05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2008 SALI 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB S S PB PB PB PB S PB 13 10 13 12 15 13 15 12 11 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB PB PB PB S S S S PB 12 13 12 12 4 2 5 4 18 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B PB PB PB PB S S S 17 18 9 14 8 10 2 3 6 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey kesimleri parçalı ve çok bulutlu, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yurdun iç ve doğu kesimlerinde buzlanma ve don olayı, Marmara ile yurdun iç ve doğu kesimlerinde sis görülecek. Hava sıcaklığı yurt genelinde 24 derece artacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih K 2 K 2 K 2 Y 10 Y 10 Y 7 Y 10 K 8 K 7 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih K B PB B B PB Y A PB 10 10 14 10 12 11 13 14 8 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K 9 PB 3 K 14 B 7 PB 6 B 12 PB 8 Y 15 Y 12 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada gündeme sokuyor. Şakşakçılardan kurulu bir toplantıda ağzına geleni söylüyor. Konuşmalarından tek bir örnek, demokrasi tarihimizin ne denli talihsiz bir aşamadan geçtiğini kanıtlamaya yeter de artar bile. Örneğin yargının türban konusundaki girişimlerini laikliğe aykırı bulan açıklamalarına verdiği karşılığa bakınız: “Herkes konumunu bilsin!” Kaç gündür bekledik. Demokrasi etiğine de aykırı bu anlamsız, başbakan sıfatını taşıyan kişiye yakışmayan saldırıya karşı, söz sahibi bir kurum, bir kişi çıkıp RTE’ye “Önce sen konumunu bil”, daha doğrusu “haddini bil de öyle konuş” demiyor. Bu ülkede yüzsüzlüğün, ikiyüzlülüğün haddi hesabı yok. Sanki laikantilaiklik karşıtlığını yaratan, türbanlılartürbansızlar diye toplumu bölmeye girişen kendi değil de başkaları. Çıkmış Antalya’da “Hâlâ ayrımcılığa zemin hazırlamaya çalışanlar var” diyor. Üçbeş kilometre yol, döviz rezervlerinde artış falan filan gibi övünmelerle rejimi temelinden sarsan girişimlerin üstünü örtmeye çalışıyor. ??? Yargıtay Başsavcısı’nın türbanla ilgili siyasal girişimlerinden doğacak tehlikeleri saptayan demecine karşı takındığı tavır, demokrasi içinde demokrasi dışı arayışlara örnek olacak nitelikte. Başsavcının çıkışını, “Kimse yasama, yürütme organının üstünde kendini görmez” diye karalayan RTE’ye, birileri başsavcının yasada yazılı görevini anımsatmalı: Yasa, başsavcının görevini… “siyasi partilerin tüzük ve programlarını ve kurucularının hukuki durumlarının anayasa ve kanunun hükümlerine uygunluğunu, kuruluşlarını takiben ve öncelikle denetlemek, faaliyetlerini takip etmek, gerektiğinde siyasi parti, siyasi parti üyesi veya kuruluşları hakkında mahallinde denetleme, inceleme ve soruşturma yapmak” diye tanımlıyor. Başsavcı, yasanın verdiği yetkiye dayanarak anayasaya, anayasanın temel ilkesi laikliğe karşı AKP’nin (RTE’nin) girişimlerine karşı uyarı görevini yapıyor. Bu yolun, partiyi kapatma davası açmaya kadar gidebileceğini açıkça söylüyor. Yasa tanımaz RTE’nin şu yanıtına bakınız: “Herkes konumunu bilsin!” Bu kafayla nereye varabiliriz? ??? İkinci kez iktidara geldiğinden beri sergilediği demokrasi anlayışı; AKP liderinin “ülkeyi nereye sürüklemek istediği” sorusunu artık geri bıraktı. Ülkeyi yargı, medya, anayasa, yasa tanımadan tek elden idare etmeyi istediğini kaba yollardan sergiliyor. Yargıtay’ın, Danıştay’ın uyarılarına karşı sert çıkışına karşılık verilmediğini gördükçe konuşurum, işte böyle sus pus olurlar gibi bir yargıya kapılıyor. ??? Toplumda tünelin ucunda ışık göremeyen parçalı, birbirinden ayrı, aynı yargıyı ayrı köşelerde seslendiren duyarlı kesimlerin varlığı elbette yadsınamaz. Fakat arada bir bildiriyle varlığını duyuran, adeta tabela partileri gibi etkisiz girişimlerle; örgütlü, maddi olanakları güçlü AKP gibi bir siyasal kuruluşla, RTE gibi her olanağı kendine yontan bir kafayla savaşılabilinir mi? Hedef AKP’den, RTE’den ve sakat amaçlarından kurtulmak ise, kişisel kırgınlıkları, ihtirasları, hatta fikir ve görüş ayrılıklarını bir yana bırakmak gerekiyor. AKP’ye, RTE’ye karşı başarılı bir savaşım ancak örgütlü bir siyasal kuruluşla gerçekleşebilir. Türkiye 70 milyon oldu Nüfusun yüzde 70’ten fazlası kentlerde yaşıyor. Her 6 kişiden 1’i İstanbul’da bulunuyor. Ülkedeki ortalama yaş 28.3 olarak hesaplandı. Kadın ile erkeklerin sayısı neredeyse eşit ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) “Adrese dayalı nüfus kayıt sistemine” göre Türkiye’nin nüfusu, 2007 sonu itibarıyla 70 milyon 586 bin 256 kişi olarak açıklandı. Bu nüfusun yüzde 70.5’i şehirlerde, yüzde 29.5’i ise bucak ve köylerde yaşıyor. Nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu İstanbul’da kilometrekareye 2 bin 400 kişi düşüyor. Ankara’da da 4 milyon 466 bin 756 kişi yaşıyor. Devlet Bakanı Nazım Ekren ile İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “adrese dayalı nüfus kayıt sistemi” sonuçlarını açıkladı. Ekren, Türkiye’de yaşayan yabancı uyruklu sayısının 98 bin 339 olduğunu belirtirken, bu sayı düşüldüğünde, Türkiye’de yaşayan TC yurttaşlarının sayısının 70 milyon 487 bin 917 kişi olduğunu bildirdi. Ekren’in verdiği bilgilere göre, nüfusun yüzde 70.5’i şehirlerde, yüzde 29.5’i de bucak ve köylerde yaşıyor. Ülkede ortalama yaş 28.3 olarak hesaplanırken, bu oran, ülkedeki nüfusun yarısının bu yaşın altında olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye nüfusunun 35 milyon 376 bin 533’ü erkek, 35 milyon 209 bin 723’ü kadınlardan oluşuyor. Şehir nüfusu, il ve ilçede 49 milyon 747 bin 859, köy nüfusu, bucak ve köylerde 20 milyon 838 bin 397 olarak belirlendi. Şehirlerde yaşayan nüfus oranının en yüksek olduğu il yüzde 92.7 ile Ankara, en düşük olduğu ilse yüzde 31.8 ile Ardahan. Nüfusun yüzde 17.8’inin yaşadığı İstanbul’da, 12 milyon 573 bin 836 kişi bulunuyor. Türkiye’de yaşayan her 6 kişiden biri İstanbul’da bulunuyor. Oransal dağılıma bakıldığında, İstanbul’u yüzde 6.3 ile Ankara, yüzde 5.3 ile İzmir, yüzde 3.5 ile Bursa ve yüzde 2.8 ile Adana izliyor. Nüfusu en az olan 5 il ise Bayburt, Tunceli, Ardahan, Kilis ve Gümüşhane olarak sıralanıyor. En az nüfusa sahip olan Bayburt’ta 76 bin 609 kişi yaşıyor. Başkentte de 4 milyon 466 bin 756 kişi ikamet ediyor. 1564 yaş grubunda bulunan çalışma çağındaki nüfus, toplam nüfusun yüzde 66.5’ini meydana getiriyor. Ülke nüfusunun yüzde 26.4’ü 014 yaş grubunda, yüzde 7.1’i ise 65 ve üzeri yaş grubunda bulunuyor. Kilometrekareye düşen kişi sayısı, Türkiye genelinde 92. Bu rakam, illere göre 11 ile 2 bin 420 arasında değişiyor. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY İSTANBUL Binlerce kişi sayım dışı İstanbul Haber Servisi İstanbul’un Ümraniye ilçesinin en büyük mahallelerinden Mustafakemal, İnkılap ve Yukarı Dudullu mahallelerinin de aralarında bulunduğu 10 mahallede binlerce kişinin adrese dayalı nüfus kayıt sistemi dışında kaldığı ortaya çıktı. Ümraniye merkez ilçeye bağlı Mustafakemal Mahallesi Muhtarı Cuma Kara, İnkılap Mahallesi Muhtarı Fuat Korkmaz ve Yukarı Dudullu Mahallesi Muhtarı Fahrettin Coşkun Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilerin gerçeği yansıtmadığını vurguladı. Muhtar Kara “TÜİK Genel Müdürlüğü’ne her mahalleden 23 bin kişinin yazılmadığını bildirdik. Yalnızca Ümraniye’deki sayısal hata on binlere varıyor” dedi. İstanbul Muhtarlar Derneği’nin verilerine göre, kentte 596 bin kişi sayılmadı. 32 ilçe arasında, Küçükçekmece’de 57 bin, Kadıköy’de 47 bin ve Ümraniye’de 28 bin kişi yer aldığını belirten derneğin başkanı Akif Ak, “Sistemin yürümediği açıkça belli” dedi. Cüneyt E. Koryürek’i uğurladık Atletizm dünyasının duayeni, gazetemiz yazarı Cüneyt E. Koryürek Teşvikiye Camii’ndeki cenaze töreninden sonra Yeniköy Mezarlığı’na defnedildi. Törende spor, siyaset, basın ve sanat camiasından ünlü isimler vardı. TBMM Başkanvekili Meral Akşener, Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay,TMOK Başkanı Togay Bayatlı,Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Terzi, spordan sorumlu eski devlet Bakanı Fikret Ünlü, Ulusal Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, Galatasaray Kulübü Başkanı Özhan Canaydın, Galatasaray Kulübü Başkan Yardımcısı Adnan Polat, Futbol Federasyonu Genel Sekreteri Lütfi Arıboğan, Futbol Federasyonu eski başkanı Abdullah Kığılı, teknik direktör Mustafa Denizli, gazetemiz genel yayın yönetmeni İbrahim Yıldız, Gaziantepspor Kulübü eski başkanı Celal Doğan, Olimpiyat Şampiyonu Güreşçi Gazanfer Bilge, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, TSYD Başkanı Esat Yılmaer, gazeteci Halit Kıvanç, yakın arkadaşı Hıncal Uluç, CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, CHP’nin önde gelen isimlerinden Bülent Tanla, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, işadamı Cem Hakko, Koryürek’in ailesi, sevenleri ve gazeteci arkadaşları törene katıldı. (Fotoğraf: AHMET YAZICI) met El Beşir Gül’ün davetlisi olarak Ankara’ya geldi. Bu ziyareti de içine katıp Gül’ün gidişlerini ve konuklarını sütuna yatıralım... Öyle anlaşılıyor ki Gül, uluslararası alanda kabul görmeyi görevinin ana unsuru sayıyor. Girişte saydığımız trafiğin daha yoğun olmamasının tek nedeni var; zaman yetmezliği... Sığdırabilseler bu programı ikiye katlayacaklardı. Köşk kadrosunun, hem trafiği yoğunlaştırma hem de düzene koyma çabası içinde olduğunu görüyoruz. Gül, 28 Ağustos’ta göreve başladıktan hemen sonra iki ülkeyi ayrıca gündemine aldı: ABD ve Suudi Arabistan. Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın 10 Kasım günü, yani tam gününde Ankara’yı ziyaret edip, Gül’ü ayağına getirmesinin ve verdiği hediyelerin ağırlığı hâlâ devam ediyor. ??? Gül’ün 8 Ocak’taki Bush’la görüşmesinden sonra edindiğimiz havayı şöyle özetlemiştik: Sanki, ABD’nin bölgedeki özel temsilcisi olmaya soyunuyor! Zaman bu gözlemimizi doğru çıkarıyor. Gül, ABD gezisinden hemen sonra Mısır’a gitti. Mısır’la Türkiye’nin arasında, Kahire’nin Atina’yla yaptığı Doğu Akdeniz’de petrol arama anlaşması nedeniyle soğukluk var. Ama Gül’le Mübarek arasında yok! Mısır’ın Yunanistan’a yanaşıp Türkiye’nin ulusal çıkarlarına da dokunan bir anlaşma yapmasının doğurduğu sonuçlar gezi sırasında soruldu, Mübarek’in yanıtı şu oldu: “Onları görüşmüyoruz...” Neyi görüşüyorsunuz? Yanıtı da kendileri verdi: ABD’nin Annapolis süreci olarak başlattığı Ortadoğu’da barış girişimini sonuna kadar desteklemeyi! İki cumhurbaşkanının resmi açıklamasının ruhunu da bu oluşturdu. Gül, Mısır dönüşü Suriye’ye gitti. Burada da ABD’nin istek ve uyarılarını Esad’a ilettiği konuşuluyor. İşe bakın; Gül’e kayıtsız şartsız destek veren yayın organları tam gaz ABD düşmanlığı yapıyor, Gül de tam gaz ABD özel temsilciliğine soyunuyor! Bu tablo Türk halkını enayi yerine koymak olmuyor mu? ??? Sudan Cumhurbaşkanı Beşir, AKP’yle haşır neşir. Önceki yıl Erdoğan kendisini ziyaret etmişti. Beşir de hemen Türkiye’ye gelmek istemişti ama, 10. Cumhurbaşkanı Sezer, Sudan’ın uluslararası alandaki konumu nedeniyle ağırdan almıştı. Neydi o? Beşir, BM dahil pek çok uluslararası örgütün kabul ettiği rakamla tam 200 bin kişinin öldürülmesinden, 2.5 milyon kişinin evinden edilmesinden sorumlu tutuluyor. Olay dünya kamuoyunda “Darfur katliamı” olarak biliniyor. Kim bilir, belki de ABD Sudan yönetimine vermek istediği mesajları Gül üzerinden iletmek istiyordur. Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanlarının sadece ve sadece Türkiye’yi temsil etmesi gerekir. Öyle anlaşılıyor ki, bu alanda da dışa açılıyoruz! ankcum?cumhuriyet.com.tr Öcalan için Türk siyasetçi denilirken, PKK’nin Kürt ulusal partisi olduğu savunuldu Anayasa Taslağını Beklerken... Nuri ALAN Eski Danıştay Başkanı ? Baştarafı 2. Sayfada lumun tüm kesimlerinin görüşleri değerlendirilerek hazırlanacak bir taslağın esas alınacağı anayasa arasında kimlik, nitelik, renk, kalıcılık ve toplumsal huzur ve barışa etkileri yönünden çok önemli farklılıklar olacağını vurgulamak istiyorum. AKP’nin hazırladığı taslağın 1982 Anayasası’nın bazı kuralları değiştirilerek mi, yoksa yeni bir anayasa olarak mı yürürlüğe konulacağı hususu henüz kesinlik kazanmadı. Anayasa değişikliği toplumun gündemine girdiğinden bu yana AKP yetkilileri ve Bilim Komisyonu Başkanı hep yeni bir anayasadan söz ettiler. Bu görüş halen tekrarlanıyor. Ama bu görüşün karşısında 1982 Anayasası’nın 175’inci maddesi var. Daha önce (20 Eylül 2007 tarihli Cumhuriyet) ifade ettiğim gibi bu maddeye göre mevcut anayasa tümüyle yürürlükten kaldırılarak yeni bir anayasa yürürlüğe konulamaz; ancak mevcut hükümleri değiştirilebilir, kaldırılabilir, yeni hükümler konulabilir. 175’inci maddenin gerek anlam, gerekse sözel içeriği başka bir yoruma müsait değildir. Yeni bir anayasanın yürürlüğe konulması, 175’inci maddenin değiştirilerek yeni bir anayasa yapmaya imkân tanıyan bir kuralın getirilmesiyle mümkün olabilir. Bu da, yine 175’inci maddede öngörülen yönteme bağlıdır. AKP 175’inci maddede yapılacak değişiklik konusunda Meclis’teki muhalefet partilerinden 367 oyu sağlayacak bir destek alamaz ise bu değişikliğin de halkoyuna sunulması gerekir. Anayasanın değiştirilmesi veya yeni bir anayasa yapılmasıyla ilgili her türlü işlemin hareket noktası 175’inci maddedir. Yeni anayasa için kurucu meclis kurulsa bile buna ilişkin yasal düzenlemelerin de 175’inci maddedeki yönteme uyularak yapılması zorunludur. Çünkü sonuçta süreç yeni bir anayasanın yürürlüğe konulmasıyla tamamlanacaktır. AKP 175’inci maddenin değiştirilmesinde, hem süresinin uzunluğu nedeniyle hem de toplumda yaratacağı rahatsızlığı ve gösterilecek tepkileri göze alamadığı için zorlanmaktadır. İkinci yöntem taslakta yer alan kuralları değişiklik görüntüsü altında 1982 Anayasası’na yerleştirmektir. 140 maddeyi içerdiği söylenen yeni taslağın bu yöntemle yürürlüğe konulması 1982 Anayasası’nın çok sayıda maddesinin kaldırılmasını, yerine yenilerinin konulmasını gerektirir ki bu da anayasanın değiştirilmesi değil, yeni bir anayasa demektir. Böyle bir yöntemin adı da açıkça “hukuki hile”dir. Öte yandan böyle bir yöntemle oluşturulacak yeni anayasada bütünlüğü ve tutarlılığı sağlamak mümkün olamaz; ortaya yamalı bohçaya benzer bir anayasa çıkar. Zamanında yapılan uyarıları dikkate almayan AKP’nin çözmeye çalıştığı sorunlardan birinin de anayasanın yürürlüğe konulmasında izlenecek hukuki yöntemle ilgili olduğu açıktır. KISA... KISA... ? Adapazarı’nda, evi kurşunlandığı için polis merkezine şikâyete giden Mehmet Çelik, isim benzerliği nedeniyle mal beyanında bulunmadığından tutuklandı. Yapılan yanlışlık, Çelik’in eşinin savcılığa başvurması üzerine 9 gün sonra düzeltildi. ? Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü Kemoprim Fort tablet adlı antibiyotiğin bir serisinin geri çekilmesini istedi. İlaç depoları, hastaneler ve eczanelerin, ellerindeki 709014 seri numaralı Kemoprim Fort tableti en kısa sürede ilgili ilaç firmasına iade etmeleri gerekiyor. ? 1999 depreminde hasar gördüğü için hizmete ara veren Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı yeniden hizmete açıldı. İÜ Rektörü Prof. Mesut Parlak, İstanbul Tıp Fakültesi’nin acil dışındaki bölümlerinin Olimpiyat Stadı’nın yanındaki bir alana taşınması ile ilgili olan projenin akademik kurulun yüzde 95’inin onaylamaması nedeniyle iptal edildiğini söyledi. ? Ümraniye’de bir evde bulunan bombalarla ilgili soruşturma kapsamında tutuklanan emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin hakkında, “Alman ajanı ve uyuşturucu kaçakçısı” olduğu iddiasıyla haber yapan Zaman gazetesi muhabiri Bayram Kaya’ya “iftira” suçundan 4 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Kaya, yazıyı başka gazeteden aldığını söyledi. ? Kalp rahatsızlığı nedeniyle tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yaşamını yitiren Türkiye Bilimler Akademisi Şeref Üyesi Ufuk Esin’in cenazesi, uzun yıllar görev yaptığı İÜ Edebiyat Fakültesi ve Bebek Camii’nde düzenlenen törenlerin ardından toprağa verildi. ? Erzincanlı Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (ERSİAD) düzenlediği “2008 Dayanışma Gecesi” İstanbul ve Erzincan’daki Erzincanlıları bir araya getirdi. Şişli Cevahir Otel Balo Salonu’nda düzenlenen geceye iş, siyaset, bürokrasi, bilim, kültür ve medya dünyasından seçkin bir davetli topluluğu katıldı. ? İstanbul’da bazı semtlere yarın saat 12.00’den perşembe gece 03.00 arasında 15 saat süreyle su verilemeyecek. Su alamayacak yerler şöyle: Pendik ilçesinin Orhangazi, Güzelyalı, Esenyalı, Kavakpınar, Ahmet Yesevi ve Fatih mahalleleri. ? On Numara’da kazanan numaralar “2, 5, 6, 9, 12, 17, 20, 23, 24, 28, 31, 34, 37, 39, 43, 46, 48, 56, 57, 60, 68 ve 78” olarak belirlenirken, 10 bilen 1 kişi 162 bin 421 YTL kazandı. 9 bilenler bin 116’şar YTL, 8 bilenler 64’er YTL, 7 bilenler 9’ar YTL, 6 bilenler 1 YTL 70’er YKr, hiçbir numarayı doğru tahmin edemeyenler 1 YTL 40’ar YKr kazandı. Britannica’dan tarihi gaf MAHMUT GÜRER ANKARA Gazetelerin yaptığı promosyonlarla geçmiş yıllarda Türkiye’de de hemen her eve giren Britannica Ansiklopedisi Türkiye’de de satılan 2008 baskısında bölücübaşı Abdullah Öcalan’ı “Türk siyasetçi”ve “Kürt hareketi lideri” olarak tanımladı. PKK’nin bir siyasi parti olduğu belirtilirken, Kürtlerin haklarının tanınmaması üzerine silahlı harekete giriştiği ileri sürüldü. Oxford Üniversitesi’nin katkı larıyla oluşturulan ve tüm dünyaca en önemli bilgi kaynakları arasında kabul edilen Britannica’nın 2008 baskısında Türkiye ile ilgili çok sayıda skandal olarak nitelendirilebilecek bilgi yer alıyor. İnternette de “www.britannica.com” adresinden 2008 baskısı görülebilecek ansiklopedinin “A” dizininde, Öcalan’ın “Türk siyasetçi” olarak nitelendirilmesi dikkat çekiyor. Öcalan ile ilgili olarak 1999 yılında yakalandığı bilgisi de verilirken, tanımlamada “Kürt hareketinin lideridir” ifadesi kullanıldı. Ansiklo pedide PKK ile ilgili tanımlamada ise terör örgütü, “Kürt ulusal partisi” olarak tanımlandı. Ansiklopedide Türkiye’deki Kürtlerin ifade özgürlüğü ve kültürel haklar gibi taleplerinin karşılanmaması nedeniyle toplanıp Türk hükümetlerine karşı savaş açtıkları iddia edildi. ‘Kürdistan haritası’da var Ansiklopedide ayrıca Kürdistan başlığı altında Diyarbakır, Van, Bitlis sözde Kürdistan toprağı olarak gösteriliyor. Ayrıca haritada Kürt kökenlilerin yoğun olarak yaşadığı Ankara ve çevresi ile İstanbul’un bir kısmı da yine Kürdistan bölgesi toprağı olarak gösteriliyor. Tanımda ise “Türkiye, İran, Irak ve Suriye topraklarına dağılan bölge” tarifi yapılıyor ve bu bölgenin önemli şehirleri arasında Türkiye’den Diyarbakır, Bitlis ve Van, Irak’tan Musul ve Kerkük, İran’dan Kırmanşah şehirleri sayılıyor. Maddede, “1920 yılındaki Sevr Antlaşması’yla ‘Kürdistan’ topraklarının” birbirinden ayrıldığı ve bu durumun kabullenilemediği yazılıyor. / IŞIL ÖZGENTÜRK Yokuşu Tırmanır Hayat ? Baştarafı Arka Sayfada Ellerinde sefertaslarıyla Mercan yokuşunda çalışmaya giden yoksul kızları anlatıyordu. Aşk adına niyet çekenleri anlatıyordu. Kapalıçarşı’nın bitirim çıraklarını, Sahaflar Çarşısı’nda geleceği arayan gençlerin düşlerini, düşüncelerini anlatıyordu. Geçen gün, gençliğimle el ele bir kez daha Çınaraltı’ndan geçtim ve senin hikâyenden yola çıkarak yazdığım “Değişen Nedir Güvercinleri” şiirimi hatırladım. Böyle mi olması gerekirdi gençliğimizin mücadele günlerinin tortusu? Neden biz bugün dahi hayallerimizin ardından koşarken, kimileri “gerçek” hayatın peşine düştü? Sevgili Işıl, gerçekten yokuşu tırmandı mı hayat ve biz yaşlandık mı? Ama şu soruları kendime sormadan edemiyorum. Hani nerede, gençliğimizde olduğu gibi, gecesini gündüzünü sinemaya vererek 1015 dakikalık da olsa film çeken gençlerin ürünlerini gösterecek mecralar? Hani nerede dü zeyli edebiyat tartışmalarının; şiirin, öykünün, romanın, sinemanın, tiyatronun tartışıldığı platformlar? Sen de okuyorsun, gazetelerde sayfalar dolusu tiyatro ilanları çıkıyor, hani nerede bu oyunların eleştirisini yapacak genç beyinler? Bunlar yok mu? Elbette var. İşçisi, memuru sendikasız, yoksulu bir paket makarna ile bir torba kömüre muhtaç bir toplumun gençlerinden senin gibi ben de umudu kesmiş değilim. Dün vardı ve yokuşu tırmanıyordu hayat; bugün de, yarın da olacaklar ve yokuşu hep tırmanacak hayat. Çünkü hayat bunun böyle olacağını söylüyor. Bu yüzden hep yokuşu tırmanıyor, tırmanacak da... İyi ki, o hikâyeleri yazmışsın, ben şiirini yazmışım; demek ki yaşlılık hâlâ bizden uzak. Çünkü hayat yokuştur ve tırmanılmaya değer. Bunu bizim kuşağımız anladı ise bizden sonra gelenler de, oğlum gibi nice oğullar, “kardelen” misali nice kızlar da anlayacaktır. Gözlerinden öperim sevgili arkadaşım Işıl. Selamlar, sevgiler. İNADINA ŞİİR: NEREYE UÇAR GÖKYÜZÜ Sahi kaç yaşındaydık bir akşamüstü Çınaraltı’nda Deniz, kaç yaşındaydı rüzgârın menzilinde bereketli yağmurlarla bezenmişken bedeni gökyüzü kaç yaşındaydı saçlarını örerken ayışığının mavi tomurcukları toprak kaç yaşındaydı kan içinde yürekte ağaç kaç yaşındaydı, kuş kaç yaşında çiçek kaç yaşında sevda kaç yaşında gençliğim kaç yaşında. Teşekkürler Refik Durbaş, bütün genç kalmayı başaran dostlarımız adına. [email protected]. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle