19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 MAYIS 2006 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Kıbrıslı Rumların çoğunluğu bölünmeyi açıkça göstermişken liderlerinin utanacak bir şeyleri yoktur İki devlete doğru gidelim LUKAS Y. HARALAMBUS Fidel Castro’nun Öfkesi Birleşik Devletler’in yıllardır kıyasıya soyduğu ‘arka bahçesi’ Latin Amerika’da esen sosyalist rüzgârlar ve bu rüzgârların ardından gelen millileştirmeler, Küba, Venezüella ve Bolivya arasındaki yeni ekonomik birliktelik, anlaşılan ‘arka bahçe’ ülkelerinin doğal zenginliklerini yıllar boyu kıyasıya talan eden çokuluslu şirketleri ve kuşkusuz Birleşik Devletler’i fazlasıyla tedirgin etmiş görünüyor. Biraz da bu yüzden, son günlerde başta Küba olmak üzere üçlü ittifakın odağında yer alan Venezüella ve Morales’in Bolivya’sı, Washington’ın gizliaçık tehditleriyle karşı karşıya. Bu kötüleme kampanyası arasında ‘belden aşağı’ vurmalardan yalan dolana uzananlardan geçilmiyor. Bu kez hedefte son gelişmelerle Latin Amerika’da olduğu gibi çevre ülkelerde de prestijleri zirve yapan üçlü ittifakın liderleri Castro, Chavez ve Morales var. Bunun son örneğini, aslında eğlendirici olan ama yine de haklı olarak Castro’yu iyice öfkelendiren zenginlerin ünlü dergisi Forbes’in Küba lideriyle ilgili gülünç iddiaları oluşturuyor. Her yıl, dünyanın en zenginlerinin listesini yayımlayan Forbes, geçen sayılarının birinde yer alan zengin listesinde Fidel Castro’ya da yer vererek yılın zenginler listesinde dünyanın değişmeyen en zengini Bill Gates ile İngiltere Kraliçesi arasına 900 milyon dolar serveti olduğunu iddia ettiği Fidel Castro’yu yerleştirmiş! ??? Fidel Castro’nun bu kuyruklu olduğu kadar gülünç yalana geçen pazartesi televizyonda yapılan canlı yayında verdiği yanıt hayli eğlenceli ve net. L’Humanite yazarı Bernard Duraud’nun aktardığı habere göre (17.05.06) Küba liderinin yanıtı şöyle: ‘‘Birleşik Devletler eğer sözü edilen servetimin varlığını kanıtlarsa görevimden istifa edeceğim. Herkesi, öncelikle de Bush’u, Birleşik Devletler’in güvenlik örgütlerini, dünyanın bütün bankalarını bunu kanıtlamaya çağırıyorum. Eğer yabancı bir bankada 900 milyon ya da bir dolar hesabımın olduğu kanıtlanırsa görevden ayrılacağım. Forbes dergisine de, Washington tarafından şahsına, dünyanın en çok suikast planlanan lideri olduğumu yazmasını salık veriyorum.’’ ??? Peki, azılı Cumhuriyetçi ve neocon’cu Forbes, bu iddialarını neye dayandırmaktadır: ‘‘Bu sözde servetin kaynağı, dergiye göre, Küba’nın devlet tekelinden, ithalatından, başta ilaç ve aşı olmak üzere ihracatından oluşan gayri safi iç hasılası üzerinden yapılan oranlamaya dayanmaktadır. Bu çarpıtıcı ‘habersizleştirme’ yöntemine göre Bush’un serveti, 1 milyar 200 milyon dolar ya da yılda, kirli paraların aklanması ve Irak savaşının toplam gideri 28 milyar doların % 10’u da eklendiğinde 50 milyar dolar olmaktadır. Onlar beni Mobutu ya da bağırlarına basıp korudukları hırsız ve talancı milyarderlerden biri sanıyorlar.’’ Castro’nun yanında programa katılan Küba Merkez Bankası Başkanı ve Kültür Bakanı Abel Prieto ve devletin önde gelen bazı sorumlularına göre ‘‘Fidel Castro’nun sahip olduğu tek zenginlik, halkının ve Küba’nın yardım elini uzattığı halkların ona karşı olan saygılarıdır. Bu arada Fidel’in yoksul doğmadığı, babasının binlerce hektarı bulan topraklarının tümünü devrimden sonra köylülere devrettiğini de anımsatmışlardır. Castro sözlerini şu ilginç saptamayla bitirmiş: ‘‘Benim bütün servetim, Bay Bush’un gömlek cebine sığar!’’ Forbes dergisi yanlış kapıyı çalmış. Dış Haberler Servisi Kıbrıslı Rumların çoğunluğunun bölünmeyi desteklediğini gösteren anket sonucuna birçok kişi şaşırmıştır. Yine de bu sütunun okuyucuları buna şaşırmamalıdır. Kıbrıslı Rumların çoğunluğunun gerçek isteğinin bölünme olduğunu son 15 yıldır kim bilir kaç kez söyledik. Bu görüşü somut argümanlarla destekledik. Bölünme geçmişte Kıbrıslı Türklerin üstün isteği ve Kıbrıslı Rumların kâbusuyken 30 yıllık işgal, verileri inanılmaz bir şekilde değiştirmiştir. Bugün bir taraftan Kıbrıslı Türkler bölünmeden kurtulmak için mücadele ederken (Türkiye’nin baskıcı nüfuzundan kurtulmak amacıyla), diğer taraftan da Kıbrıslı Rumlar bu bölünmeye uyum sağladılar, beğendiler ve bunu kalıcı çözüm olarak istiyorlar!.. Gerçekçi olalım. Gerçek ne kadar acı olursa olsun, buna çekinmeden bakmak zo ? Bugün bir taraftan Kıbrıslı Türkler bölünmeden kurtulmak için mücadele ederken (Türkiye’nin baskıcı nüfuzundan kurtulmak amacıyla), diğer taraftan da Kıbrıslı Rumlar bu bölünmeye uyum sağladılar, beğendiler ve bunu kalıcı çözüm olarak istiyorlar!.. rundayız. Kıbrıslı Rumlar arasındaki bu çarpıcı değişikliğin nedenlerinin kanıtlanması amacıyla bir kitap yazılabilir. Ben şahsen son iki yıldır, gerçek kişilere ve olaylara dayalı bir tür şahsi anketle ilgileniyorum. Referandumda hayır oyu kullanan ve yeniden birleşme çözümüne karşı çıkan bazı insanların teşvikleri hakkında veriler topluyor ve kaydediyorum. Onları sayıca çok olan teşvikleri doğrultusunda çeşitli kategorilere ayırdım. Ancak bu insanların büyük çoğunluğunun başlıca teşvikinin, kişisel ekonomik çıkarları olması önemlidir. Her ne kadar gerçek çıkarlarının ne olduğu konusunda hata yapsalar da! Papadopulos ile Hristofyas’ın büyük başarısı tam olarak buradadır. Bu başarı referandumda yüzde 76’lık bir oy oranı da toplamıştır. Papadopulos ve Hristofyas, (aldatma ve korkutma yöntemiyle) orta halli sade vatandaşı, güya cebinin çözümden sonra çok kötü olacağına ikna etmişlerdir. Şu ana kadar kaydettiğim yüzlerce durumdan, Annan Planı’nı okudu ve kötü buldu diye hayır oyu kullanmış olan bir kişi bulamadım! Üzücü gerçek Çözümü reddettiler, çünkü mevcut durumdan memnunlar ve çözüm bulunması halinde sahip olduklarından bazılarını kaybetmekten korkuyorlar. İster kabul edelim, ister etmeyelim, üzücü bir gerçekle karşı karşıyayız: Kıbrıslı Rumlar, büyük bir çoğunlukla bölünme, yani iki bağımsız devlet istiyorlar. Her ne kadar bu gerçek federal bir devlette yeniden birleşme isteyen bizler arasında öfkeye neden olsa da, ne yazık ki çoğunluğun isteğine uymak zorundayız. İki devlet Ben şahsen iki devlet fikrinden her zaman nefret ediyordum. Çünkü gerçekte kuzeyde devlet, bizim için tüm tehlikeleriyle Türkiye’nin bir uzantısı olacaktır. Ancak Kıbrıslı Rumların isteği buyken; ki bu deliliklerini bir gün çok pahalıya ödeyecekler, başka marjımız olmadığını düşünüyorum. İki devlet şeklinde bölünme ne yazık ki geriye kalan tek seçeneğimizdir. Bu seçenek, Papadopulos ile Hristofyas tarafından da kabul edilebilecek tek seçenektir. Çünkü bu; onlara, öncelikle ilgilendikleri şeyi, yani iktidarda kalmaya devam etmelerini sağlamaktadır. Talat da bunun farkına varmıştır. Sıfırdan başlayarak başka bir çözümü müzakere etmeye hazır olduğunu söylemesi tesadüf değildir. Kısa süre önce yaptığı çok önemli konuşmasında iki koalisyon liderine gönderdiği mesaj açıktı: Madem ki bölünmeyi tercih ediyorsunuz, buyurun. Ben onun için de hazırım. İki Kıbrıslı Rum liderin, şimdi fırsatı yakalamaları gerektiğini düşünüyorum. Artık yanlış anlaşılma korkuları yoktur. Şimdi Kıbrıslı Rumların çoğunluğu bölünmeyi tercih ettiklerini açıkça göstermişken, artık tercihleri için utanacak hiçbir nedenleri yoktur, çünkü halk onlarla aynı görüştedir. (Sunday Mail, Cyprus Dialogue, Kıbrıs Rum kesimi, Yunanca’dan çeviren Reşat Akar) Kıbrıs’ta ‘Hayır’dan 2 yıl sonra yönde hareket etmeye devam eden ‘‘şımarık çocuk’’ gibi), 1975’ten 4 Nisan’da Kıbrıs’taki refe bu yana mücadele ederek kazanrandumda Kıbrıs Rumları mış olduklarının hepsini kaybetnın güçlü ‘hayır’ından bu meleri ve hatta daha da önemliyana tam iki yıl geçti. BM Genel si, Türklerin (işgalinin) oldubitSekreteri, o dönemde, sadece bir tilerinin kabul edilmesi tehlikesiyçözüm planının değil, genelde çö le de karşı karşıya gelmiş buluzümün reddedildiği izlenimini nuyorlar. Ancak Lefkoşa, tam akedindiğini söylemişti. Bu çözüm, sine, iki yıl önce Annan planına 1977 yılından bu yana iki toplum ‘‘evet’’ demiş olsaydı, 2006 yılıarasında ve BM’de (BM Genel nın sonuna kadar Kıbrıs Rum kuSekreterleri De Gueillar, Butros rucu devletine onlarca şehir ve Gali, Annan tarafından düzenle köy iade edilecekti, binlerce mülnen bir dizi çözüm planı) yapılan teci evlerine geri dönecekti, adagörüşmeler çerçevesinde ele alı da bulunan 40 bin Türk askerinin nan, adanın yeniden birleşmesi 34 bini geri çekilmiş olacaktı, yönündeki çözümdü. Son iki yıl yerleşimcilerin hemen hemen yadaki gelişmeler Annan tarafın rısı adadan gitmiş olacaktı vs. Andan yapılan bu tespitin doğru yön cak, birçok Kıbrıs Rumunun, özelde bir değerlendirme oluşturdu likle idealist reddedici görüşleri ğunu gösterdi, çünkü Lefkoşa olanların, ‘‘ulusal körlükleri’’ ne(Rum Yönetimi), Kıbrıslı Türk deniyle nereye yöneldikleri konulere yönelik herhangi bir olumlu sunu hâlâ anlaadım ya da jest mamalarını da girişiminde bugörmezden geon iki yıldaki lunmadı. Üstelemeyiz. Bu çerlik hâlâ hiçbir gelişmeler Annan çevede ‘‘nihai şey yapmamak taksim’’ maaletarafından yapılan bu için hukuki arsef kesindir. Bu gümanlar kul tespitin doğru yönde nedenle, daha lanıyor, nihai bir değerlendirme geniş bir açıdan, çözüm hakkın oluşturduğunu tarihsel olarak da ne düşündüKıbrıs konusugösterdi, çünkü ğünü BM’ye na bir göz atanet bir şekilde Lefkoşa (Rum lım: açıklamaktan Yönetimi), Kıbrıslı Kıbrıs konusistematik ola Türklere yönelik suna, Ermeni ve rak kaçınıyor, Kürt konularıyen önemlisi, herhangi bir olumlu la birlikte bakıAnnan planının adım ya da jest labilir. Bu konu, ‘‘geçmişe ait’’ girişiminde bulunmadı. Yunanlarla Osolduğuna inanımanlılar (Türkyor ve Atina’yı ler) tarafından da bu çizgide hareket etmesi için 1912’ye kadar, yeni bir YunanOsbaskı altında tutmayı sürdürüyor. manlı devleti içinde ortak yaşam Bu ret çizgisinin, Kıbrıs Cum kararıyla çözümlenmiş olabilirdi. huriyeti’nde hâlâ yüzde 75 oranın Bu, epey kişi tarafından; 1870’li da sabit bir şekilde popüler ol yıllarda Andreas Singros’tan, 20. ması ise ayrı bir anlam taşıyor. asrın başlarında İon Dragumis ve Cumhurbaşkanı Papadopulos’un NikolaidisSuliotis’ten, Osmanlıtakındığı tavırlara bakarsak, iste lar’dan ise liberal aydın, Sultan meyerek tuzağa düştüğünün, yi 2. Mahmut’un torunu tarafından ne istemeyerek Kıbrıs toprakları önerilmişti. Ancak bu alternatif, nın yüzde 37’sini Kıbrıslı Türk 19121913 yıllarında, belki de bilere hediye ettiğinin anlaşılma raz daha erken, Jöntürklerin ayakdığı belli oluyor. Papadopulos, lanmasıyla kesinlikle kayboldu. ‘‘kadife boşanma’’ şartlarıyla ha Bu bağlamda, Kıbrıs Rumlarının reket etme cesaretini gösterseydi, çoğunun reddedici tavrına, kolay Kıbrıs Rumları Morfu, Magosa ve anlaşılır bir sürpriz ve bir şaşkınAnnan planında öngörülen diğer lık gibi bakılabilir: bölgeleri geri alacaklardı. Ancak, ‘‘Nasıl olur da bizlerden, yani Kıbrıslı Rumlara karşı daha hoş Kıbrıs Rumlarından, bütün Hegörülü olmamız ve şunu da söy lenizmden, Yunanların ezeli düşlememiz gerekir: Hiç yılmadan manıyla eşitlik temelinde, ortak bir ‘‘hayır’’ demeye devam etmeleri devlet içinde yaşamayı talep edinin taşıdığı yüksek bir risk de var. yorsunuz?’’ Kıbrıs Rumları, AB adını taşıyan ‘‘seçkinler kulübüne’’ kötü bir Ta Nea, Yunanistan, 11 Mayıs imaj sergilemiş olarak ve saygın Yunancadan çeviren olmayan bir şekilde girmeleri bir Murat İlem yana, (herkesi aldatan ve aynı ALEKSİS İRAKLİDİS 2 (The Independent 7 Mayıs) Kendini büyük gören Avrupalılar MICHAEL STURMER S Dış Haberler Servisi Brüksel’deki AB Komisyonu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki AKP Türkiye’sinin, AB’ye üye olmaktan başka hiçbir arzusu bulunmadığından nasıl bu kadar emin olabilir? Ordunun iktidarsızlaştırılmasını, hem AB Komisyonu’nun sivilleşme koşulu hem de Ankara’daki İslamcılar için devletin temellerinin altüst edilmesi stratejisi olan ordunun iktidarsızlaştırılmasını, bu ordunun kılını kıpırdatmadan öylece seyredeceğinden de emin olamaz. Ve umut kırıcı böyle bir sürecin sonunda, Avrupa halklarının bütün bu olanlara evet diyeceğinden de... Her iki tarafa yönelik acılı sınavların zamanı gelecektir. Sınavlarda, Türkiye’nin kendi oyununu Batı Avrupa’dan daha başka jeopolitik ve devletsel kurallara göre oynamasının hesabı sorulacaktır: Burada vejetaryenler, orada kan ve çelik. Erdoğan hükümeti parlamentoya, gerekçesini ‘‘derin devlet’’ ile açık çekişmelerde bulan bir ‘‘AntiTerör Yasası’’ getiriyor. Bu yasa, başka şeylerin yanı sıra terör propagandası yapan artık bu ne demekse gazetecileri de hapisle tehdit ediyor. Nitekim güvenlik güçleri, böyle bir yasa gereğince, ilk uyarıdan sonra ateş açma hakkına sahip olacak. Bu, gerçekleşirse eğer, eski zamanların zorbaca âdetlerine dönüş anlamına gelecektir. Birbirine zıt gerekçelerle de olsa, orduya da İslamcılara da yararlı görünen AB’ye uyum politikası, hizmetini tamamlamış görünüyor. İran, Suriye ve Hamas ile flörtü Erdoğan’a Avrupa’da dost yaratacak bir şey değildir. İsrail’den artan oranda uzaklaşma da benzer bir uyarı sinyalidir. ABD’yle ilişkiler ise Irak savaşından bu yana zaten güvensizlik damgasını taşıyor. Ordu, NATO ile uyumlu bir dış politika istiyor. Erdoğan ise İslami kafadarlıklar arıyor. Fakat, AB’nin, koşullanmış bir refleksle askerlerin elinden almak istediği veto gücü, Atatürk’ün 80 yıl önce yenilen Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntılarından çıkarıp biçimlendirdiği laik devletin omurgasını oluşturmuştu hep. Erdoğan, gelecek yıl cumhurbaşkanlığını arıyor. Meclis’teki çoğunluğundan emin. Ancak askere de gereksinimi var. Askerler, laik müdahale gücündeki son manivelanın kolayca elinden alınmasını istemiyor. Burada, 100 bin sayfalık ‘‘acquis communautaire’’den çok, Türk cumhuriyetinin biçimlendirilmesi ve belli hedeflere yönlendirilmesi söz konusudur. O dönemin laik devrim travması ve militan İslamın 1973 Yom Kippur Savaşı’yla 1979’daki Humeyni’den bu yana yükselişi, sonuçta birbirine karşı çalışmaktadır. Burada da tektonik gerilimler meydana gelmektedir. Bütün bunlar, böylesi güçleri dışarıdan yönlendirebileceğini, hatta AB yoluyla dengeye oturtabileceğine inananların teknokrat bir zihniyetle kendi değerini olduğundan büyük görmelerini ve tarihsel cehaletlerini ortaya çıkarıyor. Bir de, Araplara yüzyıllar süren bir baskıyı hatırlatan Türkiye’nin İslam ve İslamcılık ile köprü olması isteniyor. Askerler, Kürt ayrılıkçı hareketi PKK’ye karşı harekete geçmekle kalmıyor, Irak sınırında da 250 bin kişiyi bir araya getiriyor. ABD Dışişleri Bakanı maceralara karşı uyarıda bulunmuştu. Ancak generaller artık Irak’ın bütünlüğünü koruyabileceğine inanmıyor ve güneydeki Kürt devletinde de Türkiye’nin sonunun başlangıcını görüyor. İş, böyle manevra stratejilerinin ötesinde açık askeri müdahalelere kadar uzanırsa eğer, Türkiye’de de yeni dramlar başlar. AB, Türkiye’den altından kalkabileceğinden çok daha fazla şey üstlendi. Bu, Türkiye’den çok AB’nin geleceğine yönelik fazla cüretli bir bahistir. Bu bahsin kazanılabileceğine yönelik bir sinyal yok şu anda. Sadece şu gerçek var: İslamcılar ile generaller bundan böyle birbirlerini dışlayan hedeflere yönelecektir. (Die Welt, Almanya, 18 Mayıs, Almanca’dan çeviren Osman Çutsay) Dosya No: 2005/1037 Tal. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: Bir borçtan dolayı ipotekli olan Düzce ili, merkez ilçesi, Şerefiye Mah., Akçakoca mevkiinde kain, imarın 20M1B ve 20M1C paftası, 78 ada, 57 parselini teşkil eden, tapuda 8 cilt, 709 sayafada kayıtlı, 332.009 m2’lik taşınmazın tamamı, tamamen satılarak paraya çevrilmesine karar verilmiştir. Şerefiye Mahallesi, Akçakoca Caddesi, No: 9 Düzce adresinde bulunan taşınmaz üzerinde mevcut bulunan binanın betonarme sistemde yapılmış olduğu; binanın ‘‘Bodrum+zemin+birinci kattan müteşekkil bir bina’’ olduğu görülmüştür. Binanın zemin ve birinci katı mesken olarak kullanılmakta olup, ikinci kata dıştan merdivenle çıkılmaktadır. Her katın kullanım alanı 130.00 m2’dir. Mesken olarak kullanılan kısımlarda her kat bir salon+üç oda+bir mutfak+banyo ve tuvaletten oluşmaktadır. Islak zeminler, banyo ve tuvalet yan duvarları kalebodur olarak, oda tabanları ise ahşap olarak döşenmiştir. Mutfak tezgahları mermer, tezgah altı ve tezgah üstü dolapları kaplama olarak yapılmıştır. Binanın elektrik ve su tesisatı döşeli vaziyettedir. Bodrum kat bir bütün olarak ve depo amaçlı kulanılmaktadır. Taşınmazın imar durumu incelendiğinde Şerefiye Mahallesi, 78 ada, 57 no’lu parselin, birinci derecede önlem alınacak bölgede bulunduğu ve bodrum+3 kat inşaat nizamının bulunduğu görülmektedir. Taşınmaz imar uygulama planında ticari alan olarak ayrılmış bulunmaktadır. İmar durumuna, tapu kaydına ve sair evsafına ilişkin detaylı bilgiler yukarıda numarası yazılı dosyamızdan temin edilebilecek taşınmazın tamamı 160.365.00YTL (Yüzaltmışbinüçyüzaltmışbeş Yeni Türk Lirası) muhammen bedelle satışa çakarılmıştır. Satış şartları: 1 Satış, 03.07.2006 tarihinde saat: 14.00’ten 14.10’a kadar Düzce 1. İcra Müdürlüğü’nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartı ile 13.07.2006 tarihinde aynı yer ve saatte 2. arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilmemiş ise, gayrimenkul en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakları toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa, satış talebi düşecektir. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pek akçesi veya bu miktar kadar Milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masrafları ve KDV alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin(*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususi ile faiz ve masraf dahil olan iddialarının dayanağı belgeleri ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaeye katılıp da daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle, ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan, diğer zararlardan ve temerrüt faizinden müteselsilen mesuldürler. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın, dairemizce tahsil olunacak ve varsa öncelikle teminat bedelinen alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibren herkesin görmesi için dairede açık olup, masrafı verildiğinde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışı, iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda numarası yazılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (İc.İf.K.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (*) Tebliğ yapılamayan ilgililere İİK.’nun 126 ve 127. mad. göre ilanen tebliğ olunur. (Basın: 22696) DÜZCE 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Doğan Katırcıoğlu Büyükbaba oldu. 16 Mayıs 2006 günü dünyaya gelen Batuhan’a uzun ve başarılı bir ömür diler, arkadaşımızı, eşini ve Arzu Odhan Katırcıoğlu çiftini kutlarız. Arkadaşları CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle