25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2008 PAZAR 6 HABERLER ALTI AYLIK DEMOKRATİK CUMHURİYET DENEMESİ PAZAR ORHAN BURSALI Cenubi Garbi Kafkas Cumhuriyeti CENUBİ GARBİ MİYASE İLKNUR Çıldır’da Buzul “Ardahan eksi 29 derece!” Acaba eksi 1015 ile eksi 30 arasındaki fark neye karşılık gelir? Bedeninize giyeceğiniz bir kat daha fazla giysiye veya buz tutmuş göl üzerinde artan soğuya karşı beden sıcaklığınızı korumak için yürüyüş hızınızı bir vites yükseltmeye mi? Alışmadığımız; veya kış, kar ve soğuğun İstanbul’da hükmünü icra etmeyi çoktan unuttuğu için anımsamadığımız ve belki de tadını bilmediğimiz bir soğuk. İstanbul’un pis, kirli, nemli soğuğuna karşı insana daha dost, dahası direnci arttıran, hareket ettiren kuru bir soğuk. “Ardahan eksi 29 derece!” Biz Çıldır üzerinde yürüyoruz, yamaç yamaç... Uçsuz bucaksız gibi, göl. Kenarlarda deli volkanik püskürtmeler üzerinde müthiş güzel, berrak, kristal görünümlü sarkıtlar... Yer yer, nasıl oluştuğunu anlamadığımız dikitler hatta... Burcu, dayanamıyor, kopartıyor. Amaç bir göl üstü yürüyüş; ama buzulufuk bizi kendine çekiyor. Nereye kadar? Nalan ve Nüket öncü kol yürüyüşünde! Belki de bizleri sürüklemek için sesimizin zor ulaşacağı uzaklıktalar! Emre kıstası koyuyor: Güneş batmadan veya battığında, bir yerde, en azından karada olmak. Ama yürüyoruz; ve geri dönüş zamanını aştık. Uzakta göl üzerinde metrelerce uzanan bir sırt, sanki göl bitişi! Yaklaştıkça hissediyoruz ki, değil. Göl üzerinde bir fay kırığı gibi! Daha doğrusu, çizgisel bir buzul patlama! Çıldır’da buzulun kalınlığı 40 santimi buluyor. Bunu sabahleyin Çıldır balıkçılarının göle açtıkları yuvarlak delikten biliyoruz! Geceden attıkları ağla birlikte sarı sazanları, israil sazanlarını ve alabalıkları çekmişlerdi! Daha sonra diri kahverenklikızıl genç atların çektiği kızaklar gelmişti! ??? Göl boyunca uzanan ve alttan buz tabakalarının yukarı doğru püskürdüğü kırıklar, buzun genleşme ürünleri! İleriye bakıyoruz, Çıldır’ın uzaklarında da varlar! Tıpkı çarpışan kıtaların veya jeolojik levhaların yükseltiler, dağlar oluşturması gibi! Fizik, belirli koşullarda farklı ortamlarda benzer sonuçlar üretiyor! Biz yürüyoruz Çıldır üzerinde! Akşamyılbaşı yemeği yiyeceğimiz göl kenarında Atalayan’ın yeri, dört kilometre uzakta. Arıyoruz; yer konumumuzu ise “tesislerden sana doğru ilk kırık” olarak tarif ediyoruz! “Önünüzdeki burnu geçin, bizi göreceksiniz” Bakıyoruz, iki kilometre uzaklıkta en uzun burun! Hızı arttırıyoruz, burnu aşıyoruz, sonraki daha küçük burunları da aşıyoruz.... İki buzul fay hattını daha geçiyoruz... Güneş, buzul ufuğun veya uçuşan havadaki su buharcıklarının ışıltılı kristallerinin yoğunluğunun ardında batıyor... Buzulun beyazını ve aydınlığını asla örtemeyecek, ince bir karanlık yağıyor Çıldır üzerine... ??? Soba üzerinde tarçınkaranfil çaydanlığı kaynıyor. Soba çevresinde toplanıyoruz, ellerimizi kızgın soba borusuna en yakın mesafede tutuyoruz: Geçmişte kalan tatlı alışkanlığımız! Duvarlarda tanıdık fotoğraflar... Küçük, dar ama sevimli bir oda! Masa hazır. İki küçük pencereden Çıldır bir adım uzaklıkta! Birazdan minibüs gidecek ve tesisteki arkadaşlarımızı alıp getirecek. Sonra Göl’ün tadına doyulmaz alabalıklarını yiyeceğiz. Rakılarımızın buzu, hemen 30 metre uzaklıktaki en yakın “fay hattı”ndan gelecek. Sonra, 35 yıl 5 ay köyünde öğretmenlik yapan Yılmaz Öğretmen bize “tek bir taşını bile dünyaya değişmem” diyeceği Çıldır’ı anlatacak. Diğer Çıldırlılarla sohbet edeceğiz... Daha sonra göle inecek ve buzul kırığa yürüyeceğiz. Gölün kükremesini dinlemek için. Atalay diyecek ki, üç gün önce oldu buradaki kırık, ağ için hazırlık yaparken, önce yer altından korkunç bir uğultu, büyük bir kükreyiş ulaştı yeryüzüne, arkasından işte buzul kırıldı... Kimbilir, kırıklar belki de, nefessiz kalan gölün, suyun, balıkların, havaya ulaşmak için bir kükremesi, bir cannefesiyle buzulu yarması... Sonra biz kırığın yanında duracağız. Sessiz ve nefessiz. Bütün duyularımızı göle salacağız. Ayaklarımızın altında buzul çatırdıyor olacak. Ayaklarımızdan giren ürperti ve ürettiği heyecan bedenimizi saracak. Yeni çatırdamaları bekleyeceğiz.. daha ürpertilisini... Göl suları alttan buzula vuracak.. dipten vuruşlar bize buzul altındaki hayatı duyumsatacak... Ve sonunda göl üzerinde yakılan ateşin çevresinde bizler.. fotoğraflar, anılar, sohbetler... Gökyüzü açık mı açık. Samanyolu kışkırtıcı.. Kutupyıldızı’yla yönü bulacağız. Olcay önce Büyük Ayı’yı arayacak. Yıldızlar Göl Ateşi’nin üzerine yağacak. Hayatı, varlığı, dostluğu yudumlayacağız... Kafkas Cumhuriyeti Anayasası 1 Hükümet “Cenubi Garbi Kafkasya Cumhuriyeti” adını taşıyacaktır. 2 Cenubi Garbi Kafkasya Cumhuriyeti hükümeti hududunu, Batum’dan Nahcivan’a kadar ulaştırarak bu sınır içinin barışın sonuna kadar korunmasını bilfiil üzerine almıştır. 3 Hükümet bayrağını, kamutay üzerine dikilen ayyıldızlı Türk bayrağı olarak kabul etmiştir. 4 Cenubi Garbi Kafkasya Cumhuriyeti hükümetinin resmi dili Türkçedir. Bütün resmi ve gayriresmi muamelat ve tedrisat Türkçe olacaktır. 5 Milletvekilleri seçimi için 18 yaştan yukarı kadın ve erkek oy vermek selahiyetini haizdir. 10 bin kişi bir milletvekili seçer. 6 Her vilayet ve kasabada, Milli Şura’nın şubeleri açılarak halkımızdan her türlü yardım görecektir. 7 Türk millet ve hükümetini rencide edecek her türlü muameleden kati suretle çekinilecektir. 8 Umumi asker teşkilatımız da cumhuriyetimizin kabul ettiği usul dairesinde, Türkiye Devleti ile irtibatı temin için daimi bir heyetimiz Türkiye’de bulunacaktır. 9 Mülki teşkilatımızda da 8. maddedeki zikredilen usul aynen kabul edilecektir. 10 Komşu hükümetlerle daima dostça geçinmeyi cumhuriyet hükümetimiz düstür olarak kabul etmiştir. Milletvekilleri seçildikten sonra bu husus hakkında ayrıca bir kanun çıkarılacaktır. 11 İtilaf devletleri, Doğu Türkiye illerini alıp başka bir millete vermek isterse cumhuriyetimiz Türkiye’den ayrılmamayı kesin olarak kabul etmiştir. 12 Azınlıkların hürriyetleri ve hakları muhafaza edilecektir. 13 Müslümanlar arasındaki mezhep ayrılıklarına hürmet edilecek, dini ayinlerin bir arada yapılması sağlanacaktır. 14 Demokrasi esaslarına riayet edilerek seçimler tarafsız ve tesirsiz olacak, Türk’ün şan ve şerefine yaraşacak bir şekilde yapılmasına azami surette dikkat edilecektir. 15 Vali ve komutanların işe başlamaları ve işten el çektirilmeleri kamutayın kararı ile olacaktır. 16 Cumhuriyet hükümetimiz milletvekillerinin seçilip de kamutayın çalışmaya başlayışından sonra kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesini teklif etmeye yetkilidir. 17 Milletvekili olmak için yaş haddi 25’ten yukarı olacaktır. 18 Bu kanunun yürürlüğe girdikten sonra icrasına nazırlar heyeti ile cumhur reisi memurdur. ars denildiğinde akla ilk gelen çağrışım, kişiye göre değişir. Türkiye’nin kuzeydoğusunda yer alan serhat kenti Kars... Kışın karlarla kaplı soğuk bir diyar... Bir zamanlar nüfus yoğunluğu hayli fazla olan, günümüzde ise göçler nedeniyle terk edilmiş bir kent hüviyetine bürünmüş uzak bir ilimiz. 1980 öncesinde sol geleneğin kök saldığı ve batıdaki komşusu Erzurum ile bitip tükenmez ideolojik çatışma yaşayan, solun Doğu’daki kalesi... Uzaklığı mı yoksa insanlarının dünya görüşü mü bilinmez Kars, artık kaderine terk edilmiş durumda. Aslında merkezi yönetime uzak olmanın dezavantajını her dönemde yaşamış. Peki bu gözden ve gönülden uzak diyarda 20. yüzyılın ilk çeyreğinde demokratik bir cumhuriyet kurulduğunu, bu cumhuriyette 18 yaşındaki kadın erkek tüm vatandaşların seçme ve seçilme hakkına sahip olduğunu, farklı etnisite ve inançların haklarının koruma K altına alındığını kaçımız biliyoruz? Bu kısa yazı dizisinde Türkiye Cumhuriyeti’ne de esin kaynağı olan Cenubi Garbi Kafkasya Cumhuriyeti’nin öyküsünü anlatmaya çalışacağız. Altı aylık ömrü olsa da tarihe damgasını vuran bu cumhuriyetin öyküsünden bugün bile çıkaracağımız dersler var. Deli Petro’nun vasiyeti “Rusya devletini, dünya devleti yapabilmek için, onun başkentinin, Asya ve Avrupa hazinelerinin anahtarı olan İstanbul olması lazımdır. Acele ve noksansız olarak çalışıp İstanbul’un Batı topraklarına sahip olmak gerekir. Şüphesiz ki, İstanbul’a sahip olan Şah, dünyada ilahi şah olacaktır. Bu maksadın hedefine ulaşabilmesi için, daima Türkiye ile İran arasına fitnefesat tohumları ekmeli, kavfa ve savaş çıkarmalıdır. Bu iş için Sünni ve Şii mezhepleri arasındaki ihtilaflar en keskin silah ve yenilmez ordudur. Bunlara ilaveten, çeşitli tedbirler de almak lazımdır ki, İran ülkesi her geçen gün biraz daha parasız pulsuz ve ticaretsiz kalsın. Hülasa İran’ı daima gerilemeye sevketmeli, bağlı durumda tutmalı ki Rusya Devleti onu istediği zaman zahmetsiz bir şekilde öldürmeye kadir olsun. Ama Türkiye Devleti mahvolmadan İran’ın canını almanız tavsiye edilmez. Gürcistan ülkesi, Kafkasya hattının yani İran’ın şah damarıdır. Eğer Rusya’nın tesellüd neşteri o damara yetişecek olursa, o zaman kalbinden zayıf kanı akacak ve onu öyle halsiz edecektir ki bin Eflatun dirilip gelse onu ıslah edip sağlığına kavuşturamaz. O zaman İran ülkesi Rusya çarlarına deve gibi muti olacaktır. Ve Türkiye’nin son alevi de sönecektir. Maddi ihtiyaçlar bölgesi olan Türkiye’nin işini bitirdikten sonra, İran’ı zorluk çekmeden mahvetmek ve başını kesmek mümkündür. Bunun için de siz, zaman kaybetmeden Gürcistan’ı ve Kafkasya’yı zaptedip İran’ın Eski Kars savaşları içte hakem durumunda olan şahsiyetlerini kendinize hadim ve muti edeceksiniz. Ondan sonra Hindistan’a kastetmeli. O memleket çok büyük ve geniş bir ticaret bölgesidir. Orayı ele geçirdiğiniz takdirde, İngiltere vasıtasıyla elde edilen gelir evvelkinden çok, Hindistan’dan ihraç olunacaktır. Hindistan’ın anahtarı Türkiye’nin payitahtıdır.” Rus çarları, Deli Petro’dan sonra bu vasiyeti adım adım yaşama geçirmek için büyük çaba sarfettiler. Osmanlı ve İran üzerinden Suriye’ye, oradan Hindistan’a kadar yayılmanın yolu Kafkasya’nın zaptedilmesinden geçiyordu. O nedenle Rus çarlarının öncelikli hedefi Kuzey Kafkasya oldu. Ancak Kafkasya’yı elde etmek sandıkları kadar kolay olmadı. Ruslarla Kafkas halkları arasındaki savaş, tam üç yüzyıl boyunca neredeyse aralıksız olarak sürdü. 1863 tarihine gelindiğinde artık Rusya Kafkasya’nın hâkimi olmuş, Kuzey Kafkas halkları olarak bilinen Çerkes boylarının büyük bir kısmını Osmanlı topraklarına, yenilgiyi ve Rus egemenliğini kabul edenleri ise Rusya’nın iç bölgelerine sürerek Kafkasya defterini kapattı. Rusya’nın nihai amacı... Bir yandan Kafkasya ile uzun bir mücadeleye girişen Rusya, nihai amacına ulaşmak için öte yandan da İngiltere ve Osmanlı ile savaşıyordu. Osmanlı İmparatorlu ile Rusya arasında 17. yüzyılda başlayan ve 20. yüzyıla kadar süren üç yüzyıllık süreçte 11 savaş yaşandı. 1917 yılına kadar süren ilk başlarda Osmanlı lehine sonuçlanan savaşlarda daha sonra durum tersine dönmüş ve Rusya’nın galibiyeti ve Osmanlı topraklarının bir bir elden çıkmasına neden olmuştur. Kuzey Kafkasya, Kırım ve Karadeniz kıyılarına hâkim olan Rusya bununla da yetinmeyip Balkanlar’daki Ortodoks Hıristiyan azınlıkların hamiliğine soyunmuştu. Berlin Antlaşması... OsmanlıRus savaşları arasında en önemlisi kuşkusuz tarihe “93 Harbi” diye geçen Abdülhamit dönemindeki 18771878 yılları arasında geçen savaştır. Hicri takvime göre 1293 yılına denk geldiğinden 93 Harbi olarak bilinen bu savaş Rus ordularının Yeşilköy’e kadar gelerek Osmanlı Devleti’nin varlığını tehdit etmesiyle sonuçlanmıştır. Rusların güçlenmesinden endişe duyan İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı’nın yanında olduğu 93 Harbi Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecini başlatan ilk önemli olaylardan biri sayılır. Savaş, Osmanlıların isteği üzerine imzalanan Ayestefanos Antlaşması ile son buldu. Ama Avrupa’da dengenin Rusya lehine bozulduğunu gören Avusturya, İngiltere, Fransa ve Almanya bu antlaşmaya karşı çıktı. Berlin’de uluslararası bir konferans toplandı ve 13 Temmuz 1878’de imzalanan Berlin Antlaşması’yla savaş sona erdi. S Ü R E C E K İbrahim Aydın Fahrettin Erdoğan Kazım Karabekir Servet Atabek YÖNETİM BİÇİMİ SAVAŞI KAYBEDEN OSMANLI İMPARATORLUĞU KARS, ARDAHAN VE BATUM’U TAZMİNAT OLARAK VERDİ Cumhuriyetin yönetimi ? Cumhurbaşkanı: İbrahim Cihangirov (Cihangirzade İbrahim) ? Savunma Bakanı: Hasan Cihangirov (Cihangirzade Hasan) ? İçişleri Bakanı: Ali Rıza Bey (Ataman) ? Dışişleri Bakanı: Fahrettin Bey (Erdoğan) ? Maliye Bakanı: Mehmet Bey (Sultanov) ? Ulaştırma Bakanı: Ahmet Bey (Gaziyev) ? Tarım Bakanı: Molla Velam ? Adalet Bakanı: Abbas Ali Bey (Alibekov) ? Sosyal Güvenlik Bakanı: Dr. Muganlinsky ? Eğitim Bakanı: Andrianov ? İaşe Bakanı: Yusuf Yusufov ‘Paramız yok toprak verelim’ erlin Antlaşması sonucunda Rusya’ya karşı yenilgiyi kabul eden Osmanlı İmparatorluğu, savaş tazminatı olarak Elviyei Selase olarak adlandırılan Kars, Ardahan ve Batum’u Rusya’ya savaş tazminatı olarak verdi. O dönemde Avrupa ülkelerine karşı büyük borçları bulunan Osmanlı, savaş tazminatı olarak para veremeyecek durumdaydı. O nedenle hem gözünden hem de gönlünden uzak olan Kars, Ardahan ve Batum’dan oluşan Elviyei Selase’yi tazminat olarak veriyordu... Kars, Ardahan ve Batum, Ekim Devrimi’ne kadar geçen 40 yıllık süre içinde Ruslar tarafından yönetildi. Ancak Birinci Dünya Savaşı’na, topraklarını genişletmek amacıyla dahil olan Rusya, Bolşeviklerin isyanı sonucunda Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da oluyordu. 1917’deki Ekim Devrimi’nden sonra yıkılan Çarlık Rusyası döneminde elde obursali?cumhuriyet.com.tr. 12 yaşında anne oldu ? MALATYA (AA) Malatya’nın Arapkir ilçesinde önceki gün kaldırıldığı hastanede hamile olduğu anlaşılan 12 yaşındaki D.G adlı çocuk, kız bebek dünyaya getirdi. D.G’nin, bebeği ile birlikte ailesi tarafından hastaneden alındığı belirtildi. Malatya Sosyal Hizmetler Müdürü Murat Konan, “Bize gelen bilgiler çocuğun imam nikâhıyla evlendirilmiş olduğu yönünde. Yasalarımızda 12 yaşında bir çocuğun evlendirilmesi suçtur. Sosyal hizmetler olarak ilçede gerekli incelemeleri yaptıktan sonra bebeği de aileden alabiliriz. Annenin durumuna ise yapılan incelemeler ve görüşmelerin ardından karar verilecek’’ dedi. D.G’nin imam nikâhıyla birlikte yaşadığı öne sürülen S.Y (22), savcılıktaki ifadesinin ardından serbest bırakılmıştı. B edilen bütün topraklar Bolşevik liderler tarafından iade ediliyordu. Bolşevik Ruslarla 3 Mart 1918’de imzalanan BrestLitovsk Antlaşması gereğince bu bölge, yapılacak halk oylaması sonucunda Türkiye’ye bırakılmıştı.Harekete geçen Osmanlı Devleti bölgeye yerel yöneticiler tayin etmiş, ancak bu yöneticiler daha koltuklarını ısıtmadan görevlerini terk etmek durumunda kalmışlardı. Çünkü aynı tarihlerde 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Müzakeresi’ne göre, Osmanlı Kafkasya’yı tahliye edecekti. Mondros Mütarekesi’nde Elviyei Selase’yle ilgili bir madde bulunmamasına rağmen İngilizlerin baskısı ile Osmanlı Devleti, 40 yıl aradan sonra daha yeni kavuştuğu Kars, Ardahan ve Batum’u yeniden terk etmek zorunda kalmıştı. Bu duruma üzülen ve tepki gösteren bölge halkı, hızla bir örgütlenme çalışması yaparak bağımsızlık mücadelesi girişimleri için kolları sıvadı. KARS DEMOKRATİK CUMHURİYETİ Bolşevik Rusya’nın çekilmesinden sonra Kars, bir süre şura anlayışı ile yönetildi. Kars’ta yaşayan Türk, Kürt, Karapapak ve Azerilerden oluşan Müslüman cemaat ile Ermeni ve Rumlardan oluşan Hıristiyan halklarının kendi aralarından seçtikleri kişiler, birer haftalık süreler içinde dönüşümlü olarak kenti yönettiler. Elviyei Selase ileri gelenleri, 5 Kasım 1918’de önce Kars Milli İslam Şurası adıyla örgütlendiler. Ardahan Kongresi’nde bütün şuraların birleştirilmesi kararı alındı. 14 Kasım’da yapılan kongrede Milli İslam Şurası Merkezi Umumusi adıyla bir hükümet oluşturuldu. Şura, 17 Ocak 1919’da yerini Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti Muvakkatei Milliyesi’ne bıraktı. Fahrettin Erdoğan başkanlığındaki geçici hükümet, ertesi gün 18 maddden oluşan anayasasını açıkladı. Bu anayasa ile Anadolu topraklarında ilk kez cumhuriyet, cumhur reisi, demokrasi, vatandaş, azınlık hakları, İslam içindeki farklı mezheplere saygı gibi yeni kavramlarla tanışmakla kalmayacak, kuvvetler birliği ve meclis üstünlüğüne dayalı yeni bir sistemin örneğine tanık olunacaktır. İzmir 4.2’yle sarsıldı ? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’de dün 4.2 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nden edinilen bilgiye göre saat 07.11’de meydana gelen, merkez üssü Menemen olarak belirlenen ilk depremin ardından, 07.17’de 3.3, 07.21’de 3.4, 07.32’de ise 3.0 büyüklüğünde 3 artçı sarsıntı oldu. İzmir’in tamamında hissedilen sarsıntılarda can ve mal kaybının olmadığı bildirildi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle