23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ Tarihten ders almadıkça! İ ncelemelerde bulunmak üzere önce İstanbul’a gelen ve daha sonra Anadolu’ya geçen ABD heyetinin başkanı General James G. Harbord’a, görüşmeler sonrasında Mustafa Kemal tarafından verilen 24 Eylül 1919 tarihli muhtıranın aşağıdaki bölümü sanki bugün yazılmışçasına güncelliğini koruyor: ‘‘Türk ulusu bin yıldan uzun süredir bu topraklarda yaşama hakkına sahiptir. Bu, kalıntılarla saptanmıştır. Osmanlı Devleti’ne gelince, bu devlet yedi yüz yıldır yaşamaktadır. Görkemli geçmişi ve tarihiyle övünebilir. Biz kudreti ve görkemi bütün dünyada, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında tanınan bir ulusuz. Yiğitliklerimiz ve ticaret gemilerimiz okyanusları aşmışlar, bayrağımızı Hindistan’a kadar götürmüşlerdir. Yeteneklerimiz, bir zamanlar sahip olduğumuz ve dünyaca bilinen egemenliğimizle ispat edilmiştir. Ama son yüzyıl boyunca Avrupa kuvvetlerinin hükümet merkezindeki entrikaları ve bu entrikaların sonucunda bağımsızlığımıza karışmaları, iktisadi hayatımızı engelleyen kayıtları; yüzyıllarca bir arada kardeşçe yaşadığımız azınlıklarla aramızda ektikleri anlaşmazlık tohumları; bu durumlara ek olarak hükümetlerimizin zayıflığı, bunun sonucu olan kötü yönetim; çağdaş düzeyde ilerleme ve refah yolunda ilerlememize engel oldu. Bugün içinde bulunduğumuz acı durum, hiçbir zaman bizim kökten yetersizliğimizi ya da çağdaş uygarlığa uyarlanamadığımızı göstermez. Bu, bütünüyle yukarda sayılan zıt nedenler yüzünden ortaya çıkmıştır. Eğer yurdumuz, yabancıların entrika ve işlerimize karışmalarının karabasanından kurtulursa; yurdun sorunları, ulusal istence ve isteklere saygı duyan güçlü bir hükümetçe yönetilirse; yurdun bütün dünya için memnunluk kaynağı olacak bir duruma geleceğine dair en kesin güvenceleri verebiliriz.’’ ‘‘İbret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi?’’ düşüncesi ne yazık ki günümüzde de geçerli. Okumamakla övündükleri için tarihten ders almaları mümkün olmayan, Atatürk’ü tanımak, onun sözlerinden, uyarılarından, eserlerinden yararlanmak yerine, onu karalamak, tarihimizden silmek gafletine düşenlerin yönetiminde tarih elbette tekerrür ediyor ve bizler de toplumu sürekli yalan vaatlerle aldatan, yolsuzluklarını dokunulmazlık zırhıyla örtüp yabancılardan borç alarak besleyen, ülkeye hizmet edip vatandaşın desteğini almak yerine AB ve ABD’nin ‘‘aferin’’leriyle iktidarda kalmak için ulusal çıkarları hiçe sayıp her türlü ödünü verenleri dönüp dönüp başımıza getirerek ne yazık ki bu ahmakça tekerrürü seyrediyoruz. Yazıklar olsun! Reşit ÇAĞIN Ateşkes Yok! Ateşkes olmayacak. Henüz yeteri kadar sivil ve asker ölmedi. Henüz mültecilerin sayısı ABD’nin gücünü gösterecek düzeyde değildir. Daha çok ölüm, daha çok mülteci olmalı, savaşın gücü tam olarak kendini göstermeli, bombaların sayısı ne kadar karşı konulmaz olduğumuzu, planlarımızın ne kadar büyük ve mümkün olduğunu gösterir düzeye çıkmalıdır. Bize zorluk çıkaranlar dostumuz, müttefikimiz de olsalar projelerimizin kaçınılmazlığına onları inandıracak tezlere, kozlara sahibiz. Evet, arada sırada olmadık isteklerle karşımıza çıktıklarında, kendi ülkeleri ile ilgili kaygılar ileri sürdüklerinde onlara verilecek uygun cevaplarımız her zaman vardır. İkna ederiz. İkna yeteneğimizden hiç kimse kuşkuya kapılmamalıdır. Ben, Condoleezza Rice, bir siyahım ve isyan eden her şeyden, herkesten nefret ettiğimi bilmelisiniz. Hayır, planda hiçbir aksama yok. Henüz amaçlarımıza tam olarak ulaşmış değiliz. Terörün devlet, hükümet olmasına izin veremeyiz. O yalnızca bizim hakkımızdır. Ateşkes olmayacak. Ateşkes olmayacağını neden mi ben söylüyorum? Neden mi savaşın tarafları konuşmuyor? Siz biraz geri zekâlı mısınız? ??? Condoleezza Rice’ın, hani şu bizim Condi’nin iç sesini ve dış mimiklerini, diplomatik olmaya bile çalışmayan sözlerini size böyle aktarabilirim. Ortadoğu’yu yakan, yıkan savaşların kurbanlarının sessiz çığlıkları, savaşın gerçek sahibini daha da pervasızlaştırdı. Artık onlar gizli, saklı, dolaylı konuşmuyorlar. Sürüp giden savaşın sahibi de, kışkırtıcısı da onlardır. Kuşkusuz ateşkes kararı verip vermeyeceklerini de kendileri biliyorlar. Kararları taşeronlar değil, patronlar verir. O patronlar büyüklüklerine ve güçlerine öylesine inanmışlardır ki, ölümler, yığınsal kırımlar onlara hiçbir şey ifade etmiyor. Dağları tepeleri aşarak bombalardan kaçanlara sanırım gülüyorlar. Büyük sayılar hesabındadırlar. ‘‘Orada yüz bin sivil, burada binlerce çocuk ölebilir, ama sonuçta halka ‘huzur’ ve ‘demokrasi’ diye yutturabileceğimiz, enerji kaynaklarını denetleyebileceğimiz ve ayrıkotlarını susturabileceğimiz bu büyük planı gerçekleştireceğiz’’ diye düşünüyorlar. Hiç kuşkunuz olmasın, gerçekleştireceklerdir. Suskunluk sürüp giderse, ülkelerini nerelere sürüklediklerinin farkına varmayan politikacıların aymazlığı sürüp giderse... Kesindir, kazanacaklar. ??? Tablo ortadadır. Ortadoğu’yu yeniden çizecekler. Condi öyle söylüyor: Birinci ve ikinci paylaşım sonrasında çizilen sınırlar artık gereksinimleri karşılamıyor. Şimdi sorun, her şeyin yeniden ve yeniden belirlenmesi, farklı düşünen bir sistemin olmadığı koşullarda, sömürünün nasıl ebedileştirileceğinin tartışılmasına dayanan yeni bir dünya düzeninin kurulmasıdır. Bu bapta söz, işçilerin, köylülerin, çalışanların, kurtuluşlarını başka ülkelerin sınır kapılarında arayan göçmenlerin değil, tekellerin, menajerlerin, düzene uyumlu politikacıların, silahların ve sınır geçen orduların, yani bizimdir. Arada bir canımızı sıkan gelişmeler olsa da, Orta Avrupa’da işler iyi gitti. Eski Sovyet cumhuriyetlerinde büyük adımlar atıldı, maya tuttu. Tarih boyunca bir bela olmuş Ortadoğu’da bir kader gibi ağlarımızı ördük. Bölgenin güçlü bilinen ülkeleri de yakında güçlü olmadıklarını ve gerçek müttefiklerin pazarlık etmeyen, söz dinleyen müttefikler olması gerektiğini öğreneceklerdir. Ateşkes yok! ??? Ey politikacılar, ey aklı başında insanlar, ey mültecileri TV kanallarında bir film gibi izleyenler, ey ahali... Ey sol! Condi böyle konuştu. Sizin de bir sözünüz var mı? eposta: guray.oz@cumhuriyet.com.tr Küresel çevre sorunları T V’lerde ve yazılı basında gün geçmiyor ki; küresel ısınma, sera gazları, buzulların erimesi, çevre kirliliğinin dünyamızın her köşesinde yaratacağı etkilerden söz edilmesin. Küresel ısınma giderek artıyor. Her şeye rağmen biz neler yapabiliriz, diye soranınız varsa eğer; analarbabalar çocuklarını, eğitimciler öğrencilerini, kuruluşlar elemanlarını bıkmadan, usanmadan bilgilendirmeli, özellikle çevreci kuruluşlara üye olmaları ve etkinliklerine katılmaları konusunda teşvik etmeli. Yakın çevremizde ise ilgili olanlar görev alanlarına giren çevreyi kirletici, atmosferi tehdit eden her türlü sıvı, katı maddelerin kullanımını denetlemeli; insanlarımız her zaman ağaçlandırmaya katılmalı, kadmium, kurşun, civa içeren ve bütün suları kirleten her türlü pilleri, enjektör, ilaç ve benzerleri çöplerle doğaya bırakmamalıdır. Sözün özü; küresel ısınma yaşlı dünyamızın geleceği için en büyük tehdit ve tehlikedir. Herkesin çevresinde yapabileceği bir şeyler vardır... Engin YARAR Tehlike mi? O da ne! T ehlikenin farkında olmayacağız işte. Tehlike mi? Ayırdında mıyız? O da ne? Aslında tehlikenin tam ortasındayız ve farkında değiliz. Ülkeyi satıyorlar diyene belgen var mı yanıtları ile kimi köşe yazarları soru yöneltiyor. Anadolu kültüründe olmayan türbanı o gençlerin kafalarına geçirten ve asımkasım kuruldukları koltuklarında seyredenler acaba fırtına anaforunun hangi kolundalar? Ülke parçalanacak mı imiş? Merkezde sükunet içinde kurulup seyredenler, mutlu ve beşuş sırıtmaktalar. ‘‘Farkında mıymışız tehlikenin?’’ Hadi canım sen de. Ülke toprakları tapulu satılıyormuş, ülke parçalanmak isteniyormuş. Ortadoğu yeniden çiziliyormuş, Sevr’e adım adım itiliyormuşuz. Hâlâ gazetecisi soruyor: ‘‘Belgen ver mı?’’ Vahdettin, Anadolu’daki Yunan ordusu için ‘‘Onlara yardım edelim. Onlar bizden yana..’’ buyruğu verdiği halde şu kadar yıl sonra ‘‘O hain değildi..’’ denebiliyorsa, tehlikenin ortasında, sessiz sakin marifetlerini sırıtarak seyredenlere neden kızarız? R.R. DORA Yeniden Kuvayı Milliye Hareketi Ayvalık’ta... Yeniden Kuvayı Milliye Hareketi Derneği’nin Ayvalık Şubesi, geçen günlerde coşkulu bir törenle açıldı. Ayvalık Kaymakamı ve ilçe halkının yoğun katılımıyla gerçekleşen açılış töreninde Yeniden Kuvayı Milliye Hareketi Derneği Başkanı Hakkı Sevim ve Ayvalık Şube Başkanı Güvenç Bocutoğlu birer konuşma yaptı. Hakkı Sevim konuşmasında inançlı yurttaşlardan faizsiz kazanç adı ile veya başka sloganlarla toplanan paraların saf, temiz Müslüman yurttaşların kafasını uyuşturmak için kullanıldığını, bu doğrultuda kamuoyunda hocaefendi olarak bilinen Fethullah Gülen’e bağlı sayısı belli olmayan ışık evlerinin kurulduğunu söyledi. Sevim, Atatürkçüleri, yurtseverleri, demokratları, uyanıp sözkonusu şer yuvalarının kapatılması için işbirliğine çağırdı. ‘Allianoi’ yok olmasın! ‘‘... gelmemezlik etmedi hiçbir nymphe, ne güzel korularda, ne dere yataklarında oturanlar, ne de yeşeren çayırlarda oturanlar.’’ Themis çağırmıştır nymphe’leri, yani mitolojide tanrıların toplantılarına başkanlık eden bir Titan. Nymphe bir su, orman perisidir. Yukarıdaki Homeros şiirinde de Zeus’un kızları olduğu söylenir. İşte o nymphe’lerden biri de Allianoi’de yaşamaktadır. Heykeli günümüze kadar gelmiştir. Allianoi, Bergama yakınlarında bulunan bir ören yeridir. Ve halen kullanılabilen sıcak suyu ile en büyük hidroterapi merkezidir. Şimdilerde bir önlem alınmazsa, Yortanlı Barajı suları altında kalacak. Kommagene Krallığı’nın izlerini, Samsat’ı, Halfeti’yi, Zeugma’yı sular altında koyanlar, yeni bir tarihi katliamla Allianoi’yi sular altında koyacaklar. Yurdumuz akarsu ağı bakımından çok zengin. Akarsular üzerinde kurulan barajlar ise kaş yapayım derken göz çıkarır nitelikte... Bir önlem alınmazsa Allianoi’nin kaderi öncekiler gibi olacak. Domates sulaması için Allianoi sulara gömülecek... Allianoi’de kazıların hızlandırılması için paraya ihtiyaç var. Anayasanın ‘‘Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması’’ başlıklı 63/1. maddesindeki ‘‘Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır’’ kuralı yazık ki, işlemiyor. Bu sebepten duyarlı insanlarımızın bağışları gerekiyor. Allianoi’ye destek için hesap numarası: Akbank Bergama Şubesi DHV 33453012 Nihat ÖZDAL Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64 E L E Ş T İ R İ L E R 5 Temmuz 2006 tarihli Cumhuriyet’te yayımlanan üç haber üzerine yazılmış bu eleştiri gecikmiş bir yazı oldu. İlk haber; gazetenin birinci sayfasında dört sütün üzerinde bir fotoğraf ve altyazıyla girilen ve sekizinci sayfada yine fotoğraflı dört sütunla sona eren ‘‘Açık havada Türkü şöleni’’ başlıklı olanı. Cumhuriyet gazetesinin de katkılarıyla ‘‘Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı’’ tarafından ‘‘Türkülerin sahibi vardır’’ adlı bir konser düzenlenmiş. Haberin devamında ‘‘Ruhi Su Dostlar Korosu ve Aziz Nesin Çocukları’’nın ‘‘Çav Bella” şarkısının İtalyanca versiyonunu seslendirip seyircileri büyülediğinden söz ediliyor. İlk önce belirtmek gerekir ki; şarkının özgün adı “Ciao Bella’’, Türkçe yazmak istiyorsak olsa olsa ‘‘Çao Bella’’ diye yazabiliriz. Eğer Türkçeleştirmek istiyorsak ‘‘Merhaba Güzel’’ veya Söz Okur sayfasında yayınlanan Tomas Terziyan’ı, Türkçe yanlışları ile ilgili yazısı için kutluyorum. Ben de tüylerimi diken diken eden, ‘‘start almak’’, ‘‘koordinesinde’’, ‘‘aranjesiyle’’ ucubelerini eklemek isterim. Dahi anlamına gelen ‘‘de ve da’’ların da kelimelere bitişik yazılması, okuduğumuzu anlamamamıza neden oluyor. İnceltme işaretleri de kalkınca gençler artık her şeyi yanlış okur oldular. Tüm bunlar cahilliğin ve yozlaşmanın da göstergeleridir. Neyse ki yalnız değiliz. Sevgilerimle. Prof. Dr. Nuriye AKEV ‘‘Selam Güzel’’ denilebilir. Daha da ilginç tarafı, sanki şarkının aslı bir başka dildeymiş gibi, konserde İtalyanca versiyonunun seslendirildiğinden söz edilmesi... İkinci Dünya Savaşı’ndaki İtalyan (Partigiani) komünist direnişçilerinin sembolleşmiş bu şarkısının bu biçimde sunulması nasıl bir habercilik, gazetecilik örneği? Ruhi Su bu haberi okusa ne söylerdi? Sanırım Aziz Nesin için hoş bir hikâye konusu olurdu. İkinci haber; son sayfada, ‘‘Çirkin Kadın Yoktur’’ başlığını taşıyor. Haber bayanların makyajlarında kullandığı fondöten adlı malzemenin tarihçesi üzerinde durur gibi göründükten sonra, bu türden bir malzemeyi üreten bir firmanın temsilcisinin görüşleri ile son buluyor. Son örnek; sekizinci sayfada: Başlık: ‘‘Konya Müzesi de Soyulmuş’’... Habere konu olan olay 196668 yılları arasında gerçekleşmiş. Hani Uşak Müzesi ile ilgili olay güncel ya... Buradaki olayın da gözden kaçmış masum bir hata olmadığını göstermek için yakın geçmişten bir örnek vereceğim. Otuz, kırk gün öncesi, gazetemizin birinci sayfasından yine üç dört sütunluk bir haber:‘‘Prenses Ada da sahteymiş’’. Halbuki Prenses Ada denilen şey, bir antik mezarda bulunan iskelet kalıntıları esas alınarak, günümüzde yapılan (canlandırma) balmumu bir heykeldir. Ama haber nasıl hazırlanmış; sanki Uşakta’taki gibi özgün bir eserin yerine sahtesi konmuş. Çocukluğumdan bu yana Cumhuriyet okuyucusuyum. Bu yazdıklarım (sanki gazete benimmiş gibi) bir özeleştiridir... Derdim gazetenin bir gün içinde yaptığı bu üç hatayla da bağlantılı değildir. Çok iyi bildiğim konulardaki yanlışları ve yönlendirmeleri ortaya koymaktır. Saygılarımla Kemal SERTOK 14 Temmuz 2006 tarihli Bilim Teknoloji adlı ekinizde (ki zevkle okuduğumuz) başlığın ‘‘Zaman içinde insanın kısa özeti’’ anımlaması şu günlerde Türkiyemizde Türkçenin yanlış kullanımı ile ilgili çarpıcı eksikliğin göstergesi idi. Lütfen bundan böyle özetin kısa ya da uzun olamayacağı gerçeğini dikkate alınız. Özet tanımlamasını iyi biliniz. Belki tanım ‘‘Zaman içinde insanın yaşam özeti” olabilirdi. En içten sevgi ve saygılarımla. Melis GÜLMEN Töre cinayetleri! C umhuriyet gazetesi 6.7.2006 tarihli sayısında ‘‘Töre vahşeti bir can daha aldı’’ diyerek korkunç haberi duyurdu. Olay, modern ‘‘Recm’’dir. Şeriat kanununa göre, zina yapan kadına ‘‘recm’’ denilen taşlamakla öldürme cezası uygulanırmış. Bu alışkanlık inanca dönüşmüş ve ‘‘töremiz böyle’’ diye zamanımızda da uygulanıyor. Gaziantep’te işlenen bu korkunç cinayetin temelinde ‘‘dini emir’’ şartlanması vardır. Geri kalmış bölgeler ve şartlanmış beyinlere bu cinayeti işletenlere sormak lazım!.. İslamın özünde cinayet var mı?.. İnsan haklarına saygılı olmayanlar insan olabilir mi?.. Çözüm mü?. Demokrasi aldatmacasına dur deyip laikliği ve Atatürk ilkelerini yasal yolla uygulayarak aydınlığa kavuşabiliriz. Saygılarımla. H. Esat YAVUZTÜRK CUMHURİYET 06 K KOŞULLAR Ben yıllardır Cumhuriyet gazetesinin okuyucusuyum, gazetemiz ile ilgili bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Biliyorsunuz günümüzde internet gazeteciliği çok büyük önem arz etmektedir. Oysa ki bizim gazetemizin internet kullanıcılarının ücretsiz olarak okuyabileceği bir sayfası bulunmamaktadır. Günümüz şartlarında ülkemizi çember içine alan malum zihniyettekiler, interneti kendi karanlık fikirlerini yaymak için bildiğiniz gibi çok yoğun olarak kullanmaktadırlar. Benim inancım şu ki, Cumhuriyet gazetesi en azından günlük manşetlerini ve birkaç gün gecikmeli de olsa yazarlarının köşe yazılarını ücretsiz olarak halka açmalıdır. Böyle bir uygulamanın gazetenin tirajını ve gelirlerini arttıracağından çok eminim. Tarık UTKUN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle