13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 MART 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Tarih Başbakan, tarihin türban ayrımcılarını lanetleyeceğini buyurmuş. Türkiye Ilımlı İslam Cumhuriyeti kurulursa evet. Ama sıra türbanın da lanetlenmesine gelebilir! Çünkü Türkiye Radikal İslam Cumhuriyeti’nde türban değil kara çarşaf olacak! Yağmur Ekim AKP, bal gibi kadrolaşırmış. ‘‘Parmağı varken avucunu yalayacak değil ya!” SİGARA içmeyen ve bu arada sigara içenleri ‘‘ikinci sınıf’’ gören ‘‘üstün insan’’ grubunun sözlü tecavüzlerinin ardından yeni bir atak bekliyordum. Ama bu kadarını değil. Kendini sosyalist ve dahi demokrat olarak tanımlayanların, Kuran’dan ayetler ve peygamber hadisleriyle sigarayı lanetleyen İslamcı kafanın temsilcisi konumundaki İslamcı iktidarın ‘‘sigara içmeyenleri korumaya yönelik’’ yasa tasarısını ‘‘hayırlara vesile olacak bir iş’’ olarak tanımlayıp altına imza atmasını doğrusu beklemiyordum. Böylece ‘‘üstün insan’’ın üstün vasıfları arasında sosyalist de olsa çıkarına geldiğinde şeriatçıya alkış tutabilmek bulunduğunu gördüm. Ürktüm. Hele faşizan yaptırımlarla getirilmek istenen sigara yasaklarına karşı çıkılmasını ‘‘sosyal ahlaksızlık’’ olarak tanımlayan ‘‘üstün insan’’ın aslında şeriatçı da olsa, sosyalist de olsa bu GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Sosyal faşizm etiketlerinin arkasında ‘‘sosyal faşist’’ bir kalıba büründüğünü anladım. Daha çok ürktüm. Ama şunu da anladım ki döneklik sadece siyasal düşünceyle sınırlı değilmiş. Düne kadar dudağından sigarayı eksik etmeyenler, bugün doktorunun ya da şeyhinin buyruğu ile sigarayı bırakmışsa, daha militan bir sigara karşıtı oluyor. Aynen dönek solcuların, emperyalist ağalarını şaşırtacak denli en ‘‘haşin’’ liboş olmaları gibi. Böylece küresel dünyanın gerçek yüzü bir kez daha sırıttı: Demokrasi ihraç etme özgürlüğü gibi bütün hak ve özgürlükler ‘‘üstün insan’’a aittir. Örneğin, çok katlı bir işyerinde ‘‘üstün insan’’ın çalıştığı odada, odasından çıktığı zaman Müşteri bankaların efendisi olacakmış. Dileriz, köylü gibi davranmazlar! Çevik Erol İşisağ: ‘‘Başbakan’a göre kabinenin en çevik bakanı Kemal Unakıtan’mış. Tökezleyip, tökezleyip düşmediğinden belli!’’ bulunduğu katın koridorunda, alt ve üst katların koridorlarında, herhangi bir kattaki herhangi bir odada veya salonda havalandırma sistemi dahi olsa sigara içilemez. Çünkü ‘‘üstün insan’’ sadece sigaranın dumanından değil, sigaranın geride bıraktığı kokudan da rahatsız olmaktadır. ‘‘Üstün insan’’ canının istediği an kendisine ait olmayan mekânlara girdiği zaman buraları ‘‘temiz’’ bulmalıdır. Başkalarına ait bir odaya ‘‘üstün insan’’ın her an girme hakkı ve nazik burnunu temiz tutma özgürlüğü olduğu için ‘‘ikinci sınıf insan’’ın kendine ayrılmış özel çalışma mekânında bile sigara içmeye hakkı yoktur. Zaten böyle bir talepte bulunmak sosyal ahlaksızlıktır. Ahlaksızlık, görüldüğü yerde cezalandırılmalıdır. Bu dünya ‘‘üstün insan’’lara aittir. İnanmıyorsanız Hitler’in öğretilerine bakabilirsiniz! Yaşasın sosyal faşizm! Peki Biz Nerelerde Hata Yaptık? (2) İki hafta önce bu sütunda sağ ve sol parti liderlerinin tutumu dışında ‘‘Peki biz nerelerde hata yaptık’’ sorusunu gündeme getirmiştim. Hatırlattığım ilk olgu, parayı kullanmayı, biriktirmeyi bilmeyişimiz, kapitalden uzak durmamız, paradan korkup onu kullanan diğer kesimleri eleştirerek seyretmekle yetinişimizdi. İkincisi ise AB ve ABD’yi ‘‘Bunlar emperyalist’’ diye baştan mahkum edip onlarla diyaloğu kesmemiz ve bu meydanı toptan yobazlara ve 2. cumhuriyetçilere terk edip psikolojik savaşta kendimizi baştan mağlup duruma düşürmemizdi. İngilizce yayınlar çıkarmayı, dünyaya doğruları anlatmayı bile akıl edemedik. Bugün bu konuyu biraz daha açmak istiyorum. ??? Gerek aydınlar, gerek tepkili halk kitleleri, gerek bu kesimlerin buluştuğu demokratik kitle örgütleri olarak kendimizi tarafsız göstermek adına siyasi partilere girmedik ya da daha önemlisi solun ana partisi olan CHP’yi zevkle eleştirdik, ama sahip çıkmadık. İnsanın CHP’nin yönetiliş tarzını eleştirmesi başkadır, CHP ile arasına mesafe koymak başkadır. Art arda kurulan ve kapatılan yobaz partilerin son kalıntılarından yükselerek siyasete giren yeni bir İslamcı partiye dinci kesim, binbir kandırmacayla destek vererek güç akıtırken biz CHP’yi lideri veya genel antidemokratik yapısı yüzünden yerden yere vurmakla yetindik. Yapıcı bir hedefle gündeme getirilebilecek konular olmasına rağmen bunların ötesinde, CHP’den istifa ederek sürekli yeni partiler kurduk. (Yanlış anlamayın, kendimden söz etmiyorum) Geçmiş hatalardan ders almadan bölünmeye devam ettik. Ya da kitle örgütü tarafsız olur deyip adres göstermedik, oyların çarçur olmasına çanak tuttuk. ??? Bu da yetmiyormuş gibi, kendi elimizle toprağı kazdıktan sonra şeriatçılar iktidar olup, devrimleri yok edici propagandalara giriştiklerinde, gülünç tavırlarla bu karşıdevrim saldırıları karşısında şikâyet edip, hayıflandık. Koca koca yetişkin insanlar olarak yasaların, finans kaynaklarının, kadrolaşmaların TBMM’de döndüğünü ve Kemalist bir Türkiye’nin, kurucu partisine sahip çıkmadan teorik olarak bile ayağa kalkmasının mümkün olmadığını göremedik. Başarı yöntemlerini açık bir bilinç ve başarılı ilkokul düzeyi aritmetik algılamasıyla çözmüş olan İslamcıların galibiyetlerini, TV’lerde seyredip ayılıp bayılmakla yetindik. ??? Solun umut olamadığı, bölünmekten yok olup gittiği 12 Eylül sonrası dönemde varoşları, Güneydoğu’yu, İç Anadolu’yu toptan kaybedişimizi seyrettik. Bu bölünmelerin getirdiği faturalara rağmen yine de birbirimizi beğenmedik, tutarlı alternatif göstermememize rağmen ortak paydalarımızı değil, farklarımızı öne çıkardık. Muammer Aksoy’un kemiklerini sızlatırcasına, bırakın siyasi bölünmeyi, ADD gibi bir kurumda bile derneğin üç dört gruba bölünüp birbirini en sert şekilde suçladığı ortamlar yarattık. Geçenlerde Coşkun Özdemir’in de ima ettiği gibi ‘‘Sol, solun kurdudur’’ dedirtircesine birbirimizi yiyip dedikodularla ve açık kavgalarla kendi ideolojimizi yıprattık. ??? Buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Artık aynaya bakıp bu hatalarımızla yüzleşmezsek, önümüzdeki seçim yaşayacağımız hüsran, rejimi tehlikeye atacak boyutlarda olacak. CHP’ye kızarken, bir kurumdan istifa ederken, kişisel kariyer kayıplarını çok haklı olsanız bile ülkenin çıkarlarının önüne geçirirken, kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz. Bu sefer şu farkla: Ortada dal da, ağaç da kalmadı. Sermaye budandı. Aşağısı da derin bir uçurum. Artık yalnız CHP’nin değil, kitle örgütlerinin ve seçmenlerinin de hata yapma hakları kalmadı. Email: bedbay?tnn.net Web: www.bedribaykam.com Email: info?yurtseverhareket.org Web: www.yurtseverhareket.org SESSİZ SEDASIZ (!) İşte Yıldız Teknik Üniversitesi Sınıf Reşit Çağın: ‘‘Danışman suflesiyle fikir beyan eden adamlarla birinci sınıf devlet olunmaz!’’ Kumar Akif Kökçe: ‘‘Sanal kumara yasak geliyor. Faiz, borsa, döviz başta olmak üzere loto, toto, iddaaya da teşvik geliyor!’’ BU fotoğraf, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi önünde çekilmiş. Bir grup öğrenci fakülte girişinde namaz kılıyor. Yöneticiler ne yapıyor diye sorarsanız... Fen Edebiyat Fakültesi’nin eski dekanı şimdi Yıldız Teknik Üniversitesi’nin rektörü ve İslamcı İstanbul Belediyesi ile çok güzel projeler üretiyor.. Evrim mi? Yaratılış mı? FATMA ESİN Basının duyurduğuna göre 8 Mart 2006 tarihinde Halkalı Kültür Merkezi’nde ‘‘Yaratılış Müzesi’’ açılmış. ‘‘Adnan Hocacı’’ olarak bilinen bazı vakıflar tarafından oluşturulan bu müzede, sözde Darwin kuramının geçersizliğini kanıtlayan buluntuların sergilenmesinin yanı sıra, ‘‘Yaratılış Gerçeği ve Evrim Teorisi’nin Çöküşü’’ adlı bir de film gösterilmiş; ‘‘Evrim Bir Aldatmacadır, Kanmayın’’ sözleri ile biten bir film! Daha sonra da izleyicilere Harun Yahya (Adnan Oktar) imzalı ‘‘Evrim Aldatmacası’’ isimli kitap dağıtılmış; hediye olarak! Ve de bu müze, açıldığı gün bir lise ve bir ilköğretim okulunun öğrencilerini konuk etmiş. Bu müzenin açılışı ve açılışın zamanlaması çok düşündürücü. Çünkü, kısa bir süre önce, 700 akademisyenin imzaladığı bir dilekçe Milli Eğitim Bakanı’na sunulmuştu. Bu dilekçede, okullarda biyoloji dersinde okutulan evrim teorisi yerine inanca dayalı ‘‘yaratılış görüşünün’’ okutulmasının yanlışlığı belirtilmiş ve bu görüşün müfredattan çıkarılması istenmişti. Haklı bir istekti. Biyoloji ve fen bilgisi gibi derslerde gözleme, kanıta, somut bulgulara dayanan konular anlatılır, öğretilir öğrencilere.. inanca dayalı görüşlerin yeri olamaz, olmamalı. Fakat Sayın Bakan, aynı kanıda olmadığını, yaratılış görüşünü müfredattan çıkarmayacaklarını bildirmişti. Bu koşullar göz önüne alındığında, bu müzenin açılışı İslami inanca yönelik eğitimde ne denli ısrarlı olunduğunun göstergesidir. Çünkü İslam dünyası Darwin görüşüne hep karşı olmuştur ve bu karşıtlık halen de sürmektedir. Pakistanlı bilim adamı Pervez Hoodbhoy ‘‘İslam ve Bilim’’ isimli kitabında şunu yazmaktadır: 1990 yılında Sudan’ın tanınmış biyologlarından Hartum Üniversitesi öğretim üyesi F. Muhammed İbrahim öğrencilerine Darwin kuramını öğrettiği için hapis cezası ile cezalandırılmış ve bu cezaya karşı hiçbir tepki gösterilmemişti. Cezaevinden gizlice gönderdiği bir mektupta devrim konseyi üyelerinden birinin önünde dövüldüğünü, kamçılandığını, tekmelendiğini ayrıntılı olarak anlatmış. Ancak bu haberden sonra Sudanlı yetkililere, Sudan dışındaki bir Müslüman toplumdan kısıtlı bir tepki gösterilmiştir. Londra Müslüman Koleji Müdürü, İmamlar ve Camiler Derneği Başkanı Zeki Bedevi, New Scientist dergisinde (17 Mart 1990) tepkisini şu sözlerle dile getirmiş: ‘‘Sudanlı yöneticiler çıldırmış olmalı. İnsanların politik görüşlerinden dolayı tutuklanmaları mazur görülebilir, ama bilimsel görüşlerinden dolayı tutuklanmaları mazur görülemez.’’ Yukarıda da adı geçen kitapta ayrıntılı olarak yazıldığı gibi, İslam dünyası halen inanca dayalı konularda tutuculuğunu sürdürmektedir. Örneğin, Müslüman üniversitelerinin müfredat programında Batlamyus astronomisi öğretilegelmektedir. Dünyayı evrenin merkezi kabul eden Batlamyus kuramı, o günlerin kısıtlı gözlem bulguları ışığında, gökyüzünün durumunu kısıtlı bir şekilde açıklayabildiğinden, uzun süre kozmolojik model olarak kabul edilmişti. Fakat Kopernik’in Güneş merkezli modelinden sonra Batlamyus kuramından ancak tarihi bir bilgi olarak söz edilebilir. Halbuki, Suudi Arabistan’da önemli bir kişi olan Şeyh A. İbni Baz böyle düşünmemektedir. 1982’de Kral Faysal Uluslararası İslama Hizmet Ödülü’nü de alan Medine Üniversitesi’nin Başkanı Şeyh Baz ödül aldığı yıl, ‘‘Güneş’in ve Ay’ın Hareketliliği ve Dünyanın Durağanlığı’’ isimli bir kitap yazmış ve bu görüşe karşı çıkanları imansızlıkla suçlamıştır! Çünkü bu görüş Dünya’yı evrenin merkezi kabul ettiği için dini inançlara uymaktadır. Kısaca, inanç uğruna 500 yıldan beri kabul edilegelmiş ve doğruluğu kanıtlanmış bir kuram yok sayılmaktadır! Başka bir deyişle, Batı’da Galilei zamanında yaşananlar İslam dünyasında 20. asrın sonlarında yaşanmıştır. Bütün bunlardan ortaya çıkan sonuç şudur: Milli Eğitim Bakanı da Türkiye’yi 21. yüzyılda Batı’nın ortaçağına taşıma yolunda her olanağı kullanmakta kararlı görünmektedir. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Mart www.mumtazarikan.com 2005/194 Davacı Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ vekili Av. Yusuf Sağlam tarafından davalı Ufuk Kalkan aleyhine açılan itirazın iptali davasında verilen karar üzerine: Davalı Ufuk Kalkan’a adresi tespit edilemediğinden dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla: Davalı Ufuk Kalkan’ın mahkememizce tayin olunan 28.03.2006 günü saat 11.05’te mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde HUMK’nun 213 ve 377. maddeleri gereğince yokluklarında yargılamaya devam edileceği ve hüküm verileceği davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 27.02.ƒ 2006 Basın: 11304 BAKIRKÖY 3. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Tuzsuz taze 1 peynirle yapılan bir tür hel 2 va. 2/ Yunan 3 rakısı... Büyümemiş kar 4 puz. 3/ Kon 5 ya’nın Kara 6 pınar ilçesin7 de küçük bir göl... Hamu 8 run ekşitilme 9 siyle yapılan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 mayhoş içecek. 4/ 1 M A R İ MB A İ Mafya örgütünün 2 A A L C A G A R suskunluk yasası... A Y B OC İ Bir organımız. 5/ Bir 3 S İ İ Z A R I N nota... Satıcının alı 4 T cıya verdiği hesap 5 O H M U Z A M F A K pusulası. 6/ İçi kre 6 D E P A R S O K U mayla doldurulan 7 O L A Y bir tür pasta... Zehir. 8 N İ L H U B Z 7/ Mahkeme sonu 9 K AME R İ Y E cunu gösteren resmi belge... Tantal elementinin simgesi. 8/ Sürünün önünden giderek ona kılavuzluk eden koç ya da teke. 9/ İnsanın düşünme ve akıl yürütme yeteneklerinin tümü... Hitit. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Genellikle piyano için yazılan ve bir ruh durumunu ya da bir düşünceyi anlatan serbest yapılı müzik parçası. 2/ Yoğurt, pekmez gibi koyu şeyleri suyla inceltmek... Bir şeyin temel öğesi. 3/ ‘‘ olmak’’: Sarsılmak, şaşırmak... Bir öğretim kurumu. 4/ Sinop’un bir ilçesi. 5/ Hayat arkadaşı... Balık yumurtasıyla yapılan bir tür meze. 6/ Fas’ın başkenti... Kuzu sesi. 7/ Uluslararası Çalışma Örgütü’nün simgesi... Akıl... Hangi şey. 8/ Bir kimseyi özürlü gösteren durum ya da olay. 9/ Aydın ilindeki Dilek Yarımadası Milli Parkı’na verilen bir başka ad. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle