27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 2001 krizinin ardından Merkez Bankası ilk kez faiz arttırımı için toplanıyor. Çözümler konusunda düşünceler farklı 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Kafalar ‘olağanüstü’ karışık on 5 yılda gecelik faizlerde 29 kez indirime gidilerek, yüzde 59’lu seviyelerden yüzde 13’lere kadar inilirken, Merkez Bankası 2001 yılından sonra faiz arttırımını görüşmek üzere ilk kez ‘‘olağanüstü’’ toplanıyor. S 0 günde piyasaya 1 milyar dolarlık döviz satan TMSF , döviz satışlarına devam edeceğini belirtiyor. Ekonomi çevreleri ise TMSF’nin ‘‘fahri Merkez Bankası’’ rolünü üstlenerek, görevi olmadığı işlere soyunmasından rahatsız. 1 ükümet her ne kadar matematiksel olarak yıl sonu için yüzde 5’lik enflasyon hedefinin tutturulabileceğinde ısrar etse de piyasalar çoktan beklentilerini yüzde 10’un da üzerine taşıdı. H Finansal Çözülme Derinleşirken İstikrar Arayışları Nereye? Mayıs ayının ikinci yarısında başlayan ‘‘finansal çözülme’’ derinleşiyor. Uluslararası finans piyasalarından gelen olumsuz haberler yurtiçindeki iktisadi kırılganlıklar ve siyasi gerilimler ile birleştikçe ‘‘piyasa oyuncularının’’ tedirginlikleri de artmaya devam ediyor. Son iki hafta boyunca Türk ekonomisinde yaşananlar; ‘‘Kriz mi, değil mi?’’, ‘‘Türk Lirası devalüasyona mı uğradı, yoksa döviz kuru dengesi düzeltiliyor mu?’’, ‘‘Kabahatli biz miyiz, yabancılar mı?’’ ve benzeri sorularla irdelenirken Türkiye’nin uluslararası piyasalardaki dalgalanmadan en şiddetli biçimde etkilenen ülke konumunda olduğunun anlaşılması ile birdenbire yerini ‘‘Biz zaten çok istikrarsız bir ülkeydik’’ yorumlarına bıraktı. Oysa daha yakın zaman kadar resmi çevreler ve neoliberal düşüncenin savunucuları, ‘‘Türkiye ekonomisinin sağlıklı ve istikrarlı büyümeye geçtiğini’’ ve ‘‘dış şoklara artık dayanıklı olduğunu’’ savlamakta idiler. Bu kargaşa arasında geçen cuma günü yayımlanan enflasyon verileri bu olumsuz tabloyu daha da derinleştirdi ve ‘‘dalgalanmanın fiyatlara yansıması’’ şeklinde değerlendirildi. Oysa mayıs ayı enflasyon verilerine döviz kurlarındaki son sıçramaların etkisi sınırlıydı. Enflasyon verilerine yakından bakıldığında aslında tüketici fiyatlarının geçen eylül ayından bu yana düzenli bir artış eğilimi içinde olduğu görülmekteydi. Dolayısıyla, artan döviz ve faiz maliyetlerinin önce üreticilere ve giderek tüketicilere yansımasının haziran ve temmuz aylarına sarkacağı açıkça görülmekteydi. Bu da Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz konjonktürü daha da karartmaktaydı. Yaşanan finansal çözülmenin kamu maliyesine ve Türkiye’nin borç stokuna olan maliyetini geçen hafta teknik düzeyde tartışmış idim. Söz konusu maliyet tespitini bu haftanın verileri ile güncelleştirir isek: . Döviz kurlarındaki artış Türkiye’nin dış borç yükünü, milli gelirine oran olarak yüzde 11.1 puan yükseltmiştir; . Kamunun (Merkez Bankası hariç) borç yükü, milli gelire oran olarak yüzde 6.1 artış göstermiştir; . Döviz fiyatlarındaki ve faiz oranlarındaki artışlar, yılın geri kalan aylarında kamunun borç faizlerinin maliyetini (borç servis maliyetlerini) dış borçlarda 3.2 milyar YTL, iç borçlarda ise 2.3 milyar YTL olmak üzere, toplam 5.5 milyar YTL arttırmıştır. ??? Finans piyasalarında bu olumsuz gelişmeler peşi sıra gözlenirken, işsizlik oranının 2001 krizinden bu yana (Şubat ayı ortalaması itibarıyla) yüzde 11.9 ile en yüksek seviyesine çıkmış olması nedense iktisat yönetimince yeterince ilgi görmemiş idi. Gerçekten ilginçtir ki, son üç yıldır Türkiye’nin ‘‘cari açık’’ ve onun ikiz kardeşi ‘‘işsizlik’’ sorunlarına hiçbir müdahalede bulunmamayı yeğleyen ekonomi yönetimi, son finansal çözülme karşısında acilen ‘‘istikrar politikalarının neler olabileceğini’’ tartışmaya başlamıştır. Türkiye’nin cari açık, işsizlik, yatırımların dağılımındaki bölgesel eşitsizlik, ulusal tasarrufların spekülatif finans oyunlarında çarçur edilmesi gibi sorunlarına karşın bugüne değin hiçbir müdahalede bulunmamayı tercih eden Merkez Bankası’nın, enflasyonun finansal servetleri eritmesi ve borsanın kayıpları söz konusu olduğunda ‘‘Para Kurulu’’nu acilen olağanüstü toplantıya çağırmış bulunması ise Türkiye’de uygulanan IMF patentli neoliberal ekonomi programının önceliklerinin nerelerde olduğunun çok açık bir kanıtıdır. Bu noktada denilebilir ki, ‘‘TCMB enflasyon haricinde hiçbir sorunla ilgilenmediğini açıklamıştır; reel sektör TCMB’nin müdahale alanı dışındadır; yatırımlar, cari denge, döviz piyasaları, kredilerin bölgesel dağılımı gibi konulara MB’nin para politikası araçları ulaşamamaktadır’’... Biz de gerçekten tam bu olgunun altını çizmekteyiz: Neoliberal iktisadi düşünce ve onun somut uygulanması olan IMF programı altında gerek Merkez Bankası’nın, gerekse tüm diğer iktisadi birimlerin reel ekonomiyi yönlendirebileceği istikrar politika araçları ellerinden alınmıştır. Reel sektör, ‘‘piyasa oyuncularının’’ başıboş kararları altında istikrarsızlığa sürüklenmektedir. Bu belirsizlik ve istikrarsızlık ortamında mayıs ayında yaşanan çalkantının Türkiye ekonomisine olan maliyetinin ileriki günlerde daha da artması kaçınılmaz olacaktır. NECDET ÇALIŞKAN FED’nin uyanıklığı borsalara yaramadı ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke, ABD ekonomisi büyüme hızında yavaşlama yoluna girse bile FED’nin enflasyonun kontrol altında tutulması için ‘‘uyanık olması’’ gerektiğini söyledi. Bernanke, Avrupa ve Japonya Merkez Bankası başkanlarının da konuşmacı olduğu bir toplantıda yaptığı konuşmada, ‘‘Ekonomik büyümede beklenen yavaşlamanın başlamış olduğu anlaşılıyor’’ dedi. Mali piyasalar, Bernanke’nin açıklamalarını, FED’nin gecelik gösterge faiz oranlarını 2829 Haziran’da yapacağı toplantıda peş peşe 17. kez arttıracağı yönünde yorumlayınca, Avrupa borsaları başta olmak üzere dünyanın önde gelen borsalarında yüzde 1 ile yüzde 2 arasında değişen oranlarda kayıplar yaşandı. Öte yandan bu hafta faizleri arttıracağına kesin gözüyle bakılan Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faizlerde çeyrek puan yerine yarım puan arttırım yaparak faizleri yüzde 3’e çıkarması bekleniyor. Enflasyon verilerinin beklentilerin çok üzerinde çıkmasının ardından yılsonu hedeflerinin de tehlikeye girmesiyle birlikte Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu (PPK) bugün ‘‘olağanüstü’’ gündemle toplanıyor. Ancak hem içerde hem dışarda yapılan yorumlar, MB’nin alacağı kararın, ekonominin rayına oturmasına yetmeyeceği görüşünde. Financial Times: Faiz artışı, hükümetin popülaritesini ve Başbakan Erdoğan’ı önümüzdeki sene yapılacak olan seçimler öncesinde kaygılandıracak. Merkez Bankası faizleri 100 baz puan artırarak yüzde 14.25 seviyesine çıkarabilir. IMF Direktörü Miranda Xafa: Tüm gelişmekte olan ülke piyasaları dışsal şok yaşıyor. Ancak burada (Türkiye’de) daha şiddetli olmasının nedeni siyasi çekişme. Yıl sonu enflasyon hedefinin başarılması için para politikasının sıkılaştırılması gerek. Dünya Bankası Türkiye Direktörü Andrew Vorkink: Piyasalarda dalgalanma birkaç ay daha devam edebilir ancak herhangi bir kriz beklenmemeli. Piyasalar (enflasyon, faizler ve seçimler konusunda) belirsizliği sevmez. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk: Fon’un ihtiyaçları doğrultusunda son 10 günde piyasaya 1 milyar dolarlık döviz sattık. Fon’un sadece dünkü satışları 200 milyon dolar. Daha 3 milyar dolar tutarında döviz satabiliriz. Merkez Bankası adına piyasalara müdahale edilmesi gibi bir şey söz konusu değil. TİM Başkanı Oğuz Satıcı:MB’nin faizleri arttırması veya dövize satış yönünde müdahalede bulunmasını sağlıklı bulmuyoruz. Bu, para piyasalarının daha uzun süre toparlanamaması ihtimalini ortaya çıkarabilir. Piyasanın göstergesi bozuldu Faizde düşüş eğilimi sona erdi isan ayı ile birlikte enflasyon tekrar yükselmeye başladı. Piyasalarda gösterge olarak kabul edilen ve tahvil ve bono piyasasında en çok işlem gören kâğıt olan 9 Nisan 2008 vadeli tahvilin bileşik getirisi de tırmanışa geçti. Mayıs başında yüzde 13’lerde seyreden faiz oranı, haziran başında yüzde 19’a dayandı. Bono ve tahvil faizlerinde sadece son bir ayda 5 puanı bulan artışlar yaşandı. N M erkez Bankası 2005 yılında aldığı kararlarla, kısa vadeli faizleri 4.5 puan indirmişti. 2005 yılı başında borçlanma faiz oranı yüzde 18 iken bu oran yıl sonunda yüzde 13.50’ye gerilemişti. Merkez Bankası geçen yıl 9 kez, uyguladığı kısa vadeli faiz oranlarını indirirken 3 kez de değiştirmedi. 27 Nisan’da, Durmuş Yılmaz’ın Merkez Bankası başkanlığına gelmesinin ardından ilk icraatlarından biri olan faizleri yüzde 13.25’e çekmesi, piyasalar tarafından ‘‘erken bir karar’’ olarak yorumlanmıştı. Enflasyonda beklentiler tersine döndü Nisan ve mayıs ayı enflasyon rakamlarının beklentilerin çok üzerinde çıkması üzerine piyasa uzmanları da yıl sonu enflasyon tahminlerini birer birer yukarı çekiyor. Uzmanlar, hükümetin yüzde 5’lik hedefinin tutma olasılığının kalmadığını belirtirken piyasanın yıl sonu için enflasyon tahminleri yüzde 10’u da aştı. Haziranda yıllık enflasyonun yüzde 10.4’e çıkma sını öngören uluslararası yatırım bankası Lehman Brothers’ın yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 8.3. Enflasyonun yıl sonunda yüzde 10’un altında kalmasını bekleyen piyasa oyuncuları arasında yüzde 9 ile Ak Yatırım ve yüzde 8.5 ile Garanti Yatırım bulunuyor. Ata Yatırım, Finansbank ve EFG İstanbul’a göre ise haziranda yıllık enflasyon yüzde 11’i de aşabilir. HİSARCIKLIOĞLU DİKKAT ÇEKTİ ‘Kur böyle giderse maliyet enflasyonu yaşanır’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, kur seviyesinin aynı şekilde devam etmesi durumunda maliyet enflasyonu yaşanacağını söyledi. Kurdaki dalgalanmalarda başta karar mekanizmaları olmak üzere herkesin etkisi olduğuna işaret eden Hisarcıklıoğlu, ‘‘Söylemler bu süreç içinde çok önem arz ediyor’’ vurgusunu yaptı. Hisarcıklıoğlu, Dünya Türk İş Adamları Kurultayı tanıtım toplantısına ilişkin basın toplantısının ardından gazetecilerle sohbet ederken, kur seviyesinin, ekonomiye etkilerinin ne olacağı yönündeki soruya, ‘‘Bu seviyede kalırsa muhakkak bunun maliyetlere yansıması olacak. Çünkü sanayi ara malı ithalatına baktığımız zaman bu rakamların maliyete yansıyacağını görüyoruz. Ancak kur artışından dolayı sağlanacak satış kolaylığı esas problemleri unutturmamalı’’ dedi. Merkez’de kritik toplantı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Mali piyasalar, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) bugün yapacağı toplantıda alınacak faiz kararını bekliyor. Toplantıda halen yüzde 13.25’lik gecelik faiz dahil, kısa vadeli faizlerin büyük olasılıkla şimdiye kadar yapılan 0.25 puanlık dilimlerden farklı olarak, 0.50 ya da üzerinde arttırılması bekleniyor. PPK, enflasyon hedeflemesine geçilen yılbaşından bu yana ilk kez bugün ? Bugünkü toplantıda halen yüzde 13.25’lik gecelik faiz dahil, kısa vadeli faizlerin büyük olasılıkla şimdiye kadar yapılan 0.25 puanlık dilimlerden farklı olarak, 0.50 ya da üzerinde arttırılması bekleniyor. ‘‘olağanüstü’’ toplanacak. Faiz oranlarının yükseltilmesi ile enflasyona yol açan harcamaların frenlenmesi ve YTL ’nin cazibesinin arttırılarak döviz çıkışının önüne geçilmesi hedefleniyor. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, hafta sonu İstanbul’da yaptığı toplantıda, Merkez Bankası’nın uyguladığı kısa vadeli faiz hadlerini arttırmasından yana olduğunu belirtmişti. Durmuş Yılmaz başkanlığında bugün yapılacak PPK’ye, Merkez Bankası başkan yardımcıları Erdem Başçı, Burhan Göklemez ve Mehmet Yörükoğlu’nun yanı sıra PPK üyesi Güven Sak’ın katılması bekleniyor. Hisarcıklıoğlu B İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU / ÖZLEM YÜZAK ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr tırmaya göre Türkiye yüzde 25 ile AB’de inovasyona en açık kesim. Bu oran Almanya’da yüzde 6, Yunanistan’da yüzde 12, AB ortalaması ise yüzde 11. ‘‘Bayrağına yer verilmeden’’ araştırmaya dahil edilen KKTC’de ise yüzde 36. ‘‘Yeni ürün veya hizmetlere yatkınlık’’ta ise Türkiye yüzde 71 ile AB içinde yine en yüksek oranı veren birkaç ülkeden biri. AB ortalaması bu konuda yüzde 57. Yani, Türk toplumu sanılanın aksine yenilikçilik heyecanı taşıyan, yeniliği yakalamaya hazır bir toplum. Karamercan aynı zamanda yaklaşık 1 yıl önce belli birkaç üniversite ve büyük kuruluşların üst düzey yöneticilerinin bir araya gelmesi ile yaşama geçirilen Ulusal İnovasyon Girişimi’nin de eşbaşkanı. Girişimin amacı, Türkiye’nin uygulanabilir bir ulusal inovasyon stratejisine sahip olması için katkıda bulunmak. Girişim bir yıllık bir çalışmanın ürünü olan raporun taslağını nisan ayında tamamladı. Rapora son şekli verilerek eylül ayında kamuoyuna açıklanacak... Bakalım bu rapor da birçok rapor gibi raflarda tozlanmaya terk edilecek mi?.. Doğanın tam ortasındayız. Bir geyik önde büyük bir hızla koşuyor. Peşinde bir panter, o da büyük hızla koşarak geyiği yakalamaya çalışıyor. Bu görüntüleri izlerken film karesine koşan bir insan giriyor. Önce pantere yetişip onu geçiyor, ardından geyiğe yetişiyor ve onu kucaklayıp koşusunu sürdürüyor.... IBM İş Danışma Hizmetleri’nin Global CEO araştırmasının sonuçlarını açıkladığı toplantıda bir iki dakikalık bu filmi izlerken ‘‘Tam da New York Times’ın yazarı Thomas Friedman’ın ‘Dünya Düzdür’ kitabında küreselleşen dünyada sınırların ortadan kalkmasıyla yaşanan olağanüstü değişim sürecini anlatması gibi’’ diye düşündüm... Avrupa, Amerika ve Asya’dan 765 İcra Kurulu Başkanı (CEO) ile yapılan görüşmelere dayanarak hazırlanan CEO araştırmasının sonuçları çok kısa özetlenecek olursa şu ortaya çıkıyor: Değişim baskısı ve inovasyon gerekliliği. İş modellerinde yenilik yapmayı başarabilenler ve yenilikçiliği benimseyenler küresel rekabette rakiplerini sollamayı başarıyor. Gelelim araştırmaya... Bakın Dünya CEO’ları Ne Diyor? Yüz de 80’iyle yüz yüze görüşme yapılan 765 CEO’nun arasında Türkiye’den de 4 CEO var. Biri Eczacıbaşı Holding’in CEO’su Dr. Erdal Karamercan, biri Sabancı Holding CEO’su Ahmet Dördüncü, bir diğeri İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince. Dördüncüsü artık aktif iş yaşamında olmadığı için isminin açıklanması istenmiyor. Araştırmanın sonuçlarının irdelendiği toplantıya büyük işletmeler ve KOBİ’lerden topu topu 10 CEO’nun ilgi göstermesi, Türkiye’de inovasyonun öneminin hâlâ anlaşılamadığını gözler önüne sermesi açısından önemli. Çünkü araştırma sonuçları iş dünyası için bir yol haritası niteliğinde. IBM İş Değerleri Enstitüsü’nün güneybatı bölgesi lideri Peter Korsten’in konuşmasından yola çıkarak araştırmanın temel bulgularını özetlemeye çalışalım: CEO’ların yüzde 65’i iş modellerinde yenilik yapmaları için üzerlerinde yoğun baskı hissediyorlar. CEO’ların yarısı değişim gerekliliğine inanıyor ancak başaramamaktan da korkuyor. İnovasyon artık gündemin birinci maddesi. İnovasyon fikirleri ağırlıklı olarak çalışanlar, iş ortakları, müşteriler ve yöneticilerden geliyor. Üst düzey yönetici değişimi ve inovasyonu sahiplenmeli ancak yenilikçi fikirlerin en çok çalışandan geldiğini asla unutmamalı ve desteklemeli. Türk toplumu nerede? Gelelim Türk toplumunun inovasyon konusunda nerede durduğuna.... İnovasyon kültürü iş dünyasında henüz sahiplenilmiş ve benimsenmiş değil. AB’nin birkaç ay önce sonuçlarını yayımladığı inovasyon yeteneği araştırmasında Türkiye’nin en son sıralarda olması bunun en belirgin örneği. Peki ya toplum? Eczacıbaşı Holding Üst Yöneticisi Erdal Karamercan, AB’nin yaptığı ‘‘inovasyona yatkınlık’’ araştırmasında şaşırtıcı sonuçlarını bizimle paylaşıyor. Araş CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle