Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 EYLÜL 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Kara Harp Okulu’nun yeni eğitim öğretim yılı açılış töreninde konuşan Başbuğ’dan sert mesajlar: 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT İrtica kaygı verici boyutta ? Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, 1950’lerden itibaren bazı marjinal grupların dinsel eğilimleri kullanarak sermaye biriktirip yatırımlara yöneldiğini, dernek ve vakıflar kurarak eğitim öğretim alanında ve nihayet de siyasal alanda etkin olmaya çalıştıklarını kaydetti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, irtica uyarısında bulundu ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) ‘‘Ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet’’i korumak için yasalarla verilen görevi ‘‘yapmama gibi bir lükslerinin olmadığını’’ vurguladı. Başbuğ, ‘‘TSK; ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında, her zaman taraf olmuştur ve taraf olmaya devam edecektir’’ değerlendirmesini yaptı. Türk Devrimleri’ne karşı direniş hareketi olan ‘‘irtica ve gericiliğin’’ kaygı verici boyutlara ulaştığını, bu hareketlerin kayda değer mesafe aldığına dikkat çeken Başbuğ, topyekun bir mücadele verilmesi gerektiğini dile getirdi. Başbuğ, cemaat ve tarikatların da devrime karşı hareketlerin odağı haline geldiklerini vurguladı. Kara Harp Okulu’nun (KHO) 20062007 eğitim öğretim yılının açılışında ilk dersi Kara Kuvvetleri Komutanı Başbuğ verdi. Başbuğ, konuşma başlığı olarak ‘‘Atatürk ve Türk Devrimi’’ konusunu seçmesinin nedenini, ‘‘Türk Devrimi’ne yönelik direnişlerin ulaşmış olduğu nokta’’ olarak gösterdi. Atatürk’ün gerçekleştirdiği mucizeye ‘‘Devrim ve devrimcilik terimlerinin kullanılmasının’’ daha uygun olduğunu belirten Başbuğ, şu değerlendirmeyi yaptı: ‘‘Atatürk her şeyden önce bir devrimcidir. Entelektüel bir devrimcidir. Askerlik hayatında devrimcidir. Y eni Türk devletinin kurulmasında, bu devletin devletler arası ilişkilerinin düzenlenmesinde devrimcidir. Türk toplumunun yeniden yapılandırılmasında ve modern Türk Devleti’nin kurulmasında devrimcidir. Kısacası, Atatürk’ün hayatı, devrimlerle dolu dolu geçen bir hayattır. Atatürk denilince Türk Devrimi, Türk AB Beğenmeyecek Ama.. Meteoroloji soğuk hava tahminleri yapsa da ekim ayının ülke gündemi açısından hayli sıcak geçeceğini söyleyenlerin takviminde, bu tahminlerini kanıtlamak için 1, 2 ve 3 Ekim tarihleri sırası ile yer alıyordu. Ekimin ilk günü, olağan yasama yılının başlaması nedeniyle Cumhurbaşkanı’nın açış konuşması yapacağı, özellikle bu açılışın Sayın Sezer’in son çalışma yılını da kapsadığı için ayrıca önem taşıdığı biliniyor. Harp Akademileri’nin öğretime başlaması nedeniyle Genelkurmay Başkanı’nın, 2 Ekim’de ilk dersi TSK’nin komutanı olarak vereceği ve söyleyeceklerinin ağırlığının özellikle AB çevrelerinden gelen ‘‘Türkiye’nin demokratikleşmesinde ordunun neden olduğu engeller’’ konusundaki eleştirilere verilecek yanıtlar olduğu da anlaşılıyor. Başbakan’ın Beyaz Saray’da ABD Başkanı ile buluşması, daha sonra Londra’da İngiltere Başbakanı ile yapacağı görüşme, hem Erdoğan’ın hem de AKP’nin 2007 yılındaki yol haritasının kalın çizgilerini ortaya çıkaracak. Bu doğrultudaki yorum ve tahminlere dün Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Başbuğ’un Kara Kuvvetleri Komutanı olarak verdiği açılış dersi, sıcak ve yeni boyutlar ekledi. Önce soğukkanlılıkla Harp Okulu adındaki öğretim kurumumuzun, bizim tarihimizdeki yenilik ve çağdaşlık hareketleri içindeki yerini anımsayalım. Hemen ardından bu kara, deniz ve hava bölümleri ile son yıllarda özel yasası ile bir askeri üniversite statüsünde ve gerçek bir bilim kurumu olarak Silahlı Kuvvetler’e subay yetiştirdiğini söyleyelim. ? Başbuğ “Türk Devrimi’nin temelini oluşturan laiklik ilkesine yönelik saldırı ve girişimler de vardır. Türk Devrimi’ne direniş hareketi irtica ve gericiliktir. Türk Devrimi’ne direniş daha Atatürk hayatta iken başlamıştır. Çünkü bütün devrimlerde, devrimin getirmiş olduğu yeniliği hazmedemeyenler ve güçlerini kaybedenler vardır” dedi. Devrimi’nden söz edilince Atatürk hatırlanmalıdır’’ diye konuştu. Başbuğ, konuşmasında Atatürk’ün dehasına dönemin İngiltere Başbakanı Lloyd George ve Oxford Üniversitesi’nin bilim adamlarından alıntı yaparak örnekler verdi. Atatürk’ün entelektüel kişiliğinin okuduğu kitaplardan anlaşıldığını belirten Başbuğ, Çankaya Köşkü ve Anıtkabir’deki Atatürk kitaplığından bazı eserleri de örnek gösterdi. min hedefini kavramış olanlar, daima onu koruyacak güçte olacaklardır’’ sözleriyle anımsatan Başbuğ, konuşmasında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tan da alıntılar yaptı. Başbuğ şöyle devam etti: ‘‘Sayın Genelkurmay Başkanımızın, ‘Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bugüne kadar hiçbir zaman bu kadar farklı iç ve dış tehditlerle aynı anda karşı karşıya gelmemiştir’ ifadesi içerisinde, Türk Devrimi’nin temelini oluşturan Laiklik ilkesine yönelik saldırı ve girişimler de vardır. Türk Devrimi’ne direniş hareketi irtica ve gericiliktir. Türk Devrimi’ne direniş daha Atatürk hayatta iken başlamıştır. Çünkü bütün devrimlerde, devrimin getirmiş olduğu yeniliği hazmedemeyenler ve güçlerini kaybedenler vardır. Bugün üzülerek ifade etmek istiyorum ki; irticai tehdit, bazı kesimler kabul etmese de, kaygı verici boyutlara ulaşmaktadır. Devrimlerin; bazı kesimler tarafından bilinçli, sabırlı ve planlı bir biçimde aşındırılmaya çalışıldığı ve bu yönde de kayda değer mesafe alındığı bir gerçektir. Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan tüm değerlerin temel taşıdır.’’ Laikliği anayasada tanımlayan maddelere ve Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda aldığı kararlara atıf yapan Başbuğ, bu ilkeyi tartışmaya açmak istemeyi anlamanın olanaksız olduğunu, ‘‘laikliğin demokrasiyle çatıştığı’’ iddiasının da temelsiz olduğunu vurguladı. Laikliğin Türk demokrasisinin gelişmesinde ana itici güç olduğunu belirten Başbuğ, ‘‘Devrimler doğaları gereği, dinamik bir süreci ifade eder. Türk Devrimi’nin geriye dönüşünü engelleyici uygulamalar, devrimin korunmasına yöneliktir. Ancak bunun yanında önemli olan husus, yalnız mevcudun ve gerçekleştirilenlerin korunması ile yetinilmeyerek, devrimlerin daha da ileriye götürülmesidir’’ dedi. Burada Türk toplumunun bütün kesimlerinin kendisine, ‘‘Üstümüze düşen görevleri tam olarak yerine getirdik mi, getiriyor muyuz?’’ sorusunu yöneltmesini isteyen Başbuğ, ‘‘Eğer bu konuda kendimizi yetersiz görüyorsak, bunun nedenleri arasında; sorgulamaya dayanan yüksek kaliteli bir eğitim sistemine sehip olunamaması, Atatürk döneminde oluşturulan kurumların giderek etkinliğini kaybetmesi ve güçlü entelektüel ve ulusalcı sosyoekonomik kadrolara sahip olunamaması bulunmaktadır’’ değerlendirmesini yaptı. Güncel sorular Türkiye’nin bugünkü durumunu Türk Devrimi’nin başlangıcıyla kıyaslayan Başbuğ, bu konularda dikkat çekici şu soruları sordu: ‘‘ Bugün içinde bulunduğumuz durum, Türk Devrimi’nin başlangcındaki dönemden çok farklı mıdır? Dünyada yaşanan devrimlerin büyük bölümünün kaynağı ve dayanağı olan, güçlü, entelektüel ve ulusalcı sosyoekonomik kadroların Türkiye’deki varlığından bugün de söz edilebilir mi? Eğer söz edilebilirse, bu kadrolar, devrimlerin korunması, sürekliliği ve ilerletilmesinde kendisine düşen görevleri yerine getirmekte midirler? Yoksa bu görevler öncelikle yine, askeri ve sivil kadrolardan mı ya da yine Türk ulusunun bütününden mi beklenmektedir. Türk Devrimleri’nin koruyucusu olan kurumlar; bugün, kendilerinden beklenen görevleri tam olarak yerine getirmekte midirler? Milli Eğitim’in tüm kadroları, Türk Devrimleri’nin savunuculuğu görevini tam olarak yerine getirmekte midirler?’’ Dersimiz Atatürk ve Türk Devrimi Dün Türkiye’deki çeşitli üniversiteler, yeni öğretim yılına düzenledikleri törenlerle başlarken Kara Kuvvetleri Komutanı da, Kara Harp Okulu’ndaki açılış dersinde, güncel konuları ele alarak sanırım AB’nin görevi sona eren Türkiye temsilcisi Bay Kretschmer’in hafta sonunda İstanbul’da TSK’ye yönelttiği eleştirileri de yanıtlamış oldu. Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nı iki yıl süre ile sürdürecek ve 2008 yılı 30 Ağustos’unda yaş sınırı nedeni ile Genelkurmay Başkanlığı’ndan ayrılacak olan Büyükanıt’tan nöbeti devralacak. Dünkü ‘‘Atatürk ve Türk Devrimi’’ konulu 55 dakikalık açılış dersinde söyledikleri, anayasada yer alan cumhuriyetin temel ilkelerine de, hem anayasada hem de öteki yasaların Silahlı Kuvvetler’e verdiği görevlerle de örtüşmektedir. Başbuğ, bazılarının hiç mi hiç hoşuna gitmeyecek bir gerçeği, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın ‘‘Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bugüne kadar hiçbir zaman, bu kadar farklı iç ve dış tehditlerle aynı anda karşı karşıya gelmemiştir’’ sözleri ile gündeme bir kez daha getiriyor dünkü dersinde. Ve o tehditlerin özellikle Türk devrimine karşı irtica ve gericilik ile nasıl oluşturulduğunu söylüyor. ‘‘Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşıdır’’ diyen kişi bir asker yurttaş olursa, bu doğru teşhise sahip çıkmaya hakkı olmayacak mıdır? Bu temel ilkenin sözde yeni yorumlarla sulandırılma girişimlerini gündeme getirenlere tanınmış olan özgürlüğün, cumhuriyeti ve anayasayı koruma görevini yasaların kendisine verdiği Silahlı Kuvvetler’in, ‘‘Beni bu görevden dışlayın’’ demek gibi bir lüksü olmalı mıdır? Silahlı Kuvvetler’in sürekli gündemde tutarak özellikle politikacıları uyarmaya çalıştığı iç ve dış tehditlerden hangileri ya da hangisi AB ülkeleri için de söz konusudur? ‘İrtica kaygı verici boyutta’ Başbuğ, konuşmasında Harbiyelilere seslenirken, ‘‘Türk Devrimi’ne sahip çıkma görevi bizlere, bütün Türk ulusuna, Ulu Önder Atatürk tarafından verilen bir görevdir’’ dedi. Bu görevi Atatürk’ün ‘‘Biz büyük bir devrim yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Birçok eski müesseseleri yıktık. Bunların binlerce taraftarı vardır. Fırsat beklediklerini unutmamak lazım. Devrimleri koruyacak tedbirlere çok muhtacız. Devri Orgeneral İlker Başbuğ, Türkiye’de hızla örgütlenen cemaat ve tarikatları değerlendirdi Devrimlere karşı odaklar Başbuğ, 1950’lerden itibaren bazı marjinal grupların dinsel eğilimleri kullanarak, sermaye biriktirip yatırımlara yöneldiğini, dernek ve vakıflar kurarak eğitim öğretim alanında ve nihayet de siyasal alanda etkin olmaya çalıştıklarını kaydetti. Bu gelişmelerin anayasanın 24. maddesine aykırı olduğunu belirten Başbuğ, şu değerlendirmeyi yaptı: ‘‘Diğer taraftan, küreselleşme olgusunun, devletlerin geniş kitleleri koruyan, sosyal devlet vasfının giderek zayıflamasına neden olduğu da bir gerçektir. Bunun sonucunda toplumların cemaatleşmeye itildiği de bir diğer gerçektir. Giderek güçlenen bu cemaatler, ekonomiyi yönlendirmeye, sosyopolitik yaşamı biçimlendirmeye, dine bağlı bir yaşam tarzı olarak sosyal kimliklerini ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Bu cemaatler ile 677 sayılı kanunla varlığı yasaklanan tarikatlar, devrime teyiz. Bütün bu önemli gelişmelerin, ulus devlet yapımıza zarar verdiğini düşünmekteyiz’’ dedi. Başbuğ, Türk Devrimi’ne karşı yürütülen faaliyetlerle anayasa ve demokratik hukuk düzeni çerçevesinde, tüm kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla mücadele edilmesi gerektiğini söyledi. Başbuğ, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı: ? Anayasal düzenimizin temelini oluşturan laikliğin korunması. ? Dinin, siyasal ve ekonomik amaçlarla kullanılmasının önlenmesi. ? Ulusal eğitim ve öğretimin bu tür hareketlerin etkisinden kurtarılması. ? Toplumumuzun bu tip hareketlere karşı bilinçlendirilmesi, ? Ulusal kültürümüzü, bütün zararlı etkilerden korumak amacıyla topyekun bir mücadele verilmesi gerekmektedir. AB’ye sitem Harbiyelilere, Atatürk’ün, ‘‘Cumhuriyeti kuranlar, onu korumaya da muktedir olmalıdırlar’’ sözünü hiç unutmamaları öğüdünde ulunan Başbuğ, ‘‘Sayın Genelkurmay Başkanımızın ifade ettiği gibi; ‘Cumhuriyetin temel niteliklerine sahip çıkmak, iç siyasetle ilgili olmayıp, yasalarla Silahlı Kuvvetler’e verilen bir görevdir ve askerin yasalarla verilmiş görevleri yapma veya yapmama gibi bir seçeneği ve lüksü yoktur”, diye konuştu. Türkiye üzerinde iç ve dış kaynaklı radikal değişim projeleri bulunduğunu, bu kesimlerin uygulamanın önündeki en önemli engel olarak da TSK’yi gördükleri yönündeki tespitini yineleyen Başbuğ, ‘‘Bunlar TSK’nin siyasete müdahale ettiğini ifade ederek; Silahlı Kuvvetler’in özellikle, milli güvenlik açısından, anayasal düzenin üç temel niteliği olan; ulus devlet, üniter devlet ve laik devlete yapılan saldırılara kayıtsız kalmasını istiyorlar’’ dedi. Başbuğ, ‘‘bu kesimlerin büyük bir yanılgı içinde olduğunu’’ vurgulayarak ‘‘TSK’yi başka ülkelerin ordularıyla karşılaştırarak farklı sonuçlar üretmeye çalışanlar, Türk toplumunun tarihini de, gerçeklerini de bilmeyenler ya da kendilerine yabancılaşmış olanlardır. TSK; ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında, her zaman taraf olmuştur ve olmaya devam edecektir’’ diye konuştu. O tür cemaat ve tarikatlar AB’de var mı? Alman vatandaşı Kretschmer ya da öteki başka bazı AB’li politikacılar, kendi ülkeleri ve toplumlar bağlamında, ‘‘cemaat ve tarikatların dini zorlamaları savunan birer odak olması ve bu amaçla sermaye biriktirip yatırımlara yönelmelerini, dernek ve vakıflar kurarak eğitim alanında, dahası siyasal alanda etkili olmalarını’’ doğal karşılarlar mıydı? Özellikle bu saygın kişilerin yaşadıkları ülkelerin coğrafyasını, siyasal İslam ya da İslamın siyasallaştırılması için Türkiye’nin dışından ve içinden gösterilen sistemli çabaları unutmak gibi bir lüksleri de olmamalıdır. Hadi diyelim ki, onlar bizim ‘‘bekâra karı boşamanın kolay olduğunu’’ söyleyen atasözümüzde tanımlanmış birer ‘‘erkek’’ gibi hareket etmektedirler. Ya bizimkiler? Mesela, İsmailağa Camisi’nde öldürülen hocanın iki fakülte bitirmiş olmasını, tek savunma gerekçesi yapan bir Başbakan? Ya da laiklik kavramını didik didik edebilmek için gecesini gündüzüne katan bir Meclis Başkanı? Hatta, benzer bir girişimi adli yıl açılışı nedeni ile gündeme getirmekte sakınca görmeyen bir yüksek yargıç? Onların konuşma hakkı olacak da, kendisine ‘‘laik, üniter bir ulus devleti korumakta taraf olma görevi yasalarla verilmiş’’ TSK’nin ağzına AB öyle istiyor diye kilit mi vurması gerekecek? Kara Harp Okulu öğrencileri Orgeneral Başbuğ’u dikkatle dinlediler. karşı hareketlerin odağı haline dönüşmektedirler.’’ Dinine bağlı, mütedeyyin yurttaşlara karşı saygılı ve dikkatli olmak zorunluluğunu vurgulayan Başbuğ, dinin inanç alanından çıkarılarak ideolojiye dönüştürülmesinin onu siyasallaştıracağını, bundan en büyük zararı da dinin göreceğini dile getirdi. Başbuğ, ulusal kültürü yozlaştırma girişimlerine de dikkat çekerek ‘‘Diğer taraftan, toplumumuzun bir bölümünde, ulusal kültürün din eksenli bir yapıya oturtulmaya çalışıldığnı da görmek Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net Üniversitelerin açılış törenlerinde verilen mesajlarda irticai ve bölücü faaliyetlere dikkat çekildi AKP Grup Başkanvekili Çelik Rektörlerden ilk ödev: Gericilikle mücadele Haber Merkezi Yurt genelinde çok sayıda üniversite, dün düzenlenen törenlerle 20062007 akademik yılını açtı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, üniversite gençlerinin özgür ve bilimsel düşünme gücüne sahip, dogmalardan ve boş inançlardan etkilenmeden yaşamlarını yönlendirmesi gerektiğini vurgularken üniversitelerin açılışlarında konuşan rektörler de öğrencilere, ‘‘Türkiye’yi karanlık güçlerden koruyun’’ çağrısı yaptılar. Ankara Üniversitesi’nin (AÜ) 20062007 akademik yılı, Hukuk Fakültesi Konferans Salonu’nda dün düzenlenen törenle başladı. Törende, Cumhurbaşkanı Sezer’in üniversitenin yeni akademik yılının başlaması nedeniyle gönderdiği mesajı okundu. Demokrasi kültürünün yerleşmesine, bireysel katılımcılığın ve çoksesliliğin geliştirilmesine hizmet eden üniversitelerin bilimsel araştırma ve çalışmaların rahatça yapılabildiği, düşüncelerin özgürce tartışılabildiği çağdaş kurumlar olarak korunmasının yaşamsal önem taşıdığını belirten Sezer şunları kaydetti: ‘‘Üniversite gençlerimizin özgür ve bilimsel düşünme gücüne sahip, dogmalardan ve boş inançlardan etkilenmeden yaşamını yönlendiren, çağdaşlığı, sürekli gelişmeyi yaşam biçimi olarak benimseyen, insan haklarına saygılı, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne inanan, haklarının ve sorumluluklarının bilincinde, yaratıcı, yapıcı ve üretken bireyler olarak yetişmeleri büyük önem taşımaktadır.’’ Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras da konuşmasında laiklik kavramına ilişkin yorumlara değindi. Aras, laiklik ilkesinin tanımı için Anayasa Mahkemesi’nin bir kararında yer alan ‘‘Boyutları daha büyük, alanı daha geniş bir uygarlık, özgürlük ve çağdaşlık ortamıdır. Türkiye’nin modernleşme felsefesi, insanca yaşama yöntemidir, insanlık idealidir. Laiklik Türk devriminin, Cumhuriyetin özü ve ulusal yaşamın temelidir’’ şeklindeki tespitini okudu. Konuşmasının sonunda öğrencilere seslenen Aras şöyle devam etti: ‘‘Sizlerin önemle dikkatinizi çekmek istediğim güncel tehlike irtica ve bölücülüktür. Bunlarla mücadele etmek hepimizin görevidir. Ayrıca ilk ve ortaöğretim okullarımızda önerilen bazı kitaplarda açıkça Atatürk ve onun kurduğu Cumhuriyetimiz yerilmekte, alay edilmeye yeltenilmektedir. Bölücülük ve irticanın maşası olanlar hiç şüphe etmesinler ki görevimiz bunlara karşı sonuna kadar mücadele etmektir.’’ Aras’ın konuşması sırasında salonda bulanan bir grup öğrenci ayağa kalkarak ‘‘Kayıt paralarımızı geri verecek misiniz? Bu yaptığınız yasal değil’’ diye bağırdı. Öğrenciler Aras’ın isteği üzerine salondan dışarı çıkarıldı. Türkiye’nin çeşitli illerinde bulunan diğer üniversitelerin akademik yıl açılış törenlerinde de irtica ve bölücülük tehdidine dikkat çekildi. ‘Eğer irtica varsa karşısında iktidar var’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un irticai tehdidin kaygı verici boyutlara ulaştığı yönündeki açıklamalarına AKP’den yanıt geldi. AKP Grup Başkanvekili Faruk Çelik, ‘‘Eğer Türkiye’de irtica varsa bunun karşısındaki birinci gücün de Türkiye Cumhuriyeti iktidarı olduğunu herkesin bilmesini isterim’’ dedi. Çelik, Türkiye’de din eğitiminin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini belirterek “İnsanları çatı aralarından, bodrumlardan illegal yerlerde eğitim almaktan kurtarmadığınız sürece daha çok konuşuruz. Bunun yolu da din eğitiminin devletin gözetimi ve denetiminde, ebeveynin talebi doğrultusunda sağlıklı bir şekilde verilmesidir’’ diye konuştu. CUMHURİYET 07 K