içindeki ki- mi “toplumcu” politikacılar da yorgun sözcük ve kav- ramlara sığınarak kendilerini yormaktadır. Oysa bu durumlardan asıl yorulan halktır; bir gün ken- disine, ulusal kimliği olan ken- di diliyle gerçekleri açık seçik anlatacak, sözünün arkasın- da duracak politikacıları bek- leyen halktır. Eğitim, sağlık, adalet, aş ve iş gibi temel haklarının hep- sinde aç olan bir halk, “Ham- dolsun” diyerek sözle doyu- rulamıyor; tepesine binen zamlar “hayırlara vesile” ol- muyor; arka arkaya patlayan yolsuzlukların “müfteri” kara- sı olmadığını yorgun sözcük- lerle anlatmak da gitgide zor- laşıyor. Ne diyelim; ne dile- yelim? Deveden büyük fil var, bu dünyada…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle