27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 ARALIK 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Golcü Nail Bezel: “Altın golü bekliyorlarmış. İki yanında magandalar; gel de arama bir Kemal Sunal filmini!” Ya ğ m u r E k i m AB treni zor kalkarmış... “Önemli değil. Binali, hemen hızlandırır!” DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ AB ile kimse tren kazası istemiyor. Treni o yüzden durdurdular! Merhamet Doğan Kapkıner: “Adalet Bakanı Cemil Çiçek ‘AB’den adaletli davranmasını bekliyoruz’ demiş. Merhamet dileniyorsanız kendi adınıza dilenin! Unutmayın ki Atatürk ‘Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksulluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir’ demişti.” 16 MAYIS’A şunun şurasında altı ay kaldı. Zaman su gibi akıp gidiyor; göz açıp kapayıncaya kadar takvim yaprağı 16 Mayıs 2007’yi gösterecek. Nedir bu tarih? 16 Mayıs 2007’de Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı sıfatıyla kimin oturacağı belli olacak. Bugünkü Meclis aritmetiğine göre, Çankaya Köşkü’ne kimin çıkacağına AKP karar verecek! Seçmenin dörtte birinin oyu ile Meclis’in üçte ikisini ele geçiren ve son kamuoyu yoklamalarına göre seçmenin dörtte birinin bile desteğini alamayan AKP’yi demokratik yollardan durdurmanın bir tek yolu var o da ana muhalefet partisi CHP’nin Meclis’i boşatması; sinei millete dönmesi. Ne var ki CHP Genel Başkanı Deniz Baykal böyle bir düşüncede değil. Recep Tayyip Bam teli Erdoğan’ı Siirt’te yenilenen seçimle milletvekili yapan Deniz Baykal, bu gidişin sonunda cumhurbaşkanı da yapabilir! Özetle, laik ve demokratik bir Türkiye özlemi çeken kitleler CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a fazla güvenmemeli. Bu arada AKP çok ince bir taktikle yoluna devam ediyor. Taktiğin özeti Cumhurbaşkanlığı seçimini kamuoyunun gündeminden uzak tutmak; AKP’nin sivriliklerini olabildiğince saklamak. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin kamuoyu araştırmalarına bile tahammül edemiyorlar; yandaşlarını kontrol altında tutmaya çabalıyor ve halka olabildiğince şirin görünmeye özen gösteriyorlar. AKP’nin 16 Mayıs’a dek “bam teli” Cumhurbaşkanlığı konusu; başka bir şey değil. Geçenlerde izinli bir meydan gösterisi yapıldı. Meydana sandık kurulacak ve Çankaya’da nasıl bir Cumhurbaşkanı oturması gerektiğine dair sembolik bir oylama yapılacaktı. Polis, oylamaya izin vermedi. Polis’in gerekçesi “AKP’lileri rahatsız etmemek”ti! O halde sivil toplum kuruluşlarına, demokratik kitle örgütlerine önemli bir görev düşüyor. Salonda ya da meydanlarda düzenlenecek her toplantı için önceden bildirimde bulunup ortaya bir sandık yerleştirmek! Her fırsatta sembolik bir Çankaya oylaması yapmak. Halk bu iktidarın “bam teli”ne dokunmaya başladığında belki Deniz Baykal da bir şeylerin farkına varır! ABAKP Oyunu Tutar mı?!. Bu tren zor kalkar... Cumhuriyet bu manşeti atmıştı dün... Almanya Başbakanı Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Chirac bir araya gelmiş ve Türkiye’nin Kıbrıs Rum kesimine limanlarını açması için 1824 aylık bir süre verilmesi konusunda uzlaşmışlardı... Tayyip Bey ise AKP grup toplantısında esmiş, gürlemiş, “Türkiye değil, AB kaybeder” demişti... Bunları okuyunca aklıma iki soru takıldı: Trenin kalkmasını isteyen mi var?. Biz gerçekten bu kadar saf mıyız?!. Geçen hafta AB Komiseri Olli Rehn’in “8 başlıkta müzakerelerin askıya alınması” önerisiyle başlayan oyun, MerkelChirac buluşmasıyla neredeyse son aşamasına geldi. Şimdi sormak lazım; daha düne kadar Türkiye’nin limanlarını bir an önce açması için bastıran AB, ne oldu da 24 aya kadar uzanan bir süreyi cömertçe sundu? Bu durum kimin için inanılmaz bir armağan oldu?. Yanıtı vermeden önce dün Milliyet’in attığı manşete bir bakalım: Yeni hükümete ateşten gömlek... Kritik yıl 2008!.. Demek ki neymiş, 2007 yılında Tayyip Bey ve hükümeti, ensesinde AB dayatmasını hissetmeyecek, hem Cumhurbaşkanlığı seçiminde hem de genel seçimlerde bu devasa sorunla ilgili hesap vermek zorunda kalmayacak!.. Bitmedi!. Üstelik bu süreçte iç kamuoyuna AB dayatmacılığını nasıl kahramanca püskürttüklerine dair masallar anlatılacak, toplumun egosunu okşayacak her türlü propaganda sınırsızca yapılacak!.. Daha değişik bir dille anlatacak olursak: AKP ile AB Türkiye’ye karşı anlaştı!.. Dilerseniz biraz daha açalım... AB’nin başını çekenler, Türkiye’de kendileri için AKP’den daha iyi, daha “verici” bir iktidar bulamayacağını gayet iyi biliyor... AB aslında AKP’nin birliğe girme gibi bir derdi olmadığını da çok iyi biliyor!. Geçen ağustos ayından bu yana milim kıpırdamayan müzakere sürecinde bundan sonra da değişen bir şey olmayacağını zaten biliyor!. Buradaki ince hesap, AKP’ye 2007’de rahat bir soluk aldırmaktan öte bir anlam taşımıyor... Hesaplar tutar, AKP her iki seçimi de başarıyla sonuçlandırırsa, AB’nin istediklerini faiziyle birlikte tahsil edeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın!.. Bir kez daha vurgulamakta yarar var; AKP’nin hiçbir zaman AB’ye giriş gibi bir derdi olmadı... Doğal olarak, müzakere gibi bir derdi de!. AB, onlar için diledikleri durakta inecekleri bir tramvay vazifesi gördü, o kadar!.. Ama hâlâ AB’ye ihtiyaçları var ve bu son oyundan sonra çok rahatladıklarını düşünüyorlar... Tabii, hesap tutarsa!.. SESSİZ SEDASIZ (!) Bir doktor ve skandal üstüne skandal AKP iktidarı didinip duruyor ama henüz yabancı hekimlere Türkiye’nin kapısını açamadı. Türkiye’de yabancıların hekimlik yapması yürürlükteki yasalara göre suç. İstanbul Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Nevzat Alkan’ın eline geçenlerde bir dergi geçmiş. Dergi, bir kamu kurumu olan Vakıflar Bankası’na bağlı Güneş Sigorta’nın üç aylık bülteni. Doç. Dr. Alkan diyor ki: “Dergide 20062007 döneminin Vakıfbank Güneş Sigorta Spor Kulübü tanıtılıyor. Kulüp Başkanı, üyeleri, menajer, oyuncular falan derken kulüp doktoru olarak görünen isim, Olena Svitclichna. Yani Türk değil. Türk vatandaşı oldu mu, bilemiyorum. Ama olmadı ise skandal. Türk vatandaşı oldu ama Yüksek Öğretim Kurumu’ ndan diploma denkliği almadı ise, skandal. Türk vatandaşı oldu ama Sağlık Bakanlığı’ndan çalışma izni almadı ise, skandal. Ve Ankara Tabip Odası’ na kayıtlı değilse, yine skandal.” Doç. Dr. Alkan, “Memlekette neye el atsan oradan problem fışkırıyor. Gerçekten de Türkiye’de büyük çaplı ve oldukça da radikal bir arınmaya ihtiyaç var” diyor ve Vakıfbank Güneş Sigorta Spor Kulübü doktoru konusunda Ankara Tabip Odası’nı göreve çağırıyor. Destek Mustafa Bülent Alan: “Başbakan, THY’ye Airbus’tan birkaç yeni uçak alsın, belki Fransa ile Almanya’nın desteğini kazanır!” Allah Korusun! FATMA ESİN Bir genç kız düşünün; 19 yaşında. Yaşamının baharında; kim bilir nice umutları vardı, her yeni güne coşkuyla başlardı. Bir gün değişiveriyor yaşamı, acıyı öğreniyor. Ablası intihar etmiş. Yengesine karşılık “berdel” edilmiş ve mutlu olamamış ablası. Baba evinde istenmemiş, koca evinde yaşamaya dayanamamış ablası. Bu kadar acı yetmezmiş gibi, berdelin yerine gelmesi için enişte ile evlenmesine karar veriyor aile. Genç kız 16 yaşında. Yaşına özgü pembe dünyası, dayanılması güç bir utançla karanlık bir uçuruma yuvarlanıyor bir gün. Babası 21 yaşında evli bir kadına tecavüz etmiş çünkü. Nasıl yaşar bu utançla, nasıl bakar insanların yüzüne? Ama bu kadarı yeterli değil; daha fazlasını yaşamak zorunda. Ailesini kan davasından kurtarmak için tecavüz edilen kadına kuma olmaya, yani, kocasına ikinci eş olmaya zorlanıyor. Hem de yörelerinin ileri gelenlerinin ortak kararıyla. Ya o 21 yaşındaki kadın? Hem tecavüze uğrayan hem de tecavüzcünün 16 yaşındaki kızının kendisine kuma yapılması istenen kadın?.. Bunlar “berdel” denilen ilkelliğe kurban kadınlar. Bir de töre vahşeti var. Gencecik yaşta yaşama hakları ellerinden alınmış kadınlar, genç kızlar; hem de en yakınları tarafından, babaları, ağabeyleri, amcaları, dayıları tarafından öldürülenler. Çoğu daha önce tecavüze uğramış. O kısacık yaşamlarında hem tecavüze uğramanın yıkımını hem en yakınları tarafından öldürülme beklentisinin korkusunu yaşamışlar! Ne yasalar, ne toplum, ne aileler, ne bizler koruyabiliyoruz bu kızlarımızı, kadınlarımızı. Her duyduğumuzda bir isyan bir çaresizlik duygusu ile kuşatılıyoruz o kadar! Bunlara bir de bebeler eklendi. İzmir’de cinsel tacize uğradığı saptanan 17 aylık bebeğin şoku bütün dehşeti ile sürerken, Ağrı’da saptanıyor benzer bir taciz olayı. Bu kez kurban üç yaşında. Bu iki olay bir rastlantı sonucu ortaya çıkarılmış. Ya ortaya çıkarılmayanlar veya çıkarılmamış olanlar?.. İşte böyle bir ülkede, duyduğumuz, duymadığımız, uzağımızda, yakınımızda nice insanların yaşamları karartılırken, yaşam hakları yok edilirken ülkenin başbakanı, “Allah korusun! Eşimin başını açmak mı?” diyor. Yani bu ülke dört yıldır eşlerinin kapalı başlarını Allah’ın koruması altına aldırmış, dini bütün, ağızlarından Allah’ın adı eksik olmayan, ulemaların görüşlerine yargı kararından daha çok güvenen, çocuklarımızın hepsinin Kuran kursundan geçmesi için elindeki bütün olanakları kullanan, belediye yetkilileri aracılığı ile toplu yaşam alanlarında haremselamlık düzen gibi, içki yasağı gibi İslami yaşam tarzını yaygınlaştıran, en önemli kurumlar dahil kadrolara imamların atandığı bir kadro ile idare ediliyor. Kısaca, yöneticilerin hepsi Allah yolunda!.. Ama Allah nedense bu zavallı kızların, kadınların, masum bebelerin, yarı aç yarı tok gezen yoksulların yıllarca iş arayan gençlerin, çöplükte bulduğu açılmamış bir paket içindeki salamı yemek zorunda kalıp, ölümle karşı karşıya kalan aç insanların yanına uğramıyor. Bir terslik var bu işin içinde!.. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Ağar karnından konuşuyor!.. Geçen hafta sonu Denizli’de DYP’nin mitingini izledim. Bir seçim mitingi gibiydi. Yaklaşık 30 bin kişinin hıncahınç doldurduğu meydanda konuşan DYP lideri Mehmet Ağar, Diyarbakır’da ortaya attığı “Dağda elinde tüfekle dolaşacağına, düz ovada siyaset yapsın” sözlerine sahip çıktı. Daha da ileri gitti, “Tekstilci malını burada nasıl satıyorsa, Musul’da, Kerkük’te de öyle satacak” dedi. Miting sonrasında yazarlarla yemek yerken sorulan “Tekstil üreticisi malını Musul ve Kerkük’te gümrüklü mü satacak, gümrüksüz mü” sorusuna ise gülerek “İnsan kendi toprağına gümrüklü girer mi” sorusuyla karşılık verdi. Diyarbakır gezisinden sonra ilk kez gördüğüm Ağar, bu süre içinde birçok iddialı çıkış yaptı. “Yozgat’la Kerkük’ün kaderi bir olacak” dedi.. AB’ye alternatif olarak Türkiye’ye üç ülkeli ittifak anlamına gelen “Benelüks Modeli” önerisi yaptı. Ancak hiçbirinin içini doldurmadı!. Denizli’de de sorduğumuz soruların hiçbirine net yanıt vermedi. Kısacası Ağar konuşuyor, tartışılacak öneriler ortaya atıyor, sonra da bir başka konuya geçiveriyor! Karnından konuşan bir lider portresi çizen Ağar için sorulan önemli bir soruyla bitirelim: Ağar, nereye, kime mesaj vermeye çalışıyor?.. eposta: umitzileli?gmail.com ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OSMAN SOLAKOĞLU BASKETBOLLA TOPLUMA HİZMET ÖDÜLÜ Maç kazanmak, şampiyon olmak güzel, ancak basketbol bundan ibaret değil. Türk basketboluna yıllarca hizmet etmiş olan Osman Solakoğlu basketbolun çocukların/gençlerin eğitimi/gelişmesi için önemli bir vasıta olduğuna her zaman inandı, yaşamı boyunca bu yönde çaba sarf etti. Osman Solakoğlu örneğini gelecek nesillere tanıtıp anısını basketbola ve topluma faydalı olacak şekilde yaşatmak amacıyla Solakoğlu ailesi ve Türkiye Basketbol Federasyonu’nun ortak katkılarıyla Osman Solakoğlu Basketbolla Topluma Hizmet Ödülü oluşturulmuştur. Basketbol vasıtasıyla topluma/çevrelerine en yararlı hizmeti veren, çocukların/gençlerin eğitimine/gelişmesine basketbol vasıtasıyla olağanüstü katkıda bulunan bir kişi her yıl bu ödül ile onurlandırılacak ve 5.000 YTL parasal ödüle hak kazanacaktır. TÜRKİYE BASKETBOL ve FEDERASYONU SOLAKOĞLU AİLESİ HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN ?? www.mumtazarikan.com Son başvuru tarihi: 31 Aralık 2006 2006 yılı ödülü için kendisini veya başkasını aday göstermek isteyenler, aday formlarını Türkiye Basketbol Federasyonu’ndan veya internet sitesinden (www.tbf.org.tr) temin edebilirler. Detaylı bilgi için: Türkiye Basketbol Federasyonu (0212) 679 74 20 dahili 134 veya eminb?tbf.org.tr 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Kuşdili, hasalban” 1 gibi adlar da 2 verilen, Ak 3 deniz yöresinde çok ye 4 tişen, yaprak 5 ları güzel ko 6 kulu bir bitki. 7 2/ Bayrağın uçkurluk kar 8 şısındaki ke 9 narı... Savaş. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 3/ Yüksek devlet gö1 Y ON C A L I A revlilerinin ve elçi2 A K A N A L İ Z lerin oturmalarına I R A ayrılan konut. 4/ 3 K A Y R A N E S İ M Türkiye’nin plaka i 4 U R A S E B U E mi... Küçük kor par 5 T İ A A T çası... Bir gıda mad 6 İ N E K desi. 5/ Kaynağı mi 7 Y A K A N T O P tolojik çağlara daya 8 E E L A B A T nan kirişli bir çalgı... 9 A N A R Ş İ ZM Yazma kitaplarda sayfaların üst bölümüne ya da kapı, pencere gibi yerlere işlenen güneş biçiminde süs. 6/ Başarısızlık... Tunus’un plaka imi. 7/ Meyve kurusu. 8/ “Gözümüze kara toprak / Dolmadan bir sürelim” (Karacaoğlan)... Ekinlere zararlı bir böcek. 9/ Demokratik hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla baskı altında tutulduğu siyasal rejimler için kullanılan sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Taşlık, çalılık yer. 2/ Bir anlatımda verilmek istenen öz... Bir nota. 3/ Donmuş su... Teniste kullanılan oyun aracı. 4/ Kedi ya da köpek yavrusu... Genelev işleten kadın. 5/ Yatak. 6/ İzin, onay... Bir nota. 7/ Giysi kolu... Lifleri ip ve çuval yapımında kullanılan bir bitki. 8/ Aralarındaki akrabalık ilişkileri nedeniyle yasalar ya da gelenekler tarafından evlenmeleri yasaklanan kişiler arasındaki cinsel ilişki... Bir soru sözü. 9/ Lokomotifin arkasına bağlanan ve gerekli yakıtı, suyu taşıyan vagon. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle