14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 ŞUBAT 2007 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ‘Şerefe Hatıralar’ yüzünü yakın tarihimize dönen bir oyun AYNA ADNAN BİNYAZAR Kendi tarihiyle yüzleşmek esrin Kazankaya’nın, 2003 yılında, Lillian Hellman’ın yapıtlarından esinlenerek yazdığı “Seyir Defteri,” 40’lı yıllarda Avrupa ve Amerika’da ırkçı yönelimlerin akıl almaz tırmanışı çevresinde gelişir. Yazar, iki kıtada yaşanan siyasal, ekonomik çalkantılara değinirken özellikle Amerika’da senatör McCarthy’nin başkanlığını yaptığı “Amerikan Karşıtı Faaliyetleri Araştırma Komitesi”nin gerçekleştirdiği sorgulamaların da altını çizer. Nesrin Kazankaya’nın 2005 yılında yazdığı “Dobrinja’da Düğün” ise Yugoslavya’da 199195 yılları arasında ‘milliyetçilik’ adına yaşanan şiddeti, terörü ve parçalanmayı iki ailenin yaşamları çevresinde sorgular. Her iki oyun da bize doğru hızla yaklaşan ayak seslerinin yankılarını taşır. ÖZÜLMELER Tiyatro Pera’da oynamakta olan ve Nesrin Kazankaya’nın yazdığı, yönettiği, başrolünü üstlendiği “Şerefe Hatıralar” sanatçının son çalışması. Kazankaya, bu oyunda yüzünü yakın tarihimize dönüyor; 19551980 yılları arasında İstanbul’da köklü ve aydın bir ailenin yaşamını anlatırken aynı zamanda ülkedeki siyasal ve ekonomik gelişmelerin izlerini sürüyor. Bu izler, Celiloğlu ailesindeki yıkımlarla, çözülmelerle belirginleşiyor. Siyasal ortamla bağlantılı olan bu çözülmeleri geri dönüşlerle birbiri içine geçen iki öyküde ele alıyor Kazankaya. Aslında her iki öykü de Celiloğlu ailesi etrafında odak Kültürel Yozlaşma Konu kültür ise, iyi paranın kötü parayı kovduğu kuralı tam tersine işler; yaşamın her alanında ‘düzeyli’nin yerini düzeysizlik alır. Devlet kurumlarının görmezden gelmesiyle oluşan bu değer çarpıklığının, toplumda önemli bir kültür yozlaşmasına yol açtığı bir gerçek. Şu da bir gerçek: Bombalanmış topraklarda yıllarca nasıl ot bitmiyorsa, devletin el atmayıp kendi haline bıraktığı kültürel alanlar da kendiliğinden kıraçlığa terk edilmiş oluyor. ??? Kimi politikacılar, devletçiliği geri bir uygulama sayıp, devletin hiçbir işe karışmaması gerektiğini savunuyorlar. Ne söylediklerini mantık süzgecinden geçirmeyen bu kişilerin asıl amacı, alttan alta Atatürkçü kültür politikasını aşağılamaya yöneliktir. Öylesine bağnazca düşünüyorlar ki bu konuda, devlet erkinin gücüne dayanmadan toplumlarda belirgin değişikliklerin yapılamayacağını bile akıl edemiyorlar. Onlar, soyut bir kavram olarak algıladıkları “devlet”in, halkın birliğinden, yaratıcı kültüründen, dayanışma geleneğinden beslenip güç aldığını anlama yeteneğinden de yoksunlar. Saplantılı kafa, her fırsatta sorunların özelleştirilerek çözümleneceğini ileri sürer, ama özel girişimle devlet görüntüsü yaratmanın çarpık bir yönetim anlayışının ürünü olduğunu düşünemez. Türkiye’de devlet, devletsizlik batağına böyle düştü. ??? Toplumsal düzenekte devletin yükünü hafifletme yönünden elbette özel girişim kurumlaşması gereklidir. Özel girişimin ancak güçlü bir devletin güvencesi altında varlık kazanacağı da unutulmamalıdır. Öğrencinin giderek şiddete yönelmesi, kötü alışkanlıkların tuzağına düşüp kişiliğini yıpratması, bencillik duygusu içinde insanca değerlerini yitirmesi; eğitimde kültür işlerinin yalnızca özel kurumların eline bırakılmasının sonucudur. Bu, okul kitaplarına güdümleyici metinlerin doldurulmasından başlar, MEB’nin de onayıyla, dayatmacıdüzeysiz yayınların içeriğine kadar genişler. ??? Yıl 1949. Diyarbakır Halkevi... Her düzeyde öğrencinin girip çıktığı bir kitaplık; tiyatro, müzik, resim etkinliklerinin sergilendiği salonlar... Halkevi fasıl heyeti, akşam üzerleri halka konserler veriyor, sinemalarda Romeo ve Juliet türünden filmler oynuyor... Demokrat Parti iktidara geldi. İlk işi, Halkevi kitaplarını sokaklara dökmek oldu. Yıl 1950. Dicle Köy Enstitüsü’nde daha ilk gün kitaplığa girince anladım ki, hayat, kitaplarla kurulan bir dünyadır. Oraya bir daha 47 yıl sonra gittim. Gördüm ki, ‘kitaplardan oluşan hayat’ sönmüş, kitaplık kırık dökük eşyalarla doldurulmuş... ??? Gelelim günümüze... Kitaplığı olan okul binde bir. Oysa sınıf kitaplığımız bile vardı bizim. Özel okulların tümünde belki yönetmelik gereği kitaplık var, ama kaç kişi bir kitabın kapağını açıyor?.. Eğitim kurumları okumaya özendirmezse, öğrenci okuldan çıkar çıkmaz internet kafelerin şiddeti körükleyen, beyinleri akıldışı fantezilerle çürüten, kadınerkek ilişkilerini iğrençleştiren bilgisayarlarının başına koşar. Akşamları da, varsa yoksa, “Kurtlar Vadisi” türünden diziler... Şiddetin, okumasızlığın yarattığı düşünce körlüğünden doğduğu; bunun genç beyinlerde duyarlık bilincini çürüterek kültür boşluğuna yol açtığı kimin umurunda?.. Devletin devletsizliğinin bir kanıtı da bu!.. [email protected] N Ç ? Tiyatro Pera’da oynamakta olan ve Nesrin Kazankaya’nın yazdığı, yönettiği, başrolünü üstlendiği ‘Şerefe Hatıralar’ sanatçının son çalışması. Kazankaya, bu oyunda yüzünü yakın tarihimize dönüyor; 19551980 yılları arasında İstanbul’da köklü ve aydın bir ailenin yaşamını anlatırken aynı zamanda ülkedeki siyasal ve ekonomik gelişmelerin izlerini sürüyor. lanır. Zamanlar farklıdır ama, zaman dilimleri de birbiri içinde ele alınır. Birinci öyküde Senay, kardeşi Suat, kocası Celal ki o, yükselen liberal ekonominin temsilcisi olarak farklı bir yerde durur; ona paralel olarak gelişen ikinci öyküde de Senay ve Celal’in kızları Berin ile ailenin yanında çalışan ve aynı zamanda bir meyhane işleten Recep Usta’nın oğlu Kemal’in dünyalarına girer seyirci. Oyunda, umutla kutlanan, şerefe kadeh kaldırılan 1955, umutsuzluklarla sürer... Sanki yıllar insanları ezerek geçer ve yine bir yeni yıl akşamı, Suat’sız da olsa, “güzel 80’li yıllara...” sözleri dökülür dudaklardan... Bu noktada biter oyun ama, yaşam sürmektedir. 80’li yıllar da buluşamaz güzelliklerle... 90’ların, 2000’lerin buluşamadığı gibi... Türkiye’nin, oyunda ele alınan 19551980 yılları, her sekansı farklı özellikler taşıyan toplumsal hareketlere sahne olmuştur. Hırçınlaşan iktidarlar, darbeler, idamlar... Kendi yaşamlarımı zın penceresinden baktığımızda unutabilmek mümkün mü yüzleştiğimiz onca şiddeti? Aynı ‘toplumsal hezeyanlar’ o yılların öncesinde ve sonrasında yaşanmadı mı? Şimdi, şu günlerde yaşanmıyor mu? MUTLARYIKIMLAR Bir dönem oyunu “Şerefe Hatıralar”. Nesrin Kazankaya’nın diğer iki oyununda olduğu gibi, titiz bir araştırma ürünü (bu araştırmalara Şafak Eruyar’ın katkılarını da belirtmek gerek). Oyundaki ilişkiler ağını diğer oyunlarında yaptığı gibi, yine gerçekleştirdiği yoğun araştırmalar üzerine kuruyor yazar. Diyalog örgüsünü akıcı bir üslupla geliştiriyor. Kazankaya, bu yıllarda yaşanan politik sapmaları, bu sapmaların neden olduğu sarsıntıları bir belgesel tiyatro biçemi içinde ele almıyor. Kişisel yaşamlardan yola çıkıyor ve onların umutları, düş kırıklıklarıyla hesaplaşırken duyarlı, hatta yer yer romantik resimler çiziyor. Bu resimlerde dönemin acıtan, ezip geçen siyasal ortamını, yapılan yanlışları ortaya koyuyor. Yukarıda da değindiğim gibi, oyun 1970’lerin sonlarında başlıyor ve 1955 yıllarına uzanıyor. Bir ailenin çeyrek yüzyıl içinde yaşadıkları çevresinde gelişiyor. Gerek metin, gerekse yorum olarak başarılı bir çalışma “Şerefe Hatıralar”.. Tiyatro Pera’nın kısıtlı alanına farklı dünyalar, mekânlar içine girip çıkıyor insan. Bu etkiyi dekor parçalarıyla olduğu kadar zaman dilimleri içindeki donmalarla, müzik ve hareketle gerçekleştiriyor yönetmen ve tasarımcı. Kostüm tasarımında da aynı çizgiyi tutturuyor A. Şirin Dağtekin. Gerek Nesrin Kazankaya (Senay) ve Mehmet Aslan (Suat), gerekse Muhammet Uzuner (Celal), Başak Mete (Berin), Aytunç Şabanlı (Kemal) tempolu performanslarıyla oyuna farklı renkler katıyorlar ve yaşadıkları dönemlerin, kişiliklerinin özelliklerini yansıtıyorlar. U Usta ve genç öykücüler bir araya gelerek günümüz edebiyatında ‘Öykü’nün yerini tartışacak 14 Şubat Dünya Öykü Günü kutlanıyor... Kültür Servisi 14 Şubat Dünya Öykü Günü, Edebiyatçılar Derneği ve ortak kuruluşların işbirliğiyle ülkemizin pek çok kentinde kutlanacak. Ankara, İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Adana, Eskişehir, Antakya gibi kentlerde çeşitli etkinliklerle kutlanacak olan Dünya Öykü Günü’nde, günümüz edebiyatında öykü türünde gözlenen verimliliğin değerlendirilmesi, öykücülüğümüzün nicel ve nitel değerlerinin tartışılması, usta öykücülerle genç öykücülerin, buluşmaları amaçlanıyor. Öykücülerle öyküseverler; yılda bir kez, aynı günde, ülkemizin farklı bölgelerinde bir araya gelerek düşünce ve ifade özgürlüğü temelinde, yapıtlarını birbirleriyle ve okurlarıyla serbestçe paylaşıyorlar. Ankara’da 18.0020.30 saatleri arasında Türk Harbİş Sendikası Konferans Salonu’nda gerçekleşecek etkinlikte, yerelden ulusala uzanan bir kültürel platformu, öyküler aracılığıyla oluşturmayı hedefleyen 14 Şubat Dünya Öykü Günü, Makedonya ve İran gibi ülkelerde de resmi olarak kutlanıyor. İRÇOK ÜLKEDE KUTLANIYOR Edebiyatçılar Derneği ve Türkiye PEN Merkezi tarafından ortaklaşa oluşturularak Uluslararası PEN’e önerilen Dünya Öykü Günü Projesi’nin UNESCO tarafından kabul edilmesi, onaylanması, duyurulması için gerekli olan bütün çabaların, Uluslararası PEN Çeviri ve Dil Hakları Komitesi tarafından yerine getirilmesine karar verilmişti. Bu çerçevede; 14 Şubat Dünya Öykü Günü, 2007’de, yalnızca Türkiye’de değil, pek çok ülkede ve bu ülkelerin PEN merkezlerinde kabul görerek kutlanıyor. (Türk Harbİş Sendikası Konferans Salonu, İnkılap Sokak No:20 KızılayAnkara) B Onur konuğu Erhan Bener İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Konak Belediyesi tarafından düzenlenen “6. İzmir Öykü Günleri” başlıyor. 14 – 17 Şubat tarihleri arasında Edebiyatçılar Derneği ve Ege Kültür Vakfı’nın desteğiyle gerçekleştireceği etkinlik, öyküseverleri ve yazarları bir araya getirecek. Geleneksel hale gelen etkinliğin onur konuğu Erhan Bener olurken, 4 gün boyunca “öykünün öyküsü”, “öykü yaratım süreci”, “düşünce özgürlüğü” gibi konular tartışılacak. Etkinlik kapsamında Bekir Yıldız, Erdal Öz, Muzaffer Buyrukçu, Sait Faik Abasıyanık ve Sevgi Sosyal anılacak. Ayrıca Turgay Gönenç’in sunumuyla Maksim Gorki ve Anton Çehov belgesel filmleri gösterilecek. Eşrefpaşa Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde yapılacak etkinlik hakkında bilgi veren Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, öykü günlerinin geniş kitlelere ulaşmasını amaçladıklarını söyledi. Sevgililer Günü’nde başlayacak etkinlikte sevgililerin birbirine kitap armağan etmesi Erhan B ener ni isteyen Tunçağ, “Kent kültürünü geliştirmeye hizmet kaygısıyla düzenlenmeye başlanan öykü günlerinin altıncısını gerçekleştireceğiz. 4 gün sürecek etkinlikte Türkiye’nin önde gelen edebiyatçıları, yazarları, eleştirmenleri, dergicileri yer alacak. Her yıl olduğu gibi bu yıl da kent sırtındaki okullarda öğrencilerimizi yazarlarımızla bir araya getirmeyi istiyoruz” dedi. Etkinlikte, Çehov’la Gorki arasındaki mektuplaşmaların kitap olarak dağıtılacağını da belirten Tunçağ, Eşrefpaşa Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’ne gelemeyenler için 14 Şubat’ta Karabağlar Hatice Hanım İlköğretim Okulu’nda Gülseren Engin, Tacim Çiçek, 15 Şubat’ta Yeşildere 19 Mayıs İlköğretim Okulu’nda Şükran Farımaz ve 16 Şubat Çınartepe Toros Mahallesi Anadolu Kenan Evren Lisesi’nde Tolga Binbay ve Gülay Talaslı’nın yer aldığı öykü anlatımlarının yapılacağını söyledi. İsveçli yazar Fredriksson öldü ? STOCKHOLM (AA) İsveçli yazar Marianne Fredriksson 79 yaşında öldü. Yazarın yayınevi yetkilisi Bengt Nordin’in açıklamasına göre, “Maria Magdalena’ya Göre’’, “Simon’un Ailesi’’, “Hanna ve Kızları’’, “Kuzeyli Yaban Kuğuları’’ romanlarıyla tanınan yazar, başkent Stockholm’ün kuzeydoğusunda Österskar kasabasındaki evinde kalp krizinden yaşamını yitirdi. Uzun yıllar gazetecilik yapan Fredriksson, geçirdiği büyük bunalımdan sonra 1980’de “Havva’nın Kitabı’’ ile edebiyat dünyasına girdi. 16 kitap yazan ve daha çok İncil’den dini öğelerle kadın üzerine incelemelerde bulunan yazar, özellikle anayurdunda çok sevildi; 40 yabancı dile çevrildi. Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerine, üniversitelerin tıp fakültelerine ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne Tababet Uzmanlık Tüzüğü, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü, Yükseköğretim Kanunu, ilgili yönetmelik ve protokol hükümleri çerçevesinde tıpta uzmanlık eğitimi görmek üzere alınacak adayların seçme sınavı Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından 78 Nisan 2007 tarihlerinde Ankara’da yapılacaktır. 1. Sınavın adı 2007 Nisan Dönemi Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavıdır (TUS). Sınavın birinci basamağını teşkil eden Yabancı Dil Sınavı 7 Nisan 2007 Cumartesi günü saat 09.30’da uygulanacaktır. Bu sınavda başarılı olan adaylarla 9 Nisan 2005, 10 Eylül 2005, 8 Nisan 2006 veya 9 Eylül 2006 tarihlerinde yapılan yabancı dil sınavlarından en az birinde başarılı olup Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerinde ve tıp fakültelerinde uzmanlık eğitimi görmek isteyen adaylar 8 Nisan 2007 Pazar günü saat 13.30’da yapılacak olan Bilim Sınavına alınacaklardır. 2. 2007TUS Nisan dönemine başvuru süresi 1219 Şubat 2007 tarihleri arasındadır. Sınava başvuru sırasında mezun olmak şarttır. 3. Bu sınava başvurma, sınavın uygulanması ve değerlendirilmesi ile yerleştirme işlemlerine ilişkin bilgiler, 2007TUS Nisan Dönemi Kılavuzu’nda (TUS Kılavuzu) yer almıştır. 2007TUS Nisan Dönemine başvuracak adaylar, 2007TUS Nisan Dönemi Kılavuzu ve Başvurma Belgesinden oluşan başvuru evrakını, 2.00 YTL karşılığında Sağlık Bakanlığı İl Müdürlüklerinden, KKTC’de oturanlar ise “Bedrettin Demirel Caddesi, No: 101, Lefkoşa/KKTC” adresindeki ÖSYM Temsilciliğinden alacaklardır. Adaylar kılavuzda belirtilen kurallara göre doldurdukları Başvurma Belgesi ve sınav ücreti olan 60.00 YTL’yi bankaya yatırdıklarını belgeleyen Sınav Ücreti Banka Dekontunu en geç 19 Şubat 2007 tarihine kadar kendilerine en yakın Sağlık Bakanlığı İl Müdürlüğüne 1.00 YTL başvuru hizmeti ücreti karşılığında teslim edeceklerdir. Halen ülkemizde bulunan yabancı uyruklu adaylar, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu adaylar gibi başvuru evrakı ücretini ödemek suretiyle Kılavuz ve Başvurma Belgelerini Sağlık Bakanlığı İl Müdürlüklerinden alarak 2007TUS Nisan Dönemine başvurabilirler. Yurtdışında bulunan yabancı uyruklu adaylar Kılavuz ve Başvurma Belgelerini ücret ödemeden ÖSYM’den yazılı olarak isteyebilirler. Bu adayların sınava girebilmeleri için başvuru evrakı ve sınav ücreti olarak “ÖSYMTUS67088251 Yapı ve Kredi Bankası Güvenevler Şubesi Ankara/Türkiye” hesabına 50 ABD Doları veya “ÖSYMTUS67088270 Yapı ve Kredi Bankası Güvenevler Şubesi Ankara/Türkiye” hesabına 40 Euro yatırmaları (Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nca konvertibilitesi kabul edilen, 40 Euro karşılığı yabancı para olabilir) ve bu parayı yatırdıkları bankadan alacakları yurtdışından başvuruyorlarsa banka çekini yurtiçinden başvuruyorlarsa banka dekontunu (Yurtdışından başvuranlar için teleks, havale kağıdı, dekont vb. kabul edilmez.) Başvurma Belgesine ekleyerek süresi içinde ÖSYM’ye ulaşacak şekilde göndermeleri gerekir. 4. Tıp fakültesi mezunları ve sınav tarihine kadar stajyerliğini tamamlamış teğmen, üsteğmen veya yüzbaşı rütbesindeki askeri sağlık personelinin yanı sıra Sağlık Bakanlığı eğitim hastanelerinde Tababet Uzmanlık Tüzüğünün 6. maddesinin B bendinde belirtilen dallarda uzmanlık eğitimi görmek isteyen veteriner ve eczacılık fakülteleri ile fen fakültesi ve dengi fakültelerin biyoloji ve kimya bölümü mezunları ile Tıpta Uzmanlık Tüzüğünün 19. maddesine göre üniversitelerdeki tıpta uzmanlık programlarında aylıksız olarak eğitim görmek isteyen tıp fakültesi mezunu yabancı uyruklu adaylar da 2007TUS Nisan Dönemine başvurabilirler. TIPTA UZMANLIK EĞİTİMİ GİRİŞ SINAVINA KATILMAK İSTEYENLERİN DİKKATİNE! ADT Müdür Vekili Murat Volkan Benli’nin yönettiği oyunda başlıca rolleri, M. Şekip Taşpınar, Zeynep Hürol, Gürsu Gür ve Dilek Polat üstleniyor. ‘Tarla Kuşu Juliet’ Adana’ya kondu ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Adana Devlet Tiyatrosu, yeni bir oyunla tiyatroseverlerin karşısına çıkıyor. Yeni dönemde, “Babaannem Yüz Yaşında” ve “Deli Dumrul” adlı oyunlarla seyirciyle buluştuklarını belirten ADT Müdür Vekili Murat Volkan Benli, bu kez “Tarla Kuşuydu Jüliet” ile Adanalı sanatseverlerin karşısında olacaklarını söylerken, “Shakespeare’in eserinden esinlenerek, Ephrahim Kisron’un sahne için yazdığı, Hale Kuntay’ın dilimize çevirdiği ve bu kez benim yönettiğim oyun, sanatsal içeriği, duygusal aynı zamanda komik öyküsüyle izleyicilerin beğenisini kazanacak, ufkunu daha da genişletecek” dedi. Hacı Ömer Sabancı Kültür Sitesi’nde şubat ayı boyunca sahnelenecek oyunun daha önce çeşitli tiyatrolarda sahnelendiğini anımsatan Benli, Kisron’un en önemli hikâyesi olan “Tarla Kuşuydu Jüliet”i her sanatseverin izlemesi gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi: “Gerçek bir yaşam hikâyesinden alındığı da varsayılan oyun, Romeo ve Jüliet hikâyesi içinde kadın – erkek ilişkisini ve evlilik kurumunu, kuşaklar arası çatışmayı, şarkılı, danslı, eğlenceli ve komik bir dille anlatmasıyla da her yaştan tiyatrosevere hitap eden bir içerikte. İzleyicilerin yoğun ilgisini beklediğimiz oyunu şubat sonuna dek sahneleyeceğiz. Amacımız ve beklentimiz, Adanalı tiyatroseverlerle sahne önünde buluşmak.” Başlıca rolleri M. Şekip Taşpınar, Zeynep Hürol, Gürsu Gür ve Dilek Polat’ın üstlendiği oyunun müzikleri ise Berna Tülay Uğurlar, Ümit Yusuf Koç, Ömer Çağlar Çığşar ve Sabahattin Nazik imzası taşıyor. Oyun bugünden başlayarak, hafta içi her gün 20.00’de, cumartesi günleri ise 15.00 ve 20.00’de yinelenecek. ÖSYM BAŞKANLIĞI (Basın: 5558) Askeri kimliğimi kaybettim. Hükümsüzdür. LEVENT KADİR ÇOKOKUMUŞ Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. HATİCE KIZILGÜL CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle