25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Delik Zehra Top: ‘‘İmam hatipliler, ‘şehadet bilinci olmayan asker delik delik kaçar’ diyerek din subaylığı kurulmasını istiyor. Zurnanın son deliğinden çıkan bu çatlak sesler, önce Türk ordusunun ne zaman hangi deliğe saklandığını açıklasın!’’ Ya ğ m u r E k i m Hükümet, hukuka saygı istemiş... ‘‘Önden kendileri buyursun!’’ İMAM Hatip Liseleri Mezunları Mensupları Derneği Başkanı, ‘‘Danıştay’a yapılan saldırı, haklı davamızı savunmamızı engelleyemez. Ne yapalım birileri öldü, birileri yaralandı. Biz kenara mı çekileceğiz’’ diyor. Öte yandan Ankara’dan dostumuz Mustafa Yıldırım bakın ne diyor: ‘‘Adam elini kolunu sallaya sallaya en yüksek yargı kurumlarından birine giriyor. Beş kat çıkıyor; kapıyı açıyor, toplantı yapmakta olan yargıçlara sırasıyla ateş ediyor. Yargıçlardan biri ölüyor, ötekiler yaralanıyor. Ya sonra? Bildik işlerden; kalabalık toplanıyor, cenaze kaldırılıyor, güvenlik kurumunun yetkilileri tabuta selam duruyor. Ya sonra? Medyada, Türkiye. Cumhuriyeti’nin rejimine yönelik derin yazılar! Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler ve yönetenlere karşı duranlar yüksek GÖRÜŞ SÖNMEZ TARGAN Ya sonra? perdeden konuşuyor. Medya senaryolar üstüne çeşitlemeler yapıyor. Genelkurmay Başkanı, yürüyüşlerin sürmesini istiyor. Ya sonra? Yargı kurumuna yapılan silahlı saldırıyla ilişkisi bir türlü bulunamayan gözaltına almalar, tutuklamalar. Tutuklamalar üstüne yeni senaryolar. Medya ha bire, emniyetten çıkması olanak dışı belgeleri ele geçirmekle(!) övünüyor ve senaryoları renklendiriyor. Ya sonra? Yüksek yargı kurumuna yapılan saldırı unutuluyor! Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinin göbeğindeki kurumu korumakla görevli olanlar makamlarında oturmayı sürdürüyor! Türkiye Cumhuriyeti’ni korumakla görevli yöneticiler Adana Rüzgârı Türkiye’de ipler geriliyor. Gerildikçe de ipin ucunun kimin elinde olduğu konusunda sayısız belirsizlikler birbirini izliyor. Ama hemen belirtmek gerekirse, yaşanan bunca belirsizliğin içinde, ipi geren aktörler içinde siyasal erk sıranın başında geliyor. Oysa siyasal erki elinde tutanların her türlü toplumsal gerginliği gidermek, açık ve anlaşılabilen bir yönetsel ortamı yaratmak için görev başında olmaları gerekmez mi? Bizde bunun tamamen tersi oluyor. AKP, hükümet olarak, milletvekilleri olarak, hatta tarafsız kalması gereken ve kendilerinden biri olan TBMM Başkanı olarak son günlerde yaşanan gerginliklerin hazırlanmasında birinci dereceden sorumlu gözükmektedir. Bunu siyasal bir taktik olarak yapıyor olsalar bile aslında bir telaş içinde oldukları yüzlerinden açıkça okunuyor. Başbakan R. T. Erdoğan’ın içinde bulunduğu orun ve konum itibarıyla daha soğukkanlı olması gerekirken adeta bir sokak kabadayısı gibi önüne her gelene bağırıp çağırması, AKP hükümetinin son günlerde içine düştüğü ruh durumunu gösteren tipik örnekleri oluşturuyor. ??? Türkiye böylesi gerilimli bir ortamı daha ne denli taşıyabilir? Bunu salt bir Cumhurbaşkanlığı krizi ve erken seçim tartışmalarıyla açıklamak da kanımızca yeterli bir neden sayılamaz. Bir ülke siyasal bir krize sürükleniyor ve toplum giderek geriliyorsa, bunu hazırlayan etmenleri sadece iç olgulara bağlayarak açıklamak gerçekçi olamaz. Bu ortamın yaratılmasında dış etmenlerin oynadığı rollere de bakmamız gerekir. Örneğin, Türkiye’nin AB’ye girme sürecinde yaşanan olaylar ve dayatmalar, toplumsal reflekslerimizde ve ekinsel bilinç altımızda olumluolumsuz kazandırdığı yeni boyutlarla eski hızını ve canlılığını yitirdiğini, bu konuda yapılan kamuoyu yoklamalarında da görmekteyiz. Bu, toplum olarak yeni arayışlara yöneliyor olmamızın dıştan etkilenen birinci ve son derece önemli nedenini oluşturmaktadır. Dışsal etmenlerin ikinci ve en önemlisi Türkiye’nin de içinde bulunduğu Ortadoğu sorununda yatıyor. ABD’nin Irak’ı işgali, İran üzerinde yaratmaya çalıştığı baskıcı ve buyurucu politikası ister istemez Türkiye’yi de rahatsız ediyor. Rahatsız etmesinin de çok ötesinde istencimiz dışında acaba bizleri de içine alan sonu gelmez bir serüvene mi çekilmek isteniyoruz endişesi yaşanıyor. Düne değin salt marjinal sol bir söylem olarak kalmış antiemperyalist tutum ve ABD karşıtlığı, bugün toplumun en geniş kesimlerince de benimsenmiş kitlesel bir tepki olarak yaşamı yeniden biçimlendiriyor. Özellikle toplumun duyarlı kesimlerinde, ABD politikalarına ve işgalci uygulamalarına karşı kendiliğinden bir bilinçlenme süreci yaşanıyor. Başka bir anlatımla, Türkiye’de aydınların, bilim insanlarının ve ülkesinin çıkarlarını savunan onurlu politikacıların yıllarca yazarak, konuşarak anlatamadıklarını bugün halk kendi öz deneyimleriyle görerek ve yaşayarak öğreniyor. Önemli olanı, antiemperyalist tepkilerin soyut bir söylem olmaktan çıkarak nesnel bir güç durumuna gelmesinin temelini de toplumdaki bu gelişmeler oluşturuyor şimdi. Türkiye’yi yıllarca emperyalizmin ve ABD’nin dümen suyunda yönetmek kolaylığına girmiş gerek dış ve gerekse iç odakları da rahatsız eden toplumdaki bu değişim rüzgârlarıdır aslında. ??? Bu gelişmeleri son günlerde tanık olduğum iki örnekle somutlamak istiyorum. Birincisi, Cumhuriyet gazetesinin bombalanması üzerine binlerce okuyucu olayı kınamak için sokaklara döküldü. Gazetesi için sokaklara dökülen okuyucu kitlesinin bu tepkisi, sanırım Türkiye’de ilk kez yaşanmaktaydı. İkincisine geçenlerde Adana’da tanık oldum. 68’liler Birliği Vakfı Adana Temsilciliği ile Çukurova Üniversitesi İnsan ve Toplum Kolu’nun birlikte düzenledikleri “Yayılmacılık, Savaş ve Bağımsızlık Mücadelesi” konulu panele konuşmacı olarak katılmıştım. Kentin boğucu sıcağına, toplantının hafta içinde ve kentin dışında olan üniversitede olmasına karşın salonda çoğunu kadınların ve gençlerin oluşturduğu canlı bir topluluk vardı. Paneli yöneten Prof. Dr. Selim Kapur, konuşmacılardan Prof. Dr. Erhan Yıldırım, Prof. Dr. Adnan Gümüş ile Mansur Pekgüleç, Alican Özcan, Mehmet Çelebi, Cumhuriyet Gazetesi Adana Temsilcisi Çetin Yiğenoğlu ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle toplantı sonrası bir değerlendirme daha yaptık birlikte. Herkesin birleştiği ortak görüş şuydu: “Adana’da son yıllarda böylesi bir rüzgâr esmemişti...” Artık bu rüzgâr Anadolu’nun birçok yerinde hem de güçlü bir biçimde esmeye başlamıştır. Aslında yaşanan gerginliğin ve tedirginliğin temelinde, esen bu rüzgârın yarattığı toplumsal değişim yatmaktadır. 18 yaş altında kürtaj artmış. AKP’li belediyeler evlenme yaşını 9’a indirdi ya! Turgut Mehmet Ali Kılınç: ‘‘Suikast, kefen, bayramlık falan derken bir de ‘Allah’ın ipine sarılın’ dedi mi hoş geldiniz Turgut Bey. Tarih, illa tekerrür etmek zorunda mı!’’ yerinde duruyor! Yargı kurumunu dolaylı ya da dolaysız hedef gösterenleri savunan yayınlar birbirini izliyor! Paneller, sempozyumlar, açılışlar, kapanışlar, piyasa oyunları, kışla şenlikleri... Dağlardan kasabalara PKK saldırıları... Medyada yeni yönlendirme yayınları... Şablonu değişmeyen köşe yazıları... Bir devletin yargı kurumunun içinde terörist saldırıyı anımsayan var mı? Ya öldürülen korunmasız yargıcı? Hele bir yıl geçsin, ellerinizde çiçekler, anma gününde buluşursunuz! Arada geçecek aylarda atılacak çok nutuk, yapılacak çok hesap ve saire ve saire olacak! Elbette bir önemli suikast daha olmazsa!’’ Ya sonra? Ne yapalım birileri öldü, birileri yaralandı diye bir kenara mı çekilecekler! SESSİZ SEDASIZ (!) CHP’ye inananları hüsrana uğratma! CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, soldan çark edip sağa doğru açılıyor ya anlaşılan yine eski alışkanlıkları depreşmiş. Anımsarsanız, bir dönem Osmanlı’nın kuruluş yıllarına dönmüş ve Şeyh Edebali’nin nasihatlerini düstur edinmişti. Fakat Deniz Baykal’ın hakkını yememek gerek; pop şarkıcısı Ricky Martin’i kendine örnek aldığı günler de olmuştu. Ne diyelim! Bu da geçer! Ankara’dan Erol Uluçeçen, bu durumu bir an önce atlatması için Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Sepet Akif Kökçe: ‘‘Enflasyon canavarı hortlamış. Önemli değil! Önümüzdeki ay enflasyon sepetine davul tozuyla minare gölgesi konur, enflasyonun ateşi düşer!’’ Baykal’a diyor ki: ‘‘Mevcudiyetinizin ve istikbalinizin yegâne temeli bütün sol parti başkanları ile bir araya gelip yeni bir koalisyon kurmaktır. İstikbalde dahi sizi bu koalisyondan mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedbahtların olacaktır. Bugün istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düştüğün için bu partiye inanmış olanları hüsrana uğratmayacaksın. İktidar partisi tökezleyenlere destek verirken siz partililerimize köstek olmayacaksınız.’’ CHP sağa açılıyor: Nabza göre sağ verilir! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Yıllık iznimin bir bölümünü kullandığım için karikatürlerime bir süre ara verdim. behicak?yahoo.com.tr ‘5 Haziran’larda ne kutlanıyor? Her yıl 5 Haziran’da kutla miştir ve terk edilmelidir...’’ Şimdi soralım: İnsanlığın innan Dünya Çevre ‘‘Gün’’ü giderek çoğalan etkinliklere yet sanlığa verdiği bu tarihsel medi; sonunda ‘‘hafta’’ya dö ‘‘söz’’ler, Dünya Çevre Günüştü... Ne var ki onca törenle nü’nde ve hatta haftasında; re, konferanslara ve panellere acaba neden hemen hiçbir yetrağmen en duyarsız uygulama kilinin ağzından duyulmuyor? lar bile atalarımızın ‘‘eski tas Dahası, kamuoyu tarafından da eski hamam’’ sözünü anımsa ‘‘bilinmiyor’’ bile... Ne var ki insanlık her 5 Hatırcasına sürüp gidiyor... Çünkü 5 Haziran’larda, do ziran’da, aslında işte bu ‘‘mahğayı ve kültürü asla gözetme kumiyet kararı’’nın yıldönüyen ‘‘rant ve çıkar ekonomi münü kutluyor. Emperyalizsi’’ni yargılamak yerine; aynı min ve faşizmin ırkçılıkla bespolitikaları sürdürerek ‘‘hem lenerek ‘‘küreselleşme’’ye başkazanıp, hem kirletmemek’’(!) ladığı bir dönemde, her türlü gibi olmayacak bir duaya ‘‘sömürgeciliğin’’ tüm uluslarca ‘‘reddedilmesi’’ kararının ‘‘bay‘‘amin’’ deniyor... ramı’’ yapılıyor... Yaşam kaynaklarının sürekli var kılın‘Bildirge’nin ışığında masını öngören ‘‘sürÜlkenin çevre gündemine dürülebilirlik’’ kavraTürkiye’nin de imzası mından bile bu kayolan 1972 deklarasyonu nakları önemsemeışığında bakabilseydik, yen ekonomik tercihhemen tüm sorunların lerin ‘‘devamlılığı’’ gerçek nedenini de kavraanlaşılıyor... yabilirdik... Böyle olunca da taÖrneğin, İstanbul’un rım arazisinde fabriüzerine ‘‘abanma’’sı için kalara izin verenlerdavet edilen Dubai Kuleden içme suyu havzaleri; ya da İznik Gölü’nde sındaki kaçak yerleşyargı kararlarına rağmen meleri ‘‘belediye’’ göz yumulan Cargill Fabyapanlara, ormanrikası ve benzerleri, ‘‘yalarda otelleri, villalabancı hâkimiyeti’’nin dorı, hatta yarış ruğa çıktığı ‘‘çevpistini alkışlare suçluları’’ deyanlardan, kıyıları dol Bugünün “sömürge” mimarisi. ğil midir? Türk ve İsdurarak duble yola dönüştürenlere kadar; lam kültürü sayılmayan yapıne kadar ‘‘çevre darbecisi’’ var ların kimi kentlerimizde ve kisa, 5 Haziran’larda ‘‘dünya bi mi siyasilerimizin tutumlarıyze çocuklarımızın mirası’’ nut la gözden çıkarılmaları da ‘‘ırkçılığın ve ayrımcılığın’’ düzeyikunu çekiyorlar... ni göstermiyor mu? 1972’nin ‘mahkum’ları Hele, gelişmiş ülkelerin çokOysa, tam 34 yıl önce bugün tan vazgeçmeye başladıkları ve lerde insanlık ilk kez ‘‘çevre tümüyle yabancı teknolojiye için’’ Stockholm’de toplandı dayalı ‘‘nükleer santral’’ tarafğında, bütün bu ‘‘takıyye’’ler de tarlarına ne demeli? Aynı taraftarların da kutladıkları 5 Hazisanki öngörülmüştü. 5 Haziran 1972’de Birleşmiş ran 1972 deklarasyonundaki Milletler (BM) tarafından ger ‘‘sömürgecilik’’ tanımına sanki çekleştirilen ‘‘Dünya Çevre ve bunun için yer verilmiş Örnekleri çoğaltınca göreKalkınma Konferansı’’nın sonuç bildirgesinde, daha ‘‘1. ceğiz ki çevre düşmanı hemen madde’’ şunu vurguluyordu: tüm tutum ve politikalar, aynı ‘‘İnsanın, özgürlük, eşitlik ve ye zamanda ‘‘insan hakları ve terli yaşam koşulları sağlayan ulusal çıkarlar’’a da duyarsızonurlu ve refah içinde bir çev lar. Nitekim 5 Haziran Bildirrede yaşaması temel hakkıdır.’’ gesi bu gerçeği de 8. maddeYani, yaşanabilir bir çevre sinde şöyle vurguluyor; ‘‘İniçin de öncelikle ‘‘özgürlüğü, sana uygun bir yaşam ve çalışeşitliği, onuru ve refahı sağla ma çevresini sağlamak ve hayan politikalar’’ gerekiyor. Ni yat standardını iyileştirmek tekim yine aynı maddede, bu için ekonomik ve sosyal kalnun ‘‘hangi politikalar’’ terk kınma şarttır’’... İşte, bugünlerde asıl ‘‘anımedilerek mümkün olabileceği samamız’’ ve ülkemizdeki duise bakın nasıl ilan edilmişti: ‘‘İnsanın bugünkü ve gelecek rumunu tartışmamız gereken nesiller için çevreyi korumak ve ‘‘gerçek’’ler bunlar... Etkinlikgeliştirmek sorumluluğu var leri ve nutukları hafta sonuna dır. Bu bakımdan; ırk ayrımı, kadar izleyelim; bakalım duyasömürgecilik ve yabancı hâki bilecek miyiz? miyetini destekleyen ve sürekli kılan politikalar mahkum edil ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 7 Haziran www.mumtazarikan.com YEŞİLOV A SULH HUKUK MAHKEMESİ İZALEİ ŞÜYU SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN YEŞİLOV A İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2006/2 Satış Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adedi, evsafı: 1 Burdur ili, Yeşilova ilçesi, Gençali Köyü Köyiçi mevkii 2326 parselde kayıtlı, 1772.00 m2 bahçeli kerpiç ev ve ahır vasfında olup, üzerinde 12x10 metre ebadında iki katlı kerpiçten yapılmış yaklaşık 5060 yıllık üzerine kiremit örtülü bina mevcut olup, binanın alt katı ahır ve samanlık olarak kullanılmakta, üst katı 4 odalı tipik köy evlerinden olup, bu binaya bitişik müştemilat olarak kullanılan 3 odalı 70 m2’lik üzeri toprak örtülü şeklinde kerpiçten yapılmış eski ilave yapı mevcuttur. Aynı parsel içindeki evin doğu kısmında 7.5x11 ebadında 83 m2 kiremit örtülü taş ve kerpiçten yapılmış çamur harçlı eski bir ahır mevcut olup, Muhammen bedeli: 14052.00 YTL. Satış Şartları: 1 Satış; 1 Nolu taşınmaz 11/07/2006 günü 14.0014.10 saatleri arasında, Yeşilova Hükümet Konağı önünde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa, alacakları mecmuunu ve satış masraflarını gemek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla, 21/07/2006 günü aynı yer ve aynı saatlerde, ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış masraflarını geçmesi şartıyla %40’ın üstünde, en çok artırana ihale olunur. 2 Artırmaya iştirek edeceklerin, tahmin edilen kıymetin, % 20 nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşi para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Katma değer vergisi, tellaliye, damga vergisi, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler, satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (+) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır, aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça, paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 Satış bedeli, hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse, İ.İ.K.’nun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden ve alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Satışa iştirak edenlerin, şartnamayi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin, 2006/2 Satış sayılı dosya numarasıyla memurluğumuza başvurmaları, işbu satış ilanı, tapuda adresi bulunmayan ve tebilgat yapılamayan ilgililere ilanen tebligat yerine kaim olacağı ilan olunur. (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 27335 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Manisa’nın Salihli ilçesin 1 de bir kaplıca. 2 2/ Katışıksız, saf... Bir şey 3 den kalan kötü 4 iz. 3/ Yağmur... 5 Kale hendeği. 4/ Aldatma işi, 6 hile... Bir deniz 7 teknesinin baş 8 ka bir tekneye ya da iskeleye 9 yanını vererek yanaş1 2 3 4 5 6 7 8 9 ması. 5/ Pamuktan do 1 E T O K R A S İ kunmuş basma... İliş2 P UM A S A R İ kin, değgin. 6/ Kalay L A K T O Z oksit katılarak donuk 3 İ T A N laştırılmış ya da kemik 4 G U V A Ş 5 R U S E N İ K tozu katılarak yarı doİ T İ A nuk hale getirilmiş ca 6 A T A Z A T ma verilen ad... ‘‘Ha 7 M E L O N yır’’ anlamında kulla 8 L E H OMÇ A nılan söz. 7/ Zahmet, 9 B A T M A N I R sıkıntı... Düşünce. 8/ Sodyum elementinin simgesi... Alan Parker tarafından filme de aktarılmış ünlü bir müzikal. 9/ Gece denizde balıkların ya da küreklerin kımıldanışıyla oluşan parıltı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İzmir’in Seferihisar ilçesinde bir kaplıca. 2/ Asya ile Avrupa’yı ayıran dağ sırası... Denizlerde yaşayan iki çenetli ve iri bedenli yumuşakça cinsi. 3/ Mürekkebi kurutmakta kullanılan çok ince kum... Eline ayağına çabuk, atik. 4/ Sularını bir denize ya da göle gönderen bölge. 5/ Eski Mısır mezarlarında çok sayıda ele geçirilen tahta, taş ya da seramikten yapılmış küçük heykelciklere verilen ad... İlaç. 6/ Türkiye’nin de üyesi olduğu bir örgüt... Bir yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan araç. 7/ Lityum elementinin simgesi... Eski Mısır’da güneş tanrısı... Bacak ile baldır kemiklerinin bağlanma yeri. 8/ Kölelik, kulluk. 9/ Yunan mitolojisinde güzel sanatların dokuz perisinden biri... Kafes biçimindeki örgü. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle