04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 2008 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI [email protected] Sõra dõşõ diplomatõn İstanbul’daki yedi yõlõ Vatikan’dan laik kõyafet izni Tanrõ’ya ulaşmanõn sayõsõz yolundan belki de en meşakkatli olanõnõ seçtiğinde, 22 yaşõndaydõ. Belçikalõ anne, Fransõz babanõn ele avuca sõğmaz, dans etmeyi, şarkõ söylemeyi seven, çapkõn kõzõydõ, o zamanki adõyla Madeleine Cinquin. İç çamaşõrõ üreticisi varlõklõ ailesini Belçika’da bõrakõp, Fransa’ya gitti. Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe okudu. Annesine rahibe olmaya karar verdiğini söylediğinde annesi şöyle dedi: “Erkeklerin hayran bakışlarından hoşlanıyorsun, bundan vazgeçebilecek misin?” Madeleine kararlõydõ, Rahibe Emmanuelle oldu. 99 yõllõk yaşamõ 100. doğum gününe birkaç hafta kala noktalanana dek Rahibe Emmanuelle, sevgilerin en büyüğünü doğduğu topraklara yüzlerce kilometre uzaklarda, Türkiye’de, Tunus’ta, Mõsõr’da yoksullarõn, çöp toplayanlarõn, bakõma muhtaç çocuklarõn, genç kõzlarõn, kadõnlarõn arasõnda buldu. Geçen pazartesi Callian’daki sõcacõk yatağõnda sessizce yaşamdan sõyrõldõ. Laik Fransa’nõn sevgilisiydi ihtiyar kadõn. Hiç kabul etmese de Azize Teresa ile karşõlaştõrõlõyordu. Belçika’daki, Fransa’daki gazeteler günlerdir onu, yaşamõnõ anlatõyor. Cin gibi bakõşlarõ, sevimli ve bumburuşuk yüzü dergilerin kapaklarõnda. Huzurla gülümsüyor, gencecik bir enerji yüklü. Rahibe Emmanuelle’in bir rahibe olarak ilk durağõ İstanbul olmuş. Bir Belçika gazetesinde Eddy Przybylski imzalõ haberde İstanbullu yõllar uzun uzun anlatõlõyor. Yazõda sultanlarõn rejimine son veren Atatürk’ün, Cumhuriyeti kurup, laik bir devlet haline getirdiği, 1930’larõn Türkiye’sinde laik düzene geçişte dini sembollerin aleni bir şekilde kullanõlmasõna izin verilmediği belirtiliyor. Rahibe Emmanuelle’in 15 yõlõnõ geçirdiği İstanbul’da yaşayabilmesi için genç Cumhuriyetin laiklik prensiplerine saygõ göstermesi gerekiyormuş. Geleneksel rahibe giysilerinden vazgeçebilmek için Vatikan ve Paris’ten izin istemiş. Dini otoriteden gelen yanõtlar açõk ve net olmuş önce. “Rahibe giysileri yerine, o ülkeyi terk et!”. Bu yanõtla yetinmeyip Roma’ya kadar giden Rahibe Emmanuelle Vatikan’dan istediği izni koparmayõ başarmõş. Aynõ yazõda 1958’de XXIII Jean olarak Papalõk makamõna yükselen Rahip Roncalli’nin, Rahibe Emmanuelle’le aynõ dönemde Türkiye’de görev yaptõğõ sürece kendisine dar gelen redingotuyla dolaşmasõndan da espriyle söz ediliyor. Türkiye’den ayrõlõp Tunus yollarõna düştüğü 1954 yõlõna kadar, İstanbul’da, önce yoksul Katolik çocuklarõnõn devam ettiği bir okulda, daha sonra Notre Dame de Sion’da öğretmenlik yapan rahibe Emmanuelle’in yoksullukla ilk tanõştõğõ yerin, Türkiye’de öğretmenlik yaptõğõ o ilk Katolik okulu olduğu söyleniyor. Rahibelik hayatõna laik Türkiye’de başlayan Rahibe Emmanuelle, gerçek bir dindar olarak Katolik dininin kalõplarõnõ zorlayan, sorgulayan tutumunu hayatõnõn sonuna kadar sürdürdü. 55 yaşõnda yaşamaya başladõğõ Mõsõr’da çöp toplayarak hayatta kalmaya çalõşan binlerce yoksula yardõm eli uzatabilmek için medyadan yararlanmaktan kaçõnmadõ. Bir yandan Vatikan’a doğum kontrolünün serbest bõrakõlmasõ için mektuplar yağdõrõrken, bir yandan 80’li yaşlarõna kadar yaşadõğõ Kahire’de yoksul kadõnlara doğum kontrol ilaçlarõ dağõttõ. Vatikan’õ kõzdõrmak pahasõna, rahiplerin evlenebilmesinden yana olduğunu seslendirmekten asla çekinmedi. Ülkelerin yoksulluktan kurtulabilmesi için kadõnlarõn eğitilmesinin ve özgürleşmesinin şart olduğunu her fõrsatta vurgulayan cesur bir “feminist” oldu. İsimleri, Richesse de la pauvreté (Yoksullarõn zenginliği), Yalla les jeunes (Yallah Gençler), Le paradis, c’est les autres (Cennet Başkalarõdõr) J’ai cent ans et je voudrais vous dire (Yüz Yaşõndayõm ve Size Anlatmak İstiyorum) olan kitaplar yazdõ. En sevdiği sözcüğün “yallah / İleri” en nefret ettiği sözcüğün ise “dur” olduğunu söylüyordu Rahibe Emmanuelle ve bu onu bir efsane haline getiren kişiliği hakkõnda hayli fikir veriyor aslõnda… [email protected] Emmanuelle ismi ne çağrõştõrõrsa çağrõştõrsõn, bu ismi 80 yõla yakõn taşõmõş Fransõz bir kadõn vardõr ki, “Azizelik” diye bir mertebe kabul edilirse ancak “O” ve belki onun gibi bir iki kişi bu taltife layõk olabilir. Ama “O” pek bilinmez. Bilinmek, tanõnmak için de özel bir gayret sarf etmez. Medyatik ve nankör bir evrende kalõcõ, yapõcõ işler üreten herkes gibi genellikle kendi yaşadõğõ andan süzdüğü haz ve çevresine kazandõrdõğõ mutlulukla yetinir. Tüm muhtaçlara çare götürmekten uzak da olsa, yeryüzünde ezilenlerin, horlananlarõn, yoksullarõn bakõşõnõ, nefesini her an üstünde hissetmiş, 80 yõl o sorumlulukla davranmõş bir “Abla”dõr, “Soeur (Sör) / Rahibe Emmanuelle”... “Kahireli Paçavracıların Kardeşi” namõyla ünlenen, dünya yoksullarõnõn ablasõ Emmanuelle, 19’u 20 Ekim’e bağlayan gece uykusunda “huzur” içinde ebediyen gözlerini yumduğundan gerisinde yüzyõllõk örnek bir yaşam, anõt eser bir “bakış” bõrakõyordu. Ayõrmayan, saldõrmayan, horlamayan, istisnasõz herkese sevgiyle davranan, “birbirinizi sevin”i ilke edinen, gerektiğinde kendi “Kitap”õ, hiyerarşisi dahil her türlü dogma ve otoriteye karşõ çõkabilme yürekliliğine sahip bir kişilikti. Açlõğa, ayrõmcõlõğa, yoksulluğa karşõ eşitlik, kardeşlik, sosyal adalet, insanlarõn mutluluğu için somut mücadele verenlerin, bu işin uzmanlarõnõn yakõndan tanõdõğõ “Rahibe Emmanuelle”, gerçek adõyla Madeleine Cinquin 16 Kasõm 1908’de Fransõz bir baba ve Belçikalõ bir anneden dünyaya gelir. Babasõnõn 6 yaşõnda gözünün önünde boğulmasõ, onda o yaşõnda dahi, çaresizliklere karşõ savaşacak, hayatõna anlam verecek bir “Dava”ya adama sezgisini geliştirir. Notre Dame de Sion Kongregasyonu aracõlõğõyla girdiği, dini çerçeveli, evrensel mutluluk kavgasõnda, fani dünyanõn birtakõm zevklerinden kendini hiç mahrum etmez. Daima õşõk, sevinç, şefkat saçan mavi bakõşlarõ; eşsiz nüktedanlõğõnõn kaynaklandõğõ eleştirel yaklaşõmõ; haksõzlõğa, ikiyüzlülüğe, yalancõlõğa tahammülsüz ve ödünsüz tepkileri; bitmez tükenmez enerjisiyle tuttuğunu koparan alçakgönüllü, sade fakat fevkalade becerikli girişimciliği ona bir süre sonra kendi özel bağlamõnda dahi apayrõ bir konum kazandõracaktõr. Bu olağanüstü pedagog-öğretmen savaşçõnõn gerçek kimliğini, güzergâhõnõ belirleyecek ilk aktif 28 yõlõ Türkiye’de, İstanbul’da geçecektir... Fransõzlarõn en sevdiği kişilikler sõralamasõnda 1 numaralõ kadõn olan “Sör Emmanuelle”, son yõllarõnõ geçirdiği Callian köyünde sade bir törenle gömülürken, anõsõna hafta içinde Notre Dame Katedrali’nde düzenlenen ayine Nicolas Sarkozy ve “komple protokol” katõldõ. Tüm basõn yayõn organlarõ ilk haber, kapak, manşet, dosya, röportaj, özel sayõ, kitap, tekrardan yayõnlarla bu benzersiz kişiliğe olan saygõ ve minnetlerini ifade ettiler. Herkes dünya çocuklarõ, yoksullar, Kahire gecekondularõ, dünyadaki sefalet ve haksõzlõğa karşõ mücadelesinden söz etti. İstanbul veya Türkiye’deki geçmişi hakkõnda tek kelime, satõr veya sözün, atfõn geçtiği fõrsatlar çok sõnõrlõydõ. Ancak nankörlük tek yanlõ değildi. Türkiye’de “Yoksulların Ablası”nõn 1932 yõlõndan beri yaptõklarõnõ kim araştõrdõ? Tek gazetede, tek satõr göremedik (internet portallarõndaki kõsa haberler hariç), televizyon kanallarõnõ da bilemeyiz. İstanbul Notre Dame de Sion Lisesi sorumlularõndan rahibe Sör Monique’in ihtiyatlõ bir dille aktardõğõna göre 1932-63 yõllarõ arasõnda (1954-58 arasõ Tunus’taymõş), önceleri yoksullara ders vererek, ancak sonradan İstanbul Üniversitesi ve lisede felsefe ve edebiyat öğretmenliği yapan Sör Emmanuelle binlerce öğrenci yetiştirmiş. 9 kitabõn da yazarõ kişilik “Ötekileri”, İslamõ, gerçek farklõlõklarõ İstanbul’da keşfettiğini, o toplum ve insanlardan çok şey öğrendiğini, onlarõ nasõl sevdiğini çeşitli vesilelerle yazmõş, anlatmõş. Haberiniz var mõydõ? Tek mirasõ www.asmae.fr adresinde görülebilen 8 ülkede örgütlü, çocuklar için ve yoksullukla mücadele derneği ASMAE. Kilisenin uslanmaz asi kõzõ 2002’deki bir söyleşideki soruyu şöyle cevaplõyor: “Sırrım mı? Tanrı’ya inandığım kadar İnsan’a da inanıyorum. Ama zaman zaman İnsan’a olan inancımı daha öne çıkartmalıyım, diye düşünüyorum. Dünyada Hıristiyan, Müslüman, Budist, Yahudi, Ateist vs binlerce dostum oldu. Hepsiyle ortak paydam İnsan’a olan inancım. Bunun için dostuz, el ele çalışıyoruz... Dünyayı kurtaracak tek şey de Sevgi. Ölümden bile güçlü, zira ebediyetin tohumu onda saklı...” [email protected] Yoksullarõn sevgiliablasõ ‘Emmanuelle’ UĞUR HÜKÜM PARİS ÇİMEN TURUNÇ BATURALP BRÜKSEL Acõlarlayaşayan kent:Sarayevo Cami ve kiliselerin yan yana asõrlardõr birlikte varlõklarõnõ sürdürdükleri bir kent. Her yerde Osmanlõ mimarisini görüyoruz. “Baş Çarşı” Osmanlõ döneminden mimarisini yõllara inat korumuş. Şehrin merkezinde, alõşveriş ve buluşma yeri Baş Çarşõ’da akşamüstü, gençler adeta savaş yaşamamõş bir kent görünümünü sergilemeye çalõşõyorlar, giyimleriyle, ilişkileriyle... Kentin binalarõnõn özellikle tepelere bakan cephelerinde, 15 yõl öncesinin mermi kovanlarõ izleriyle delik deşiklik insanõn içini burkuyor. Şehrin her yerindeki mezarlõklar yeni. Stadyum bile mezarlõk yapõlmõş. 20’nin üzerinde yeni mezarlõk. Tepelerden şehre baktõğõnõzda mezarlõklarla şehrin binalarõnõn nasõl iç içe yaşadõğõnõ görüyorsunuz. Tito’nun Yugoslavyasõ 7’ye bölünmüş. 7’den biri olan Bosna Hersek’te ise 3 ayrõ yönetim. Boşnaklar, Sõrplar ve Hõrvatlar. İç savaş sonrasõ yapõlan yeni camilerdeki mimari değişiklik hemen göze çarpõyor. Değişiklik Arap ülkelerinin katkõsõ ile yapõlmõş. Fiberglastan yapõlmõş, gece õşõklandõrõlõnca içi gözüken minare silueti dikkati çekiyor. Çanak içinde, dağlarla ve havaalanõ ile çevrelenen kent, havaalanõndan geçişin önlenmesiyle adeta bölünerek kapatõlmõş, nefes alamaz hale getirilmiş. Tepelerden yerleşen tanklardan rastgele yapõlan atõşlar, ana caddeleri hedef tahtasõ haline dönüştürmüş. Evinin içinden tünel kazõlmasõnõ sağlayan, havaalanõnõn altõndan geçen daracõk tünelden nasõl yardõmlarõn geçirildiğini, şehrin soluk aldõğõnõ ve direnmesini anlatõyor, ev sahibi şimdi müze olan binasõnda. Değişik ebattaki tüfek, top, mermi kovanlarõ boşlarõ savaşa inat mesaj veren hediyelik kalem ve vazolara dönüştürülmüş. Yazõ ve çiçeklerle dünyaya ilginç bir mesaj verilmek isteniyor adeta. Turistik eşya olarak onlarõ satõn alanlarõn, yaşamla ölüm arasõndaki, barõşla savaş arasõndaki farkõ unutmamalarõ isteniyor gibi geliyor. Baş Çarşõ’daki Gazi Hüsrev Begova Camii, Ali Paşa Camii, kilise adeta olanlarõ şaşkõnlõk içinde seyrediyor. Külliyede Morika Han’da açõlan dini kitaplarõn yoğun olduğu kitap sergisinde Orhan Pamuk’un, Cevdet Bey ve Oğullarõ, Yaşar Alptekin’in kitaplarõnõn çevirileri yan yana duruyor. Savaş sonrasõnda yoğunlaşan değişik tarikat ve gruplarõn izleri açõk olarak görünüyor. İzzet Begoviç sade anõt mezarõnda Sarayevo’ya bakõyor adeta. Onu bilge kişiliğiyle anõyorlar daha çok. Taciz sonrasõ kişilik parçalanmalarõ, babalarõnõ annelerinin de bilmediği çocuklar bugün ergenlik yaşõnda. Çoğu bulunduklarõ yerden ayrõlmõş. Şimdi, Boşnak, Sõrp ve Hõrvat, kaynaşma sağlanmamakla birlikte bir arada yaşõyorlar. Savaşõn kayõplarõ ve acõlarõ üzerinde. Bütün bunlar Avrupa’nõn ortasõnda olurken seyreden Avrupalõlar, başkalarõna nasõl özgürlük dersi vermeye kalkõyorlar diye düşünmeden edemiyor insan.. Şimdi, Kafkaslar mõ sõrada.. ya sonra!.. Savaşõ yaşayan çocuklardan, 25’ini geçen Emina’nõn değerlendirmesi: “Sırplarla beraber yaşamak zorundayız, ancak acıları unutmak kolay değil.” Baş Çarşõ’da, baharda İstanbul’da da konser veren, savaşta Sarayevo’dan ayrõlmayan Dino Merlin’in müziği yankõlanõyor. Sarayevo’yu anlatõyor. Barõş kurmak da barõşõ yaşatmak da gerçekten zor... 2000’in yaz aylarõnda Başbakan Göran Persson tatilde olduğundan Dõşişleri Bakanõ Anna Lindh’in başkanlõğõnda toplanan sosyal demokrat hükümet, İsveç’in İstanbul Başkonsolosluğu’nu kapatma kararõ aldõ. Ancak iş çevreleri ile bakanlõk bürokratlarõnõn tepkisi üzerine Göran Persson olaya el koydu ve karar kaldõrõldõ. Dahasõ konsolosluğun güçlendirilmesine, ek bir bütçeyle kurulacak ayrõ bir birimin de Türkiye’nin AB üyeliğine yönelik hazõrlõklarõna katkõda bulunmasõna karar verildi. Bu görevleri yürütmek üzere bakanlõğõn en deneyimli diplomatlarõndan Büyükelçi İngmar Karlsson seçildi. İslamda reformu savunan, “Avrupa İslamı”nõn fikir babalarõndan İngmar Karlsson, yedi yõl önce İstanbul’a bu misyonla geldi. Gelir gelmez de “Türkiye’yi AB’ye Hazırlama Merkezi”ni harekete geçirdi. Bilgi, Bahçeşehir ve Galatasaray üniversiteleri ile işbirliği yaparak, AB yanlõsõ akademisyen, gazeteci ve entelektüelleri bir araya getiren bir çevre oluşturdu. İki ülke arasõnda heyet trafiği de yoğunlaştõ. Aynõ zamanda üretken bir yazar olan Karlsson, yoğun işleri arasõnda kitap çalõşmalarõnõ da sürdürdü. Radikal İslamcõ terör hareketlerini incelediği kitaptan sonra geçen yõl Türkiye üzerine bir kitap yazdõ. Karlsson’un iki ay önce İsveç’te piyasaya çõkan 13. kitabõ “Kurdistan, Landet som icke är” (Kürdistan, Olmayan Ülke) adõnõ taşõyor. “Bir diplomatın gözüyle Kürt sorunu” adõyla geçen hafta Türkiye’de de yayõmlanan kitap, İsveç’te çok hararetli tartõşmalara yol açtõ. Karlsson, İsveç gazetelerinde ve internet sitelerinde yayõmlanan yazõlarda “Türkiye’nin ajanı”, “dengesiz” gibi suçlamalara hedef oldu. O kadar ki, konuyla ilgili olarak İsveç Radyosu’na konuşan Karlsson, “Tehdit ediliyorum, can güvenliğim tehlikede” diyerek İsveç’te düzenlenen kitapla ilgili seminerlere katõlmayacağõnõ bildirdi. “Kürdistan, Olmayan Ülke”nin tepki yaratmasõnõn nedeni İngmar Karlsson’un “Büyük Kürdistan”õn bir ütopya olduğunu savunmasõ. Kuzey Irak’ta feodal ilişkilerin belirleyici olduğunu yazan Karlsson, Kürt bölgesel yönetimini Talabani ile Barzani arasõnda paylaşõlmõş milyar dolarlarõn söz konusu olduğu iki aile şirketinin ortaklõğõna benzetiyor. Irak’ta kurulacak bağõmsõz bir Kürt devletinin Türkiye’deki Kürtler için çekim merkezi olacağõ görüşlerine de karşõ çõkan Karlsson, Kürtlerin çoğunluğunun Türkiye’den ayrõlmaktan yana olmadõğõna dikkat çekiyor. 67 yaşõndaki diplomat, bu hafta sonu ülkesine dõşişlerinden emekli olarak dönecek. Karlsson için artõk Lund Üniversitesi’nde hocalõk dönemi başlõyor. Son yõllarda İsveç Radyosu’na “Memurlarımın yüzüne bakamaz hale geldim. Bakanlıkta her yere harcayacak para buluyorlar, buranın bütçesini arttırmıyorlar” şeklinde kõzgõn tonda açõklamalar yapan Karlsson, Carl Bildt ile didişmekten kurtulacak ama İstanbul alõşkanlõğõnõn üstesinden nasõl gelecek merak ediyorum. Yedi yõldõr hurma ağacõnõn dallarõ arasõndan seyrettiği Topkapõ Sarayõ ve Kõz Kulesi siluetinin İstanbul vurgunu İngmar Karlsson’un peşini bõrakmayacağõna eminim. OSMAN İKİZ STOCKHOLM İSMAİL BAYER SARAYEVO Her yıl 31 Ekim günü kutlanan Cadılar Bayramı heyecanı yalnızca ABD ve Batı ülkelerinde değil, Japonya’da bile hissediliyor. Başkent Tokyo’nun Marunouçi alışveriş semtinde Japon çocuklar kapı kapı dolaşarak şeker ve hediyeler isteyecekleri gün giyecekleri kostümlerini seçerken çok eğlendiler. (Fotoğraf: AFP) Japonya’da Cadılar Bayramı hazırlığı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle