05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2008 SALI 2 “Milli Görüş”çülerin kapatılmayan son partisi de aynı yolun yolcusu olacak mı? Say say bitmez; Selamet’ler, Refah’lar, Milli Nizam’lar, Fazilet’ler! Gül’ler, Tayyip’ler daha niceleri, bugünkü Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genç yaşlı üyeleri, bu kapatılmış patilerin militanı, il, ilçe başkanı, yöneticisi, milletvekili, bakanı değil miydiler? Hepsi cumhuriyet başsavcılığının tokadını yemedi mi? Bir soru sormak geliyor içimden: Sizler yaşadıklarınızdan ders almayı bilmez misiniz? Her yola çıkışta aynı çıkmaza saplanmak akıl işi midir? Cumhuriyet başsavcılarının yıllardır yineledikleri nedir: “... kimi partilerin genel başkanları ile kimi partililerin davranışları ve çeşitli yer ve toplantılarda yaptıkları konuşmalarla, mevzuata ve yargı kararlarına aykırı olduğu halde, resmi daire ve okullarda türban veya başörtüsü takılmasını desteklemelerinin, anayasanın 68. maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen laik Cumhuriyet ilkesine aykırılık olduğu sonucuna varılmıştır...” ??? Sen istediğin kadar ‘Ben çok oy aldım, her şeyi yaparım’ deyip dur! Cumhuriyetin savcıları görevlerini yapacaktır. Atatürk Cumhuriyetinin yasaları, anayasası halkımızın büyük çoğunluğu ülkeyi çağın gerisine sürüklemeye kalkışanların yolunu her zaman kesecektir. Değişik adlar al OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Atatürk Cumhuriyetinin Savcıları Var! tında siyaset yapmaya kalkışarak işi Cumhuriyet yıkıcılığına getirenler, dün de bugün de hem kendilerini hem de partilerini her zaman çıkmazlara sokmuşlardır. “AKP çoktan kapatılmalıydı” diyenler yine haklı mı çıktı? ‘Demokrasi bizim için bir amaç değil araçtır’ diye milleti sürgit aldatacaklarını sananlar iyice bilmelidirler ki kimseyi boş sözlerle uyutmak olanağı yoktur. Bir yıl, beş yıl geçse de altüst etmek, tanınmaz kılığa sokmak istedikleri Atatürk Türkiyesi’nin koruyucuları, savunucuları er geç onlara ‘dur’ diyecektir. Bir zamanlar bir Başbakan da üç kez seçim zaferi kazanmasından güç alarak TBMM’de milletvekillerine ne demişti: “Siz isterseniz hilefeti bile geri getirebilirsiniz”. Sonra o Başbakanı nerde gördük, partisini ve destekleyenleri de hangi hapishanelerde... Atatürk Cumhuriyetinin orasına burasına dokunmak el yakar! Sen milletini açlık sınırında yaşattığını unut; kömür, makarna ile, patates çuvalları dağıtarak oylarını kazanmaya çalış, binbir, güçlükle yaratılmış halkın değerlerini ona buna peşkeş çek, tüm kıyıları yabancılara pazarla, seni alkışlayanları türlü yollardan zengin et; beş yılda yirmi dokuz, dolar milyarderi yarat, sonra da ben neymişim şarkısıyla kendinden geç!.. Yakın geçmişin derslerine aldırış etmeyen siyasetçiler kendilerini er geç, kendi kazdıkları çukurda bulacaklardır. Anayasa Taslağını Beklerken… Nuri ALAN Eski Danıştay Başkanı 007 Kasım ayından bu yana, kamuoyuna yakında sunulacağı açıklanan AKP anayasa taslağı bir türlü ortaya konulamadı. Anlaşılan, üzerinde kendilerinin de uzlaşamadıkları, muhtemelen toplumun, anayasal kurumların, muhalefet partilerinin ve demokratik toplum örgütlerinin şiddetli tepkilerine neden olabilecek bazı düzenlemeler mevcut; bunları uygun şekilde formüle etmek istiyorlar. Belki de düzenlemeler tamamlandı; türban konusunda olduğu gibi, bunları da teker teker açıklayacaklar ve televizyon kanallarında yeniden boy göstermeye başlayan yandaşlarının desteğiyle toplumu bunlara alıştırmaya çalışacaklar. Sayın Başbakan’ın yargıya olan tavrını ve bilinen bakışını sürdürmekte olması, Bilim Komisyonu’nca hazırlanan taslağın en olumsuz yönünü oluşturan yargı ve yürütmeyle ilgili düzenlemelerin aynen korunacağı düşüncesine gö PENCERE Kan Davası Sorun Çözmez... Hrant Dink’i anma etkinliklerini izlerken gözüm ister istemez eşine takılıyordu... Rakel Dink bir acı yontusu gibiydi... Konuşurken.. Ve susarken.. Acısı gözle görülür ve elle tutulurcasına somutlaşıyordu... Hrant bir yıl önce öldürülmüştü... Bir yıl nedir ki?.. Acının sarkacı insanın yüreğinde sallanmaya başlamasın bir kez... Bir yıl kimi zaman bir gündür... ? Bugün ayın kaçı?.. Uğur Mumcu 24 Ocak’ta öldürülmüştü.. Bir iki gün sonra Uğur’u da anacağız... Ya öteki dostlar?.. Hangi birini sayalım?.. Bilge kişi ne demişti: “ Doğada her şey küçük doğar ve büyümeye başlar; büyük doğup da zamanla küçülen tek şey acıdır...” Doğru mu?.. Soruyu acı çekenlere yöneltmeli... Peki, acı çekmeyen kişi var mı?.. İnsan sevdiklerini yitirerek yaşayan bir yaratık... Acılar zamanla küçülmeselerdi, yaşama katlanmak olanaksızlaşırdı. ? Anadolu acıların yurdu... Ermeniler, Türkler, Rumlar, Kürtler ve ötekiler... 20’nci yüzyılda birbirlerini öldürmekten geri kalmadılar... Görenek 21’inci yüzyılda sürüyor... Ermeni tehcirinde yaşanan öldürümler 20’nci yüzyılın 15’inci senesinde... Hrant 21’inci yüzyılın 7’nci senesinde öldürüldü... ? Peki, Hrant’ı öldüren katil ne yaptığını biliyor mu?.. Güzelim bir Türk Ermenisini katlederek Türkler’e ne büyük kötülük ettiğinin bilincinde mi?... Nerede o bilinç?.. Son günlerde Anadolu’da yaşayan papazı, Hıristiyanı, misyoneri öldürenlere verilecek en büyük ceza, yaptıkları işin anlamını ve içeriğini kendilerine cezaevinde öğretmek ve düşündürmek olmalıdır... ? Ne var ki bu işin tek yanlı olduğunu da sanmayalım... Avrupa’daki seçkin Türk diplomatlarını teker teker vurup öldüren Ermeniler de kendilerine göre kan davası güdüyorlardı... Kan davası ne insanlığa sığar... Ne de sorun çözer... Kan davası ilkelliktir... İlkelliğin egemenleştiği alanda insanlığın yeri ve yurdu yoktur... ? 1915’i 21’inci yüzyıla taşıyan, ister Ermeni olsun.. İster Türk.. İster Fransız.. İster Alman.. İsterse Avrupa’dan, isterse Amerika’dan çıksın, 1915’in kan davasını 2007’ye taşıyan kişinin insanlığından kuşkulanmalı... Kan davası hiçbir sorunu çözmez... İnsanlığa da yakışmaz... “Hepimiz Ermeniyiz” sloganı, kan davasına karşı insanın insanlaşmasına güzelleme anlamında yorumlanmalı... 2 türüyor ve bizi endişelendiriyor. Çünkü Bilim Komisyonu’nun hazırladığı taslakta yer alan bu kurallar değiştirilmezse, zaman içinde yargı bağımsızlığı ve yansızlığı ilkeleri ortadan kalkacak, yargı siyasallaşacak; yürütme güçlenecek ve Siyasal Partiler Yasası’ndaki parti içi demokrasiyi sınırlandıran kuralların da desteğiyle Türkiye giderek tek adam yönetimine girecektir. Yeni bir anayasaya yeterli toplumsal talebin olmadığı ve taslağın bir parti yerine tüm siyasal partilerin katılımı ve uzlaşmasıyla hazırlanması gerekliliği üzerinde çok konuşuldu, çok yazıldı; bunları yinelemek gereksiz. Ancak bir siyasi partinin ideolojisi temelinde hazırladığı anayasa taslağının bir dayatma olduğunu; böyle bir taslak üzerinde çalışılarak yürürlüğe konulacak anayasayla, siyasi partilerin uzlaşarak ve top? Arkası 8. Sayfada CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle