30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2008 CUMARTESİ 16 HABERLER 1992’de Bakanlar Kurulu’nca alınan ‘turizm merkezi ve tahsis’ kararlarından geriye dönüş mümkün Sultanahmet’in ‘suç’ belgeleri OKTAY EKİNCİ İstanbul’un iki bin yıllık “kesintisiz” yerleşim merkezi olan Sultanahmet’teki 1990’lı yıllardan bu yana yine “kesintisiz” süren tarih tahribatı günlerdir kamuoyunun gündeminde... Milliyet’in sürmanşetleri sonucunda Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay konuyla bizzat ilgilenirken, belediyeden bakanlıklara kadar hemen tüm “gerçek sorumlular” ise suçu Koruma Kurullarına yükleyip, “Artık yapacak bir şey yok” diyebiliyorlar... Bunun doğru olmadığını ve eğer istenirse bugün bile hukuk yoluyla “geriye dönülerek” tarihin kurtarılabileceğine yönelik görüşlerimizi ise aynı haberlerde hâlâ göremedik. Oysa tartışmanın ilk günlerinde de hem Milliyet’e söylediğimiz, hem de Cumhuriyet’te yazdığımız gibi olayın temelinde, tarihi Sultanahmet Cezaevi ile bulunduğu arkeolojik SİT alanının Turizm Bakanlığı’nın önerisiyle 1992’de Bakanlar Kurulu’nca “turizm merkezi” ilan edilmesi yatıyor. Eğer dönemin Kültür Bakanı ve diğer yetkililer buna imza koymayıp “itiraz” etseydi, Bakanlar Kurulu kararı gerçekleşmezdi. Hatta eski cezaevini de Sultanahmet Turizm A.Ş. firmasına “tahsis” etmeseydi, ne bugünkü “arkeolojiyi ayakları altına alan” otel bloku yapılabilir, ne de doğrudan cezaevi avlusunun “bodrum kat”lar için kazılmasıyla gerçekleşen “Bizans sarayı tahribatı”na olanak sağlanabilirdi. Dahası, yine eğer aynı yıllardaki duyarlı tepkilere ve alternatif önerilere kulak asılsaydı; tarihi cezaevi geçmişteki ünlü edebiyatçı, sanatçı ve siyasetçi konukları nedeniyle “fikir ve adalet tarihimizi” de belgeleyecek bir “müze ve kültür merkezi”ne dönüştürülseydi, şimdi orada “tarihsel uygarlığa karşı ihanet”in değil, “çağdaş uygarlığa bağlılığın” en anlamlı örneği yer alabilecekti... Nitekim bunun hazırlıkları bile başlamış, 1990’ların ilk yılları, Sultanahmet Cezaevi’nde hemen her hafta düzenlenen kültür ve sanat etkinlikleriyle geçmişti... ANLIŞTAN DÖNÜLEBİLİR Y Peki, hem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın, hem de diğer yerel ve merkezi yönetim temsilcilerinin yine Milliyet’te sayfalar dolusu yer alan “İş işten geçti” sözleri gerçek midir? Yeniden yanıtlayalım ki “hayır”... Çünkü, 1992’deki turizm amaçlı kullanım ve tahsis kararları yanlış olsa bile, ilerleyen yıllarda olacaklara karşı sanki önceden önlem alınmak istercesine “tarihin korunması” koşuluyla verilmişti. Ne var ki bugün artık hem eski cezaevi binasının 90’lardaki restorasyonunda, hem de 2000’li yıllarda devreye giren “otelin genişleme” projeleriyle birlikte arkeolojik SİT alanında “rant amaçlı tahribatlar” gerçekleştiği kesindir. Bu nedenle “tahsis koşullarına aykırı” ve koruma hukukuyla çelişen bir kullanım açıkça ortada olduğundan, “amaçla çelişen ve yasadışı uygulamalar” nedeniyle 1992 kararları ve izinleri hukuken iptal edilebilir. Böylece aynı bölge de tarih düşmanı bir turizm işgalinden ve daha fazla tahrip edilmekten kurtarılabilir. Dahası, aynı hukuksal dayanaklarla “geri” alınabilecek eski cezaevi binası da bu kez ‘PROJE BÜYÜMEYE AÇIK’ Cumhuriyet uyarmıştı İstanbul Haber Servisi Gazetemizin tarihi alanların rant uğruna tahsis edilmesine ilişkin yaptığı uyarıları bir kez daha haklı çıktı. Cumhuriyet, tarihi Sultanahmet Cezaevi’nin “rant uğruna otel alanı olarak tahsis edileceğini” belirterek projenin “Büyümeye Açık” olduğuna dikkat çekmiş, projenin ileride tarihi Bizans kalıntılarının tamamını kapsayacağı uyarısında bulunmuştu. Gazetemiz, 19 Nisan 1995’te yayımlanan “Elveda Sultanahmet Cezaevi” başlıklı haberde, tarihi Sultanahmet Cezaevi’nin 12 Eylül 1980 döneminin yasası olan “Turizmi Teşvik Kanunu”na dayanarak otel yapılmasının yanlış bir proje olduğuna Mimarlar Odası’nın hazırlayarak kamuoyuna açıkladığı “çekince raporu”yla karşı çıktı. EZAEVİ MÜZE VEYA ‘C KÜLTÜR MERKEZİ OLSUN’ Tarihi Sultanahmet Cezaevi’nde yatan birçok Cumhuriyet, yayınlarıyla projenin Büyümeye açık olduğuna dikkat çekmişti. herkesin gönlünde yatan “müze ve kültür merkezi” yapılarak, çok sayıda ünlü edebiyatçı ve siyaset insanımızın anılarını yaşatabilir... ‘KARŞI’ RAPORLAR İLK İşte bu sürecin, yine 1992 ve 1993’teki kimi belgeleri de öncelikle Bakanlar Kurulu ve ilgili bakanlıkların kararıyla gerçekleşen “tarihsel duyarsızlığa” karşı kültürün ve uygarlığın ne denli savunulduğunu, ancak uzman kurumların itirazlarına rağmen yapılan tahsisin yapılaşmaya dönüşmesi için resmi ve yasal raporların bile nasıl “görmezden gelindiğini” kanıtlıyor. Mimarlar Odası’nın, arkeologlarla birlikte hazırlayarak tüm sorumlu kuruluşlara sunduğu 07 Eylül 1992 tarihli raporunda şu uyarılar yer alıyor: “Sultanahmet Cezaevi Binası’nın ‘Turizm Merkezi’ olarak ilan edilmiş olması, üzerindeki imar ve kullanım yetkilerinin yerel yönetimden alınarak, hükümet adına Turizm Bakanlığı’nca kullanılması sonucunu yaratıyor. Yerel demokrasiyi askıya alan bu ‘yasal dayanağı’ kullanarak binayı Sultanahmet Turizm AŞ’ye otel yapması için tahsis eden bakanlık, turizm adına yeni bir kültür ve çevre tahribatının önünü açıyor. Gerek ‘geçmişi’, gerekse mekânsal özellikleriyle böylesine özgün değerler içeren bir kamu yapısının, kent halkının çağdaş gereksinmeleri yerine salt döviz beklentilerine teslim edilmesi, Hükümet Programı’ndaki çevre, kültür ve turizme yönelik temel yaklaşımlarla da çelişmektedir. Bu çelişkinin giderilmesi için: Bölgedeki ‘turizm merkezi’ kararı yeni bir Bakanlar Kurulu kararıyla iptal edimeli, İstanbul Belediyesi, kentin gerçek sahibinin kendisi olduğunu artık kanıtlamalı, Sultanahmet Cezaevi Binası’nın bir kültür ve sanat merkezi olarak İstanbul’a kazandırılması yönünde, tüm duyarlı sivil toplum örgütleriyle birlikte çaba göstermelidir...” İşte bu uyarılar üzerine Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi de 1 Eylül 1992 günü yaptığı 23 No’lu Yönetim Kurulu Toplantısı’nda özel bir komisyon oluşturmuş ve tüm yasal yollarla karşı çıkmaya karar vermişti. Bizans imparatorluk binalarının bulunduğu yöredir. Örneğin “Burmalı Direk”, İmparator Arcadius’un karısı Eudoxia’ya ait gümüş heykel, İsa Şapeli (Khristos les Khalkes) gibi tarihsel zenginliklerin bulunduğu alanın, Osmanlı döneminde de imarı devam etmiştir. Bu nedenle, “restorasyon” adına temel ve bodrum kat kazıları sakıncalıdır; bunu gerektirecek otel işlevi de tehdit yaratmaktadır. Ayrıca, bütün bu değerler, proje raporundaki “büyüme” amacının ne denli sakıncalı ve izin verilemez olduğunu göstermektedir. yazarın ve kuruluşların, cezaevi’nin “müze” veya “ kültür merkezi” olarak halka açılması yönündeki tüm istem ve gösterileri sonuçsuz kaldı. Haberimizde, projenin büyümeye açık nitelik taşıdığı yönündeki kaygılar dile getirilerek, “Söz konusu otel tesisi salt Sultanahmet Cezaevi binasının restorasyonu ile sınırlı kalmayarak, parselin geri kalan boş kesimlerinde de yine yapılaşma önerileriyle proje genişletilecektir. Proje ve raporda açıkça görülen önemli ölçüde projenin de biçimlendirilmesinde etkili olduğu anlaşılan bir kararda yine aynı parseldeki arkeolojik değerlerin korunması; bölgeye ek bir yapı getirme tehdidi ve var olan tarihsel dokuyu zedelemesi bakımından kaygıyla karşılanmaktadır” denilmişti. İMARLAR ODASI’NIN M ÇEKİNCELERİ Mimarlar Odası’nın raporunda çekinceler özetle şöyle sıralanmıştı: “Yapının kültürel değeri açısından çekince: Sultanahmet Cezaevi binası ‘Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi’ olarak tanımlanan özel bir dönemin özgün örneklerindendir. Arsanın arkeolojik değeri açısından çekince: 1950’li yıllardan bu yana İstanbul Tarihi Yarımada içerisinde ‘1 no’lu arkeolojik alan’ olarak kesin koruma altına alınmış ve SİT özelliği taşımaktadır. Projenin büyümeye açık niteliği açısından çekince. Trafik yoğunluğu açısından çekince: Bölgede var olan trafik yoğunluğunu arttıracak.” “Türkiye tarihine geçmiş bir cezaevi” olduğunu belirten aydınların ve tarihe duyarlı sivil toplum örgütlerinin gösterileri sonuçsuz kalmış, birçok kişi gözaltına alınmıştı. Sultanahmet Cezavi’nde aralarında Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Kemal Tahir, Mehmet Ali Aybar, Necip Fazıl Kısakürek ve Orhan Kemal’in de bulunduğu pek çok aydın bir süre kalmıştı. ‘ÇED’ RAPORU AKANLIĞIN ‘SONUÇSUZ’ YANITI iLK B Aynı uyarılara hemen tüm ilgililer “sessiz kalKültür ile Turizm bakanlıklarıyla birlikte mayı” yeğleyince, bu kez de cezaevini otele dönüştüren proje için çok sayıda uzmanın ortak çalışmasıyla “ÇED Raporu” hazırlandı. 09 Kasım 1992 tarihli “Sultanahmet Cezaevi OTEL projesi ÇED Çekince Raporu” başlığı altında bakın neler var: 1) Mimari ve Kültürel Çekince Sultanahmet Cezaevi binası, ülkemiz mimarlık tarihinde “I. Ulusal Mimarlık Dönemi” olarak tanımlanan özel bir dönemin İstanbul’daki özgün örneklerindendir. Bu nedenle “bütün mimari özellikleriyle korunması gereken” bir kültür mirası niteliği taşımaktadır. Yapının, aşırı müdahaleler içeren bir projeyle restore edilmesi ise tüm mimari özellikleriyle 1. grup bir miras niteliğindeki eser için uygun değildir. 2) Arkeolojik Çekinceler Parselin bulunduğu alan, 1950’li yıllardan bu yana, İstanbul tarihi yarımada içerisinde “I No’lu Arkeolojik Alan” olarak kesin koruma altına alınmıştır. “Prehistorik” (tarihöncesi) devirlerden beri iskân edilmiş; Roma ve Büyükşehir ve Eminönü belediyelerine ve koruma kuruluna “resmen” iletilen bu ÇED raporu üzerine sadece Kültür Bakanlığı ses vererek, aynı raporun Koruma Kurulu’nca da değerlendirilmesine karar verir. Kurula iletilen 22 Ocak 1993 tarih ve 0346 sayılı yazıda, “sonuçtan bakanlığın da bilgilendirilmesi” istenir. Bu gelişme üzerine yine Mimarlar Odası, Koruma Kurulu’na yaptığı 01 Şubat 1993 gün ve 118 sayılı başvurusunda, “Binada restorasyon amacıyla sürmekte olan yıkımın hemen durdurulmasını” talep eder... Ancak daha sonra bütün bu resmi işlemler sanki hiç gerçekleşmemiş gibi karanlık bir süreç başlar. O gün bugün de aynı ÇED raporuna ne bakanlıktan, ne de kuruldan bir yanıt gelir; ama arkeoloji üstündeki ek bina inşaatı da aynı süreçte bugünkü çok katlı durumuna ulaşmış olur.... Şimdi söyler misiniz, böylesi “belgeli” bir geçmiş önemsenmeden, binlerce yıllık geçmiş nasıl kurtarılabilir? İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Busness Administration’da master yapmış ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine Interview hazırlık. Acıbadem / İstanbul 0 536 225 07 80 CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle