24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
“Hayır, tarihimiz temiz de- ğil!.. Hayır, milliyetçiliğin iyi- si olmaz!.. Hayır devletimiz tertemiz değil!.. Hayır, aske- ri darbelerin iyisi olmaz...” Bu satırlar kısa bir süre ön- ce Taraf gazetesinin kuru- cusu, yöneticisi, yazarı, Ame- rikan Muhiplerinden Bayan Yasemin Çongar tarafından yazılmıştı... Hemen her yazısında başlıca hedefi neydi, bir zaman- lar Cumhuriyet’te de çalışmış bu bayanın? Mustafa Ke- mal Atatürk ve devrimleri, Silahlı Kuvvetler, Kemalist ba- sın, Anayasa Mahkemesi... “Taraf” belli bir amaçla yayımlanmaktadır. Altan Kar- deşler ve Çongar Hanım’ın parasıyla mı, yoksa Soros’ların yardımıyla mı, yoksa daha başka kaynaklardan yararla- narak mı? Türkiye’nin parçalanması için büyük çabalar var! Sevr Antlaşması yeniden gündeme getirilmek isteniyor. Silah- lı Kuvvetlerimiz dünyanın en güçlü, en deneyimli, en ba- şarılı ordusu.. Onu yıpratmak düşmanlarımızca bir görev! Mütareke günlerinde de bu amacın gerçekleşmesi için bi- lerek bilmeyerek çalışan gazeteciler vardı. Onlara kalsa Os- manlı Devleti’nin Anadolu’nun orta yerinde minik bir ülke olarak kalması, ordusunun olmaması, İngiltere’nin ya da Amerika’nın mandasına girmesi gerekliydi. Bugün de özel yararları için bu karanlık hesapları yapanlar var. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Kuvvet Komutan- ları ilginç bir olayı gündeme getirdiler. Sayın Orgeneral bir uyarı konuşması yaptı. Uyarı, ama anlayana... Çoğu basını- mız “sert” buldu sözlerini!.. Sürekli eleştirilen, türlü suçla- malar altında kalan bir komutan, yıllardır sınırlarımızda dış destekli bir katiller çetesine karşı savaşan bir asker nasıl konuşmasın, nasıl düşüncesini söylemesin!.. Tarihimiz temiz değilmiş! Hangi ulusun tarihi temiz? Mil- liyetçiliğin iyisi olmazmış! Bak dünyaya, Fransızı, Almanı, Amerikalısı da milliyetçi! Devletimiz tertemiz sayılmazmış... Nasıl etmeli de tertemiz kılmalı, dış güçlerin buyruğuna so- karak mı? Askeri darbelerin iyisi yokmuş! Önce bu darbeler neden gerçekleşti? Sivil iktidarların ülke işlerini karanlık çık- mazlara sokmasından değil mi? Seçilmiş bir iktidar, res- mi tarihe uymamalıymış!.. Yani, Atatürk Cumhuriyeti’ni, dev- rimlerini yok saymalı, kendi bildiğinden şaşmalıymış... Ben, Sayın Orgeneral’in “sert” bulunan konuşmasını hiç de öyle “sert” bulmadım... Açık açık söylemesi, uyarma- sı gereken daha pek çok sorun vardı... Bu gidişle, sıra bir gün onlara da gelir!.. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 19 EKİM 2008 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL O Taraf mı? Bu Taraf mı? PENCERE Roman?.. Aradan kaç yıl geçti?.. Ziverbey Köşkü serüvenimden sonra Halet Çambel ile Nail V. dediler ki: - Gel seni Akyaka’ya götürelim, bir soluk al... Gökova’nın Akyaka’sını bilmiyordum... Eskiden ancak gece kulüplerinde rastlanan bir tür kadının gözleri iki kadehten sonra buğulanır, sıra esas konuya gelirdi... Kadın derdi ki: - Benim hayatım bir roman... Her insanın yaşamı, eğer anlamını verip sırrını sökebilirsen bir romandır... Ama bir de gerçek romanların hayatlaştığı önemli yaşamlar vardır... Nail Çakırhan Muğla’nın Ula’sında doğuyor, Konya Lisesi’nde okurken yazdığı bir şiir yüzün- den gözaltına alınıyor; demek ki tüm insanlığı yü- reğinde duyumsamaya çok erken başlamış... Birkaç yıl sonra Nâzım Hikmet’le birlikte İs- tanbul’da ortaklaşa çıkardıkları kitabın adı: “1 + 1 = Bir” İki yıl sonra da komünistlikten hapislikler baş- lıyor.. 1934’te Nail’in romanı Moskova’da sürüyor... 1937’de yine Türkiye... 30’ların sonunda Halet’le tanışıyor... Evleniyorlar... Çoğu roman mutlu evlilikle son bulur... Ama, bu roman kitaplar, yazılar, şiirler, tutuk- lamalar, hapishaneler, mektuplar, özlemlerle tüm yaşam boyu sürüp gidiyor... Ya Halet?.. Babası, Atatürk döneminin önde gelenlerinden Hasan Cemil Çambel... Halet ünlü arkeolog, Prof. Dr... Küçüklüğü İstanbul ile Avrupa arasında geçmiş, seçkin, gözde, güzeller güzeli, aydın; ömür bo- yu uluslararası boyutlara ulaşan bilimsellik üze- rine nefes tüketmiş; 1936 Olimpiyatları’na es- krimde katılan ilk Türk kadını; üç boyutlu bir ha- yatın ta içinde yaşamış... Onun da insana sevgisi tüm insanlığı sevmek üzerine... Ya Nail V’ye sevgisi?.. Aşk... Evet, Halet ile Nail’in hayatları bir roman... İnsanlığın romanı.. Türkiye’nin romanı.. Bu romanın kahramanlarından biri gözlerini ha- yata kapadı.. Nail V. sizlere ömür.. Halet yalnız kaldı... Ziverbey serüveninden sonra ilk kez gördüğüm Akyaka’da, Nail V’nin -sonradan Ağa Han Mi- marlık Ödülü’nü alan- büyük bir bahçe içindeki tek katlı ahşap evinin bir odasında, yer yatağına uzandığım gece uzun uzun düşünmüştüm... Evet, hayat bir romandı... O günden bugüne neredeyse kırk yıla ulaşacak bir zaman geçti ve Akyaka, Nail V’nin mimarlığı- na saygısını sunacak biçimde gelişti... Nail V. ise gitti gider... Ömür nedir ki?.. Nail V. insanlık sevgisi ve tarih bilinciyle haşır neşir yaşadı; hepimize örnek hayatını gözlerimi- zin önüne sergileyerek çekti gitti... Halet’i hepimize bırakarak... Dik Dur Dik Otur... Nusret ERTÜRK B aşlõk, 1950’lerde ilkokul 5. sõ- nõf Türkçe kitabõnda bulunan bir okuma parçasõnõn adõdõr. Dik durmanõn, dik oturmanõn yararõ anlatõlõrdõ bu yazõda. Yõllar içinde ya- zõ başlõğõ bende öylesine iz bõrakmõş ki, kitap sõnõrlarõnõ aşõp yaşam biçi- mine dönüştü. Boyun eğmemek, el etek öpmemek, onurlu yaşamak gü- zelliğine, erdemine ulaşõyorum ora- dan. Başkasõna özenmek, giderek onun buyruğuna girmek eski bir has- talõğõmõzdõr. Toplumu başkalaştõran, sinsi sinsi kemiren hastalõk... Komşu sokağõn alõmlõ kõzõ Ezgi, İranlõ bir sevgili bulunca, o gün başõna türbanõ geçirdi. Komşumuz Aliye Hanım Ezgi’yi öyle görünce daya- namadõ. En gerçekçi uyarõ Aliye Ha- nõm’dan geldi: - Güzel kõzõm, sen İranlõya benze- yeceğine, neden İranlõyõ kendine ben- zetmedin? Söyleyecek sözü olmayan Ezgi, başõ önünde oradan uzaklaştõ. Dahasõ, İranlõya, Arabistanlõya sev- dalanmadan, o ulusun hizmetine gö- nüllü girenlere ne demeli? Çevrenize, gazetelere, televizyon- lara bakõnõz. Orada kişilikleri yalama yapmõşlarõn yanõnda türlü engellere karşõn dimdik duranlarõ da görürsü- nüz. Daha dün iktidarõn karşõsõnda ödünsüz birinin, bugün bakanlõk kol- tuğunda oturmasõ, bizde sõk görülen aşağõlõk bir olgudur. Kimliğini kay- bedenin yerinde yeller eser. Fransa’da iki yõl önce “Kimlik Bakanlığı” adõyla bir bakanlõğõn kurulmasõ an- lamlõdõr. Geleceğimiz, dik durmamõ- za bağlõdõr. Dik durmak mihenk ta- şõdõr... Atatürk’ü anõmsarõm...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle