04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 19 EKİM 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Aydın Türkaydın: “Bir asırlık kısa bir yaşama, çok şiirler sığdırdı Fazıl Hüsnü Dağlarca. Bir asırda bir evi oldu, onu da çocuklara sundu.” İstanbul’un tarihi daha geriye gidiyormuş. Sadece tarihi mi! Virüs Hamza Saykan: “İsviçre bankalarına da bulaşan kriz eğer virüs gibi bir şeyse bize hiçbir şey olmaz abi!” Ömer Necati Cebe: “Mehmet Ali Şahin, kendisini Hazreti Ömer’le özdeşleştirmiş. Halife Ömer dolandırıcılar için ‘Bana ne ya’ demiş miydi!” Teslim YağmurDeniz Amerika’da Obama, Türkiye’de Recep İSLAMCI AKP’nin kadın kolları, düzenleyeceği “İşte Kadın” konulu toplantı için dünyada “rol modeli” olmuş güçlü kadınlardan Angelina Jolie’yi davet etmiş. Gelir mi gelmez mi bilmiyorlarmış. Gelmesi için para teklif etmemişler; çünkü onlar iktidardaki bir partiymiş ve davet ettikleri birine şimdiye kadar para vermemişler falan filan. Dr. Ayşe Kars, bu daveti duyunca şöyle diyor: “AKP’li kadınlar Angelina Jolie’yi örnek alacaklarına gidip kendilerine şizofreni sertifikası alsınlar. Daha iyisi partilerinin temsil ettiği görüşlerle Angelina’nın yaşam tarzının nasıl bir tezat teşkil ettiğini öğrenmeleri için biraz internet karıştırsınlar.” Tembellik eden AKP’li kadınlar için biz biraz karıştırdık: Amerikalı film yıldızı. 33 yaşında. En seksi dudaklı kadın olarak tanınıyor. Kadınlar, onun gibi dolgun dudaklara sahip olmak için bıçak altına yatıyor. Son evliliğini yakışıklı çapkın yıldız Brad Pitt‘le yaptı. Pitt’ten ikiz doğurduğu gibi çok sayıda çocuk evlat edindi. Kocasının çektiği çıplak fotoğrafları ile sansasyon yarattı. 7 yaşındaki evlatlığına doğum gününde kendini savunsun diye bıçak hediye etti. ABD’deki başkanlık yarışında Barack Obama’yı destekliyor. AKP’li kadınların davetini kabul ederse Türkiye’de Recep Tayyip’i desteklemiş olacak! - Yeni Dişli belgeleri çıkmış... “Çark durmuyor ki!” İSTİKRARIN biricik teminatı hükümetimizin ve dolayısıyla hükümet üyesi bakanlarımızın yüce Rabbimizin bizlere birer büyük nimeti olduğunu söylüyor Kemal Öncü ve “Başka ülkelere bakıyorum da yahu ne acayip bakanlar, başbakanlar var. O yüzden hükümetimizin kıymetini bilelim” diyor: “Örneğin Macaristan’da geçenlerde dört kişinin ölümüyle sonuçlanan bir tren kazasından sonra Ulaştırma Bakanı, hükümeti adına özür dileyeceği yerde kalkmış istifa etmiş! Demiryolları Genel Müdürü de öyle. Dedim ya, acayiplik parayla değil. Yahu ‘Özür dilerim’ de, geç git. Ne olmuş yani, kazadır olur. Trenin makinisti sen miydin? Hayır. Rayları sen mi döşedin? Hayır. Öyleyse özür dilemek varken niye istifa ediyorsun? Geçen ay Japonya’da ithal edilen pirinç küflü çıktı diye Tarım Bakanı istifa etmişti. Neymiş? Demek ki acayipliğin Doğusu Batısı, Uzak Doğus’u yokmuş. Ya Peru’da, rüşvet karşılığında bir Norveç petrol şirketi ile milyarlarca dolarlık petrol anlaşmasına aracılık ettiklerini gösteren ses kayıtlarının basına yansımasının ardından yükselen tepkiler üzerine istifa eden Başbakana ve 16 Bakana ne demeli? Cümleten acayip insanlar bunlar derim de başka bir şeycikler demem. Oysa bizdeki Bakanlar öyle mi ya? Bakanlarımızın kıymetini bilelim beyler. Son örnek Adalet Bakanımız muhterem Mehmet Ali Beyefendi. Bakanlığına bağlı bir cezaevinde işkence ile bir genç öldürülmüş, ‘Özür dilerim’ dedi işte bu kadar. Aynı işkencenin kendisine bağlı karakolda da yapılmış olmasına rağmen İçişleri Bakanımız muhterem Beşir Beyefendi çok daha iyisini yaptı ve özür bile dilemedi. Peru’da petrol anlaşmasında aracılık etmişler de, tepkiler gelmiş de, falanmış filanmış da Başbakan istifa etmiş. Dedim ya, acayipliğin önde gideni, acayipliğin daniskası bunlar. Ben kendi Başbakanım, muhterem büyüğüm Recep Tayyip Beyefendiyi öper de başıma koyarım. Bırakın birikmiş dosyaları, daha kısa süre önce bir medya grubunun damadının çalıştığı şirkete satışındaki aracılığıyla ilgili gelen tepkiler üzerine ne özür diledi, ne de olayı yalanladı. İşte ben buna gerçek bir devlet adamı derim. İstifa edip de ne olacak? Söyler, söyler susarlar, konu da kapanır gider. Başbakanımızın, Bakanlarımızın kadrini kıymetini bilelim beyler, nimet bunlar nimet!” Acayip ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Tarihseldayanõşma’yaarmağan Geçen pazar, Muğla Yücelen Hastanesi... Prof. Halet Çambel, bir gün ön- ce yitirdiği eşi Nail Çakırhan için başsağlõğõ dileklerini kabul etmek- tedir. Telefonla arayan Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay üzüntüsünü paylaştõktan sonra so- rar: “- Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?” HaletHanõm“Var”diyerekşun- larõsöyler;“Kastabalaantikken- tinde kurulmak istenen çimento fabrikasını durdurun; bölgeyi bütünüyle SİT ilan ederek tarihi mirası kurtarın...” Günay, Frankfurt Kitap Fua- rõ’nda olduğunu, ülkeye dönünce Genel Müdür’le görüşeceğini söy- lese bile Halet Hanõm õsrarlõdõr: “Lütfen bizzat ilgilenin, Kasta- bala eşsizdir...” 1916 doğumlu Halet Çambel’in 1910doğumluNailÇakõrhan’laya- şadõğõ “tarihsel dayanışma”nõn temelinde işte bu tanõmlanamaz “Anadolu sevdalılığı” ve destansõ bir “uygarlık savaşçılığı” vardõr. Bir taziye telefonunda bile aynõ “sevdalı savaşkanlığı” sürdürme- nin “âşık olunası” erdemini ise Çakõrhan, “Canım Haletim” adlõ kitaptaderlenenmektuplarõndaan- latõr. Nail Amca’ya göre de “so- rumluluğunubiraniçineldenbı- raktığında boşluğu hemen so- rumsuzlar doldurabilir”... Halet Hanõm Bakan’la konuş- masõ için diyor ki: “Nail de duya- bilseydi, ağzına sağlık derdi...” Nefes nefese... NitekimÇakõrhanda98yõlõade- ta“nefesnefese”yaşadõ;gücüyet- tiğince üretti, yarattõ... Özgeçmişi sanki bin yõllõk bir serüveni anla- tõr... 20. yy’õn başlarõndan 21. yy’a; Osmanlõ’dandevrimcicumhuriye- te, ardõndan karşõdevrimci dönem- lere; onurlu bağõmsõzlõk savaşõ- mõzdan yüzümüzü kõzartan ABD yalakalõklarõna ve iki dünya sava- şõndan sayõsõz bölgesel çatõşmala- ra; hatta insanõn Ay’a ayak basma- sõndan nice teknolojik yeniliklere kadar çağlar boyu hayal bile edile- meyecek gelişmelere “tanık”lõk etmek; üstelik sõradan bir tanõklõk yerine “katılarak”, “direnerek”, “uyararak”aynõsüreçlebütünleş- mek... Nasõl tanõmlanabilir? Halet Hanõm bilimde ve hoca- lõkta, Nail Amca da fikirde ve us- talõkta “güven”in anõtsal simgele- ri oldular. Arkeoloji dünyasõnda HaletÇambelnederse“o”dur. Al- manya’sõndan Amerika’sõna Halet Çambel imzasõ mühürdür; kesin- dir; tartõşmasõzdõr. Çünkü, 60 yõldõr Osmaniye-Ka- ratepe’deki Hitit kazõlarõnõ “ben buradayım”diyeseslenmedenyü- rütüyor; ortaya çõkardõğõ tüm antik bulgularõhemenyayõnadönüştüre- rek insanlõkla paylaşõyor. O kadar ki kimi keşifleri karşõsõnda dünya prehistoryasõ(tarihöncesi)yeniden yazõlõyor;amanemedyatikoluyor, ne de kutlama bekliyor... Edebiyat, şiir ve mimarlõk dün- yasõnda da Nail Çakõrhan aynõdõr. “En güvenilir içtenlikler”in yü- rekli imzasõdõr. Hatta “yaşamın içinde” bile... O unutulmaz mi- marlõk yõllarõnda bir gün, dostla- rõndan birinin ivedi paraya ihtiyacõ olunca, inşaattaki çimento torba- sõndan bir parça kağõt kopartarak üzerine “50 lira” yazar ve “Al bu- nu Ula İş Bankası’na götür” der. Dostuinanmasadaçaresizliğinden banka müdürüne başvurduğunda, çimentokâğõdõbirkaçdakikadapa- raya dönüşüverir... Armağan program Çambel ve Çakõrhan’õ İmar Dosyası’nda da kucaklamak için programõn çekimini yaptõğõmõzda, Nail Amca’yõ yitirmemiştik. Tarık Akan, 1997’de Ali Öz- gentürk’ünyaptõğõ “Mektup”fil- mindeki “babası” Nail Çakõrhan’õ anlatõyor. “Eski Evler Eski Usta- lar”dizisinin“EfelerveBacalar” bölümündeki “ustaların ustası” Çakõrhan’õ, yönetmeni Hasan Öz- gen’den dinliyoruz. Halet Çam- bel’in arkelologlar arasõndaki de- ğerinin sõnõrsõzlõğõnõ Nezih Başge- len;Kastabalaantikkentiniçimen- to fabrikasõna karşõ nasõl savundu- ğunu da Arif Keskiner aktarõyor... Program “Nail Amca’nın ya- şamsavaşımınakatkı”olarakha- zõrlanmõştõ... Son nefesine kadar elini bõrakmayan Halet Hanõm’la, kutsalanõlarõnaarmağanolarakKa- nal B izleyenleriyle paylaşõlacak.. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 19 Ekim Dağlarca SESSİZ SEDASIZ (!) Selim Sümen: “Tahliye edilen Yimpaşçı Dursun Uyar, bayrağı Deniz Fenerci Mehmet Gürhan’a teslim etmiş oldu!” [email protected] PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Sosyalist Sol Çocukluk Hastalıklarından Kurtulamıyor Yeni düşüncelerle, yeni önerilerle karşılaşabilirim umuduyla arada bir sosyalist soldaki partilerin, ör- gütlenmelerin, girişimlerin web sitelerinde yayımla- dıkları yazılara göz atıyorum, gazetelerini, dergileri- ni okuyorum. Fakat her seferinde düş kırıklığına uğ- ruyorum. Sosyalistlerimiz ne yazık ki insanlarımızın ve in- sanlığın içinde bulunduğu temel siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel sorunların çözümüne ilişkin dü- şünceler üretemiyor, öneriler sunamıyorlar. Birçok sosyalist 21. yüzyıl insanına hâlâ 19. yüzyılda geliş- tirilip kuramlaştırılmış düşüncelerle yaklaşmaya, in- sanlığın temel sorunlarına bu düşüncelerle çözüm aramaya çalışıyor. Doğruluğu ve evrensel geçerliliği geride kalan 150 yılda hayat tarafından defalarca ka- nıtlanmış Marksist kuram günümüz insanının ve in- sanlığının sorunlarına yanıt oluşturacak düzeyde ge- liştirilemiyor, koşullara uyarlanamıyor. Özellikle kendilerini sosyalist olarak tanımlayan, iyi niyetlerinden hiç kuşku duymadığım gençlere göz- le görülür ölçüde bir “dediğim dedikçilik” egemen. Okuduklarını nasıl anlamışlarsa, kendilerine anlatı- lanları nasıl algılamışlarsa, onların “tek gerçek” ol- duğuna inanmışlar. Bu öyle bir inanma ki kendi ya- şıtları olan başka sosyalistlerin de okuduklarını fark- lı yorumlayabileceklerini, dinlediklerini/duyduklarını farklı algılayabileceklerini, dolayısıyla onların da inan- dığı farklı bir “tek gerçek” olabileceğini/olduğunu akıllarına bile getirmiyorlar. Web sitelerine, yayımlanan dergi ve gazetelere ba- karak doğruya yakın bir sayıya varmaya çalışıyorum, olmuyor, 40’larda bırakıyorum. Bu sayılar ülkemiz- de kendisini “sosyalist” olarak tanımlayan 50’nin üze- rinde parti, örgüt, grup olduğuna işaret ediyor, bu da aynı sayıda “tek gerçek”in varlığı anlamına geliyor. Hiç kimse, hiçbir parti, örgüt ya da grup kendi “tek gerçek”inden, doğru bildiğinden ödün vermek eğili- minde değil, doğru bilinen inatla, dirençle, öfkeyle savunuluyor. Bu uzun yıllardan beri böyle süregeli- yor ve sosyalistlerimiz enerjilerini, birbirlerinin dü- şüncelerini, birbirlerinin “tek gerçekleri”ni çürütmek için verdikleri kavgalarda tüketiyorlar. Kapitalizmin açmaza girdiği, derin krizler ürettiği, krizin emekçi kitlelerinde korkulara yol açtığı, top- lumların büyük sarsıntıların arifesinde olduğu, kısa- cası sosyalistler için en elverişli koşulların doğduğu süreçlerde bile onlar kapitalizme, kapitalist odakla- ra değil de kendileriyle “aynı” düşünmeyen sosya- listlere karşı kavga veriyorlar. Uzlaşma kültürüne toplumun geneli ne kadar uzaksa sosyalist çevreler de o kadar uzak; böyle olunca sosyalistlerin bir araya gelmesi gerçekleşe- miyor. Toplumumuzun son 30 yıldır yoğun bir depoliti- zasyon sürecinden geçirildiği, insanların siyasetten uzaklaştırıldığı, ideolojilerin tu kaka edildiği de unu- tuluyor. Hayatı merak eden, sosyalizmle tanışmak is- teyen genç insanlar, ilişki kurdukları siyasal/ideolojik yapılanmalarda kendilerini bir anda o zamana kadar yabancı oldukları o “tek gerçek”i tanımlayan kav- ramların boğuculuğunda “disipline” edilirken bulu- yorlar. Ne var ki o “tek gerçek”lerin hayatta çoğu za- man karşılığı olmuyor, olmayınca da soyut kavram- larla düşünmeye alışmamış genç insanlar o çevreden hızla kopup kendilerini yeniden boşluğa atıyorlar. “Tek gerçekçilik”, “ben bilirimcilik” sosyalist hare- kete, sosyalist örgütlenmelere uzun yıllardır kan kay- bettiriyor, sosyalist sol’u bölüyor, parçalıyor, yeni katılımların önünde engel oluşturuyor. Sosyalist sol ne yazık ki çocukluk hastalıklarından kurtulamıyor. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kõrmõzõya çalan sarõ renk. 2/ Seç- kin... Hz. Mu- hammed’i öv- mek ve ondan şefaat dilemek amacõyla yazõ- lan kaside. 3/ Argoda uydur- ma söz... Rus köylü toplulu- ğuna verilen ad. 4/ Saçõ, sabunu ve atõ vardõr... Yaklaşõk on iki bin yõl önce Pa- sifik’e gömüldüğüne inanõlan, insanlõğõn ve uygarlõğõn ana- yurdu sayõlan kõta. 5/ Tabanõ dairesel ya da elips biçiminde olan ve yukarõya doğru daralarak sivrileşen cisim... Kâğõtlarõ bir arada tutmakta kullanõlan çengel. 6/ Umman’õn plaka imi... Top mermisinin ucuna vidalanan ve mermi atõldõktan sonra patlamasõnõ sağlayan ayarlõ kapak. 7/ Bir topluluğu yöneten kimse... Maden kazõmak için kullanõlan çelik kalem. 8/ İranlõlara verilen ad.... Çin’in para birimi. 9/ Ka- vuniçi ile pembe arasõ bir renk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İçki... “Hintdomuzu” da denilen deney hay- vanõ. 2/ Muğla’nõn bir ilçesi... Kesilen ağacõn yer- de kalan kütük dibi. 3/ Karadeniz Bölgesi’nin or- ta ve batõ bölümlerinin dağlõk kesimlerinde gö- rülen kõrsal yerleşme tipi... İnişli yer, bayõr. 4/ Merkür gezegenine verilen bir başka ad... Tõp- ta en gelişmiş görüntüleme tekniğinin kõsa yazõ- lõşõ. 5/ Bir nota... Yiyecek bulamayan, yoksul kim- se. 6/ Öğütülmüş tahõl... Vatanõ Orta Amerika olan ve “kavunağacı” da denilen meyve ağacõ. 7/ Bo- yun eğen, kendini başkasõnõn buyruğuna bõrakan... Gülşeni tarikatõnda ilahiye verilen ad. 8/ Ünlü bir Osmanlõ tarihçisi... Karadeniz’in doğusunda ya- şayan bir halk. 9/ “Sağır”anlamõnda eski sözcük... Yaşanmõş olaylarõn anlatõldõğõ yazõ türü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 F E R F O R J E A D A N A U R U N A L Ç A M O R Z L A A B L A İ T İ L A O T N E A R A O D B A Ğ F İ Y U S E L A T İ N M İ R O N İ İ M A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com 1950’lerde Karatepe Kazısı’nda...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle