10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2006 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Özel tiyatrolar, özgür tiyatro hareketinin, politik tiyatronun can damarı, tarihi Türk tiyatrosunda bir satır başıdır YAZI ODASI SELİM İLERİ Yine özel tiyatrolar 15 Ağustos tarihli ‘‘Özel Tiyatrolara Köstek mi?’’ başlıklı yazımda, özel tiyatrolara devlet desteği yönetmeliğinin beklenmedik bir zamanda ve biçimde yürürlükten kaldırılmasına ve böylesine hayati önemi olan bir kararın özel tiyatrolarla masaya oturma gereği duyulmaksızın, onlarla en ufak bir fikir alışverişinde bulunmadan alınmasının/açıklanmasının, kelimenin en basit anlamıyla umursamaz, saygısız bir yaklaşım olduğuna değinmiş ve bu kararın tiyatro dünyasında uyandırdığı şaşkınlığın altını çizmiştim. Desteğin kapsama alanı Muzaffer Buyrukçu’ya Veda Ederken Muzaffer Buyrukçu’nun ölüm haberini Cumhuriyet’te okuyunca, onca eserden sonra bu sessizlik! diye düşündüm. Gerçi Cumhuriyet birinci sayfadan vermişti, bir iki gazetede küçük haberler... Muzaffer Buyrukçu’yu, Attilâ İlhan’ı, Duygu Asena’yı uğurladığı gibi uğurlayamıyordu basın. Besbelli, yazılı basınımızın kendine göre, birinci sınıf, ikinci sınıf cenaze törenleri var. Birinci mevki, ikinci mevki gönderişler... İçim sızladı. Muzaffer Buyrukçu’nun özellikle Türk öykücülüğüne emeğini düşündüm. Bazı yapıtları yankıdı. Edebiyatımızı ‘gerçekten’ sevecek kişilerin umutlu yarında daha anlamlı değerlendirebilecekleri öyküler. Muzaffer Buyrukçu, Türk hikâyeciliğinde ‘kendince’ bir mucize yaratmış yazardır. Edebiyat tarihlerinin, öykü incelemelerinin söylediklerini bir yana atmıyorum; ama bence hepsi eksiktir. Onlar diyorlar ki, Orhan Kemal çizgisindeki hikâyeyi yürütmüştür. Orhan Kemal’in takipçisidir. Oysa her yazar ‘biricik’tir. Onlar, büyük, usta Orhan Kemal’den de söz açarlarken, Sabahattin Ali’yle Sait Faik’in bileşimi, bileşkesi diyorlar. Bir bakıma. Ne var ki, Orhan Kemal’in emeğini ifade etmeye hiç mi hiç yetmiyor. Orhan Kemal, Sait Faik’in ve Sabahattin Ali’nin tanıyamayacakları bir toplumsal kimliği haber veriyordu: Lumpen! Az sonra lumpen bütün trajedisiyle her yerde karşımıza çıkacaktı. Muzaffer Buyrukçu’ysa, okumuşyazmışların, aydın, ilerici geçinenlerin küçümsediği, toplumun geleceği için hiçbir şey ummadığı lumpeni yürek yakıcı ruh çözümlemeleriyle kaleme getirdi. Onun hikâyeciliğini zamandizinsel açıdan izleyin, lumpenin yaşadığımız toplumda nasıl ve hangi siyasal etmenlerce var edildiğini açık seçik kavrarsınız. ??? Gençlik öykülerinde, Buyrukçu, işçi sınıfının temsilcilerini, küçük memurları, alınteriyle ayakta kalmak isteyen çalışan genç kızları, Nacet marka jilet satan küçük çocukları yazıyordu. Sonra yıllar geçiyor; Muzaffer Buyrukçu’nun bildik, tanış öykü kahramanları, birtakım çok acı, çok düşündürücü öykülerde, yoldan çıkmış, ülkülerini yitirmiş kişiler olarak bizi yakıyorlardı. Bu dönüşüm, bu çığlık, günün uyduruk moda değerlerine denk düşmediğinden ilgi çekmedi. Oysa Muzaffer Buyrukçu, geleceğimizin en korkulu, en kötümser tablosunu sergiledi. Yaşanmak istenmiş bir cinsellik, yaşanmak istenmiş iyi hayat koşulları, yaşanmak istenmiş sevinçler, mutluluklar ve hepsinin karşısında sermayenin uçsuz bucaksız belirleyiciliği, baskısı, kötülüğü. Yalnızca toplumsal değerler ve cinsellik açısından okuyun Buyrukçu’yu, hemen hiçbir yazarımızın kaleme getirememiş olduğu cesaretlerle yüz yüze gelirsiniz. Bir tek örnek versem yeter: ‘‘Şarkılar Seni Söyler’’ öyküsü. Sanmam ki okuyasınız. Evet, sanmam ki okuyasınız. Şimdi size, şunu oku, bunu koş satın al diyorlar, siz de onları okuyor, onları kişiliksiz kitaplığınıza taşıyorsunuz. Öyle anlaşılıyor ki, Buyrukçu, haysiyetli bir yalnızlık içinde öldü. Aziz dostum Melisa Gürpınar, yedi sekiz ay önce, değerli yazarımızın hasta ve ıssız olduğunu söylemişti. Onu arayıp soranlar arasındaydı Melisa Gürpınar. Dün (cumartesi günü) Melisa Gürpınar’a telefon edecektim. Sonra caydım; hangi utancı söyleyecektim ki? Yıllar önce, bu sütunda ‘‘Yüzün Yarısı Gece’’ öyküsü için bir şeyler çiziktirmiştim. Elimde imkân olsa, bu öyküyü okullarda öykü sanatı için okuturdum diyordum. Bugün de diyorum. Daha çok diyorum. Dağınık öyküleri vardı Buyrukçu’nun, ama çalakalem gidilmemiş, hep bir estetik arayışın peşinde. Lumpenin trajedisine estetik katmak çabasını kim küçümsüyorsa, kendi küçük demektir. Pazar gecesi, çok geç saat yazıyorum bu satırları. Muzaffer Buyrukçu’yu okumamış olan edebiyatseverleri uyarmak isteğiyle. Öneriler: Kitap / Muzaffer Buyrukçu, şurda burda yayımlanmış, darmadağın bütün yapıtları. Ö zel tiyatrolar bu ülkenin tiyatro geleneğinin oluşumunda önemli bir köşe taşıdır. Özel tiyatrolar özgür tiyatro hareketinin, politik tiyatronun can damarıdır. Özel tiyatrolar tarihi Türk tiyatrosunda bir satır başıdır. politikasızlığı ile bağlantılı bir yapılaşmanın sonucuydu. Ayrıca söz konusu yönetmeliğin 2. maddesini okurken insanın aklını ister istemez kurcalayan bir soru da desteğin hangi dernekler, vakıflar kanalıyla ve hangi ölçütler çerçevesinde verileceğidir. Hangi amatör tiyatrolar, hangi dernek veya vakıf tiyatroları, hangi yapılanmalar kapsama alanı içine girecektir bu desteğin? Çok hassas bir konu. Bekleme süreci Söz konusu haberin yayımlandığı ağustos başından bu yana çıkan (az sayıda demekten kendimi alamıyorum) haberler, Maliye ile Kültür ve Turizm Bakanlığı bürokratlarının çözüm arayışı içinde olduklarını ve özel tiyatroların mağdur edilmeyeceklerini açıklıyordu. Bir kez daha hatırlatmakta yarar var: ‘‘Dernek, Vakıf, Birlik, Kurum, Kuruluş, Sandık ve Benzeri Teşekküllere Genel Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerinin Bütçelerinden Yardım Yapılması Hakkında Yönetmelik’’ 5018 sayılı kanuna dayanıyordu ve bu oluşumlara yardım yapılmasını, izlenmesini, denetlenmesini öngörüyor ama gerçek ya da tüzelkişilere yapılan yardımları kapsam dışı bırakıyordu... Sonuçta, bu yeni yönetmelikle ‘şirketleşmiş’ özel tiyatroların desteği önce kesiliyor, sonra da çözüm arayışına gidiliyordu! Bu, kuşkusuz, genel anlamda kültür yaşananların gerisinde olumsuz yaklaşımlar aramamak gerektiğini söylüyorlar’’ diyor ve sürdürüyor: ‘‘Geçen yıl, Kültür Bakanlığı özel tiyatrolara ayrılan ödeneği çeşitli fonlardan aktararak yükseltmişti. Bu yıl için de desteğin yükseltilmesi için verilmiş bir söz vardı. Ama görüldüğü gibi, şu anda acilen çözümlenmesi gereken bir sorunla karşı karşıyayız. Özel tiyatrolar temsilcileri olarak bizim önerimiz, Bakanlığın Özel Tiyatrolara Devlet Desteği Kurulu’nu toplaması, değerlendirmelerin yapılması ve desteğin TİYAP kanalıyla tiyatrolara verilmesidir.’’ Peki, Bakanlık bu öneriye sıcak bakmaz ise ne olacak? Poyrazoğlu’nun yanıtı açık; ‘‘O zaman süratle yeni tüzük çıkararak bu yaşamsal sorunu aşmaları gerekir.’’ Kanımca, özel tiyatroları zor günler bekliyor... Evet, ‘şirketleşsinşirketleşmesin’ özel tiyatrolar bu ülkede tiyatro geleneğinin oluşumunda önemli köşe taşlarıdır. Refik Erduran’dan Tuncer Cücenoğlu’na, Necati Cumalı’dan Melih Cevdet Anday’a, Memet Baydur’a, Behiç Ak’a pek çok yerli yazarın yapıtları ilk kez özel tiyatrolarda buluşmuştur seyirciyle. Tezli oyunlardan bulvar komedilerine, müzikallere çok geniş bir yelpaze özel tiyatroların repertuvarlarını zenginleştirmiştir. Özel tiyatrolar özgür tiyatro hareketinin, politik tiyatronun can damarıdır... Özel tiyatrolar tarihi Türk tiyatrosunda bir satır başıdır... Tabii ki 1982’den bu yana devletten destek alan bu tiyatrolar bundan sonra da bu haktan yararlanmak durumundadırlar. Bunun aksi zaten düşünülemez... Daha önce de vurguladığım gibi, yıllardır işleyen özel tiyatrolara devlet desteği mekanizmasında birtakım aksaklıkların varlığı bilinen bir gerçek. Ama bugün birdenbire ortaya çıkan sorunun boyutları ise çok ciddi. Özel tiyatrolar bekleme sürecindeler. Tiyatro Yapımcıları Derneği (TİYAP) Başkanı Ali Poyrazoğlu, ‘‘Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı, Güzel Sanatlar Genel Müdürü ve Maliye Bakanlığı Müsteşarı ile görüşüyorum. Yetkililer, bu sorunun kanuni bir düğümlenme sonucu ortaya çıktığını ve İsos harabeleri zamana direniyor HATAY (AA) Hatay’ın Erzin ilçesinde bulunan, Hitit, Pers, Doğu Roma, Selçuklular ve Osmanlı gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapan liman, kale, kemer, tapınak ve su depoları kalıntıları bulunan İsos’taki tarihi yapılar, zamana direniyor. İsos’ta, toprak üstündeki yapılar arasında 2 kilometre uzunluğunda ve yüksekliği yer yer 78 metreyi bulan su kanalları dikkati çekiyor. Hatay Ar keoloji Müzesi yetkilileri, İsos Harabeleri’nde uzun bir süredir kazı yapılmadığını, ancak kaçak kazılara yönelik denetimlerde, son olarak, Romalılar tarafından yapıldığı anlaşılan mozaik bulunduğunun tespit edildiğini belirttiler. Yetkililer, bu alanda çalışma yapmak amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan 35 bin YTL’lik ödeneğin aktarılmasını beklediklerini ifade ettiler. 1221 EYLÜL TARİHLERİ ARASINDA Bach günlerine geri sayım... Kültür Servisi Hakan Erdoğan Productions tarafından, KAYRA Şarapları’nın ana sponsorluğunda gerçekleşecek olan ‘İstanbul Bach Günleri’, 1221 Eylül 2006 tarihleri arasında 6. kez İstanbullu müzikseverlerle Alexander Rudin. buluşmaya hazırlanıyor. Rusya’nın en önemli oda orkestralarından Musica Viva, 12 Eylül Salı günü Aya İrini Müzesi’nde vereceği gala konseriyle festivalin resmi açılışını yapacak. Dünyanın en ünlü viyolonselcilerinden, piyanist ve şef Alexander Rudin yönetimindeki orkestra İdil Biret’e eşlik edecek. Müzik tarihinde önemli bir yere sahip olan ev konserleri geleneğini yeniden canlandıran ‘Kayra Ev Konserleri’ kapsamında Musica Viva Solistleri, üç değişik programla, 13, 14, 15 Eylül’de müzikseverlerle buluşacak. Müzikseverleri samimi bir ev ortamında, KAYRA Şarapları eşliği ve Bach ezgileri ile büyülü bir yolculuğa çıkaran ev konserleri Büyükada’da Gülfem Göksel’e ait tarihi Kalvokoresi Köşkü’nde, Bike Gürsel’in Rumelihisarı’ndaki evinde ve piyanistimiz Fazıl Say’ın Teşvikiye’deki evinde yapılacak. Klavsen sanatçısı Benjamin Alard, Bach’ın ‘Goldberg Varyasyonları’ ile 16 Eylül’de ve dünyanın dört bir yanında sergilediği deneysel projesi ‘Andreas Bach Buch’ ile 17 Eylül’de St. Antuan Kilisesi’nde müzikseverlerle buluşacak. Alard, gamba sanatçısı Rebeka Ruso’nun 18 Eylül’deki resitaline de konuk sanatçı olarak katılacak. Bach festivallerinin olmazsa olmazı ‘Çello Süitleri’ bu kez Belçikalı çello virtüözü Roel Dieltiens tarafından 20 ve 21 Eylül’de vereceği konserlerde seslendirilecek. Konser biletleri Biletix’te satışa sunuldu. Biletler 4 Eylül’den itibaren de Atatürk Kültür Merkezi’nden alınabilecek. (Biletix: 0 216 556 98 00) Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Ödülü ? Kültür Servisi Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Ödülü bu yıl ‘Araştırmaİnceleme’ dalında sahiplerini bulacak. Bursa üzerine oluşturulmuş edebiyat yapıtlarına yenilerini eklemek amacıyla yarışmanın konusu ‘Edebiyat ve Bursa’ olarak belirlendi. Başvurular, şair Hilmi Yavuz, yazar Mustafa Armağan, gazeteci yazar Beşir Ayvazoğlu, yazar Nevzat Çalıkuşu ve akademisyen Sadettin Eğri’den oluşan 5 kişilik seçici kurul tarafından değerlendirilecek. Para ödüllerinin 10 bin YTL’yi aştığı yarışmanın son katılım tarihi, 1 Aralık 2006 olarak belirlendi. Yarışmanın sonuçları 23 Aralık 2006 tarihinde açıklanacak. Ödüller ise, Tanpınar’ın ölüm yıldönümü olan 24 Ocak 2007 tarihinde yapılacak törenle sahiplerini bulacak. (0 224 270 70 41 / www.osmangazi.bel.tr) CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle