Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
26 EKİM 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
Cumhuriyet yurttaşõnõ yaratan eğitim 1950’lerde uğradõğõ ihanetle içi boşaltõlmõş bir hal almõştõ
Okuluvetoplumukurtarmak
E
ğitimin
yaptõğõ
iki şey
var: Biyolo-
jik olarak -
insana özgü
yetilerle-
dünyaya ge-
len insan yav-
rusunu büyü-
tüp yetiştire-
rek topluma
kazandõrmak; bunun
yanõ sõra, toplumda maddi ve manevi bir
birikimi aktarõrken, onu, içinde doğup
yetiştiği bir yurdun, giderek bir devletin
değer ve idealleri ile donatmak, yani bir
yurttaş yaratmak.
İnsan ve yurttaş: Eğitimin eseridir bu!
Ama eğitim, her şeyden önce ulusal-
dõr.
Ya “evrenselin payı”? Her eğitimin
kumaşõnda -şu ya da bu ölçüde- “ev-
rensel”den birkaç renk bulunur; bir
eğitimin değeri de elbette bu renklerin
çokluğu oranõndadõr.
Türkiye’de 1923 Devrimi’nin yol aç-
tõğõ eğitim, Aydõnlanma’nõn doğrultu-
sunda olarak, “fikri hür, irfanı hür,
vicdanı hür” kuşaklar yetiştirmek is-
terken ve “laikliği” de, temellerin har-
cõna katarken, evrensel kültürün en
önemli sayfalarõna gözlerini çeviriyor-
du; bunun yanõ sõra, “ulusallığı” der-
ken de, kendi ülkesinin gerçeklerine
yöneliyordu. İslam dünyasõnda, her iki-
si de yeni idiler; ve “yeni bir insan”õn
doğuşunun haberini veriyordu. O yeni
insanlar, yine Müslüman dünyada, ilk
kez gerçekleşen laik bir Cumhuriyetin
yurttaşlarõ olacaktõ.
Cumhuriyet, “yurt sevgisi” üstüne
kurulmuştur.
Bunlar, Türkiye’de gerçekleşti, sonra
da ihanete uğradõ.
1950’lerle başlayan bir
ihanet...
1950’lerle başlayan bu ihanetin gizlisi
saklõsõ yoktur artõk: Çağdaş dünyada
“bağımsız, demokratik ve laik bir top-
lum” kurmanõn kararlõlõğõ ile çok yollar
kat etmiş olanlarõn yerine gelenler, ülke-
mizde, daha ilk günden bu çizgiye ve
ideale karşõ çõkmõşlardõr. Toplumda, em-
peryalizmle işbirliği içine giren tutucu,
giderek gerici sõnõf ve zümreler iktidarõ
ele geçirmenin yolunu bulmuş; bağõm-
sõzlõğõn kalelerini emperyalizme teslim
ederken, o kalelerden biri olan eğitimi de
ona peşkeş çekmişlerdir.
Geriye doğru atõlan adõmlarõn ve toplu-
mu bir “çözülüş” içine sokmanõn da giz-
lisi saklõsõ yoktur: Halkevleri’nin ve Köy
Enstitüleri’nin kapõsõna kilit vurmanõn
yanõ sõra, okullara yeniden din dersleri-
nin girmesi; “aydın din adamı” safsata-
sõnõn eseri olan imam hatip okullarõnõn
diriltilip -yüzlerce okul halinde- bir ağa
dönüşmesi ve giderek, mesleksel niteli-
ğini kaybedip temel eğitimde bir ikinci
seçenek olmasõ; İslam Enstitüleri, her
üniversiteye bir caminin yanõ sõra, bir
ilahiyat fakültesi açõlõp sayõsõnõn yirmiyi
aşmasõ; açõk-gizli Kuran kurslarõnõn bin-
lerceye varmasõ, gerçekliğin bir yüzüdür.
Bir öteki de şudur: Ülkemizde, okul sa-
yõsõndan fazla cami vardõr ve Diyanet
Başkanlõğõ’nõn yõllõk devlet bütçesindeki
yeri, Milli Eğitim Bakanlõğõ’nõnkinin kat
be kat üstündedir. Gazeteleri ve televiz-
yonlarõ ile, dinciliğin medyada tuttuğu
yeri hatõrlatmak bile fazladõr.
Gerçek şu ki, bir “din bataklığı” için-
dedir toplum.
Demokrat Parti’den başlayarak hemen
hemen hiçbir parti, ya da dönemi yoktur
ki, ülkeyi bu bataklõğa itelemekte çabasõ
olmasõn. Ama asõl 12 Eylül rejimidir ki,
açtõğõ çõğõrla, anayasada, liselere kadar
“zorunlu” din dersi koyarken, eğitimden
ilerici, demokrat ve devrimci aydõnlarõ
tasfiye etmiş ve dizginleri, tepeden tõrna-
ğa gerici, “Türk-İslam sentezi” yandaş-
larõnõn ellerine bõrakmõştõr.
21. yüzyõla işte bu kayõplarla gelip gir-
dik.
3 Kasõm 2002 seçimlerinden beri, tab-
lo daha da berraklõk kazanmõştõr ve AKP
iktidardadõr: Yurdun başka sorunlarõ kar-
şõsõndaki tavrõ bir yana, eğitimde tam bir
karşõdevrimce davranõş içindedir. Siyasal
İslamcõ bir parti olarak, üstelik tek başõ-
na iktidarda olmanõn verdiği cesaretle,
dini sömürüp devlette gitgide kadrolaşõr-
ken, laik ve ulusal eğitimde de “tahri-
bat”ta bulunmaktadõr. Eğitimde, ileriye
doğru adõm atma bir yana, gelecek için
de bir getireceği yoktur. İçinde, eğitimin
de yüzdüğü “din bataklığı”nõn kurutul-
masõnõ bu iktidardan beklemek ise hiç
mümkün değildir.
Her yönünden tehlikelidir bu parti!
Tehlikeliliği, sadece dinci olmasõndan
değil neoliberal ideolojiyi sahiplenme-
sinden de kaynaklanõyor.
Şu pek biliniyor: Yeni liberalizm, doğaya
ve yaşama ilişkin her şeyi metalaştõrõp pa-
zarlarken, belki daha da korkunç olarak
“ortaklaşa olmamız gereken”i yõkõyor,
“kamusal”la “sosyal”i de, piyasanõn em-
rine veriyor; bu arada, okula bir “işletme”
diye bakõp, devlet elindeki eğitime de sal-
dõrõyor ve üstünde baskõ kuruyor.
Türkiye’de, 1980’li yõllarda uygulanmaya
başlanan nooliberal politikalar, sosyal ya-
şamõn tüm alanlarõnõ yõkõp soysuzlaştõrõr-
ken, eğitimi de bozup “çürütmekte” olu-
şu da artõk ayyuka çõkmõştõr; ülkede, bu-
günkü haliyle, sağlõklõ bir eğitim hizmeti
verilemez. “Eğitim toplumun geleceğidir”
derken, şu doğrularõn yeniden altõnõ çizmeli:
Eğitim hakkõ “toplumsal bir hak”tõr,
eğitim de “kamu hizmeti”dir; eğitim hiz-
meti, tüm yurttaşlara “eşitçe” sağlanmalõ
ve söz konusu hizmet de, “kamusal kay-
naklar”a dayanõlanarak gerçekleştirilme-
lidir. Öte yandan, “küreselcilik”, “yerel-
leşme”yle eğitimin “ulusal”lõğõ ortadan
kaldõrõlmaktadõr. Oysa, günümüz dünya-
sõnda Türkiye’nin ihtiyacõ, evrensel değerler
üzerinde yükselen ulusal eğitimdir. Bu, top-
lumda var olan eşitsizliklerin giderilmesi,
ülkenin ekonomik, sosyal, siyasal birliği-
nin sağlanmasõ için temel zorunluluklardan
biridir. Böyle bir eğitim sisteminin haya-
ta geçirilmesi ise, neoliberal özelleştirme
politikalarõna son verilmesi ve eğitimi
tüm halk için kamunun ele almasõ ile
mümkündür.
AKP, aksi görüştedir ve doludizgin yü-
rüyor.
Dõş politikada, ABD’nin izinde ve ne ko-
şulla olursa olsun Avrupa Birliği’ne (AB)
girmek tutkusuyla çõrpõnõrken eğitimde
de dõşardan pompalanan neoliberal tel-
kinlere kucak açõyor.
Kimi örnekler, yeterli bir fikir veriyor.
Son yõllarda üniversite ve lise gi-
riş sõnavlarõnda sõfõr alanlarõn ye-
kûnu, eğitimin “sorun” olmaktan
“bozgun” olmaya doğru gittiğini
gösteriyordu. O sõralarda Profe-
sör İsa Eşme, eğitim sistemindeki
çöküşün nedenlerini sõralarken
(Cumhuriyet, 31 Temmuz 2004),
eğitime kaynak aktarmada cimrili-
ği sõk sõk değişen eğitim politika-
larõnõ, çağdaş olmayan öğretim
yöntemlerini gösteriyor ve özellikle,
“yetiştirmeci eğitim” yerine “ya-
rışmacı eğitim”in sistemin omur-
gasõ olduğunu belirtiyordu.
Ona göre, yarõşmacõ eğitim, “sı-
nava odaklı” eğitimdir. Bu eği-
timde eğitim araç, sõnav amaçtõr.
Bu eğitimde, heveslendirme yok;
nedenlere inme, tartõşma ve sor-
gulama, kendini ifade etme, anla-
ma, yaratõcõlõk, eleştirici düşünme
yok. Ne var? Olabildiğince test, sa-
dece o var! Çocuklarõmõzõ, işte
bu teste dayalõ sistem okullardan
soğutmuş, yaratõcõlõklarõnõ, sorgu-
layõcõ güdülerini ve özgüvenlerini
köreltmiştir.
Sorumlu kim?
Elbette yalnõz bu hükümet değil,
1946’dan bu yana yönetime gelen
hükümetlerdir; ufku dar politika-
cõlardõr; eğitimde sorgulayõcõ, araş-
tõrõcõ yurttaş yerine “itaatkâr kul
yetiştirme” hedefini benimseyen
zihniyettir.
Profesör Eşme, “Ne yapılmalı”
sorusunu şöyle yanõtlõyordu:
1. Bir eğitim seferberliği başla-
tõlmalõ;
2. Eğitime kaynak aktarõlmalõ;
3. Öğretmen yetiştirme daha
ciddiye alõnmalõ;
4. Ezberci eğitim terk edilmeli;
5. Bunun sağlanabilmesi için
de, eğitimin başõna dini eğitim
kökenliler değil, çağdaş eğitimi
özümsemiş, eğitimde bilim ve ak-
lõn önemine inanmõş, üretken, ye-
tenekli eğitimciler getirilmeli;
6. Sõnava odaklõ eğitimin ön-
lenmesi için ortaöğretim yeniden
yapõlandõrõlmalõ!
Profesör Eşme’nin söyledikle-
riyle, “eğitimde reform” konusu
daha da yerine oturuyor.
Bir de şunu hatõrlatmalõ: Eğitim,
bir bütündür, reformu da öyledir,
kendi içinde bölüp parçalanmamalõ,
oyuncak sanõp oyalanmamalõ; öte
yandan, eğitim, toplumun öteki
sorunlarõndan, örneğin nüfusa is-
tikrar getirmekten, sanayide ol-
duğu gibi, tarõmda kalkõnmadan da
bağõmsõz değildir.
Bu bütünü gözden kaçõrmamalõ!
Konumuza son verirken ne de-
meli?
‘Yeni Eğitim’
adõna
yutturulmak
istenen
Eğitimde bozguna doğru
‘Din oligarşisi’nin bir eseri
Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Yılmaz Es-
mer ile ekibinin yaptõğõ 18 Ağustos 2007 gün-
lü Milliyet’te bir araştõrma, din, dindarlõk, laik-
lik konularõnda, toplumumuzun gelip durduğu
noktayõ pek güzel gösteriyordu:
Örnekler şöyleydi:
- Dünyayõ ve evreni anlayabilmek için din ki-
taplarõ mõ, yoksa bilimsel buluşlar mõ önemli?
AKP’li seçmenlerin yüzde 59’u, MHP’li seç-
menlerin yüzde 46’sõ ve CHP’lilerin yüzde 1’i
yaşadõğõmõz dünyayõ ve evreni anlamak için din
kitaplarõnõn bilim kitaplarõndan daha önemli ol-
duğunu düşünüyordu.
Din ve dünya işleri kesinlikle birbirinden
ayrõlmalõ mõ, yoksa birbirinden ayrõlamaz mõ?
Seçmenler içinde AKP’lilerin yüzde 47’si,
MHP’lilerin yüzde 28’i ve CHP’lilerin yüzde
10’u, “Din işleri ile dünya işleri birbirinden
ayrılamaz” diyordu.
Ramazan ayõnda, lokantalar/yemek yenen
yerler, gündüz açõk mõ kalmalõ yoksa iftara ka-
dar kapanmalõ mõ?
AKP’lilerin yüzde 53’ü, MHP’lilerin yüzde
30’u, CHP’lilerin yüzde 12’si, “kapalı kalma-
lı” diyordu.
Pek çarpõcõ bir soru: Bir kadõnõn plajda, ha-
vuzda mayoyla dolaşmasõ günah mõdõr?
AKP’ye oy verenlerin yüzde 83’ü “günah” di-
yor; bu oran, MHP’lilerde yüzde 63, CHP’lilerde
yüzde 14 idi.
Araştõrmada ayrõca şu iki sonuç: Her 4 seç-
menden biri, Türkiye’nin AB’ye tam üye olup
olmadõğõnõ bilmiyordu.
Tüm seçmenlerin yüzde 60’õ da, cumhurbaş-
kanõnõn dindar olmasõnõ önemli buluyor; yüzde
48’inin gönlünden geçen ad da Abdullah
Gül’dü!
İşte 22 Temmuz seçmeninin davranõş ve ter-
cihlerini gösteren araştõrmadan çõkan sonuçlar!
İktidar partisini yüzde 48 oyla öne çõkaran
AKP’li seçmenlerin kafasõ pek güzel belli olu-
yor. Gerçi ta 1950’lerden gelen çaba boşa çõk-
mamõş, ama çarpõcõ olan “dinci oligarşi”, en baş-
ta eğitimi ele geçirirken, bütün bir topluma da
el koymuştur; onu yaparken de, o eksik, özürlü
ve yoz “çok partili düzenimizle”, demokrasi-
yi de ele geçirmiştir.
Peki ne yapmalõ?
Toplumu da,
okulu da kurtarmak...
Temel iki sorunumuz var: İktisadi ve sosyal
kalkõnmamõzõ gerçekleştirerek çağõmõzõ yaka-
lamak ve onun içinde, saygõn bir toplum olarak
yer almak; öte yandan, yalnõz yasalardan oluşan
bir sistem olarak değil, aynõ zamanda bir yaşam
biçimi olarak demokrasiyi kurmak, özgürlüğün
nimetlerinden yararlanmak.
Her ikisi de birbirine bağlõdõr bunlarõn.
Ve her ikisini de gerçekleştirmek, yeni bir in-
san yetiştirmemizi gerektiriyor.
Bu insan, bireysel kurtuluşa değil, toplumsal
kurtuluşa inanan; ilerlemeye ve geleceğe yö-
nelmiş, geriye değil ileriye bakan; aklõn ve bi-
limin öncülüğünü kabul etmiş, öyle olduğu için
de sistemli düşünen, tartõşan ve yaratan; barõşa,
emeğe, insan haklarõna, hoşgörüye, demokratik
değerlere baş köşede yer veren insan olacaktõr.
Çağõmõzõn fethine de bu insanla çõkacağõz!
Ne var ki, yurdumuzda yürürlükteki düzen, bu
idealin karşõsõndadõr. Bu bir düzen de değil, ah-
tapottur aslõnda: Kimi kollarõyla, insanlarõmõzõn
boğazõnõ sõkar ve toplumu onlar için bir cehen-
neme çevirirken; kimi kollarõyla, okuldan üni-
versiteye değin eğitim ve öğretimin bütün ocak-
larõnõ da kuşatmõş, çocuklarõmõzõn ve gençleri-
mizin çevresine karanlõğõn duvarlarõnõ çekmiş-
tir. Gittikçe boğucu hale gelen bu ortamda, genç
kuşaklar, aydõnlõk yarõnlarõ yaratmanõn bilgi ve
becerilerini kazanamadõklarõ gibi, demokrasinin
en sağlam güvencelerinden biri olan demokra-
tik bir politik kültürü de özümseyemez durum-
dadõrlar. Toplum bir cangõla dönmüş, okul an-
lamõnõ yitirmiştir bir bakõma.
Toplumu da okulu da kurtarmak gerekiyor.
YARIN: KADINLARIN
SAVAŞI SÜRÜYOR...
Yetiştirmeci yerine
yarõştõrmacõ
eğitimin, eğitim
sisteminin
omurgasõ haline
gelmesi öğrenciyi
okuldan
soğutuyor.
Atatürk, karatahta
başında yeni
alfabeyi tanıtırken.
ÜMİTSİZ ÜNİVERSİTELİLER
Üniversite
mezunlarõ
madenciolacak
ZONGULDAK (AA) - Zonguldak’ta,
Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) maden
ocaklarõna alõnacak 3 bin işçi için başvuran 37
bin 196 kişi arasõnda 1160 üniversite mezunu
da yer aldõ.
TTK Genel Müdürlüğü yetkililerinden
alõnan bilgiye göre, kuruma bağlõ müessese
müdürlüklerinden Karadon, Amasra,
Üzülmez, Kozlu ve Armutçuk’ta istihdam
edilmek üzere açõlan 3 bin işçi kadrosu için,
değişik eğitim durumlarõndaki 37 bin 196 kişi
başvuru yaptõ.
Madenci olmak için başvuran 1160
üniversite, 12 bin 352 lise ve dengi okullarõ, 8
bin 902 ortaokul ve 14 bin 782 ilköğretim
okulu mezunu, 27 Ekim-10 Kasõm
tarihlerinde yapõlacak mülakata katõlacak.
Görüşmelerde maden ocaklarõna
yatkõnlõklarõ yönünde sõnava tabi tutulacak
adaylarõn, uzunluklarõ iki metreyi bulan
maden direği taşõmalarõnõn yanõ sõra kazma,
kürek ve baltayõ nasõl kullandõklarõ
uygulamalõ test edilecek.
Üniversite mezunlarõ da dahil olmak üzere
avuç içlerine bakõlarak işe yatkõnlõklarõ
belirlenmeye çalõşõlacak adaylarõn, boy ve
kilo dengesi de göz önünde bulundurularak
yapõlacak tercihlerin ardõndan noter
huzurunda kura çekilecek.
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) -
Siirt Belediye Meclisi’nin DTP’li üyeleri,
AKP’li Belediye Başkanõ Mervan Gül ve
yöneticiler hakkõnda temizlik ihalesini alan
şirkete kesilen cezalarõ yetkisi olmadõğõ halde
affettiği gerekçesiyle suç duyurusunda
bulundular. Böylelikle Gül hakkõnda, “resmi
belgede sahtecilik, kamu kurumu
aleyhinde dolandırıcılık, rüşvet, ihaleye
fesat karıştırma, görevi kötüye
kullanmak” iddialarõyla savcõlõğa 23. kez
dilekçe verildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a
milletvekilliği yolunu açan ve karşõlõğõnda
AKP Siirt Belediye Başkanõ olarak
ödüllendirilen Mervan Gül’ün sürekli
gündeme gelen yolsuzluk iddialarõna bir
yenisi daha eklendi. DTP’li belediye meclis
üyeleri Hidayet Elinç, Mehmet Kaysi ve
Kısmet Özdemir, suç duyurusu
dilekçelerinde Mervan Gül’ün 31 Temmuz
2007’de yapõlan temizlik ihalesinde
Akmercan şirketini kolladõğõnõ ve şirketin
ihaleyi 3 milyon 85 bin YTL bedelle
kazanmasõnõ sağladõğõnõ belirttiler. Diğer
şirketlerin ihaleye girmesini engellemek
amacõyla komisyon başkanõ ve üyelerince
“Kamu İhale Kanunu’na” aykõrõ şartlar
konulduğunu savunan DTP’liler, Kamu İhale
Kurumu’nun da belediyenin suç işlediği
yönünde tespitte bulunduğuna dikkat çektiler.
DTP’liler, dilekçelerinde, “Bu karar Kamu
İhale Kurumu’nun resmi internet sitesinde
yayımlanmış, fakat yetkililer hakkında
hiçbir işlem yapılmamıştır” dediler.
Akmercan şirketine şartnameye uygun
temizlik işleri yapmadõğõ gerekçesiyle
Belediye Encümeni tarafõndan değişik
tarihlerde yaklaşõk 800 bin YTL ceza
kesildiğini vurgulayan DTP’liler, dilekçede
şu ifadelere yer verdiler:
“Şirket avukatının bu para cezalarının
iptali için Diyarbakır 1. ve 2. İdare
Mahkemesi’nde açtıkları davalar belediye
lehine sonuçlanmıştır. Bu paraları tahsil
ederek şirketin haksız ve usulsüz aldığı
paraların kamuya geri dönüşümünün
sağlanacağı ümidi yeşermişken aldığımız
duyumlarla belediye yetkilileri ve şirketin
anlaşarak söz konusu para cezalarını iptal
ettiklerini öğrendik.”
Belediye yetkililerinin encümenin verdiği
idari para cezasõnõ geri alma yetkisine sahip
olmadõğõna işaret eden DTP’liler, böylelikle
kamunun zarara uğratõldõğõnõ belirterek
yetkililer hakkõnda suç duyurusunda
bulundular.
SAVCILIĞA 23. DİLEKÇE
AKP’li belediye
başkanõ hakkõnda
suçduyurusu