28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2008 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr İsveç’te slöja tartışması örnrössen Mahallesi'nde, Somalililere ait bir İslamcı derneğin önünden geçerken duyduğum kadın sesiyle başımı aniden çevirdiğimde onunla göz göze gelmiştik... Mavi, ışıl ışıl gözleri vardı. Elinden tuttuğu küçücük kıza dernekte öğretilen duaları tekrarlatıyordu. Başı örtülüydü. Burnundan ve gözlerinden başka yeri görünmüyordu. Düzgün bir Stockholm İsveççesiyle konuşuyordu. Belli ki, Müslüman bir göçmenle evlenmiş bir İsveçliydi... Son yıllarda böyle birçok gelinimiz oldu. Özellikle Arap kardeşlerimiz, İsveçli kadınlarla evlenip onlara din değiştirtmeyi neredeyse hacca gitmekle eşdeğer görüyorlardı. Nasıl olsa birden fazla kadınla evlenmelerinin önünde dinsel bir engel yoktu. Ülkelerinden getirdikleri ilk eşleriyle üç dört çocuk yaptıktan sonra, boşanıp İsveçli bir kadınla evleniyor, eski eşleri üzerindeki egemenlik haklarını da eksiksiz sürdürüyorlardı. İsveçli eşlerin, bu karmaşık ilişkilerden bazen haberleri bile olmuyordu. Bizim gelinimizin adı da Hanna idi... Üç yıl kadar önce, Türkiye'den gelen bir Türkle evlenmişti... Kısa sürede Türkçeyi ileri derecede öğrenmiş, yaz tatillerinde eşiyle birlikte Türkiye'ye tatile gidip gelmişti. Geçen yıl, tatilden döndüklerinde, “Hanna, Türkiye’de en çok neyi sevdin” diye sorduğumda, gülümseyerek “Kuru fasulye ve cacık..” yanıtını vermişti. Evlilikleri çok iyi gidiyordu. Geleneksel meraklılığımızla, “Bebek ne zaman, bebek" diye sorduğumda, utangaç bir gülümsemeyle, Türkçe “Bilmem, kocama sor!” demişti. Hanna, yılbaşından birkaç gün hafta önce, yanıma ağlayarak geldi. Eşi onu terk etmişti!.. İnanamadım, “Olmaz öyle şey, peki neden” diye sordum merakla. Nedenini o da bilmiyordu. Eşi, evli kalma koşullarını yerine getirerek bekleme süresinin sonunda oturma ve çalışma iznini aldıktan sonra Hanna’ya sırtını dönmüş, İsveçlileri MALMÖ sevmediğini, İsveç kültürünü beğenmediğini söylemeye başlamıştı. Daha ALİ HAYDAR önce böyle şeyler NERGİS söylemezmiş. Ne olmuşsa İsveç’te oturma iznini garantiledikten sonra olmuş... “Görünüşte iyi giden bir evliliğiniz vardı, neden böyle oldu?” diye yinelediğimde, iki elini saçlarının üzerinden kaydırarak çenesinin altında düğüm işareti yaparak: “Beni slöja takmaya zorladı!” dedi. “Slöja” dediği şey türbandı... Eşi, onu örtünmeye zorlamış, kabul ettiremeyince de bu anlaşmazlığı bahane ederek ayrılmıştı. Gidip Türkiye’den, kültürüne, geleneklerine bağlı birini bulup getirecekmiş... 15 yıldır tanıdığım Erzincalı karıkocanın evlilikleri de bir yıl önce bitti.. İlk yıllarda ailecek görüşüyor, birbirimize ev ziyaretlerine gidiyorduk. İş, güç derken sonradan koptuk birbirimizden. Yıllar, birçokları gibi onları da değiştirdi. Arkadaşım zamanla kumar bağımlısı oldu çıktı. Bununla da kalmadı alkole de başladı.. Ev kiralarını, çocuklarının ekmek parasını kumara yatırmaya, eşini dövmeye başladı. Mahkeme kararıyla ayrılmalarından sonra boşlukta kalan kadına tarikatçı komşuları sahip çıktı. Onu kendi toplantılarına götürüp getirmeye başladılar. Kadın, önce dokuz yaşındaki kızını türbana soktu. Adam, “Kızımı örtünmeye zorluyor!” diyerek şikâyetçi oldu; annesiyle yaşayan kız, kendi istenciyle örtündüğünü söyleyince, bir şey tutturamadı. Yılbaşı öncesinin telaşlı günlerinde kalabalık bir alışveriş merkezinin önünden geçerken, arkamdan “Ağabey!” diye çağıran bir ses duydum. Döndüm baktım; örtüler içinde, yüzü gözü görünmeyen bir kadındı. Tanımadığımı görünce burnundaki örtüyü hafifçe araladı, samimi bir ifadeyle “Ağabey, beni tanıyamadın mı” diye sordu. Gerçekten de onu önce tanıyamadım; “Bu ne hal böyle” diye sordum. “Ağabey, bundan sonra böyle!” dedi. Erzincanlı kızımız, ayrıldığı eşine inat örtünmüştü... Yaşadıkça daha neler görecektik... [email protected] 4. Bonapart’ın sigara yasağı F ransa’da geçen yılbaşını gece kulübü, diskotek, kafebar, lokanta gibi mekânlarda kutlayanlar gece saatler 24.00’ü gösterdiği an sigaralarını söndürmek zorundaydılar. Resmi makamlar süreyi 24 saat uzattılar da tiryakiler yeni yıla sigaralı son bir soluk daha alarak girebildiler. Fransa da 1 Ocak 2008’den itibaren, ülkedeki yaklaşık 200 bin kamuya açık mekân veya alanda sigara ve diğer tütün türevi ürünlerin içimini yasaklayan ülkeler kervanına katıldı. Yeni uygulamayı ihlal edenler, kişi başına 68 ile 460 Avro arası ceza ödeyecek. Sigara içilen işletmenin sorumlusu veya sahibi de 135’ten 750 Avro’ya kadar para cezasına çarptırılabilir. Böylelikle yılda tütün kökenli 66 bin doğrudan (aktif içici), 5 bin de dolaylı (pasif içici) ölümün önünü alma yolunda somut bir adım atmış olacağız. Kaynak, Sağlık Bakanı Bayan Roselyne Bachelot... Fransa’da ilk kez 9 Temmuz 1976’da çıkarılan “Veil Yasası” ile başlayan sigara ve tütün ürünlerine karşı önlemler dizisi, böylece bir üst düzeye geçmiş oluyor. 10 Ocak 1991’de yayımlanan “Evin Yasası” aylık son bir geçici hazırlık süresi tanıdı. ile önceden belirlenmiş özel “sigara Yeni yasaya göre 1 Ocak 2008’den sonra içilebilir” alanlar hariç, başta toplu çok özel istisnai mekânlar dışında sigara taşımacılık olmak üzere kolektif yaşama kesinkes yasaklandı. Sigara bayii olsun açık tüm resmi mekânlarda sigara içmek olmasın, “kafebar”lar veya kumarhane, yasaklandı. Sigara paketlerinin üstündeki lokanta, diskotek gibi işletmelerin meslek sağlık mesajları daha ağır uyarılar içermeye örgütlerinin yürüyüş, protesto gibi başladı. Sigara şirketleri dolaylı eylemleri veya Yargıtay başvuruları markalarıyla bile reklam yapamaz oldular. sonuçsuz kaldı. Sigara tiryakilerine istisnai 24 Temmuz’da çıkan yeni bir yasayla, “esneklik”, işte o “pek özel” örneğin zift oranının azaltılması mekânlarda getirildi. Kahve veya gibi sigaraların kimyevi PARİS lokantaların önüne, kaldırımın alaşımlarına sınırlamaların yanı elverdiği oranda kurulacak üstü sıra reşit olmayan gençlere sigara veya önü açık, yapay ısıtmalı satılması veya içinde 19 adetten teraslar tiryaki müşterilere içkileri az sigara olan paketlerin satımı veya kahvelerinin eşliğinde sigara yasaklandı. 26 Temmuz 2005’te tüttürme olanağını sağlayacak. pakette asgari sigara adedine UĞUR HÜKÜM Yasa, işletmenin müşteriye açık getirilen kısıtlama 20’ye alanının yüzde 20’sini geçmeme ve yükseltildi ve paketlerin üzerine azami 35 m2’lik bir yüzeyi kapsama “Sigara İçmek Öldürür” ibaresinin koşuluyla, her tarafı kapalı, “hermetik” konulması zorunlu kılındı. Bu arada hava geçirmez mükemmel havalandırma hatırlatmadan geçmeyelim, sigara fiyatları sistemleriyle de donatılmış bir “hücrede” 15 yılda üçe katlandı. 15 Kasım 2006 sigara içilmesine izin veriyor. Ayrıca bu tarihli bir yasa, 1 Şubat 2007 tarihinden “hücreler”e hiçbir biçimde servis itibaren kamuya açık mekânlarda sigarayı yapılmayacak. Sigaranı içip masana tümüyle yasaklarken kumarhane, lokanta, döneceksin, aynen sokağa çıkar gibi. diskotek ve kafebar gibi işletmelere 11 Şimdi diyeceksiniz ki, bu 14 milyonluk sigaracı “Asi Kılıbık”lar (Yves Robert’in 1967 yapımı filmi) ordusunu nasıl ikna edeceksiniz? 1789, 1830, 1848, 1871, 1936, 1968’leri yazmış bir halkı yasağa nasıl inandıracaksınız? Kolay. Devlet başkanlığına içişleri komutanlığından terfi eden 4. (Nicolas) Bonapart’a güvenerek (!). Başka bir deyişle, 200 bin kişiyi “sigara polisi” atayarak. Polisler, jandarmalar, iş müfettişleri veya bir biçimde pembe ceza makbuzlarına sahip yetkili memurlar tiryakilerin ümüğüne çökmekle yükümlüler. Bir de elbette “ispiyoncu” vatandaşlara gerek duyulacak! Hani hayat boyu sigara içmemiş ve karşı olmuş bir yurttaş olarak sevinç duymamız gerekirken kullanılan yöntemler yüreğimizi epeyce burkuyor. Tiryaki dostların buralarda işi zor. Gerçi sizin oralarda da şu sıralar kollar sıvanmış, ama dua edin de Türkiye’dekiler bu işi sallasınlar. Ne de olsa onlar hem sallamadan hem duadan daha iyi anlarlar! Tiryaki olun olmayın, hepinize 2008’de zorbasız, sigarasız ve sağlıklı, gönlünüzce mutlu günler dileriz. [email protected] T Rüşvetle seks! 0 ay boyunca maymunlar üzerinde yapılan çalışma, erkek maymunların fırsatını bulduğunda, dişi maymunu cinsel ilişkiye ikna etmek için rüşvet verdiğini ortaya koydu. Japonya’da Jigokudani hayvanat bahçesindeki erkek makak maymununun verdiği rüşvet ise dişinin tüylerini taramak. Araştırmalar, dişi maymunun rüşvetini alması halinde cinsel ilişkide normalden 3 kat daha fazla istekli olduğunu gösteriyor. (AP) 2 Niçin A öldürüyorlar çocuklarını? lmanya’da anneler çocuklarını öldürüyor. 2007 yılında tam 22 bebek ve küçük çocuk doğar doğmaz ya da daha beş yaşına gelmeden yaşama veda etti. Çoğu kez tek başına veya erkek arkadaşı ile yaşayan, çalışmayan, doğumdan sonra hızla artan sorunların altından kalkamayan, çevresinin yalnız bıraktığı genç anneler bu cinayetleri işleyen. Ülkenin doğusunda ve de batısında öldürdüler yeni doğmuş bebeklerini. Boğazladılar, bıçakladılar, pencereden attılar, aç bıraktılar. Ne akrabalar, ne komşular, ne okul ne de gençlik daireleri yavaş yavaş gelen bu faciaları fark edebildi. Kısa süre önce bir anne 5 çocuğunu birden öldürdü. Alman toplumu şaşkın. Yönetenler çaresiz. Bayan Merkel hüzünlü. Çocukları koruyan yasaların reformunu isteyenler seslerini yükseltiyor. Ancak bu gibi trajedileri, çıkarılacak yeni yeni yasaların önlemesini beklemek biraz saflık olacak. Bu anneler yalnız bırakıldıkları, çaresiz kaldıkları, hasta ve beş parasız oldukları için işliyor bu cinayetleri. Çıkarılacak yeni çocuk yasaları göstermelik kalacak. Almanya’da her yıl 120 bin kadın kürtaj oluyor. Kilise kürtajı “cinayet” olarak nitelendiriyor. Batısının doğusu ile birleşmesinden bu yana Almanya’nın toplumsal sorunları büyük bir hızla arttı. Ülkede milli gelirin yüzde ellisine nüfusun yüzde onu sahip! Zenginle fakir arasındaki uçurumun gittikçe S T U T T G A R T derinleştiğini yönetenler de artık kabulleniyor. Resmi verilere göre Almanya’da 6 milyon çocuk fakir ailelerde yaşıyor. Bu AHMET ARPAD sayı son on yılda ikiye katlanmış! Endüstri ülkeleri arasında Almanya “aile ve eğitim fakiri” listesinde birinci sırada. Altı milyon fakir aile çocuğu sorunlu yetişiyor, yetersiz gıda alması nedeniyle sağlıksız büyüyor, okulda başarılı olamadığı için de kötü bir geleceğe bakıyor. Fakir ana babalarla çocukları toplumdan dışlanıyor. “WinnerLooser” kültürünün her geçen gün daha çok ağırlık kazandığı Almanya’da günlük yaşam sorunlarının altından kalkamayan sadece yetişkinler değil. Bu toplumun geleceği olan çocuklar da giderek daha genç yaşta “kötü yola” düşüyor. On iki, on üç yaşında sigaraya, içkiye başlayanların, kaba kuvvete başvuranların, polisiye olaylara karışanların sayısı her geçen yıl hızla artıyor, çoğu eyalette ikiye katlanıyor. İşsiz, eğitimsiz yabancı gençler daha kolay kendini bu batağın içinde buluyor. 2007 sonunda açıklanan başka bir rapora göre nüfusun yüzde otuz dördünün her gün beş bardak alkol aldığı Almanya Avrupa’da “içki lideri.” Sert içkiyi yeğleyenlerin oranı son üç yılda yüzde on artmış. Her yıl 23 bin insan alkol nedeniyle yaşamını yitiriyor. İçki bağımlılığının Alman ekonomisine bir yılda verdiği maddi zarar da 20 milyar Avro. www.ahmetarpad.de Ülkeyi bölen Noel ağacı oğu Avrupa şehirlerinde, yılbaşından birkaç hafta önce meydanlar yılbaşı ağaçları ile süslenir ve bu ağaçlar, yılbaşından birkaç hafta sonrasına, yani 7 Ocak’taki Ortodoks Noeline ve bazı yerlerde, Rusların Ekim Devrimi’ne kadar kullandıkları eski takvime göre 13 Ocak’ta kutlanan “Eski Yeni Yıl”a kadar orada kalır. Oysa bu sene, Moldova Devlet Başkanı Vladimir Voronin, özel olarak, başkent Kişinev'de Noel ağacının yılbaşından sadece birkaç gün önce dikileceğini açıklayınca muhalefetin protestosuyla karşılaştı. Peki ama Noel ağacını siyasi tartışmalara alet etmenin anlamı ne? Mesele ilk olarak, Noel bayramının, farklı kiliselerde farklı zamanlarda kutlanmasından kaynaklanıyor. Hıristiyan dünyasında ilk başlarda, Jul Caesar'ın “Julyen takvimi” geçerliyken, 1582’de Papa XIII. Gregorius, yeni astrolojik ölçümlere dayanarak ortaya koyduğu ve bugün hemen hemen bütün dünyanın kullandığı “Gregoryen takvimi”ni yürürlüğe koydu. İki takvim arasında, 13 günlük fark var. Bunun sonucunda, yeni takvimi kabul eden D Romanya’yı, Moldova’yı kiliselerde Noel 25 Aralık'ta Romanya’ya katmaya kutlanırken, eski takvime bağlı çalışmakla suçluyorlar. kalan kiliselerde Noel, 7 Moldovalıların çoğu, Rumenler Ocak’ta kutlanır. Katolik ve ile aynı etnik kökenden. Protestan kiliselerinin dışında, 1812’de Rusya’ya katılan bölge Doğu’daki Ortodoks (o zamanki adıyla Besarabya), kiliselerinin de önemli bir 1919’da, Rusya’da iç savaşın bölümü (Fener, Antakya ve olduğu günlerde, Romanya’ya İskenderiye patrikhaneleri ile katılmış ve 1940’ta Stalin’in Bulgar ve Rumen Ortodoks yumruğunu masaya vurmasına kiliseleri), Noel'i artık yeni kadar Romanya yönetiminde takvime göre kutluyorlar. Rus, kalmış. Bundan sonra, 1991’e Gürcü ve Sırp kiliseleriyse eski kadar Sovyet takvime bağlı yöneticilerinin, ayrı kalanlardan. Moldova KİEV bir Moldova kimliği halkının çoğunluğu, oluşturmaya Ortodoks. Fakat çalışmalarına karşılık, ülkede iki farklı 1991’de Sovyetler Ortodoks kilisesi ve Birliği dağıldığında, bunların arasında, amansız bir mücadele DENİZ BERKTAY halkın çoğu, Romanya ile var. Birincisi, sahip birleşilmesini olduğu ayrıcalıklarla savunuyordu. Fakat bir taraftan Rusya'da devlet içinde devlet ülkedeki iç karışıklıklar, bir haline gelmiş olan Moskova taraftan da o dönemdeki yoksul partikhanesinin Moldova kolu; haliyle Romanya’nın bazı ara dönemler dışında, Moldova'ya hiçbir şey 1800’lerden beri Moldova bu vaadedebilecek durumda kilisenin egemenliğinde ve olmaması, Moldovalıları nüfusun çoğu bu kiliseye bağlı. Rumen soydaşları ile birleşme Diğeriyse, Romanya’da isteğinden vazgeçirdi. Romanya doğrudan devlete bağlı olan AB üyesi olduktan sonra durum Rumen Ortodoks kilisesinin değişmeye başladı. Moldova kolu. Bu ikinci kilise, Romanya, artık her şeye muhalefet liderleri ile yakın rağmen bir AB üyesi ve işsizlik ilişki içinde ve Moldova Devlet sorunuyla boğuşan Başkanı Voronin ve Rus Moldovalıların önemli bir kilisesi, Rumen kilisesini ve kısmı, çareyi Rumen pasaportu almakta buluyor. Romanya da kendi soydaşlarına bu konuda her türlü kolaylığı gösteriyor. Muhalefetteki Halk Cephesi, Romanya ile birleşmekten yana ve bu parti, iktidardaki Komünist Partisi’ne karşı giderek güç kazanıyor. Muhalefetin, Moldova'da etkin olmaya çalışan Romanya kilisesiyle, saklamaya gerek duymadıkları yakın ilişkileri var. Bu tablo karşısında, Moldova’nın sonunun Doğu Almanya’ya benzemesini istemeyen Komünist Parti Genel Başkanı ve Moldova Devlet Başkanı Voronin, Rus kilisesine her türlü ayrıcalığı vermekle kalmayıp İsa’nın dünyadaki ilk komünist olduğunu ilan ediverdi. Son olarak da şehir meydanlarına daha önce aralık ayının başlarında dikilen Noel ağaçlarının bu yıl yılbaşına birkaç gün kala dikileceğini özellikle açıklayarak, ülkede Rumen kilisesinin 25 Aralık’ta kutladığı Noel’in değil, Rus kilisesinin 7 Ocak’ta kutladığı Noel’in hükmünün olduğunu ilan etti. Bakalım, bu Noel ağacı, bölgedeki güç dengesini koruyabilecek mi? [email protected] [email protected] CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle