28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2008 PAZAR 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN Erdoğan’ın Muharrem ayı nedeniyle Ankara’da iftar düzenlemesine Alevilerin tepkisi sürüyor ‘Akasyalı Sokaklar’ Sevgili, Oktay Akbal “Şair Dostlarım”da anlatır. Sait Faik ömrünün son günlerinde, Beyoğlu’nda Tokatlıyan Oteli’nin caddeye bakan vitrinli “kafe”sinde otururlarken, eserlerini yazdığı sarı defterini genç dostunun önüne atıp sorar: Oku da söyle ne bu, hikâye mi? Evet, yalnız Türk değil aynı zamanda dünya yazınının baş yapıtlarından “Kaliniktha”nın ilk okuru Oktay Akbal’dır. Sait Faik’in halefi gözüyle baktığı genç öykücü görüşünü açıklar. Bundan iyi öykü mü olur?.. Ne gariptir, bu olayı öğrenmemden çok yıl önce Kaliniktha’yı ilk okuduğumda ben de, yazarın sorduğu soruyu sormuştum kendi kendime... Öykü olmasına öykünün hasıydı ama, şiirin de âlâsıydı aynı zamanda. Öykü bana Baudelaire’in “Poemes en prose”unu (nesir şiirler) çağrıştırmıştı. “Akasyalı Sokaklar”ı okurken, yine Sait Faik’i anımsadım. Neydi bu? Öykü mü? Anı mı? Röportaj mı? Değerleriyle birlikte yitip giden, bir zamanlar simgesi olduğu bağımsızlığı unutayaz olan bir kentin öyküsü mü? Kızılay’ın pasajlarında Tenten ve Tommiks ile koşuşturan bir çocuğun anıları mı? İçindeki insanı hep canlı tutmayı amaç edinmiş yürekli bir gazetecinin röportajları mı? Bağımsızlık gülünün kokusu belleğinden silinmemiş kişinin feryadı mı?.. ??? Anıların kokuları, kokuların duyguları, duyguların insanları, insanların olayları, olayların düşünceleri, düşüncelerin isyanı çağrıştırdığı “Akasyalı Sokaklar” bildiğim, ama birkaç istisna dışında, içinde kendim gibi yaşamadığım, göremeden, hissedemeden yitirdiğim, o yüzden de yitirdiğimin bile ayırdına varamadığım Ankara’nın duyarlı ama hazin öyküsü aynı zamanda. İlk çocukluk anılarımdan biri, Kadıköy’de Bademaltı Sokağı ile Dalga Sokağı’nın köşesindeki akasya ağacıdır. Bademaltı Sokağı 14 numaralı evin arka bahçesinde, dallarına tırmandığımda, kâh Tarzan kâh pilot olduğum, üstünden düştüğümden çarpık burnumu borçlu bulunduğum erik ağacının anılarımdaki yeri o akasyadan sonra gelir. Masum olup olmadığını pek bilmediğim çocukluk ve ardından sırılsıklam ukalalığa bulandığı kesin yeniyetmelik yıllarımda akasyayı hep İstanbul’a has olarak düşünmüşümdür. Akasya gönül tahtımdaki yerini erguvana bıraktığında, artık elde ne çocukluk, ne yeniyetmelik ne de ilkgençlik kalmıştı. Ama akasyayı olduğu gibi, erguvanı da illa İstanbul ile bütünleştirdiğime göre, her şeyi kendi anılarımdan yola çıkarak betimleme biçiminde somutlaşan benmerkezciliğim sürüyor olmalıydı. Akasyalı Sokaklar’ı okuduktan sonra ise, akasyaların en güzelini bana Ankara’nın yalnız politik olayları izlenen bir merkez olmayıp, etiyle, kanıyla, canıyla içinde yaşanan bir kent olduğunu anlatan ve duyumsatan Işık Kansu’ya bırakıyorum. Artık akasyalar onun ve eğer var ise ki mutlaka az da olsa var onun gibi Ankaralılarındır. ??? “Akasyalı Sokaklar”ı okurken “Üslubu beyan ayniyle insan”dır deyişini anımsadım. Gerçekten öz ile biçemin birbirlerinden ayrılmazlığını anlatan bu deyiş, kitabın biçemi ile yazarın özü arasındaki ilişkiyi öyle güzel yansıtıyor ki. Can dostum Işık Kansu, içindeki insanı öldürmemeye, yüreğindeki bağımsızlık gülünü soldurmamaya birinci derecede önem veren ciddi bir gazetecidir. Bu niteliklerinin yanı sıra, insanın önceliğini mesleğinin şiarı haline getirmiştir. Kitabında “ilk söz yerine” yazdığı “serüven” başlıklı yazı, bütün gazetecilerde olması gereken bu hasleti anlatmaya çalışıyor. Birileri gazetecilik okullarında bu parçayı genç gazeteci adaylarına okutsa ne iyi olur. Çelik gibi sert bir çekirdeğin çevresini sevecenlik, duyarlılıkla kaplasan, ilkelerinden sapmayacak kadar katı olan bir yapıyı, büyük dansör Gene Kelly kıvraklığına sahip bir vücut ile tamamlasan, beyazlaşmış saçları, afacan kıvırcıklığını koruyarak kafanın üstüne kondursan, haklı küskünlüklerin azmi paslandırmadığı bir karakteri bütün bunlara eklesen, ortaya Işık Kansu çıkar. Işık Kansu’nun eline kalemi verdiğinde de, “Akasyalı Sokaklar”a ulaşırsın. Sevgili, “Akasyalı Sokaklar”ı mutlaka oku! Bir nefeste değil, Sait Faik okur, ya da damağında yavaş yavaş çikolata eritir gibi, yudum yudum oku! Aynı zamanda, kitabın arka kapağındaki Mustafa Yıldırım’ın yazısını da sakın ıskalama. Ben bir kitabın içeriğiyle bu kadar bütünleşen bir yazıya rastlamadım. Herhalde, Mustafa Yıldırım ile Işık Kansu’nun aynı kumaştan olmalarından dolayı böyle olmuş... ‘İsteklerimizi örtme çabası’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Turan Eser, Muharrem ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla gerçekleştirilmesi planlanan iftar yemeğine tepki gösterdi. Eser, “Muharrem ayında iftar hazırlığına girişilmesi, Alevilerin yapısal ve hukuksal alanda değişim isteyen reformlarını örtme çabasıdır’’ dedi. Alevi Bektaşi Federasyonu’ndan, AKP milletvekili Reha Çamuroğlu’nun Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla Muharrem ayında Ankara’da iftar düzenlemesi girişimine tepki geldi. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Turan Eser, dün Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nda düzenlediği basın toplantısında, resmi olarak kurulmuş ve kuru ALEVİLERDEN PROTESTO İstanbul Haber Servisi Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Marmara Şubeleri öncülüğünde çok sayıda Alevi örgütü, demokratik kitle örgütleri ve siyasi parti temsilcileri, Alman 1. televizyonu ARD’de yayınlanan, Alevi bir babanın kızına tecavüz etmesini konu edinen diziyi Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu önüne siyah çelenk bırakarak protesto ettiler. Almanya’nın Alevilerden özür dilemesi ve diziyi yayından kaldırması gerektiğini vurgulayan Alevi örgütleri, AKP hükümeti ile Dışişleri Bakanlığı’nın da konuya sessiz kalmasına tepki gösterdiler. luş amaçları Türkiye Cumhuriyeti makamlarınca onaylanmış “Alevi Bektaşi kurumlarını dışlayarak’’ Alevilerin sorunlarına çözüm aramanın demokratik bir yaklaşım olmadığını ifade etti. Alevilerin zorunlu din dersleri, Diyanet’in konumu, nüfus cüzdanlarındaki din hanesi, Alevi kimliğinin anayasal güvenceye kavuşturulması konularında talepleri olduğunu dile getiren Eser, Muharrem ayında iftar hazırlığına girişilmesinin, Alevilerin değişim isteyen reformlarını örtme çabası olduğunu söyledi. Alevi Bektaşi inanç önderleri adına açıklama yapan Dertli Divani de Alevi açılımının, yıllardır beklenen bir girişim ve zamanı çoktan gelmiş bir adım olduğunu söyledi. Ancak bu adımın yanlış yönde olduğunu anlatan Dertli Divani, “Bu adım, Alevisizdir ve samimiyetten uzaktır. Başbakan Alevi Bektaşilere yönelik gerçekten samimi bir açılım düşünüyorsa 2 Temmuz’da Sıvas’ta halkımızla birlikte yürümelidir” diye konuştu. Bir gazetecinin, “Reha Çamuroğlu, Aleviliğin neresindedir? Alevileri ne kadar temsil etmektedir’’ yönündeki sorusuna Eser, “Şu anda Türkiye’de siyasal İslamcı, neoliberal politikalara göbekten bağımlı, özellikle merkez sağda egemen olan şark usulü kurnazlıklara dayanan siyaset kültürünü benimsemiş bir politikacıdır. Dolayısıyla Alevileri ve Alevi sorunlarını temsil etme yetkisine ve gücüne sahip değildir” diye yanıtladı. Türbanı tartıştılar Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Çukurova Şubesi, Çukurova Üniversitesi öğrencilerini gazetemizin Adana bürosu bünyesindeki Cumhuriyet Kültür Sanat Merkezi’nde bir araya getirdi. Türbanın yaşama etkilerini tartışan öğrenciler, gericiliğe karşı aydınlanma devriminin kazanımlarına sahip çıkılmasını istedi. İlhan Arsel ve Turan Dursun’un eserlerini konuşan öğrenciler, ülke gündeminde sık sık öne çıkan türbanla ilgili gelişmeleri değerlendirdi. (Fotoğraf: YUSUF BAŞTUĞ) Elvis Presley, yaşasa 8 Ocak tarihinde 73 yaşında olacaktı. O da genç ölenlerdendi. İnsan, yaşı ilerledikçe genç ölenleri daha çok hatırlıyor. Tabii, Elvis Presley arada bir hatırladıklarımızdan değil. O bizim kuşağın efsanelerindendi. Onun dillerimizden düşmeyen o kadar çok şarkısı var ki! Ben onu 73 yaşında en sevdiğim parçası “It’s Now or Never” (Ya şimdi ya da asla) şarkısıyla anmak istiyorum. “Love Me Tender” da sevdiğim parçalarından. “It’s Now or Never”, ünlü İtalyan şarkısı “O Sole Mio”nun İngilizcesi. 1960 Nisanı’nda Elvis tarafından okunduğunda bu parça yıllarca bizim gençliğin dilinden düşmedi. Bu parçaya neden bu kadar düşkündük? Bizim kuşağı bu şarkının neresi sarıp sarmalamıştı? Önce şarkının sözlerinin İngilizce/Türkçesini sizlerle paylaşıp, sonra ‘’neden bu şarkı’’ soruma cevap arayacağım… IT’S NOW OR NEVER Elvis Presley 73 Yaşında ŞİMDİ YA DA ASLA It’s now or never, come hold me tight Ya şimdi ya da asla, gel sımsıkı sarıl bana, Kiss me my darling, be mine tonight/ Öp beni sevgilim, benim ol bu gece!/ Tomorrow will be too late,/ Yarın çok geç olacak,/ It’s now or never, my love won’t wait/ Şimdi ya da asla, aşkım beklemeyecek./ When I first saw you, with your smile so tender/ Seni ilk gördüğümde, o hoş gülümsemenle,/ My heart was captured, my soul surrendered./ Kalbim ele geçirildi, ruhum teslim oldu./ I’ve spent a lifetime, waiting for the right time/ Bir ömür harcadım, doğru zamanı bekleyerek/ Now that you’re near, the time is here at last./ Madem ki yanımdasın, nihayet zamanı işte./ Just like a willow, we would cry an ocean/ Tıpkı bir söğüt gibi, okyanus dolusu ağlarız,/ If we lost true love, and sweet devotion./ Eğer gerçek aşkı ve tatlı adanmışlığı kaybedersek./ Your lips excite me, let your arms invite me/ Dudakların beni heyecanlandırıyor, kolların davet etsin/, For who knows when, we’ll meet again this way./ Çünkü kim bilir, tekrar ne zaman böyle buluşacağız./ ??? Bu şarkıda bizi çeken neydi? “Ya şimdi ya da asla” sözleri miydi? Bizim kuşak başkaldırmayı seven, rest çekmeyi seven bir kuşaktı. Elvis de burada sevgilisine rest çeken bir âşığın sözleriyle karşımıza çıkmıştı. “Bir ömür harcadım, doğru zamanı bekleyerek” diyerek uzun bir sabrı da dile getiriyordu. “Tatlı adanmışlık” diyor Elvis elinde gitarıyla, saçlarını rüzgârda savurarak. O şarkıdaki “adanmışlık” mıydı yoksa bize çekici gelen? “Gerçek aşk ve adanmışlık” 1969’ların simgesiydi. Elvis, dünyayı yerinden oynatmak isteyen 68 kuşağı için belki siyasi anlamda çok cazip değildi. O bir önceki kuşağın sesi gibiydi. Zaten 68’liler geldiğinde eski cazibesini yitirmişti. Onun yerini Beatles almıştı. Fakat yine de Elvis’te hepimize çekici gelen bir şey olduğunu söyleyebilirim. Ortaokula yeni başlamıştım. Tarsus Amerikan Koleji’nde bizden büyük sınıflardaki çocuklar Elvis’in parçalarını hafta sonu eğlencelerinde ellerinde gitarla söylüyorlardı. Ona özenen o kadar çok genç vardı ki! Çevremiz Elvislerle doluydu… Rock’n Roll’un efsane kralı genç yaşta öldüğünde dünya onu yeniden keşfetti. “Are You Lonesome Tonight?” yıllar sonra yeniden en sevilen parçalardan birisi haline geldi… Tıpkı Elvis’in It’s Now or Never parçasının sonunda söylediği gibi, “Çünkü kim bilir, tekrar ne zaman böyle buluşacağız?” İnsanlar gidicidir… Şarkılar ise kalıcı… 42 yaşında hayata veda eden Elvis’i sevgiyle, onun şarkılarını dinleyerek anıyorum… Rock’ın kralına derin saygılarla… Müziğin büyük devine binlerce kez teşekkür ederek… DP’DE KONGRE GÜNÜ Süleyman Soylu ile Çağrı Erhan yarışacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DP’nin 4. olağanüstü kongresi bugün saat 10.00’da Ankara Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu’nda toplanacak. Kongrede genel başkanlık için yarışacakların sayısı 15’e ulaştı. Genel Başkan Yardımcısı Çağrı Erhan, eski İstanbul İl Başkanı Süleyman Soylu, eski Sağlık Bakanlığı müsteşarlarından Aytun Çıray, gazeteci Nevval Sevindi, Doç. Dr. Namık Kemal Bingöl, eski Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan ve eski İzmir İl Başkanı Kani Aydoğdu genel başkan adaylıklarını açıkladılar. Ali Şahin, Hasan Ateş, Eşref Ünal, Dursun Atabek, Hayrettin Özaydın, Cemal Önez, Salih Erkal ve Efkan Erkul da genel başkan adayı olduklarına ilişkin genel merkeze başvuruda bulundular. asirmen?cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle