24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 26 EKİM 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Erbil Tuşalp: “Dünya Futbol Şampiyonası‘na katılmak için federasyonu müsteşarlık yapalım; Fatih Terim de müsteşar olsun!” Fenerbahçe’nin Kadıköyü’ne yeni isim: Kahırköy! İttifak Timuçin Öktem: “Sadaka ile Güneydoğu’da seçim kazanamayacağını anlayanların yeni formülü; sınır ötesi Nakşibendi ittifakı!” Delik Fikret Koca: “San Francisco’nun lağım sistemine George W. Bush’un adı verilecekmiş. Süpürülecek delik belli oldu!” Çıkış Mustafa Pınar: “Hukuk dışına çıkıldığını söyleyen Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi’ne çıkarken hukuk dışına çıkılmamış mıydı!” YağmurDeniz Politika Nami Tepe: “Ekonomik kriz bizi etkilemez elhamdülillah. Dünyadaki kriz bizi teğet geçer inşallah. Dişli’yi unutturduk maşallah. Deniz Feneri’nden de sıyırırız evelallah. Sıyıramazsak hapı yutarız, maazallah!” Gerekçe Ömer Karabey: “Anayasanın temel hükümlerine uyacaklarına dair ant içen milletvekillerinden büyük bir çoğunluğun sözlerinde durmadıkları yüksek mahkemenin gerekçeli kararıyla onanmış olmadı mı!” - Yargıçlar da dinlenebilirmiş... “Yargı değil telekulak bağımsızlığı!” DEĞERLİ düşünür ve düşündürürlerimizden Markopaşa, meraklı ve değerli okurlarımızın sorularını yanıtlıyor: Semih Bağdat “Genel Başkanının adı da Devlet olan ve evveliyattan beri devleti koruduğunu iddia eden bir parti, devleti siyasi tehlikelere karşı korumakla sorumlu bir yüksek yargı organını niye kuşa çevirmek ister” diye soruyor. El cevap: Eskiden kurda kuşa yem olmak diye bir tabir vardı, şimdi kurdu beslemek için kuşları yem yapıyorlar! Yahya Kemal Adak “Bir ülkede Adalet Komisyonu kız çocuklarına tecavüzde sorumluluk ve ceza alma yaşını 14’e indirmeyi önerir ve tecavüzcü ile evlenme yoluyla tecavüzü özendirir bir tutum takınırsa siz bu öneriyi getirenler hakkında neler düşünürsünüz” diyor. Cevap olarak şöyle diyebilir miyim bilmiyorum ama 14 yaşından küçük erkek çocuklarına tecavüz edenlere herhangi bir kolaylık sağlamadıkları için kız çocuklarının kundaktan çıktıktan sonra türbana sokulmasının en azından bazı erkeklerin cinsel tahriklere kapılmasını engelleyebileceğini düşünmüyorum fakat yine de bu sorunun doğru yanıtının dinci Vakit gazetesinin değerli yazarlarından ve torunu yaşındaki kız çocuğuna tecavüzden tutuklu yargılanmakta olan Hüseyin Üzmez‘in ilgi alanına girdiğini söylemekle yetiniyorum! Okan Öztürk “Avrupa Birliği’nde muhtelif görevlerdeki malum komiserlerden bir teki bile niye Ergenekon davasının duruşmalarını izlemiyor” diye soruyor. İzleyecekler efendim, merak buyurmayın. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin Bey, Türkiye’ye gelip hem davayı izlemeleri hem de Avrupa’nın en muhteşem cezaevini gezip görmeleri için kendilerine acele posta servisi ile gidiş-geliş uçak bileti göndermiş olmalıdır. Anlaşılan o ki posta, Deniz Feneri mektubu gibi ellerine biraz geç ulaşacak. Abidin Bahar “Anayasa Mahkemesi, anayasanın üstünde değildir, lafı ne demektir” diye soruyor. Bu veciz söz aslında şu demektir efendim: Anayasanın altından girip üstünden çıkarak devletin temel ilkelerini ortadan kaldırmaya çalışan siyasiler Anayasa Mahkemesi’nin altında ezildikleri için laf olsun torba dolsun amacıyla konuşarak yandaşlarına moral vermeye çalışmaktadırlar. Markopaşa’dan PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Faşizm Kendini Saklamıyor Arşivime göz atmak isteyecek okurlarım yazıla- rımın altında yer alan (www.denizkavukcuogluya- zilari.blogspot.com) adlı site adresine girdiklerinde şöyle bir duyuruyla karşılaşacaklar: “Bu siteye eri- şim mahkeme kararıyla engellenmiştir.” Kararı TC Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi 20.10.2008 ta- rihinde vermiş. Bu uygulama yeni değildir; devlet yargı aracılı- ğıyla, Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 5 Mayıs 2008 tarihinde yasaklanan YouTube örne- ğinde olduğu gibi uzunca bir süredir siyasal anla- yışına aykırı görüşlerin yer aldığı sitelere erişimi en- gellemektedir. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı aldırdığı yargı kararlarına neden olarak “bölücülük propa- gandası”, “Atatürk’e hakaret” gibi suçları gösteri- yor, ne var ki gerek “YouTube” gerekse “blogspot” büyük rağbet gören uluslararası iletişim araçları ol- duğundan tek bir kuru’nun yanında yüz binlerce yaş’ın da düşüncelerini açıklama ve haber alma öz- gürlükleri engellenmiş oluyor. Doğal ki engellenenler yalnızca ortak kullanıma açık büyük web siteleriyle sınırlı değil; çeşitli ne- denlerden ötürü yasaklanan binlerce site olduğu söyleniyor. Bunun boş bir söylenti olmadığı zaten herhangi bir arama motorunda karşınıza sıkça çı- kan uyarı yazılarından da belli oluyor. Türkiye Cumhuriyeti dünyada düşünceden kor- kan, düşünceyi yasaklayan devletlerin arasında ilk sıralarda yer alıyor. Yasakçılık, devleti yöneten hü- kümetlerin yakalarından söküp atmayı hiç düşün- medikleri bir utanç etiketi olarak hep yerinde kalı- yor. AKP hükümeti bu ülkede var olan yasakçılığı daha da derinleştirip yaygınlaştırıyor. Son 1 Mayıs görüntüleri belleklerimizde hâlâ can- lı; biber gazına boğulan sendikacılar, dövülen genç- ler, yerlerde sürüklenen, kafaları tekmelenen genç kadınlar, coplanan turistler… Salt gazetelerini sa- tıyor diye gözaltına alınan, dövülen, işkence gören, öldürülen solcular… Düşüncelerini açıkladı diye yargılanan aydınlar… Alkollü içki yasakları… Dev- let kurumlarına getirilen kışla düzenleri… Tutukla- nan, aylarca tutuklu kalan ama niçin tutuklandığını öğrenemeden ölen sanıklar… Medya her gün yeni baskı, yeni yasaklama ha- berleri veriyor. Bir hükümet ki koca ülkeyi bataklığın kıyısına ge- tirmiş, Başbakan’ı çıkıyor, sosyalizmi, sosyalistleri eleştiriyor; hiç anlamadan, hiç bilmeden, hiç dü- şünmeden. Bu toplum bugünlere kadar kendisi gibi düşün- meyenlere karşı böylesine hırçın, böylesine nobran, böylesine baskıcı davranan bir sivil hükümet gör- mediğinden sürüklendiği rejimin adını koymakta zorlanıyor. Avrupa Birliği uyum yasaları, verilen demokratik- leşme sözleri vs AKP hükümetinin elinde birer ka- muflaj aracı olmaktan öteye gitmiyor. ABD’nin de, AB’nin şu sıralar istediği de bu zaten; toplumu sü- rekli denetim altında tutabilecek otoriter, fakat “si- vil” bir yönetim, “ılımlı faşizan İslami” bir rejim. Ne var ki hükümet içindeki kötücül eğilimleri dizginle- mekte başarılı olamıyor, bu eğilimler hızla faşizan- lıktan faşizme doğru gelişiyor. Dizginler öyle bir bo- şalıyor ki hükümet her gün biraz daha somutluk kazanan antidemokratik, faşizan yapısını açığa vur- makta bir sakınca görmüyor. Hükümet kendisini yakın gelecekteki karanlık günlere hazırlıyor. Türkiye, içinde bulunduğumuz küresel ekonomik krizin en sert vurduğu ülkelerin başında geliyor. Bu krizin sonuçları toplumun tüm kesimleri için çok acılı olacak ve bu acıyı her zaman olduğu gibi ça- lışan kesimler, emekçiler en derinden duyacaklar. Toplumsal sarsıntıların, patlamaların baş göstere- ceği o dönemde hepimizi dehşete düşürecek olay- larla karşılaşacağız. Yaşayacağımız dehşeti en aza indirmek ise bizim elimizde, bu ülkenin aydınlık insanlarında. Bunun için her şeyden önce bize dayatılan rejimin adını koymak, buna göre önlemler almak zorundayız. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com “İlgi yazınız incelenmiştir. Ankara Büyükşehir Belediye- si’nin Mimarlar Odası’nın kat- kılarına ihtiyacı yoktur.” Bu cümle, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanõ Melih Gök- çek’in imzasõyla 13 Ağustos 2003 tarihli resmi yazõda yer alõyordu. Nedeni ise Mimarlar Odasõ Ankara Şubesi’nin “basından öğrendiği” ve TBMM bahçe- sinde yapõlmak istenen metro is- tasyonu hakkõnda “görüş” üre- tebilmesi için belediyeden “bil- gi” istemesi... Gökçek “Size ihtiyacım yok” demekle yetinmemiş, şunu da ek- lemiş: “Mimarlar Odası her- hangi bir konuda eğitim arzu ederse, teknik elemanlarımız size bu eğitimi verebilir...” Kentinin bir meslek kurulu- şuyla böylesi “garip” polemiğe giren, hatta “dalaşma dili”ni üzerinde “T.C.” olan resmi kâ- ğõda bile yansõtan bir başka be- lediye başkanõ var mõdõr? “Devlet” yazõsõnda “kin” kusmak olağan bir durum mudur? Diğer bir benzer yazõnõn tarihi de 14 Ekim 2003... Yine Gökçek, yine Ankara Büyükşehir Belediyesi adõna Mi- marlar Odasõ’na bakõn ne diyor: “Siyasi ne- denlerle hareket ettiğine ka- naat getirdiğimiz bir oda’nın Ankara mimarisine en ufak bir katkısının olacağına inanma- dığımız için organizasyonu- nuza katılmayı düşünmüyo- rum.” Gökçek’in bu yanõtõna neden ise 2005’te İstanbul’da gerçek- leşen Dünya Mimarlõk Kongre- si kapsamõnda öğrenciler ara- sõnda düzenlenen “Yaşasın Kentler” temalõ fikir yarõşmasõ için Mimarlar Odasõ Ankara Şu- besi’nin “belediyeyle işbirliği” yapmak istemesi... Ankara’daki mimarlõk öğren- cilerinin de bu uluslararasõ ya- rõşmaya katõlmalarõnõ destekle- meyi amaçlayan işbirliği talebi- ne “teşekkür” etmek şöyle dur- sun, Belediye Başkanõ imzasõnõn üstünde şunlar da okunabilmek- tedir: “Ne zaman Mimarlar Odası Ankara’da yapılan hiz- metlere objektif bakmaya baş- lar ve biz de bunu görürüz, on- dan sonra işbirliğini düşüne- biliriz...” Bu “normal olmayan” tavõr, acaba hangi siyasal görüş tara- fõndan kabul edilebilir; dünyada hangi parti, ister dinci, ister li- beral, ister sağcõ ya da solcu ol- sun, hangisi bu tür kişiliklerle temsil edilmeyi yeğleyebilir? İcraat yerine polemik Gökçek’in tanõmlanmasõ zor yönetim anlayõşõyla da örtüşen bilim dõşõ, akla aykõrõ, hatta yar- gõnõn da “dur” dediği kentsel projeleri başkentimiz adõna ne kadar “talihsizlik” ise; katõlõm- cõ, demokratik ve uzmanlõklara saygõlõ belediyeciliğin örneğini yakõn geçmişte Ankara’ya ya- şatabilmiş bir siyasetçinin “Ye- niden adayım” demesi de en az o kadar önemli bir “şans”... Nitekim Murat Karayal- çın’õn adaylõğõ konusunda sade- ce “siyasal senaryolar”la de- ğerlendirmeler yapan Gökçek’in, bu tavrõyla da Ankara’ya yap- tõklarõnõ “sorgulama” günde- minden uzaklaştõrmak istediği çoğu kimsenin ortak kanõsõ. Öyle görünüyor ki Gökçek, se- çime doğru “rakipleri”yle baş- kentimizin önceliklerini tartõş- mak yerine, siyasal sataşma- larõyla farklõ bir gündem ya- ratmayõ yeğliyor. Örneğin, Karayalçõn’õn “raylı sistemi geliştirmedi; şehirciliğe ve hu- kuka aykırı katlı kavşaklarla kenti otomobile kurban etti” eleştirisini bile şöyle yanõtlõyor: “CHP’ye başkan olmak isti- yor...” Medyamõz da bu tür politik çe- kişme gösterilerine önem verdi- ğinden, Karayalçõn’õn adaylõğõ Ankara yerine partilerin ve li- derlerin geleceklerini öne çõka- ran bir gündemle değerlendirili- yor. İmar Dosyası ‘farkı’ İşte böylesi bir ortamda, Kanal B’deki İmar Dosyasõ programõ- mõzda ise Karayalçõn’õ öncelik- le Ankara’nõn kentleşme, imar, çevre, kültür, ulaşõm, altyapõ ve toplumsal yaşam konularõyla konuk ediyoruz. Sosyal demokratlarõn dene- yimli adayõ, başkentin sorunla- rõna ve önceliklerine nasõl bakõ- yor? Nasõl bir yerel yönetim an- layõşõnõ savunuyor? Melih Gökçek dönemine “ka- yıp yıllar” demesi ne anlama ge- liyor? Diğer dünya başkentleri gibi Ankara’yõ da güvenceye alacak “kalıcı” bir çağdaş yö- netim modeli için ne düşünüyor? Yanõtlarõ bu gece 23.00’te İmar Dosyasõ’nda... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 26 Ekim Müsteşar SESSİZ SEDASIZ (!) ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Murat Karayalçõn’la Ankara üzerine... ekinci@cumhuriyet.com.tr Sözkonususaçise“geri”siteferruattırdiyorlar! BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kumaş ke- narõna uygula- nan bir tür an- tika dikiş. 2/ Mayhoş bir meyve... Do- nuk renkli oto- mobil boyalarõ için kullanõlan sözcük. 3/ A l ü v y o n . . . Herkesin gözü önünde yapõlan. 4/ İs- kambilde bir kâğõt... Resmi bir erkek giy- sisi. 5/ Cennet kõzõ... Aylõk. 6/ Enis Ba- tur’un bir romanõ... Nikel elementinin simgesi. 7/ Büyük sopa... “Eğlenecek -- - bulaman / Gönlüm- deki köşk olmasa” (Âşõk Veysel). 8/ Döl verme yetkinliğine gelmiş olan... Dinlenmek için çalõşmaya ara verme. 9/ Bir armut cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Düzelme, iyileşme... Üzerinde film çevrilen stüdyo düzlüğü. 2/ Batman’õn Hasankeyf ilçesini sular altõnda bõrakacak olan baraj... Otlak. 3/ Dağõn bir noktasõndan kopup yuvarlanan kar kümesi... Okul, kõşla gibi yerlerde hastalar için ayrõlmõş bö- lüm. 4/ Yiyecek bulamayan, yoksul kimse... Deniz teknelerini karaya çekmek için bunlarõn altõna sü- rülen yuvarlak ağaç. 5/ Hicap... Manganez ele- mentinin simgesi. 6/ Giysilerin üstüne giyilen, önü açõk bir tür üstlük... Kuzu sesi. 7/ “Altınkökü” de denilen kusturucu bir kök... Uğur, iyi talih. 8/ Şöh- ret... Gemilerde türlü işlerde kullanõlan bir tür de- mir halka. 9/ Bir sayõ... Kaliteli bir kõrmõzõ şarap veren üzüm cinsi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B A Ğ D A Ş I M Ü N O T U R A K R E N A B A N A Ü L E Ş A K H M E A R T A R C K L E O B A E P İ T E L Y U M K A V A L A L A T İ K M U İ N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle