19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 EYLÜL 2006 SALI 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN CHP’liler, ramazanı bahane eden saldırgan tavra iktidarın zemin hazırladığına dikkat çekti Osmanlı Üzerinden Siyaset Yapanlar İnsanların tarihe bakışlarında değişik tavırlar olması pek şaşırtıcı değildir. 20. yüzyılın önemli Fransız siyaset bilimcilerinden Maurice Duverger, ‘‘Toplumlar tarihlerini, gelecekte yönelmeyi düşündükleri hedeflerine göre yorumlarlar’’ diyordu. Bizde geçmişimize, yani Osmanlı’ya bakıştaki büyük savrulmaların en güzel örneği, ülkeyi 33 yıl yönetmiş olan Abdülhamit II’nin kişiliğinde somutlaşır. O, kimilerine göre ‘‘Kızıl Sultan’’, kimilerince ise ‘‘Ulu Hakan Abdülhamit Han’’dır. Kuşkusuz, gerçek Abdülhamit’i tanıyıp değerlendirmek için, bu iki tanımın dışında, tarihi olaylara elden geldiğince nesnel olarak bakmakta yarar vardır. Bu konuda, Fransız tarihçi François Georgeon’un son yazdığı ve Türkçeye de çevrilmiş olan yapıtı okumak çok yararlı olur. Aynı gerçek, Abdülhamit’i deviren İttihatçılar için de geçerlidir. Onları tek yönlü bir bakışın ürünü olarak, yalnızca imparatorluğun batmasına neden olan maceraperestler olarak tanımlayarak, Cumhuriyet dönemi reformlarının öncülerini gerçekleştirdiklerini görmezden gelmek ne insafla bağdaşır ne de gerçeklerle... Geçmişimize daha sağlıklı, daha soğukkanlı bakarsak, bugünümüzü daha sağlıklı yaşar, daha salim yarınlara yönelmek olanağını buluruz. ??? Osmanlı bizim geçmişimizdir ve her şeyi ile iyi olmadığı gibi her şeyi ile kötü de değildir. Tarihte altı yüzyılı aşkın hükümran olmuş tek hanedanın Cumhuriyet döneminde yurtdışına sürgün edilmesinden sonra, ülke ve Cumhuriyet karşıtı hiçbir eylemleri olmadığını da belirtmek bir insanlık ve yurttaşlık borcudur. Şu anda, Osmanlı hanedanının yaşayan en yaşlı (93) ve en önde gelen kişisi Ertuğrul Osman Beyefendi’yi bundan 27 yıl önce New York’ta, Sinan Korle’nin evinde tanımıştım. Başarılı bir işadamı olan bu müstesna zatı tanımak, benim için çok öğretici ve hoş bir sürpriz olmuştu. Yıllar sonra, Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika gezilerinden birinde, Sayın Ertuğrul Osman ile görüşmesinin ima yoluyla eleştirilmesine de, kendilerini daha önce tanıdığım için bir anlam verememiş, bu hususu da bu sütunda dile getirmiştim. Ertuğrul Osman Beyefendi, tarihi sorumluluğunun bilincinde bir kişi olarak, hep ön plana çıkmamaya özen göstermiştir. Nitekim, hanedanın sürgün yılları ile ilgili yeni bir dizi vesilesiyle verilen davete bu nedenle katılmadığını ima eden bir açıklama da yapmıştır. ??? Ertuğrul Osman Beyefendi’nin, Osmanlı’nın sırtından siyaset yapmak isteyenlere ders olabilecek nitelikteki açıklamaları, Güneri Cıvaoğlu’nun cumartesi günkü köşesinde çıktı. Can alıcı bölümünü aşağıya olduğu gibi aktarıyorum: ‘‘Padişahlar hukuku modernleştirdiler. Şeriat hukukunu yetersiz bulurlar ve o sebeple karşıydılar. Şeriat hukukunu tatbik etmek isteyen ulema ile saray karşı karşıya gelirlerdi. Birbirlerini sevmezlerdi. Ben dahil bütün Türkler, Atatürk’e borçluyuz. Vatanı o kurtardı. Cumhuriyet’i kurmakla iyi etti. O gelmeseydi, Allah bilir ne olurdu... Gençler laikliğe ve vatanın bütünlüğüne sahip çıksınlar. Padişahlık, monarşi, hilafet, şeriat geride kalmıştır. Artık olmaz. Zaten ben de böyle bir şeyi aklımdan geçirmem.’’ Burada bir noktayı vurgulamak isterim. Ertuğrul Osman Beyefendi’nin anne bir baba ayrı üvey kardeşi, yiğit Cumhuriyet Savcısı Şiar Yalçın, 12 Mart döneminde sıkıyönetim mahkemesinde yargılanırken Atatürk hakkında ne düşündüğü sorulduğunda, ezcümle şu yanıtı vermişti: Atatürk benim babamı (Maliye Nazırı Cavit Bey) haksız yere astırmıştı. Ama Atatürk vatanı kurtarmıştır, tarihimizin en büyük adamıdır, kendisine saygım sonsuzdur. Bunları, kör Osmanlı karşıtlığı yapanlar ile Osmanlı üzerinden politika yapmaya çalışanlar için üzülerek yazıyorum. Üzüntüm, Cumhuriyetin bütün yöneticilerinin Osmanlı’nın önde gelen evladı kadar, Cumhuriyete, laikliğe, çağdaşlığa bağlı olmamalarından kaynaklanıyor. ‘Sorumlu AKP hükümeti’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ramazan ayının 2 büyük ilde yaşanan şiddet olayları nedeniyle 1 kişinin yaşamını yitirmesi, 2 kişinin de yaralanmasıyla başlaması, ‘‘Bu noktaya nasıl gelindi’’ sorusunu gündeme getirdi. CHP İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, olayların sosyolojik açıdan incelenmesi gerektiğinin altını çizerek sorumlusunun AKP hükümeti olduğunu söyledi. CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu ise ‘‘İnsanlar pimi çekilmiş bomba gibi dolaşıyor. Asayişin sağlanmasında boşluklar var. Hükümetten cesaret alıyorlar’’ vurgusunu yaptı. İzmir’de, ramazan ayının gelişini kutlamak için havaya ateş açma yolunu seçen bir grubun Gülbeyaz Başsaatçi isimli yurttaşın ölümüne neden olması, başkentin göbeğinde ise ramazanda içki içtikleri gerekçesiyle bir çiftin sokak ortasında dövülmesi, ? İzmir’de, ramazan ayının gelişini kutlamak için havaya ateş açan bir grubun bir yurttaşın ölümüne neden olması, Ankara’da ise ramazanda içki içtikleri gerekçesiyle bir çiftin sokak ortasında dövülmesi, eleştiri oklarının AKP hükümetine yöneltilmesini beraberinde getirdi. CHP Milletvekili Hakkı Ülkü, hükümetin son dönemdeki uygulamalarıyla linç kültürünü geliştirdiğini söyledi. eleştiri oklarının AKP hükümetine yöneltilmesini beraberinde getirdi. TBMM İçişleri Komisyonu üyelerinden CHP İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, hükümetin son dönemdeki uygulamalarıyla linç kültürünü geliştirdiğini söyledi. CHP’li Ülkü, ‘‘Bu ille de birilerinin birilerine sopayla saldırması anlamına gelmez. Silahla da saldırıyor. Görülmedik şekilde ramazan geldi diye silah patlatılıyor’’ dedi. İzmir ve Ankara’da yaşananların sosyolojik açıdan ciddi vakalar olduğunu ve kesinlikle incelenmesi gerektiğini anlatan Ülkü, ‘‘Ama bugünkü iktidarın bu durumdan sorumlu olduğu çok rahatlıkla söylenebilir’’ vurgusunu yaptı. Ülkü, toplumun çok gergin olduğuna ve bunun da toplumsal yaşama çeşitli şekillerde yansıdığına işaret ederek ‘‘Kimi milletvekilleri, düğünleri bahane ederek silah kullanıyor. Bu da insanlara olumsuz bir örnek. Toplumun bu gerginlikten kurtulması lazım, bunun için de önce AKP’den kurtulması lazım’’ dedi. İki kişi yolda yürürken bir grubun saldırısına uğruyor. Asayişle ilgili ciddi bir sorun var. Polis, kapkaççılara karşı önlem olarak, ‘Çantanızı şu kolunuza takın, yolun şu tarafından yürüyün’ diyor. Yani, ‘Ey vatandaş ben seni koruyamıyorum, bak başının çaresine’ diyor. İçişleri Bakanlığı sorumlu. Bu olayları yapanlar hükümetten cesaret alarak böyle şeylere kalkışıyor’’ diye konuştu. Oruç tutup tutmamanın ya da diğer ibadetleri yapıp yapmamanın Tanrı ile kul arasında olduğunu ifade eden Kesimoğlu, ‘‘Buna müdahale etmek ne hükümetlerin ne de üçüncü kişilerin görevi’’ vurgusunu yaptı. Kesimoğlu, toplumda büyük bir ‘Asayişi sağlayamıyorlar’ İçişleri Komisyonu üyelerinden bir diğeri, CHP Kırklareli Milletvekili Mehmet Kesimoğlu ise asayişin sağlanması açısından boşluklar bulunduğuna dikkat çekti. Kesimoğlu, ‘‘Hükümetin her alandaki basiretsizliği, inisiyatifsizliği bu alanda da görülüyor. panik ve sıkıntı hali yaşandığını, bunun temelinde ise ekonomik kaygıların yer aldığını anlatarak şunları söyledi: ‘‘Özellikle yaz boyunca hem kendi seçim bölgemi hem de diğer illeri dolaştım. Ortaya çıkan tablo; görülmemiş boyutta bir işsizlik var. İnsanlar ekonomik sıkıntı içinde, bunalım yaşıyor. Bunu da hoşuna gitmeyen bir durum olduğu takdirde şiddetle yansıtıyor. Trafikte de bunun örnekleri var. Herkesin arabasında karşı tarafa zarar verebilecek aletler mevcut. İnsanlar, pimi çekilmiş el bombası gibi geziyor. Hafta sonu eşimle birlikte bir alışveriş merkezine gittim. Ben oruç tutmuyorum ama tutanlara saygım var. Gördüğüm şey ise yaşanan sıra kavgaları, müşterigarson, garsonpatron, müşteripatron tartışmaları. Nasıl bir hoşgörü anlayamadım. Hoşgörü rafa kaldırılmış, bu bir saldırı sebebi haline gelmiş.’’ MAAŞI KURTARDI HÜKÜMET GERİ ADIM ATMADI Arslan emekli oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay ve gazetemize yönelik saldırıların faili Alparslan Arslan’ın ilköğretim müfettişi olan babası İdris Arslan emekli oldu. Oğlunun ilk duruşmasından sonra yaptığı açıklamaların ardından il milli eğitim müdürlüğünün hakkında soruşturma başlatması üzerine emekliliğini isteyen Arslan’ın başvurusu kabul edildi. Elazığ İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Arslan’la ilgili soruşturması da tamamlandı. Müdürlük, yaptığı konuşmalar nedeniyle Arslan’a 1/4 oranında maaştan kesme cezası verdi. Ceza Arslan’ın son maaşından kesilecek. Milli Eğitim Bakanlığı’nın üst düzey yetkilileri, bu cezanın aynı zamanda görevden alma anlamına da geleceğini belirterek Arslan’ın emekli olduktan sonra bir daha görevine dönemeyeceğini söyledi. Buna karşın, Arslan’ın emeklilik maaşı ve hakları konusunda herhangi bir kesinti olmayacak. Arslan, ilk duruşma öncesi yaptığı açıklamada, ‘‘Milletin değerlerine saygılı olun. Saygılı olmayana, milletin değerlerine hakaret edene bu millet gereken dersi verir, bunu herkes bilsin. Bu ülkede adı Mehmet, Ahmet, Mustafa, Ali, Veli olan birçok Ermeni ve Rum vardır. Laiklik adı altında bu ülkenin değerlerine düşmanlık etmektedirler. Bu ülkede yaşayan, bu ülkenin değerlerini benimseyen herkesi yürekli olmaya davet ediyorum’’ demişti. Arslan, 21 Ağustos’taki ikinci duruşma öncesinde de bu tavrını sürdürmüş, ‘‘Başörtüsü değerdir, ezan değerdir, bayrak değerdir. Bunlar bizim kutsal değerlerimizdir. Bunlara hakaret ettirmeyiz’’ demişti. Memurlara düş kırıklığı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet, memur maaşlarına ortalama yüzde 12.2 oranında zam kararı aldı. Buna göre en düşük memur maaşı 1 Ocak 2007’den itibaren 814 YTL olacak. Bakanlar Kurulu toplantısından yaklaşık 2 milyon kamu emekçisinin yüzünü güldürecek bir sonuç çıkmadı. Toplantının ardından açıklamalarda bulunan Hükümet Sözcüsü ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, alt derecedeki memurlara 2007’de birinci altı ay için yüzde 4, ikinci altı ay için de yüzde 4 zam yapılacağını açıkladı. Çiçek, yüksek maaş alan memurlar için ise bu oranların yüzde 3+3 olacağını bildirdi. En düşük maaş 814 YTL olacak SES’ten Behiç Aşçı’ya destek Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Şişli Şubesi Başkanı Rabia Tuncer ve üyeler, ölüm orucunun 174. gününde avukat Behiç Aşçı’ya destek ziyaretinde bulundu. Behiç Aşçı’nın Şişli’deki evinin önünde basın açıklaması yapan Tuncer, 7 yıl önce açılan F tipi cezaevlerinin, tutuklu ve hükümlülerin ruhsalbedenselkültürel kimliklerinin yanı sıra sağlıklarında da onarılmaz yaralar açtığını söyledi. 5 Nisan Dünya Avukatlar Günü’nde ölüm orucuna başlayan ve 5 ayı geride bırakan Behiç Aşçı’nın günlük yaşama dönmesini istediklerini belirten Tuncer, ‘‘Bugüne kadar ölüm oruçlarında 122 kişi hayatını kaybetti. Tecridin kaldırılması için Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e çağrıda bulunuyoruz. F tipi cezaevleri kaldırılsın ve tecritlere son verilsin’’ dedi. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) Hükümetin verdiği zam oranına sendikalardan tepki Eylem yapacaklar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin belirlediği zam oranına tepki gösteren memur sendikaları alanlara çıkmaya hazırlanıyor. Türkiye KamuSen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, Uzlaştırma Kurulu kararlarını değerlendirmek için yaptıkları toplantıda, Bakan Mehmet Ali Şahin’in inisiyatif kullanmak için kendilerinden süre istediğini ve kullandığı inisiyatifin ancak yüzde 0.5 olabildiğini dile getirerek ‘‘Ülkeyi yönetenlerin gerçekte hükümet olmadığını öğrendik. Türkiye’nin IMF bütçesi hayata geçmiştir’’ dedi. MemurSen Genel Başkanı Ahmet Aksu ise özlük hakları açısından başarılar elde ettiklerini ancak mali açıdan başarısız olduklarını söyledi. Memurlara verilecek zammın sorumluluğunun tamamen hükümete ve Kamu İşveren Kurulu’na ait olduğunu kaydeden Aksu, ‘‘Memur enflasyona ezdirilmedi izlenimi var. Memur, 2006’yı nasıl geçirdiyse 2007’yi de öyle geçirecek’’ diye konuştu. KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul ise Bakanlar Kurulu’ndan daha farklı bir öneri çıkmasının zaten beklenmediğini ifade ederek ‘‘Şimdi yapılması gereken şey eylem ortaya koymaktır. Tüm kamu çalışanlarını ve tüm konfederasyonları yapacağımız eylemlere davet ediyoruz. Bütçe sürecine müdahil olmamız gerek. Ciddi eylemler gerçekleştirerek mücadeleyi yükseltebilirsek, önemli değişiklikler yapabiliriz’’ dedi. asirmen?cumhuriyet.com.tr HAKKÂRİ’DEKİ PROTESTO Yapılan zamların ardından bugün için 748 YTL olan en düşük memur maaşının, 1 Ocak 2007’den itibaren 814 YTL, 1 Temmuz 2007’den itibaren de 847 YTL olacağını belirten Çiçek, böylece en düşük memur maaşında derecelerine bağlı olarak yüzde 13.2, ortalama memur maaşında da yüzde 12.2’lik artış yapılmış olacağını anlattı. Enflasyon oranlarının beklentilerin üzerinde çıkması durumunda oluşacak farkın da memurlara ödeneceğini anlatan Çiçek, 2006’nın birinci altı ayında enflasyon farkından oluşan yüzde 2.32’lik farkın da 1 Temmuz 2007’den geçerli olmak üzere ödeneceğini anlattı. Çiçek, ‘‘Eğer bu yılın sonunda yüzde 2.5’in üzerinde bir enflasyon söz konusu olursa o aradaki fark da ödenmiş olacaktır’’ dedi. Çiçek, sendikaların söz konusu oranları kabul etmediğinin anımsatılması üzerine şunları söyledi: ‘‘Tabiatıyla sendikalar talep müesseseleridir, daha yükseklerini de isteyebilirler. Siyaset adamları, ülkeyi yönetenler de mümkünse daha fazlasını vermek ister. Bundan daha tabii, daha anlaşılabilir bir husus yok, ancak Türkiye’nin de bir gelir gider dengesi var. Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada böyle bir artış bütçe imkânları içerisinde verilebilecek olanıdır. Geçmişte, belki zaman zaman farklı anlayışlar olmuş, bunun bedelini yine en evvel memur ödemiştir. Sonuçta da şöyle bir söz bizim literatürümüze girmiştir: ‘Kaşıkla verdiler, kepçeyle aldılar.’ Dolayısıyla kaşıkla verip kepçeyle alma dönemi geride kalmıştır.’’ Uzlaştırma kurulu 6+6 demişti Hükümet ile memur sendikaları arasındaki görüşmelerin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine, Türkiye KamuSen ve MemurSen, Uzlaştırma Kurulu’na başvurmuştu. Uzlaştırma Kurulu’nun alt derecedeki memur maaşlarına yüzde 6+6, diğer memurlara yüzde 5+5 oranında zam yapılması şeklindeki önerisini hükümet kabul etmemişti. Yarbay: Eylem TSK’yi yıpratır ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay, Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı mensubu askerlerin başlarında komutanlarıyla birlikte, çöpleri toplamayan belediyeyi pankart taşıyıp slogan atarak protesto etmesini eleştirdi. Yazılı açıklama yaparak basına yansıyan olayı değerlendiren AKP’li Yarbay, TSK’nin temizlik, sağlık ve çevre konularındaki duyarlılığının her türlü takdirin üzerinde olduğunu belirtti. Hakkâri Belediyesi’nin ‘‘gerçek görevlerinden çok siyasi işlerle uğraşmasının, bölücülük yapmasının’’ affedilemeyeceğini vurgulayan Yarbay, İçişleri Bakanlığı’nın bu belediye hakkında şimdiye kadar niçin soruşturma açmadığını da sordu. Ersönmez Yarbay’ın, hükümeti ve Genelkurmay’ı göreve çağıran açıklaması şöyle: ‘‘Mıntıka temizliği esnasında pankartlar taşınması ve sloganlar atılması büyük bir yanlış olmuştur. Devletin güvenlik güçleri ne kadar haklı olurlarsa olsunlar başka bir kamu kurumu hakkında pankartlarla, sloganlarla protesto yapamazlar ve yapmamalıdırlar. Türkiye bir hukuk devletidir. Görevini yapmayan kuruluşlar hakkında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunmak, ilgili makamlara şikâyet dilekçeleri vermek daha doğru olurdu. Pankartlı ve sloganlı protestolar Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratır. Hükümet ve Genelkurmay Başkanlığı olay üzerinde ciddiyetle durmalıdır.’’ Bu yıl İstanbul’da düzenlenen ‘‘Kürt Konferansı’’nın en çarpıcı anlarından birisi Kürt kadınlarının konuşmalarıydı. Bölgenin etkili kadınları, sorunun çözümünde kadınların ne denli yetkili olabileceğini gösteriyorlardı. Kadınlar, devlet baskısının en ağır acısını omuzlarında hissetmekle kalmıyor, örgütün, erkek egemen kültürün şiddetine, küçümsemesine, dışlamasına karşı da mücadele ediyorlardı. Önceki gün Batman’da bir grup liseli genç kız gösteri yaptı. Genç yüzleri endişeliydi. Ellerindeki pankartta şunlar yazıyordu: ‘‘İntihara son, Çamlıcalı Kızlar.’’ İki gün önce bir kız arkadaşları intihar etmişti. Batman, genç kızların intihar kenti haline gelmişti. Gösteri yapan kızlara göre 18 yaşındaki Saliha Demir, iki kadınla evli 60 yaşındaki bir adama ailesi tarafından zorla verilmek istenince intihar etmişti. Dokuz ayda 15 kadın benzer nedenlerle yaşamına kıymıştı. Çamlıca Mahallesi’nden Saliha Demir’in arka Batmanlı Kızların İsyanı daşları şöyle diyorlardı: ‘‘Saliha’nın intihar nedeni ortadadır. Onu iki evli ve 60 yaşındaki birine verince, o da çareyi intiharda buldu. Hayatlarımız üzerine kumar oynamaktan vazgeçilsin artık. Bu ölümlere bir dur denilsin...’’ ??? Genç kızların bu yürüyüşü şimdiye kadarki gelişmelerin bir üst aşamaya sıçramasıdır. Bu kez sorunun doğrudan muhatabı olan genç kadınlar, açıktan bu felaketle kavga etmeye karar vermişlerdi. Gazetecilerden de bu direnişlerinde destek bekliyorlardı. Çamlıca Mahallesi’nde oturan Ferda, Ela, Yüksel, Sema Uğurlu, Dilan Erol, Zeynep Oruk, Tuba Doğan ve Rezan Savga’nın adlarını unutmayalım. Onlar bir toplumun kaderini değiştirmek için hepimize çağrıda bulunuyorlar. Bizleri uyarıyorlar ve kendilerine sahip çıkmamızı istiyorlar. Genç kızlar adına konuşan Ferda Uğurlu şu çağrıyı yaptı: ‘‘Saliha arkadaşımızın intiharını hazmedemiyoruz. İntihar nedeni apaçık ortadadır. Kendisinden çok yaşlı biriyle evlendirilmek istenince, hayatının baharında yaşamına son verdi. Aralıksız genç kız intiharlarıyla her yıl yüreğimiz defalarca dağlanıyor. Kan ağlıyoruz... Anne ve babalar feryadımızı duysun istiyoruz. Ömürlerinin baharında umutlarını ve hayatlarını söndürmeyin. Daha yirmisine varmadan ölmesin yavrularımız. Kendi rızaları olmadan istemedikleri şeyleri zorla yaptırmayın.’’ Kızlar ‘‘Batman’da bir kadın ne zaman bir birey olarak görülecek? Bunu görecek miyiz? Kadın intiharlarının şehri olarak anılmak istemiyoruz. Ailelerimizin desteğiyle hayallerimizi çabalayarak yaşamak istiyoruz. Bizi ölümün o soğuk yüzüyle baş başa, çaresiz bırakmayın. Sebep her ne olursa olsun, genç kızlar intihar ederken, buna sessiz kalan, bu durumu değiştirmek için çabalamayan ve seyirci kalan tüm insanları şiddetle kınıyoruz’’ dediler. ??? Batmanlı kızların çağrısı, demokrasi için, eşitlik ve özgürlük için şimdiye kadar bölgede atılan adımların en çarpıcı olanlarından biridir. Onlar, yeni bir nesli, yeni bir geleceği müjdeliyorlar. Şimdiye kadar yalnızca öncü kadınların sesinin duyulduğu bir yörede, sıradan gençlerin sesini duyurmak istiyorlar. Kürt sorunu, her şeyin ötesinde bir uygarlık ve eşitlik sorunu. Kürt sorunu, aynı zamanda kadınların özgürleşmesi ve hayatın her alanına eşit olarak katılması sorunu. PKK ateşkes ilan edebilir. Çatışma sona erebilir. Ancak Kürt sorunu bunların daha ötesinde bir sorun. Bu sorunun köklü çözümü kadınların sürece katılmasıyla gerçek yoluna girecektir. Töre cinayetleri sürdükçe, kadınlar hâlâ ikinci sınıf, hatta üçüncü sınıf insan muamelesi gördükçe Güneydoğu’ya adalet ve özgürlük gelmez. ??? Batman’ın canlarına kıyan genç kadınları, aslında asıl can alıcı sorunu da önümüze koyuyorlar. Kadınları özgür olmadan bir toplumun huzura kavuşması mümkün değildir. Kadınlar itilip kakıldıkça o toplum karanlıklardan çıkamaz. Batmanlı liseli kızların sesi geleceğin sesi... Bu sesi iyi anlayalım. Onlara destek verelim. Çünkü onların güçlenmesi Türkiye’nin demokrasi yürüyüşüne kuvvet katacaktır. Batman’ın yürüyen, tepki gösteren kızları.. sizinleyiz. Sizin sesinizi her yere duyurmaya hazırız. Kolay gelsin... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle