10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2006 SALI 18 SPOR spor?cumhuriyet.com.tr TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun ‘KKTC’yi tanıtma zaferi’ ceza endişesine yol açtı, gözler FIA’da Formula 1’ de kürsü sıkıntısı F1’DE DE İKİYE BÖLÜNDÜ Güney kızgın Kuzey mutlu Spor Servisi İstanbul’da önceki gün düzenlenen Formula 1 Petrol Ofisi Türkiye Grand Prix’sinde birinci gelen Ferrari pilotu Felipe Massa’ya kupayı KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın vermesi, Rum basınında geniş yer buldu. Gazeteler, Rum yönetiminin, durumu ilgili mercilere şikâyet edeceğini yazdı. Formula 1 yarışının politik amaçlı kullanıldığını öne süren Fileleftheros gazetesi, ‘‘Türkler Grand Prix ödülünü vermesi için Talat’ı görevlendirdi. Formula 1’le kışkırtmaya cevap geliyor’’ başlığını kullandı. Fileleftheros, Rum yönetiminin, ödül töreninde Talat’ın ‘‘KKTC Cumhurbaşkanı’’ olarak anons edilmesini ilgili tüm uluslararası kuruluşlara şikâyet edeceğini iddia etti.. Rum Politis gazetesiyse ‘‘Talat zorla başkan’’ ifadesini kullandı. Bu arada Almanya basınında Talat’ın bölge temsilcisi olarak tanıtılması şaşkınlık yarattı. Öte yandan Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Bursa Şubesi’nin daveti üzerine Bursa’ya gelen KKTC Şehit Aileleri ve Malül Gaziler Derneği Genel Başkanı ve aynı zamanda KKTC Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Ertan Ersan, yaklaşık 2 milyar kişinin izlediği Talat’ın ödül verme görüntülerinin kendilerini çok mutlu ettiğini belirtti. Spor Servisi İstanbul’da önceki gün gerçekleştirilen ve Felipe Massa’nın zaferiyle noktalanan Formula 1 Türkiye Grand Prix’sinin ödül töreninde Ferrari pilotuna ödülünü KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın vermesinin yankıları sürüyor. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, bu fikrin tamamen kendisine ait olduğunu belirtirken, Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu Başkanı Mümtaz Tahincioğlu ise sarı kart cezası alınabile ceğini ifade etti. Hisarcıklıoğlu, Massa’ya ödülünü KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın vermesinin kendi fikri olduğunu ve tartışma olmaması için yarış başlayıncaya kadar bunu hem Talat’tan hem de Formula yetkililerinden gizlediklerini belirtti. Hisarcıklıoğlu, Formula yöneticilerinin bir gece önceden ödül verecek ismi sormasına ‘‘Protokolden kimin gelip gelmeyeceği henüz belli değil’’ diye yanıt vererek Talat’ın ismini sakladığını söyledi. Ödülü vereceğine ilişkin gelişmeyi Talat’a bile söylemediklerini ifade eden Hisarcıklıoğlu, yarışlar başlarken Ta lat’a teklif götürdüklerini, Talat’ın, ‘‘Sizin için uygunsa olur. Ancak sizi sıkıntıya sokmayayım’’ dediğini aktardı. Hisarcıklıoğlu’nun sorun olmayacağını söylemesi üzerine Talat, ödülü vermekten memnun olacağını söyledi. Formula yöneticilerinin tepki gösterdiği iddialarına karşılık, ‘‘Hiç kimse bir şey söylemedi’’ diyen Hisarcıklıoğlu, ‘‘O zaman yöneticilerin tepkisi size yansımadı öyle mi’ sorusuna da ‘‘Yansısa da yansıtmadık’’ yanıtını vererek, tartışmayı kendi içlerinde çözdüklerini ifade etti. Tahincioğlu ise FIA’nın organizasyon konusunda çok hassas ol duğunu belirterek ‘‘Para veya uyarı anlamına gelen sarı kartla cezalandırılabiliriz’’ ifadelerini kullandı. FIA’nın her organizasyondan günlerce önce ödül töreninde kimlerin yer alacağını öğrendiği biliniyor. Türkiye Grand Prix’sinde ise bu ismin son ana kadar saklanmasına ve dünyada tanınmayan bir devletin cumhurbaşkanının ödülü vermesine organizasyonun saygınlığı açısından sıcak bakmayan FIA’nın ileride istenmeyen olaylara önlem olması için Türkiye’ye uyarı cezası vermesine kesin gözüyle bakılıyor. ALMANYA’NIN AYIBI ürkiye Grand Prix’sini kazanan Ferrari pilotu Felipe Massa’ya ödülünü veren KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Almanya basınında bölge temsilcisi olarak tanıtılması şaşkınlık yarattı. T Formula 1’deki isim hakkı, Genel Müdür Jan Nahum’u sevindirdi ‘Petrolofisi dünya markası’ 100 MİLYON DOLAR GELİR Formula zengin etti CAN İŞBAKAN Dünyanın en önemli spor organizasyonlarının başında gelen Formula 1, hafta sonu ‘‘rüzgâr gibi geçti’’ İstanbul’dan. 203 ülkeden, 3 milyar kişinin canlı olarak takip ettiği Petrol Ofisi İstanbul Grand Prix’sini Ferrari’den Felipe Massa kazanırken, aslında birçok ‘zafer sahibi’ daha vardı. Bunların en başında ise kendini dünyanın dört bir yanına tanıtma şansı bulan Türkiye geliyor. MSO Pazarlama Müdürü Bülent Özerdim yarış sonrası yaptığı açıklamada 100 milyon dolarlık gelir beklediklerini belirtti. Önemli bir ekonomik getirinin dışında kendi ‘reklamını’ yapma şansı bulan Türkiye, özellikle pazar günü birçok kanalın yarışı canlı yayımlamasıyla birlikte adını durmadan yineletti. Bu kadar önemli bir spor olayının İstanbul’a yılda bir gün uğramasına karşın ilginin geçen seneden daha az olması akıllara soru işaretlerini getirdi. 2005’te 3 günde 182 bin kişi İstanbul Park’a gelirken, bu yıl bu sayı 110 bin kişiye düştü. Yarışın yapıldığı pazar günü tribünlerde ve VIP salonlarında toplam 80 bin kişi yer alırken geçen yıl 110 bin kişiyle seyirci rekorlaruna imza atılmıştı. ARİF KIZILYALIN O tomobil sporlarının en prestijli yarışı olarak gösterilen Formula 1 Dünya Şampiyonası’nın 14. ayağı Türkiye Grand Prix’sinin isim hakkı sahibi Petrolofisi, tanıtım anlamında yakaladığı rüzgarın keyfini yaşıyor. Dünyanın 203 ülkesinde TV’den naklen yayınlanıp, gazetelerde hem fotoğraf, hem de yazılı olarak adı milyonlarca kez yazılan İstanbul Grand Prix’sine adını veren dev akaryakıt firması, tanıtım açısından hedeflerinin üzerine çıkarken, Petrolofisi Genel Müdürü Jan Nahum, ‘‘Petrolofisi ailesi olarak çok mutluyuz. Daha 3 yıl bu organizasyonun içindeyiz. Şu bilinsin ki Petrolofisi dünya markasıdır’’ dedi. Nahum, Formula 1 yarışlarının Türkiye ve Petrolofisi açısından çok iyi geçtiğine değinerek, ‘‘Kimle konuşsak pistin mükemmel olduğunu ve organizasyonun kusursuz gerçekleştiğini söylüyor. Biz de bu yönde çok iyi hazırlıklar yapmıştık. Bunun karşılığını aldığımız için gururluyuz’’ dedi. Yabancı basının kendisiyle İstanbul Park hakkında konuştuğu zaman gözlerinin parladığını söyleyen Nahum, ‘‘Bu büyük bir gurur. Dünyanın her köşesinde Petrolofisi adı geçiyor. Aldığımız tepkiler bizi yüreklendiriyor. Gelecek yıl daha büyük işlere imza atacağız. Çok mutluyuz’’ ifadesini kullandı. Formula 1 takımı olan BAR Honda’nın sponsorluğunu sadece bu yarışlık yaptıklarına da değinen Nahum, ‘‘Honda ile sponsorluk için ilk adımımızı attık. Artık her alanda daha etkin bir rolümüz olacak. Açtığımız yoldan hiç durmadan ilerleyeceğiz’’ diye konuştu. GÖRÜŞ HALİT DERİNGÖR Şampiyonlar Ligi’ne kalamamanın ardından Sakarya yenilgisi bardağı taşırdı NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN Başka Büyükler de Var Ülkemiz futbolunda artık sadece üç büyük yok... Başka büyükler de var hem de Anadolu’da. Zor şartlarda gelişen. Zaman zaman yineliyorum. Artık İstanbul’un büyük dediğimiz takımlarının, Anadolu takımlarıyla pek de farkları yok... Fark, sadece bizim değer yargılarımızda, artık bütün maçlar üç ihtimalli. İstanbul dukalıkları sarsılıyor. Ne var ki Anadolu takımlarını bir averaj takımı olarak düşünen kafalar da var. Bu hafta oynanan maçlar, hepimize ders olmalı. Beşiktaş zorla Konya’yı 31 yenerken Galatasaray, Antep’le 22 berabere kaldı. Bizim Fenerbahçemiz de Süper Lig’e geçen Sakaryaspor’a 21 yenildi. Hatta yenilmedi, ezildi... Bu takımlar ne kadar iyi oynarlarsa oynasınlar, gelebilecekleri nokta belli, daha yukarı çıkamazlar. Şampiyon olmaları hayallerin ötesinde de bir şey... Bu doğruya yakın, doğru. Ne yapsınlar ki... Arkalarında onlara destek olabilecek ne siyasi, ne ekonomik güçler, ne medya var. İngiltere’de ve diğer liglerde ikinci ligden birinci lige geçip şampiyon olan ve hatta Avrupa liglerinde son noktaya gelebilen takımlar var. Bu, doğru. Ama o ülkelerde, demokrasi ve eşitlik var. Kimse yollarına taş koymaz! Politika ile futbolun alakası ise hiç olmaz. Tam anlamı ile sporun bir ‘‘yürüyen, koşan ahlak‘‘ olduğu felsefesi egemendir oralarda. 1960 öncesi Anadolu’da futbolun ‘F’ si yoktu. İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehir takımları aralarında, deplasmanlı ve ismi ‘‘ulusal küme’’ olan maçlar oynanırdı. Bunların dışında Anadolu’nun küçük takımları ile İstanbul’un büyük takımları maç yapsa, atılan gollere çetele tutulurdu. Tanrı rahmet eylesin, o günlerin Futbol Federasyonu başkanı profesyonellikle birlikte, Türkiye Ligi’ni kurdu. O günden bugüne, Anadolu kulüpleri her açıdan büyük gelişmeler gösterdiler. Büyük oyuncular yetiştirmeye başladılar. Yörelerine spor tesisileri yapıldı. Hem de çoğu bugün UEFA kriterlerine uygun. Evrensel maçlar yapılabilir. Futbolun Anadolu’da böylelikle iyiden iyiye geliştiğini apaçık görüyoruz. Fakat nedense bir türlü kabul etmek istemiyoruz. Benim kafamın almadığı hususlar var. Büyük takımlar Anadolu takımlarına yenildiklerinde adeta dünyaları kararıyor. Kulüpleri için de kaos başlıyor. Önce antrenör atıp sonra da Avrupa’dan yabancı futbolcu getirmeye kalkıyorlar! Oysa, Anadolu takımlarının da kendi takımlarından aşağı olmadığını bir düşünseler böyle paniğe kapılmazlar. Bizim Fenerbahçe’nin durumu çok ilginç. Dünya takımı olmak için trilyonlar sarf ediyorlar. Nedense hedefe gidemiyorlar. Çünkü, yöneticiler kendi bildikleri atın dizginini çekemiyorlar. En ufak başarısızlıkta dışarıdakilerin dolduruşlarıyla antrenör ve futbolcularını değiştirmeye çalışıyorlar. Bu nedenle de homojen bir takım kuramıyorlar. Daum değişti, yerine Zico getirildi. Teknik açıdan ikisinin arasında ne fark var? Bunu bana anlatabilecek biri var mı? Savunmaya Lugano isminde bir yabancı alındı. Televizyon spikeri maç başında ‘‘Fener’in defansı sağlamlaştı’’ diyor. Laf ola padişahım. Bu nasıl sağlamlık ki Sakarya’dan 2 gol yiyip mağlup oluyorlar. Önder Turacı ile Lugano arasında ne fark var söyleyebilir misiniz? Fenerbahçe yönetimleri Sakarya’nın Arjantinli Cappura ve Cangele’ye baksınlar bir de astronomik rakamlar ödeyerek aldıkları Lugano’ya... Şapkayı önlerine koyup uzun uzadıya da düşünsünler.. F .Bahçe nereye koşuyor! HİLMİ TÜRKAY Tribünler: Büyütüldü Transfer: Yapıldı Para: Harcandı Seyirci: Muhteşem Tesisler: Kimsede yok Fenerbahçe: ? Sakarya dönüşü sonrası gazetemdeyim. Servis kapımızda çaycımız ‘Seyit usta’ bekliyor beni.. Yüzünde hafif bir gülümseme... ‘‘Zico’yu, Ronaldinho’yu da getirseniz boş. Bu takımda forma giyenlerin hiçbirinde ruh yok’’ diyor.. Düşünüyorum da doğruluk payı yok değil. Bu takımdan kimler geldi, kimler geçti... En son örneği: Gol kralı Zafer Biryol. Adam topu topu 33 dakika giydi Fenerbahçe formasını. Oynamak çok istedi ama oynatılmadı!.. Fenerbahçe’ye gelen futbolcular diğer kulüplere göre çok şanslılar. Her şeyin fazlasına sahipler, tesisse tesis, paraysa para... Yaşantıları son derece lüks, bir dedikleri iki olmuyor. İşleri ne; futbol oynamak; Hani nerede?.. K.Erciyes maçında yanılmışım, çünkü o karşılaşmada bu takımı göklere çıkarmıştım. Sonra gördüm ki her şey eskisi gibi... Ama yazık değil mi o kadar akıtılan paralara.. Başkan istifasının ardından dönüşünü geciktirdi, hoca işi ve transferler zamanında gerçekleşmedi. Gün geçti başkan olaya ‘gecikmeli’ de olsa el attı ve transferler yeniden bir bir gerçekleşmeye başladı. Kaçan Şampiyonlar Ligi’nin ardından hedef şimdi UEFA... Bir, iki olmadı üç yeni transfer dahaa; hepsi de yabancı... Lugano, Alex, Appiah, Kezman, De Souza, ve Edu’yla yabancı kalitesi arttı ama... Peki şimdi ne olacak? Takımda bundan böyle Türk yabancı çekişmesinin yaşanacağı kesin. Kesilecek futbolcu sayısı fazla; sırasıyla Ümit Özat, Serkan Balcı, Semih Şentürk ve Önder Turacı’ya artık kulübe yolu gözüküyor. Dönelim biz Sakarya maçına: bir takım bu kadar mı kötü olur?.. Ne doğru dürüst bir paslaşma ne doğru dürüst bir şut. Al birini vur diğerine.. Ayakta kalan biri de mi yok diye soracak olursanız bu sorunun yanıtı ‘hiç Hakemler Futbol Oynuyor Her yolun bir başı bir de sonu vardır, önemli olan o yolu başlanıldığı gibi bitirmektir. Ancak yolun başında daima sistem karşınıza çıkar. Sistem işin anahtarıdır, o ilkeyi ve organizasyonu içerir. Bunlar olmayınca da asla ve asla başarı gelmez, yani yolun sonu çıkmaz sokaktır. Fenerbahçe nedendir bilinmez, ne sistemden hoşlanıyor ne organizasyondan. Ülkemizin en zengin kulübü olsa da, kurumsallaşmış gibi görünse de ilkesizlik içine işlemiştir. Tek adamlık kimi zaman iyidir, ama çoğu zaman yanlış kulvarlarda boşuna koşmak demektir. Fenerbahçe hedefini ‘‘Şampiyonlar Ligi’’ olarak açıklamıştı, ama gökyüzünde gezerken ayağına takılacak taşın farkında değildi. Oysa çoğu yazarlar uyardılar, Dinamo Kiev’in kolay bir takım olmadığını yazdılar, söylediler, Fenerbahçe’nin başındaki tek adamı uyandıramadılar. Fenerbahçe’nin başındaki tek adam ‘‘Gitsem mi kalsam mi’’ gelgitleri ile zaman yitirirken Kiev’deki ilk maçta daha 50’nci saniyede yenilen gol bile tek adamın aklını başına getiremedi. Sen Lugano gibi bir savunma oyuncusuna milyarları dökmüşsün, ama adamı oynatamıyorsun. Zaten oynatsan da bir futbolcunun giydiği formaya alışması için en az birkaç kez bu fırmayı terletmesi gerektiğini bile bilmiyorsun. İşte Lugano; savunmanın en güvenilir futbolcusu, Fenerbahçe Sakaryaspor’dan iki gol yiyorsa oturup düşünmek gerek. Haftanın hakemleri hiç de iyi not almadılar. Beşiktaş Konyaspor maçının hakemi Zafer Önder İpek, G.Saray Gaziantepspor maçının hakemi İsmet Arzuman, Sakaryaspor Fenerbahçe maçının hakemi Kuddusi Müftüoğlu gördüklerini ve görmediklerini değerlendirirlerken büyük hatalar yaptılar. Haftanın son maçını yöneten Müftüoğlu, yanlış kararlarla belki de Fenerbahçe’nin büyük hezimetini önledi, belki de Fenerbahçe’nin puan kaybına neden oldu, onu bilemem, ama en az 4 büyük hata yaparak skoru etkilediğini söyleyebilirim. Fenerbahçe’nin yediği ofsayt gol, attığı ama sayılmayan golü ve Sakaryaspor’un lehine verilmeyen iki penaltısı, Müftüoğlu’nun İddaacılara attığı kazıktır. Fenerbahçe’nin yenilgisine kılıf hazırlamak gibi düşüncemiz asla olamaz. Sakaryaspor Fenerbahçe’den çok daha iyi futbol oynayarak galibiyeti hak eden bir futbol ortaya koydu. Hatta farklı bir galibiyeti de hak etti. Canını dişine taktı ve döktüğü terin karşılığını aldı. Ama sorun, alın terinin karşılığının alınması. Ne yazık ki çalınan emekleri her hafta yazmak zorunda kalıyoruz. Kezman F.Bahçe’yle 4 yıllık sözleşmeye imza atarken yeni transfer Edu da dün İstanbul’a geli. Kezman’dan Hakan’a taş Spor Servisi F.Bahçe, İspanya’nın Atletico Madrid takımından transfer ettiği Mateja Kezman’la 4 yıllık sözleşme imzaladı. Sırp golcü F.Bahçe’de olmaktan mutluluk duyduğunu belirtirken, ilk toplantısında tartışma yaratacak açıklamalarda bulundu. Kendisine yöneltilen ‘‘Hakan Şükür’ü tanıyor musunuz?’’ sorusuna ‘‘Hakan Şükür’ü tanıyorum. Ancak yanlış kulüpte oynuyor’’ diyerek tepki çekecek bir cevap verdi. Kezman, Fenerbahçe’nin çok büyük bir takım olduğunu söylerken, ‘‘Sadece Türkiye’de de değil Avrupa’da ve dünyada da böyle. Çok ateşli ve iyi biri’ olur. Bunu yalnız ben değil diğer spor yazarları da söylüyor. Sakarya’ya hayran kaldım. Fenerbahçe’ye futbol dersi verdiler. Yok Tuncay’ın golü golmüş, yok bilmem kimin düşürülüşü penaltıymış... Fenerbahçe’nin bunları bu saatten bir taraftara sahip olduğunu biliyorum. Birçok kupa kazanmak için buradayım.’’ diye konuştu. Mateja Kezman, F.Bahçe’nin teklifinden sonra, G. Saray’da forma giyen Sırp oyuncu Sasa Ilıc’ten takım ve İstanbul hakkında bilgi aldığını bildirdi. Kezman, ‘‘Biz Ilic’le beraber büyüdük, ’’ dedi. Öte yandan Sarı Lacivertlilerin yeni transferi Edu dün İstanbul’a geldi. Brezilyalı Deivid De Souza da bugün İstanbul’da olacak. Fenerbahçe’de sakatlığı bulunan Luciano’nun ise sözleşmesinin fesh edileceği öğrenildi. Bu arada Murat Hacıoğlu Ankaraspor’a transfer oldu. sonra hiç mi hiç konuşmaması gerekir. Bu hafta ligler ulusal maç nedeniyle tatile girdi, Zico artık bu süreçte doğruyu bulmak zorunda. Olmadı vay haline... Unutmasın ki Yıldırım başkan bir sezonda 6 teknik adam birden değiştirmişti!.. CUMHURİYET 18 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle