14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS 2006 CUMA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Olivier Dahan’ın efsanevi şarkıcıyı beyazperdeye taşıdığı yeni filmi yakında izleyiciyle buluşacak YAZI ODASI SELİM İLERİ ‘Kaldırım Serçesi’ sinemada ASLI SELÇUK Kitap Okumak 1985 kışında yaman bir kıştı karda kıyamette, Milliyet gazetesi için bir röportaj dizisi hazırlamıştım. Toplumumuzda sivrilmiş, maddî olanaklara kavuşmuş bazı hanımlarla da görüşmüştüm o günlerde. Çoğu, çalışmıyor, evinde oturuyordu. Çoğunun, ev işlerine bakan yardımcısı, yardımcıları vardı. Televizyon o sırada da kasıp kavuruyor muydu, hatırlamıyorum. Hatırladığım, bu hanımların tek satır kitap okumadıklarıydı. Evler kitapsızdı. Ne hafif, pembe bir eser, ne ciddi bir yapıt. Yaşlılıktan gençliğe, okuma isteği daha da düşüyordu. O kadar ki, içlerinden biri, en genci, üniversite öğrencisi olan bir hanım, ‘‘Kitap okur musunuz?’’ diye sorduğumda şu yanıtı vermişti: ‘‘Boş zamanlarımda yün örerim.’’ Yanıtı, aklım buruşuncaya kadar hatırlayacağım besbelli. Kitap okumak, boş zamanlarımızı değerlendirmek midir? O gün bugün sorarım. Bir üniversite öğrencisi bile böyle düşündüğüne göre, ülkemizde çok az kitap okunmasını handiyse doğal karşılamamız gerekecek. Hem, geçen zamanda durum daha da tatsızlaşmış. Yazar olduğumu öğrenen genç... çok genç bir işadamı, elinde şarap kadehi, ‘‘Yok yahu, bu yaşa kadar yazı mı yazdınız, roman filan?’’ diye sordu birkaç gün önce... ??? Yazmaya çalışıyorum hâlâ. Sorunu ‘‘boş zamanlar’’ açısından ele aldığınızda, böylesi zamanları değerlendirmek için kitap okumanın hayli sıkıcı, yararsız bir uğraş olduğunu yıllardır açık seçik saptayabiliyoruz. Yün örmek, televizyonda eli ayağı düzgün bir programı izlemek, müzik dinlemek, belki bunlar bile yararsız çabalar bugün. Karşıki komşuyla bitişiktekini çekiştirmek, telefonda iki saat yeni sevgilinizi anlatmak, magazinlerde falancanın beyanatını okumak hem daha zekli, hem daha renkli, oyalayıcı... Şunu da vurgulamak isterim: Bizde, okunmayan kitapların başında edebiyat eseri geliyor. ‘‘Edebiyat’’ dendi mi, kitlenin sözlüğünde, eşittir ‘‘palavra’’ yazılı: ‘‘Bırak şu edebiyatı!..’’ Ya da: ‘‘Edebiyat yapma bana!..’’ Tuhaftır, tarihinin hiçbir döneminde gerçek Türk edebiyatçısının palavraya gönül indirmemesine karşın, o, her dönemde, hiç de hak etmediği bu soy sövgülerle iç içe yaşayagelmiştir. ??? Sırtındaki marka çul en az dört beş yüz Yeni TL’lik yaşıtım hanımefendi, ‘‘Şöyle baktım kitaplarınıza, sizi hiç okumamıştım, hani alayım dedim ama çok pahalı... Çoook!’’ diyor. Gülümsüyorsunuz ister istemez. Bu hanımefendiye, almak istediği kitapları defterine yazıp, bu edim için para biriktirip, her ay bir iki kitaba ‘‘kavuştuğunu’’ söyleyen öğretmen dostumdan söz açmak isterdim. Ama altmış yaşına yaklaşırken insanın kendini koruması gerekiyor. Öfkemi dizginleyip dizginleyemeyeceğimi kestiremedim. Örnekler, son dört beş yılda çoğaldıkça çoğaldı. Yine yaşıtım ve sınıf arkadaşım liseden bir mühendis bey, ‘‘Beni tanımadın mı?!’’ dedikten sonra, ‘‘Biz seni unutmadık, televizyonlar her gün...’’ diye sözde iltifatta bulundu. Gerisi çok ilginçti: ‘‘Madem program yapıyorsun, neden Yahya Kemal’ler, Nâzım Hikmet’ler, Kurtuluş Savaşı Edebiyatı? İki üç defa seyrettim, çok sıkıcı valla...’’ ‘‘Eh, yaptırtıyorlar. Kovmadılar hâlâ’’ dedim. Değerli usta Zeliha Berksoy, yedi sekiz yıl önce, ‘‘Boş yere tartışıyoruz’’ demişti, ‘‘On yıl sonra edebiyat, tiyatro, sanat kimsenin umurunda olmayacak. Biz de kurtulacağız...’’ Zeliha’nın sözünü unutmadım. Ve yılları saydım. Sevgili arkadaşımın tek yanılgısı, iki yıl daha konuşulur sanmış olması. Sekiz yıl geçti, biz de kurtulduk... Öneriler: Kitap / Perde Arası, Virginia Woolf, Tomris Uyar’ın çevirisi, Can Yayınları, 1992. Marvin Gaye, Iggy Pop, Jimmy Hendrix, Sammy Davis Jr., Janis Joplin, Johnny Cash, June Carter, Ray Charles gibi şarkıcıların özyaşamlarını yansıtan Amerikan filmleri modasına Fransızlar da uydu. Bir kısmı ülkemizde çekilen, gösterime de giren Kızıl Nehirler 2: Kıyametin Melekleri’nin yönetmeni Olivier Dahan, yaşarken kendi efsanesini yaratmış şarkıcı Edith Piaf’ın yaşamını beyazperdeye taşıdı. Dahan, Edith Piaf’la ilgili bir serginin kataloğunu incelerken çok etkilendiğini, bu eşsiz sanatçının filmini yapmak istediğini, yapımcısı Alain Goldman’a telefon iletisiyle bildirmiş: ‘‘Büyük bir aşk filmi, trajik, popüler, romanımsı bir müzikal olacak bu. İçeriği Fransız, yine de uluslararası bir yapım.’’ Zaman dışı bir kişilik D İletiyi alınca çok heyecanlanan Goldman, anında tasarıya olurunu vermiş: ‘‘Konu eskimiştir diye düşünmedim bile. İnanılmaz yazgıları olan kişilerin yaşamları insanlık için her zaman öğretici olmuştur. Piaf zaman dışı bir kişilik. Bugün bile Paris’in en büyük diskoteği Baron’da, gecenin ikisinde onun remikslerini çalıyorlar’’ diyor Goldman. Senaryo üzerinde çalışan Dahan’ı ilk etkileyen olay, Piaf’ın gençlik resimleri olmuş: ‘‘Bakışlarındaki güç olağanüstüydü. Piaf’ı herkesin tanıdığı kadar biliyordum; şarkılarını, yaşamıyla ilgili yönlerini, o kadar.’’ Yönetmen, birinci tekil kişinin ağzından izlenimci bir senaryo yazmaya başlar, sanatçının aha yaşarken efsaneleşen ünlü Fransız şarkıcısı Edith Piaf’ın yaşamı bir kez daha film oluyor. Ancak, Fransız yönetmen Olivier Dahan’ın çektiği yeni Piaf filminde şarkıcının sinema ve tiyatro oyunculuğunu, ünlü sevgilileriyle olan ilişkilerini göremeyeceğiz. Piaf’ı Marion Cotillard’ın canlandırdığı ‘La Mome’u , yönetmen Dahan; ‘‘Büyük bir aşk filmi, trajik, popüler, romanımsı bir müzikal. İçeriği Fransız, yine de uluslararası bir yapım’’ diye betimliyor. 20’sinden 48’ine Piaf Oyuncu kendini tümüyle rolüne verir. Piaf’ın değişik yaşamöykülerini okur, saçının bir kısmını kestirip alnını açtırır, Piaf’ın efsanevi siluetine benzemeye, şarkılarını elleriyle yorumlamasına çalışır. Roman Polanski’nin makyaj şefi DidierLavergne ve EyesWide Shut, Brokeback Dağı gibi filmlerin kostümcüsü Marit Allen’ın destekleriyle Marion Cotillard’da Piaf’ın 20’sinden 48’ine dek olan görüntüsü yaratılır. Prag, Paris, Los Angeles’ta yapılan çekimlerde Fransız sinemasının Gerard Depardieu, Sylvie Testud, Emmanuelle Seigner, Catherine Allegret, PascalGregory gibi güçlü adları var. Prag’daki Barrandov Stüdyoları’nda kurulan dört bin metrekarelik setlerdeki dekorlar PerOlof Renard’ın (AngelA). Mobilya ve aksesuvarların yüzde 90’ı da Fransa’dan getirildi. Edith Piaf’la Marcel Cerdan’ın büyük aşkını anlatan, Piaf’ı Evelyne Bouix’in, Cerdan’ı da gerçek oğlu Marcel Cerdan Jr.’un canlandırdığı Claude Lelouch’un Edith ve Marcel’inden (1982) on dört yıl sonra, yepyeni bir Piaf filmi, La Mome (sevgili) yakında izleyiciyle buluşacak. Edith Piaf filmi, La Mome (sevgili) yakında izleyiciyle buluşacak. yaşamındaki olayları tarih sırasıyla vermez, sahneleri birbirine düşünceler, duygularla bağlar. Müzikal bir komedi yapmayı ise hiç düşünmez, Piaf’ın şarkıları kısa geçiş anlarında playback’ten duyulacak, yaşamı ve sanatı arasındaki bağı yansıtacaklardır. Şarkıcının sinema ve tiyatro oyunculuğunu, ünlü sevgilileriyle olan ilişkilerini filmde göremeyeceğiz. Çünkü Dahan bazı seçimler yapmış: ‘‘Piaf’ın kâhyası, menajeri, müzisyenler, Marcel Cerdan, Georges Moustaki gibi ünlü âşıkları olma yacak. Yves Montand da yok. Oyunculuğunu göstermeme de gerek yok, şarkı söylerken onun bu yönünü zaten görüyoruz.’’ Yönetmen, 240 sayfalık senaryosunu Piaf’ın yaşamöyküsünü yazan Isabelle Sobelman’la birlikte 100 sayfaya indirir. Sıra Piaf’ı canlandıracak oyuncuya gelir. Dahan’ın ilk tercihi Marion Cotillard’dır, ama 20 milyon Euro tutarındaki film için yapımcı Audrey Tautou gibi daha iş yapıcı isimler arar. Sonunda yine Cotillard’da karar kılınır. VAYA CON DIOS PARKORMAN’DA İstanbul’da İspanyol ezgileri Kültür Servisi Belçika’nın ülkemizde de çok sevilen dünyaca ünlü topluluğu Vaya Con Dios Alfa Romeo’nun sponsorluğu ve Axess’in katkılarıyla 13 Ağustos Pazar akşamı özel bir konser için Parkorman’da. İspanyolca ‘Tanrılarla Birlikte Git’ anlamına gelen Vaya Con Dios topluluğunun Con Dios, Willy Will ayrıldıktan sonra çıkardığı ‘Puerto Rico’ ve ‘Don’t cry for Louie’ single’larıyla ününü dünya çapına taşıdı. İkinci albümlerinde yer alan ‘What’s a woman’ ve özellikle ‘Nah neh nah’ şarkılarıyla tarihi bir başarı yakalayan topluluğun elemanlarından Dirk Schoufs 1991 yılında ayrıldı. Dani Klein’ın tek başına hazırladığı ‘Time Flies’ ile devam eden istikrar, topluluğun aslında muhteşem bir kadın solistten s io D n o Vaya C oluştuğunu gösterdi. 1993 yılında çok hikâyesi 1986 yılında başarılı bir dünya başladı. Daha önce turnesi gerçekleştiren çeşitli topluluklarda yer Vaya Con Dios; alan Dani Klein Almanya, Fransa ve (vokal), Dirk Schoufs İskandinav ülkeleri (bas gitar) ve Willy başta olmak üzere Lambregt (gitar) dünya çapında geniş bir tarafından kurulan Vaya dinleyici kitlesine Con Dios’un ilk single sahip. Vaya Con Dios çalışması ‘Just a friend uzun bir ara sonrasında of mine’ Avrupa’da 2004’ün Ekim ayında büyük başarı kazandı. yayımladığı ‘The İspanyol ezgilerini Promise’ albümüyle temel alan ve akustik müzik dünyasına geri çalgıları kullanan Vaya döndü. ‘D Marin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali, 25 28 Ağustos tarihleri arasında Doğuş Grubu ve Garanti Bankası’nın ana sponsorluğunda yapılacak. D Marin Turgutreis Marina’da gerçekleştirilecek festival, dünyanın sayılı müzisyenlerini bir araya getirecek. Bodrum ‘klasik’e yelken açıyor Kültür Servisi Bodrum, 25 28 Ağustos tarihleri arasında Doğuş Grubu ve Garanti Bankası’nın ana sponsorluğunda yapılacak, ‘DMarin Turgutreis Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nin ikincisine evsahipliği yapmaya hazırlanıyor. D Marin Turgutreis Marina’da gerçekleştirilecek festival, dünyanın sayılı müzisyenlerini bir araya getirecek. Sanat yönetmenliğini Kemal Küçük’ün yaptığı ‘DMarin Turgutreis II. Uluslararası Klasik Müzik Festivali’, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da 4 gün üst üste 4 ayrı senfoni orkestrasını ağırlayacak. Günbatımı ve Gece Konserleri olmak üzere her gün 2, toplamda 8 konserin yer alacağı festival, Bodrum kıyılarını dünyaca ünlü ustaların ezgileriyle klasik müziğin merkezi yapacak. Festival, 25 Ağustos Cuma günü gün batımında, dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük klasik müzik dehası olarak gösterilen Mozart’ın 250’nci doğum yılı anısına düzenlenecek ‘Mozart Akşamı’ ile başlayacak. Aynı akşam ‘Aşkın Gücü’ konusuyla Şef Gürer Aykal yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası, Güher&Süher Pekinel kardeşlerin solistliğinde dinleyenleri büyüleyecek. Konserin ikinci yarısında ise Hakan Aysev (bas), Burçin Çilingir (soprano) ile BolşoyKirovMünih Madrid solistleri, gecenin keyfini zirveye çıkaracak. Herkes için klasik müzik Festival’in bu yılki diğer konukları arasında, Anjelika Akbar, Elif Yurdakul, Cihat Aşkın, İlya Gringolts, Jiri Barta ve Gülsin Onay gibi dünyaca ünlü solistler yer alıyor. Bilkent Senfoni Orkestrası’nın yanı sıra Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası ve Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası da festivalin konukları arasında. Duyuru çalışmalarının Türkçe ve İngilizce yapılacağı festivale Yunan Adaları Kos, Kalimnos, Laros adaları da resmi olarak davet ediliyor. Bu adalardan gelmek isteyen klasik müzik tutkunları için tekne seferleri düzenlenecek. Programı ‘‘herkes için klasik müzik, katıksız klasik müzik’’ ilkesiyle hazırlanan DMarin Turgutreis II. Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nin biletleri DMarin Turgutreis Marina’da 1 Ağustos’ta satılmaya başlandı. (0 252 382 92 00 / 3230) Homeros şiir ödülü bu yıl verilmiyor ? ÇANAKKALE (AA) Çanakkale’de düzenlenen ‘Uluslararası Troia Festivali’ kapsamında, insanlığa ve barışa katkı sağlayan kişilere geleneksel olarak verilen ‘‘Homeros Şiir Ödülü’’, bu yıl Ortadoğu’da yaşanan savaş nedeniyle verilmeyecek. Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, makamında düzenlendiği sohbet toplantısında, 916 Ağustos tarihlerinde 43’üncüsü düzenlenecek festivalin temasının, Ortadoğu’daki savaş henüz başlamadan önce ‘‘Barış kültürümüz olsun’’ olarak hazırlandığını hatırlattı. Festival kapsamında geleneksel olarak düzenlenen Homeros Şiir Ödülü’nü bu yıl Türk ve Yunan dostluğunun gelişmesine büyük katkı sağlayan Zülfü Livaneli ile Maria Faradouri’ye vermeyi planladıklarını belirten Gökhan, şöyle konuştu: ‘‘Bu ödülü, insanlığa ve barışa katkı sağlayan kişilere veriyorduk. Ancak Ortadoğu’da halen yaşanan kanlı savaş nedeniyle bu yıl verilecek bu barış ödülünün bir anlam taşımayacağını düşünerek iptal ettik. Bunun yerine festivalin açılışında Ataol Behramoğlu hazırladığı Homeros Barış Bildirgesi’ni okuyacak.’’ 12 BİN 418 ENJEKSİYON AMPULÜNDEN MAKET Billur Köşk’le Guinness’e başvuracak Kültür Servisi ‘Billur Köşk’, Mehmed İnce’nin toplam 12 bin 418 enjeksiyon ampulünü kullanarak yaptığı, yüksek liği 110 cm, eni 69.5 cm. olan bir ev maketi. Eski bir eczacı kalfası olan İnce, çalıştığı yıllar süresince biriktirdiği bu ilaç ampullerini, daha öncesinden merak saldığı el sanatlarında kullanmak istemiş ve böyle ce bu evi tasarlamış. İnce, bu alışıldık ölçülerden büyük ayrıntılı ve çok daha süslemeli ev maketiyle Guinness Rekorlar Kitabı’na başvurmayı tasarlıyor. Evin yapımında tüm diğer malzemeleri de özenle seçen İnce, bahçe vb. gibi bölümlerde kullandığı ahşap malzemeyi de özel olarak getirtmiş ve doğal yollarla işlemiş. Bu ev maketinin yapımı da tam 8 yıl sürmüş. Savaşa karşı belgesel sinema ? İZMİR(AA) İzmir’de, ‘Savaşa Karşı Belgesel Sinema’ temasıyla Filistin ve İsrail filmleri izleyiciyle buluşacak. Belgesel Sinemacılar Birliği’nce, Konak Belediyesi Güzelyalı Kültür Merkezi’nde 711 Ağustos tarihlerinde ‘Savaşa Karşı Belgesel Sinema’ konusunda İsrail Filistin belgeselleri gösterimi yapılacak. Belgesel Sinemacılar Birliği, etkinlikle, ‘‘Ortadoğu’da yaşanan 58 yıllık bir öykünün 2000’li yıllardaki gerçeklerini, Filistinli ve İsrailli muhalif belgesel sinemacıların gözüyle aktarmayı, Filistin ve İsrail’de yaşananlara ilişkin farkındalıklar yaratmayı’’ amaçlıyor. CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle