Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 2008 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI [email protected]
Sõra dõşõ diplomatõn
İstanbul’daki yedi yõlõ
Vatikan’dan laik kõyafet izni
Tanrõ’ya ulaşmanõn sayõsõz yolundan
belki de en meşakkatli olanõnõ
seçtiğinde, 22 yaşõndaydõ. Belçikalõ anne,
Fransõz babanõn ele avuca sõğmaz, dans
etmeyi, şarkõ söylemeyi seven, çapkõn
kõzõydõ, o zamanki adõyla Madeleine
Cinquin. İç çamaşõrõ üreticisi varlõklõ
ailesini Belçika’da bõrakõp, Fransa’ya
gitti. Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe
okudu. Annesine rahibe olmaya karar
verdiğini söylediğinde annesi şöyle dedi:
“Erkeklerin hayran bakışlarından
hoşlanıyorsun, bundan vazgeçebilecek
misin?” Madeleine kararlõydõ, Rahibe
Emmanuelle oldu. 99 yõllõk yaşamõ 100.
doğum gününe birkaç hafta kala
noktalanana dek Rahibe Emmanuelle,
sevgilerin en büyüğünü doğduğu
topraklara yüzlerce kilometre uzaklarda,
Türkiye’de, Tunus’ta, Mõsõr’da
yoksullarõn, çöp toplayanlarõn, bakõma
muhtaç çocuklarõn, genç kõzlarõn,
kadõnlarõn arasõnda buldu. Geçen
pazartesi Callian’daki sõcacõk yatağõnda
sessizce yaşamdan sõyrõldõ. Laik
Fransa’nõn sevgilisiydi ihtiyar kadõn. Hiç
kabul etmese de Azize Teresa ile
karşõlaştõrõlõyordu.
Belçika’daki, Fransa’daki gazeteler
günlerdir onu, yaşamõnõ anlatõyor. Cin
gibi bakõşlarõ, sevimli ve bumburuşuk
yüzü dergilerin kapaklarõnda. Huzurla
gülümsüyor, gencecik bir enerji yüklü.
Rahibe Emmanuelle’in bir rahibe olarak
ilk durağõ İstanbul olmuş. Bir Belçika
gazetesinde Eddy Przybylski imzalõ
haberde İstanbullu yõllar uzun uzun
anlatõlõyor. Yazõda sultanlarõn
rejimine son veren
Atatürk’ün, Cumhuriyeti
kurup, laik bir devlet haline
getirdiği, 1930’larõn
Türkiye’sinde laik düzene
geçişte dini sembollerin aleni
bir şekilde kullanõlmasõna izin
verilmediği belirtiliyor.
Rahibe Emmanuelle’in 15
yõlõnõ geçirdiği İstanbul’da
yaşayabilmesi için genç Cumhuriyetin
laiklik prensiplerine saygõ göstermesi
gerekiyormuş. Geleneksel rahibe
giysilerinden vazgeçebilmek için Vatikan
ve Paris’ten izin istemiş. Dini otoriteden
gelen yanõtlar açõk ve net olmuş önce.
“Rahibe giysileri yerine, o ülkeyi terk
et!”. Bu yanõtla yetinmeyip Roma’ya
kadar giden Rahibe Emmanuelle
Vatikan’dan istediği izni koparmayõ
başarmõş. Aynõ yazõda 1958’de XXIII
Jean olarak Papalõk makamõna yükselen
Rahip Roncalli’nin, Rahibe
Emmanuelle’le aynõ dönemde
Türkiye’de görev yaptõğõ sürece
kendisine dar gelen redingotuyla
dolaşmasõndan da espriyle söz ediliyor.
Türkiye’den ayrõlõp Tunus
yollarõna düştüğü 1954 yõlõna
kadar, İstanbul’da, önce
yoksul Katolik çocuklarõnõn
devam ettiği bir okulda, daha
sonra Notre Dame de Sion’da
öğretmenlik yapan rahibe
Emmanuelle’in yoksullukla ilk
tanõştõğõ yerin, Türkiye’de
öğretmenlik yaptõğõ o ilk
Katolik okulu olduğu
söyleniyor. Rahibelik hayatõna laik
Türkiye’de başlayan Rahibe
Emmanuelle, gerçek bir dindar olarak
Katolik dininin kalõplarõnõ zorlayan,
sorgulayan tutumunu hayatõnõn sonuna
kadar sürdürdü. 55 yaşõnda yaşamaya
başladõğõ Mõsõr’da çöp toplayarak hayatta
kalmaya çalõşan binlerce yoksula yardõm
eli uzatabilmek için medyadan
yararlanmaktan kaçõnmadõ. Bir yandan
Vatikan’a doğum kontrolünün serbest
bõrakõlmasõ için mektuplar yağdõrõrken,
bir yandan 80’li yaşlarõna kadar
yaşadõğõ Kahire’de yoksul kadõnlara
doğum kontrol ilaçlarõ dağõttõ. Vatikan’õ
kõzdõrmak pahasõna, rahiplerin
evlenebilmesinden yana olduğunu
seslendirmekten asla çekinmedi.
Ülkelerin yoksulluktan kurtulabilmesi
için kadõnlarõn eğitilmesinin ve
özgürleşmesinin şart olduğunu her
fõrsatta vurgulayan cesur bir “feminist”
oldu. İsimleri, Richesse de la pauvreté
(Yoksullarõn zenginliği), Yalla les
jeunes (Yallah Gençler), Le paradis, c’est
les autres (Cennet Başkalarõdõr) J’ai cent
ans et je voudrais vous dire (Yüz
Yaşõndayõm ve Size Anlatmak
İstiyorum) olan kitaplar yazdõ.
En sevdiği sözcüğün “yallah / İleri” en
nefret ettiği sözcüğün ise “dur”
olduğunu söylüyordu Rahibe
Emmanuelle ve bu onu bir efsane haline
getiren kişiliği hakkõnda hayli fikir
veriyor aslõnda…
[email protected]
Emmanuelle ismi ne çağrõştõrõrsa
çağrõştõrsõn, bu ismi 80 yõla yakõn
taşõmõş Fransõz bir kadõn vardõr ki,
“Azizelik” diye bir mertebe kabul edilirse
ancak “O” ve belki onun gibi bir iki kişi bu
taltife layõk olabilir. Ama “O” pek
bilinmez. Bilinmek, tanõnmak için de özel
bir gayret sarf etmez. Medyatik ve nankör
bir evrende kalõcõ, yapõcõ işler üreten herkes
gibi genellikle kendi yaşadõğõ andan
süzdüğü haz ve çevresine kazandõrdõğõ
mutlulukla yetinir. Tüm muhtaçlara çare
götürmekten uzak da olsa, yeryüzünde
ezilenlerin, horlananlarõn, yoksullarõn
bakõşõnõ, nefesini her an üstünde hissetmiş,
80 yõl o sorumlulukla davranmõş bir
“Abla”dõr, “Soeur (Sör) / Rahibe
Emmanuelle”...
“Kahireli Paçavracıların Kardeşi”
namõyla ünlenen, dünya yoksullarõnõn ablasõ
Emmanuelle, 19’u 20 Ekim’e bağlayan gece
uykusunda “huzur” içinde ebediyen
gözlerini yumduğundan gerisinde yüzyõllõk
örnek bir yaşam, anõt eser bir “bakış”
bõrakõyordu. Ayõrmayan, saldõrmayan,
horlamayan, istisnasõz herkese sevgiyle
davranan, “birbirinizi sevin”i ilke edinen,
gerektiğinde kendi “Kitap”õ, hiyerarşisi
dahil her türlü dogma ve otoriteye karşõ
çõkabilme yürekliliğine sahip bir kişilikti.
Açlõğa, ayrõmcõlõğa, yoksulluğa karşõ eşitlik,
kardeşlik, sosyal adalet, insanlarõn
mutluluğu için somut mücadele verenlerin,
bu işin uzmanlarõnõn yakõndan tanõdõğõ
“Rahibe Emmanuelle”, gerçek adõyla
Madeleine Cinquin 16 Kasõm 1908’de
Fransõz bir baba ve Belçikalõ bir anneden
dünyaya gelir. Babasõnõn 6 yaşõnda gözünün
önünde boğulmasõ, onda o yaşõnda dahi,
çaresizliklere karşõ savaşacak, hayatõna
anlam verecek bir “Dava”ya adama
sezgisini geliştirir. Notre Dame de Sion
Kongregasyonu aracõlõğõyla girdiği, dini
çerçeveli, evrensel mutluluk kavgasõnda,
fani dünyanõn birtakõm zevklerinden kendini
hiç mahrum etmez. Daima õşõk, sevinç,
şefkat saçan mavi bakõşlarõ; eşsiz
nüktedanlõğõnõn kaynaklandõğõ eleştirel
yaklaşõmõ; haksõzlõğa, ikiyüzlülüğe,
yalancõlõğa tahammülsüz ve ödünsüz
tepkileri; bitmez tükenmez enerjisiyle
tuttuğunu koparan alçakgönüllü, sade fakat
fevkalade becerikli girişimciliği ona bir süre
sonra kendi özel bağlamõnda dahi apayrõ bir
konum kazandõracaktõr. Bu olağanüstü
pedagog-öğretmen
savaşçõnõn gerçek
kimliğini, güzergâhõnõ
belirleyecek ilk aktif
28 yõlõ Türkiye’de,
İstanbul’da
geçecektir...
Fransõzlarõn en sevdiği
kişilikler
sõralamasõnda 1
numaralõ kadõn olan “Sör Emmanuelle”,
son yõllarõnõ geçirdiği Callian köyünde sade
bir törenle gömülürken, anõsõna hafta içinde
Notre Dame Katedrali’nde düzenlenen
ayine Nicolas Sarkozy ve “komple
protokol” katõldõ. Tüm basõn yayõn
organlarõ ilk haber, kapak, manşet, dosya,
röportaj, özel sayõ, kitap, tekrardan
yayõnlarla bu benzersiz kişiliğe olan saygõ
ve minnetlerini ifade ettiler. Herkes dünya
çocuklarõ, yoksullar, Kahire gecekondularõ,
dünyadaki sefalet ve haksõzlõğa karşõ
mücadelesinden söz etti. İstanbul veya
Türkiye’deki geçmişi hakkõnda tek kelime,
satõr veya sözün, atfõn geçtiği fõrsatlar çok
sõnõrlõydõ. Ancak nankörlük tek yanlõ
değildi. Türkiye’de “Yoksulların
Ablası”nõn 1932 yõlõndan beri yaptõklarõnõ
kim araştõrdõ? Tek gazetede, tek satõr
göremedik (internet portallarõndaki kõsa
haberler hariç), televizyon kanallarõnõ da
bilemeyiz. İstanbul Notre Dame de Sion
Lisesi sorumlularõndan rahibe Sör
Monique’in ihtiyatlõ bir dille aktardõğõna
göre 1932-63 yõllarõ arasõnda (1954-58 arasõ
Tunus’taymõş), önceleri yoksullara ders
vererek, ancak sonradan İstanbul
Üniversitesi ve lisede felsefe ve edebiyat
öğretmenliği yapan Sör Emmanuelle
binlerce öğrenci yetiştirmiş. 9 kitabõn da
yazarõ kişilik “Ötekileri”, İslamõ, gerçek
farklõlõklarõ İstanbul’da keşfettiğini, o
toplum ve insanlardan çok şey öğrendiğini,
onlarõ nasõl sevdiğini çeşitli vesilelerle
yazmõş, anlatmõş. Haberiniz var mõydõ? Tek
mirasõ www.asmae.fr adresinde görülebilen
8 ülkede örgütlü, çocuklar için ve
yoksullukla mücadele derneği ASMAE.
Kilisenin uslanmaz asi kõzõ 2002’deki bir
söyleşideki soruyu şöyle cevaplõyor:
“Sırrım mı? Tanrı’ya inandığım kadar
İnsan’a da inanıyorum. Ama zaman
zaman İnsan’a olan inancımı daha öne
çıkartmalıyım, diye düşünüyorum.
Dünyada Hıristiyan, Müslüman, Budist,
Yahudi, Ateist vs binlerce dostum oldu.
Hepsiyle ortak paydam İnsan’a olan
inancım. Bunun için dostuz, el ele
çalışıyoruz... Dünyayı kurtaracak tek şey
de Sevgi. Ölümden bile güçlü, zira
ebediyetin tohumu onda saklı...”
[email protected]
Yoksullarõn
sevgiliablasõ
‘Emmanuelle’
UĞUR HÜKÜM
PARİS
ÇİMEN TURUNÇ
BATURALP
BRÜKSEL
Acõlarlayaşayan
kent:Sarayevo
Cami ve kiliselerin
yan yana asõrlardõr
birlikte varlõklarõnõ
sürdürdükleri bir kent.
Her yerde Osmanlõ
mimarisini görüyoruz.
“Baş Çarşı” Osmanlõ
döneminden mimarisini
yõllara inat korumuş.
Şehrin merkezinde,
alõşveriş ve buluşma
yeri Baş Çarşõ’da
akşamüstü, gençler
adeta savaş yaşamamõş
bir kent görünümünü
sergilemeye
çalõşõyorlar,
giyimleriyle,
ilişkileriyle...
Kentin binalarõnõn
özellikle tepelere bakan
cephelerinde, 15 yõl
öncesinin mermi
kovanlarõ izleriyle delik
deşiklik insanõn içini
burkuyor. Şehrin her
yerindeki mezarlõklar
yeni. Stadyum bile
mezarlõk yapõlmõş.
20’nin üzerinde yeni
mezarlõk. Tepelerden
şehre baktõğõnõzda
mezarlõklarla şehrin
binalarõnõn nasõl iç içe
yaşadõğõnõ
görüyorsunuz.
Tito’nun Yugoslavyasõ
7’ye bölünmüş. 7’den
biri olan Bosna
Hersek’te ise 3 ayrõ
yönetim. Boşnaklar,
Sõrplar ve Hõrvatlar.
İç savaş sonrasõ yapõlan
yeni
camilerdeki
mimari
değişiklik
hemen göze
çarpõyor.
Değişiklik
Arap
ülkelerinin
katkõsõ ile
yapõlmõş. Fiberglastan
yapõlmõş, gece
õşõklandõrõlõnca içi
gözüken minare silueti
dikkati çekiyor.
Çanak içinde, dağlarla
ve havaalanõ ile
çevrelenen kent,
havaalanõndan geçişin
önlenmesiyle adeta
bölünerek kapatõlmõş,
nefes alamaz hale
getirilmiş. Tepelerden
yerleşen tanklardan
rastgele yapõlan atõşlar,
ana caddeleri hedef
tahtasõ haline
dönüştürmüş.
Evinin içinden tünel
kazõlmasõnõ sağlayan,
havaalanõnõn altõndan
geçen daracõk tünelden
nasõl yardõmlarõn
geçirildiğini, şehrin
soluk aldõğõnõ ve
direnmesini anlatõyor,
ev sahibi şimdi müze
olan binasõnda.
Değişik ebattaki tüfek,
top, mermi kovanlarõ
boşlarõ savaşa inat
mesaj veren hediyelik
kalem ve vazolara
dönüştürülmüş. Yazõ ve
çiçeklerle dünyaya
ilginç bir mesaj
verilmek isteniyor
adeta. Turistik eşya
olarak onlarõ satõn
alanlarõn, yaşamla ölüm
arasõndaki, barõşla savaş
arasõndaki farkõ
unutmamalarõ isteniyor
gibi geliyor.
Baş Çarşõ’daki Gazi
Hüsrev Begova Camii,
Ali Paşa Camii, kilise
adeta olanlarõ şaşkõnlõk
içinde seyrediyor.
Külliyede Morika
Han’da açõlan dini
kitaplarõn yoğun olduğu
kitap sergisinde
Orhan Pamuk’un,
Cevdet Bey ve
Oğullarõ, Yaşar
Alptekin’in kitaplarõnõn
çevirileri yan yana
duruyor. Savaş
sonrasõnda yoğunlaşan
değişik tarikat ve
gruplarõn izleri açõk
olarak görünüyor.
İzzet Begoviç sade anõt
mezarõnda Sarayevo’ya
bakõyor adeta. Onu
bilge kişiliğiyle
anõyorlar daha çok.
Taciz sonrasõ kişilik
parçalanmalarõ,
babalarõnõ annelerinin de
bilmediği çocuklar bugün
ergenlik
yaşõnda. Çoğu
bulunduklarõ
yerden
ayrõlmõş.
Şimdi, Boşnak,
Sõrp ve Hõrvat,
kaynaşma
sağlanmamakla
birlikte bir
arada yaşõyorlar. Savaşõn
kayõplarõ ve acõlarõ
üzerinde. Bütün bunlar
Avrupa’nõn ortasõnda
olurken seyreden
Avrupalõlar, başkalarõna
nasõl özgürlük dersi
vermeye kalkõyorlar diye
düşünmeden edemiyor
insan.. Şimdi, Kafkaslar
mõ sõrada.. ya sonra!..
Savaşõ yaşayan
çocuklardan, 25’ini geçen
Emina’nõn
değerlendirmesi:
“Sırplarla beraber
yaşamak zorundayız,
ancak acıları unutmak
kolay değil.”
Baş Çarşõ’da, baharda
İstanbul’da da konser
veren, savaşta
Sarayevo’dan ayrõlmayan
Dino Merlin’in müziği
yankõlanõyor.
Sarayevo’yu anlatõyor.
Barõş kurmak da barõşõ
yaşatmak da
gerçekten zor...
2000’in yaz aylarõnda Başbakan
Göran Persson tatilde
olduğundan Dõşişleri Bakanõ Anna
Lindh’in başkanlõğõnda toplanan
sosyal demokrat hükümet, İsveç’in
İstanbul Başkonsolosluğu’nu
kapatma kararõ aldõ. Ancak iş
çevreleri ile bakanlõk bürokratlarõnõn
tepkisi üzerine Göran Persson olaya
el koydu ve karar kaldõrõldõ. Dahasõ
konsolosluğun güçlendirilmesine, ek
bir bütçeyle kurulacak ayrõ bir
birimin de Türkiye’nin AB
üyeliğine yönelik hazõrlõklarõna
katkõda bulunmasõna karar verildi.
Bu görevleri yürütmek üzere
bakanlõğõn en deneyimli
diplomatlarõndan Büyükelçi
İngmar Karlsson seçildi.
İslamda reformu savunan,
“Avrupa İslamı”nõn fikir
babalarõndan İngmar Karlsson,
yedi yõl önce İstanbul’a bu misyonla
geldi. Gelir gelmez de “Türkiye’yi
AB’ye Hazırlama Merkezi”ni
harekete geçirdi. Bilgi, Bahçeşehir
ve Galatasaray üniversiteleri ile
işbirliği yaparak, AB yanlõsõ
akademisyen, gazeteci ve
entelektüelleri bir araya getiren bir
çevre oluşturdu. İki ülke arasõnda
heyet trafiği de yoğunlaştõ.
Aynõ zamanda üretken bir yazar
olan Karlsson, yoğun işleri arasõnda
kitap çalõşmalarõnõ da sürdürdü.
Radikal İslamcõ terör hareketlerini
incelediği kitaptan sonra geçen yõl
Türkiye üzerine bir kitap yazdõ.
Karlsson’un iki ay önce İsveç’te
piyasaya çõkan 13. kitabõ
“Kurdistan, Landet som icke är”
(Kürdistan, Olmayan Ülke) adõnõ
taşõyor. “Bir diplomatın gözüyle
Kürt sorunu” adõyla geçen hafta
Türkiye’de de yayõmlanan kitap,
İsveç’te çok hararetli tartõşmalara
yol açtõ.
Karlsson, İsveç
gazetelerinde ve
internet
sitelerinde
yayõmlanan
yazõlarda
“Türkiye’nin
ajanı”,
“dengesiz” gibi
suçlamalara hedef oldu. O kadar ki,
konuyla ilgili olarak İsveç
Radyosu’na konuşan Karlsson,
“Tehdit ediliyorum, can
güvenliğim tehlikede” diyerek
İsveç’te düzenlenen kitapla ilgili
seminerlere katõlmayacağõnõ
bildirdi.
“Kürdistan, Olmayan Ülke”nin
tepki yaratmasõnõn nedeni İngmar
Karlsson’un “Büyük Kürdistan”õn
bir ütopya olduğunu savunmasõ.
Kuzey Irak’ta feodal ilişkilerin
belirleyici olduğunu yazan Karlsson,
Kürt bölgesel yönetimini Talabani
ile Barzani arasõnda paylaşõlmõş
milyar dolarlarõn söz konusu olduğu
iki aile şirketinin ortaklõğõna
benzetiyor. Irak’ta kurulacak
bağõmsõz bir Kürt devletinin
Türkiye’deki Kürtler için çekim
merkezi olacağõ görüşlerine de karşõ
çõkan Karlsson, Kürtlerin
çoğunluğunun Türkiye’den
ayrõlmaktan yana olmadõğõna
dikkat çekiyor.
67 yaşõndaki diplomat, bu hafta
sonu ülkesine dõşişlerinden emekli
olarak dönecek. Karlsson için artõk
Lund Üniversitesi’nde hocalõk
dönemi başlõyor. Son yõllarda İsveç
Radyosu’na “Memurlarımın
yüzüne bakamaz hale geldim.
Bakanlıkta her yere harcayacak
para buluyorlar, buranın
bütçesini arttırmıyorlar” şeklinde
kõzgõn tonda açõklamalar yapan
Karlsson, Carl Bildt ile
didişmekten kurtulacak ama
İstanbul alõşkanlõğõnõn üstesinden
nasõl gelecek merak ediyorum. Yedi
yõldõr hurma ağacõnõn dallarõ
arasõndan seyrettiği Topkapõ Sarayõ
ve Kõz Kulesi siluetinin İstanbul
vurgunu İngmar Karlsson’un peşini
bõrakmayacağõna eminim.
OSMAN İKİZ
STOCKHOLM
İSMAİL BAYER
SARAYEVO
Her yıl 31 Ekim günü
kutlanan Cadılar
Bayramı heyecanı
yalnızca ABD ve Batı ülkelerinde değil, Japonya’da bile hissediliyor. Başkent Tokyo’nun Marunouçi
alışveriş semtinde Japon çocuklar kapı kapı dolaşarak şeker ve hediyeler isteyecekleri gün giyecekleri
kostümlerini seçerken çok eğlendiler. (Fotoğraf: AFP)
Japonya’da Cadılar Bayramı hazırlığı