12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MART 2006 SALI 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN CHP’nin ısrarına karşın AKP, Şemdinli iddianamesini hazırlayan Sarıkaya’nın dinlenmesine karşı çıkıyor O Güzel İnsanlar... Sanatçı, insana bir armağandır, tabii ki yararlanmasını bilmek koşuluyla. O, yüreğini, yeteneğini, hünerini, nice emekle kotarıp esere dönüştürerek sunar, keyf almak, zevkini sürmek, onunla bambaşka ufuklara yelken açıp açamamak size kalmış bir şeydir. Sanatçıya sağlık dilemenin sevgi, hayranlık ile birlikte biraz da bencillikten kaynaklandığını hep düşünmüşümdür. Hayatta hiç tanımadığım, uzaktan bile olsa görmediğim Sait Faik’in ölümüne üzülmemin ardında bu bencilliğin yattığını sanırım. Öyle ya! Daha yaşasaydı, kimbilir daha nice zengin hoş yapıtlar kazanırdık. Belki daha nice ‘‘Kaliniktha’’lar, ‘‘Çatışma’’lar, ‘‘Öyle Bir Hikâye’’ler yazardı, biz de döner döner okurduk onları yudumlarcasına... Sanatçı size dünyasını, bakışını, görüşünü sunarak, zenginleşmenize katkıda bulunduğu için, en yakın dosttan daha dost, en aziz sevgiliden daha sevgili olur. Ama tek yanlı bir ilişkidir bu. O sizi görmez tanımaz, siz onu, daha doğrusu eserine yansıyan onu tanırsınız. Oktay Akbal’ı da Turhan Selçuk’u da, çocukluktan gençliğe geçişin ince ve fırtınalı çizgisi üzerindeki zaman dilimimde, yeniyetmeliğimde tanıdım. Birinden öyküyü ve oradaki insanı, ikincisinden çizgileri okumayı (evet, çizgiler ve resimler de okunur) öğrendim. Demek ki onlarla tanışlığım yarım yüzyılı aşıyor... ??? Sanatçının izleyicisi yetinmeyi bilmelidir. Sunulan yapıt yeterince güzelse onunla doymak, sahibini illa aramamak kimi zaman daha akıllıca olur. Başka bir deyişle öyle sanatçılar vardır ki, kendilerini tanısanız da tanımasanız da fark etmez. Kimilerini ise hiç tanımamak evladır, yoksa düş kırıklığına uğrarsınız. Ama kimileri de vardır ki karşılıklı dostluklar yaşamınızı daha da güzelleştirir, daha da zenginleştirir. Oktay Akbal ile Turhan Selçuk bu son kategori içindedirler benim için. Her ikisinin de sanat yaşamları çok erken başladığından, onları ortaokul sıralarında tanıdım. Turhan’ın çizgilerinin oluşma yıllarıydı, 1950’ler. Oktay Akbal ise öykücülükten romancılığa doğru yol almaktaydı, ‘‘Garipler Sokağı’’nı okuduğumda henüz orta sondaydım. Benim güzel öykücümün, son eserinin ardından roman yazacağı kehanetinde bulunmuştum, yeniyetme çokbilmişliğiyle... Gerçekten de ardından, ödüllü ‘‘Suçumuz İnsan Olmak’’ romanı geldi. Sonra kırk yıla yaklaşan dostluklar başladı. Tabii ki onlar kadar yetenekli değildim, ama aynı yolun yolcusu olmanın dayanışması vardı aramızda. Aynı gazetelerde çalıştık, Turhan Selçuk ile aynı davada yargılandık, Oktay Akbal ile aynı zamanlarda olmasa bile aynı hapishaneyi ben daimi leyli, o ise gündüzlü olarak paylaştık. ??? Ulus dayanışması gibi, dostluk da yalnız ortak güzel anılarla değil, aynı zamanda paylaşılan acılar, kederler, güç günlerle pekişir. Hepsini yaşadım bu iki ağabeyim ile. Çok yakın da olsak, onlara hiçbir zaman ‘‘sen’’ diye hitap edemedim. Aynı sofraları ve aynı acıları paylaşırken, her ikisinde de seçkin insanların özelliklerini yaşayarak görme olanağını buldum. Sanatçı ve aydın sorumluluğunun her zaman bilincinde olan, ülkemiz sınırlarını çoktan aşmış ününü ise hiç farkında değilmişçesine sessizce taşıyan Turhan Selçuk, hatır gönül kollamak için bile olsa ödün vermeyen dürüstlüğün simgesiydi. Bir gün bir sergide, sanatçının eserini nasıl bulduğunu sorduklarında, nasıl kıvrandığını, en sonunda ‘‘çok ilginç’’ sözcüğünü ter içinde bulduğunu, ardından kulağıma eğilip ‘‘Hadi, deftere bir şeyler yazmak zorunda kalmadan, buradan kaçalım!’’ dediğini hâlâ anımsıyorum. Yazar ve aydın yürekliliğini ise Oktay Akbal’dan öğrendim. 12 Eylül’ün karanlık günleriydi ve Oktay Akbal da, aptal olmadığına göre, bu hengâmede hapse düşmekten korkuyordu. Gel gelelim, korkusu, yazıya oturduğunda dağılıyor, doğru olduğuna inandıklarını, hiç çekinmeden, sözcükleri yutmadan yazıyordu. Birkaç kez uyardılar, bir iki yazısını koymadılar, en sonunda ‘‘Hapse girersin abi’’ dediler, yanıtı yalındı: ‘‘Ne yapalım, girersek gireriz!’’ Sonunda girdi de... Bu iki dost ağabeyimin, bir hafta arayla altmış beşinci sanat yıllarının geceleri oldu. Turhan Selçuk’unkine, Çanakkale gezisi yüzünden gidemedim. Dünkü Oktay Akbal gecesine de TV’de programım olduğu için. Buradan her ikisine de bu vesile ile iki candan dosta duyulan içten sevgilerimi ve yaşımızı ışıldatan iki seçkin sanatçıya duyulan minnetimi sunuyorum. Komisyonda ‘savcı’ krizi AYŞE SAYIN ANKARA TBMM Şemdinli Araştırma Komisyonu’nda AKP ve CHP’li üyeler arasında bu kez ‘‘savcı’’ krizi çıktı. 27 Mart’ta bölgeye giderek Van, Şemdinli ve Yüksekova’da incelemelerde bulunacak komisyonun AKP’li Başkanı Musa Sıvacıoğlu’nun, Şemdinli iddianamesini hazırlayan Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’yı görüşme programına almadığı, CHP’lilerin de buna itiraz ettiği öğrenildi. TBMM Şemdinli Araştırma Komisyonu’nda, bölge gezisi başlamadan kriz çıktı. Komisyonun Anavatan Partili üyesi İbrahim Özdoğan, ‘‘güvenlik’’ gerekçesiyle bölge gezi ? Van, Şemdinli ve Yüksekova’da incelemelerde bulunmak üzere 27 Mart’ta bölgeye gidecek olan komisyonun ANAVATAN’lı üyesi Özdoğan, “güvenlik” gerekçesiyle geziye katılmayacağını açıkladı. CHP’li üyeler hazırladığı iddianame nedeniyle tartışmalara neden olan Sarıkaya ile mutlaka görüşülmesini isterken, AKP’liler savcının görüşlerini iddianameyle ortaya koyduğunu savundu. Gezi kapsamında Şemdinli sanıkları astsubaylar Ali Kaya ile Özcan İldeniz’in ifadesine de başvurulacak. sine katılmayacağını açıkladı. Komisyondaki diğer sıkıntı yaratan konuyu ise Komisyon Başkanı Musa Sıvacıoğlu’nun, Mehmet Ali Altındağ tutanaklarını ‘‘sızdırması’’, Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’yı ‘‘dinleme gereği’’ duymaması yarattı. Komisyonun CHP’li üyeleri, hazırladığı iddianame nedeniyle Genelkurmay’ın sert tepki gösterdiği Sarıkaya ile mutlaka görüşülmesini istiyor. Ancak AKP’li Komisyon Başkanlık Divanı üyelerinin savcının zaten hazırladığı iddianameyle görüşlerini ortaya koyduğu gerekçesiyle dinlenmesine gerek olmadığı görüşünde birleşti. Komisyon Başkanlık Divanı, gezi programını da Şemdinli’deki olaylar yeterince irdelendiği gerekçesiyle, ağırlıklı olarak Van ve Yüksekova’ya yönelik yaptı. Bu çerçevede 56 gün sürmesi beklenen gezi çerçevesinde, komisyon üyeleri Şemdinli olaylarının sanığı jandarma astsubaylar Ali Kaya ile Özcan İldeniz’in ifadesine de başvuracak. CHP’li Ersin’den Genelkurmay’a destek Komisyonun CHP’li üyesi Ahmet Ersin, Şemdinli iddianamesiyle ilgili Savcı Sarıkaya’ya sert tepki gösteren Genelkurmay Başkanlığı’na destek verdi. Ersin yaptığı yazılı açıkla mada, Van Savcısı’nın Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve diğer üst düzey komutanlarla ilgili olarak ‘‘iddianame adı altında ortaya koyduğu siyaset belgesiyle, yetkisini aşarak keyfi ve kasıtlı davranış içinde olduğunu’’ belirterek şu görüşlere yer verdi: ‘‘Sayın Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olmasına engel olma ve TSK’yi yıpratma projesinin bir parçası olduğu izlenimi vermiş ve bu anlamda yargının da tartışılmasına neden olmuştur. Dolayısıyla, Genelkurmay Başkanlığı’nın Van Cumhuriyet Savcılığı’nın iddianame adı altındaki siyaset belgesine karşı yaptığı açıklama ve tespitler doğrudur.’’ ‘ERDOĞAN REJİMİ SALDIRIYOR’ MALİYE Pentagon danışmanından laiklik uyarısı SOFYA (ANKA) ABD’deki sağcı çevrelerde AKP’ye yönelik eleştiriler çoğalıyor. ABD’deki Güvenlik Politikası Merkezi (Center for Security Policy) Başkan Yardımcısı ve Pentagon danışmanı Alex Alexiev, Türkiye’de laikliğin ciddi bir biçimde tehdit edildiğini öne sürerek ‘‘Mustafa Kemal tarafından kurulan Türk toplumunun laik geleneklerine karşı Erdoğan rejiminden topyekun bir saldırı var’’ iddiasında bulundu. George W. Bush yönetimine yakınlığı ile bilinen ABD’deki Güvenlik Politikası Merkezi Başkan Yardımcısı, Pentagon ve CIA danışmanı Alex Alexiev, Türkiye’yi İslamlaştırmak için ciddi bir çaba olduğunu öne sürdü. ile karşı karşıya kalacak.’’ Bulgaristan’daki Müslümanların her zaman çok ılımlı olduğunu, ancak son dönemde ülkede radikal grupların varlık gösterdiğini de öne süren Alexiev, bunların camileri satın almak ya da yenilerini inşa etmek için çok paraları olduğu iddiasında da bulundu. Dünya barışının Amerika’nın gücü ile sağlanması gereğini savunan Güvenlik Politikası Merkezi Başkan Yardımcısı Alexiev, ayrıca ‘‘İslamcı Radikalizm ve Uluslararası Terorizm’’ programının da başında bulunuyor. İntikam gibi atama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Maliye Bakanlığı Basın Danışmanı Salih Yeni, kızı İrem Yeni, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a danışman olunca, ‘‘kızak göreve’’ kaydırıldı. Yeni’nin yerine bu göreve, hükümete yakınlığıyla bilinen Kanal 7’nin ekonomi muhabiri Hakan Aktürk getirildi. Baykal’ın danışmanı İşçi Partisi, Merkel’i protesto etti ‘‘Büyük Proje 2006’’ kapsamında Berlin’deki Talat Paşa yürüyüşüne gitmek isteyen İşçi Partisi (İP) üyesi 200 kişinin vize başvurularının Alman Başkonsolosluğu tarafından reddedilmesi protesto edildi. Alman Konsolosluğu önünde bir araya gelen grup adına konuşan İP İstanbul İl Başkanı Erkan Önsel, ‘‘Almanya devleti, 200 Türk aydınına vize vermedi. Vize başvurularının tümü geri çevrildiği için 300 aydınımız da başvuru yapamadı. Toplam 500 Türk aydınının Berlin Talat Paşa yürüyüşüne katılmaları engellendi. Vizeler, Alman Başbakanı Angela Merkel’in emriyle verilmedi’’ dedi. Başkonsolos Reiner Möckelmann ile görüştüklerini ve her vize başvurusu için kendilerinden 35 Avro alındığını, ancak yapılan tüm müracaatların reddedildiğini belirten Önsel, ‘‘Vize verilmemiş olsa da kurultay yapıldı, Ermeni soykırımı yalanı Alman devletinin yüzünde bir şamar gibi şakladı’’ diye konuştu. (ATAKAN ADALI) Maliye Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 10 yıldan bu yana da Basın Müşavirliği yapan Salih Yeni’nin kızı İrem Yeni, 4 ay önce CHP Genel Başkanı Baykal’ın danışman kadrosuna katıldı. Maliye Bakanlığı’nda uzun yıllardır basın müşaviri olarak görev yapan Salih Yeni, geçen hafta görevden alındı. 25 Mart’ta yapılacak ABD ziyareti ertelendi Zengin’e ait 2 CD’de yer alanlar inceleniyor Tehdit tüm alanlarda Erdoğan hükümetinin yönetimindeki Türkiye’de kaygı verici ‘‘hızlı bir İslamlaştırma’’ eğiliminin bulunduğunu öne süren Alexiev, Bulgar basınında yayımlanan açıklamalarında şunları söyledi: ‘‘Bu söyleşide ayrıntıya girecek zamanım yok, ancak bugün Türkiye’de Mustafa Kemal tarafından kurulan Türk toplumunun laik geleneklerine karşı Erdoğan rejiminden topyekun bir saldırı var. Eğitim olsun, yargı sistemi, finansal kurumlar, kültür ve özellikle silahlı kuvvetler olsun, hemen hemen toplumun tüm alanlarında Türk laikliği halen ciddi bir biçimde tehdit ediliyor. Eğer Türkiye, İslamcılığa yenilirse bizim ulusal güvenliğimiz ciddi bir sorun Gül’e ‘iç kulak’ operasyonu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) lığın giderilmesi için kendisine opeDışişleri Bakanı Abdullah Gül, üst so rasyon yapıldığını, durumunun iyi lunum yolu enfeksiyonu ve ardından olduğunu açıkladı. Kaynaklar, Gül’ün Tunus yolunda uçakta meydana ge başta 25 Mart’ta gerçekleştirilmesi len basıncın iç kulakta yarattığı trav planlanan ABD ziyareti olmak üzema nedeniyle Gülhane re bir süreliğine uçak Askeri Tıp Akademiyolculuğuna çıkmasının ? Gül’ün si’nde (GATA) operasABD ziyaretinde, sakıncalı olduğuna işayon geçirdi. Gül’ün 25 Dışişleri Bakanı Rice ret ettiler. Buna göre Mart’ta gerçekleştirmeGül’ün ABD Dışişleri ve BM Genel yi planladığı ABD geBakanı Condoleezza RiSekreteri Annan ile ce ve BM Genel Sekrezisi ertelendi. bir araya geleceği teri Kofi Annan ile yaDışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan, pacağı görüşmeler de açıklanmıştı. Gül’ün 10 gündür ağır ertelendi. bir üst solunum yolu enfeksiyonu geGül’ün ilk ziyaretçisi Genelkurçirmekte olduğunu belirtti. Hastalı may Başkanı Orgeneral Hilmi Özğı sırasında Tunus’a seyahatinde, kök oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan uçuşta basınca bağlı olarak Gül’ün iç da saat 22.20’de GATA’ya gelerek kulaklarında travma oluştuğunu söy ‘‘Komutan Katı’’nda yatan Gül ile leyen Tan, bunun yol açtığı rahatsız yaklaşık 20 dakika görüştü. Gizli anayasa ‘sauna çetesi’nde ANKARA (ANKA) Sadece dev larla gizli kayıt yaptığı, bunu şantaj letin en üst yetkililerinde bulunma için kullandığı ve bazı bakan ve milsı gereken, ülkenin geleceğini hazır letvekillerini de izlediği iddia edilmişlayan ve çok gizli olan Milli Güven ti. Çeteye yönelik operasyonda çelik Kurulu Siyaset Belgesi (MGSB), tenin lideri Kasım Zengin’den ele geçirilen 2 CD’nin dökü“sauna çetesi”nde ortamünde ortaya çıkan 2 ya çıktı. MGSB, gizli ? Türkiye’nin anayasa olarak tanımbin belgeden en ilgi çeönünde bulunan lanıyor. tehlikeler ve bunlara keni İç Güvenlik StrateMGSB çerçevesinde ji Belgesi oldu. Sadece yönelik tedbirlerin devletin 2002 yılında hazırlanan en üst yetkiliyer aldığı MGSB, lerinde bulunması geve önümüzdeki günlerde birtakım değişiklik gizli anayasa olarak reken, Türkiye’nin lere uğrayacak İç Güönünde bulunan iç ve tanımlanıyor. venlik Strateji Belgesi, dış tehlikelerle bunlakamuoyunda sauna çetesi olarak bi rın önlenmesine yönelik tedbirlerin linen operasyonda ele geçti. Bir bü yer aldığı belgenin, ekim ayında yarokratın kendisine şantaj yapıldığı pılan MGK toplantısında ele alınan ihbarı ile başlayan ‘‘Küre Operasyo ve Bakanlar Kurulu tarafından kanu’’ kapsamında ortaya çıkarılan çe bul edilerek yürürlüğe girmesiyle tenin, saunaya yerleştirdiği kamera yürürlükten çıkacağı belirtildi. asirmen?cumhuriyet.com.tr KRETSCHMER’DEN ELEŞTİRİ ‘Askeri kurumlarda denetim arttırılmalı’ ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Başkanı Hansjörg Kretschmer, askeri kurumlar üzerinde, hükümet ve Meclis denetiminin arttırılması gerektiğini söyledi. Adana’da düzenlenen ‘‘AB İletişim Ağı Eğitim Semineri’’ne katılan Kretschmer, müzakere sürecinde bazı risklerin devam ettiğini ve hükümetin uyum çalışmalarındaki hızının düştüğünü kaydetti. Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını öne süren Kretschmer, yargı konusunda gerekli tüm adımların atılmadığını ifade etti. ‘AB halka pazarlansın’ Kamuoyu yoklamalarında halkın AB konusundaki desteğinin yüzde 55’e düştüğünü anımsatan Kretschmer, AB’nin halka pazarlanmasını, okullarda çocuklara AB dersi verilmesini önerdi. Şemdinli olayları ve Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt hakkında hazırlanan iddianameyi anımsatan gazetecilere, yargı sürecindeki konu hakkında yorum yapamayacağını söyleyen Kretschmer, ‘‘Askeri kurumlar üzerinde, hükümet ve Meclis denetiminin arttırılması konusunda atılması gereken adımlar var” dedi. Abdullah Cevdet ’in ismi Ankara’da bir sokak levhasından çıkarılmıştı. Yerine de Yusuf Halaçoğlu’nun ismi konmuştu. Ankara belediye meclisinin bu kararı mahkemelik oldu. Ankara 5. İdare Mahkemesi de, kaldırma gerekçesini haklı bulmadığı için Abdullah Cevdet isminin yerinde kalmasını kararlaştırdı. Abdullah Cevdet tabelası, yeniden sokağa asıldı. Vakit gazetesinin dünkü yan manşeti bu haberi şöyle vermişti: ‘‘Damızlık erkek ithali isteyen Abdullah Cevdet’e kıyak.’’ Vakit gazetesi ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin çoğunluktaki üyeleri, ölümünün üzerinden 75 yıl geçen Abdullah Cevdet’i belli ki yeni keşfetmişlerdi ve ondan intikam almaya çalışıyorlardı. Vakit gazetesi, mahkemenin Abdullah Cevdet’e ‘‘kıyak’’ yaptığını yazmıştı. Halbuki, bir insanın ölümünün üzerinden 75 sene geçtikten sonra kimse ona kıyak yapamazdı. Bu tür tartışmalar, ölenleri değil yaşayanları ilgilendirirdi. Vakit gazetesi ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi üyeleri, ‘Damızlık Erkek İsteyen Abdullah Cevdet’ bir önemli düşünürün adını sokak levhasından çıkararak ve onun yerine bir devlet görevlisinin adını koyarak ne yapmak istemiş olabilirlerdi? ??? Abdullah Cevdet kimdi, sorusuna alacağımız cevaplar bu konuya açıklık getirebilir. Abdullah Cevdet, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Merkez Komitesi üyesi ve bu örgütün ilk nüvesi olan İttihadı Osmani’nin kurucusuydu. Yaşamı boyunca özgürlük ve eşitlik için mücadele etmiş, Cumhuriyet’in kuruluşunu sevinçle karşılamış bir düşün insanıydı. Abdullah Cevdet, yaşamı boyunca muhalif kalmış bir siyasi olduğu için, birçok defa tutuklandı. 1894’te Mektebi Tıbbiye’den mezun oldu. Haydarpaşa Hastanesi’nde görev aldı. Geçici olarak Diyarbakır’a gönderildi. Orada İttihadı Osmani Cemiyeti’ne Ziya Gökalp gibi pek çok kimseyi üye kaydetti. İstanbul’a döndükten sonra devlete karşı olan faaliyetleri sebebiyle arkadaşlarıyla birlikte tutuklandı. 1896’da Bakanlar Kurulu kararıyla Trablusgarb’a sürüldü. Oradan Tunus’a kaçtı. Paris’e geçerek Jön Türklere katıldı. 1897’de Cenevre’ye giderek İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Merkez Komitesi’nde yer aldı. Çeşitli gazete ve dergilerde takma adla yazılar yazdı. 1899’da Viyana Sefareti Tabipliği’ne tayin edildi. 1903’te tekrar Cenevre’ye giderek bir matbaa kurdu ve İçtihad mecmuasını çıkarmaya başladı. 1904’te Osmanlı İttihat ve İnkılap Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. İçtihad dergisini 1911’de İstanbul’a taşıdı ve bu dergiyi 28 yıl süreyle 358 sayı yayımladı. İstanbul’da kendi matbaası İçtihad Evi’ni kurarak Kütüphanei İçtihad dizisini yayımladı. Tutuculuğa, bağnazlığa karşı olan Dr. Abdullah Cevdet, II. Meşrutiyet’te hem İslamcıların hem de Türkçülerin boy hedefi olmaktan kurtulamadı. Dozy’den çevirdiği ‘İslam Tarihi’, yapılan baskılar üzerine yasaklandı ve toplatıldı. Cevdet bu kitaba yazdığı önsözde, Müslümanların kendi tarihlerini Batılı bilginlerden öğrenmek zorunda kalmalarını eleştiriyordu. Abdullah Cevdet, daha Cumhuriyet kurulmadan Latin harflerine geçilmesi gerektiğini vurguladı ve kadın hakları konusundaki görüşleriyle dikkat çekti. Psikoloji, sosyoloji, tarih ve eğitim alanlarında birçok yapıt çevirdi. Shakespeare’den Mevlana ve Ömer Hayyam’a uzanan ilgilerini çeviriler yoluyla ortaya koydu. Din konusundaki reformist görüşlerini Muhammed Abduh’un etkisiyle uygarlık ve çağdaşlık noktalarında topladı. ??? Dr. Abdullah Cevdet, Batı uygarlığının bir bütün olarak alınmasının zorunlu olduğuna inanmıştı. Doğu’nun ve Batı’nın klasiklerini birlikte ele almaktan yanaydı. Bu amaçla Sadi, Hayyam ve Mevlana’dan çeviriler yaparken Shakespeare, Schiller ve Byron’un eserlerini de dilimize kazandırdı. Shakespeare’in en önemli trajedilerini sistemli olarak ilk kez Türkçeye çeviren odur. Bunlardan ‘Hamlet’, 1912’de İstanbul’da oynanmıştı. Vedat Günyol onun için şunları söylemişti: ‘‘Nedir insancı olmak, insanca yaşamak, insanca var olmak dileğinden başka?.. İnsan sevgisi, Abdullah Cevdet’te buluyor anlamını ilk kez yazınımızda ve düşünce yaşamımızda. Onunla giriyor düşüncemize, toplumsal bir kaygı olarak insan sevgisi!..’’ Abdullah Cevdet’in materyalist ve hümanist tutumu, onun sürekli dışlanmasına neden oldu. Cumhuriyet döneminde de etkin bir görev alması engellendi. 1932 yılında İstanbul’da yaşamını yitirdi. Damızlık tartışması da tamamen abartılmış bir tartışmaydı. O daha çok ırkların, nesillerin karışmasını savunuyor, milletlerin kardeşliğini öne çıkarıyordu. ‘‘Dışarından erkek getirelim’’ demiş miydi? ‘‘Dışarıdan kadın getirelim, Türk erkekleri dünya ırkını ıslah etseler’’ deseydi, adı sokak tabelalarında ilelebet kalırdı. Komik ama gerçek... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle