04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 26 EKİM 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Cumhuriyet yurttaşõnõ yaratan eğitim 1950’lerde uğradõğõ ihanetle içi boşaltõlmõş bir hal almõştõ Okuluvetoplumukurtarmak E ğitimin yaptõğõ iki şey var: Biyolo- jik olarak - insana özgü yetilerle- dünyaya ge- len insan yav- rusunu büyü- tüp yetiştire- rek topluma kazandõrmak; bunun yanõ sõra, toplumda maddi ve manevi bir birikimi aktarõrken, onu, içinde doğup yetiştiği bir yurdun, giderek bir devletin değer ve idealleri ile donatmak, yani bir yurttaş yaratmak. İnsan ve yurttaş: Eğitimin eseridir bu! Ama eğitim, her şeyden önce ulusal- dõr. Ya “evrenselin payı”? Her eğitimin kumaşõnda -şu ya da bu ölçüde- “ev- rensel”den birkaç renk bulunur; bir eğitimin değeri de elbette bu renklerin çokluğu oranõndadõr. Türkiye’de 1923 Devrimi’nin yol aç- tõğõ eğitim, Aydõnlanma’nõn doğrultu- sunda olarak, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” kuşaklar yetiştirmek is- terken ve “laikliği” de, temellerin har- cõna katarken, evrensel kültürün en önemli sayfalarõna gözlerini çeviriyor- du; bunun yanõ sõra, “ulusallığı” der- ken de, kendi ülkesinin gerçeklerine yöneliyordu. İslam dünyasõnda, her iki- si de yeni idiler; ve “yeni bir insan”õn doğuşunun haberini veriyordu. O yeni insanlar, yine Müslüman dünyada, ilk kez gerçekleşen laik bir Cumhuriyetin yurttaşlarõ olacaktõ. Cumhuriyet, “yurt sevgisi” üstüne kurulmuştur. Bunlar, Türkiye’de gerçekleşti, sonra da ihanete uğradõ. 1950’lerle başlayan bir ihanet... 1950’lerle başlayan bu ihanetin gizlisi saklõsõ yoktur artõk: Çağdaş dünyada “bağımsız, demokratik ve laik bir top- lum” kurmanõn kararlõlõğõ ile çok yollar kat etmiş olanlarõn yerine gelenler, ülke- mizde, daha ilk günden bu çizgiye ve ideale karşõ çõkmõşlardõr. Toplumda, em- peryalizmle işbirliği içine giren tutucu, giderek gerici sõnõf ve zümreler iktidarõ ele geçirmenin yolunu bulmuş; bağõm- sõzlõğõn kalelerini emperyalizme teslim ederken, o kalelerden biri olan eğitimi de ona peşkeş çekmişlerdir. Geriye doğru atõlan adõmlarõn ve toplu- mu bir “çözülüş” içine sokmanõn da giz- lisi saklõsõ yoktur: Halkevleri’nin ve Köy Enstitüleri’nin kapõsõna kilit vurmanõn yanõ sõra, okullara yeniden din dersleri- nin girmesi; “aydın din adamı” safsata- sõnõn eseri olan imam hatip okullarõnõn diriltilip -yüzlerce okul halinde- bir ağa dönüşmesi ve giderek, mesleksel niteli- ğini kaybedip temel eğitimde bir ikinci seçenek olmasõ; İslam Enstitüleri, her üniversiteye bir caminin yanõ sõra, bir ilahiyat fakültesi açõlõp sayõsõnõn yirmiyi aşmasõ; açõk-gizli Kuran kurslarõnõn bin- lerceye varmasõ, gerçekliğin bir yüzüdür. Bir öteki de şudur: Ülkemizde, okul sa- yõsõndan fazla cami vardõr ve Diyanet Başkanlõğõ’nõn yõllõk devlet bütçesindeki yeri, Milli Eğitim Bakanlõğõ’nõnkinin kat be kat üstündedir. Gazeteleri ve televiz- yonlarõ ile, dinciliğin medyada tuttuğu yeri hatõrlatmak bile fazladõr. Gerçek şu ki, bir “din bataklığı” için- dedir toplum. Demokrat Parti’den başlayarak hemen hemen hiçbir parti, ya da dönemi yoktur ki, ülkeyi bu bataklõğa itelemekte çabasõ olmasõn. Ama asõl 12 Eylül rejimidir ki, açtõğõ çõğõrla, anayasada, liselere kadar “zorunlu” din dersi koyarken, eğitimden ilerici, demokrat ve devrimci aydõnlarõ tasfiye etmiş ve dizginleri, tepeden tõrna- ğa gerici, “Türk-İslam sentezi” yandaş- larõnõn ellerine bõrakmõştõr. 21. yüzyõla işte bu kayõplarla gelip gir- dik. 3 Kasõm 2002 seçimlerinden beri, tab- lo daha da berraklõk kazanmõştõr ve AKP iktidardadõr: Yurdun başka sorunlarõ kar- şõsõndaki tavrõ bir yana, eğitimde tam bir karşõdevrimce davranõş içindedir. Siyasal İslamcõ bir parti olarak, üstelik tek başõ- na iktidarda olmanõn verdiği cesaretle, dini sömürüp devlette gitgide kadrolaşõr- ken, laik ve ulusal eğitimde de “tahri- bat”ta bulunmaktadõr. Eğitimde, ileriye doğru adõm atma bir yana, gelecek için de bir getireceği yoktur. İçinde, eğitimin de yüzdüğü “din bataklığı”nõn kurutul- masõnõ bu iktidardan beklemek ise hiç mümkün değildir. Her yönünden tehlikelidir bu parti! Tehlikeliliği, sadece dinci olmasõndan değil neoliberal ideolojiyi sahiplenme- sinden de kaynaklanõyor. Şu pek biliniyor: Yeni liberalizm, doğaya ve yaşama ilişkin her şeyi metalaştõrõp pa- zarlarken, belki daha da korkunç olarak “ortaklaşa olmamız gereken”i yõkõyor, “kamusal”la “sosyal”i de, piyasanõn em- rine veriyor; bu arada, okula bir “işletme” diye bakõp, devlet elindeki eğitime de sal- dõrõyor ve üstünde baskõ kuruyor. Türkiye’de, 1980’li yõllarda uygulanmaya başlanan nooliberal politikalar, sosyal ya- şamõn tüm alanlarõnõ yõkõp soysuzlaştõrõr- ken, eğitimi de bozup “çürütmekte” olu- şu da artõk ayyuka çõkmõştõr; ülkede, bu- günkü haliyle, sağlõklõ bir eğitim hizmeti verilemez. “Eğitim toplumun geleceğidir” derken, şu doğrularõn yeniden altõnõ çizmeli: Eğitim hakkõ “toplumsal bir hak”tõr, eğitim de “kamu hizmeti”dir; eğitim hiz- meti, tüm yurttaşlara “eşitçe” sağlanmalõ ve söz konusu hizmet de, “kamusal kay- naklar”a dayanõlanarak gerçekleştirilme- lidir. Öte yandan, “küreselcilik”, “yerel- leşme”yle eğitimin “ulusal”lõğõ ortadan kaldõrõlmaktadõr. Oysa, günümüz dünya- sõnda Türkiye’nin ihtiyacõ, evrensel değerler üzerinde yükselen ulusal eğitimdir. Bu, top- lumda var olan eşitsizliklerin giderilmesi, ülkenin ekonomik, sosyal, siyasal birliği- nin sağlanmasõ için temel zorunluluklardan biridir. Böyle bir eğitim sisteminin haya- ta geçirilmesi ise, neoliberal özelleştirme politikalarõna son verilmesi ve eğitimi tüm halk için kamunun ele almasõ ile mümkündür. AKP, aksi görüştedir ve doludizgin yü- rüyor. Dõş politikada, ABD’nin izinde ve ne ko- şulla olursa olsun Avrupa Birliği’ne (AB) girmek tutkusuyla çõrpõnõrken eğitimde de dõşardan pompalanan neoliberal tel- kinlere kucak açõyor. Kimi örnekler, yeterli bir fikir veriyor. Son yõllarda üniversite ve lise gi- riş sõnavlarõnda sõfõr alanlarõn ye- kûnu, eğitimin “sorun” olmaktan “bozgun” olmaya doğru gittiğini gösteriyordu. O sõralarda Profe- sör İsa Eşme, eğitim sistemindeki çöküşün nedenlerini sõralarken (Cumhuriyet, 31 Temmuz 2004), eğitime kaynak aktarmada cimrili- ği sõk sõk değişen eğitim politika- larõnõ, çağdaş olmayan öğretim yöntemlerini gösteriyor ve özellikle, “yetiştirmeci eğitim” yerine “ya- rışmacı eğitim”in sistemin omur- gasõ olduğunu belirtiyordu. Ona göre, yarõşmacõ eğitim, “sı- nava odaklı” eğitimdir. Bu eği- timde eğitim araç, sõnav amaçtõr. Bu eğitimde, heveslendirme yok; nedenlere inme, tartõşma ve sor- gulama, kendini ifade etme, anla- ma, yaratõcõlõk, eleştirici düşünme yok. Ne var? Olabildiğince test, sa- dece o var! Çocuklarõmõzõ, işte bu teste dayalõ sistem okullardan soğutmuş, yaratõcõlõklarõnõ, sorgu- layõcõ güdülerini ve özgüvenlerini köreltmiştir. Sorumlu kim? Elbette yalnõz bu hükümet değil, 1946’dan bu yana yönetime gelen hükümetlerdir; ufku dar politika- cõlardõr; eğitimde sorgulayõcõ, araş- tõrõcõ yurttaş yerine “itaatkâr kul yetiştirme” hedefini benimseyen zihniyettir. Profesör Eşme, “Ne yapılmalı” sorusunu şöyle yanõtlõyordu: 1. Bir eğitim seferberliği başla- tõlmalõ; 2. Eğitime kaynak aktarõlmalõ; 3. Öğretmen yetiştirme daha ciddiye alõnmalõ; 4. Ezberci eğitim terk edilmeli; 5. Bunun sağlanabilmesi için de, eğitimin başõna dini eğitim kökenliler değil, çağdaş eğitimi özümsemiş, eğitimde bilim ve ak- lõn önemine inanmõş, üretken, ye- tenekli eğitimciler getirilmeli; 6. Sõnava odaklõ eğitimin ön- lenmesi için ortaöğretim yeniden yapõlandõrõlmalõ! Profesör Eşme’nin söyledikle- riyle, “eğitimde reform” konusu daha da yerine oturuyor. Bir de şunu hatõrlatmalõ: Eğitim, bir bütündür, reformu da öyledir, kendi içinde bölüp parçalanmamalõ, oyuncak sanõp oyalanmamalõ; öte yandan, eğitim, toplumun öteki sorunlarõndan, örneğin nüfusa is- tikrar getirmekten, sanayide ol- duğu gibi, tarõmda kalkõnmadan da bağõmsõz değildir. Bu bütünü gözden kaçõrmamalõ! Konumuza son verirken ne de- meli? ‘Yeni Eğitim’ adõna yutturulmak istenen Eğitimde bozguna doğru ‘Din oligarşisi’nin bir eseri Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Yılmaz Es- mer ile ekibinin yaptõğõ 18 Ağustos 2007 gün- lü Milliyet’te bir araştõrma, din, dindarlõk, laik- lik konularõnda, toplumumuzun gelip durduğu noktayõ pek güzel gösteriyordu: Örnekler şöyleydi: - Dünyayõ ve evreni anlayabilmek için din ki- taplarõ mõ, yoksa bilimsel buluşlar mõ önemli? AKP’li seçmenlerin yüzde 59’u, MHP’li seç- menlerin yüzde 46’sõ ve CHP’lilerin yüzde 1’i yaşadõğõmõz dünyayõ ve evreni anlamak için din kitaplarõnõn bilim kitaplarõndan daha önemli ol- duğunu düşünüyordu.  Din ve dünya işleri kesinlikle birbirinden ayrõlmalõ mõ, yoksa birbirinden ayrõlamaz mõ? Seçmenler içinde AKP’lilerin yüzde 47’si, MHP’lilerin yüzde 28’i ve CHP’lilerin yüzde 10’u, “Din işleri ile dünya işleri birbirinden ayrılamaz” diyordu.  Ramazan ayõnda, lokantalar/yemek yenen yerler, gündüz açõk mõ kalmalõ yoksa iftara ka- dar kapanmalõ mõ? AKP’lilerin yüzde 53’ü, MHP’lilerin yüzde 30’u, CHP’lilerin yüzde 12’si, “kapalı kalma- lı” diyordu.  Pek çarpõcõ bir soru: Bir kadõnõn plajda, ha- vuzda mayoyla dolaşmasõ günah mõdõr? AKP’ye oy verenlerin yüzde 83’ü “günah” di- yor; bu oran, MHP’lilerde yüzde 63, CHP’lilerde yüzde 14 idi. Araştõrmada ayrõca şu iki sonuç: Her 4 seç- menden biri, Türkiye’nin AB’ye tam üye olup olmadõğõnõ bilmiyordu. Tüm seçmenlerin yüzde 60’õ da, cumhurbaş- kanõnõn dindar olmasõnõ önemli buluyor; yüzde 48’inin gönlünden geçen ad da Abdullah Gül’dü! İşte 22 Temmuz seçmeninin davranõş ve ter- cihlerini gösteren araştõrmadan çõkan sonuçlar! İktidar partisini yüzde 48 oyla öne çõkaran AKP’li seçmenlerin kafasõ pek güzel belli olu- yor. Gerçi ta 1950’lerden gelen çaba boşa çõk- mamõş, ama çarpõcõ olan “dinci oligarşi”, en baş- ta eğitimi ele geçirirken, bütün bir topluma da el koymuştur; onu yaparken de, o eksik, özürlü ve yoz “çok partili düzenimizle”, demokrasi- yi de ele geçirmiştir. Peki ne yapmalõ? Toplumu da, okulu da kurtarmak... Temel iki sorunumuz var: İktisadi ve sosyal kalkõnmamõzõ gerçekleştirerek çağõmõzõ yaka- lamak ve onun içinde, saygõn bir toplum olarak yer almak; öte yandan, yalnõz yasalardan oluşan bir sistem olarak değil, aynõ zamanda bir yaşam biçimi olarak demokrasiyi kurmak, özgürlüğün nimetlerinden yararlanmak. Her ikisi de birbirine bağlõdõr bunlarõn. Ve her ikisini de gerçekleştirmek, yeni bir in- san yetiştirmemizi gerektiriyor. Bu insan, bireysel kurtuluşa değil, toplumsal kurtuluşa inanan; ilerlemeye ve geleceğe yö- nelmiş, geriye değil ileriye bakan; aklõn ve bi- limin öncülüğünü kabul etmiş, öyle olduğu için de sistemli düşünen, tartõşan ve yaratan; barõşa, emeğe, insan haklarõna, hoşgörüye, demokratik değerlere baş köşede yer veren insan olacaktõr. Çağõmõzõn fethine de bu insanla çõkacağõz! Ne var ki, yurdumuzda yürürlükteki düzen, bu idealin karşõsõndadõr. Bu bir düzen de değil, ah- tapottur aslõnda: Kimi kollarõyla, insanlarõmõzõn boğazõnõ sõkar ve toplumu onlar için bir cehen- neme çevirirken; kimi kollarõyla, okuldan üni- versiteye değin eğitim ve öğretimin bütün ocak- larõnõ da kuşatmõş, çocuklarõmõzõn ve gençleri- mizin çevresine karanlõğõn duvarlarõnõ çekmiş- tir. Gittikçe boğucu hale gelen bu ortamda, genç kuşaklar, aydõnlõk yarõnlarõ yaratmanõn bilgi ve becerilerini kazanamadõklarõ gibi, demokrasinin en sağlam güvencelerinden biri olan demokra- tik bir politik kültürü de özümseyemez durum- dadõrlar. Toplum bir cangõla dönmüş, okul an- lamõnõ yitirmiştir bir bakõma. Toplumu da okulu da kurtarmak gerekiyor. YARIN: KADINLARIN SAVAŞI SÜRÜYOR... Yetiştirmeci yerine yarõştõrmacõ eğitimin, eğitim sisteminin omurgasõ haline gelmesi öğrenciyi okuldan soğutuyor. Atatürk, karatahta başında yeni alfabeyi tanıtırken. ÜMİTSİZ ÜNİVERSİTELİLER Üniversite mezunlarõ madenciolacak ZONGULDAK (AA) - Zonguldak’ta, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) maden ocaklarõna alõnacak 3 bin işçi için başvuran 37 bin 196 kişi arasõnda 1160 üniversite mezunu da yer aldõ. TTK Genel Müdürlüğü yetkililerinden alõnan bilgiye göre, kuruma bağlõ müessese müdürlüklerinden Karadon, Amasra, Üzülmez, Kozlu ve Armutçuk’ta istihdam edilmek üzere açõlan 3 bin işçi kadrosu için, değişik eğitim durumlarõndaki 37 bin 196 kişi başvuru yaptõ. Madenci olmak için başvuran 1160 üniversite, 12 bin 352 lise ve dengi okullarõ, 8 bin 902 ortaokul ve 14 bin 782 ilköğretim okulu mezunu, 27 Ekim-10 Kasõm tarihlerinde yapõlacak mülakata katõlacak. Görüşmelerde maden ocaklarõna yatkõnlõklarõ yönünde sõnava tabi tutulacak adaylarõn, uzunluklarõ iki metreyi bulan maden direği taşõmalarõnõn yanõ sõra kazma, kürek ve baltayõ nasõl kullandõklarõ uygulamalõ test edilecek. Üniversite mezunlarõ da dahil olmak üzere avuç içlerine bakõlarak işe yatkõnlõklarõ belirlenmeye çalõşõlacak adaylarõn, boy ve kilo dengesi de göz önünde bulundurularak yapõlacak tercihlerin ardõndan noter huzurunda kura çekilecek. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Siirt Belediye Meclisi’nin DTP’li üyeleri, AKP’li Belediye Başkanõ Mervan Gül ve yöneticiler hakkõnda temizlik ihalesini alan şirkete kesilen cezalarõ yetkisi olmadõğõ halde affettiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulundular. Böylelikle Gül hakkõnda, “resmi belgede sahtecilik, kamu kurumu aleyhinde dolandırıcılık, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, görevi kötüye kullanmak” iddialarõyla savcõlõğa 23. kez dilekçe verildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a milletvekilliği yolunu açan ve karşõlõğõnda AKP Siirt Belediye Başkanõ olarak ödüllendirilen Mervan Gül’ün sürekli gündeme gelen yolsuzluk iddialarõna bir yenisi daha eklendi. DTP’li belediye meclis üyeleri Hidayet Elinç, Mehmet Kaysi ve Kısmet Özdemir, suç duyurusu dilekçelerinde Mervan Gül’ün 31 Temmuz 2007’de yapõlan temizlik ihalesinde Akmercan şirketini kolladõğõnõ ve şirketin ihaleyi 3 milyon 85 bin YTL bedelle kazanmasõnõ sağladõğõnõ belirttiler. Diğer şirketlerin ihaleye girmesini engellemek amacõyla komisyon başkanõ ve üyelerince “Kamu İhale Kanunu’na” aykõrõ şartlar konulduğunu savunan DTP’liler, Kamu İhale Kurumu’nun da belediyenin suç işlediği yönünde tespitte bulunduğuna dikkat çektiler. DTP’liler, dilekçelerinde, “Bu karar Kamu İhale Kurumu’nun resmi internet sitesinde yayımlanmış, fakat yetkililer hakkında hiçbir işlem yapılmamıştır” dediler. Akmercan şirketine şartnameye uygun temizlik işleri yapmadõğõ gerekçesiyle Belediye Encümeni tarafõndan değişik tarihlerde yaklaşõk 800 bin YTL ceza kesildiğini vurgulayan DTP’liler, dilekçede şu ifadelere yer verdiler: “Şirket avukatının bu para cezalarının iptali için Diyarbakır 1. ve 2. İdare Mahkemesi’nde açtıkları davalar belediye lehine sonuçlanmıştır. Bu paraları tahsil ederek şirketin haksız ve usulsüz aldığı paraların kamuya geri dönüşümünün sağlanacağı ümidi yeşermişken aldığımız duyumlarla belediye yetkilileri ve şirketin anlaşarak söz konusu para cezalarını iptal ettiklerini öğrendik.” Belediye yetkililerinin encümenin verdiği idari para cezasõnõ geri alma yetkisine sahip olmadõğõna işaret eden DTP’liler, böylelikle kamunun zarara uğratõldõğõnõ belirterek yetkililer hakkõnda suç duyurusunda bulundular. SAVCILIĞA 23. DİLEKÇE AKP’li belediye başkanõ hakkõnda suçduyurusu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle