18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ARALIK 2007 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB PB PB PB B B B B PB 12 13 12 12 13 11 14 13 13 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB B B B PB PB PB PB B 13 16 15 14 10 16 7 5 19 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B PB PB PB PB Y Y PB 18 15 9 13 10 10 3 6 2 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurt geneli parçalı çok bulutlu. Rize ve Artvin çevreleri, sabah saatlerinde Doğu Anadolu’nun güneydoğusu ile akşam saatlerinden sonra Kıyı Ege ile Batı Akdeniz kıyıları yağışlı geçecek. Yağışlar, yağmur ve sağanak, karla karışık yağmur şeklinde olacak. Hava sıcaklığı; iç ve batı bölgelerde 2 ila 4 derece artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y Amsterdam Y Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih PB 2 2 5 14 14 12 13 5 3 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB PB Y PB Y Y Y Y Y 12 9 16 10 12 8 17 14 11 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm Y Y PB B PB B B B A 1 15 9 12 8 8 12 20 13 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada İktidarın genel başkanına muhafelefetin söyledikleri, iktidarı övmek için malzeme, bir vesile. İktidarın başarılarını topluma sindirebilmek, daha güçlü övünebilmek için muhalefetin küçümsediği, kimi yerde alaya aldığı söylemlerine, geçmişteki icraatına yükleniyor. Ülkede olup bitenleri RTE kendi penceresinden görüyor. Görmezden geldiği toplumsal olaylar mı? Hemen her gün bir değil en az beş, on adet! Türbanlı imam hatipli kız öğrencinin ödül törenine türbanla katılması engellenmiş mi? Türbanlı eşi ile telefon başına geçiyor. Kız öğrenciyi, yetmedi, babasını da teselli ediyor. Amasya’da Alevi kız öğrencilere okul baskısı, öğretmen baskısı uygulanıyor. İstanbul’da bir edebiyat öğretmeni, öğrencisinin Alevi olduğunu söylemesi üzerine dayak atıyor. Din özgürlüğü, SünniAlevi arasında denge ve eşitlik kurmak gibi inandırıcı olmayan kimi açıklamalarından olumlu sonuçlar beklenmeyen bu Başbakan’ın Alevi öğrenciler söz konusu olunca eli telefona uzanmıyor. Alevilere yürütülen şiddet ve baskıya karşı önlem alınması buyruğu vermiyor. Bir yandan da Avrupa Birliği’nin temel koşullarından biri olan dinlere ve inançlara eşitlik ilkesine bağlı olduğunu duyuruyor; oysa asıl amacı Alevileri AKP’ye çevirmek olan son girişimi, örneğin Alevi dedelerini maaşa bağlayarak başlatıyor. Bu adamların elindeki silah, para ve din! Ustalaştıkları bu iki konuda parayı da dini de siyasal amaçlarına uygun, hangi biçimde nasıl olursa olsun, kullanıyorlar. ??? Genel Başkanın Yardımcısı D. M. M. Fırat bir TV programında, Anayasa Komisyonu Başkanı Kuzu Burhan’ın söylediğinin aksine, türban konusunun yeni anayasada yer alacağını sanmadığını söyledi. Oysa türbanı anayasaya almak gereksiz. Gereksiz, çünkü AKP iktidarı türban konusunda sinsi bir strateji izliyor. Yavaş yavaş, topluma şu veya bu şekilde işliyor, yayıyor. AB Büyükelçisi Pierrini bile türbanı bir simge görüyor. Bizimkiler ise başörtüsü ile türbanı birlikte yutturmayı pekâlâ başardılar. Medyadaki eleştirir gibi görünen resimli haberler iktidarın türban politikasına hizmet etti. İçeriğini doğru yanlış araştırıp açıklayan başka bir anket olmadığına göre, Tarhan Erdem’in yayımladığı sonuçları doğru kabul ederek türban konusundaki irdelemeye göz atmak gerekiyor. Bilinen ama AKP iktidarının umursamadığı bir gerçeğin altını çiziyor anket: “Türbanın daha çok siyasi tercihe dayandığı görüldü” diyor. Zaten türbanı AKP’li olduğunu açığa vurmak isteyenler takıyor. RTE, partisinin amblemini neden ampulden türbana çevirmiyor? İktidarın benimsediği sinsi strateji türbanın anayasaya konulmasını gerektirmeyecek biçimde yol alıyor. Türban artık liselere girdi. Oysa başkentin kimi ilkokulları incelemeye alınsa görülecek ki; küçücük kız öğrenciler okula türbanla geliyor, sınıfa girmeden tuvalette çıkarıyor, okuldan ayrılırken yine takıyor. ??? Ana muhalefet Çankaya’da türbanlı bir cumhurbaşkanı eşi görmeyi yadırgamayacağını, asıl sorunun kafanın içi olduğunu açıkladığından beri türban siyasal bir simge imiş, değilmiş, toplumu sarıp sarmalıyormuş, ilgilendiği bile yok. İlgisizlik yalnız bu konuda mı? Ne yazık ki Alevilere yönelik iktidar girişimlerini tribünden izliyor. Bir CHP’li çıkmış kürsüye, RTE bir zamanlar Refah’ın il başkanı idi, o sırada bir patron bir milyar doları olduğunu açıkladı, nereden buldu bu paraları, diye feryat ediyor. Seçim gelip geçtikten, AKP ikinci kez tek başına iktidara geldikten beş ay sonra… Ana ve öteki muhalefetin sonuç alamayan, Meclis duvarları arasında kalan çırpınışları bir şiirden bir dizeyi akla geliyor: “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye…” Din eğitimi anaokulunda Bazı anaokullarında kaynak kitap olarak kullanılan ‘Dinimi Seviyorum’adlı kitapta 56 yaşındaki çocuklara dini içerikli öykülerle ‘9 gün oruç’ tutması öneriliyor EMİNE KAPLAN GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda ders kitapları dışındaki eğitim araçlarını serbest bırakması, özel yayınevlerince hazırlanan kaynak kitaplarının Talim ve Terbiye Kurulu tarafından incelenmesine son vermesi, ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında zorunlu olmaktan çıkarılması, tartışılan din eğitimini anaokullarına kadar indirdi. Bazı anaokullarında kaynak kitap olarak kullanılan “Dinimi Seviyorum” adlı kitapta, 56 yaşındaki çocuklara “9 gün oruç” tutması önerilirken “Ben bir ineğim, beni Allah yarattı, süt yapmaktır görevim”, “Güm güm güm, oruç tutan çocukların gül yüzünden öperim” gibi tekerleme ve şiirler yer alıyor. AKP hükümetinin eğitimde uyguladığı politikalar, din eğitimini 36 yaş grubunun eğitim aldığı anaokullarına kadar indirdi. Bazı anaokullarında öğretmenlerin kaynak kitap olarak kullan dığı Muştu Yayınları’nın 56 yaş grubu için hazırladığı “Dinimi Seviyorum” adlı kitapta, dini içerikli öykü, çizim, boyama, tekerleme ve şiirler yer alıyor. Bunlardan bazıları şöyle: “Bugün arefe... Yani bayramdan bir önceki gün. Annem ve babam bir ay boyunca oruç tuttular. Ben de ramazanın üç gün başında, üç gün ortasında, üç gün de sonunda oruç tuttum” diye başlayan “Kuş Orucu” adlı öyküde, küçük kızın kuşa yem verdiği, ancak onun yemi yemediği, Ramazan ayının son günü kuşun da oruç tuttuğu mesajı işleniyor. ‘Allah’ın bir lütfuyum’ “Ramazan Davulu” adlı tekerlemede, “Güm güm güm, ben Ramazan davuluyum, sahur vaktinde insanları uyandırırım, güm güm güm, oruç tutan çocukların, gül yüzünden öperim” denirken, “Müslüman Çocuk” başlıklı şiirde, “Ben Müslüman çocuğum, iyilik doğruluktur yolum, yalan nedir hiç bilmem, asla haram lokma yemem” dizeleri yer alıyor. Kitapta bir labirent çiziminde, “Sevgili çocuklar, ben bir ineğim, beni Allah yarattı. Süt yapmaktır görevim. Sütümü içen çocukların gözlerinden öperim. Yolumu çizerek beni ot demetlerine götürürseniz sevinirim” deniyor. Noktaların birleştirilmesi istenen bir çizimde ise, “Kesik çizgileri birleştirerek mısır tanelerini sarı renge boyayınız. Mısırı inceleyerek Allah’ın ne kadar güzel yarattığını gözlemleyiniz” ifadesi yer alıyor. Nasrettin Hoca ve Keloğlan öykülerinde, Hz. Muhammed’in sözlerinden örnekler verilirken, “bilmece” bölümünde, “Dalda sarkar dururum, sarı renkte olurum, vitaminle doluyum,Allah’ın bir lütfuyum” deniliyor. Konuyu TBMM gündemine taşıyan CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e “Ba kanlığınıza bağlı anasınıflarında ve okullarda verilen ya da tavsiye edilen yardımcı kitaplar hangi ölçütlere göre belirlenmektedir. Dileyen herkes yani yayınevi, kurum, vakıf, dernek istediği gibi yardımcı kitap bastırıp okullarda dağıtımını gerçekleştirebilir mi” sorularını yöneltti. ‘Sorumluluk öğretmenin’ Bakan Çelik verdiği yanıtta, Milli Eğitim Bakanlığı Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle, ders kitabı dışındaki her türlü eğitim araç ve gerecinin belirlenmesi ve seçiminin belirlenen ilkelere göre dersin öğretmeni tarafından yapıldığını belirterek, “Ders kitabı dışında kullanılacak eğitim araçlarının anayasaya, yasalara ve milli eğitimin temel amaçlarına ters düşmemesi esastır. Aksi durumlarda sorumluluk, eğitim aracının seçimini yapan öğretmenlere aittir” dedi. CHP MECLİS’E TAŞIDI Tavsiye kitapta ‘dini telkin’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim 4. sınıf öğrencilerine yönelik önerdiği ve “100 Temel Eser” serisi arasında yer aldığı belirtilen Muallim Naci’nin “Ömer’in Çocukluğu” adlı kitabında dini telkinde bulunulmasını ve kitapta öğrencilerin anlayamayacağı ölçüde Arapça, Farsça ve Osmanlıca sözcükler kullanılmasını Meclis gündemine taşıdı. CHP’li Turgut Dibek, asıl adı Ömer olan ve 18501893 tarihleri arasında yaşayan Muallim Naci’nin çocukluk anılarından oluşan “Ömer’in Çocukluğu” adlı kitabının MEB tarafından hangi kriterler esas alınarak, öğrencilere tavsiye edildiği konusunda Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’ten bilgi istedi. Dibek, Çelik tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, “Ömer’in Çocukluğu adlı kitap incelendiğinde, içeriğinin bırakın ilköğretim 4. sınıf öğrencilerinin, üniversite mezunlarının bile anlayamayacağı ölçüde Arapça, Farsça ve Osmanlıca kelimeler ve bu kelimelerden oluşan uzun cümleler içerdiği görülmektedir” dedi. CHP’li Dibek, sözkonusu kitabın hangi kriterlere göre belirlendiği, kitap seçiminde görevlendirilen kurul üyelerinin kimler ve hangi kriterlere bakılarak seçildiği konusunda bilgi istedi. AKP’ye ayrımcılık tepkisi Amasya’da faaliyet gösterin sivil toplum kuruluşları, dün AKP İstanbul İl Örgütü binasının önüne siyah çelenk bırakarak Amasya Anadolu Kız Meslek Lisesi’nde Alevi öğrencilerin üzerindeki dini baskıyı protesto ettiler. AKP İstanbul İl Örgütü binası önünde toplanan Amasyalı sivil toplum kuruluşları adına basın açıklaması yapan Alevi dedesi Dursun Zebil, konuyla ilgili olarak TBMM İnsan Hakları Komisyonu başkanı Prof.Dr. Zafer Üskül başkanlığında bazı AKP’li milletvekillerinin Amasya’ya gittiklerini hatırlatarak “Ancak AKP’li milletvekilleri olayı aydınlatmak yerine örtbas edip öğrencilere gözdağı vermeyi yeğlemişlerdir” dedi. AKP iktidarının bu tür dini baskılara göz yummaması gerektiğini vurgulayan Zebil, “Amasyamızda yaşanan Milli Eğitim’deki provakatif düşünce ve sorumsuz davranışların üzerine ivedilikle gidilmeli, yaşanan ayrımcı uygulamalara bir an önce çözüme kavuşturulmalı” dedi. (Fotoğraf: NİHAN İNAL) gösteriyor. Örneğin, bir yandan tören kurallarına uymayan bir aileyi arayıp sanki şu anda muhalefet partisi lideriymiş gibi “bunlar geçecek” tesellisi veriyor, öte yandan okulda dövülen bir genç umurunda değil! Tepedeki bakış böyle olunca adım adım tabana da katlanmış olarak yansıyor. Hukukun önemini anlatmak için medyadaki popüler konuları seçmek gerekirse, şöyle diyebiliriz: Finans dünyası için para neyse, demokrasi için hukuk odur! AKP, ekonomiyi, medyayı ne kadar kendine benzetmeye girişiyorsa, işte hukuku da o kadar AKP’leştirmek istiyor. Hukuk deyince sadece mahkemeyargıç da anlamamak gerekiyor. Tek kişilik ihaleyi 24 saat geçmeden onaylamak da hukuk tartışmasıdır. Kamuoyunun kuşkuyla baktığı, hâkimlersavcılar yasasını incelemeden sabaha karşı onaylamak da hukuk tartışmasıdır! ??? Bugün Ankara’da “hukuka saygı”, “yargı bağımsızlığına saygı” biçiminde özetleyebileceğimiz bir miting var. Türkiye Barolar Birliği (TBB), Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV), hukukun üstünlüğüne saygı duyan kuruluşlar ve elbette bireyler saat 12.30’da Tandoğan’da buluşacak. Hazreti Ali diyor ki: “Haksızlığa başkaldırmayanlar, onlardan gelecek her kötülüğe katlanmalıdır.” Başbakan’ın telefonla arayacak vatandaş seçtiği bir ülkede adalet yoktur. Hukuk yoktur. Bu ortamda hukuk konulu bir miting, önümüzdeki dönem nerede biçimleneceğini öngörmeye çalıştığımız toplumsal direnç çizgisinin de başlangıcı olabilir. Hukuk fakülteleri genellikle siyasetin kendi içindeki dalgalanmalarıyla ilgilenmezler. Temelde hukuksal olan da bu. Ancak AKP’nin son yasa çalışmaları karşısında 20 hukuk fakültesinin dekanı ortak bir bildiri yayımladı. Dekanlar, hâkimsavcı alımında kadroların bir an önce doldurulması aceleciliğinden vazgeçilmesini, yargının Atatürk devrimlerini özümsemiş kadrolara emanet edilmesini istiyor. Ankara, İstanbul, Marmara, Hacettepe, Gazi, Dokuz Eylül, Anadolu, Akdeniz, Koç, Bilkent, Atılım, Başkent, Kültür, Çankaya, Kadir Has, Çağ, Kocaeli, Maltepe, Ufuk, Yeditepe üniversitelerinin hukuk fakültesi dekanlarını saygıyla selamlıyoruz... ??? Konfüçyüs’ün bir sözü var: Adalet, devletin hazinesidir! AKP hükümeti bu sözün hakkını veriyor! Gerçek anlamda Hazine’ye nasıl bakıyorsa, adalete de öyle bakıyor: Bizden olanlara dağıtalım, olmayanları dağıtalım! Devleti ekonomide ve benzer alanlarda küçültelim derken, hukukta, sağlıkta, eğitimde aynı mantığı uyguluyorlar. Aralık ayının ikinci yarısında yeniden gündeme gelmesi beklenen anayasaya bakış da aynı açılımın ürünü. AKP’nin nasıl bir hukukla icraat yapmak istediği ortada. AKP’ye adaletin terazisi desen, sorar: Kimin arazisi? İnancımız şu: Biz 70 milyon kişiyiz, bu toplumun tümünü kukla yerine koyamazsınız! ankcum?cumhuriyet.com.tr Yaşadığını Yazabilmek Oktay SÖNMEZ Denizci Yazar ? Baştarafı 2. Sayfada sonra yazılmış en iyi roman olduğunu söylerken öbür yanı da, yazmak kim sen kim diyordu. Biliyor musunuz, ben aslında sahtekârın tekiyim.” Ne derse desin savaşı, savaşanları, savaşta yaşadıklarını yazmıştı o romanında. Yazmak, insanın yaşadıkları, algıları ve okudukları ile oluşan, altyapısından kaynaklanan karşı konulmaz bir içgüdü. Unutulmaz kitaplar, yazanların yaşadıklarından gelen yansımaların da ötesinde, onların edebiyat denilen o gizemli dille anlatımı bir yerde. Mailer 1968’de “Gece Orduları” ile ilk,1979’da “Celladın Şarkısı” ile ikinci kez Pulitzer ödülü kazandı. Film senaryoları yazdı, yönetti ve bu filmlerde oynadı. Harap olmuş böbrekleri geçen hafta onu dünyadan alıp götürdü. Ama dünya edebiyatındaki yerini yaşadıkları ile kazanmış biriydi. Son romanı “Ormandaki Kale”de Hitler’i şeytana anlattırıyordu ve kendi deyimi ile “eninde sonunda hepimiz şeytanız” diyordu. Ünlü “Moby Dick” yazarı H. Melville de bu tür yazarlardan. Kendi yaşamımın değişik dönemlerinde o kitabı sıradan bir deniz macerası, derken o ünlü insan/doğa arası savaşın değişik üsluptaki romanı ve sonunda da insan çaresizliği, Tanrı kavramı gibi felsefi düşünüşlere yöneltici daha da derin bir eser olarak okumuştum. Melville bir balina gemisinde tayfaydı. Bizde belli nedenlerle hâlâ bir kültürü oluşmamış denizciliğimizden edebiyatımıza yansımış yapıt (roman, şiir, öykü vs.) hemen yok gibidir. Oysa uluslararası anlamdaki denizci ülkelerde bir kültür olarak denizin yansımaları olan başlı başına bir deniz edebiyatı, kütüphaneleri doldurmakta, gelecek kuşakları beslemekte, onları denize ve denizi yazmaya yönlendirmektedir. Filmlere konu olmuş ünlü romanları ile bilinen Jack London da yıllar boyu yük gemilerinde dünyayı dolaşan, denizi algılamış, denizi yaşamış bir yazardı. Çağdaş tiyatro dünyasının Eugene O’Neil’i de bu tür yazarlardan. Tek perdelikleri “İp”, “Yağ”, “Kahvaltıdan Önce” unutulmaz oyunlar olarak ülkemizde de sahnelendi. “Doğuya Cardiff’e Doğru” tayfa olarak çalıştığı bir gemide onun kaleminden doğmuştu dünya edebiyatına. Yazılanlar yazanların yaşadıklarından süzülegelmiş, o algılardan damıtılmış birikimler. İnsan, en iyi yaşadığını yazıyor kuşkusuz. IŞIL ÖZGENTÜRK Kervan İpek Yolu’nda ağır ağır ilerler ? Baştarafı Arka Sayfada Luis tüfeği aldı, omzuna dayayıp ateş etti. Kuş bitkilerin arasına düştü. O omuzlarına kadar ıslanarak ırmağı geçti, dalların arasında otla doldurulmuş bir hayvan buldu. Ayağına iliştirilmiş etikette onu satın aldığım mağazanın adı ve fiyatı yazılıydı. Bir başka kez, yine Alcoriza ile San Jose’nin yemek salonunda akşam yemeği yiyorduk. Yanımızdaki masada çok güzel bir kadın tek başına oturuyordu. Luis’nin bakışları doğal olarak hemen ona çevrildi. Şöyle dedim ona, “Luis, çalışmak için burada olduğumuzu ve senin kadınlara bakarak zaman kaybetmenden hoşlanmayacağımı bilirsin”. “Evet, biliyorum” dedi. “Özür dilerim.” Yemeğimize devam ettik. Biraz sonra, tatlı yiyeceğimiz sırada bakışlarını gene kadına çevirip ona gülümsedi. Kadın da ona karşılık verdi. İyice sinirlendim ve ona bir senaryo yazmak için San Jose’de bulunduğumuzu anımsattım. Onun bu “maço” ve kadın düşkünü tutumundan hoşlanmadığımı da ekledim. O da bana kızıyordu ve bir kadın kendisine gülümsediğinde ona karşılık vermenin erkeklik görevi olduğunu söylüyordu. Kızgın bir şekilde masayı terk ederek odama çekildim. Alcoriza ben gidince sakinleşiyor. Tatlısını bitirip güzel komşusunun yanına gidiyor, tanışıyorlar, birlikte bir kahve içip bir süre sohbet ediyorlar. Neden sonra Alcoriza kadını odasına götürüyor, tutkuyla soyuyor ve karnının üstünde yazılmış şu dört sözcüğü görüyor Cortesia de Luis Bunuel. Kadın büyük paralar karşılığında San Jose’ye getirdiğim ve dediklerime sadıkça uymuş, zarif bir Meksikalı fahişeydi. Evet insan Luis Bunuel olunca böyle şakalar yapabiliyor, en son kime bir şaka yaptınız? [email protected] İslamofobiya konferansında kara çarşaflı kadınlar, çember sakallı erkekler dikkat çekti Müslümanlara ‘birleşin’ çağrısı İstanbul Haber Servisi İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği’nin (İDSB) İstanbul’da düzenlediği toplantıda, dünyada İslam’dan korkunun ve düşmanlığın yaygınlaştığı savunularak “İslamofobiya” kavramı üzerinde duruldu. ABD’deki 11 Eylül saldırılarının ardından ortaya çıkan İslamofobiyaya karşı Müslümanlara birleşme çağrısında bulunuldu. Kuranı Kerim okunarak başlanan “Uluslararası İslamofobiya Konferansı”’nda kara çarşaflı ve türbanlı kadınlar ile çember sakallı, şalvarlı erkekler dikkatleri çekti. Konuşmalara besmele çekilerek başlanan konferans salonunun yanındaki bir salon katılımcılar için bir mescite dönüştürüldü. İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) tarafından Grand Cevahir Otel’de düzenlenen konferansın açılışına İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş, AKP İstanbul Milletvekili Lokman Ayva ile çok sayıda yabancı İslamcı yazar ve akademisyen katıldı. ‘Uzlaşmaya gidilmeli’ İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, açılış konuşmasında İslamofobiyanın hızlı bir şekilde tehlikeli boyutları olan bir hastalık haline geldiğine dikkat çekerek, “Karşı çıkılıp durdurulmazsa, dünya barışı ve istikrarı için ciddi bir tehdit teşkil edecek, bütün inanç ve kültürlerden halklar için tehlikeliler yaratacaktır’’ dedi. Danimarka’da yaşanan karikatür krizine de değinen İhsanoğlu, “Hiçbir Müslüman hiçbir zaman Hristiyanlığın kutsal sembollerine ya da ulusal sembollerine hakaret etmekle ya da onları küçük düşürmekle suçlanmamıştır. Oysa bunun tam tersi vuku bulmuş tur’’ diye konuştu. İhsanoğlu, İslamiyet ve Hristiyanlık arasında tarihi uzlaşmaya gidilmesi çağrısı yaptı. İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) Genel Sekreteri Necmi Sadıkoğlu, “İslamofobiya, antisemitizm gibi suç sayılmalı, terör ve ırkçılıktan beslenen bu tehlikeli ayrımcılığa karşı yasalar çıkartılmalıdır’’ diyerek, terörü islamla özdeş gösterme gayretlerinin İslamofobiyayı arttırmaya dönük karanlık bir propagandanın ürünü olduğunu söyledi. Malezya da ise daha karmaşık bir yapı var. Türkiye ekonomik ve siyasi anlamda model bir ülke. Malezya’dan uzak bir seyir izlemekte’’ yorumunu yaptı. ‘Türban bir put oldu’ ABD George Washington Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim görevlisi olan ve Eski FP’li milletvekili Merve Kavakçı ise “Türkiye’de İslamofobiden kendine düşen payını aldı” diyerek, “Başörtüsü özelleşemiyor, kamusal bir put haline geldi” diye konuştu. İslamofobiyanın giderek arttığını ve bunun özünde ise İslamın demokrasi ile bağdaşamaması sorununun bulunduğunu belirten Kavakçı, “İslamofobiyanın asıl tohumları soğuk savaş yılları sonrasında atılmıştır. 11 Eylül sonrasında bu konu yalnızca tartışmalara açılmış ve aradan da çıkış noktasını bulmuştur” dedi. ‘Türkiye İslamı yaşıyor’ Eski Malezya Başbakan Yardımcısı Enver İbrahim de demokratik bir ülke olan Türkiye’nin İslamı en iyi şekilde yaşadığını söyledi. “Türkiye Malezya mı oluyor” tartışmaları ile ilgili ise İbrahim, ‘Türkiye ile Malezya karşılaştırılmamalı. Türkiye’de Müslüman bir çoğunluk bulunuyor. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle