21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 HAZİRAN 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Enflasyon moralleri bozdu, iş dünyasındaki tedirginlik piyasaya yansıdı ? Borsa günü 1.322 puanlık kayıpla tamamlarken, dolar dün gün içinde 1.60 YTL’nin üzerine çıktı. Avro 2 YTL’nin üzerinde işlem gördü. Bono faizleri yüzde 18’i aşarak son dönemlerin zirvesine taşındı. Ekonomi Servisi Enflasyonun mayısta tahminlerin üzerinde çıkması piyasada sert tepkiyle karşılandı. Haftanın ilk gününü sert hareketlerle geçiren para piyasalarındaki çalkalanma iş dünyasını tedirgin ederken hükümetin “kararlılık” mesajları yeterli olmadı. İMKB Ulusal 100 Endeksi, 2. seansta 48.85 puan azalarak 37.964,03 puandan kapandı. Hisse senetleri 2. seansta ortalama yüzde 0.13 değer kaybetti. Birinci seansta sert düşüşün ardından 38 bin puanda tutunma çabası gösteren Bileşik Endeks, ikinci seansta dar bir bantta yatay hareketini sürdürdü. İlk seanstaki 1.272,92 puanlık düşüş dikkate alındığında, Borsa endeksi günün tamamında 1.321,77 puan geriledi. Hisse senetlerinin günlük ortalama değer kaybı yüzde 3.36 oldu. Güne 1 YTL595 Ykr. seviyesinden başlayan dolar, gün ortasında biraz gevşedi. Gün içinde 1 YTL 600 Ykr’nin üzerine çıkan dolar kuru daha sonra, akşam saatlerinde 1 YTL 579Ykr’ye geriledi. 2 YTL’nin üzerinde işlem gören Avro, serbest piyasada 2.420 YTL’den satıldı. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Tahvil ve Bono Piyasası Kesin Alım Satım Pazarı’nda işlem gören 9 Nisan 2008 vadeli, tahvilin basit getirisi yüzde 19.62, bileşik getirisi yüzde 18.23’ten kapandı. Dün sabah açılışta aynı kağıdın basit getirisi yüzde 19,07, bileşik getirisi yüzde 17.75 seviyesindeydi. İş Cinayeti Kim bilir kaç yazımda, kaç kez bu sözcükleri kullanmak zorunda kalmışımdır. 40 yıllık gazetecilik yaşamım boyunca, nedensonuç ilişkileri ile kelimenin tam anlamı ile o kadar çok, kaza değil cinayet niteliğinde iş, maden kazası, grizu patlaması yaşandı ki.. O kadar çok bilimsel raporun içinde, kaza nedenleri ve sonuçları sayıldıktan sonra, durumun aynı sözcüklerle anlatıldığına tanık oldum ki... En son 17 işçinin ölümüne yol açan maden ocağı kazasında, sorumlu Bakan Güler, kelimenin tam anlamı ile sorumsuzca, olayı ‘‘Allah’ın takdiri’’ne, madenciliğin doğasına bağlayan bir açıklama yaptı. Siyaseten bu büyüklükte bir gafta yer yerinden oynayabilirdi.. Sayın Bakan’ın, kazanın tarafı işveren sözcüsünün söylediklerine, ‘‘olagelen’’ tanımlamalarına, yani kimi madenlerde birdenbire patlayıcı gazın kaçınılmaz yükseldiğine inanacak, bırakınız maden işçisini, yörelerde yaşayan köylülerden kimseyi bulamazsınız. Bu çağda, maden işletmeciliğinin bilgi birikiminde, ocak özellikleri ne olursa olsun, yeterli havalandırma sistemi oluşturulduğunda, ocak işletmeciliğinin olmazsa olmaz güvenlik önlemleri alındığında, gereken teknolojiler uygulandığında, ‘‘kendiliğinden, birdenbire, önlenemeyen gaz birikimi’’ olmaz. Çünkü sistemde bir aksaklık bağlantılı tehlikeli ölçümlerde gaz birikimini yine sistemler haber verir. Patlamayı önleyici önlemler de böylece alınmış olur. ‘‘Kaza değil, iş cinayeti’’ kavramı da işte bu nedenlerle maden işletmeciliğinde yerleşmiş, bilgi birikimine dayalı bilimsel bir kavramdır. ??? Ne yazık ki, dünyada da ülkemizde de iş cinayeti niteliğinde iş kazalarında, doğrudan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınıp alınmadığı, çalışma koşulları, üretim teknolojisi, hatta çalışanların sendikalı olup olmadıkları ile doğrudan ilişkiyi ortaya koyan istatistikler vardır. DursunbeyOdaköy iş cinayetinin ‘‘Takdiri İlahi’’ değil, ‘‘Takdiri İdari’’ olduğuna ilişkin bulgulara gelince... Kamuoyu ilgilenmediği için, duyarlı meslek örgütleri ile kimi sendikaların konuya ilişkin ilk günden başlayan, düne kadar süren basın açıklamalarıyla ilgilenen olmadı. Bakan’ın gerçeği kamuoyundan gizleme niteliği de olan açıklamasını eleştiren, ‘‘pişkinlik’’ olarak tanımlayan, sendikasızlaştırmanın, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmamasındaki etkilerini anlatan, önemli teknik bilgi de veren sendikaların açıklamaları yok sayıldı. Bir örnek oluşturması için, uzman maden meslek örgütlerinden gelen açıklamaların içinden, Jeoloji Mühendisleri Odası’nın olay yerinde uzman incelemesine, rapora da dayalı son açıklamasından bilgi aktarmakla yetineyim: Sadece kazanın olduğu değil, bölgede üretim yapan tüm madenlerin, üretim teknolojileri ilkel, önlemler yetersiz. İşçileri, işsiz kalmış, maden üretiminde çalışmamış, çok düşük ücretli tarım işçileri. Kazadan sonra bölgede olmadığı için teknik yardım kamu işletmelerinden getirilmiş. Aynı işyerinde bir yıl önce de bir ölümlü, kamuoyundan saklanmış kaza olmuş. Bölge madenleri çeşitli özel sektör elinde uzun yıllar kötü koşullarda işletildikten sonra 1978’de kamulaştırılmış, 1980’de tekrar özelleştirilmişler. Odanın basın açıklamasında bir de yıl içinde 75 işçinin ölümüne yol açan bütün maden kazalarının dökümü var.. Daha fazla söze, bilgiye gerek var mı? ??? Şaşırtıcı, ürkütücü olanı, Erdoğan Hükümeti adına sorumlu Bakan’ın, kamuoyunun dikkatini olaydan uzaklaştırmaya, belki de yöre insanının tepkisini, işçinin, sendikaların hak aramasını önlemeye yönelik savunma refleksi. İsterseniz kaza ile ilgili ilk günün haberini bir kez daha anımsamaya çalışın. AKP kadrolarının, olay yerine, cenaze törenlerine, ailelere başsağlığında bulunmaya yönelik koşturmacalarını anımsayın. Siz siz olun, kamuoyu yönlendirmesi, bilinç saptırması ile, siyaseten bu davranışların doğru olduğunu düşünmeye, hele de söylemeye kalkışmayın.. Çok değil, bundan bir 1015 yıl öncesinde bu türden bir maden kazasında hükümetin başında, sorumlu makamlarda olanlar, kazanın nedenleri üzerinde hesap sorulacağını içeren bir başsağlığı dileği açıklamasını ancak yapmaya kalkışabilirlerdi. Bir sorumlu Bakan için ‘‘olagelen’’ yorumlamasının ağır siyasi bedeli olurdu. Türkİş, işkolunun en büyük maden sendikaları da herkesten önce ayağa kalkar, bilimsel iş cinayeti niteliğinde olan bu türden bir kazanın nedenlerini öncelikle onlar sorgularlardı. İşçilerin öldüğü yörede de alınmayan önlemlere ilişkin, anlamlı bir hesap sorma, öfke yaşanırdı.. Ilımlı İslam kimlikli siyasal iktidar, işsiz, yoksullaşmış, çaresiz insanların, körü körüne kadere dayalı kör inanca sarılmaları, sendikal örgütlülük, işçi bilinci erozyonu... Aklı, bilimi, insan yaşamının değerini, hak arama, hele de yaşam hakkı için savaşım refleksini böylesine ağır mı köreltti? Merkez Bankası Başkanı Yılmaz’dan gelen ‘faiz arttırımı ve dövize müdahale’ sinyaliyle bir dönem sona eriyor Ekonomide dönüm noktası ? Ekonomi yazarlarına göre “yüksek faiz ve ucuz döviz” döneminin sonu geldi. IMF baskısıyla sürdürülen sıkıntılı reformların meyvesini “yüksek reel getiri” olarak başta yabancılar yerken faturasını “vergi, faiz, zam” şeklinde Türk halkı ödeyecek. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüksek faiz, ucuz dövize bağlı mutluluk zinciri sona eriyor. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın önceki gün verdiği ‘‘faiz arttırımı ve dövize müdahale’’ mesajının ardından, Türkiye ekonomisini neyin beklediği ve sıkıntıdan nasıl çıkılacağı tartışılmaya başlandı. Ekonomi uzmanlarına göre, geçen hafta cuma günü açıklanan enflasyon rakamlarının ardından, Merkez Bankası’nın faizleri ‘‘ciddi biçimde’’ arttırması kaçınılmaz gözüküyor. TÜSİAD BAŞKANI SABANCI, GERİLİMİN DÜŞÜRÜLMESİ İÇİN HÜKÜMETİ UYARDI: Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ömer Sabancı, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’i ziyaret etti. Büyükerşen ziyaret sırasında, ‘‘Açıköğretim sistemini kurmasaydık Türkiye bugünlere kadar bile gelemeyecekti. Ülkede 20 yıldır gençlik ayaklanması olmadıysa, gençlik silaha sarılmadıysa bu açıköğretim sayesinde olmuştur’’ dedi. Sabancı ise Büyükerşen’i sürekli takip ettiklerini belirterek başarılı çalışmaları nedeniyle kutladı. (Fotoğraf: AA) Nimet yabancıya, külfet vatandaşa aik Öztrak (Milliyet): Geçen yıl bu ülkeye giren özel yabancı sermayede çok hızlı bir artış var. Bu ikinci yarıda nihai yurtiçi talebi patlatmış. Bunun yarattığı ısınma da birim ücretlerin hızla yükselmesine neden olmuş. Bu tabloyu hangi iktisatçıya gösterseniz, size enflasyonun azacağını söyler. Hükümet bu gidişi düzeltecek görünür hiçbir tedbir almadı. Aksine bütçede ve gelirler politikasında seçime gidildiği izlenimi veren bir gevşeme oldu. IMF’ye taahhüt edilen fiyat politikasındaki yüzde 8.5’lik dış bandın haziran ayında aşılacağı hemen hemen kesinleşti. Bu durumda IMF’ye danışarak tedbir almak gerekecek. Bu hükümete, acı veren birçok reform yapılarak hızla düzelme sürecine girmiş bir ekonomi teslim edildi. Üç sene içinde bunların meyvelerini, vatandaşa işsizlik borç ve yükselen enflasyon dışında bir şey bırakmadan yabancılara yedirenleri millet affetmez. F Cumhurbaşkanı için uzlaşın CAN HACIOĞLU Çarpıcı biçimde faiz artışı şart F atih Özatay (Radikal): Enflasyonda mevcut ana eğilim aşağı doğru. Bu ana eğilimin belirleyicileri sağlam bir makroekonomik çerçeve ve huzur ortamı idi. Ana eğilimi oluşturan bu unsurlarda bugün iki tane değişiklik var. Birincisi dışarıda faizler yükseliyor. Sermaye çıkışı var ve kur artıyor. Geçmişte de oldu; içeride sağlam durunca fazla bir önemi yok. Diğer değişiklik: Siyasi gerginlik artıyor. İşte bu önemli. Geçmişten farklı olan bu. Kuru hep arttırma potansiyeli taşıyor. Enflasyonun yükselmesi ve enflasyonist bekleyişlerin bozulması anlamına geliyor bu. İleride siyasi gerginliğin daha da artma ihtimali var. Dolayısıyla eski ana eğilim önlem alınmazsa değişecek. Dönüm noktasındayız. Uygulanan makro program özünde doğru. Sorun bekleyişlerde. Merkez Bankası’nın faizleri anlaşılır, çarpıcı bir biçimde arttırması kaçınılmaz gözüküyor. Rekabet gücümüzü arttıracak doyurucu bir mikro önlem paketi de tez elden devreye girerse uygulanan programa güven tazelenir. Tabii ki bir koşulla: Gerginliği yaratanların gerginliği azaltmalarıyla. ESKİŞEHİR Ekonomideki son gelişmelerden ciddi biçimde rahatsızlık duyduklarını bir kez daha dile getiren Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, toplumda gerilimin düşürülmesi için Cumhurbaşkanlığı seçiminde şimdiden uzlaşılmasını istedi. Sabancı, Eskişehir Sanayici ve İşadamları Derneği’nce (ESİAD) Anemon Otel’de düzenlenen ‘‘2006 Gelişim Projeleri’’ etkinliğinde, 2 Haziran’da gerçekleşen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısındaki uyarısını bir kez daha tekrarlayarak şunları vurguladı: Mayısta dünya piyasalarında başlayan dalgalanmadan en fazla etkilenen ülke Türkiye oldu. Bu güvensizliğin temelinde, AB ile ilgili konuların hükümetin gündeminden çıkmaya başladığı görüntüsü, tam üyelik idealinin toplumsal planda zayıflaması, Merkez Bankası Başkanı’nın seçimi etrafındaki tartışma, bu tartışmanın sürdürülüş biçimi, Cumhurbaşkanlığı tartışmaları, laiklikle ilişkilendirilebilecek, dini eksenli muhtelif tartışma konuları yer almakta. Türkiye AB yolunda girdiği bu kritik süreçte zaman kaybetmeden gerekli yapısal değişimleri gerçekleştirmeli ve bölgesel gelişmişlik farklılıklarından kaynaklanan göç, terör, işsizlik ve eğitimsizlik gibi sorunları çözmek için gerekli adımları atmalıdır. Ülkedeki genel gidişatta, siyasi ve ekonomik istikrar önemli. Tüm toplumun, hükümet başta olmak üzere gerilimin arttırılma ması gerekiyor. Siyasi ve ekonomik istikrarı korumamız gerekiyor. TÜSİAD, Aralık 2005’teki YİK toplantısında Ankara’da Cumhurbaşkanlığı seçiminin, siyasi ve ekonomik istikrarı bozmadan yönetilmesi gerektiğini söylemiştik. Bugün bu konuyla ilgili bir kademe daha ilerleyerek diyorum ki Cumhurbaşkanlığı seçimine daha zaman olmasına rağmen ekonomik ve siyasi istikrarı bozmadan gerilim arttırılmamalıdır. Cumhurbaşkanlığı makamına, uzlaşmacı bir yaklaşımla, kimin oturacağının belirlenmesini istiyoruz. Seçimler de zamanında yapılmalı. Sabancı, bir işadamının ‘‘Hayata sıfırdan başlasaydınız ne yapardınız’’ sorusunu cevaplarken de ‘‘Beşiktaş’ın orta sahasında bir oyun kurucu olmak isterdim’’ dedi. Başbakan Yardımcısı Şener: ‘Enflasyonda hâlâ sınırların içindeyiz’ Hükümet üç maymunu oynuyor ? Hükümet, fiyat artışlarının yarattığı baskıyı görmezden geliyor. Unakıtan’ın ‘‘Dalgalı kur politikası, adı üstünde dalgalanır’’ sözlerinin ardından Başbakan Yardımcısı Şener de ‘‘enflasyonda hedefin henüz aşılmadığını’’ dile getirdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hafta sonunda Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, mali piyasalardaki dalgalanma ile ilgili ‘‘Dalgalı kur politikası, adı üstünde dalgalanır’’ diye konuşmasından sonra dün de Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in ‘‘Matematiksel olarak henüz hedefin içerisindeyiz’’ şeklindeki açıklaması, hükümetin enflasyondaki problemin ciddiyetinin farkında olmadığını veya olduğunu ve para politikalarını Merkez Bankası’nın belirlediğini ileri süren Şener, Banka’nın operasyonel bağımsızlığına vurgu yaparak ‘‘Hangi kararı ne zaman, ne şekilde alacağını doğrudan doğruya kendisi belirlemekte ve uygulamaktadır’’ dedi. ASO Başkanı Zafer Çağlayan da, dövizdeki yükselişin reel sektörün kur riskinin önemini söyledi. Şener arttırdığını Çağlayan, ‘‘Reel sektör daki artışın yanı sıra özellikle olarak kur riski çok önemli; sezona yeni başlanması dolayı 2001 krizi mali sektör kaysıyla nisan ve mayıs aylarında naklıydı. Allah korusun... Olakonfeksiyon fiyatlarındaki bilecek bir sıkıntı... Reel sektör yüzde 10’luk artışın etkili ol 7075 milyar dolar kur riski duğunu ileri sürdü. Merkez taşıyor. Reel sektör açısından bu Bankası bağımsızlığının esas çok önemli’’ dedi Yanlışların faturası çıktı G üngör Uras (Milliyet): Türk ekonomisi, Türk halkı şimdilerde, IMF destekli istikrar programına dayalı olarak Merkez Bankası’nın ısrarla uyguladığı ‘‘yüksek faiz ve ucuz döviz’’ politikasının faturasını ödemeye başladı. Bu politikaların yanlış olduğunu, sürdürülemez olduğunu söyleyenlerin, yazanların uyarıları dikkate alınmadı. Merkez Bankası dövizi ucuz tutarak fiyatları aşağıya çekmek için döviz bozdurana yüzde 1020 reel faiz ödeyerek ülkeye oluk oluk döviz girmesini sağladı. Döviz açığının artmasını önemsemeden, isteyene ucuz ucuz döviz sattı. Ucuz dövizi alanlar ithalat yaptı. Şimdi bu işin faturasını kim ödeyecek? Tabii ki saf ve bakir Türk halkı ödeyecek. Faiz olarak ödeyecek, fiyat zammı olarak ödeyecek, vergi olarak ödeyecek. Döviz fiyatları gerçek değerine doğru hareket edecek. Bu nedenle fiyatlar bir süre yükselecek. [email protected] Türk sebzesine denetim Ekonomi Servisi Türkiye’den Rusya’ya gönderilen tüm sebzemeyve ürünlerinin böcek ilacı, nitrat ve nitröz asidi tuzu testinden geçirileceği bildirildi. Rusya Federasyonu Veterinerlik ve Bitki Karantina Servisi’nden bir yetkili Rus İtarTass ajansına yaptığı açıklamada, bu konudaki anlaşmanın TürkRus hükümetleri arasındaki ekonomik işbirliği komisyonunda yapıldığını belirtti. Yetkili, anlaşmanın Samsun, Trabzon, Muğla, Hatay, Adana, Antalya, Mersin ve Bursa illerinden Rusya’ya gönderilen sebzeyle meyve ürünlerini kapsadığını belirtti. Çağlayan çaresiz kaldığı için görmezden geldiğini ortaya koydu. Şener, Ankara Sanayi Odası’nda yaptığı açıklamada, mayıs ayı enflasyonunun öngörülenden yüksek çıktığını, bunda hammadde ve petrol fiyatların FORMULA 1’E SADECE TÜRSAB TEKLİF VERDİ Formula 1 İstanbul Park’ın işletme hakkının devri ihalesine, sadece Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) teklif verdi. Formula Yatırım AŞ (FİYAŞ) Başkanı Murat Yalçıntaş, teklifin, yıllık 8.5 milyon dolar kira bedeli ve pistin üzerine yapılacak yapişletdevret modelindeki yeni yatırımların işletim hakları için yıllık yüzde 25 kâr payı, yarışların tüm kârının FİYAŞ’a bırakılması şeklinde olduğunu duyurdu. ACCOR’DAN, 300 MİLYON AVRO’LUK YATIRIM Fransız otelcilik grubu Accor , Türkiye’de 2015 yılına kadar 300 milyon Avro tutarında 50 otel yatırımı yapacağını açıkladı. Şirketten yapılan açıklamaya göre 140 ülkede 7 milyar Avro’luk bir ciro ile faaliyet gösteren Accor grubu, yapılacak 50 otelde 3.500 kişiye istihdam sağlayacak. Accor Grubu Türkiye Resmi Sözcüsü Koray Özbay, ‘‘2015’e kadar yatırımı tamamlanacak 50 otelin 40’ı Ibis otel, 10’u Novotel olacak; 50 otelin 12 adeDi 2009 yılına kadar bitirilecek. Akfen Grubu ile stratejik ortak olarak çalışıyoruz’’ dedi. Otel yatırımları için Bursa, Adana, Kayseri, Edirne, Gaziantep, Mersin, Şanlıurfa, İzmir, Eskişehir ve İstanbul ana bölgeler olarak seçildi. ..VE İTHAL DONDURMA DA PİYASADA Haagen Dazs şirketi tarafından 70 ülkede üretilen ‘Haagen Dazs’ dondurmalarının Türkiye dağıtımı önümüzdeki haftadan itibaren Kerevitaş şirketi tarafından yapılacak. 1961 yılından bugüne dondurma üretimi yapan firma için kullanılan ürünler, Madagaskar’dan vanilya, Belçika’dan çikolata, Amerika Birleşik Devletleri’nden çilek ve Brezilya’dan getirilen kahvenin yanı sıra taze krema, yağı alınmış süt ve taze yumurta sarısından imal ediliyor. Haagen Dazs İş Geliştirme Müdürü Haris Kordas, dün Parkorman’da yaptığı açıklamada, ürünlerin Türkiye pazarında 500 ml. ve 100 ml’lik minyatür kaselerde ve üstü krokanla kaplı ‘Cream Crisp’ şeklinde satışa sunulacağını anlattı. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle