24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 EKİM 2008 ÇARŞAMBA 4 HABERLER GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ‘Bırakınız Yapsınlar Bırakınız Geçsinler’ Ya Sonra? Yirmi beş yıldır, insana son derecede uzak, acımasız ve bir o kadar da saçma bir ekonomik teoriyle “yö- netiliyoruz”. Ufak bir azınlık, bu dönemde büyük ser- vetler yaptı. Geri kalan “büyük insanlık” durumunu ko- ruyabildiyse kendini şanslı saydı. Şimdi, 80 yılın en derin mali krizi, en derin resesyonu, belki de dep- resyonu, kapımıza dayandı. Ama birileri hâlâ eski an- layışlarda ısrarlı, şimdi tükenmiş olan modeli bir bi- çimde kurtarmanın yollarını arıyorlar. Israr ettikçe mo- delin saçmalığı, daha da belirginleşiyor. Anna Scwartz’ın saçmalıkları Friedman öldü, ama çalışma arkadaşı Schwartz (92) hâlâ yaşıyor. Wall Street Journal kendisiyle bir söy- leşi yapmış, halen yaşamakta olduğumuz kriz ve Fed Başkanı Bernanke’yle Hazine Bakanı Paulson’un po- litikaları üzerine. Schwartz, Paulson ve Bernanke’nin “kurtarma paketinden” hoşnut değil. Yanlış yaptıklarını düşünüyor. Ona göre kriz, ancak güvenin restore edil- mesiyle çözülebilirmiş; batık bankaları kurtararak, dev- letleştirerek değil, kapatarak. Schwatrz’a göre “Kö- tü kararlarınız cezalandırıldığında, iyi kararlar sizi zen- gin ettiğinde her şey daha iyi işliyor”. Diğer bir deyişle, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler, kötü karar ve- rirlerse bırakınız batsınlar.” Belli ki Schwartz, yalnızca, piyasanın bir toplumun içinde var olduğunu unutmakla kalmamış, aynı za- manda, kafasında serbest piyasaya kadiri mutlak, mü- kemmel ve ilahi bir anlam yüklemiş. Hamas lideri Ha- niya da geçen hafta Gazze’de yaptığı bir konuşma- da, tanrının mali krizi Batılıları cezalandırmak için gönderdiğini (Le Monde, 18/10) söylüyordu. Yan- lış kararları (günahları) birinde piyasa cezalandı- rıyor, diğerinde tanrı. Schwartz’ın, piyasadan, adeta iradesi olan bir öz- ne gibi söz edişi de Haniya’nın mantığına ne kadar yakın olduğunu gösteriyor. “Eğer ilkeleriniz varsa, ne yaptığınızı biliyorsanız, piyasa size cevap verir”… “Pi- yasa, yönetim kademesindeki, ne yaptığını bilen in- sanlara saygı duyar. Akılsızca yatırım yapmış firma- lara karşı katı tutumunuzdan dolayı piyasa sizi suç- lamaz”… FED başkanı Greenspan’ın hatalı yaklaşı- mını özetlerken: “piyasalar çok hoşnutsuz olurdu” (vur- gular bana ait). Bir tarafta biz zavallı insanlar, diğer tarafta, mutlak bir mükemmellik olarak piyasa: Ku- rallarına uymayanları cezalandıran bir irade… Bu yüz- den ya bırakacağız, günahkârlar batacak. Ya da on- ları kurtarmaya çalışırsak, piyasa bizi toptan ceza- landıracak. Sizi bilmem ama bu noktada, benim ak- lıma Sodom ve Gomora geliyor. Bir an bu teleolo- jik dünyayı terk ederek yeryüzüne inersek, Schwartz’ın modeli, bilginin piyasada (neyse bu) herkese eşit da- ğıldığını, herkesin bu bilgiler ışığında kararlarını, bi- lerek aldığı varsayımına dayanıyor. Diğer bir deyişle bir başka fanteziye… Piyasa ve toplum Bu noktada Polanyi’nin “ikili hareket” (double movement) kavramı yeryüzüne inmemize yardımcı ola- bilir. İki dünya savaşının ve büyük depresyonun yı- kıntıları üzerinde ürettiği çalışmasında (Büyük Dö- nüşüm) Polanyi, 19. yüzyılın ortalarında, kendi ken- dini düzenleyen piyasa kurumunu toprağı, emeği ve parayı metalaştırma hareketi olarak betimliyordu. Ko- rumacılığı da bu toplumsal varlıkları düzenleme ça- bası. 20. yüzyılda bu ikili hareket, “refah devleti” yar- dımıyla piyasayı toplumun içine gömme hareketi ola- rak kendini gösterdi. Polanyi piyasa düzenlenmez- se kendini çevreleyen toplumu ve doğayı yok eder di- yordu. Marx kapitalizmin krizini, yalnızca yok oluş olası- lığının ortaya çıktığı an değil, aynı zamanda serma- yenin yenilenme, temizlenme süreci olarak görür (Kapital, Cilt I, sf. 625; Cilt III, sf. 249). Bu süreçte, ve- rimsiz yapılar, fazla kapasite, fazla mallar ve fazla iş gücü tasfiye (devalüe) olur. Sermaye daha da mer- kezileşir, emek süreçleri yeniden düzenlenir. Ama, bu maddi ve manevi anlamda çok sancılı bir yenilen- medir. İnsanlar buna katlanmak istemezler, devlet yo- luyla korunmak isterler. Polanyi’nin değindiği “ikili ha- reketinin” temelinde istek bu var. Tam bu noktada kapitalizmin çok önemli bir özel- liğini anımsamakta yarar var. Sermayenin yenilenme sürecinde, kendilerini korumak isteyen “insanlar” çe- şitli sınıflardan oluşurlar. Bunlardan ekonomik ve si- yasi olarak ayrıcalıklı noktalardakiler, devleti kullanarak bu ayrıcalıklarını korumak amacıyla “yenilenmenin” maliyetini tüm toplumun üzerine yıkmaya çalışırlar; en azından sosyal demokrat, halkçı bir siyasi oluşum yok- sa sonunda başarılı da olurlar. Bu noktaya kadar, ulus devlet düzeyinde düşün- düğümüz bu resim, emperyalist ilişkilerin egemen ol- duğu uluslararası düzeyi de göz önüne aldığımızda daha da karmaşıklaşır. Ama yeniden vurgularsak, “kriz bir yenilenme anı- dır”, ama salt sermaye için değil, toplum ve sınıflar arası ilişkiler açısından da… erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com Bahçeli, PKK’nin taleplerine sahip çõkmakla suçladõğõ Erdoğan’õn 1991’de hazõrladõğõ raporu açõkladõ ‘Bölücülerin cesaret kaynağõ’ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - MHP Genel Başkanõ Devlet Bahçeli, Başbakan Tayyip Erdo- ğan’õn reform adõ altõnda PKK’nin ta- leplerine sahip çõktõğõnõ, bu nedenle “aile fotoğrafında Mehmetçiğe yer olmadığını” belirterek, “Sağınızda kardeşim dediğiniz Barzani ve Ta- labani, solunuzda konutlarda ağır- ladığınız bölücüler ve pazarlık yap- tığınız Kandilciler, hemen arka- nızda ise boyun eğdiğiniz çuvalcılar yer almaktadır” dedi. Bahçeli, Er- doğan tarafõndan hazõrlanan bir raporu da grup toplantõsõnda açõkladõ. Bahçeli, partisinin grup toplantõ- sõnda terör saldõrõlarõnõn tõrmandõğõ ve “İmralı canisi” lehine gövde göste- rileri yapõldõğõ bir dönemde, güven- lik güçlerini hedef alan “yıpratma kampanyası” başlatõldõğõnõ söyledi. Bahçeli, “siyasi çözüm çığırtkanla- rının yeniden sahneye çıkarak, ola- yı PKK’nin siyasi hedeflerinin ze- minine çekmeye çalıştığını” vur- guladõ. Bahçeli, Cumhurbaşkanõ Ab- dullah Gül’ün Der Spiegel dergisine verdiği ve “geçmişte Kürtlere ay- rımcılık yapıldığı” yönündeki söz- lerinin ibretlik olduğunu söyledi. Gül’e sert eleştiri Bahçeli, “Biz Cumhurbaşka- nı’ndan kendi geçmişimizi şikâyet etmek yerine, açılışını yaptığı kitap fuarının alt katında açıkça sergile- nen bölünmüş Türkiye haritaları- na müdahale edecek cesaret ve ira- deyi göstermesini beklerdik” dedi. MHP lideri, Erdoğan ve arkadaşlarõ- nõn bölücülüğün en büyük “ümit ve cesaret kaynağı” olduğunu belirtti. Bahçeli, Erdoğan’õn “geçmişten geleceğe çizgisinin değişmediğin- den” bahsettiğine dikkat çekerek, Başbakan’õn RP İstanbul İl Başkan- lõğõ döneminde hazõrladõğõ 18 Aralõk 1991 tarihli terörle mücadele konu- sundaki çözüm önerilerini içeren bir raporu açõkladõ. Bahçeli’nin verdiği bilgiye göre Erdoğan, hazõrladõğõ ra- porda şu görüşleri dile getirdi: “Güneydoğu Anadolu sorunu gerçekte ulusal bir sorundur. İste- nilen Kürt ulusal kimliğinin ta- nınması ve eşit ve gönüllü bir bir- liktelik oluşturulmasıdır. Bu makul bir taleptir. Biz siyasi parti olarak, resmi ideolojiyi sorgulamalıyız. Ke- malist devletin geleneksel zora ve si- laha başvuru yöntemi artık iflas et- miştir. Devlet terörünü de kına- malıyız. PKK ile devlet çatışma- sında devlet safında görünmemeli- yiz. Bunun için devletin PKK’yi bö- lücü, terörist ve ayrılıkçı olarak ni- telendiren söyleminden uzak dur- malıyız. Kürtçe serbest olmalıdır. Yerel parlamentolar oluşturulma- lı, merkezi devlet küçültülmelidir.” Özellikle iktidar zihniyetinin bes- lediği ve alkõşladõğõ işbirlikçi çevre- lerin önce milliyetçilik, daha sonra TSK’ye yönelik “örtülü bir ope- rasyon başlattıkları”nõ belirten Bah- çeli, geçen hafta Genelkurmay Başkanõ Orgeneral İlker Başbuğ’un yaptõğõ açõklamayõ da bu kapsamda değer- lendirmek gerektiğini ifade etti. Bah- çeli, Başbakan Erdoğan’õn daha son- ra yaptõğõ “Biz doğru yerdeyiz” açõklamasõnõn ise “inandırıcılıktan uzak sözler” olduğunu ifade etti. Er- doğan’õn aile fotoğrafõnda Barzani, Talabani, Kandilciler ile çuvalcõlarõn bulunduğunu belirten Bahçeli, “Bu- lunduğunuz yer burası” dedi. Üzümcülere kızdı Manisa örgütü ile birlikte gelen bir grup üzüm üreticisi, sorunlarõnõ an- latan bir raporla birlikte, yanlarõnda getirdikleri üzümlerden Bahçeli’ye ve gruba ikram etmek istedi. Bahçeli, “Diğer partiler gibi buraya üzüm getirmeyin. O üzümleri müstah- demlere dağıtın, sadece raporu ve- rin” diyerek tepki gösterdi. AİHM Türkiye’yi 13 davada haksız buldu STRASBOURG (ANKA) – Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi (AİHM), sonuçlandõrdõğõ 13 davada Türkiye’yi haksõz bularak tazminat ve mahkeme masraflarõ olarak toplam 150 bin 248 Avro (yaklaşõk 303 bin YTL) ödenmesine hükmetti. AİHM, işkence, ifade özgürlüğü, adil yargõlama ve yaşam hakkõ gibi konulara ilişkin çok sayõda davayõ karara bağladõ. AİHM’nin sonuçlandõrdõğõ davalar arasõnda, 17 yaşõnda iken jandarma tarafõndan gözaltõna alõndõktan sonra kaybolan Deham Günay’a ilişkin dava da bulunuyor. Mahkeme, Günay’õn yakõnlarõnda 60 bini tazminat olmak üzere, toplam 62 bin Avro’nun ödenmesini kararlaştõrdõ. Bu arada, Türkiye, cezaevindeki kötü muameleden dolayõ, Gülbahar davasõnda toplam 38 bin, cezaevindeyken ölen Baybars Geren’in annesine de 14 bin Avro’yu ödeyecek. İfade özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle Yeni Evrensel gazetesinin sahibi ve editörüne toplam 3 bin 998, işkence yapõldõğõ belirtilen KESK üyesi Erol Çağlayan’a da 6 bin 700 Avro’luk ödeme yapõlacak. Erdoğan’õn çizgisinin değişmediğini belirten MHP lideri Devlet Bahçeli, Erdoğan’õn RP İstanbul İl Başkanlõğõ döneminde hazõrladõğõ bir raporu açõkladõ. Raporda “Biz siyasi parti olarak, resmi ideolojiyi sorgulamalõyõz. Kemalist devletin geleneksel zora ve silaha başvuru yöntemi artõk iflas etmiştir. Devlet terörünü de kõnamalõyõz. Bunun için devletin PKK’yi bölücü, terörist ve ayrõlõkçõ olarak nitelendiren söyleminden uzak durmalõyõz” deniliyor. İstanbul Haber Servisi - İstanbul 1. Ordu Komutan- lõğõ 2 No’lu Sõkõyönetim Mahkemesi’nce 1981 yõlõn- da açõlan ve Yargõtay’õn ek- sik evrak nedeniyle bozduğu 1243 sanõklõ Devrimci Sol ana davasõna devam edildi. 400’ü aşkõn klasörden oluşan dava dosyasõnõn sanõk avu- katlarõna verilebilmesi için elektronik ortama aktarõmõ sağlayan mahkeme, avukat- larõn dosyayõ incelemek için ek süre istemesi nedeniye du- ruşmayõ erteledi. Üsküdar 1. Ağõr Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma- da 16 sanõk ve avukatlarõ ha- zõr bulundu. Mahkemeye sunduğu dilekçesini okuyan sanõk Mehmet Doğan, dava nedeniyle yargõlanan, işken- ce gören birçok kişi olduğu- nu ve bu kişilerden bazõlarõ- nõn yaşamõnõ yitirdiğini dile getirdi. Duruşmanõn ardõn- dan adliye önünde toplanan Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardõmlaşma Derneği (TA- YAD) üyeleri, “12 Eylül Hukuksuzluğu Devrimci- Sol Davasıyla Sürüyor” yazõlõ pankartõ taşõyarak da- vayõ protesto etti. DTP LİDERİ TÜRK ‘80 darbesi soykırıma neden oldu’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanõ Ahmet Türk, 1980 askeri darbesi- nin hem Kürtler hem de Türkiye için eşi benzeri görülmemiş siyasi, sosyal ve kültü- rel soykõrõma neden olduğunu belirterek “PKK bu ortamda doğdu ve büyüdü. Bu bir gerçektir” dedi. Türk, İmralõ Ceza- evi’ne partisinin de dahil olduğu bir heyetin gönderilmesini istedi. Abdullah Öcalan’a fiziksel saldõrõ yapõl- dõğõ yönündeki iddialar üzerine son günler- de bölgede yaşanan olaylar nedeniyle DTP, grup toplantõsõnõ Diyarbakõr’da yaptõ. Top- lantõ öncesinde basõn açõklamasõ yapan Türk, Kürtlerin direndiklerini ve kimlikleri- ne sahip çõktõğõnõ söyledi. Türk, “1980 as- keri darbesi hem Kürt halkı için hem de bir bütün Türkiye için eşi benzeri görül- memiş siyasi, sosyal ve kültürel soykırıma neden oldu. PKK bu darbeye hazırlık ve soykırım ortamında doğdu, büyüdü. Bu bir gerçektir” diye konuştu. Türk, Öcalan’a şiddet id- dialarõyla ilgili olarak da şunlarõ söyledi: Saygı istedi “Bugün bizi burada toplayan neden, PKK lideri Sayın Öcalan’a uygulanan fiziksel şid- dettir. 2006’da zehirle- nerek yavaş yavaş öldürülmeye çalışıldığı ortaya çıktı. 2008 yılının başında saçları zorla kazıtıldı. Bunun üzerine halk yine aynı refleksi gösterdi ve biz uyardık. Bu- gün ise yönelimler fiziksel şiddet boyutu- na çıkarılmıştır. Bir sonraki adım ne ola- cak? Saldırıyı yapan bir görevlinin de be- lirttiği gibi, ölüm mü? Abdullah Öcalan’a dönük geliştirilen her türlü politikanın Kürt halkına yönelik olduğunu, oradaki en ufak onur kırıcı, irade kırıcı uygula- manın Kürtlerin onur ve iradelerini kır- maya yönelik olduğunu hepimiz biliyor ve görüyoruz. Düşmanına bile saygı gös- terilmesi, sosyal ve siyasi etik gereğidir. Bundan yoksun olanlar, kendilerine gös- terilecek saygıdan da yoksun kalırlar.” ‘Açıklamalar samimi değil’ Öcalan’a şiddet uygulanmadõğõna ilişkin açõklamalarõ samimi bulmadõklarõnõ vurgu- layan Türk, İmralõ Cezaevi’ne DTP’nin de dahil olduğu bir heyetin gönderilmesini iste- di. Türk, Başbakan Recep Tayyip Erdo- ğan’õn güvenlikten söz ettiğini anõmsatarak “Bugün bu bölgede güvenlik sorunun ya- şanmasının nedeni, siyasi bir sorun olan Kürt sorununa bir asayiş sorunu olarak yaklaşmanızdır” dedi. Başbakan Erdoğan’õn Diyarbakõr’daki be- lediyelerin çöpleri toplamadõğõ yönündeki eleştirisiyle ilgili soruya Türk, “O gün bir protesto vardı. Bunu bile göremeyerek, olayları bu şekilde yorumlayacak kapasi- teye sahip” diye yanõt verdi. Türk, terör örgüt lideri Öcalan’a açõkça destek vererek “Sayõn Öca- lan’a fiziksel şiddet uygulanõyor” dedi. Türk “PKK’nin soykõrõm orta- mõnda doğup büyüdüğünü” söyledi. İstanbul Üniversitesi (İÜ) öğrencileri, 16 Mart Beyazıt katliamı davasının zamanaşımıyla düşürülmesini protesto etti. İÜ’nün Beya- zıt’taki merkez yerleşkesi önünde toplanan öğ- renciler, “Faşizme karşı omuz omuza”, “6 Mart’ı unutma, unutturma”, “Beyazıt faşizme mezar olacak” sloganları atarak, katliamın ger- çekleştiği Eczacılık Fakültesi’nin önüne kadar yürüdüler. Öğrenciler adına yapılan açıkla- mada, “1978’de Beyazıt Meydanı’nda kontr- gerilla tarafından gerçekleştirilen ve 7 öğren- cinin öldürülmesi, 41 öğrencinin de yaralan- masıyla sonuçlanan katliam davası, dün za- manaşımına uğradığı gerekçesiyle düşürüldü. Bu sonuçla çeteler aklanmış oldu” denildi. DİSK Örgütlenme Daire Başkanı Ali Rıza Kü- çükosmanoğlu ise yaptığı yazılı açıklamada, “16 Mart katliamını yapan kontrgerillanın, hu- kuk kuralları da çiğnenerek zamanaşımı ol- duğu gerekçesiyle aklanmasının sorumluları tarih önünde hesap verecektir” dedi. Zamanaşõmõ protestosu 27 yıl süren dava DEV-SOL DIŞİŞLERİ BAKANI BABACAN ‘Sessiz diplomasi yürütüyoruz’ ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Dõşişleri Bakanõ Ali Babacan Türkiye’nin artõk Kuzey Irak’taki bölgesel yöne- timle direkt diyaloğa geçtiğini belirterek “Yo- ğun ama sessiz diplo- masi yapacağız. Her seviyede görüşme ola- cak. İlişkilerin gidişatı onların yaptıklarına bağlı” dedi. Babacan, dün NTV’ye son geliş- meleri değerlendirdi. Babacan, Türkiye’nin BM Güvenlik Konse- yi’nin geçici üyeliğine seçilmesi konusunda “Üye olmadan 1,5 aylık izleme süreci olacak, güvenlik konuları, kü- resel ısınma gibi konu- ları takip edeceğiz. 1 Ocak’ta üyeliğimiz başlıyor. Bu gerçekten Türkiye’yi küresel so- runlarla bizzat ilgile- nen ülke konumuna getirecek” dedi. Babacan, ABD’de de- mokrat başkan adayõ Obama’nõn Kõbrõs’ta Türkiye’nin işgalci oldu- ğu yönündeki sözlerine ilişkin de “Daha önce de yaşadık. Seçime gi- den bir ülkede seçim kampanyasında yapı- lan beyanlarla işbaşın- daki tutum arasında farklılıklar olur. Yeni başkan kim olursa ol- sun Türk-ABD ilişkleri için çalışacağız” diye konuştu. Babacan, PKK’yi yalnõz bõraktõr- ma politikasõnda geriye kalan unsurun kuzeydeki yönetim olduğunu belir- terek, son dönemde bu- radan alõnan sinyallerin aslõnda bunlardan çok da memnun olmadõklarõ ve bir şeyler yapabilecekle- ri yönünde olduğunu, bu mesajlarõ değerlendir- diklerini, arazide çok so- mut bir adõmõn ise henüz görülmediğini bildirdi. TERÖRLE MÜCADELEDE DİPLOMASİ Ankara yeni arayış içerisinde BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - PKK’nin Aktütün sõnõr karakoluna yaptõğõ saldõrõ sonrasõnda terörle mücadelede dip- lomatik çabalarõ öne çõ- karan Ankara, Irak Cum- hurbaşkanõ Celal Tala- bani’nin üçlü mekaniz- ma önerisini değerlendir- meye alõp bu mekaniz- maya bölgesel Kürt yö- netiminin eklemlenmesi formülünü geliştirdi. Üç artõ bir olarak öngörülen yeni yapõnõn temel amacõ ise terörle mücadelede askeri koordinasyonun sağlanmasõ ve istihbarat paylaşõmõ olarak belir- lendi. Edinilen bilgilere göre söz konusu meka- nizmanõn terörle müca- delede görüş alõşverişin- den çok, alandaki uygu- lamalarõn hõzlandõrõlmasõ ve etkinliğinin arttõrõlma- sõ yönünde bir işlevinin bulunmasõ öngörüldü. ABD ile halen sürmekte olan istihbarat paylaşõmõ- nõn bu mekanizma ile güçlendirilmesi söz ko- nusu olacak. Türkiye’nin Irak Özel Temsilcisi Murat Özçelik’in 14 Ekim’de Bağdat’ta yaptõ- ğõ temaslar sõrasõnda bu formulün ayrõntõlarõ böl- gesel Kürt yönetimi lide- ri Mesut Barzani’ye an- latõlarak Barzani’nin bu mekanizma içinde nasõl ve hangi koşullarda yer almasõ gerektiği üzerinde duruldu. Barzani’ye, “Terörle mücadelede ortak çalışma yapar- sak, bu diğer alanlarda da işbirliğinin önünü açacaktır” mesajõ veril- di. Ankara’nõn aynõ çer- çevede kõsa bir süre için- de ABD ile de temasa geçeceği öğrenildi. ABD Dõşişleri Bakan Yardõm- cõsõ Dan Fried de dün Ankara’da temaslarda bulundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle