27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS 2006 CUMA 6 HABERLER Tarımda yaşanan sıkıntılara ve buna neden olanlara yıllarca sessiz kalan çiftçi artık alanlara çıkıyor BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Üzüm üreticisi de uyaracak AMBULANSTA ÖLÜM Duygu Asena’yı Uğurlarken... Ayrılıp gidenin ardından ilk sözler, içten olduğu gibi çoğu halde doğrudurlar da. Duygu Asena’nın ölümüyle ilk söylediklerim de şunlar oldu: ‘‘Duygu Asena, kadınların hakları ve özgürleşmesi davasında, altını çizdiği doğruların yanı sıra, özellikle üslubuyla yaşadı. Bir öncü oldu. Kadınların baskılardan kurtarılması ve kendi kimliklerine kavuşmasında, onun tavizsiz, dimdik duruşu unutulmaz. Kavganın bundan sonrasında, kadınlar, Duygu Asena’ya borçlu olduklarının bilinciyle yürüyecekler.’’ Gerçekten, mücadelesinde tavizsiz, dimdik durdu Duygu. Ve, en önde koştu yarışı... Bağrından doğduğu çığır da, nereden nereye varmıştır? ? Bir genel hatırlatma ile, Batı’da ‘‘Kadınların Devrimi’’ne, özellikle kadın erkek eşitliği gerçeğine, gecikerek de olsa Türkiye de katılmıştır; ve bu, Batı’daki ‘‘Aydınlanma’’nın akılcı ve laik devrimin, sonunda Türkiye’ye ulaşmasının bir sonucudur. Bu süreçte, kesin ve radikal adımları atan da, bağımsız, laik ve demokratik Cumhuriyet olmuştur. Söz konusu uyanışı yaşayan, bütün Müslüman dünyada tek ülke de bizimkidir. Ve Cumhuriyet, herkesten çok kadınlarındır. Ne var ki Türkiye’de, yarım yüzyılı aşan bir süredir, laik ve demokratik devrime karşı güçler, başta da İslamcılar, kadınerkek eşitliğine direniyor; ‘‘kadın sorunu’’nun çözümünü yokuşa sürüyorlar. Böyle bir ortamda, Cumhuriyet Aydınlanması’nın kadınların davasına açtığı ufukları, özellikle de Medenî Yasa Devrimi’ni, Batılı toplumlarda eşitlik doğrultusunda atılan adımları da göz önünde tutarak ve onlarla zenginleştirerek, her zaman savunmalıyız! Öte yandan, ülkemizde, kadın özgürlük hareketinde, 1980’lerle başlayan ve Avrupa’daki rüzgârlara duyarlı değişimin getirdiği zenginliğe de sahip çıkmalı! Bu arada, korkulan da başa geldi: 2002 Kasımı’nda, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidara geçti. ‘‘Muhafazakâr’’ adı altında dinci/şeriatçı bir ideoloji; liberalizm adı altında da, ulusal birikimi tasfiye ve bireyci kazanç bulunuyordu; ‘‘muhafazakârlıkla uyutup liberallikle soymak’’ da çok geçmeden gerçekleşti. Böyle bir iktidarın, kadın hareketimizin, 1980’lerle gerçekleştirdiği değişimi daha ilerilere götürmesi; onun ilerici ve geleceğe açık yürüyüşüne omuz vermesi düşünülebilir mi? Türbanla oyalanıyor ve oyalandırıyor... Ayrıca hatırlatmalı: Ülkemiz, kahredici çelişkiler içinde. Kabaran yoksul kitleye, gitgide çoğalan işsiz milyonlar eklenmiştir. Ekonominin sürekli büyüdüğü haberleri bu insanları doyurmuyor. Bir de, aşırı nüfus artışı ve köylerden kentlere akan denetimsiz göç korkutuyor. Böyle bir ortamda, yükün ağırlığını taşıyacak olanlar kadınların omuzları değil midir? Tarım kesimindeki kadınların derdine, kentlerde başkaları ekleniyor. Son bir konu, erkeklerin kadınlarla iktidarı eşitçe paylaşmalarına gelince... Batı’da, kadınların siyasal haklarını elde etmeleri, ilk aşamada, seçme ve seçilme açısından eşitsizliğin kaldırılması olarak başladı ve 20. yüzyılın ilk yarısında başarıyla noktalandı. Ne var ki, Batı’da bile, kadınlar eğitim, meslek seçimi ve çalışma olanakları açısından daha iyi koşullara sahip olsalar da; siyasal yaşamda, İskandinav ülkelerinin dışında ‘‘temsil edilmeme’’ gibi bir olay vardır ve onu aşma konusu tartışılıyor; engelin giderilmesi ise, başta demokrasinin yeniden kurulmasından ve eğitimden geçiyor. Batı ise, ‘‘cinslere eşit temsil’’ olanaklarını arıyor ve ‘‘kota uygulaması’’ da, bulduklarından biridir. Türkiye de bu tartışmaların içindedir. Kadınsız demokrasi olmaz! Ya aile içi şiddet, töre cinayetleri? İşte kadın sorununda gelip durduğumuz nokta! ? Türkiye’de, olumlu önlemlerin hayata yansıması için, bir ‘‘zihniyet değişimi’’nin hızlanmasından başka çare yoktur. Bu zihniyet değişimi de kendi kendine gerçekleşecek değildir; yolları asıl açacak olan, kadınların bilinçlenmesidir; ve tavizsiz, dimdik durmalarıdır. Türkiye’de kadınlar, Duygu Asena’ya borçlu olduklarının bilinciyle de yürüyecekler... Erdoğan’a yalanlama ERDOĞAN ERİŞEN ORDU Ordu’da hükümeti protesto mitinginde göstericilerin yolu kapatması sonucu ambulansta iki kişinin öldüğünü açıklayan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın verdiği bilginin doğru olmadığı ortaya çıktı. Ordu İl Sağlık Müdürü Halis Türkyılmaz, ambulansta ölüm olayının yaşanmadığını ve ölenlerin boğularak yaşamlarını yitirdiklerini açıkladı. Önceki gün yaptığı açıklamada miting nedeniyle karayolunun kapatıldığını ve bu sırada ambulansta bulunan iki kişinin öldüğünü, bu yüzden Emniyet Müdürü Rıdvan Güler’in açığa alındığını belirten Erdoğan’ın açıklamaları asılsız çıktı. İl Sağlık Müdürü Türkyılmaz ‘‘112 kayıtlarında ambulansta yaşamını yitiren hiç kimse gözükmüyor. O gün boğularak yaşamını yitiren iki kişinin de denizden çıkarıldıklarında eks oldukları tespit edildi’’ ifadesini kullandı. Ancak Türkyılmaz, açıklamalarının basına yansıması üzerine, ‘‘Benim o gün ambulansta ölen yok şeklinde açıklamam yok’’ dedi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Üzüm üreticileri, maliyetlerinin altında ürün satmalarına neden olan hükümet politikalarını 15 Ağustos’ta Alaşehir’de yapacakları mitingle protesto edecek. Eylemi düzenleyen Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜzümSen) Genel Başkanı Adnan Çobanoğlu, üreticinin tüccar ve tefeciye karşı tek başına bırakıldığını belirterek ‘‘Artık kendi hükümetimiz eliyle büyük tarım ve gıda şirketlerine nasıl pazarlandığımızı öğrendik’’ dedi. Tarımda yaşanan sıkıntılara ve buna neden olanlara karşı yıllarca sessiz kalan üretici, artık alanlara çıkıyor. Geçen yıllarda Manisa ve Aydın’da, son olarak yaklaşık 80 bin fın ? Geçen yıllarda Manisa ve Aydın’da, son olarak yaklaşık 80 bin fındık üreticisinin katılımıyla Ordu’da yapılan mitinglerin ardından, üzüm üreticileri de alanlara çıkıyor. ÜzümSen öncülüğünde düzenlenen ‘‘Üzümümüze Emeğimize Sahip Çıkalım’’ mitingi 15 Ağustos’ta Alaşehir’de düzenlenecek. dık üreticisinin katılımıyla Ordu’da gerçekleştirilen mitinglerin ardından, üzüm üreticileri de yeni sezon öncesi AKP hükümetini uyarma kararı aldı. ÜzümSen öncülüğünde düzenlenen ‘‘Üzümümüze Emeğimize Sahip Çıkalım’’ mitingi 15 Ağustos tarihinde saat 14.30’da Manisa Alaşehir’de gerçekleştirilecek. Sendika Genel Başkanı Çobanoğlu, hükümetle birçok kez görüşmelerine karşın sıkıntıların giderilemedini, maliyetlerin altında ürün satmak zorunda kaldıklarını belirterek ‘‘Artık bıçak kemiğe dayandı’’ dedi. Geçen yıl yaklaşık 1030 YTL maliyetle ürettikleri kuru üzümün kilogramına Tariş’in 1025 YTL ödeyebildiğine dikkat çeken Çobanoğlu şunları söyledi: ‘‘Bu yıl rekolte fazlalığı nedeniyle de fiyatlar daha aşağı düşecek gibi görünüyor. Bu bizim daha da yoksullaşmamız demek. Yabancı şirketler üreticiyle tek ta raflı sözleşme yapmaya başladılar. Sözde hükümet bunu engellemek için gerekli yasaları çıkaracaktı. En ufak bir adım atılmadı. Üretici tüccar ve tefeciye karşı yalnız bırakılıyor. Yeni sezondan önce hem Tariş’i, hem hükümeti uyarmak istiyoruz. Tariş böyle giderse elindeki mal varlıklarını da yitirecek.’’ Sendikanın üreticileri mitinge çağrı metninde de yaşanan sıkıntılara ilişkin, ‘‘Biz çiftçiler, artık olup bitenlerin de farkındayız. Kendi hükümetlerimiz eliyle büyük tarım ve gıda şirketlerine nasıl pazarlandığımız, bizlerin nasıl feda edildiği, de yine yaşayarak öğrendik’’ görüşüne yer verildi. SHP Genel Başkanı Karayalçın: FİSKOBİRLİK başrolde olmalı GİRESUN (Cumhuriyet) SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, yeni bir fındık piyasasının inşa edilmesi gerektiğini belirterek ‘‘Bu piyasanın da baş aktörü FİSKOBİRLİK olmalıdır’’ dedi. Karayalçın, dün Giresun Gazeteciler Derneği’nde (GGD) düzenlediği basın toplantısında, Fındıkta tespit ettikleri 3 sorunun çözümünün, üretici ve Türkiye ekonomisi açısından yaşamsal bir önem taşıdığını ifade ederek ‘‘Bunların başında fındık piyasasının çöküşü gelmektedir. Piyasanın çöküşünü, fiyatların, yarı yarıya düşmesiyle ve siyasi iktidarın piyasa kurumlarına müdahalesiyle açıklıyorum. Önümüzdeki en temel görev, yeni bir piyasanın inşa edilmesidir. Mutlaka yeni bir fındık piyasası inşa edilmeli. Bu piyasanın da baş aktörü FİSKOBİRLİK olmalıdır’’dedi. Fındıkta yaşanan ikinci acil sorunun, 2006 ürünü arz fazlası fındık, diğer acil sorun ise üreticinin 2004 2005 yıllarından kalan alacağı olduğunu anlattı. Başbakan’ın unuttuğu ölüm Ordu’daki fındık mitinginde yol kapatanlar yüzünden iki hastanın ambulans içinde öldüğünü ileri süren Erdoğan, Urfa’da yol açtığı faciayı görmezden geliyor. Erdoğan’ın 14 Mayıs 2005’te Urfa’ya yaptığı gezi sırasında geçtiği güzergâhlar trafiğe kapatılıyor. Diyaliz hastası Mehmet Sait Hiçdurmaz’ı İpekyolu Caddesi üzerindeki Şanlıurfa Diyaliz Merkezi’ne götüren servis aracı da trafiğe takılıyor. Hiçdurmaz’ın yakınlarının polis ekiplerine tüm yalvarışlarına karşın, aracın geçişine izin verilmiyor. Haftada üç gün makineye bağlanması gereken Hiçdurmaz, çaresiz kalınca çevresindekilerin de yardımıyla yürümek zorunda kalıyor. Ancak sıcağın etkisi ile fenalaşan Hiçdurmaz, diyaliz merkezine ulaştıktan kısa bir süre sonra yaşamını yitiriyor. Hiçdurmaz’ın eşi Nihal Hiçdurmaz’ın açtığı dava hâlâ sonuçlanmadı. CHP İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü, Başbakan’a türban eylemlerindeki tavrını sordu ‘Başbakan şiddete teşvik ediyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, hakkını aramak amacıyla miting düzenleyen yurttaşlara ‘‘biber gazı ve su ile müdahale etmeyen’’ emniyet müdür vekilini suçlaması tepki çekti. CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, ‘‘Başbakan ve arkadaşları, suçluların telaşı içerisindedirler. İlk fırsatta fındık üreticisinden gerekli dersi alacaklardır’’ dedi. CHP İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü de, Başbakan’a ‘‘türban nedeniyle yapılan eylemlerde benzer tavrı sergileyip sergilemediğini’’ sordu. Erdoğan’ın sade yurttaşa biber gazı sıkılmasındaki ısrarına da tepki gösteren Anadol, ‘‘Yasal ve anayasal haklarını kullanan ve miting yapan insanlara karşı biber gazı ve su sıkılması konusunda verilen emri yerine getirmedi diye emniyet müdür vekilini görevden alan zihniyet, bu iktidarın ne kadar çaresiz hale geldiğinin göstergesidir’’ diye konuştu. CHP İzmir Milletvekili Ülkü Erdoğan’ın ‘‘şiddet dolu’’ açıklamalarını TBMM gündemine taşıdı. ‘Neden göz yumuldu’ Ülkü, Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği önergede “Eğer gereken buysa, görev süreniz içinde türban nedeniyle düzenlenen gösteri ve mi tinglerde Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzeni aleyhine çok ağır eylemler ve hakaretler yapıldığı halde, 2005 Eylül ayında Fatih Camisi avlusunda cuma namazı çıkışında ‘Hizbut Tahrir’ üyelerinin gösterisine, Emniyet’in haberi olduğu halde müdahale etmemesi, gibi olaylara neden göz yumulmuştur” dedi. ACI KAYBIMIZ Cemiyetimiz üyesi, ustamız, ağabeyimiz, 1999 Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü ve Basın Şeref Kartı sahibi, Milliyet Gazetesi yazarı İBRAHİM ARSLANOĞLU 1912 .... O bir Kuvai Milliyeci idi. 94 yıl Aydınlanmanın neferi olarak yaşadı. Hani bir denizci türküsü vardı: Karadeniz Karadeniz Gelen düşman değil biziz Onun sana selamı var Diyor ki düşmanın ne canı var? Kovsun onu sularından Orada Türk sancağı var. Işıklar içinde yat. Karasu’dan Dostların TEŞEKKÜR Oğlum Koray Tüysüz’ün ameliyatı ve tedavisinde emeği geçen İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Androloji bölümünden değerli doktorlar YILMAZ ÇETİNER 2 Ağustos 2006 Çarşamba günü yitirdik. Kaybı topluluğumuzda üzüntü yaratan Yılmaz Çetiner için 4 Ağustos 2006 Cuma günü saat 10.30’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti önünde bir tören düzenlenecek. Çetiner’in cenazesi daha sonra Bebek Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından Anadoluhisarı Aile Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Arkadaşımızı saygı ve sevgiyle anarken, ailesine, yakınlarına, Milliyet Gazetesi’ne ve basın topluluğuna başsağlığı dileriz. TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ VEFAT DİSK’in kurucu üyelerinden eski Genel Başkan Yardımcısı ve Basınİş Sendikası eski Genel Başkanı EHLİMAN TUNCER 02 Ağustos 2006 Çarşamba günü vefat etmiştir. Cenazesi 05 Ağustos 2006 Cumartesi günü Merter, Veysel Karani Camii’ndeki öğle namazını müteakiben HabiblerCebeci Mezarlığı’nda toprağa verilecektir. ZEHRA, SEMİH, SEMİRAL, SEVİNÇ ve YARKIN TUNCER Pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. BURCU ÖZAYDIN Prof. Dr. Ateş KADIOĞLU, Dr. Ömer ACAR, Dr. Mansur HALİLOV ve diğer sağlık personellerine yakın ilgileri nedeniyle müteşekkirim. Babası Ali Tüysüz Dosya No: 2004/4480 21.06.2006 tarihli satış ilanında satış saatinin 15.005.10 olarak ilanına karar verilmiştir. İlan olunur. 19.07.2006 Basın: 38041 KOCAELİ 5. İCRA DAİRESİ’NDEN DÜZELTME İLANIDIR DOSYA NO: 2006/80 Es. Davacı Meryem SÜRER tarafından davalı Cafer SÜRER hakkında açılan Boşanma davasında, davalının adresi zabıta marifetiyle tespit edilemediğinden dava dilekçesinin basın ilan yoluyla tebliğine karar verilmiştir. Bursa ili, Kestel ilçesi, Merkez nüfusuna kayıtlı, San ve Kazel oğlu, 1956 doğumlu davalı CAFER SÜRER’in duruşma günü olan 03.10.2006 günü saat 09.15’te duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, gelmediği veya mazeret bildirmediği, delil de ibraz etmediği takdirde HUMK’nin 213377. maddeleri uyarınca yargılamaya yokluğunda devam edileceği ve hüküm kurulacağı, dava dilekçesinin tebliği yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 20.07.2006 Basın: 37843 RİZE AİLE MAHKEMESİ’NDEN CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle