17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 ARALIK 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER TTB Merkez Konseyi Başkanı Gürsoy, ‘sevk zinciri’nin bile işlerlik kazanmadığını söyledi: 7 GSS için ocak ayı hayal ŞULE KÖKTÜRK/ SİBEL BAHÇETEPE GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Artık Bir Yasamız Var Her Belayı O Savar! Sevgili foto muhabiri arkadaşımız Selçuk Aybatar, Keşanlı Ali Destanı’nın sahnelendiği ilk günlerde, başlıktakine benzer uyarlamalarla bizlere takılırdı. Ben de ona öykünerek bir yasanın hazırlık aşamasında söylenenleri özetlemek istedim. ??? Dünyanın önemli derbileri arasında birinci sıraya yükselen Fenerbahçe Galatasaray karşılaşmasını pazar gecesi geride bıraktık. Uzmanların değerlendirmesine göre gelenek bozulmamış, Fenerbahçeliler sevinmiş, Galatasaraylılar üzülmüştü. Hoş, bunu anlamak için uzmanlara pek de ihtiyaç yoktu. Gazetedeki Galatasaraylı arkadaşların ortalarda dolaşmamalarına bakıp anlamak mümkündü. Ama uzmanları yok saymak ayıp olurdu. Çünkü maç olaylı bir ortamda geçmişti. Fenerbahçeliler, sahaya ve ezeli rakiplerinin üzerlerine ve teknik direktörünün kafasına yabancı maddeler(?) atmışlardı. Aslında yabancı madde diye tanımlananlar, bildik ve tanıdık şeylerdi. Bozuk para, çakmak, ağzı kapalı ve dolu plastik su bardakları. Niçin böyle tanımlandıklarını anlamakta zorlandığımı itiraf edeyim. Yine yazılanlara göre küfürleşmeler olmuş, Galatasaray taraftarları, tribünlerdeki plastik oturma yerlerini, tuvaletlerdeki lavabolarla pisuvarları kırıp dökmüşlerdi. Televizyonlar yaşananları birkaç kez ekrana getirmiş, gazeteler fotoğraflarını sayfalarına taşımışlardı. Oysa Türkiye’de “Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasa” adını taşıyan bir yasa vardı ve yürürlükteydi. ??? Yasanın taslaklık aşamasından başlayarak ukalalık edenler arasında ben de vardım. Hakkını yemeyeceğim değerli meslektaşım Zeki Çol da spor yazarları arasında katkıda bulunmaya çalışanların ön safındaydı. Ama yetkililer başlıkta özetlediğim yaklaşımlarıyla yasayı savunmakta ısrar ettiler. Yasa çıkınca şiddet olayları, köküne kibrit suyu dökülmüş ağaç gibi kuruyuverecekti. Oysa tam tersi oldu ve yasanın yürürlüğe girdiği 2004 yılının mayıs ayından bu yana şiddet önlenemediği gibi gitgide arttı. Çünkü ortada, bırakın caydırıcı olmasını, uygulanmasının olanaksızlığı her olayda kanıtlanan bir yasa vardı. Olay çıkaran ya da olaylara karışan birkaç fanatik taraftara statlara girme yasağı konulması dışında öngörülen yaptırımlardan hiçbiri uygulanmadı. Çünkü Yeni Türk Lirası’yla bile trilyonluk bir endüstriye dönüşen futbolda cezalandırılacak olanlar kulüp yöneticileri, teknik direktörler, futbolcular, spor gazetecileri, cezalandıracak olanlar da ilin ya da ilçenin bürokratlarıydı. Yasa şu yasakla başlıyordu: “Spor alanlarında her türlü silah, kesici ve delici alet, sis bombası, ses bombası veya maytap gibi patlayıcı, parlayıcı, yanıcı, yakıcı maddeler ile taş ve metal gibi fırlatılabilecek veya yaralayıcı nitelikte sert cisim ..... bulundurulamaz ve satılamaz.” Ardından da çirkin ve kötü tezahüratı yasaklayan madde geliyordu. Yani “söz ve hareketlerle aşağılayıcı, tahrik ve taciz edici kötü söz niteliğinde slogan atılması ve çirkin tezahüratta bulunulması” yasaktı. Kulüpler de yasaktan nasiplerini almıştı. Yönetici ve sporcuları “kendi taraftarlarını kışkırtıcı, hakemleri, rakiplerini veya taraftarlarını tahrik edici veya aşağılayıcı şekilde beyan ve demeç veremezlerdi”. Anayasaya aykırı bir yasak da basın yayın organları için öngörülmüştü; “Bu konuda amacına aykırı nitelikteki afiş, pankart, söz, fiil ve davranışlar, haber amaçlı da olsa birden fazla yayımlanamaz”. ??? Bir yasanın yasakladıklarına bakın, bir de geride kalan 15 maç haftasında yaşanılan ortama. Anılan yasayı tanımlamak için gelenekselleşen “kevgir gibi” tanımı bile yetersiz kalmıyor mu? Ya federasyonların yetkisi saklı tutulmasaydı olacakları düşünebiliyor musunuz? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI SESSİZ KALIYOR Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı konu ile ilgili sorularımızı yanıtlamazken, Sağlık Bakanlığı Basın Danışmanlığı’ndan yapılan açıklama “Biz faturalandırma işlemini sadece bir kuruma yapacağız. Onun dışında uygulama açısından yürürlükte olan hiçbir sorumluluğumuz yok. Çalışma Bakanlığı’nda tüm hazırlıklar yürütülüyor” şeklinde oldu. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Bekir Keskinkılıç verdiği yazılı yanıtta ise “Aile hekimliği pilot uygulaması halen 3 ilde uygulanmaya Ocak’ta başlayabilecek mi sorusunun cevabının net olmadığını” ifade ederek, “Hazırlıklar henüz bu noktaya gelebilmiş değil. Bugünden başlasanız 1 ay gibi kısa bir süre kaldı” diye konuştu. Sağlık sistemindeki sevk zincirinin ve Aile Hekimliği’nin GSS’nin işlemesini sağlayacak önkoşullardan biri olduğunu vurgulayan Gürsoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hastaların yüzde 8085’i birinci basamakta tedavi edilecek, Aile Hekimliği’nden elemeler yapılacak ve oradan 2., 3. basamağa hasta gönderilecek. Aile Hekimliği malum, pilot uygulamadan öteye gidemedi. Sevk zinciri Türkiye’de henüz işler başlamıştır. Düzce’de 1 yıldan fazla süredir uygulanmaktadır. Ayrıca Eskişehir ve Bolu’da da uygulanmaya başlanılmıştır. 2006 sonuna dek toplam 10 ilde, 2007 yılı başında İzmir’in de bu illere eklenmesiyle 11 ilde uygulanmaya başlanmış olacaktır. 2007 yılında aile hekimliği uygulanacak iller henüz belirlenmemiştir. Bu illerin belirlenmesi çalışmaları devam etmektedir” ifadelerine yer verdi. lamayı yapmaya kararlı iktidar tarafından bilinmiyor. 30 milyon civarında bir nüfus kesiminden bahsediliyor” diye konuştu. Prof. Dr. Gürsoy, yeşil kartlı sayısının 14 milyona yaklaştığını, BağKur’da primini ödeyemediği için sağlık hizmeti alma hakkını kaybetmiş olan 78 milyon kişi olduğunu, SSK’lilerin de yüzde 20’sinin priminin işveren tarafından ödenmediğini açıkladı. Gürsoy, “Bütün bu belirsizlikler ortadayken, 1.5 ay sonra, bunun başlayacağını ve sancısız işleyeceğini söylemek, bana biraz rüya görmek gibi geliyor” dedi. Ülkenin sağlığı ve geleceği ile ilgili köklü değişiklikler getirecek olan Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası (SSGSS) 1 Ocak’ta yürürlüğe giriyor. Ancak geçiş için ne Sağlık Bakanlığı ne de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın çalışmaları kamuoyuna yansımış değil. Sağlık Bakanlığı “Biz sadece bir kuruma fatura keseceğiz, aile hekimliği uygulaması bizim sorumluluğumuzda” derken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı konu ile ilgili soruları yanıtsız bırakıyor. AKP hükümeti tarafından tüm yurttaşların eşit koşullarda sağlık hizmetlerinden yararlanacağı savunularak, bütün tepkilere karşın yasalaştırılan GSS uygulaması ile ilgili tabip odaları, sendikalar ve demokratik kitle örgütleri uyarılarına devam ediyor. Yaklaşık 30 milyon kişinin sigorta primini ödeyemeyeceği, hastaların müşteriye dönüşeceği, yurttaşların ekstra özel sigorta yaptırmak zorunda kalacağı, sürecin sancılı olacağı ya da hiç başlayamayacağı, örgütlerin uyarıları arasında yer alıyor. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy, “Gerçekten 1 halde değil. Dolayısıyla 1 Ocak’ta, örneğin üniversite hastanesinde tedavi olmak isteyen bir sigortalı, sevk zinciri olmadan oraya nasıl gidecek? Sevk zinciri işlemeden başvurduğu takdirde, yasaya göre bütün giderlerin yarısını cepten ödemesi gerekiyor. İnsanlar büyük paralar ödemek zorunda kalacak. Ekonomik durumu iyi olanlar, bürokrasiden ve aksaklıklardan bıkıp özel sigortalara yönelecekler.” GSS’nin finansmanının da belirlenmediğini ifade eden Gençay Gürsoy, “Sigorta kapsamına giren ve primini ödeyemeyecek durumda olan bir popülasyon var, bunun sayısı bile, bu uygu İTO Genel Sekreteri Demirdizen, yoksul insanların sağlık hizmetinden yararlanamayacağına dikkat çekti 130 YTL’ye 65 YTL prim BÜ’NÜN ARAŞTIRMASI: Yeşil kartlılar güçlük çekecek B oğaziçi Üniversitesi (BÜ) Sosyal Politika Forumu tarafından gerçekleştirilen, yeşil kart uygulamasının oldukça geniş olduğu Adıyaman ilçesi saha çalışması, nüfusun önemli bir kısmının halen hiçbir sağlık güvencesine sahip olmadığı gerçeğini ortaya çıkardı. Toplam 650 bin nüfusa sahip Adıyaman’da, nüfusun yaklaşık yüzde 27’si SSK ve Emekli Sandığı kapsamında sağlık sigortasına sahip. Ayrıca Adıyaman’daki 23 bin 500 civarında BağKur’lunun yalnızca 7 bin 800’ü sağlık primi ödüyor ve yakınları da dahil edildiğinde BağKur kapsamında sağlık hizmetlerinden faydalananların sayısı il nüfusunun yaklaşık yüzde 8’ini oluşturuyor. İlde toplam BağKur prim borcunun 155 milyon YTL’ye (155 trilyon lira) ulaştığı bildiriliyor. Nüfusun yüzde 31’i ise yeşil kartlı. Bu veriler göz önüne alındığında, Adıyaman’da nüfusun yüzde 66’sının sağlık güvencesi kapsamında olduğu, yüzde 34’ünün ise hiçbir sağlık güvencesine sahip olmadığı ortaya çıkıyor. Yapılan araştırmalar, Adıyaman’da sağlık ocaklarına başvuranların yüzde 20’sinin, il devlet hastanesine başvuranların ise yüzde 9’unun hiçbir sağlık güvencesinin bulunmadığını, sağlık güvencesi olmayanların yaklaşık üçte birinin sağlık ocaklarına dahi gitmediğini, gidenlerin yarısının ise ikinci basamak hizmet için başvurmadığını ortaya koydu. Yeşil kartlı yurttaşların yatarak tedaviler dışındaki ilaç masraflarının karşılanmaması ise sağlık hizmeti almada yeşil kartlılara oldukça büyük güçlükler çıkarıyor. stanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Hüseyin Demirdizen yasaya göre ayda, asgari ücretin 3’te 1’ive daha fazlasını kazananların asgari ücretin yüzde 12’si oranında prim ödeyeceğini, yani 130 YTL kazanan bir kişinin yaklaşık 65 YTL prim ödemek zorunda kalacağını vurguladı. Demirdizen, “Türkiye’de yasa kapsamında olmasına karşın primini ödeyemeyen işsiz, kayıt dışı ve yoksul olan binlerce insan var. Bu, insanların sağlık hizmetinden yararlanamaması demektir” dedi. Yurttaşın sağlık hizmetinden yararlanmasının yalnızca prim ödemeye bağlı olmadığının altını çizen Demirdizen, “Primini ödeyen yurttaş sağlık kuruluşlarına gittiği zaman muayenede 2 YTL, ilaçlarda yüzde 1020, ortez, protez gibi malzemelerin kullanımnında yüzde 50 katkı payı ödemek zorunda kalacaklar. Yeşil kartlı yurttaşların maddi imkânları zaten iyi değil, bu kişilerin katkı paylarını ödemeleri de mümkün değil. Bu nedenle aslında yeşil kartlı yurttaşlar GSS’ye geçildiği zaman bile sağlık hizmetinden yararlanamayacak” diye konuştu. Demirdizen, prim borcu olanların sağlık hizmetlerinden yararlanamayacağına da dikkati çekti. İ Hastanede yaşanan muayene ve tedavi kuyrukları Türkiye’deki sağlık sisteminin kanayan yarası olmayı sürdürüyor. diyalogdan söz ediyorlar, bir yandan yapılan çalışmalara bizleri davet etmiyorlar. Hükümetin bu eklektik ve ikiyüzlü tavırlarının açığa çıkarılması gerekiyor” diye konuştu. SAĞLIK ÇÖKERTİLİYOR Türk Tabipleri Birliği (TTB), Üniversite Halk Sağlığı Kürsüleri ile Pratisyen Hekimlik Derneği tarafından Düzce’deki aile hekimliği uygulaması ile ilgili bir rapor hazırlandı. Pratisyen Hekimlik Derneği Genel Sekreteri Dr. Erkan Kapaklı, 15 Eylül 2005 tarihinde Düzce’de başlatılan “Aile Hekimliği Pilot Bölge Uygulaması”nın bir yılını doldurduğunu anımsatarak “Uygulamanın pilot olduğunu iddia eden AKP hükümeti, Düzce’nin hangi kriterlere göre seçildiğini yanıtlamadığı gibi, bir yılın sonunda da gerçekleri toplumdan gizlemeyi tercih ediyor” dedi. Kapaklı, Düzce’de bir oyun oynandığını vurgulayarak, “Dünya Bankası raporlarında ‘Aile hekimliği sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesidir’ denilirken, AKP hükümeti bu sistemi çağdaş ilan etmekte sakınca görmüyor. Sağlık hizmetlerinin bütünlüğü bozuluyor, toplumun sağlığı tehlikeye atılıyor” diye konuştu. ‘İKİYÜZLÜ DAVRANIYORLAR’ DİSK Genel Sekreter Yardımcısı Perihan Sarı da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın veya hükümetin herhangi bir kurumunun, gerek Sosyal Güvenlik Kurumu Genel Kurulu’nun çalışmalarında, gerekse yasayla ilgili yönetmeliklerin oluşturulması sürecinde, sivil toplum örgütleri ile hiçbir iletişim kurmadığını anlatarak “Sosyal Gençay Gürsoy. oerinc?cumhuriyet.com.tr. VEFAT VE ÇAĞRI Vakfımızın mütevelli üyesi ve Ruhi Su Dostlar Korosu eski koristlerinden Sayın KARABEY AYDOĞAN’ın annesi Türkiye sağlıkta dönüşüm problemi yaşıyor İstanbul Haber Servisi İstanbul Eczacı Odası Başkanı Zafer Kaplan, sağlıkta dönüşümün ilk olarak ilaç alanında başladığını belirterek “Uygulamaların sonuçları pek parlak değil. Programın uygulanmaya başlanmasından bu yana ilaç harcamaları yüzde 44 arttı. Dünyanın en hızlı büyüyen ilaç pazarı olduk. 2010 yılında dünyanın en büyük 10 ilaç pazarı içinde olacağız” dedi. Türkiye’de eczacıların ilk meslek odası olan İstanbul Eczacı Odası’nın kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen İstanbul Eczacılık Kongresi’nin 50’ncisi The Marmara Oteli’nde 810 Aralık’ta gerçekleştirilecek. Kongrede, bilimsel eczacılık konularının yanı sıra sağlıkta dönüşüm ve 1 Ocak’ta yürürlüğe girecek Genel Sağlık Sigortası (GSS) gibi Türkiye’nin sağlığını ilgilendiren konular da tartışılacak. Kongrenin tanıtım toplantısında programla ilgili bilgi veren İstanbul Eczacı Odası Başkanı Zafer Kaplan, Türkiye’de ilaçla ilgili yaşanan sorunların, “farmaekonomi” (ilaç fiyatlarının hesaplanması) konusundaki zaaftan kaynaklandığını, toplantılarda bu tezi savunan bir sunumun yapılacağını söyledi. Türkiye’nin birkaç yıldır “sağlıkta dönüşüm problemi” yaşadığını ifade eden Kaplan, kongrede sağlıkta dönüşüm ve GSS’nin Sağlık Bakanlığı temsilcilerinin de katılacağı toplantı ile masaya yatırılacağını açıklayan Kaplan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından bazı maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğu, sivil toplum örgütleri tarafından da tartışılan bu yasanın 1 Ocak’ta yürürlüğe girmesinin daha büyük tartışmalar yaratacağını söyledi. Sağlıkta dönüşümün 1.52 yıl önce ilk olarak ilaç alanında yürürlüğe girdiğini ifade eden Kaplan, şöyle konuştu. “Uygulamaların sonuçları pek parlak değil. Reçetelendirmede doktorların ilaç yazmasının kısıtlanması ile başladı. Sonra ilaçta kısıtlamalara gidildi. Şimdi, 12 YTL’lik ilaçların reçetesiz satılması gibi bir uygulama başlatacaklar. Bu ilaçların fiyatları artacak. Sağlıkta dönüşüm bir liberalleşme dönüşümüdür. Programın uygulanmaya başlanmasından bu yana ilaç harcamaları yüzde 44 arttı. Dünyanın en hızlı büyüyen ilaç pazarı olduk. 2010 yılında dünyanın en büyük 10 ilaç pazarı içinde olacağız.” Eski İstanbul Eczacı Odası Başkanı Mustafa Turunç da, temel sağlık hizmeti almanın herkes için önemli olduğunu anımsatarak, AKP’nin sağlık alanındaki uygulamalarını şu sözlerle değerlendirdi: “Ben sağlığımdan endişe duyuyorum. O nedenle GSS’ye karşıyım.” FATMA AYDOĞAN’ı 07.12.2006 Perşembe günü (bugün) ikindi namazı sonrasında Zincirlikuyu Mezarlığı’nda sonsuzluğa uğurluyoruz. Kederli ailesine ve Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı Topluluğu’na başsağlığı dileriz. Cenaze töreni için 07 Aralık 2006 Perşembe günü saat 13.45’te Zincirlikuyu Mezarlığı kapısında toplanıyoruz. RUHİ SU KÜLTÜR VE SANAT VAKFI YÖNETİM KURULU VE RUHİ SU DOSTLAR KOROSU CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle