21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 2006 SALI 6 HABERLER Antalya Dış Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Boztepe, ilaçlı ürünlere karşı sloganlarını açıkladı: SALI ORHAN BURSALI Türkler de zehirsiz ürün yesin ? Antalya’da 1982 yılından bu yana yaptığı yaş sebze ve meyve ihracatını bırakan Ercan Boztepe, Antalya’da 600 dönümlük alanda kontrollü üretim yapmaya başladı. Boztepe, kendi projeleriyle beraber tüketicinin de harekete geçmesi gerektiğini vurguluyor. GÜRSU KUNT Bir Yanlışlık Var! Sabah gazeteleri okurken haberde adı ‘‘Ölen Danıştay Üyesi’’ diye geçiyordu.. İki hafta içinde adı giderek bir sis bulutu içine girdi. Adı neydi? Sordum yanımdakilere, zar zor çıkardık: Mustafa Yücel Özbilgin! Danıştay 2. Dairesi Üyesi! Ancak katilin adı daha hızlı anımsandı: Alparslan Arslan! Zamanla Mustafa Yücel Özbilgin adı giderek tamamen ortadan kaybolacak, katilin adı ise hep bizimle birlikte yaşayacak ve anılacaktı.. Özbilgin’le ‘‘toplumun işi’’ bitmişti! Yıldönümlerinde ve lanetleme yazılarında adı geçecekti artık. Fakat katil yaşıyordu, manşetleri sık sık işgal edecekti.. Tıpkı diğer katiller gibi, Ağca gibi mesela! Neredeyse 25 yıldır Ağca üzerine kaç manşet atıldı? Hapishanelere gidip röportajlar mı yapılmadı! Ne kadar para ve zaman harcandı katilin arkasından? Manşet ve haber olduğu sayfalarda edindiği yerin değeri ne kadardı?.. Bunları hesap ederseniz, Ağca için trilyonlar ödediğimizi ortaya çıkarırsınız. Aynı zamanda Türkiye’nin toplam kaç yılını aldı, Ağca yazmak, konuşmak, okumak! Şimdi Özbilgin’in katili için filmi geriye saracağız! ??? Dostlarımla arabada gidiyoruz. Toplumun değerler hiyerarşisini konuşuyoruz. Bir dostum, Özbilgin’in ‘‘kamusal değeri’’ni sordu. Biyografisine bakıyoruz. Anımsamakta yarar var: Savaş yılları çocuğu (1942), Akçaabat doğumlu. Tokat’ın Zile ilçesi nüfusuna kayıtlı; Yozgat Lisesi’ni, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni 1965’te bitirmiş. Birbiri ardına devlet ve millet hizmeti: Taşova kaymakam vekilliği, Havsa, Ardahan, Kâhta ve Bozova kaymakamlıkları, Mülkiye müfettişliği, Adıyaman valiliği.. Bu hizmetlerde sadece içsel deneyimler kazanmış. 6 ay İngiltere’de ‘‘Yerel Yönetimler Denetimi’’ üzerine çalışmış ve bir de rapor hazırlamış.. uluslararası deneyim kazanmış. 35 yıllık bir birikim.. Acaba tek kurşunla bitirilen bu hayatın fiyatı nedir? İnsan hayatına bedel biçilir mi? Bütün ‘‘değeri’’ bir yana, insan canı bir yana! Üzerine, 7 yıllık Danıştay deneyimini koyacağız daha. Cumhurbaşkanı Sezer, Özbilgin’i 30 Eylül 1999 tarihinde Danıştay üyeliğine seçiyor. Özbilgin, Danıştay Genel Sekreterliği de yapıyor bu arada. Üstelik yalnız değil. Eşi ve 2 çocuğu var. Özbilgin, toplumsal ve kamusal pozitif değerleriyle birlikte öldürüldü.. Oysa elimizde bir katil var.. Negatif değerlerle yüklü, hem de alabildiğine.. Hem Özbilgin’e, aileye, ülke ve topluma verdiği zarar.. Hem de daha yıllarca, kendisiyle uğraştırarak, toplumun zamanını çalarak, hakkında yazdırarak, okutturarak... vereceği zarar.. Özbilgin yok. Artık hakkında Wikipedia’da tarihe düşülen sıradan bir not var: ‘‘Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi süreçte yükselen veya yükseltilen toplumsal tansiyon ortamında 17 Mayıs 2006 tarihinde, Hizbullah bağlantılı olduğu iddia edilen Alparslan Arslan adlı kişinin Danıştay 2. Dairesi’ne yaptığı silahlı saldırı sonucunda suikasta kurban gitti. Binlerce kişinin katıldığı Ankara Kocatepe Camii’nde yapılan cenazesinde protesto da yaşandı. Protestoda atılan sloganların içinde hükümet aleyhinde olanları da vardı’’ (*). ??? Türkiye, yanlış bir ülke. Değerler sistemi ters bir ülke.. Türkiye, tarihinde ne kadar iyi, örnek, değerli şey varsa hepsini bir bir yok eden bir ülke! Ve tarihi olmayan, bir değer ifade etmeyen veya değer yaratamamış geçmişlerin, kişilerin, figürlerin, çıkar çevrelerinin, durmadan yakıp yıktıkları, tahrip ettikleri, yağmaladıkları, vurdukları kırdıkları, öldürdükleri bir ülke.. Türkiye’de yeraltının karanlıklar padişahının hükmü var. (*) İktidarın gerginlik ve bölücü, ayrımcı politika ve ideolojisinin yarattığı ortamın kurbanı, Özbilgin... İlkellik, ancak böyle bir ortam ve böyle bir ortama kurbanlar yaratır.. İktidar ve basındaki tayfaları ‘‘illegal örgütler’’i başlıklara taşıyor. Ama iktidarın ‘‘illegal örgütü’’nden bahseden yok. Polis baskınlarıyla basına yanlış bilgi pompalayan, Genelkurmay’ın kapısı önünde gazeteci kılıklı köleleri ‘‘zarflayan’’, banka hesaplarına giren illegal örgüt, Van’dan beri, epey bir süredir faaliyette.. En tehlikeli örgüt, iktidarın illegal örgütüdür.. Savcılar nerede? İHRACAT DURDU İlaçlı ürüne denetim yok ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Yaş sebze ve meyvedeki ilaç kalıntıları nedeniyle yaşanan güven kaybı, ihracatı neredeyse durma noktasına getirdi. İlaç kalıntısı fazla olan ürünlerin iç pazarda tüketildiği iddiaları tartışma yaratırken üreticiler buna net yanıt veremiyor. Çünkü kullanılan ilaçların belli standardı bulunmuyor ve ürünler denetimden geçmeden piyasaya sunuluyor. İlaç kalıntısı nedeniyle 45 yıldır yurtdışında güven ve para kaybı yaşadıklarını anlatan ihracatçıların şimdilerde söyledikleri şu sözler ise çok daha acı bir tabloyu ortaya çıkardı: ‘‘Toplam üretiminin sadece yüzde 5’i ihraç ediliyor. Bunun bir başka anlamı, üretimin yüzde 5’inde kalıntı kontrolü yapılıyor olması. Kalanlar hiçbir denetim olmadan, ne miktarda kalıntı taşıdığı bilinmeden iç pazarda tüketiliyor. Belki de iç pazarda insanlarımızı kaybediyoruz.’’ Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Vahap Tuncer, yurtiçinde kontrol mekanizmaları olmadığı için hangi üründe kalıntı olduğu, hangisinde olmadığının tespit edilemediğini vurgulayarak ‘‘Tüm hassasiyete rağmen yurtdışına gönderilen üründe bile kalıntı çıkıyor. Buna karşılık iç pazar tamamen denetimsiz. Devlet yurtdışına giden ürünlerde örnekleme yöntemiyle analiz yapıyor, ama hallerden İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlere giden ürünlerde kalıntı analizi yapılmıyor’’ dedi. Antalya Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Satıcı da denetim olmadığı için iç piyasada risk olduğunu belirtti. ANTALYA İç piyasaya sunulan yaş sebze ve meyvede ilaç kalıntısıyla ilgili endişeler artarken bazı firmalar örnek uygulamalarla dikkat çekiyor. Antalya Dış Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Boztepe artık ihracatı bırakarak Antalya’da 600 dönümlük alanda kontrollü üretim yapıyor. ‘‘Türkler de zehirsiz ürün yesin’’ sloganıyla hareket ettiklerini belirten Boztepe, Türkiye’nin aynı zamanda Rusya’yı da ‘‘İhraç edilen bütün ürünleri analiz ediyorum’’ diyerek kandırdığını savundu. Türkiye’den ihraç edilen sebze ve meyvede yaşanan sorunlar ihracatçıları yeni arayışlara yönlendirdi. Antalya’da 1982’den bu yana yaş sebze ve meyve ihracatı yapan Antalya Dış Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Boztepe de kendine göre yeni bir proje geliştirdi. Boztepe, 2002’den bu yana devam eden gelişmeler karşısında, vicdanına yenik düşüp ihracatı bıraktığını anlattı. Kalıntı sorunu nedeniyle yurtdışında güven ve para kaybı yaşadığını, yurtiçine yönelik de vicdanının rahat olmadığını belirten Boztepe, konuyu namus meselesi haline getirdiğini ifade etti. Boztepe, ‘‘Artık ihracatı bıraktım. Şimdi, Alman Metro Firması’yla anlaştım. Onlar için Demre’deki 600 dönümlük alanda, kontrollü ve izlenebilir üretim yapacağım. Ürünün yüzde 8090’ı Metro’nun Türkiye’deki marketlerinde, geri kalanı da yurtdışındaki marketlerinde satılacak’’ dedi. ‘İBRET OLSUN DİYE’ Antalya Dış Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Boztepe, yeni tesisinin açılışında, Demre’deki üretim işinden kazanç beklentisi olmadığını, sadece üretim zincirinde yaşanan sorunları namus meselesi haline getirdiği için bu yolu tercih ettiğini, bu uygulamanın ‘‘ibret’’ olmasını istediğini söyledi. Demre’deki üretim işinden kazanç beklentisi olmadığını, sadece üretim zincirinde yaşanan sorunları namus meselesi haline getirdiği için bu yolu tercih ettiğini ifade eden Boztepe, bu uygulamanın ‘‘ibret’’ olmasını istediğini söyledi. Kalanı da yurtdışındaki süpermarketlerine gönderilecek.’’ İlaç kalıntısı sorununun 45 yıldır Türkiye’nin başını ağrıttığını belirten Boztepe, konunun bu kadar uzun süredir gündemde kalmasının temel nedeninin tüketicinin durumu kabullenmesi ve eyleme dönüştürmemesi olduğunu savundu. Ercan Boztepe, ‘‘Tüketici eyleme geçmiyor, baskı oluşturmuyor. Devlet de harekete geçmiyor. Almanya’da Tüketiciyi Koruma ve Gıda Güvenliği için özel bakanlık var. Türkiye’de böyle bir oluşum yok. Bu ülkede, Greenpeace’den pek çok sivil toplum örgütlerine ve süpermarketlere kadar, konu hemen her platformda tartışılıyor. Çünkü üzerlerinde tüketici baskısı var’’ diye konuştu. yaşanan sorunun da bunun bir sonucu olduğunu söyledi. Boztepe, ‘‘Türkiye, 1 Mayıs 2006’da, Rusya’ya giden tüm ürünler için analiz mecburiyeti getirdiğini söyledi. Ancak ortada ilginç bir durum var. Sebze meyvelerde kullanılan zirai ilaçların içinde 350 etkili madde var. Ancak biz bunun tümünü tespit edemiyoruz. Örneğin Antalya İl Kontrol Laboratuvarı’nda bunun sadece 70’i, Kumluca’da 125’i tespit edilebiliyor. Türkiye’nin diğer bölgelerindeki laboratuvarlarda, durum bundan farklı değil. Geri kalan etkin maddeler görülmediği için yok kabul ediliyor. Biz şimdi Rusya’ya karşı biz söz verdik. Devlet kefil oldu. Ürünler analiz ediliyor dedik. Ama sonuçta edemiyoruz ve bu ülkeye karşı kafamızı kuma gömmüş durumdayız. Günün birinde Rusya, Türkiye’den ithal ettiği ve analizi yapıldığı söylenen ürünü, kendisi yeniden analiz ettiğinde, ne duruma düşeceğimiz ortada’’ dedi. Tüketici eyleme geçsin Demre’deki serada üretilen ürünlerin, Metro marketlerinde satılacağını ve ürünün üzerinde, üretici barkotu olacağını vurgulayan Boztepe, sözlerine şöyle devam etti: ‘‘Metro’nun internet adresine girilip, ürün üzerindeki barkot numarası işaretlendiğinde, o ürünün hangi serada yetiştiği, hangi tohum kullanıldığı, bunun genetiği, seranın koşulları, hangi ilaçların hangi dozda atıldığı takip edilecek. ‘Türkler de zehirsiz ürün yesin’ sloganıyla üretim yapmaya başladım. Üretimin yüzde 8090’ı, Metro’nun Türkiye’deki marketlerinde satılacak. Rusya’yı kandırıyoruz Türkiye’nin gıda güvenliği konusunda, başını kuma gömmeye devam ettiğini ifade eden Boztepe, Rusya’yla ‘AB politikası değişmedi’ ‘Avrupa Birliği politikalarında yavaşlama var’ şeklindeki eleştirilerin ‘yanlış bilgiye dayandığını’ söyleyen Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, ‘Geri adım atmıyoruz’ dedi Rektörler Köşk’te ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, hükümetin Avrupa Birliği (AB) politikasında ‘‘en ufak bir duraksama ve tereddüdün söz konusu olmadığını’’ savundu. Çiçek, ‘‘Atabeyler’’ operasyonu ile birlikte gündeme gelen, ‘‘asker ve polis arasında çekişme ve çatışmanın bulunduğu’’ savlarına da, ‘‘Cumhuriyetin kurumları arasında ben çatışma kavramını doğru bulmam. Her kurumun, her kişinin, yetkisi belli, sorumluluğu belli, bunun sınırları bellidir’’ yanıtını verdi. Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası açıklamalarda bulunan Çiçek, hububat taban fiyatları ve alım politikasına ilişkin olarak Başbakan Erdoğan’ın bugün AKP grup toplantısında açıklama yapacağını bildirdi. Başta TÜSİAD olmak üzere çeşitli çevrelerden gelen ‘‘AB politiÇiçek, ‘‘Atabeyler’’ operasyonu ile birlikte gündeme gelen, ‘‘asker ve polis arasında çekişme ve çatışmanın bulunduğu’’ savlarına ‘‘Cumhuriyetin kurumları arasında ben çatışma kavramını doğru bulmam” yanıtın verdi. kalarında yavaşlama var’’ eleştirilerine de yanıt veren Çiçek, ‘‘AB müktesebatının iç hukukumuza yansıtılması zaman alan bir süreç ve bundan da aslında hükümet olarak geri atmış olmamız söz konusu değil. Politikalarımızda en ufak bir yavaşlama söz konusu değil, kanaatimizde de bir değişiklik yok’’ dedi. Toplantıda, ekonomik gelişmelerin de masaya yatırıldığını anlatan Çiçek ‘‘Hükümet daha evvel ilan ettiği hedeflerinden kesinlikle vazgeçmiş değildir’’ diye konuştu. la sizlerin yazdığınız bilgileri, aldığınız kaynaklar meçhul. Eğer kamuoyu yanıltılıyorsa size o bilgileri verenleri oturup sorgulamanız lazım. O kaynak size gerçekten hukuken filtre edilmiş bilgi mi veriyor? Onun için dedim ki, kolibasilli çeşmeden su içiyorsunuz, sonra da veba salgını var diyorsunuz. O sularda her zaman sıkıntı vardır. Çok amaçlı bu bilgiler verilebilir. Hazırlık soruşturmalarının gizliliğine uymamak da yasalara uymamaktır’’ dedi. Çiçek, Genelkurmay’ın operasyonla ilgili gelişmeleri basından öğrendiği yönündeki açıklamasının anımsatılması üzerine, ‘‘Benim bütün bu açıklamalarım her şeyi ifade ediyor zaten. Ama hiç kimsenin hukuka aykırı davranma imtiyazı olmamalıdır. Kimse o güvendiğiniz kaynaklar, yetkiliyse ismini versin, altına imzasını koysun, açıklama yapsın’’ dedi. ‘Üniversite ayrımı yapılmasın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, devlet üniversitelerinin rektörlerinin ardından dün de vakıf üniversitelerinin rektörlerini kabul etti. Rektörler, kabulde Sezer’e ‘‘Vakıf üniversiteleri ile devlet üniversiteleri arasında ayrım yapılmasın’’ ricasında bulundu. Sezer, devlet üniversitelerinin rektörlerinin ardından dün de vakıf üniversitelerinin rektörlerini Çankaya Köşkü’nde ağırladı. Köşk’teki kokteylde rektörlerin sorunlarını dinleyen Sezer, bundan sonra üniversitelerle daha yakından ilgileneceğinin mesajını verdi. Kabulün ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum, ‘‘Sorunlarımızı dile getirdik. Arkadaşlarımız da genellikle yükseköğretimde, Türkiye’de neler olması lazım geldiğini dile getirdiler. Sayın Cumhurbaşkanımızın bizi kabulü son derece güzel, iyi bir jestti’’ dedi. Sezer, önümüzdeki hafta pazartesi günü de yine aynı şekilde Teziç başkanlığındaki YÖK üyelerini kabul edecek. Edinilen bilgiye göre, Sezer yine bu ay içerisinde bir üniversite zirvesi düzenleyerek. obursali?cumhuriyet.com.tr. Kolibasilili su içiyorsunuz Çiçek, ‘‘Atabeyler’’ operasyonunun ardından yaşanan gelişmelerin anımsatılması üzerine, gazetecileri eleştirdi. Çiçek, şöyle konuştu: ‘‘Evve 59 Türk serbest bırakıldı Irak’ta 24 Türk’ten haber alınamıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Irak’ta kaçırılan 86 Türk yurttaşından 59’unun serbest bırakıldığını, 24’ünün akıbetinin ise araştırıldığını bildirdi. Gül, yaşamını yitirenlerin ailelerinin her birine Ulaştırma Bakanlığı’nca 40 bin YTL ’ye kadar ödeme yapıldığını kaydetti. Gül, DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın soru önergesini yanıtlarken, Irak’ta bugüne kadar öldürülen ve hemen hemen tamamı şoför olan Türklerin sayısının 100’ü aştığını; bunlardan bir kısmının direnişçiler tarafından kaçırılarak katledildiğini, bir kısmının ise araçlarına düzenlenen saldırılarda hayatını kaybettiğini ifade etti. Gül, ‘‘Kaçırılan 86 vatandaşımızdan 59’u serbest bırakılmıştır. Kaybolduğu bildirilen 24 vatandaşımızın akıbeti ise Bağdat Büyükelçiliği kanalıyla araştırılmaktadır’’ dedi. Gül, savaş, iç savaş, terör, kargaşa ve benzeri olağanüstü koşullara sahip ülkelerde uluslararası taşıma yaparken saldırıya uğrayıp hayatını kaybeden şoför ve beraberindeki Türk vatandaşlarının varislerine, Ulaştırma Bakanlığı tarafından 40’ar bin YTL ’ye kadar ödeme yapıldığını anımsattı. Gül, Irak’ta kaçırılarak 2 yıl önce öldürülen Murat Yüce’nin eşi ve çocuklarına gerekli yardımın yapıldığını; Yüce’nin eşinin Keçiören Belediyesi’nde işe alındığını; çocuklarının dershane ve okul ihtiyaçlarının tamamının karşılandığını da bildirdi. EGEBANK DAVASINA DEVAM EDİLDİ CHP’Lİ MUHALİF MİLLETVEKİLİ ‘Şevket Demirel örgütü yönetiyordu’ İstanbul Haber Servisi Egebank’ın Şevket Demirel tarafından kontrol edilen örgüt tarafından zarara uğratıldığı öne sürüldü. Egebank’ın zarara uğratılmasına ilişkin Yahya Murat Demirel, Neslihan Demirel ve Cavit Çağlar’ın de aralarında bulunduğu 46 sanığın yargılanmasına devam edildi. Duruşmada söz alan TMSF avukatları, bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini söyleyerek, mahkemeye, yeniden bilirkişi incelemesine karar verilmesi talebiyle dilekçe sundu. Sanıkların uluslararası düzeyde, disiplinli ve denetime dayalı bir yapılanma içinde oldukları kaydedilen dilekçede Demirel’in, Demirel Grubu şirketlerinin tamamında kontrol sahibi olduğu, tüm önemli kararların izni olmadan alınmadığı belirtildi. Şevket Demirel’in aile toplantılarında alınan kararlara ilişkin el yazısı notları da mahkemeye sunuldu. Dilekçede, Şevket Demirel’in 23 Mart 1998 tarihinde yapılan aile toplantısında, ‘‘Sadece Şevket Demirel Holding var, onu da soyduk, gerekirse öderiz’’, ‘‘İyi bir ‘senaryo kurdum’ önce ağa ile konuştum. Kötü hali, ŞD’nin oğlu SD’nin yeğeni bankalar dolandırmış diye yazarlar, ‘yazsınlar daha önce yazmadılar mı?’ gibi ifadelerinin suça yönelik iradesini ortaya koyduğu belirtildi. Aydın: Sol bir araya gelmeli İstanbul Haber Servisi CHP’de parti içi muhalefetin önemli isimlerinden İstanbul Milletvekili Hasan Aydın, CHP lideri Deniz Baykal’ın ülkedeki ‘‘laiklikdemokratik Türkiye karşıtı iktidarın’’ rejime karşı açık saldırılarını engellemeye dönük başarılı bir söylem içinde olamadığını belirtti. Sosyal Demokrat bir partide ‘‘eleştirinin tasfiyeye neden olmasının’’ kabul edilemez olduğunu dile getiren Aydın, ‘‘Parti içi muhalefete bile hoşgörü gösteremeyen bir yönetimin solu birleştirmesi mümkün mü?” dedi. Hasan Aydın, TBMM Başkanı Bülent Arınç ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemlerinin yorum gerektirmeyecek kadar net ifadelerle, laikdemokratik rejime karşı tavrını yansıttığını vurguladı. Aydın, ‘‘Cumhuriyeti korumak, tarihimizde ilk kez bu derece hayatidir. Laikdemokratik Cumhuriyetimize olan bu saldırı ilk kez devletin içinden gelmektedir’’ diye konuştu. Egebank davasında mahkemeye sunulan dilekçede Şevket Demirel hakkında ciddi iddialara yer verildi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle