25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Türkiye’nin zeytincilikte önünde olan ülkeleri üretim anlamında geçebileceğini söyleyen Cahit Çetin: Anadolu zeytinin anavatanıdır SERDAR KIZIK TARİŞ Zeytin ve Zeytinyağı Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Çetin “Türkiye’nin gelişen zeytinyağı sektörü desteklenmelidir. Çünkü Türkiye, zeytinin anavatanıdır” diye konuşuyor. Peki Türkiye genel anlamda bir sıçrama yapabilir mi? 57. hükümet zamanında belirli iyileştirmeler oldu. Bozuk orman alanları zeytinciliğe tahsis edildi. Yani son yıllarda bakış açılarında bir farklılaşma var. Ancak Türkiye’nin gelişen zeytinyağı sektörü desteklenmelidir. Çünkü Türkiye, zeytinin anavatanıdır. Türkiye dikiminde üreticinin rehberlik sistemiyle bilgilendirilmesi meselesi. Bunun için Tarım Bakanlığı’nın ziraat teşkilatları var. İzmir’de, Bornova’da Zeytincilik Enstitüsü var. Çok bilgili, bilgi birikimi yüksek uzmanlar çalışıyor. Bu, bizim için şans. Hatta orada gen bankası bile var. Dikkat edeceğimiz şey, coğrafi iklimsel özelliklere göre ürünlerin seçimlerinde hassas davranmak. ‘YURTDIŞINDAN ZEYTİN AĞACI İTHAL EDİLMESİN’ Bu arada yurtdışından yoğun biçimde fidan alınıyor. Sakıncalı değil mi? Yurtdışından zeytin ağacı ithal edilmesine karşıyız. Kendi zeytin kültürümüzü, genetik yapısını bozabiliriz, yozlaşmaya neden olabilir. Bu, önemli tehlikelerden bir tanesi. İşte bu noktada Tarım Bakanlığı’na görev düşüyor. Genetik hastalıkların yayılmasına dikkat etmemiz lazım. Çünkü geçtiğimiz yıllarda Aydın’da mantar hastalığı oldu. Bu hastalıkların yayılması söz konusu olabilir. Fidancılığı, ithalatı anlattınız. Ayrıca oluşturulacak ulusal politikaların başka unsurları da var mı? İhracat politikalarının sağlıklı olması gerekir. Zeytinyağı ihracat politikaları, teşvikler falan çok önemlidir. Zeytinyağında çeşitli ihracat ithalat politikalarının bize dayatılması muhtemeldir. AB müktesebatı adı altında bunlar yapılabilir. Gelişmekte olan zeytinyağı sektöründe her türlü politikaya ticari amaçlı bakacaksınız. Üretici ülkeler İspanya, İtalya, Yunanistan’ın kolay mal tedarikinden tutun da dünyada ticareti lehlerine yönlendirmek isteyen tavırlarıyla karşı karşıya kalacağız. Hükümetimiz de, ilgili kuruluşlarımız da, halkımız da bu konuda hassas olmalıdır. Çünkü zeytincilik, Türkiye’nin tarımsal geleceğidir. Bir de bağcılık var... G A Z İ A N T E P Köylü perişan ve işsiz BEKİR ŞAHİN zeytincilikte önünde olan ülkeleri üretim anlamında geçebilecek kabiliyettedir. Bugün için en büyük İspanya. Franko zamanında iki hedef koydular. Turizm ve zeytincilik. Bunu başardılar. Ama pazarlamada İtalyan lobileri çok önemlidir. İtalyan lobileri özellikle Amerika’da çok hâkimdir. Üretimde ikinci sırayı İtalyanlar alır, üçüncü sırada Türkiye alıyordu 1950 yılından önce. Sonra Yunanistan bizi geçti, Tunus bizi geçti, Suriye de geçmek üzere. Yani biz 5., 6. sırayı paylaşıyoruz. Bu durumda sağlam bir politika oluşturulması gerekiyor... Şimdi burada bir iki konuda dikkat çekmek istiyorum. Bir tanesi fidan ‘Tarımın son kalesi düşebilir’ ‘AKP çiftçiyi bitirdi’ TARİŞ’in bir üretici kuruluş olarak, kooperatif örgütlenmesiyle çeşitli güçlükleri var. Ülkede son yıllarda uygulanan tarım politikaları sürekli üreticinin aleyhine gelişiyor. Bu alandaki güçlükleriniz neler? Tarımsal örgütler var, ziraat odaları var. Çok fazla örgütlenmenin parçalanma bölünme anlamı taşıdığını düşünüyorum. Kooperatifçilik açısından sorarsanız çok çeşitli örgütlenmeler, yapılaşmalar kendi içlerinde kavram kargaşası yaratabilir. İstenenin aksine olumsuz sonuçlar doğurabilir. Tarım satış kooperatifleri birlikleri bana göre Türk tarımının son kaleleridir. Bakın Atatürk’ün kurduğu tarım teşkilatlarına, bakın Et Balık Kurumu, Süt Kurumu’na, neredeler. Nasıl yok edildiler. Bugün Ziraat Bankası’nın işlevi, kuruluş amacına uygun mu? 57. hükümet zamanında imzalanan niyet mektubuyla ne hale geldik. Ama hükümet böyle yaklaşmıyor. 4570 sayılı yasa, tarım satış kooperatiflerine devletten destek yapılmaz diyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir kanun yoktur, olamaz. O zaman Türkiye, bu tarım satış kooperatiflerine, daha doğrusu kooperatifçilik yapıp yapmayacağına karar vermelidir. Kanun koyucunun Türkiye’de kooperatifçilik yapılacak mı yapılmayacak mı belirlemesi gerekir. Biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Başarıyoruz da. Ticari misyonumuzu değiştirdik, ataklara geçtik. Zeytin birliğinin gösterdiği performans özel şirketlerin bile önündedir. Şimdi, “Zeytin üreticiliğini bırakın” diyenlerin önündeyiz ticari anlamda. Dünyanın 38 ülkesine ihracat yapıyoruz. ABD ürünlerimizi hayranlıkla karşılıyor. Şunu demek istiyorum, kooperatiflerin bir anonim şirkete benzetilmesinde ısrar edilecekse bu bile bile ladestir. Tarımın son kalesi de düşebilir. Bu benim tespitimdir. Diyorum ki, zeytinciliğimiz gelişmekte ama Atatürk’ün dediği gibi ‘dahili ve harici bedhahları’ unutmamak lazım. O zaman küresel dayatmalarla ulusal çıkarlarımız karşı karşıya demektir. Aynen öyle. Her zaman gelecektir, Türkiye’nin hazırlıklı olması gerekir. Dünyada, tarımda üstünlük savaşları başlamıştır. Türkiye kendi kendine yetebilen bir ülkeydi, saçma sapan ürünler ithal eden bir ülke olmaya başladı. Ülke kendi çıkarlarını korumak zorundadır. Süpermarket mantığıyla davranamazsınız. Varlığını başka ülkenin varlığına bağlarsan, fişini çektiğin zaman kalbin durur. GAZİANTEP (Cumhuriyet) Gaziantep’in Şahinbey İlçesi Ziraat Odası Başkanı Hanifi Şen, AKP hükümetinin yanlış politikaları nedeniyle çiftçiliğin yapılamaz duruma geldiği ve tarım kesimindeki işsizlerin sürekli arttığına dikkat çekti. Tarım kesiminin sorunlarının sürekli gözardı edildiğini vurgulayan Şen, ‘‘AKP hükümeti üreticiyle ilgilenmiyor’’ dedi. Türkiye’nin en önemli fıstık ve zeytin üretim alanlarından biri olan Gaziantep’te üreticiler, AKP iktidarının tarım politikasından yakınıyor. Girdilerin yükseldiğini, gübre ve yakıt fiyatlarındaki artış nedeniyle üretim yapamaz hale geldiklerini belirten üreticiler, hükümetin sorunları çözmekte aciz kaldığını ifade ettiler. Dünya Bankası’nın kalkınma amacıyla çiftçilere verdiği kredinin hükümet tarafından geciktirildiğini vurgulayan Hanifi Şen, ‘‘Bölgemizdeki çiftçilere 2005 yılı kasım ayında ödenmesi gereken Doğrudan Gelir Desteği ile ilgili primler halen ödenmedi. Bu nedenle yöremizde yaklaşık 45 bin çiftçinin gözü bu parada. Bir an önce ödenmesini istiyoruz. Çünkü çiftçinin durumu içler acısı’’ diye konuştu. Çiftçilerin en büyük sorununun gider maliyeti olduğunu vurgulayan Şen, şöyle devam etti: ‘‘Aslında hükümet çiftçiyi hesaba almıyor, bu nedenle de Dünya Bankası’nın çiftçinin kullanımı için verdiği krediyi düzenli ödemiyor. Gübre, ilaç ve mazot sürekli zamlanıyor, dolayısıyla artan girdi maliyetleri çiftçinin emeğinin karşılığını alamaması anlamı taşımaktadır. Maliyetteki artış çiftçinin belini kırıyor. Çünkü buna paralel olarak ürün fiyatlarına maliyetteki artışlar yansımıyor. Örnek, mazotun litresi 1300 YTL ’den 2 bin 400 YTL ’ye yükseldi. Gübrenin kilosu 3.5 YTL ’den 6 YTL ’ye çıktı. Buğday taban fiyatına Ziraat Odaları olarak 455 YKr fiyat verilmesini istedik, ama hükümet 375 YKr taban fiyat verdi. Bu fiyat artan maliyet karşısında çok düşük.’’ Gübre fiyatlarındaki artış nedeniyle birçok çiftçinin iki kez yerine bir kez gübreleme yaptığını vurgulayan Şen, bu nedenle bol ve kaliteli ürün alan çiftçi sayısının çok az olduğunu kaydetti. Çiftçilerin çoğu zaman aşılı bağ, zeytin, antepfıstığı fidanı bulmakta zorluk çektiğini de belirten Şen, Tarım Müdürlüğü’nün böyle konulardan daha duyarlı olup tüm çiftçilere bu alandaki hizmetlerini de duyurmalarını istedi. Gaziantep’te tarım ile uğraşan nüfusun büyük bir bölümü işsiz ve perişan bir halde yaşamını sürdürüyor. GAZİANTEP Gaziantep’te tarım ile uğraşan nüfusun büyük bir bölümü işsiz. Tarım arazilerinin çoğu susuz. Birçok yerde sondaj ve elektrik gücü ile pahalı tarım yapılıyor. Köylüler yaptıkları masrafı bile çıkaramıyor. Artan maliyet nedeniyle özellikle hububat ekiminde büyük bir azalma görülürken gübre ve ilaç kullanımı çok azaldı, traktörle tarla ve meyve bahçelerini süren çiftçi sayısından da büyük düşüş olduğu ifade edildi. Bağcılık ve antepfıstığı ile uğraşanların sayısı da giderek azalıyor. Gaziantep’in Şehitkamil ilçesine 35 kilometre uzaktaki Akçagözü köyünde tarlada orak ile buğday deren kadınlar da emeklerinin karşılığını alamamaktan yakınıyor. Kadınların kimi orak ile buğday dererken, kimi de harman yapıyor. Üreticiler sorunlarını şöyle dile getiriyor. Zeynep Çiloğlu (Tarla sahibi, orakla çalışıyor): Güneş altında orak ile buğdayı yoluyoruz. 40 derece sıcakta geçimimizi sağlamak için bu sıkıntıya katlanmak zorundayız. Biçerdövere verecek paramız olmadığı için elle dermek zorunda kaldık. Hükümet halimizi görsün. Çiftçiyi, köylüyü özellikle de kadınların halini. Recep Altun (Kadınlar ile birlikte orak ile buğday deriyor): Köylü sahipsiz, köylü aç, köylü işsiz. Ama Başbakan çıkıp her şeyi güllük gülistanlık olarak açıklıyor. Her halde kendi durumunu ifade ediyor. Gördüğünüz gibi perişan haldeyiz. Mazot, gübre, ilaç pahalandı. Bunlardan mahrum bırakıldık. Eğer mazot ucuz olsa köylü buğdayını biçerdövere verir, ama veremiyor. Nesrin Kızıkoğlu (Harman yapıyor): Biz bu hükümetten çok şey bekliyorduk. Diğer hükümetler gibi olmaz diyorduk. Ama eski hükümetleri aratıyorlar. Çünkü buğday, fıstık, üzüm, kayısı, erik para etmiyor. Mazot ve gübre fiyatı sürekli artıyor, dur diyen yok. Ama köylünün ürünü yerinde sayıyor. Zaten yaptığımız masrafı çektiğimiz rezilliğin karşılığını alamıyoruz. Perişan haldeyiz. Arif Altun (Üretici): Bu hükümet her şeyi burnumuzdan getiriyor. Dünya Bankası’nın çiftçi için verdiği doğrudan gelir desteği primlerini düzenli ödemiyor. Halen 2005 yılı Kasım ayında verilmesi gereken primler ödenmedi. Bu kadar acımasız, köylüyü hiçe sayan bir hükümet görmedik. Sarıkaya’da da durum aynı Gaziantep’e 65 kilometre uzaklıktaki Araban ilçesine bağlı Sarıkaya köyünde nohut harmanında çalışan köylüler de benzer sıkıntılar yaşıyor. Mehmet Şahin (Karasaban ile çift sürüyor): Topraklarımız kıraç ve taşlık. Bu yüzden kara saban ile sürmek zorunda kalıyoruz. Antepfıstığının fiyatını biliyorsunuz, hep aynı, değişmiyor. Kabak çekirdeğinden bile ucuz. AKP hükümeti köylünün ürününe gerçek değerini vermiyor. Biz köylünün halini Tayyip de anlamıyor, anlamaz da. Hacı Öztürk (Nohut harmanı sahibi): Biçerdöverin saatliği 30 YTL. Gübre de atamıyoruz. Bunun için verim alamadık. Bu şekilde nasıl çiftçilik yapacaksın. Hükümet zaten kendi makamını ve yandaşlarını korumaktan başka bir şey yapmıyor. Kendilerinden olmayanlar ölse umurlarında değil. Bu kadar acımasızlık olamaz. Mehmet Ateş: Tüketici pahalıya meyve yiyor ABİDİN YAĞMUR MERSİN Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Mehmet Ateş, narenciye üretiminin son yıllarda diğer tüm tarım ürünlerinde olduğu gibi büyük sıkıntılar yaşadığını belirterek, ‘‘2005 yılından beri ülkemizde üretilen turunçgil ürünleri maliyetin altında satılmakta hatta birçok turunçgil bahçesinde ürünler dalında çürümeye terk edilmektedir. Dalında ucuz olan ürünü üreticilerimiz markette ya da pazarda 78 kat pahalıya almaktadır’’ dedi. Turunçgil üretiminin ana girdilerinden olan başta akaryakıt , gübre ve işçilik fiyatlarının yüksek olmasının üreticilerin en önemli sıkıntısı olduğunu anlatan Ateş, çoğunlukla küçük birimler halinde turunçgil tarımı yapılması ve birim verimliliğinin düşük olmasından dolayı girdi fiyatlarının arttığına dikkat çekti. Zararlılara karşı böcek kullanımının giderek azalmasının kimyasal ilaç maliyetlerini artırdığının altını çizen Ateş, ‘‘Çiftçilerin pazar değeri düşük 2. kalite ürünlerinin değerlendirilmesine yönelik ilimizde ve yakın çevremizde işleyecek sanayi tesislerinin yetersiz oluşu, üretim planları yapılmadan yeni bahçelerin tesis edilmesi, yıldan yıla yaşanan ürün satış fiyatlarındaki istikrarsızlık, ihracatın yetersiz olması, ihracata uygulanan teşvik primlerinin yetersizliği, ihracata yönelik çeşitlerin azlığı ve iç tüketim yetersizliği de başlıca sorunlar arasındadır’’ diye konuştu. ZMO Şube Başkanı Ateş, turunçgil üreticilerinin sorunlarının çözümü için şu önerilerde bulundu: ? Kimyasal mücadelenin artmasından kaynaklanan maliyet artışlarının düşürülmesi için alternatifi olan biyolojik mücadelenin teşvik edilmesi gerekmektedir. ? Klasik turunçgil fidan üretim ruhsatına sahip fidanlıklara, virüsten ari, sertifikalı turunçgil fidan üretimine geçmeleri için 12 yıl geçiş ve modernizasyon süresi tanımalı, gerekli modernizasyon ve yatırımı yapan fidanlıklara virüsten ari, sertifikalı turunçgil fidan üretmeleri koşuluyla ruhsat verilmelidir. ? İhracata yönelik çeşitler yetiştirip buna göre bahçeler oluşturulmalıdır. ? Ekonomik ömrünü tamamlamış ve verimden düşmüş bahçeler sökülmeli, yeni bahçe tesisinde virüsten ari sertifikalı fidanlar kullanılmalıdır. ? İç ve dış pazarlarda sık sık karşılaşılan fiyat dalgalanmalarından korunmak için soğuk hava depolama kapasiteleri artırılmalı, bu konudaki yatırımlar teşvik edilmelidir. ? Türkiye turunçgil tüketiminin artırılması, pazar tıkanıklıklarının aşılması amacıyla ‘‘Ulusal Promosyon Projesi’’ yapılmalıdır. Gerekirse iç tüketimi artırmak amacıyla Valiliklere bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları kanalıyla da vatandaşlarımıza turunçgil dağıtılmalıdır. ? Katma değeri yüksek olan turunçgiller aci len Hal Yasası kapsamından çıkartılarak tüketicilerin uygun fiyatla kullanımına sunulmalıdır. ? Türkiye dış pazarlara yönelik kendi milli projesini zaman kaybetmeden uygulamaya koymalıdır. ? İhracata uygulanan teşvik prim miktarını artırmalı, bu teşvikin yüzde 15 kadarı üreticiye yansıtmalıdır. ? Turunçgil üreticilerinin bir ‘‘Turunçgil Üreticileri Birliği’’ etrafında örgütlenmeleri sağlanarak, turunçgil üreticilerinin sorunlarına kendilerinin sahip çıkması ve çözüm yolları aranması sağlanmalıdır. Y A R I N : U R F A CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle