25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 HAZİRAN 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA SPOR spor?cumhuriyet.com.tr A Z İ M Z İ R V E Y A Ş A M C O Ş K U 17 Everest’in zirvesinde 12 Türk 75 günde 8 bin 850 metre yüksekliğe tırmanarak büyük bir başarıya imza attılar VEYSEL BALKAYA Everest, dünyanın en yüksek noktası. Diyelim ki İstanbul’dan havalandınız ve İzmir’e hareket ediyorsunuz. Uçağın pilotu uçuşla ile ilgili bilgi veriyor: ‘Şu an ortalama yüksekliğimiz olan 8 bin 850 metreye ulaştık’. Şöyle bir aşağıya baktığımızda ne kadar yüksekte olduğunuzu görüyorsunuz ve bir kabinin içindesiniz. Ancak 12 Türk dağcı bu kadar yüksekliğe adım attı, hissetti ve yaşadı. Bora, Burçak, Elif, Hakan, Haldun, Meltem, Mustafa, Serhan, Serkan, Soner ve Suna... Petrol Ofisi’nin sponsorluğunda Dünyanın zirvesine adım atmayı başardılar. Bir cesaret ‘filiz’iyle yola çıkıp Everest’in zirvesinde ‘adrenalin’in doruklarına ulaştılar. Türkiye’den Everest’e çıkan ilk kadın tırmanışının yanı sıra binlerce metre yükseklikte yaptıkları tuzluk kavgalarını ve 8 bin 850 metrede hissedemediklerini anlattılar. İşte dünyanın zirvesindeki Türkler... Ekip nasıl bir araya geldi? Serhan: Biz birbirini uzun zamandır tanıyan, her an yediği içtiği ayrı gitmeyen 10 kişilik bir arkadaş grubuyuz. 4 kadın 6 erkek, bir kamp müdürü, bir de kameramanımız var. Birlikte tırmanan insanlarız. O yüzden de takım olmamız ek bir çaba gerektirmedi. Çok iyi arkadaş olmanız işinizi zorlaştırmıyor mu? Serhan: Zorlaştırıyor ancak aksi de düşünülemez. Ya takım çözülür ya da zirveden dönüşte daha sıkı dost olursunuz. Biz bu dönüşümüzde çok sıkı dost olduğumuza karar verdik. Şimdi hep beraber tatile gideceğiz. Orada kavga çıkması daha muhtemel. Çünkü dağda kişisel duygulardan soyutlanıyoruz. Konsantrasyonumuzu işe verince işimiz dağ, dağımız iş oluyor. Dünyanın en yüksek zirvelerinden birinde bulunmak nasıl bir his yaratır? Bora: Ben ekibin en hissiz elemanıyım. Çıktığımda kaygı hissettim. Sanırım herkes de bunu hissetti. İnerken yorulduğunuzu hissediyorsunuz. Elbette etrafta insanlar olduğundan farklı bir şekilde ilerliyoruz. Ekip tırmanışının avantajlarını kullanıyoruz. Sonuçta iniş hep kaygı veriyor. Aslında çıktığınızda mutlu oluyorsunuz. Soner: Bulunduğunuz ortam itibarıyla orada fazla kalmamanız gerektiğini düşünüyorsunuz. Çevreye bakayım, oturup bir sigara içeyim diyemezsiniz. Everest’te bunu yapamazsınız. Hızlıca aşağıya inmek zorundasınız. Sağ salim inelim de sonra sevininiz diyorsunuz. Aklınızda zorlukların fazlalığı oluyor. Sonuçta çok mutlu da oldum. Ben ilk çıkanlardanım. Bizim çıkışımızda ufak bir hadise oldu. Burçak biraz rahatsızlandı. Onu düşündüğüm için çok kaygılıyım. Haldun: Tırmanırken her bulduğumu yediğim için zirve günü bağırsak rahatsızlıklarıyla karşı karşıya kaldım. Takımın iletişim sorumlusuydum. Çok da bir şey yapmadım. Web sayfasının daha önceden yapılmaması teknolojinin eksikliğiydi. Bu sayede geliştirdik. İmkânlar olsaydı önceden yapılabilirdi. Kapsama alanı genişlese bile biraz da akıllıca davrandık. Çoğu ekip problemler yaşadı. Bilgisayarlarımızın uyku tulumları bile vardı. Birtakım teknik problemler yaşadık. Böyle mühendisler olarak yüksek irtifaya uygun aküler haline getirdik. İşi bir iş bölümü ve çalışmayla başardık. Aramızda tartışmalar yaşandı. Bunlara mühendis geyikleri denebilir. İkinci ekip bize göre dezavantajlıydı. Everest’in kötü bir sezonuydu. Mesela her gün yan yana olduğunuz başka bir takımdan arkadaşınız çıktıktan sonra inemediklerini gördük. Ancak kafanıza bunu koyunca çıkmaktan vazgeçemiyorsunuz. Zirvede ikilem yaşadım. Hakan, Suna, Serhan, Meltem, Elif, Burçak, Soner, Mustafa, Serkan, Hakan (soldan sağa) Petrol Ofisi’nin sponsorluğunda Everest’e çıktı. ANLIK HEYECAN 8 bin metrede tuzluk kavgası Tartışma yaşandı mı aranızda? Soner: Tuzluk kavgası çıkmıştı. Çok tuz yediğim için tuzluk benim yanımda durur. Sonuçta tuzsuz yemek yenmemeli. Orada çok az zevkiniz var ve yemek bunların en başında geliyor. Mesela mercimek çorbasını Elif yaptı, sonradan aşçılar öğrendi. Genelde Avrupai yemekler yapıyorlardı. Baharatlarıyla yaptıklarından zengin tatları oluyor. Mesela çok şekerli oluyor coğrafya itibarıyla. Zengin zengin ama bir yere kadar dayanabiliyoruz. Sonra tuz aradık. Tırmanışın zorluklarından bahseder misiniz? Burçak: Defalarca arabalarımız bozuldu. Tırmanış çok kolay olmadı. Çeşitli problemler yaşadık. Ancak zirveye çıkmayı başaramayacağız dediğimiz zaman olmadı. Zor olacak dediğimiz kesinlikle oldu. Zaten biz buraya çıkarız kesin deseydik olmazdı. Zirveyi göremeyen oldu mu? Hakan: Ben zirveye çıkmadım. Zirve denemesi de yapmadım. Kamp sorumlusuydum. İletişimi sağlamak, hava durumunu takip etmekti. Arkadaşlarım zirvedeyken dönmelerini bekliyordum. Herkes benim işimin zor olduğunu söylüyor. Yukarıdakiler var, Türkiye’dekiler var ve arada ben varım. Stresin hiçbir tarafa yansımaması lazım. Ayrıca coşkuyu Türkiye’ye göndermekle görevliydim. Sanırım hava durumu konusunda iyiydim. Bize ham veriler geliyordu. Ben de dışarı çıkıp verileri Everest için yorumluyordum. İki tane zirve günü tercih yaptım. Doğru kararlardı. 8 bin 850 metre kaygı doğuruyor mu? Elif: Ben ilk denemede zirveye ulaşanlardanım. Telsizi açtığımda Burçak’ın hastalık haberini alınca tedirgin olmaya başladım. Bir an önce aşağıya inip taşınmaya gerekseydi destek için orada olmalıydık. Herkes aşağıya dönüyor diye karar alındı. Bir fotoğraf çektirmek istedim. Fakat makine yoktu yanımda. Arkadaşlarım uzağımdaydı. Mike diye ABD’li bir dağcı vardı. Onlardan rica ettik. Hızlıca inmeye başladık. Burçak biraz daha düzeldi. Zirve yolundakiler devam etti. Heyecan anlıktı. Kaygıyla birleşti. Ancak bu çok doğal. 10 saniye bunu yaşarsınız 8 bin 850 metreden 6 binlere inmek kolay değil. Hem de 10 saattir yürüyorken. Hissetmemek çok normal. 3 hedeften 2’si tamam 8 bin metre yükseklikte internet sitenizle her gün binlerce kişiye ulaştınız... Serkan: Daha önceki tırmanışlarımızda aktif sayfalar yaratamamıştık. Biz, www.2006everest.org’u hayata geçirdik. İlk defa bir web sitesi yaptık ve çok iyi oldu. Bizi merak edenlere her şeyi aktardık. Arkadaşların fotoğraflarını günü anlatacak şekilde yayımladık. Bizim gördüklerimizi göstermeye çalıştık. Bize mesajlar gönderildi, böylece yalnız olmadığımızı gördük. Bu sitenin fazla da örneği yoktu. 75 gün geçirdik, binin üstünde günlük ziyaretçi aldık. Hedeflerimizden bir tanesi sadece tırmanmak değildi, geniş bir çevreyle bunu paylaşmaktı. Tanımadığınız insanlardan mesajlar aldık. Yaşadığınız zorluklar nelerdi? Suna: Çeşitli sağlık problemleri yaşadık. Bir önceki tırmanışta üşütmüştüm. Ufak tefek rahatsızlıklar herkeste oldu. Üşütme, sinüzit ve öksürme gibi rahatsızlıklar oldu. Zor geçiyordu. Ortam zor. Evinizden, şehirden ve aileden uzaksınız. Koşullar zor. Bunları olumlu değerlendirip güzel geçirmeye çalıştık. Kaybettiğimiz dostlarımızın olduğunu öğrendim. Sanırım en zor an buydu. Zirveye çıktığımda şöyle bir etrafıma bile bakamamıştım. Çünkü şaşkınlık içindeydim. Bu kadar kaygının sevince dönüştüğü an, ne zamandı? Meltem: Gerçekten zor koşullar. Sınırları zorluyorsunuz. Aşağıya indiğinizde herkesle kucaklaştığınız zaman zirveyi yaşıyorsunuz. Benim zirvem orasıydı. Aşağıya indiğinizde arkadaşlarınızla termoslarla çaylarla.. O çayın değeri çok fazla. Zirveyi orada yaşadık. Yakınlarımıza kavuştuğunuzda en büyük keyfi yaşadık. Bütün hedeflerinize ulaşabildiniz mi? Serhan: Üç ana hedefimiz vardı. İlki ekip tırmanışıydı. İkincisi Türkiye’den ilk kadın tırmanışı. 3’üncüsü de oksijensiz zirveye ulaşmaydı. İlk ikisini başardık. Üçüncü hedefimizi ilk tırmanışımızda yaşadığımız kazanın ardından yerine getirmedik. Risk almamak için en güvenli yolu seçtik. Planı iptal ettik. Havuza ithal yüzücüler geliyor ? Yüzme Federasyonu Başkanı Sema Küçüksöz, şampiyon yüzücüler çıkarmak istediklerini belirterek “Başaramazsak Avrupa’dan yabancı yüzücü transfer edeceğiz” dedi. HÜSEYİN KILINÇ Sema Küçüksöz Kadınların kendilerinin de pek farkında olmadığı ve bizim kısaca “kadın eli değmiş” diye tarif ettiğimiz durum Yüzme Federasyonu’nda yaşandı. Yeni yönetimle birlikte sistem değiştiren Türkiye Yüzme Federasyonu, Türkiye çapında yaptığı çalışmalarla önemli projelere imza atıyor. Atamayla göreve gelen ve Yaklaşık 1 yıldır Türkiye Yüzme Federasyonu başkanlığı yapan Sema Küçüksöz, ilerisi için güzel mesajlar verdi. Türkiye’de birçok kulüp ve birçok yüzücü olmasına karşın niye uluslararası yarışlarda başarılı olamıyoruz? Sema Küçüksöz : Yüzme çok zor imkanlara sahip olan bir spor. Havuzlar ye Doping konusunda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? İlk kez bizim dönemimizde devamlı olarak yarışlarda 1. olan çocuklara doping kontrolü yapılmaktadır. Doping için yurt dışından hocalar getireceğiz. Doping seminerleri yapılacak. Bu seminerlere anne, babalar ve sporcuların hepsi katılacak. Doping bilincinin olması lazım. Çocuklarımızın geleceği için doping çok önemli. Onların geleceğini karartmamak için onları bilgilendirmeli ve bilinçlendirmeliyiz. tersiz. Yeni ve olimpik havuzlara ihtiyaç var. Teknik ekip eksikliği var. Sistem bozuk olduğundan çocuklar hem okulu hem de yüzmeyi beraber götürmekte zorlanıyor. Sonuçta da gelecek kaygısı içinde olan çocuk, okul ve yüzme arasında dengeyi kuramıyor ve yüzmeyi ikinci plana itmek zorunda kalıyor. Onun için dengeleri bozulan bu çocuklar ya yüzmeyi bırakıyor ya da yurtdışından burs alabilmek için yüzmeyi basamak olarak kullanıyor. Kimisi de öylesine yüzmeye devam ediyor. Hedeflerinizi anlatır mısınz? S.K : Avrupa şampiyonalarından bir tanesini İstanbul’a almak istiyoruz. 2010’daki olimpiyatlara tekrar aday olacağız. Dünya şampiyonu, Avrupa şampiyonu yüzücüler çıkarmak istiyoruz. Olmazsa Avrupa’dan yabancı yüzücü transfer edeceğiz. Özerkliğe hazır mısınız? S.K : Genel Müdürlüğümüzün emriyle çalışıyoruz. Genel Müdürlük ne derse o olur. Şu anda bir özerklik durumu yok. Ama ileride bize özerk olun derlerse oluruz. Çok dikkatli kullandığımız için parasal sıkıntımız yok. Devletimizin parasını dikkatli kullanıyoruz. Sponsorlarla yeni anlaşmalar yapmak üzereyiz. Basın sizce yüzmeye yeteri kadar ilgi gösteriyor mu? S.K : Basının ilgisi olumsuzluklarda daha başarılı. Olumlularda ise görmüyorlar. Halbuki yüz menin basına ihtiyacı var. Federasyonun değil çocukların motivasyonunu artırmak açısından basından destek bekliyoruz. Yaklaşık 1 yıldır Türkiye Yüzme Federasyonu başkanısınız. Şimdiye kadar yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz? S.K : 1 Yılda birçok yarış düzenledik. Bölgesel yarışlara önem verdik. Bir çok antrenör ve hakem kursları açıyoruz. Yeni bir sistem getirmeye çalışıyoruz. Yeni bir nesil kurmaya çalışıyoruz. Anne ve babalar çok önemli. Onlar çok büyük özveriyle çocuklarını havuzlara gönderiyorlar. Onlar olmasa Türkiye’de yüzme çok zor bir vaziyete gelirdi. Yeni sistemde başarılı olan çocukların ailesine de özel manevi bir ödev vereceğiz. Çok şanslı bir oönemdeyiz. Valilikler, Özel İdareler, federasyon çok özverili bir şekilde çalışıyor. Havuzlar yetersiz. FINA Galatasaray’ın Türkiye Yüzme Federasyonu hakkında açtığı davayı iptal etti. Bu konuda bir yorum yapar mısınız? S.K : Doğru kararı FINA verdi. Ben başından beri doğru bir karar verdiğimize inanıyordum ve haklı çıktık. CUMHURİYET 18 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle