23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 OCAK 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA MÜZİK haticetuncer?hotmail.com Sadık Gürbüz’ün 70’li yıllardan bu yana çıkardığı albümler 8 CD halinde yayımlandı 7 Ezgilerin yılmaz emekçisi HATİCE TUNCER ıllarını türkülere adayan ve tüm ekonomik ve siyasal baskılara karşın ezgilerden kopmayan Sadık Gürbüz, ilk uzunçalarından son albümüne kadar çalışmalarını 8 CD halinde yayımladı. 1970’lerden bu yana seslendirdiği bu arşivlik çalışmayı “Benim harmanım” diye nitelendiren Sadık Gürbüz, “Harman biter, samanını savurursun geriye ekinin kalır. İşte bu da benim ekinim” diyor. Sadık Gürbüz’le söyleşimizde eskilere, doğup büyüdüğü Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesine bağlı Keçiköy’üne kadar uzandık. “Aileden dinlediklerimizi geçelim ama ozanları geçmeyelim” diyen Sadık Gürbüz, çocukluğunda köyün kahvesinde Aşık Veysel’i dinleme şansını yakalamış. Ortaöğretimini Amasya Lisesi’nde gören Gürbüz, bu yıllarda halkevindeki tiyatro çalışmalarına katılır. Gürbüz’ün yeteneğini fark eden müzik öğretmeninin verdiği mandolin ve keman dersleri de sonraki yıllarda müzik yaşamı üzerinde etkili olur. Öğretmen okulunda okuyan kardeşinin sazını, bir daha elinden düşürmeyecek kadar sever. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne 1969 yılında giren Sadık Gürbüz, yurtta çalıp söyleyerek sazını geliştirirken bir yandan da Devlet Tiyatrosu’nda figüranlık yaparak harçlığını çıkarır. Gürbüz, daha sonra İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’na figüran kadrosunda girmesine karşın önemli rollerde oynar. Taner Barlas’ın “Sırtımızdakiler” oyununa yaptığı müzikler beğeniyle karşılanan Sadık Gürbüz’ün tanınmasını sağlayan Ahmet Arif’in Adiloş Bebe şiirine yaptığı beste oldu. Muhsin Ertuğrul’un siyasi nedenlerle Şehir Tiyatroları’nın başından alınmasıyla atılanlar arasında yer alan Sadık Gürbüz, müziğe daha çok ağırlık verdi. Y “A nadolu’nun değişik yörelerinden türküler söyledik. Karadeniz türkülerinden aldığım hazzı, Ege, Azeri türkülerinden, Antep hoyratlarından Anadolu bozlaklarından alırım. Hepsinin kendine göre bir lezzeti vardır. Giderek geleneksel türkülere daha çok ağırlık verdim çünkü aynı zamanda bir biçim kavgası da veriyorum. Enstrümanlarla müziklerimizin daha zenginleşeceğine inananlardanım. Ama yapısını bozmadan. ” dır”, Ahmet Arif’in “Adiloş Bebe” ve “Görüş Günü” şarkıları bu albümde yer alıyor. 12 Eylül’ün yasaklı döneminde 1982’de yayımlanan “Ölüm Adın Kalleş Olsun” uzunçalarında da kendi ezgilerine ağırlık vermiş ama geleneksel türküleri de ihmal etmemiş: “80’li yıllarda bizim gibi arkadaşlar için müzik yapmak çok zordu. ‘Şimdi öyle değil mi’ diyeceksiniz ama artık daha profesyonelce, halka sezdirmeden baskı uyguluyorlar. O dönemlerde konserden bir gün önce gelirler, bütün biletler satılmış, ‘yarın konser veremezsin’ diyorlardı.” Sadık Gürbüz ilk üç uzunçalarını Ruhi Su’nun önerileri ve onayıyla yapmış. Gürbüz, “Zahit Bizi Tan Eyleme” diye bilinen Muhyi nefesinin de yer aldığı üçüncü albümünde bazı okumalarını büyük usta beğenmeyince kayıtları iptal edip yeniden okumuş. yapmam, dağıtmam yasaktı. Bu albümleri ellerinde bulunduran insanlar da gözaltına alıyordu. Suç unsuru yoktu bu albümlerde ama amaç insanlara gözdağı vermekti.” Senfonik türküler Arşivin beşinci albümü ve ilk kez 1986 yılında yayımlanan ve yönetmenliğini Sarper Özsan’ın yaptığı “Toprağım ve Sevdam” albümü, türkülerin, senfoni orkestrası eşliğinde yorumlanması açısından Sadık Gürbüz’ün sanat hayatında ayrı bir önem taşıyor: “Türkiye’deki ilklerden biridir. Devlet Senfoni Orkestrası çaldı. 120 kişiye varan ekip vardı bazı türkülerde. Bütün konserlerimde aldığım parayı tamamen buraya yatırdım. Yapımcı Yonca Plak’ın sahibi, ‘Bu kasedi niye yapıyorsun, satmaz’ demişti. Ben de, ‘satmak için değil, zamanında delinin biri böyle bir şey yaptı desinler diye yapıyorum’ demiştim... Benim özlemlerimden biri de bu çalışmayı sahneye taşımaktı. Ama bu çok zor bir şeydi, kimse sponsorluk da yapmazdı. Yine de böyle senfonik türkülerin de olabileceğini gösteren benim açımdan önemli bir belgedir. Senfoni orkestrası önünde ben opera sesiyle değil, halkın söylediği tonla söyledim türküleri. Türkü söyleyen operacı arkadaşlara saygım var buna karşı değilim, yanlış anlaşılmasın. Ama ben Anadolu’nun sesiyle söylüyorum benim farkım bu zaten.” Sadık Gürbüz, Toprağım ve Sevdam albümünden 9 yıl sonra 1995’te yayımlayabildiği “Turna Telinden” albümünde müzikleri kendisine ait olan toplumsal, sevda ve gurbet içerikli parçalara ağırlık verdi. Yönetmenliğini Ahmet Koç’un yaptığı arşivin bu altıncı albümündeki “Omuzdan Tutun Beni” toplumsal gösterilerin sevilen halaylarından biri haline geldi. Albümün tanıtımı yapılmamasına karşın “Pencere”, “Güneş Şarkısı”, “Önce İnsan”, Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiirinden bestelediği “Keklikçe” gibi parçalar da dilden dile dolaşarak adeta türküleşti. Sadık Gürbüz, 1997’de “Umut ve Yaşam Türküleri”nden sonra 2002’de “Yine O Sevda” albümünde de geleneksel türküleri kendi tarzı ve anlayışıyla sundu. Kültürümüz baskı altında adık Gürbüz, bir daha albüm çıkarıp çıkaramayacağını bilmemesine karşın yeni türküler yazmaktan geri durmuyor. Amerika’ın Irak işgaline karşı yaptığı son şarkıyı sahne ve radyolarda okuyan Gürbüz, eser sıkıntısı çeken genç müzisyenlere destek olacağını söylüyor: “Türkiye’nin bir kültür emekçisi olarak mutsuzum. Meydanlara dökülüp tepki göster Fotoğraflar: Vedat ARIK S Ruhi Su’dan ders Sadık Gürbüz, kendisini “Sevdasıyla Kavgasıyla Pir Sultan” adlı müzikli gösteride izleyip beğenen Ruhi Su’dan bir yılı aşkın süre ders aldı: “Ruhi Hoca, beni Sümeyra Çakır gibi yetiştirmek istiyordu ama opera sesi kullanmak istemediğimi anlatmıştım. Türkü okumayı Ruhi Su’dan öğrendiğimi söyleyebili rim. Onunla tanıştıktan sonra, söyleme biçimim, ezgilediğim türküler değişti. Konserlere hocayla birlikte çıkıyorduk. Ben sahneye çıktığımda yer yerinden oynuyordu. Bana bir gün ‘Alkış aldatıcıdır, alkışlar yanıltmasın. Eğer uzun süre müzik yapmak istiyorsan ayağı yere basan anlatan şeyler yapmalısın’ demişti. Ondan sonra yaptığım türküler daha anlatan, bağırıp çağırmayan, müzikaliteyi öne çıkaran türküler olmuştur.” Orkestrasyon çalışması Sadık Gürbüz’ün arşiv serisinin birincisi ve ilk olarak 1977’de uzunçalar olarak yayımlanan “Pir Sultan Abdal” albümünde geleneksel ezgilerin yanı sıra kendi besteleri de yer alıyor. Flüt, gitar, bas, davul, yaylı tanbur kullanılan albümde düzenlemeleri de kendisi üstlenmiş: “Halk müziğinde orkestrasyonun ilk kez uygulanmasının belgesidir bu albüm. O dönem bağlamanın yanında hiçbir enstrüman olmazdı. Türküler, Yurttan Sesler Korosu’nun seslendirdiği biçimiyle çalınırdı.” Arşiv serisinin ikincisi 1978’de yayımlanan “Sevdadır” albümünde Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Enver Gökçe, Arkadaş Z. Özger’in şiirlerinden “ezgilendirdiği” eserlere yer veren Gürbüz, düzenlemelerde Tuğrul Karataş’la çalışmış. “Bitlis’te Beş Minare” türküsünü okuyarak gün ışına çıkardığını anlatan Gürbüz’ün en çok bilinen eserlerinden Sabahattin Ali’nin şiirinden bestelediği “Benim Meskenim Dağlar Amaç gözdağı Gürbüz, uzunçalarlardan kasetlere geçilen dönemlerde 1984 yılında yayımlanan “Gurbet Bize Yazgı mı” albümünü yasaklı yıllarda çok kısıtlı olanaklarla yayımlamış: “Yeni bir biçimle ortaya çıkıyorduk ve ‘çağdaş halk müziği’ demiştik bu çalışmalara. Tek sazla söyleyebileceğim bir türkü olabilir ama genelde hep orkestrasyon vardır. O yıllarda mapushanelerdeki insanların yaşadıkları olayların dile getirildiği ve benim de en çok satan CD’im olma özelliği taşıyor. Şiirlerle anlatımı da ilk kez ben uygulamış oldum. O dönemler yasaklı yıllardı. 86’ya kadar benim konser vermem yasaklıydı. Mahkemelerde yargılanıyoruz, yurtdışına çıkmam, CD diklerimiz iktidarda. Türkiye’nin düzeni şeriatçı doğrultuda değiştirilmek isteniyor. Bu yaşam biçimiyle kültür de değiştiriliyor. Anadolu kültürü, yaşam biçimini değiştirmeyi kendisine amaç edinmiş bir partinin baskısı altında. Anadolu kütüründen Arap İslam kültürüne doğru gidiliyor ve biz çırpınıp duruyoruz. Bunlar müziğe de karşılar. Böyle bir ortam da benim önüme birçok seti çekmezler mi? TRT’yi ne hale getirdiler? Halkın olması gereken yayın organları bize açılır mı? Bu halk var olduğu sürece türkülerini kimse yok edemez ama asimile edilmeye çalışılan bir kültür var. Son zamanlarda kendilerine Alevileri hedef aldılar. Biz o kültürden yetişen insanlarız. Bizim kültürümüzü devletin denetimine almaya çalışıyorlar.” ine O Sevda” albümünü borçla yapan ve aldığı krediyi ödeyemeyince icralık olan Gürbüz, 2002’den bu yana ekonomik, siyasi ve çeşitli nedenlerle albüm çıkaramadı. “Bundan sonra da hangi cesaretle albüm çıkarırım” derken yapımcılığı üstlenen IMM Müzik’e desteğinden dolayı teşekkür ediyor. “Bizim konserlerimizde türküler türküleşir ama o kadar az oluyor ki. Konserler izne değil bildirime bağlı ama organizasyonu yapan bölgenin insanıysa emniyete gittiğinde ‘niye onu çağırıyorsun’ diyorlar. O nedenle bizleri daha az çağırıyorlar. Sa “Y İcralık sanatçı lon kirası, ses sistemi, ödemeler bilet fiyatlarına yüklenince bizim dinleyicimiz karşılayamıyor. Bizi kitlelerle buluşturacak olan sol düşüncede olanların kazandığı belediyelerdir ama onlar da popülist politikaların etkisinde kalıyorlar, çekiniyorlar. Oysa iyi politikacının kendisine oy veren kitleye karşı görevi olduğunu unutmaması gerek. Bizim türkülerimiz özel günlerde, özel şekilde dinlenecek türkülerdir. Edebiyatı, özü, içeriği vardır bizim türkülerimizin. Bizim ezgilediğimiz, bizim seçtiğimiz türkülerde de halkın duyguları anlatılır.”. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle