21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 HAZİRAN 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Başbakan’ın maaşı ilk 20’de ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dünyanın en yüksek maaş alan hükümet ya da devlet başkanlarının arasında Başbakan Tayyip Erdoğan ilk 20’de yer alıyor. İspanya’da yayımlanan El Mundo gazetesinin haberine göre, dünyanın en yüksek maaş alan liderleri listesinde ABD Başkanı George W. Bush 22 bin 834 Euro ile ilk sırada yer alırken Serbest İrlanda Cumhurbaşkanı Mary McAleese 22 bin 784 Euro ile ikinci sırada yer alıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in 3. Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer’in 4. sırada yer aldığı listede, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 4 bin Euro, listenin sonunda Bolivya Devlet Başkanı Evo Maroles ile Hindistan Başbakanı Manmohan Singh yer alıyor. 7 İstanbul Belediyesi’nin açtığı plajlarda denize girmek için büyük cesaret gerekiyor DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Akıllı kolibasilleri Sıcak artışı ile birlikte İstanbulluların sorunu başladı: Nerede serinlemeli? İstanbul Büyükşehir Belediyesi çare olarak ‘beyaz bayrak’ astığı plajlara davet ediyor halkı. Birkaç yıldan beri özellikle Caddebostan Plajı, giysileri ile denize giren kadınlar ve beyaz donla yüzmeye çalışan erkekler nedeniyle sıklıkla anılır oldu. Pazar günü baktım, plajda nizamintizam sağlanmıştı. Yüzmeye ayrılan kısımda giysili kadın ve donla denize geren erkek sayısı parmakla sayılacak kadar azdı. Bizde kuralların istisnaları da vardır ve istisnalar kuralları bozmazlar. Birkaç giysili bayan ve beyaz külotlu erkek de Caddebostan Plajı’nın kurallarını bozamıyordu. Sorun Yaratmakta Şampiyon Olanlar... Bir yüzbaşı, iki astsubay, bir de orta boy işadamı ile örgüt kurulabilir mi? Yazılı ve görsel basınımızın bir haftadan beri ısrarla vitrinde tutmaya çalıştığı ‘‘Atabeyler Çetesi’’, emniyet makamlarının dikkatini Merzifon’dan gönderilen imzasız bir elektronik posta nedeniyle çekiyor. O postada yer alan iddialara göre, başkentin Eryaman semtinde bulunan subay evlerinden birisinde odaklanan çetenin amacının Başbakan’a suikast yapmak olduğu varsayımı üzerine güvenlik güçlerinin harekete geçmiş olmasını doğal olarak karşılamak gerekiyor. Baskınlar, gözaltına alınmaları da o görevin yerine getirilmesi için yapılması gerekli işler saymak mümkün. Olayın doğal olmayan yanı ise zanlı olarak adları geçen üç asker için, yasanın açık hükümlerinin çiğnenerek, ilgili komutanlığa haber verilmeden düğmeye basılmış olması. Düğmeye basılma haberinin üstünden sadece birkaç saat geçtikten sonra, bazı gazetelerin Ankara bürolarına telefon edilerek kendilerine ayrı ayrı ve Genelkurmay karargâhı önünde randevu verilmesi. O sırada dağıtılan sarı zarflar içinden Başbakan’ın evinin bulunduğu yerin krokisinden yakın danışmanına kadar bir dizi önemli kişi için ölüm planlarından söz edilmesi. Atabeyler Çetesi olarak adlandırılan bu askersivil karması dörtlü, bu nedenle geçen haftanın gündemine Danıştay ve Cumhuriyet’e yönelik saldırılarla ilgili haberlerin yarattığı sansasyondan nöbeti devralmakla yetinmedi. O olaylarla ilgileri ve bağlantıları da araştırılırken ‘‘hedefteki adam’’ olduğuna inandırılması için Başbakan’ın çevresindeki güvenlik önlemleri doruğa çıkarıldı. Namlunun ucunda olduğu kuşkusu içindeki Erdoğan, siyasetçilerin biri bayramlık, ötekisi idamlık iki gömleği olduğu sözlerini partisinin kongrelerinde dile getirerek içinde bulunduğu psikolojik durumu açıkladı. Erdoğan’ın danışmanı ? ANKARA (ANKA) İnsan Hakları Eğitim Ulusal Komitesi (İHEUK) Başkanlığı’na, Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu getirildi. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Üst Kurul’un 24 Mart 2006’da yaptığı toplantıda İHEUK’nun boş olan üyeliklerine yeni üyelerin seçildiği bildirildi. Fendoğlu’nun yardımcılığına ise İçişleri Bakanlığı temsilcisi Abdurrahman Savaş’ın getirildiği kaydedildi. Bizde kuralların istisnaları da vardır ve istisnalar kuralları bozmazlar. Birkaç giysili bayan ve beyaz külotlu erkek de Caddebostan Plajı’nın kurallarını bozamıyordu. Ancak bu görünümdeki bir suya girmek, serinlemek isteğinin yanı sıra büyük bir cesaret gerektiriyordu. Biber, patlıcan ve pet şişeler Her şey düşünülmüştü: Giriş parasızdı; soyunma kabinleri ve büfesi vardı. Güneşlenme şezlongları günlüğü 1.5 YTL ’den, plaj şemsiyeleri ise (bir yerden yola çıkarılmış, ancak henüz plaja varamamışlardı) aynı fiyattan kiralanıyordu. Deniz suyuna gelince...rengi deniz suyu rengi değildi. Mavi veya yeşilden çok sarı ve kahverengi tonları egemendi. İnsanlarla birlikte üzerinde yosunlar, patlıcan ve biberler, pet şişeler, bir miktar kâğıt (özellikle gazetelerin pazar ekleri) yüzüyordu. Bu görünümdeki bir suya girmek, aşırı bir serinleme isteği ile birlikte büyük bir cesaret de gerektiriyordu. Görünüme bakılırsa halkımızda her ikisi de vardı. C Dizdaroğlu 10. Daire Başkanı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay’dan yapılan açıklamada, Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca yapılan seçim sonucunda, açık bulunan 10. Ceza Dairesi Başkanlığı’na aynı daire üyesi Refik Dizdaroğlu’nun seçildiği bildirildi. 1944’te Sinop’ta doğan Dizdaroğlu, 1969’da İÜ Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Sinop’ta mesleğe başlayan Dizdaroğlu, Dazkırı Hâkimliği, Emirdağ Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı, Aksaray Hâkimliği, Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi Hâkimliği, Ankara Hâkimliği ve Ankara Çocuk Mahkemesi Başkanlığı görevlerinde bulundu. addebostan ve Florya plajları sezonu resmen açtı... Giysi ile denize giren kadınlar ve beyaz donlu erkekler de... Aslında herkes kurallara uyuyor. Hatta kolibasilleri bile belediyenin kirli ilan ettiği bölgelerden çıkmıyor. Suya gelince... Mavi ve yeşilden çok sarı ve kahverengi tonları hâkim... Hukukun içinde kalmak.. BELEDİYE KANDIRIYOR MU? Akıl ve mantık olsaydı daha iyi olurdu Fakat ortada biraz da akıl ve mantık olsaydı daha iyi olurdu. Örneğin 2 km. sağında üstünde katı atıklar yüzen Kurbağalı Dere (halkın koyduğu adla ‘Boklu Dere’) ve 2 km. solunda daha beter durumda olan Çamaşırcı Deresi akan Caddebostan’ın suları nasıl temiz olabilirdi? Veya bir yanında kirliliğin sembolü Ayamama Deresi akan Florya plajlarına nasıl temiz denebilirdi? Çünkü yine bilimsel bulgulara göre deniz suyu bir miktar kirliliği zamanla çözebilse bile bakterileri temizleyemiyordu. Öyleyse bu iş nasıl oluyordu? Belediye insanları kandırıyor muydu? Yoksa işin içinde başka bir iş mi vardı? Örneğin eski üst düzey İSKİ yöneticisinin söylediği gibi kolibasilleri bizim belediyeden daha zeki olabilir miydi? Neden olmasın? Kolibasillerinin kafalarının nasıl işlediği henüz anlaşılamamıştı. Caddebostan Plajı’nı ele alırsak... Fenerbahçe burnunda sular kirli ilan edilirken, 100 metre uzaklıktaki Caddebostan’ın rahatça yüzülecek kadar temiz olmasının bir tek yolu vardı. Kolibasilleri belediyenin su ölçümü raporlarını göz önüne alarak mevzileniyor olabilirlerdi. Belirlenen kirli alanlardan temiz alanlara geçmiyorlardı. Peki, tüm suçu belediyeye yüklemek doğru mu? Öyle yapılırsa haksızlık olur. İstanbul’u 1415 milyonluk bir canavar haline bu belediye getirmemişti. Geçmiş hükümetlerin, geçmiş belediyelerin ve kenti ‘dua ve cami ile’ yöneteceğini ilan edenlere oy veren bizlerin de suçu vardı. Bir de avantajımız vardı: On yıllardan beri kendi pisliği içinde debelenen İstanbul halkı, biyolojik direnç veya mikrop bağışıklığı kazanmış olabilirdi. Belediyenin son savı şu: 3 yıl sonra Marmara’nın her yerinde denize girilebilecek. Oysa ortada ne fol, ne yumurta var. Sadece fiziksel arıtma yapacak olan Küçüksu ve Küçükçekmece arıtma tesislerinin hizmete girecek olmasından başka bir kanıt da yok. Öyleyse nasıl temizlenecek Marmara denizi üç yıl içinde?.. Büyük olasılıkla kolibasillerinin anlayışı sayesinde İşin filmsel ve bilimsel yanları İşin bilimsel ve filmsel yanları ise şu şekildeydi: ‘Denizleri temizliyoruz’ sloganı ile yola çıkan belediye, her yıl aynı filmi sahneye koyuyordu: ‘Temiz Marmara’ Atık sular temizleniyor, yeraltı akıntılarına veriliyordu. Alınan su örnekleri, birçok bölgede, kolibasili sayısı açısından Dünya Sağlık Örgütü verilerine uygun çıkıyordu. O bölgelerde halkımız gönül rahatlığı ile denize girebilirdi. İşin bilimsel yanı ise daha başkaydı: Avrupa Birliği direktiflerine göre suyun temiz sayılması için fiziksel arıtmadan sonra biyolojik ve kimyasal arıtma da gerekliydi. Askeri hurdalıkta patlama: 1 ölü ? SAKARYA (AA) Adapazarı 1. Piyade Tugay Komutanlığı Taşkısığı Kışlası’na ait bölgeye hayvan otlatmak için giren 2 kadın ve 1 çocuk, askeri birliğe ait hurdalıktan hurda malzemeler aldıkları sırada patlama meydana geldi. Patlamada kimliği belirlenemeyen bir kadın, olay yerinde öldü. Diğer kadın ile çocuk yaralandı. Askeri birlik yetkilileri, olayın meydana geldiği yerin girilmesi yasak bölge olduğunu, buna rağmen köylülerin zaman zaman buraya girerek hayvan otlattıklarını belirttiler. Patlamaya, hurdalıkta bulunan eski bir mühimmatın yol açmış olabileceği belirtildi. Avrupa standartlarına fazla uymasa da belediyenin Beyaz Bayrak verip halka çağrı yaptığı plajlar, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da dolup taşıyor. Fiziksel arıtma yok Oysa bizdeki duruma göre Kadıköy, Yenikapı ve Baltalimanı arıtma tesislerinde sadece fiziksel temizlik yapılıyordu. Bunun anlamı katı atıklardan arındırılan suyun geriye kalanının açık denizdeki yeraltı akıntılarına bırakılmasıydı. Sadece Tuzla’da biyolojik arıtma yapılıyordu. Buna karşılık bazı bölgelerde henüz fiziksel arıtma (katı atık arındırılması) bile yoktu. Peki, nasıl oluyordu da denizlerimiz belediyenin ölçümlerinde temiz çıkıyordu? Eski bir İSKİ üst düzey yöneticisi bunun sırrını bana şöyle açıkladı: Denizlerden çeşitli zamanlarda su örnekleri alınır. Bu örneklerin bazıları kirli, bazıları temiz çıkar. Belediyenin bütün yaptığı, kirli dönemleri gizleyip temiz raporlarını basına vermektir. Ortada bir yalan yoktur. Temiz olduğu zamanlarda sular gerçekten temizdir. ‘‘Türkiye hukuk devletidir.. Üç kişi bir araya gelecek, 4 tane tabanca bulacak, 3 tane bomba bulacak. Bununla vatanseverlik yapacak. Bugün vatanseverliğin önşartı, devletin hukuk düzenine saygılı olmak, hukukun içinde kalmaktır. Kim çıkarsa karşısında hukuku bulur, sonu da hüsran olur.’’ Herkesin içtenlikle katılacağı bu sözlerin sahibini ve nerede, ne zaman söylenmiş olduğunu mu merak ediyorsunuz? Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in, hafta sonunda partisinin Balıkesir İl Kongresi’nde yaptığı konuşmadan aldım, benim de altına imza atabileceğim bu sözleri. Ancak Sayın Çiçek’in herkesten beklediği o ‘‘hukuk düzenine saygılı olmak’’ ve ‘‘hukukun içinde kalmak’’ kuralları, Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasında da altı çizilerek belirtildiği gibi, asker kişiler hakkındaki soruşturmalar için bilinen kuralları koymaktadır. Ama o kurallar emniyet makamlarınca çiğnenmiştir. O kural dışı hareketin, devletin iki önemli biriminde neden olduğu gerginliği, taraflardan birisi kamuoyuna yansıtmıştır. O yansıtmadan sonra geçen üç günden bu yana İçişleri Bakanı’nın, aksamanın sorumlusu hakkındaki sessizliğini, Adalet Bakanı acaba dünkü Bakanlar Kurulu’nda dile getirmiş midir? Ya o, sarı zarflı servis rezaleti?.. Birilerinin çete adını verdikleri bu dörtlü grubun, Cemil Çiçek’in de karikatürize ettiği o 4 tabanca, 3 tane bomba bularak düzenleyeceği ileri sürülen Babıâli baskını oyununu, bir kısım gazete ve televizyonlara abartılı biçimde yansıtmak için yüzlerine gözlerine bulaştırarak düzenledikleri o esrarengiz buluşmalardan hükümet hâlâ habersiz mi görünmek istemektedir? Diyelim ki servisi yapanlar bilinmiyor. Ama servisin yapıldığı bürolar ortadadır. O kuruluşlarda çalışan ve ne yazık ki bu tür elaltı haberleri alıp yaymaya teşne gazeteciler de bilinmektedir. İstenilirse, gazete bürolarını alarma geçirten randevuyu verenin telefonu da saptanır, robot resmi de yapılır. Üç günden beri bu konudaki araştırmalardan acaba kaç arpa boyu yol alınmıştır? Adalet Bakanımız, önce bu iki konuda kamuoyunu aydınlatmış olsaydı; o ‘‘Hukukun dışına çıkarak çözüm aramak yok’’ sözlerinin sahibi sıfatıyla gerçekten övgü alırdı. ??? Doğru olanı, ülkemizde bozulan düzenin çeteleri pıtrak gibi filizlendirdiği gerçeğidir. Nereye bakarsa orada bir çete görmeyi olağan hale getiren bu filizlenmenin üstüne yürümek elbette iktidarın görevi olmalıdır. İlk adresleri ise iktidar partisinin milletvekilleri birbiri ardına veriyor. Ali Dibo örgütleri, tabanca yerine daha etkili olduklarını bildikleri parti üyeliği kimliklerini kullanıyorlar. ‘‘Hamili kart’’lar kamu bürokrasisinde hiçbir dönemde görülmemiş şekilde kirlilik yaratıyorlar. Parti kongreleri, bu olayların tartışılmasının açığa çıkmasını önlemek çabasıyla erteleniyor. Özetle, üzüm üzüme bakarak karardığı için bağbozumu çok yakın görünüyor. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net ENTERNET / MEHMET SUCU Geçen hafta Türkiye Bilişim Derneği tarafından KAMUBİB Bilişim Platformu’ndaki konuşmalardan söz etmiştik. Etkinliğin en önemli kısmı, çalışma grupları ve belge gruplarının gerçekleştirdiği değerlendirme toplantılarıydı. 5 Çalışma Grubu tarafından hazırlanan raporlar ve 4 Belge Grubu’nca oluşturulan el kitapları tartışılarak katılımcıların katkı ve önerileri alındı. Bu rapor ve belgeler, 6 aylık bir sürede 107 kişinin ortak çalışmasıyla oluşturuldu. Bilgi toplumu olacağız derken bilgiyi tüketen mi üreten mi olacağımız yolunda karar vermemizin gerekliliğine dikkat çekilen toplantılarda özellikle bilgiyi nasıl üreteceğimiz üzerinde duruldu. Bu bağlamda özellikle iki çalışma grubunun sonuç bildirgelerini paylaşmakta yarar var. edevlet hizmetlerine talep yaratma modelleri: ehizmetlerin öncesinde, kullanıcıların neyi talep ettiklerinin ve mehmet?cumhuriyet.com.tr ların ihtiyaçları dahilinde denk güvenlik seviyesine kavuşturulması için gerekli çalışmaların yürütülmesi gereklidir. Bilişim güvenliği konusunda karar, yürütme ve izleme faaliyetleri, güçler ayrılığı ilkesine uygun olarak farklı birim ve kurumlar tarafından yerine getirilmeli. İki çalışma grubunun çok kabaca sonuç bildirgeleri böyle. Öte yandan bu toplantıları gerçekleştiren TBD’yi de kısaca tanımakta yarar var. 1971 yılında kurulan Türkiye Bilişim Derneği, teknoloji ile firmalar arasında bir köprü kurarak ülkemizde bir süredir yürütülen bilgi toplumuna dönüşüm sürecine önemli katkılar sağlamaktadır. Türkiye Bilişim Derneği’nin öncelikli misyonu, ülkemizin bilgi toplumu olması çalışmalarına etkin destek vermektir. Derneğin en önemli özelliği ise, bilgisayarla ilişkisi olan herkesin bireysel üyeliğine açık olmasıdır. TBD’nin faaliyetleriyle ilgili ayrıntılı bilgi, www.tbd.org.tr adresinden alınabilir. DİLEKÇEYLE BAŞVURU YAPTI Motorine zam ? ANKARA (AA) Motorinin rafineri çıkış fiyatına bugünden geçerli zam yapıldı. Zammın pompa fiyatlarına yüzde 2.3 oranında yansıması bekleniyor. Zamla birlikte, motorinin ‘‘çıplak’’ rafineri çıkış fiyatı yüzde 4.6 oranında artarak metreküpte (1000 litre) 831.77 YTL ’den 869.78 YTL ’ye yükseldi. Motorinin pompa fiyatları için baz oluşturan ‘‘vergili’’ rafineri çıkış fiyatı ise yüzde 2.3 artışla metreküpte 1.967.70 YTL ’den 2.012.55 YTL ’ye çıktı. Bilgi Toplumu: Üreten mi Tüketen mi? neye ihtiyaç duyduklarının analiz edilmesi gereklidir. ehizmet sunulduktan sonra, hizmetlerin sade, anlaşılır ve açık bir şekilde yerine getirilip getirilmediği analiz edilmeli. Erişilebilirlik ve kullanılabilirlik, engelli yurttaşlarımız dahil olmak üzere bütün vatandaşlarımızı kapsamalı. ehizmet arzına, diğer bir deyişle yurttaşlara sunulan hizmetlere yönelik farkındalık yaratılması gereklidir. ehizmetlerin etkili, verimli ve memnuniyet verici bir şekilde sunulabilmesi hedeflenmeli. Güven, erişilebilirlik, kullanılabilirlik, bilgi içeriği ve hizmet kapsamı unsurları hayata geçirilmeli. Kullanıcı odaklılığı esas alınmalı, böylece kullanıcıların talep ve ihtiyaçları karşılanabilmeli. Farkındalık yaratma, özendirme ve bilinçlendirme çalışmalarının, bilişim kültürü seferberliği anlayışıyla ülke genelinde yaygın olarak yürütülmesi gereklidir. edevlet uygulamalarında güvenlik ve güvenilirlik yaklaşımları: Yurttaşın, hizmet aldığı kamu kuruluşu ve bu kuruluş tarafından elektronik ortamda verilen hizmete güven duymasının sağlanması gereklidir. Bilgi güvenliği tehdit unsurları, bilgi güvenliği yönetim sistemiyle ilgili standartlar, bilişim güvenliği teknik kontrolleri ve örnek güvenlik mimarileri, güvenli erişilebilirlik kavramı, edevlet uygulamalarında güvenlik yaklaşımları ve güvenilirlik unsurları dikkate alınmalı. DPT Bilgi Toplumu Strateji Raporu’nda da yer alan CERT (Bilgisayar Acil Müdahale Ekibi) kavramı öncelikli olarak yaşama geçirilmeli. Kurumlarda bilişim güvenliği ihtiyaç analizi çalışmaları gerçekleştirilerek, tüm kurum Çölaşan kendini Maliye’ye ihbar etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hürriyet gazetesi köşe yazarı Emin Çölaşan, kazandığı para hakkında sistemli şekilde haber bombardımanı başlatılmasından hareketle Maliye Bakanlığı’na başvurarak kendini ihbar etti. Çölaşan, gazeteciliği ve kira geliri dışında 9 milyon dolarlara varan hesabının saptanması durumunda Maliye’nin hakkında yasal işlem başlatmasını talep etti. Çölaşan, Maliye Bakanlığı’na dilekçeyle başvurarak bazı basın yayın organlarında banka hesapları ve malvarlığıyla ilgili olarak ‘‘yalan iddialarla dolu ve özellikle sızdırılmış’’ haberler çıktığını belirtti. Çölaşan, eşiyle birlikte banka hesaplarının, malvarlığının ve devlete bugüne kadar ödenmiş olan vergilerinin Maliye Bakanlığı’nın yetkili kurullarınca incelenmesini ve bazı noktaların özellikle ele alınmasını talep etti. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle